MORMON KİTABI
İSA MESİH HAKKINDA BAŞKA BİR
TANIKLIK
Önsöz Giriş
Üç Şahidin Tanıklığı Sekiz Şahidin
Tanıklığı
Peygamber Joseph Smith’in Tanıklığı Mormon Kitabı Hakkında Kısa Bir
Açıklama
*
*
Mormon Kitabı Başvuru Kılavuzu
MORMON'UN ELİYLE
LEVHALAR ÜZERİNE YAZILMIŞ
BİR KAYITTIR
Bu
nedenle bu kitap Nefi halkının ve Laman halkının kayıtlarından alınan bir
özettir---İsrail Evi’nin bir kalıntısı olan Lamanlılar için ve aynı zamanda
Yahudiler ve Yahudi olmayan uluslar için yazılmıştır---Tanrı'nın emriyle ve aynı
zamanda peygamberlik ve vahiy ruhuyla yazılmıştır---Yazılıp mühürlendikten sonra
yok olmaması ve Tanrı'nın gücü ve armağanıyla yeniden ortaya çıkarılıp başka
dillere çevrilebilmesi için Rab'be emanet edilerek saklanmıştır---Moroni'nin
eliyle mühürlenmiş ve uygun bir zamanda Yahudi olmayan ulusların eliyle yeniden
ortaya çıkarılmak üzere Rab'be emanet edilerek saklanmıştır---Bu kitabın
tercümesi Tanrı'nın armağanıyla yapılmıştır.
Bu kitap
aynı zamanda Eter Kitabı'nın bir özetini içerir. Eter Kitabı, cennete ulaşmak
için bir kule inşa eden insanların dili Rab tarafından karıştırıldığı zaman
dağılan Yared halkının kayıtlarından biridir---Bu kitabın amacı İsrail Evi’nden
geriye kalanlara, Rab'bin onların ataları için yapmış olduğu büyük işleri
göstermektir; böylece onlar Rab'bin antlaşmalarını öğrenerek sonsuza dek terk
edilmediklerini bilebilirler---Ve ayrıca bu kitabın amacı Yahudileri ve Yahudi
olmayanları, kendisini bütün uluslara açan
İsa'nın Mesİh olduğuna, Ebedİ Tanri olduğuna inandırmaktır---Ve
şimdi, bu kayıtta hatalar varsa, bunlar insanların hatasıdır; bu nedenle,
Mesih'in yargı kürsüsü önünde lekesiz bulunabilmek için Tanrı'nın yaptığı
işlerde kusur aramayın.
Levhalardan alınarak İngilizce'ye
yapılan
asıl tercüme Joseph Smith (Oğul)
tarafından yapılmıştır.
İlk İngilizce baskısı
1830 yılında yapılmıştır.
Yayınlayan
İsa Mesih'in Son Zaman Azizler Kilisesi
Telif Hakkı 8 2001 Intellectual Reserve Inc.
Tüm Hakları Saklıdır
Almanya’da basılmıştır 2/2001
19962001
Translation of the Book of Mormon
Turkish
35606 186
Mormon Kitabı, Kutsal Kitap'la karşılaştırılmaya değer, kutsal yazılardan oluşan bir kitaptır. Tanrı'nın eskiden Amerika kıtasında yaşamış olan insanlarla kurduğu ilişkilerin bir kaydıdır ve sonsuz Sevindirici Haber’in bütününü içerir.
Bu kitap, birçok eski peygamber tarafından peygamberlik ve vahiy ruhuyla yazılmıştır. Eski peygamberlerin altın levhalara yazılmış olan sözleri Mormon adlı bir peygamber-tarihçi tarafından aktarılmış ve özetlenmiştir. Bu kayıtlar iki büyük uygarlığın kayıtlarını anlatır. Uygarlıklardan biri m.ö. 600 yılında Yeruşalem’den gelmiş ve daha sonra Nefililer ve Lamanlılar olarak bilinen iki farklı millete ayrılmıştır. Diğer uygarlık ise çok daha önce, Rab, Babil Kulesi'ndeki halkın dilini karıştırdıktan sonra gelmiştir. Bu grup Yaredliler olarak bilinir. Binlerce yıl geçtikten sonra Lamanlılar hariç, herkes yok olmuştur. Bu insanlar Amerika kıtasındaki Kızılderililer'in asıl atalarıdır.
Mormon Kitabı’nda kaydedilen en önemli olay, Rab İsa Mesih'in dirildikten hemen sonra Nefililer’in arasında vermiş olduğu kişisel hizmettir. Mormon Kitabı, Sevindirici Haber’in öğretilerini ortaya koyar, kurtuluş planının ana hatlarını açıklar ve insanlara bu yaşamda huzura ve gelecek yaşamda sonsuz kurtuluşa kavuşabilmeleri için neler yapmaları gerektiğini bildirir.
Mormon yazdıklarını tamamladıktan sonra kayıtları oğlu Moroni'ye teslim etmiştir; o da kendisinden birkaç kelime ekleyip levhaları Kumora tepesine saklamıştır. 21 Eylül 1823 tarihinde aynı Moroni, bu kez yücelmiş ve dirilmiş bir kişi olarak Peygamber Joseph Smith'e görünür ve ona bu eski kayıtlar hakkında bilgi verir; bu kayıtların İngilizce diline çevrilmesinin Tanrı'nın isteği olduğunu bildirir.
Zamanı gelince levhalar Joseph Smith'e verilir; o da bunları Tanrı'nın verdiği armağan ve güçle tercüme eder. Bu kayıt, İsa Mesih'in yaşayan Tanrı'nın Oğlu olduğunu ve O'na gelip O'nun Sevindirici Haber’inin yasalarına ve kutsal törenlerine uyan herkesin kurtulabileceğini gösteren yeni ve ek bir kanıt olarak şu an birçok dilde yayınlanmaktadır.
Bu kayıt hakkında Peygamber Joseph Smith: "Kardeşlere, Mormon Kitabı'nın yeryüzündeki bütün kitapların en doğrusu ve bizim dinimizin kilit taşı olduğunu ve insanların herhangi başka bir kitaptan daha çok, bu kitabın ilkelerine uyarak Tanrı'ya daha çok yaklaşabileceklerini söyledim" demiştir.
Rab, Joseph Smith'e ilaveten on bir kişinin daha kendi gözleriyle bu altın levhaları görmelerini ve onların Mormon Kitabı'nın gerçekliği ve kutsallığı konusunda özel şahit olmalarını mümkün kılmıştır. Onların yazılmış olan tanıklıkları buraya "Üç Şahidin Tanıklığı" ve "Sekiz Şahidin Tanıklığı" olarak dahil edilmiştir.
Dünyanın her yerindeki bütün insanları Mormon Kitabı’nı okumaya, bu kitabın içerdiği mesajı yüreklerinde derince düşünmeye ve ondan sonra da bu kitabın doğru olup olmadığını Ebedi Baba Tanrı'ya, Mesih'in adıyla sormaya davet ediyoruz. Bu yoldan gidip inançla soranlar, Kutsal Ruh'un gücü ile bu kitabın gerçekliği ve kutsallığı hakkında bir tanıklık kazanacaklardır. (Bkz. Moroni 10:3--5.)
Kutsal Ruh'tan bu ilahi tanıklığı kazananlar, yine aynı gücün yardımıyla İsa Mesih'in Dünya’nın Kurtarıcısı olduğunu, Joseph Smith'in bu son günlerde O'nun vahiy bildiricisi ve peygamberi olduğunu ve İsa Mesih'in Son Zaman Azizler Kilisesi'nin, Mesih'in ikinci gelişini hazırlamak amacıyla yeryüzünde bir kere daha kurulmuş olan Rab'bin Krallığı olduğunu bileceklerdir.
Bu eserİn ulaşacağı bütün uluslar, sülaleler, diller ve insanlar şunu bilsin: Biz, Tanrı Baba'nın ve Rabbimiz İsa Mesih'in lütfu ile bu kayıtları içeren Nefi halkının, onların kardeşleri Lamanlılar'ın ve ayrıca daha önce sözü edilmiş kuleden gelen Yared halkının kayıtları olan levhaları gördük. Ve biz aynı zamanda bu levhaların Tanrı'nın armağanı ve gücü ile tercüme edildiğini biliyoruz; çünkü O'nun sesi bize bunu bildirdi; bu nedenle bu eserin gerçek olduğunu kesinlikle biliyoruz. Ve ayrıca bu levhaların üzerine işlenmiş olan yazıları da gördüğümüze tanıklık ederiz; bunlar bize insan gücüyle değil, Tanrı’nın gücüyle gösterilmiştir. Ve ciddi bir şekilde beyan ederiz ki Tanrı'nın bir meleği gökten indi ve bu levhaları getirip gözlerimizin önüne serdi; öyle ki baktığımızda levhalarla birlikte onların üzerine işlenmiş olan yazıları gördük; ve bunları Tanrı Baba'nın ve Rabbimiz İsa Mesih'in lütfu sayesinde gördüğümüzü biliyoruz ve bu şeylerin gerçek olduğuna tanıklık ederiz. Muhteşem şeyler gördük. Bununla birlikte, Rab'bin sesi bize bu şeyler hakkında tanıklık etmemizi emretti; bu nedenle Tanrı'nın emirlerine itaat etmek için bütün bu gördüklerimize tanıklık ediyoruz. Eğer Mesih'e bağlı kalırsak giysilerimizin bütün insanların kanından temizleneceğini, Mesih'in yargı kürsüsü önünde lekesiz bulunacağımızı ve onunla cennetlerde sonsuza dek beraber yaşayacağımızı biliyoruz. Tek bir Tanrı olan Baba'ya ve Oğul'a ve Kutsal Ruh'a saygılar olsun. Amin.
Oliver Cowdery
David Whitmer
Martin Harris
Bu eserİn ulaşacağı bütün uluslar, sülaleler, diller ve insanlar şunu bilsin: Bu eserin çevirmeni olan Joseph Smith (Oğul) görünüşü altına benzeyen, sözü edilmiş olan bu levhaları bize göstermiştir. Sözü edilen Smith’in İngilizce’ye tercüme ettiği ne kadar altın yaprak varsa, biz bunların hepsine kendi ellerimizle dokunduk; ayrıca eski el işi ve ince işçilikle yapılmış görünümünü andıran bu yaprakların üzerindeki yazıları gördük. Ve buna, sözü edilen Smith’in bu levhaları bize gösterdiğine dair ciddi bir şekilde tanıklık ederiz; çünkü biz bu levhaları gördük ve onları elimizle tutup kaldırdık. Kesinlikle biliyoruz ki sözünü ettiğimiz levhalar, sözü edilen Smith'in elinde bulunan levhalardır. Ve gördüğümüz bu şeylere tanıklık etmek için adlarımızı dünyaya veriyoruz. Yalan söylemiyoruz, Tanrı buna şahittir.
Christian Whitmer
Jacob Whitmer
Peter Whitmer (Oğul)
John Whitmer
Hiram Page
Joseph Smith (Baba)
Hyrum Smith
Samuel H. Smith
PEYGAMBER JOSEPH SMITH'İN TANIKLIĞI
Peygamber Joseph Smith'in, Mormon Kitabı'nın gün ışığına çıkarılmasıyla ilgili olarak söylediği kendi sözleri:
"[1823] yılının yirmi bir eylül...gecesi...her şeye gücü yeten Tanrı'ya dua ediyor ve O’ndan yardım diliyordum....
"Tanrı'ya böyle seslenirken, odamda bir ışığın belirdiğini fark ettim; odam öğle aydınlığından daha aydınlık oluncaya kadar artmaya devam etti; ansızın yatağımın kenarında havada duran yüce bir kişi göründü; çünkü ayakları yere değmiyordu.
"Onun üzerinde son derece mükemmel bir beyazlıkta olan bol bir kaftan vardı. Bu, o zamana kadar dünyada gördüğüm her şeyden daha beyazdı; dünyadaki hiçbir şeyin bu kadar çok beyaz ya da parlak yapılabileceğine inanmıyorum. Elleri çıplaktı ve kolları da bileklerinin biraz üstüne kadar öyleydi; ayrıca ayakları da aynı şekilde, ayak bileklerinin biraz üstüne kadar çıplaktı. Başı ve boynu açıktı. Üzerinde bu kaftandan başka bir giysi olmadığını fark ettim; yakası açık olduğu için onun bağrını görebiliyordum.
AKaftanının son derece beyaz olmasının
yanı sıra, kişinin bütün görünümü de tarif edilemeyecek kadar görkemliydi ve
yüzünün görünüşü gerçekten bir şimşek gibiydi. Oda son derece parlaktı, ama onun
etrafını tamamen çeviren ışık kadar parlak değildi. Ona ilk baktığımda korkmuştum; ne var ki korkum
hemen geçti.
"Bana adımla seslendi ve bana,
kendisinin Tanrı’nın huzurundan benim için gönderilmiş bir haberci olduğunu ve
adının Moroni olduğunu söyledi; öyle ki Tanrı’nın yapmamı istediği bir iş
varmış; ve benim adım bütün uluslar, sülaleler ve diller arasında hem iyi hem de
kötü olarak bilinecekmiş; yani bütün insanlar arasında benden hem iyi hem de
kötü olarak söz edilecekmiş.
ABu haberci, eskiden bu kıtada yaşamış olan insanların başlarından
geçenleri ve onların kökenlerinin nereden geldiğini anlatan altın levhalar
üzerine yazılı, saklı bir kitap olduğunu söyledi. Ayrıca sonsuz Sevindirici
Haber’in tümünün Kurtarıcı tarafından buradaki eski yerlilere verilmiş şekliyle,
bu kitabın içinde yer aldığını söyledi.
"Ayrıca, levhalarla beraber gümüş
çerçevelere yerleştirilmiş---ve göğüs zırhına tutturulmuş olan bu taşlara, Urim
ve Tummim taşları denir---iki taşın olduğunu ve eskiden ya da daha önceki
zamanlarda bu taşlara sahip olanlara ve onları kullananlara Görenler
denildiğini söyledi; ve Tanrı bu taşları kitabın tercümesini gerçekleştirmek
amacıyla hazırlamıştı.
* * * * * * *
"O’nun sözünü etmiş olduğu bu
levhaları aldıktan sonra‑‑‑onların ele geçirilme zamanı henüz
gelmemişti---haberci onları hiç kimseye göstermemem gerektiğini bana yine
söyledi. Urim ve Tummim'le birlikte göğüs zırhını da, sadece bana emredilen
kişiler dışında başka hiç kimseye göstermemem gerekiyordu; eğer onları
başkalarına gösterirsem, yok olacaktım. Haberci bana bu levhalardan konuşurken,
zihnimde Tanrı’dan bir görüm canlandı; öyle ki levhaların konulduğu yeri o kadar
açık ve belirgin bir şekilde gördüm ki oraya gittiğim zaman, o yeri hemen
tanıdım.
"Bu görüşmeden sonra, odayı
dolduran ışığın benimle konuşmakta olan bu kişinin hemen etrafında toplanmaya
başladığını gördüm ve bu böyle, onun etrafı hariç oda tekrar karanlık kalıncaya
kadar devam etti. Derken, birden sanki göğe doğru açılan bir geçit gördüm ve
haberci oradan yukarıya yükselip tamamen gözden kayboldu; odam yine bu ilahi
ışığın görünmesinden önceki durumunu aldı.
"Tanık olduğum bu sahnenin
tuhaflığını düşünerek yatağıma uzandım; bu olağanüstü haberci tarafından bana
söylenilenler beni hayretler içinde bırakmıştı. Bunları düşünürken aniden odamın
yine aydınlanmaya başladığını fark ettim ve birden aynı ilahi haberciyi yine
yatağımın baş ucunda gördüm.
"Haberci konuşmaya başlayıp ilk
ziyaretinde anlattığı şeylerin tam aynısını, en küçük bir değişiklik yapmadan
yeniden anlatmaya başladı. Bunları anlattıktan sonra bana, kıtlık, kılıç ve
salgın hastalıkların neden olacağı büyük felaketlerin yeryüzüne getireceği ağır
cezaları bildirdi; ve bu ağır cezalar yeryüzüne bu kuşakta gelecekti. Bunları
anlattıktan sonra yine daha önceki gibi göğe yükseldi.
"Bu sefer aklımda kalan izlenimler
o kadar derin olmuştu ki uyku gözümden kaçmıştı ve görüp duyduklarımdan dolayı
şaşkın bir halde yatağıma uzandım. Ama aynı haberciyi yatağımın baş ucunda yine
görünce ve daha önce söylediği aynı şeyleri başından itibaren yeniden anlatmaya
ve tekrarlamaya başladığını duyunca, şaşkınlığım bir kat daha arttı. Ve haberci
bu kez sözlerine benim için bir de uyarı ekleyerek, şeytanın (babamın bakmakla
yükümlü olduğu ailemizin fakirlik durumunu bahane ederek) beni zengin olmak
amacıyla levhaları almaya ayartmaya çalışacağını söyledi. Levhaları alırken
düşüncelerimde Tanrı'yı yüceltmekten başka hiçbir amacın olmaması gerektiğini ve
O’nun Krallığı'nı kurmaktan başka bir nedenle düşüncelerimin etkilenmemesi
gerektiğini söyleyerek bunu bana yasakladı; yoksa levhaları alamayacaktım.
"Bu üçüncü ziyaretten sonra haberci
önceki gibi yine göğe yükseldi ve ben, başımdan henüz geçen bu olayların
tuhaflığını düşünerek yine derin düşüncelere dalmıştım; ilahi haberci üçüncü kez
yanımdan göğe yükseldikten hemen sonra horoz öttü ve o zaman sabah olduğunu, bu
yüzden görüşmelerimizin bütün gece boyunca sürmüş olduğunu anladım.
"Az sonra yatağımdan kalkıp her
zaman olduğu gibi yapmam gereken günlük işlerime başladım; ancak diğer
zamanlardaki gibi işimi yapmaya kalkıştığımda, gücümün tamamıyla tükenmiş,
kendimin çalışamaz bir durumda olduğumu gördüm. Benimle birlikte çalışan babam
da iyi olmadığımı fark etti ve eve gitmemi söyledi. Eve gitmek üzere yürümeye
başladım; ancak bulunduğumuz tarlanın çitinden atlamaya çalışırken, gücüm
büsbütün kesildi ve çaresiz bir şekilde yere düştüm; bir süre tamamen kendimden
geçmişim.
"Hatırlayabildiğim ilk şey bana
konuşan, beni adımla çağıran bir sesti. Gözlerimi açınca aynı habercinin başımın
üzerinde durduğunu ve daha önce olduğu gibi, onun etrafının ışıkla çevrilmiş
olduğunu gördüm. O zaman haberci bana bir önceki gece anlatmış olduğu her şeyi
yeniden anlattı ve bana babama giderek, ona gördüğüm görümü ve aldığım emirleri
anlatmamı emretti.
"Dediğini yaptım; tarlada olan
babamın yanına dönerek ona her şeyi olduğu gibi anlattım. Babam bana cevap
olarak, bunun Tanrı'dan olduğunu ve gidip habercinin emrettiklerini yapmamı
söyledi. Tarladan ayrılıp habercinin bana söylediği, levhaların yerleştirilmiş
olduğu yere gittim; bu yer hakkında gördüğüm görümün açıklığı sayesinde, oraya
varır varmaz yeri tanıdım.
"New York eyaletinin, Ontario
bölgesindeki Manchester köyüne yakın bir yerde yüksekçe bir tepe vardır ve orası
bu yöredeki tepelerin en yükseğidir. Levhalar, bu tepenin batı yamacında zirveye
yakın bir yerde, büyükçe bir taşın altında, taştan bir kutu içinde duruyordu.
Taş kalındı, üst kısmı bombe şeklindeydi ve kenarlara doğru inceliyordu; öyle ki
taşın orta kısmı toprağın üzerinden görünmesine rağmen bütün kenarları toprakla
kaplıydı.
"Toprağı temizleyerek elime
geçirdiğim bir sopayı taşın kenarından altına soktum ve az bir gayretle taşı
kaldırdım. İçine baktığımda orada gerçekten habercinin bildirdiği gibi
levhaları, Urim'le Tummim'i ve göğüs zırhını gördüm. Bu şeylerin içinde
bulunduğu kutu ise taşların bir çeşit çimento ile birleştirilmesiyle
yapılmıştı. Kutunun dibinde birbirine paralel iki taş duruyordu ve bu taşların
üzerinde levhalarla beraber başka şeyler de duruyordu.
"Onları oradan çıkarmaya çalıştım,
ama haberci bunu yapmamı yasakladı ve bunların çıkarılma zamanının henüz
gelmediğini, fakat o günden dört yıl sonra geleceğini bildirdi; ancak bana tam
bir yıl sonra buraya gelmem gerektiğini ve benimle burada buluşacağını ve
levhaları alma zamanı gelinceye kadar her yıl buraya gelmeye devam etmemi
söyledi.
"Bu yüzden bana emredildiği gibi,
her sene sonunda oraya gittim ve her seferinde aynı haberciyi orada buldum ve
her görüşmemizde, ondan Rab'bin neler yapacağına ve O’nun Krallığı'nın bu son
günlerde nasıl ve ne şekilde yönetileceğine dair talimat ve bilgi aldım.
* * * * * * *
"Sonunda levhaları, Urim'le
Tummim'i ve göğüs zırhını alacağım zaman gelmişti. Yirmi iki eylül, bin sekiz
yüz yirmi yedi tarihinde, her zamanki gibi başka bir senenin sonunda levhaların
bırakıldığı yere gittiğimde, aynı ilahi haberci onları bana şu talimatla teslim
etti: Bunların sorumluluğu bana ait olacaktı; eğer dikkatsizlik sonucu ya da
herhangi bir ihmalkârlığımdan dolayı bu şeylerin elimden gitmesine izin
verirsem, Tanrı’yla olan ilişkim kesilecekti; ancak haberci bunları benden
istemeye gelinceye kadar elimden gelen her şeyi yapıp onları korumaya
çalışırsam, onlar korunacaktı.
"Çok geçmeden, bunları korumam için
neden bu kadar sıkı emirler aldığımı ve yapmam istenilen işi yerine getirdikten
sonra habercinin bunları neden geri isteyeceğini anladım. Nitekim onların bende
olduğu öğrenilir öğrenilmez, onları elimden almak için en büyük çabalar sarf
edildi. Bu amaçla akla gelebilecek her türlü hilelere başvuruldu. Yapılan
baskılar gittikçe daha şiddetli ve acımasız bir duruma geldi. Onları benden
almak için bir sürü insan devamlı fırsat kolluyordu. Ancak Tanrı'nın hikmeti
sayesinde, benden istenilen görevi bu levhaları kullanarak yerine getirinceye
kadar, onlar emin bir şekilde elimde kaldı. Anlaştığımız şekilde haberci bunları
geri almaya geldiği zaman onları kendisine teslim ettim ve levhalar bugüne
kadar, bin sekiz yüz otuz sekiz yılının mayıs ayının ikinci gününe kadar, onun
sorumluluğu altındadır."
Bu yazının tamamı için Çok Değerli
İnci kitabındaki Joseph Smith---Tarihi adlı bölüme ve History of The Church
of Jesus Christ of Latter-day Saints’in [İsa Mesih’in Son Zaman Azizler
Kilisesi’nin Tarihi] adlı eserin 1. cildinin 1. bölümünden 6. bölümünün sonuna
kadar olan kısma bakınız.
Bu eski kayıtlar böylece tozun
içinden konuşan bir halkın sesi olarak yerden çıkarılmış ve Tanrı tarafından
doğruluğu onaylanarak Tanrı’nın armağanı ve gücüyle çağdaş konuşma diline
çevrilmiştir. Bütün dünyaya ilk kez İngilizce olarak 1830 yılında The Book of Mormon adıyla
yayınlanmıştır.
HAKKINDA KISA BİR AÇIKLAMA
Mormon Kitabı, Amerika kıtasında
yaşamış eski halkların mukaddes bir kaydıdır ve metal sayfalar üzerine
işlenmiştir. Kitabın içinde dört çeşit metal levhadan söz edilmektedir:
1.
Nefi Levhaları iki çeşittir: Küçük Levhalar ve Büyük Levhalar. İlk levhalar
daha çok özellikle ruhsal konulara, peygamberlerin verdikleri hizmet ve
öğretilere adanmıştır; ikinci levhalar ise genelde ilgili halkların dinsel
olmayan tarihini kaydetmek için kullanılmıştır (1. Nefi 9:2‑‑4). Mosiya
döneminden başlayarak, büyük levhalar ruhsal yönden de önemli olan başlıca
konuları içermiştir.
2.
Mormon Levhaları, Mormon'un Büyük Nefi Levhaları’ndan çıkardığı özetle
beraber yaptığı birçok açıklamalardan meydana gelmiştir. Bu levhalar ayrıca
Mormon'un yazdığı tarihsel kaydın bir devamını ve oğlu Moroni'nin eklediği
kısımları da içerir.
3.
Eter Levhaları, Yaredliler'in tarihini sunmaktadır. Bu kayıtlar, kendi
açıklamalarını eklemiş olan ve kayıtları "Eter Kitabı" başlığı altında, genel
tarihi konularla birleştiren Moroni tarafından özetlenmiştir.
4.
Pirinç Levhalar, Lehi halkı tarafından
m.ö.
600 yılında Yeruşalem’den getirilmiştir. Bunlar, "Musa'nın beş kitabını...ve
Yahudiler'in başlangıçtan itibaren...Yahuda Kralı Tsedekiya yönetiminin başına
kadar tutmuş oldukları kayıtları ve ayrıca kutsal peygamberlerin
peygamberliklerini" kapsamaktadır (1. Nefi 5:11‑-13). Mormon Kitabı’nda
İşaya’dan ve Kutsal Kitap'ta adı geçen ve geçmeyen diğer peygamberlerin
yazdıklarından birçok alıntılar görülmektedir.
Mormon Kitabı bir tanesi hariç,
kitaplar olarak bilinen her biri başyazarının adını taşıyan on beş ana bölümden
veya kısımdan oluşur. İlk parça (Omni ile sona eren ilk altı kitap) Küçük Nefi
Levhaları'ndan yapılmış bir çeviridir. Omni ve Mosiya kitaplarının arasında,
Mormon'un Sözleri denen ara bir ek vardır. Bu ara ek, Küçük Levhalar'a işlenmiş
olan kayıtları Mormon'un Büyük Levhalar'dan çıkardığı özetle birleştirir.
Mosiya'dan, Mormon’un 7. Bölüm’ünün
sonuna kadar olan en uzun parça, Mormon'un Büyük Nefi Levhaları'ndan yaptığı
özetin bir çevirisidir. Mormon’un 8. Bölüm’ünün başından kitabın sonuna kadar
olan son parça ise Mormon'un oğlu Moroni tarafından yazılmıştır. Babasının
hayatını kaydetmeyi bitirdikten sonra Moroni, Yaredli kayıtlarının bir özetini
(Eter Kitabı olarak) çıkarmıştır ve daha sonra da Moroni Kitabı diye bilinen
bölümü eklemiştir.
m.s. 421 yılında veya yaklaşık o
yıllarda Nefili peygamber-tarihçilerin sonuncusu olan Moroni, bu kutsal
kayıtları mühürlemiş ve Tanrı'nın eski peygamberlerinin ağzıyla önceden
bildirdiği gibi, bu kayıtların son günlerde ortaya çıkarılması için onları
saklayıp Rab'be teslim etmiştir. m.s.
1823 yılında, aynı Moroni, bu kez dirilmiş yüce bir kişi olarak Peygamber Joseph
Smith'i ziyarete gelmiş ve daha sonra elle işlenmiş bu levhaları ona teslim
etmiştir.
Bölümler:
NEFİ'NİN YÖNETİMİ VE HİZMETİ
Lehi'nin, eşi Sariya'nın ve adları (en büyüğü başta olmak üzere) Laman, Lemuel,
Sam ve Nefi olan dört oğlunun başından geçenler. Lehi, halka kötülükleri
hakkında peygamberlik eder. Halk onun canına kıymaya çalıştığından, Rab, Lehi'yi
Yeruşalem ülkesinden ayrılması için uyarır. Lehi ailesiyle beraber çölde üç gün
yol alır. Nefi kardeşlerini yanına alıp Yahudiler'in kayıtları için Yeruşalem
ülkesine geri döner. Çektikleri sıkıntıların öyküsü. İsmail'in kızlarıyla
evlenirler. Aileleri ile birlikte çölde yollarına devam ederler. Çölde
çektikleri acılar, sıkıntılar ve izledikleri yol. Büyük sulara gelirler.
Nefi'nin kardeşleri ona karşı ayaklanırlar. Nefi onları şaşkınlığa uğratır ve
bir gemi inşa eder. O yere Bolluk adını verirler. Büyük suları geçerek
vaadedilen diyara ulaşırlar ve başlarından geçen diğer olaylar. Bunlar Nefi'nin
tuttuğu kayıtlara göre yazılmıştır ya da başka bir deyişle, bu kayıtları ben
Nefi, kendim tuttum.
Nefi, halkının kayıtlarını tutmaya başlar‑‑‑Lehi bir görümde ateş sütunu görür ve bir peygamberlik kitabından okur‑‑‑Tanrı'yı över, Mesih'in gelişinin haberini verir ve Yeruşalem'in yıkılacağına dair peygamberlik eder‑‑‑Yahudiler tarafından zulüm görür. m.ö. tahminen 600 yılı.
BEN Nefi, iyi bir anne ve babadan dünyaya geldim; bu nedenle babamın bildiklerinin hepsi bana az çok öğretildi ve yaşadığım günler boyunca çok sıkıntı çektim; buna rağmen yaşadığım her gün Rab bana yardım etti; evet, Tanrı'nın iyiliği ve sırları hakkında çok bilgi sahibi oldum; bu yüzden hayatım boyunca yaptığım işleri anlatan bir kayıt tutuyorum.
2 Evet, babamın dilinde, Yahudiler'in bilgisini ve Mısırlılar'ın dilini içeren bir kayıt tutuyorum.
3 Ve ben tuttuğum bu kayıtların doğru olduğunu biliyorum; ve bunları kendi elimle yazıyorum; ve kendi bilgilerime dayanarak yazıyorum.
4 Çünkü öyle oldu ki Yahuda kralı Tsedekiya yönetiminin başladığı ilk yıl (babam Lehi, tüm hayatı boyunca Yeruşalem'de yaşamıştır) ve o aynı yıl içinde, halka tövbe etmeleri gerektiğine dair peygamberlikte bulunan birçok peygamber geldi; yoksa büyük Yeruşalem şehri yıkılacaktı .
5 Bu nedenle, öyle oldu ki babam Lehi gitti; evet, hatta halkı için bütün yüreğiyle Rab’be dua etti.
6 Ve öyle oldu ki babam, Rab'be dua ederken önünde bir ateş sütunu belirdi ve bir kayanın üzerinde durdu; ve babam birçok şey görüp duydu ve görüp duyduğu bu şeylerden dolayı son derece sarsılıp titredi.
7 Ve öyle oldu ki Yeruşalem'deki kendi evine döndü ve Kutsal Ruh'un ve görmüş olduğu bu şeylerin etkisiyle kendisini yatağının üzerine attı.
8 Ve böylece Kutsal Ruh'un etkisi altındayken bir görüm görerek kendisinden geçti; hatta göklerin açıldığını gördü; ve Tanrı'yı tahtında otururken gördüğünü sandı. O’nun etrafını ilahiler söyleyen ve Tanrı’larını övüyormuş gibi gözüken, sayılamayacak kadar büyük bir melek topluluğu sarmıştı.
9 Ve öyle oldu ki Lehi göğün ortasından birinin indiğini gördü ve O'nun görkeminin öğle güneşinin ışığından daha parlak olduğunu gördü.
10 Ve ayrıca O'nu izleyen on iki kişi daha gördü ve onların ışıltısı gök kubbede bulunan yıldızlardan daha parlaktı.
11 Ve onlar aşağıya inip yeryüzünde yürüdüler; ve birincisi gelip babamın önünde durdu ve ona bir kitap verip okumasını buyurdu.
12 Ve öyle oldu ki babam kitabı okurken içi Rab'bin Ruhu ile doldu.
13 Ve o şöyle diyerek okudu: Vay haline, vay haline, ey Yeruşalem! Çünkü senin iğrençliklerini gördüm! Evet, babam, Yeruşalem hakkında, orasının yıkılacağına ve orada yaşayanların mahvolacağına dair birçok şey okudu; birçok kişi kılıçtan geçirilecek ve birçoğu da Babil'e tutsak olarak götürülecekti.
14 Ve öyle oldu ki babam, bu kitabı okuyup birçok yüce ve olağanüstü şeyler
gördükten sonra var olan gücüyle Rab'be şöyle haykırdı: Ey her şeye gücü yeten
Rab Tanrı! Senin işlerin ne kadar harika ve yücedir! Senin tahtın yüce
göklerdedir ve senin gücün, iyiliğin ve merhametin dünyada yaşayan herkesin
üzerindedir! Ve sen merhametli olduğun için,
15 Ve babamın Tanrısını övmek için söylediği sözler bu şekildeydi; çünkü görmüş olduğu, evet Rab'bin ona göstermiş olduğu bu şeylerden dolayı onun ruhu sevinçle coşmuş ve bütün kalbi dolmuştu.
16 Ve şimdi ben Nefi, babamın yazdığı her şeyi burada anlatmayacağım; çünkü babam görümlerinde ve rüyalarında görmüş olduğu pek çok şeyi yazdı; ve ayrıca çocuklarına peygamberlik edip söylediği birçok şeyi de yazdı; bunların tam bir anlatımını vermeyeceğim.
17 Fakat ben hayatım boyunca yapmış olduğum işlerin bir kaydını tutacağım. İşte kendi ellerimle hazırlamış olduğum bu levhaların üzerine babamın kayıtlarının bir özetini yazıyorum; bu nedenle babamın kayıtlarını özetledikten sonra kendi hayatımı anlatan bir kayıt tutacağım.
18 Bu yüzden bilmenizi isterim ki Rab, babam Lehi'ye o kadar çok olağanüstü şeyler gösterdikten sonra, evet, Yeruşalem'in yıkılışı ile ilgili, işte babam halkın arasına girerek peygamberlik etmeye ve hem gördüğü hem de duyduğu bu şeyleri halka duyurmaya başladı.
19 Ve öyle oldu ki Yahudiler babamın onlar hakkında tanıklık ettiği gerçekler yüzünden onunla alay ettiler; çünkü babam onlara gerçekten yaptıkları kötülükler ve iğrençlikler hakkında tanıklık etmişti; ve babam görüp duyduklarının ve ayrıca kitapta okuduklarının Mesih'in gelişini ve ayrıca dünyanın fidye ile kurtuluşunu açıkça gösterdiğine dair tanıklık etti.
20 Ve Yahudiler bu şeyleri duyunca, evet, içlerinden atıp taşladıkları ve öldürdükleri eski peygamberler gibi ona da kızdılar; ve babamın hayatına da kastederek onu öldürmeye çalıştılar. Fakat işte, ben Nefi, Rab'bin şefkatli merhametinin, inançlarından ötürü seçtiği herkesin üzerinde onları kurtuluş gücüyle güçlendirmek için olacağını size göstereceğim.
Lehi, ailesini Kızıldeniz yakınlarında bulunan çöle götürür‑‑‑Mallarını ve mülklerini geride bırakırlar‑‑‑Lehi, Rab'be kurban sunar ve oğullarına emirleri yerine getirmelerini öğretir‑‑‑Laman ve Lemuel babalarına karşı söylenirler‑‑‑Nefi itaat eder ve inançla dua eder; Rab onunla konuşur ve Nefi'yi kardeşlerinin başına geçmesi için seçer. m.ö. tahminen 600 yılı.
Çünkü işte, öyle oldu ki Rab, babamla
konuştu; evet, hatta bir rüyasında ona konuşup şöyle dedi: Yaptıklarından dolayı
2 Ve öyle oldu ki Rab, babama hatta bir rüyasında ailesini yanına alıp çöle gitmesini emretti.
3 Ve öyle oldu ki babam, Rab'bin sözüne itaat etti; bu nedenle Rab ne emrettiyse yaptı.
4 Ve öyle oldu ki babam çöle doğru yola çıktı. Ve evini ve mirası olan toprağını ve altınını ve gümüşünü ve değerli eşyalarını geride bırakıp yanına ailesinden, erzak ve çadırlardan başka bir şey almadan çöle doğru yola çıktı.
5 Ve Kızıldeniz kıyısına yakın bir yerde sahile indi ve Kızıldeniz'e yakın kıyı sınırındaki çöl boyunca yoluna devam etti; ve babam, çölde annem Sariya ve ağabeylerim Laman, Lemuel ve Sam'dan oluşan ailesiyle birlikte yolculuk etti.
6 Ve öyle oldu ki babam çölde üç gün yol aldıktan sonra suyla dolu bir ırmağın kenarındaki vadide çadırını kurdu.
7 Ve öyle oldu ki taştan bir sunak yapıp Rab'be adak sundu ve Tanrımız Rab'be şükretti.
8 Ve öyle oldu ki bu ırmağa Laman adını verdi ve ırmak Kızıldeniz'e dökülüyordu; ve vadi, ırmak ağzına yakın bir yerdeydi.
9 Ve babam ırmak sularının Kızıldeniz'in kaynağına döküldüğünü görünce, Laman'a şöyle diyerek konuştu: Dilerim ki sen de bu ırmak gibi sürekli olarak bütün doğrulukların kaynağına doğru koşarsın!
10 Ve Lemuel'e de şöyle konuştu: Dilerim ki sen de bu vadi gibi sağlam ve dayanıklı olarak Rab'bin emirlerini sarsılmadan tutarsın!
11 Şimdi babam bunları Laman ve Lemuel'in dik kafalılıklarından dolayı söylemişti; çünkü işte, onlar babalarına karşı birçok konuda söyleniyorlardı. Babalarının hayalperest birisi olduğunu ve kendilerini Yeruşalem ülkesinden, mirasları olan topraktan ve altınlarından ve gümüşlerinden ve kıymetli eşyalarından ayırarak, ölmeleri için çöle sürüklediğini söylüyorlardı. Ve babamın bunu yüreğindeki çılgınca hayaller yüzünden yaptığını söylüyorlardı.
12 Ve en büyük kardeşlerim Laman ile Lemuel babalarına karşı böyle söylenip durdular. Ve söylenip durdular, çünkü kendilerini yaratan Tanrı'nın işlerini bilmiyorlardı.
13 Ve onlar o büyük Yeruşalem şehrinin, peygamberlerin söylemiş olduğu gibi yıkılacağına inanmıyorlardı. Ve onlar bu halleriyle babamın canına kıymaya çalışan Yeruşalem'deki Yahudiler'e benziyorlardı.
14 Ve öyle oldu ki babam Lemuel vadisinde Ruh’un gücüyle dolu olarak oğullarının vücutları onun önünde titreyinceye kadar onlarla konuştu. Ve onları öyle bir şaşkınlığa uğrattı ki ona karşı bir söz söylemeye cesaret edemediler; bu yüzden babaları ne emrettiyse öyle yaptılar.
15 Ve babam bir çadırda yaşadı.
16 Ve öyle oldu ki ben Nefi oldukça genç olmama rağmen iri yapılıydım ve ayrıca Tanrı'nın sırlarını öğrenmeyi çok istiyordum; bu nedenle Rab'be yakardım. Ve işte, O da gelip benim yüreğimi yumuşattı; öyle ki babamın söylediği sözlerin hepsine inandım; bu nedenle kardeşlerim gibi babama baş kaldırmadım.
17 Ve ben Sam'la konuştum; ona Rab'bin bana Kutsal Ruh'u aracılığıyla göstermiş olduğu şeyleri bildirdim. Ve öyle oldu ki Sam sözlerime inandı.
18 Fakat işte, Laman ile Lemuel sözlerime kulak asmak istemediler; yüreklerinin katılığına çok üzüldüm ve onlar için Rab'be yakardım.
19 Ve öyle oldu ki Rab bana şöyle diyerek konuştu: İnancından dolayı
20 Ve sizler emirlerimi yerine getireceğiniz ölçüde refaha kavuşacaksınız ve vaadedilen bir diyara doğru, evet, hatta sizler için hazırlamış olduğum bir diyara, evet, bütün diğer diyarlardan daha seçkin bir diyara doğru yol gösterileceksiniz.
21 Ve kardeşlerin
22 Ve sen emirlerimi yerine getirdiğin sürece, kardeşlerinin üzerine yönetici ve öğretmen olacaksın.
23 Çünkü işte, kardeşlerini bana baş kaldıracakları gün acı bir lanetle lanetleyeceğim ve senin soyun da bana baş kaldırmadığı sürece, onların senin soyun üzerinde hiçbir gücü olmayacak.
24 Ve eğer öyle olur da senin soyun bana baş kaldırırsa, kardeşlerinin soyu, benim yollarımı senin soyuna hatırlatmak için bir kamçı vazifesi görecek.
Lehi'nin oğulları, pirinç levhaları ele geçirmek üzere Yeruşalem'e geri döner‑‑‑Laban, levhaları onlara vermeyi reddeder‑‑‑Nefi kardeşlerini teşvik eder ve onları cesaretlendirir-‑‑Laban onların mallarını çalar ve onları öldürmeye kalkışır‑‑‑Laman ve Lemuel, Nefi'yle Sam'ı döverken bir melek tarafından azarlanır. m.ö. tahminen 600--592 yılları.
Ve öyle oldu ki ben Nefi, Rab ile konuştuktan sonra babamın çadırına geri döndüm.
2 Ve öyle oldu ki babam bana şöyle diyerek konuştu: İşte bir rüya gördüm. Rüyamda Rab, bana senin ve kardeşlerinin Yeruşalem'e dönmesini emretti.
3 Çünkü işte, Yahudiler'in kayıtları ve ayrıca atalarımın soyağacı Laban'ın elindedir ve bunların hepsi pirinç levhalar üzerine yazılmıştır.
4 Bu nedenle, Rab seninle kardeşlerinin Laban'ın evine gidip kayıtları ondan istemenizi ve onları buraya çöle getirmenizi bana emretti.
5 Ve şimdi işte, kardeşlerin kendilerinden istediğim bu işin güç olduğunu söyleyip yakınıyorlar; fakat işte, bunu onlardan isteyen ben değilim; oysa bu Rab'bin bir emridir.
6 Bu yüzden, oğlum sen git, söylenmediğin için Rab
7 Ve öyle oldu ki ben Nefi, babama: AGidip Rab'bin emrettiği işleri yapacağım; çünkü Rab'bin, emrettiği işleri başarabilmeleri için insançocuklarına bir yol hazırlamadan, hiçbir emir vermeyeceğini biliyorum@ dedim.
8 Ve öyle oldu ki, babam bu sözleri duyunca son derece memnun oldu; çünkü benim Rab tarafından bereketlenmiş olduğumu biliyordu.
9 Ve ben Nefi, kardeşlerimle birlikte çadırlarımızı yanımıza alarak Yeruşalem ülkesine çıkmak üzere çölde yolculuğumuza başladık.
10 Ve öyle oldu ki Yeruşalem ülkesine çıktığımızda, ben ve kardeşlerim birbirimize akıl danıştık.
11 Ve hangimiz Laban'ın evine gidecek diye kura çektik. Ve öyle oldu ki kura Laman'a çıktı; ve Laman, Laban'ın evine girdi ve onunla evinde oturup konuştu.
12 Ve Laban'dan babamın soyağacını içeren, pirinç levhalar üzerine işlenmiş olan kayıtları istedi.
13 Ve işte, öyle oldu ki Laban öfkelenip Laman'ı huzurundan kovdu ve kayıtları ona vermek istemedi. Bu nedenle ona: Aİşte, sen bir hırsızsın, seni geberteceğim@ dedi.
14 Fakat Laman onun huzurundan kaçarak Laban'ın yaptıklarını bize anlattı. Ve buna çok üzüldük. Ağabeylerim çölde olan babamın yanına geri dönmek üzereydiler.
15 Fakat işte onlara: ARab'bin yaşadığı nasıl gerçekse ve bizim yaşadığımız da nasıl gerçekse, O'nun bize emrettiği bu işi başarmadan çöldeki babamızın yanına dönmeyeceğiz@ dedim.
16 Bu nedenle Rab'bin emirlerini tutup O’na sadık kalalım; bu yüzden babamızın mirası olan topraklara inelim; çünkü işte, babamız orada altın, gümüş ve her türlü değerli eşyalarını bıraktı. Ve bütün bunları Rab'bin emirlerini yerine getirmek için yaptı.
17 Çünkü halkın işlediği kötülükler yüzünden Yeruşalem'in yıkılacağını biliyordu.
18 Çünkü işte, Yeruşalem'deki insanlar peygamberlerin sözlerini reddettiler.
Bu nedenle, babam kendisine kaçması için emir verildikten sonra orada kalsaydı,
işte o da ölecekti. Dolayısıyla, onun ülkeden kaçması gerekiyordu.
19 Ve işte, atalarımızın dilini
çocuklarımıza saklayabilmek için bu kayıtları ele geçirmemiz gerekiyor ki bu
Tanrı'nın bir hikmetidir.
20 Ve böylece dünyanın
başlangıcından bu güne kadar bütün kutsal peygamberlerin ağzından çıkan,
Tanrı'nın gücü ve Ruhu aracılığıyla onlara teslim edilen bu sözleri
çocuklarımıza saklayabiliriz.
21 Ve öyle oldu ki kardeşlerimle bu
şekilde konuşarak, onları Tanrı'nın emirlerine sadık kalmaya ikna ettim.
22 Ve öyle oldu ki mirasımız olan
toprağa indik ve altınımızı ve gümüşümüzü ve değerli eşyalarımızı bir araya
topladık.
23 Ve bunları bir araya topladıktan
sonra tekrar Laban'ın evine çıktık.
24 Ve öyle oldu ki Laban'ın
huzuruna çıkıp ondan pirinç levhalar üzerine işlenmiş olan kayıtları bize
vermesini istedik; karşılık olarak da kendisine altınımızı ve gümüşümüzü ve
bütün değerli eşyalarımızı verecektik.
25 Ve öyle oldu ki Laban elimizdeki
malları görünce, malımız da bayağı çoktu, onlara göz dikerek bizi kapı dışarı
etti ve peşimizden bizi öldürmeleri için hizmetkârlarını yolladı; amacı
mallarımızı eline geçirmekti.
26 Ve öyle oldu ki Laban'ın
hizmetkârlarından kaçtık. Fakat mallarımızı geride bırakmak zorunda kaldık ve
onlar Laban'ın eline düştü.
27 Ve öyle oldu ki çöle doğru
kaçtık ve Laban'ın uşakları bizi yakalayamadılar; ve bir kayanın kovuğunda
gizlendik.
28 Ve öyle oldu ki Laman bana ve
babama çok kızdı; aynı şekilde Lemuel de kızıp köpürdü. Çünkü o, Laman'ın
sözlerine kulak verirdi. Bu yüzden Laman ve Lemuel, biz küçük kardeşlerine karşı
çok ağır sözler söylediler ve ellerine birer sopa geçirip bizi dövdüler.
29 Ve öyle oldu ki onlar bizi
sopayla döverken, işte Rab'bin bir meleği geldi ve onların önünde durdu ve
onlara şöyle diyerek konuştu: Küçük kardeşinize neden sopayla vuruyorsunuz?
Rab'bin onu üzerinize bir yönetici olarak seçtiğini ve bunu kötülükleriniz
yüzünden yaptığını bilmiyor musunuz? İşte yine Yeruşalem'e çıkacaksınız ve Rab,
Laban'ı sizin elinize teslim edecek.
30 Ve melek bunları bize
söyledikten sonra ayrıldı.
31 Ve melek ayrıldıktan sonra Laman
ile Lemuel tekrar söylenmeye başlayarak: ARab, Laban'ı elimize nasıl teslim edecek? İşte, Laban güçlü bir adam ve
emri altında elli tane adamı var. Evet, isterse elli kişiyi bile öldürebilir; o
halde bizi niçin öldüremesin?@ dediler.
Nefi, Rab'bin emriyle Laban'ı
öldürür ve ardından pirinç levhaları kurnazlıkla güvenlik altına alır‑‑‑Zoram
çöldeki Lehi'nin ailesine katılmaya karar verir. m.ö. tahminen 600--592 yılları.
Ve öyle oldu ki kardeşlerİme şöyle
diyerek konuştum: Haydi tekrar Yeruşalem'e çıkalım ve Rab'bin emirlerine sadık
kalalım! Çünkü işte O, bütün dünyadan daha güçlüdür; o halde niçin Laban'dan ve
onun elli adamından, evet, hatta onun on binlerce adamından daha güçlü olamasın?
2 Bu yüzden, haydi kalkın gidelim!
Musa gibi güçlü olalım! Çünkü o, gerçekten Kızıldeniz'in sularına konuştu ve
sular o yana ve bu yana ikiye bölündü ve atalarımız kuru zemin üzerinden karşıya
geçerek tutsaklıktan kurtuldular; ve Firavun'un orduları da onların peşinden
geldiler, ama Kızıldeniz'in sularında boğuldular.
3 Şimdi işte, bunların doğru
olduğunu biliyorsunuz ve sizlerle bir meleğin konuştuğunu da biliyorsunuz. Nasıl
kuşku duyabiliyorsunuz? Haydi kalkın gidelim! Rab atalarımızı kurtardığı gibi
bizi de kurtaracak ve Mısırlıları yok ettiği gibi Laban'ı da yok edebilecek
güçtedir.
4 Şimdi bunları söylememe yine
kızdılar ve söylenmeye devam ettilerse de Yeruşalem surlarının dışına gelinceye
kadar beni izlediler.
5 Ve gece olmuştu; ve onların
surların dışına saklanmalarını sağladım. Ve onlar saklandıktan sonra ben Nefi,
şehre sessizce girip Laban'ın evine doğru ilerledim.
6 Ve Ruh tarafından
yönlendiriliyordum; ne yapacağımı henüz bilmiyordum.
7 Buna rağmen ilerledim ve Laban'ın
evine yaklaştığım sırada önümde şarap içmekten sarhoş, yerde yatan birisini
gördüm.
8 Ve yaklaştığımda, bu adamın Laban
olduğunun farkına vardım.
9 Ve onun kılıcını gördüm ve kılıcı
kınından çıkardım; ve kılıcın kabzası saf altındandı ve çok ince bir işçilikle
yapılmıştı; ve kılıcın en iyi çelikten yapılmış olduğunu gördüm.
10 Ve öyle oldu ki Ruh tarafından
Laban'ı öldürmeye zorlandım; fakat içimden: ABen asla, hiçbir zaman bir insan kanı dökmedim!@ dedim. Ve geri çekildim; onu öldürmek istemiyordum.
11 Ve Ruh bana yine şöyle dedi:
İşte Rab, onu senin eline teslim etti. Evet ve aynı zamanda onun beni öldürmeye
çalıştığını biliyordum; evet ve Rab'bin emirlerini dinlemiyordu; ve üstelik
mallarımızı da elimizden almıştı.
12 Ve öyle oldu ki Ruh bana yine
şöyle dedi: Onu öldür! Çünkü Rab, onu senin eline teslim etti.
13 İşte Rab, doğru amaçlarının
gerçekleşmesi için kötüleri öldürür. Bir kişinin ölmesi bütün bir ulusun yavaş
yavaş inancını kaybedip inançsızlık içinde ölmesinden daha iyidir.
14 Ve şimdi, ben Nefi bu sözleri
duyunca, Rab'bin bana çölde söylediği sözleri hatırladım: "Soyun emirlerimi
yerine getirdiği ölçüde, vaadedilen diyarda refaha kavuşacak" demişti.
15 Evet ve ayrıca ellerinde yasa
olmadan Musa yasasına göre Rab'bin emirlerini yerine getiremeyeceklerini
düşündüm.
16 Ve yasanın da pirinç levhalar
üzerine yazılmış olduğunu biliyordum.
17 Ve üstelik Rab'bin bu amaç için,
yani O'nun emirleri doğrultusunda kayıtları ele geçirebilmem için Laban'ı elime
teslim ettiğini biliyordum.
18 Bu yüzden, Ruh'un sesine itaat
ettim ve Laban'ı saçlarından tuttum; ve kendi kılıcıyla onun başını vurdum.
19 Ve kendi kılıcıyla Laban'ın
başını vurduktan sonra, onun giysilerini çıkardım ve onları, evet, hatta her
parçayı kendi üzerime giydim; ve onun zırhını da belime kuşandım.
20 Ve bunu yaptıktan sonra Laban'ın
hazinesine doğru ilerledim. Ve Laban'ın hazinesine doğru ilerlerken, işte hazine
odasının anahtarlarını taşıyan Laban'ın uşağını gördüm. Ve ona Laban'ın sesiyle
benimle hazine odasına gelmesini emrettim.
21 Ve benim, efendisi Laban
olduğumu sandı; çünkü onun elbiselerini ve ayrıca belime kuşandığım kılıcı
gördü.
22 Ve bana Yahudiler'in yaşlıları
hakkında konuştu; efendisi Laban'ın onlarla beraber olmak için gece dışarı
çıktığını biliyordu.
23 Ve ben onunla, sanki Laban’mışım
gibi konuştum.
24 Ve ona ayrıca pirinç levhalar
üzerine işlenmiş olan yazıları surların dışında bekleyen büyük kardeşlerime
götüreceğimi söyledim.
25 Ve ona ayrıca beni izlemesini buyurdum.
26 Ve o, benim kilisedeki kardeşlerden söz ettiğimi ve benim gerçekten öldürmüş olduğum Laban olduğumu sanarak arkamdan geldi.
27 Ve surların dışında bulunan kardeşlerimin yanına giderken, bana sık sık Yahudiler’in yaşlılarından söz etti.
28 Ve öyle oldu ki Laman beni gördüğünde çok korktu ve Sam’la Lemuel’de çok korktular. Ve önümden aceleyle kaçtılar, çünkü benim Laban olduğumu, onun beni öldürdüğünü ve onların da canına kıymak için geldiğimi sandılar.
29 Ve öyle oldu ki onlara arkalarından seslendim ve benim sesimi duydular; bunun üzerine önümden kaçmaktan vazgeçtiler.
30 Ve öyle oldu ki Laban'ın hizmetkârı kardeşlerimi görünce titremeye başladı ve önümden kaçıp Yeruşalem şehrine dönmek üzereydi.
31 Ve şimdi ben Nefi, iri yapılıydım ve ayrıca Rab'den de çok güç aldığım için Laban'ın hizmetkârını yakaladım ve kaçmaması için onu tuttum.
32 Ve öyle oldu ki onunla konuştum. Rab'bin yaşadığı ve benim de yaşadığım nasıl gerçekse, eğer sözlerime kulak verir, hatta söyleyeceklerimizi dinlerse onun canını bağışlayacaktık.
33 Ve yemin ederek ona korkmaması gerektiğini, eğer bizimle birlikte çöle gelirse, onun da bizler gibi özgür bir insan olacağını söyledim.
34 Ve ayrıca ona: AElbette ki bunu yapmamızı bize Rab emretti! Ve Rab’bin emirlerini yerine getirmek için elimizden geleni yapmayacak mıyız? Bu yüzden bizimle birlikte çöle, babamın yanına inmek istersen, senin de başımızın üzerinde yerin olur@ dedim.
35 Ve öyle oldu ki söylediğim bu sözler Zoram'ı cesaretlendirdi. Şimdi Zoram, bu hizmetkârın adıydı; ve babamızın yanına çöle geleceğine dair söz verdi. Evet ve ayrıca bundan böyle bizimle birlikte kalacağına dair yemin etti.
36 Şimdi Yahudiler çöle kaçtığımızı bilmesin diye, bu yüzden Zoram'ın bizimle birlikte kalmasını istiyorduk. Yahudiler’in peşimizden gelip bizi öldürmelerinden korkuyorduk.
37 Ve öyle oldu ki Zoram bize yemin ettikten sonra onunla ilgili olan korkularımız sona erdi.
38 Ve öyle oldu ki pirinç levhaları yanımıza aldık ve Laban'ın hizmetkârıyla beraber çöle doğru yola çıkıp babamızın çadırına doğru yolculuğumuza başladık.
Sariya, Lehi'ye çok söylenir‑‑‑İkisi de oğullarının dönüşüne sevinir‑‑‑Kurban sunarlar‑‑‑Pirinç levhalar Musa'nın ve peygamberlerin yazdıklarını içerir---Levhalar, Lehi'nin Yusuf'un soyundan geldiğini gösterir‑‑‑Lehi, kendi soyu hakkında ve levhaların korunması konusunda peygamberlikte bulunur. m.ö. tahminen 600--592 yılları.
Ve öyle oldu ki çölde olan babamın yanına geldikten sonra, işte babamın içi sevinçle doldu ve annem Sariya da son derece sevindi; çünkü annem bizim için gerçekten çok ağlamıştı.
2 Çünkü o bizim çölde öldüğümüzü sanmıştı ve ayrıca babama karşı söylenmiş, babama onun hayalperest bir adam olduğunu söyleyip ona: "İşte bizi mirasımız olan topraklardan çıkarıp götürdün, artık oğullarım yaşamıyor ve biz de çölde ölüp gideceğiz" demişti.
3 Ve annem babama karşı bu şekilde konuşup söylenmişti.
4 Ve öyle olmuştu ki babam da anneme şöyle deyip karşılık vermişti: Görüm gören bir kişi olduğunu biliyorum; çünkü Tanrı ile ilgili bu şeyleri bir görümde görmüş olmasaydım, Tanrı'nın iyiliğini bilemezdim, oysa Yeruşalem'de kalır ve kardeşlerimle beraber ölürdüm.
5 Fakat işte, bana vaadedilmiş bir diyar verildiği için sevinçle doluyum; evet ve biliyorum ki Rab, oğullarımı Laban'ın elinden kurtaracak ve onları tekrar çöle, bizim yanımıza getirecektir.
6 Ve biz Yahudiler'in kayıtlarını ele geçirmek üzere çölde Yeruşalem ülkesine doğru yol alırken, babam Lehi annem Sariya'yı bizim hakkımızda bu sözlerle teselli ediyordu.
7 Ve babamın çadırına döndüğümüz zaman, işte ikisinin sevincine diyecek yoktu ve annemin içi rahatlamıştı.
8 Ve annem şöyle diyerek konuştu: Şimdi, Rab'bin kocama çöle kaçması için emir verdiğini kesinlikle biliyorum; evet ve ayrıca Rab'bin, oğullarımı koruduğunu, onları Laban'ın elinden kurtardığını ve Rab'bin onlara emretmiş olduğu işi başarabilmeleri için kendilerine güç vermiş olduğunu kesinlikle biliyorum. Ve annem bu şekilde konuştu.
9 Ve öyle oldu ki ikisi de son derece sevinçliydiler ve Rab'be kurban ve yakılmalık adaklar sundular; ve İsrail'in Tanrısına şükrettiler.
10 Ve onlar İsrail'in Tanrısına şükrettikten sonra, babam Lehi pirinç levhaların üzerine yazılmış olan bu kayıtları eline aldı ve onları başından itibaren inceledi.
11 Ve babam, bu levhaların dünyanın ve aynı zamanda ilk anne ve babamız olan Adem ile Havva'nın yaratılışını anlatan Musa'nın beş kitabını içerdiğini,
12 Ve ayrıca Yahudiler'in başlangıçtan Yahuda Kralı Tsedekiya yönetiminin başladığı zamana kadar tuttukları kayıtları içerdiğini,
13 Ve ayrıca kutsal peygamberlerin başlangıçtan Tsedekiya yönetiminin başladığı zamana kadar ettikleri peygamberlikleri ve Yeremya'nın ağzından çıkan birçok peygamberlikleri de içerdiğini gördü.
14 Ve öyle oldu ki babam Lehi, pirinç levhaların üzerinde kendi atalarına ait bir soyağacını da buldu; böylece kendisinin Yusuf'un soyundan, evet, hatta babası Yakup'u ve bütün ev halkını kıtlıktan kurtarabilmek için Mısır'a satılmış ve Rab'bin eliyle korunmuş olan Yakup'un oğlu Yusuf'un soyundan geldiğini öğrendi.
15 Ve onlar da kendilerini korumuş olan o aynı Tanrı’nın sayesinde tutsaklıktan kurtarılmış ve Mısır ülkesinden çıkarılmışlardı.
16 Ve babam Lehi, böylece atalarının soyağacını öğrendi. Ve Laban da Yusuf'un soyundan gelmekteydi; bu nedenle kendisi ve ataları bu kayıtları tutmuşlardı.
17 Ve şimdi, babam bütün bunları görünce içi Ruh'la doldu ve kendi soyu hakkında;
18 Bu pirinç levhaların, kendi soyundan gelecek bütün uluslara, sülalelere, dillere ve halklara ulaşacağına dair peygamberlik etmeye başladı.
19 Bu nedenle Lehi, bu pirinç levhaların asla yok olmayacağını ve ne kadar zaman geçse de bir daha parlaklıklarını yitirmeyeceğini söyledi. Ve kendi soyu hakkında birçok peygamberlikte bulundu.
20 Ve öyle oldu ki babamla ben o zamana kadar Rab'bin bize vermiş olduğu emirleri yerine getirmiştik.
21 Ve Rab'bin bize emrettiği gibi kayıtları ele geçirmiştik ve inceleyip onların okunmaya değer olduklarını gördük; evet, hatta onların bizim için çok değerli olduklarını gördük; böylece Rab'bin emirlerini çocuklarımıza iletebilecektik.
22 Bu nedenle, vaadedilen diyara doğru çölde yolculuk ederken, bu kayıtları yanımızda götürmemiz Rab'bin bir hikmetiydi.
Nefi, Tanrı'ya ilişkin konularda yazar‑‑‑Nefi'nin amacı insanları İbrahim'in Tanrısına gelmeye ve kurtulmaya ikna etmektir. m.ö. tahminen 600--592 yılları.
Ve şimdi ben Nefi, kayıtlarımın bu bölümünde atalarımın soyağacını vermiyorum ve bunu, üzerine yazıyor olduğum bu levhalarda daha sonra da vermeyeceğim; çünkü atalarımın soyağacı, babamın tuttuğu kayıtta verilmiştir; dolayısıyla, bu eserde atalarımın soyağacını yazmayacağım.
2 Çünkü Yusuf'un soyundan geldiğimizi söylemem bana yeterli geliyor.
3 Ve babamın yaptığı her şeyi anlatırken tüm ayrıntılara kadar girmek bana gereksiz gözüküyor; çünkü bunların, bu levhalar üzerine yazılması mümkün değildir; çünkü buradaki yeri Tanrı ile ilgili konuları yazmak için kullanmak istiyorum.
4 Çünkü benim tüm amacım, insanları İbrahim'in Tanrısına, İshak'ın Tanrısına ve Yakup'un Tanrısına gelmeye ve kurtulmaya ikna etmektir.
5 Bu nedenle dünyayı hoşnut eden konularda değil, ama Tanrı'yı ve dünyadan olmayanları hoşnut eden konularda yazıyorum.
6 Bu nedenle soyuma bu levhaları insançocuklarına yararı olmayacak konularla doldurmamalarını emredeceğim.
Lehi'nin oğulları, Yeruşalem'e geri dönüp İsmail'le ailesini yolculuklarına katılmaya davet ederler‑‑‑Laman'la bazı kişiler buna baş kaldırır‑‑‑Nefi, kardeşlerini Rab'be inanmaya teşvik eder‑‑‑Onlar, Nefi'yi iple bağlarlar ve onu öldürmeyi planlarlar‑‑‑Nefi inancının gücü ile kurtulur‑‑‑Kardeşleri af diler‑‑‑Lehi ve beraberindekiler kurban ve yakılmalık adaklar sunarlar. m.ö. tahminen 600--592 yılları.
Ve şimdi, bilmenizi isterim ki babam Lehi, kendi soyu hakkında bulunduğu peygamberliklerine son verdikten sonra öyle oldu ki Rab ona yeniden konuştu; yalnızca kendi ailesini çöle götürmesinin, Lehi'nin kendisi için uygun olmadığını söyledi; fakat vaadedilen diyarda Rab'be soy yetiştirebilmeleri için oğullarının evlenmesi gerekiyordu.
2 Ve öyle oldu ki Rab, ben Nefi ve kardeşlerimin tekrar Yeruşalem ülkesine dönmemizi ve İsmail’le ailesini çöle getirmemizi babama emretti.
3 Ve öyle oldu ki ben Nefi, kardeşlerimle beraber Yeruşalem'e gitmek üzere yine çöle çıktık.
4 Ve öyle oldu ki İsmail'in evine çıktık ve İsmail'in gözünde o kadar çok iyilik bulduk ki ona Rab'bin sözlerini söyledik.
5 Ve öyle oldu ki Rab, İsmail'in ve ayrıca onun ev halkının yüreğini o kadar yumuşattı ki onlar bizimle birlikte çöle, babamızın çadırına doğru yola çıktılar.
6 Ve öyle oldu ki çölde giderken, işte Laman ile Lemuel ve İsmail'in kızlarından ikisi ile İsmail'in iki oğlu ve onların aileleri bize, evet, ben Nefi'ye ve Sam'a ve babaları İsmail ve onun hanımına ve diğer üç kızına karşı baş kaldırdılar.
7 Ve öyle oldu ki isyan ederek Yeruşalem ülkesine geri dönmek istediler.
8 Ve şimdi ben Nefi, onların yüreklerinin katılığına üzüldüğüm için, bu yüzden onlara, evet, hatta Laman'la Lemuel'e şöyle deyip konuştum: Bakın, siz benim ağabeylerimsiniz, nasıl oluyor da bu kadar katı yüreklisiniz ve zihniniz de o kadar kör ki ben küçük kardeşiniz sizinle konuşmak, evet, sizlere örnek olmak zorunda kalıyorum?
9 Nasıl oluyor da Rab'bin sözüne kulak vermiyorsunuz?
10 Nasıl oluyor da Rab'bin bir
meleğini gördüğünüzü unuttunuz?
11 Evet ve nasıl oluyor da Laban'ın
elinden bizi kurtaran ve ayrıca kayıtların elimize geçmesini sağlayan Rab’bin
bizler için yaptığı büyük işleri unuttunuz?
12 Evet ve öyle olur da
insançocukları Rab'be iman ederlerse, Rab'bin, kendi isteğine göre, onlar için
uygun olan her şeyi yapabileceğini nasıl unuttunuz? Bu yüzden O'na sadık
kalalım.
13 Ve öyle olur da O'na sadık
kalırsak, vaadedilen diyara ulaşırız; ve ileride Rab'bin, Yeruşalem'in yıkılışı
ile ilgili söylediği sözlerin yerine geleceğini göreceksiniz; çünkü Rab'bin,
Yeruşalem'in yıkılışı ile ilgili bütün sözleri mutlaka yerine gelecektir.
14 Çünkü işte, Rab'bin Ruhu çok
geçmeden onlarla uğraşmaktan vazgeçecektir; çünkü işte, onlar peygamberleri
reddettiler ve Yeremya'yı zindana attılar. Ve babamın canına kıymak için öyle
uğraştılar ki onun ülkeden ayrılmasına neden oldular.
15 Şimdi işte, size söylüyorum:
Eğer Yeruşalem'e geri dönerseniz, siz de onlarla beraber mahvolacaksınız! Ve
eğer seçeneğiniz varsa, şimdi Yeruşalem'e geri dönün ve size: AGiderseniz siz de mahvolacaksınız@ diye söylediğim sözlerimi hatırlayın; çünkü Rab'bin Ruhu beni böyle
konuşmaya zorluyor.
16 Ve öyle oldu ki ben Nefi,
kardeşlerime bu sözleri söylediğimde onlar bana kızdılar. Ve öyle oldu ki bana
el kaldırdılar; çünkü işte, son derece öfkelenmişlerdi; ve beni iple bağladılar,
çünkü beni çölde vahşi hayvanlara yem olarak bırakıp canıma kıymak istiyorlardı.
17 Fakat öyle oldu ki Rab'be şöyle
diyerek dua ettim: Ya Rab, sana olan imanıma göre beni kardeşlerimin elinden
kurtar! Evet, hatta bağlı olduğum bu bağları koparabilmem için bana güç ver!
18 Ve öyle oldu ki bu sözleri
söylediğimde, işte ellerimdeki ve ayaklarımdaki bağlar çözüldü ve kardeşlerimin
önünde durup onlarla tekrar konuştum.
19 Ve öyle oldu ki yine öfkelenerek
bana el kaldırmak istediler; fakat işte, İsmail'in kızlarından biri, evet ve
ayrıca onun annesi ve İsmail'in oğullarından birisi, kardeşlerime o kadar çok
rica edip yalvardılar ki onların yüreklerini yumuşattılar; ve kardeşlerim
sonunda canıma kastetmekten vazgeçtiler.
20 Ve öyle oldu ki onlar yaptıkları
kötülükler için o kadar çok üzüldüler ki önümde eğilerek bana karşı yaptıkları
bu hareketten ötürü kendilerini affetmem için bana yalvardılar.
21 Ve öyle oldu ki onların yaptığı
her şeyi bütün kalbimle affettim ve affedilmeleri için onları Tanrıları Rab'be
dua etmeye teşvik ettim. Ve öyle oldu ki onlar dediğimi yaptılar. Ve kardeşlerim
Rab'be dua ettikten sonra babamızın çadırına doğru yolumuza devam ettik.
22 Ve öyle oldu ki babamızın
çadırına vardık. Ve ben, kardeşlerim ve İsmail'in bütün ev halkı babamın
çadırına geldikten sonra, onlar Tanrıları Rab'be şükrettiler ve O'na kurban ve
yakılmalık adaklar sundular.
Lehi, yaşam ağacının bir
görümünü görür‑‑‑Ağacın meyvesinden yer ve ailesinin de aynı şeyi yapmasını
ister---Demir bir çubuk, dar ve ince bir yol ve insanları örten koyu bir
karanlık görür‑‑‑Sariya, Nefi ve Sam bu meyveden yerler, fakat Laman'la Lemuel
yemeyi reddeder. m.ö.
tahminen 600--592 yılları.
Ve öyle oldu ki biz birçok çeşit
tohum topladık, hem tahıl hem de meyve tohumları biriktirdik.
2 Ve öyle oldu ki babam çölde
kalırken bize şöyle diyerek konuştu: İşte bir rüya gördüm ya da başka bir
deyişle bir görüm gördüm.
3 Ve işte, gördüğüm bu görümden
dolayı, Nefi ve ayrıca Sam için Rab'de sevinmeye hakkım var; çünkü onların ve
ayrıca onların soylarından birçok kişinin kurtulacağına inanmaya hakkım var.
4 Fakat işte, Laman ve Lemuel,
sizin yüzünüzden çok korkuyorum; çünkü işte, rüyamda hatırlayabildiğim kadarıyla
karanlık ve iç karartıcı bir çöl gördüm.
5 Ve öyle oldu ki bir adam gördüm
ve bu adam beyaz bir kaftan giymişti; ve gelip önümde durdu.
6 Ve öyle oldu ki benimle konuştu
ve bana kendisini izlememi buyurdu.
7 Ve öyle oldu ki O'nu izlerken,
karanlık ve iç karartıcı çorak bir yerde olduğumu gördüm.
8 Ve karanlıkta saatlerce yol
aldıktan sonra bana çok şefkatli olan merhametiyle merhamet etmesi için Rab'be
dua etmeye başladım.
9 Ve öyle oldu ki Rab'be dua
ettikten sonra büyük ve geniş bir alan gördüm.
10 Ve öyle oldu ki insanı mutlu
edecek, meyvesi arzu edilen bir ağaç gördüm.
11 Ve öyle oldu ki gidip o ağacın
meyvesinden yedim ve bu meyvenin o güne kadar tattığım her şeyden daha tatlı
olduğunu gördüm. Evet ve ağacın meyvesinin o güne kadar görmüş olduğum bütün
beyazlıkları geçen bir beyazlıkta olduğunu gördüm.
12 Ve ağacın meyvesini yediğimde,
bu ruhumu son derece büyük bir sevinçle doldurdu; bu nedenle ailemin de bu
meyveden yemesini arzu ediyordum; çünkü bu meyvenin bütün diğer meyvelerden daha
çok arzu edildiğini biliyordum.
13 Ve belki ailemi de görürüm diye
etrafa göz atarken suyla dolu bir ırmak gördüm ve ırmak, meyvesini yemekte
olduğum ağacın yanından ileri doğru akıyordu.
14 Ve ırmağın nereden geldiğini
görmek için bakındığımda onun kaynağının pek uzakta olmadığını gördüm ve
kaynağının başında anneniz Sariya'yı, Sam'ı ve Nefi'yi gördüm; ve onlar sanki
nereye gideceklerini bilmiyorlarmış gibi orada dikilmiş bekliyorlardı.
15 Ve öyle oldu ki onlara işaret
ettim ve ayrıca yüksek bir sesle onlara bana doğru gelmelerini ve bütün diğer
meyvelerden daha çok arzu edilen bu meyveden yemelerini söyledim.
16 Ve öyle oldu ki bana doğru gelip
onlar da bu meyveden yediler.
17 Ve öyle oldu ki ben, Laman'la
Lemuel'in de gelmelerini ve meyveden yemelerini istiyordum; bu nedenle, belki
onları görürüm diye, gözlerimi ırmağın kaynağına doğru çevirdim.
18 Ve öyle oldu ki onları gördüm,
ancak onlar yanıma gelip meyveden yemek istemediler.
19 Ve demir bir çubuk gördüm ve bu
çubuk ırmağın kıyısı boyunca uzanıyor ve yanında durduğum ağaca doğru gidiyordu.
20 Ve ayrıca bu demir çubuk
boyunca, yanında durduğum ağaca kadar uzanan dar ince bir yol gördüm ve bu yol
kaynağın başından başlayarak, sanki bir dünyaya benzeyen büyük ve geniş bir
alana doğru gidiyordu.
21 Ve sayısız insan toplulukları
gördüm; birçoğu yanında durduğum ağaca doğru giden yola ulaşabilmek için ileri
doğru atılıyorlardı.
22 Ve öyle oldu ki onlar çıkıp
ağaca doğru giden yolda yürümeye başladılar.
23 Ve öyle oldu ki etrafı koyu bir
karanlık, evet, hatta son derece koyu bir karanlık bastı; öyle ki yolda yürümeye
başlamış olanlar yollarını kaybettiler ve yoldan çıkıp kayboldular.
24 Ve öyle oldu ki başkalarının da
ileri doğru atılıp ilerlediğini ve demir çubuğun ucundan yakaladığını gördüm; ve
onlar koyu karanlığın içinde demir çubuğa sımsıkı sarılarak, hatta ağaca
varıncaya ve meyvesinden yiyinceye kadar ileriye doğru atıldılar.
25 Ve ağacın meyvesinden yedikten
sonra sanki utanıyorlarmış gibi etraflarına bakındılar.
26 Ve ben de etrafıma bakındığım da
suyla dolu ırmağın karşı yakasında büyük ve geniş bir bina gördüm ve bina sanki
yerden yüksekte havadaymış gibi duruyordu.
27 Ve bina hem yaşlı ve genç, hem
erkek ve kadın birçok insanla doluydu ve onların giyiniş tarzları son derece
güzeldi; ve onlar ağaca erişip meyveden yemekte olanlara doğru parmaklarını
uzatıyor ve alaycı bir tavır sergiliyorlardı.
28 Ve meyveden tattıktan sonra
kendileriyle alay edenler yüzünden utananlar yasak yollara saparak kayboldular.
29 Ve şimdi, ben Nefi, babamın
söylediklerinin hepsini anlatmayacağım.
30 Fakat bunlara kısaca değinmek
gerekirse, işte babam ileriye doğru atılan başka kalabalıklar gördü; ve onlar
gelip demir çubuğun ucundan yakaladılar; ve devamlı demir çubuğa sımsıkı
tutunarak, ağaca varıncaya ve yere kapanıp ağacın meyvesinden yiyinceye kadar
kendi kendilerine ilerlemesini bildiler.
31 Ve babam aynı zamanda o büyük ve
geniş binaya doğru elleriyle yollarını bulmaya çalışan başka kalabalıklar da
gördü.
32 Ve öyle oldu ki birçok kimse su
kaynağının derinliklerinde boğuldu ve birçokları da bilinmeyen yollarda başıboş
dolaşırken babamın gözleri önünden kayboldu.
33 Ve bu garip binanın içine giren
kalabalık çok büyüktü. Ve onlar, bu binaya girdikten sonra parmaklarını uzatarak
benimle ve meyveden yiyenlerle alay ettiler; ama biz onlara aldırmadık.
34 Bunlar babamın söylediği
sözlerdir: Onlara aldırış eden herkes doğru yoldan sapmıştır.
35 Ve babam: ALaman'la Lemuel meyveden yemediler@ dedi.
36 Ve öyle oldu ki babam gördüğü bu
rüyası ya da görümü ile ilgili bütün sözlerini söyledikten sonra, söyledikleri
ki çoktu, gördüğü bu şeyler yüzünden bize Laman ile Lemuel için son derece
kaygılandığını söyledi; evet, babam onların Rab'bin huzurundan atılacağından
korkuyordu.
37 Ve yine de sevecen bir babaya
ait tüm duygularla, belki Rab onlara merhamet gösterir ve onları huzurundan
atmaz diye, onları sözlerini dinlemeye teşvik etti; evet, babam onlara vaaz
verdi.
38 Ve babam onlara vaaz verdikten
ve ayrıca birçok konuda onlara peygamberlik ettikten sonra onlara Rab'bin
emirlerini yerine getirmelerini emretti ve konuşmasını bitirdi.
Nefi iki çeşit kayıt
tutar---Bunlara Nefi Levhaları denir‑‑‑Büyük levhalar dinsel olmayan konuların
tarihini içerir‑‑‑Küçük levhalar ise önemli kutsal konuları ele alır. m.ö. tahminen 600--592 yılları.
Ve babam bütün bunları ve ayrıca bu
levhalar üzerine yazılması mümkün olmayan önemli birçok şeyi Lemuel vadisinde
bir çadırda yaşarken görüp duydu ve konuştu.
2 Ve şimdi, bu levhalar hakkında
daha önce konuştuğum gibi, işte bunlar, üzerine halkımın tarihini tam olarak
yazdığım levhalar değildir; çünkü halkımın tarihini tam olarak üzerine yazdığım
levhalara, Nefi adını verdim; bu nedenle, onlar benim adımla Nefi Levhaları
olarak bilinir; ve bu levhalar da Nefi Levhaları olarak bilinir.
3 Ancak, bu levhaları özel bir
amaçla hazırlamam için Rab'den emir aldım; çünkü halkımın verdiği hizmetleri
anlatan bir kaydın tutulması gerekiyordu.
4 Diğer levhaların üzerinde krallar
yönetimini ve halkımın savaşlarını ve anlaşmazlıklarını anlatan bir kayıt
tutulacaktır; bu nedenle, bu levhalar çoğunlukla verdiğimiz hizmeti anlatır ve
diğer levhalar ise çoğunlukla krallar yönetimini ve halkımın savaşlarını ve
anlaşmazlıklarını anlatır.
5 Bu nedenle, Rab bildiği bir amaç
için bana bu levhaları hazırlamamı emretti; ben bu amacın ne olduğunu
bilmiyorum.
6 Fakat Rab her şeyi başından
bilir; bu nedenle insançocuklarının arasında yaptığı bütün işlerin başarılması
için bir yolunu hazırlar; çünkü işte, Rab sözlerinin hepsini yerine
getirebilecek tüm güce sahiptir. Ve bu böyledir. Amin.
Lehi, Yahudiler'in Babilliler
tarafından tutsak edileceğini önceden bildirir‑‑‑Lehi, Yahudiler arasından bir
Mesih'in, Kurtarıcı'nın, Fidye ile Kurtaran'ın çıkacağını söyler‑‑‑Lehi ayrıca
Tanrı Kuzusu'nu vaftiz edecek birisinin geleceğini söyler‑‑‑Mesih'in ölümünü ve
dirilişini anlatır--‑İsrail'in dağılışını ve toplanışını bir zeytin ağacına
benzetir‑‑‑Nefi, Tanrı'nın Oğlu, Kutsal Ruh armağanı ve doğruluğa duyulan
ihtiyaç konusunda konuşur. m.ö.
tahminen 600--592 yılları.
Ve İşte, ben Nefi, bu levhalarda
yaptığım işleri, yönetimimi ve hizmetimi anlatmaya devam ediyorum; bu yüzden
tuttuğum kayıtlara devam edebilmek için, babamın ve kardeşlerimin yaptığı işler
hakkında biraz konuşmalıyım.
2 Çünkü işte, öyle oldu ki babam
rüyasını anlattıktan sonra ve ayrıca onları tüm gayretle çalışmaya teşvik
ettikten sonra, onlara Yahudiler hakkında konuştu---
3 Öyle ki Yahudiler, hatta o büyük
Yeruşalem şehri yıkıma uğradıktan ve birçok kişi Babil'e tutsak olarak
götürüldükten sonra Rab'be uygun bir zamanda, onların tekrar geri dönmesi, evet,
hatta tutsaklıktan çıkarılarak geri getirilmeleri gerekir; ve tutsaklıktan
çıkarılıp geri getirildikten sonra mirasları olan ülkeyi tekrar yurt
edineceklerdir.
4 Evet, babam Yeruşalem'den
ayrıldıktan altı yüz yıl sonra Rab Tanrı, Yahudiler’in arasından bir peygamber,
hatta Mesih'i ya da başka bir deyişle, Dünyanın Kurtarıcısını çıkaracak.
5 Ve babam aynı zamanda
peygamberler hakkında konuştu; birçok peygamber onun sözünü etmiş olduğu bu
Mesih ya da Dünyanın Fidye ile Kurtaranı hakkındaki bu şeylere tanıklık etmişti.
6 Bu nedenle bütün insanlık
kaybolmuş ve düşmüş bir durumdaydı ve bu Fidye ile Kurtarana güvenmedikçe de
sonsuza dek bu durumda kalacaklardı.
7 Ve babam Rab'bin yolunu
hazırlamak üzere Mesih'ten önce gelecek olan bir peygamber hakkında da
konuştu---
8 Evet, o çıkıp çölde şöyle
haykıracak: Rab'bin yolunu hazırlayın ve O'nun yollarını düz edin; çünkü
aranızda sizin bilmediğiniz biri duruyor; ve O benden daha güçlüdür ki ben onun
çarığının bağını çözmeye bile layık değilim. Ve babam bu konu hakkında oldukça
konuştu.
9 Ve babam onun Erden'in ötesinde
Betabara'da vaftiz edeceğini söyledi; ve onun suyla vaftiz edeceğini, hatta
Mesih'i bile suyla vaftiz edeceğini söyledi.
10 Ve o, Mesih'i suyla vaftiz
ettikten sonra, dünyayı günahlarından arındıracak olan Tanrı Kuzusunu vaftiz
etmiş olduğunu görecek ve buna tanıklık edecektir.
11 Ve öyle oldu ki babam bu sözleri
söyledikten sonra kardeşlerime Yahudiler arasında vaaz edilecek olan Sevindirici
Haber hakkında ve inançlarını yavaş yavaş kaybedecek olan Yahudiler hakkında da
konuştu. Ve onlar gelecek olan Mesih'i öldürdükten sonra, yani O öldürüldükten
sonra ölülerin arasından dirilecek ve kendisini Kutsal Ruh'un aracılığıyla
Yahudi olmayan uluslara gösterecek.
12 Evet, babam Yahudi olmayan
uluslar ve ayrıca İsrail Evi hakkında oldukça konuştu ve onların dalları
kırılmış ve yeryüzünün her tarafına savrulmuş olan bir zeytin ağacına
benzetilmesi gerekir dedi.
13 Bu nedenle babam, yeryüzünün her
tarafına dağılmamız gerektiğini söyleyen Rab'bin sözünün yerine gelmesi için hep
beraber vaadedilen diyara doğru götürülmemiz gerektiğini söyledi.
14 Ve İsrail Evi dağıtıldıktan
sonra onların tekrar bir araya toplanmaları gerekir; başka bir deyişle
özetlersek, Yahudi olmayan uluslar Sevindirici Haber’in tamamını kabul ettikten
sonra zeytin ağacının doğal dalları, yani İsrail Evi'nden geri kalanlar
aşılanacak, başka bir deyişle Rableri ve Fidye ile Kurtaran’ları olan gerçek
Mesih'in bilgisine kavuşacaklardır.
15 Ve babam kardeşlerime bu şekilde
konuşup peygamberlik etti; daha başka şeyler de söyledi, ama hepsini bu kitaba
yazmadım; çünkü gerekli gördüğüm kısımların çoğunu diğer kitabıma yazdım.
16 Ve sözünü ettiğim bütün bu
şeyler babam, Lemuel vadisinde bir çadırda kalırken oldu.
17 Ve öyle oldu ki ben Nefi,
babamın bir görümde gördüğü bütün bu konulara ilişkin sözlerini ve Kutsal Ruh'un
gücüyle konuştuğu sözlerini dinledikten sonra, bu güç ki ona Tanrı'nın
Oğlu'na---ve Tanrı'nın Oğlu gelecek olan Mesih'ti---duyduğu inançtan ötürü
verilmiştir, ben de bütün bu şeyleri Kutsal Ruh'un gücü sayesinde görüp duymayı
ve bilmeyi istiyordum; bu güç, eski zamanlarda olduğu gibi O'nun kendisini
insançocuklarına göstereceği zamanlarda da, O'nu gayretle bulmaya çalışanların
hepsine verilecek olan Tanrı’nın bir armağanıdır.
18 Çünkü O dün, bugün ve sonsuza
dek aynıdır; ve eğer öyle olur da bütün insanlar tövbe edip O'na gelirlerse, yol
onlar için dünyanın kuruluşundan beri hazır beklemektedir.
19 Çünkü gayretle arayan bulacaktır
ve Tanrı'nın sırları, Kutsal Ruh'un gücüyle eski zamanlarda olduğu gibi bu
zamanlarda da ve gelecek zamanlarda ise eski zamanlarda olduğu gibi onlara
açıklanacaktır; dolayısıyla Rab'bin yolu sonsuz bir yuvarlaktır.
20 Bu yüzden ey insan, bütün
yaptıkların için yargıya çıkarılacağını hatırla!
21 Bu nedenle, sen denenme
günlerinde kötülük yapmaya çalışmışsan, o zaman Tanrı'nın yargı kürsüsü önünde
kirli bulunacaksın; ve kirli olan hiçbir şey Tanrı ile beraber yaşayamaz; bunun
için sonsuza dek dışarı atılacaksın.
22 Ve Kutsal Ruh bu şeyleri
konuşmam için bana yetki veriyor ki ben bunları inkâr edemem.
Nefi, Rab'bin Ruhu'nu görür ve ona
bir görümde yaşam ağacı gösterilir‑‑‑Nefi, Tanrı’nın Oğlu'nun annesini görür ve
Tanrı'nın ne kadar alçakgönüllü olduğunu öğrenir‑‑‑Tanrı Kuzusu'nun vaftizini,
hizmetini ve çarmıha gerilişini görür‑‑‑Ayrıca Kuzu'nun On İki Havarisi’nin
çağrılışını ve onların verdiği hizmeti görür.
m.ö.
tahminen 600--592 yılları.
Çünkü öyle oldu ki babamın görmüş olduğu
bu şeyleri ben de bilmek istiyordum ve Rab'bin bunları bana bildirebileceğine
inanıyordum; böyle oturmuş yüreğimde derin derin düşünürken, Rab'bin Ruhu beni
alıp, evet daha önce hiç görmediğim ve ayağımı hiç basmadığım çok yüksek bir
dağa götürdü.
2 Ve Ruh bana şöyle dedi: İşte, ne
dilersin?
3 Ve ben: ABabamın gördüklerini görmek istiyorum@ dedim.
4 Ve Ruh bana şöyle dedi: Babanın
sözünü etmiş olduğu ağacı gördüğüne inanıyor musun?
5 Ve ben: AEvet, babamın her sözüne inandığımı biliyorsun@ dedim.
6 Ve ben bu sözleri söyleyince Ruh
yüksek bir sesle şöyle diyerek haykırdı: Rab'be, en yüce Tanrı'ya Hozana! Çünkü
O, bütün Dünyanın Tanrısı’dır, evet, her şeyden üstündür. Ve ne mutlu sana Nefi!
Çünkü sen en yüce Tanrı'nın Oğlu'na inanıyorsun; bu nedenle arzu ettiğin şeyleri
göreceksin.
7 Ve işte sana işaret olarak şu
verilecek: Babanın tattığı meyveyi taşıyan ağacı gördükten sonra gökten bir
adamın indiğini de göreceksin ve O'na şahitlik edeceksin; ve O'nu gördüğüne
şahit olduktan sonra O'nun Tanrı'nın Oğlu olduğuna dair tanıklık edeceksin.
8 Ve öyle oldu ki Ruh bana: ABak!@ dedi. Ve ben baktım ve bir ağaç
gördüm; ve ağaç babamın görmüş olduğu ağaca benziyordu ve onun güzelliği her
şeyin ötesindeydi; evet, her güzelliği aşmaktaydı ve ağacın beyazlığı gökten
düşen kardan daha beyazdı.
9 Ve öyle oldu ki ağacı gördükten
sonra Ruh'a: ABana her şeyden çok daha değerli
olan ağacı göstermiş olduğunu görüyorum@ dedim.
10 Ve O bana şöyle dedi: Ne arzu
ediyorsun?
11 Ve ben O'na: ABunun açıklamasını bilmek istiyorum@ dedim; çünkü onunla bir insanla konuşur gibi konuşuyordum; çünkü O'nun
insan biçiminde olduğunu görüyordum; ama yine de onun Rab'bin Ruhu olduğunu
biliyordum; ve O, benimle sanki insan insana konuşuyormuş gibi konuştu.
12 Ve öyle oldu ki bana: ABak!@ dedi. Ve ben O'na bakmak için
döndüğümde, O'nu göremedim; çünkü yanımdan ayrılmıştı.
13 Ve öyle oldu ki bakıp büyük
Yeruşalem şehrini ve başka şehirleri gördüm. Ve Nasıra şehrini gördüm; ve Nasıra
şehrinde bir bakireyi gördüm ve o son derece beyaz ve güzeldi.
14 Ve öyle oldu ki göklerin
açıldığını gördüm ve gökten bir melek inip önümde durdu ve bana: ANefi ne görüyorsun?@ dedi.
15 Ve ben ona: ABir bakireyi, bütün bakirelerin en güzelini ve en kusursuz olanını@ dedim.
16 Ve melek bana şöyle dedi:
Tanrı'nın alçakgönüllü olduğunu biliyor musun?
17 Ve ben ona: ATanrı'nın, çocuklarını sevdiğini biliyorum; ancak bütün bu şeylerin
anlamını bilmiyorum@ dedim.
18 Ve o bana şöyle dedi: İşte
gördüğün bu bakire Tanrı'nın Oğlu'nun bedenen annesidir.
19 Ve öyle oldu ki onun Ruh
tarafından alınıp götürüldüğünü gördüm ve Ruh tarafından alınıp götürüldükten
bir müddet sonra melek bana konuştu: ABak!@ dedi.
20 Ve baktığımda bakireyi yine
gördüm, kucağında bir çocuk taşıyordu.
21 Ve melek bana şöyle dedi: İşte
Tanrı Kuzusu, evet, Ebedi Baba'nın Oğlu! Baba'nın görmüş olduğu ağacın anlamını
biliyor musun?
22 Ve ona şöyle diyerek cevap
verdim: Evet! Bu, insançocuklarının yüreğinden her yana saçılan Tanrı'nın
sevgisidir; bu nedenle, bu sevgi her şeyden daha çok arzu edilir.
23 Ve bana şöyle diyerek konuştu:
Evet ve ruhu en çok sevindiren budur.
24 Ve bu sözleri söyledikten sonra
bana: ABak!@ dedi. Ve ben bakıp Tanrı'nın
Oğlu'nun, insançocukları arasında ilerlediğini gördüm ve birçok kişinin O’nun
ayaklarına kapanıp O’na büyük saygı gösterdiğini gördüm.
25 Ve öyle oldu ki babamın gördüğü
demir çubuğun, diri suların kaynağına ya da yaşam ağacına götüren Tanrı'nın sözü
olduğunu anladım; bu sular Tanrı'nın sevgisinin bir simgesidir; ve aynı zamanda
bu yaşam ağacının da Tanrı'nın sevgisinin bir simgesi olduğunu anladım.
26 Ve melek bana yine şöyle dedi:
Bak, Tanrı'nın alçakgönüllü olduğunu gör!
27 Ve ben bakıp babamın sözünü
ettiği, dünyayı Fidye ile Kurtaranı gördüm ve ayrıca O'nun önünde yolu
hazırlayacak olan peygamberi de gördüm. Ve Tanrı Kuzusu gidip onun tarafından
vaftiz oldu; ve vaftiz olduktan sonra göklerin açıldığını ve Kutsal Ruh'un bir
güvercin biçiminde gökten inip O'nun üzerine konduğunu gördüm.
28 Ve O'nun büyük bir yücelik ve
kuvvetle ilerleyip halka hizmet ettiğini gördüm; ve kalabalıklar O'nu dinlemek
için bir araya toplandılar; ve O'nu aralarından attıklarını gördüm.
29 Ve ayrıca on iki kişinin daha
O'nu izlediğini gördüm. Ve öyle oldu ki onlar gözlerimin önünde Ruh tarafından
alınıp götürüldüler ve onları göremez oldum.
30 Ve öyle oldu ki melek bana yine
konuştu: ABak!@ dedi. Ve ben bakıp göklerin yine
açıldığını gördüm ve meleklerin gökten gelip insançocuklarının üzerine
indiklerini gördüm; ve melekler onlara hizmet ettiler.
31 Ve o bana yine konuştu: ABak!@ dedi. Ve ben bakıp Tanrı
Kuzusu'nun insançocukları arasında ilerlediğini gördüm. Ve hasta yatan, her
türlü hastalıktan acı çeken ve cinlerle kirli ruhlara esir olmuş kalabalık
insanlar gördüm; ve melek bütün bunları bana söyleyip gösterdi. Ve onlar Tanrı
Kuzusu'nun kudretiyle iyileştiler; ve cinlerle kirli ruhlar ise kovuldular.
32 Ve öyle oldu ki melek bana yine
konuştu: ABak!@ dedi. Ve ben bakıp Tanrı
Kuzusu'nun halk tarafından alınıp götürüldüğünü gördüm; evet, Sonsuz Tanrı'nın
Oğlu, dünya tarafından yargılandı; ve ben bunu gördüm ve buna tanıklık ederim.
33 Ve ben Nefi, O'nun kaldırılıp
çarmıha gerildiğini ve dünyanın günahları için öldürüldüğünü gördüm.
34 Ve O öldürüldükten sonra
yeryüzündeki kalabalık toplulukların, Kuzu'nun havarilerine karşı savaşmak için
bir araya toplandıklarını gördüm; çünkü Rab'bin meleği tarafından bu on iki
kişiye böyle deniyordu.
35 Ve yeryüzündeki kalabalık
topluluklar bir araya toplandılar; ve onların babamın gördüğü binaya benzeyen
büyük ve geniş bir bina içinde olduğunu gördüm. Ve Rab'bin meleği bana yine
şöyle deyip konuştu: İşte dünya ve dünya aklı! Evet, işte Kuzu'nun on iki
havarisiyle savaşmak için İsrail Evi bir araya toplanmış.
36 Ve öyle oldu ki ben bu büyük ve
geniş binanın dünyanın gururu olduğunu gördüm ve buna tanıklık ederim; ve bu
bina yıkıldı ve yıkılışı son derece büyüktü. Rab'bin meleği bana yine şöyle
diyerek konuştu: Kuzu'nun on iki havarisine karşı savaşacak her ulusun,
sülalenin, dilin ve halkın yıkılışı böyle olacaktır.
Nefi bir görümde vaadedilen diyarı,
orada yaşayanların doğruluklarını, kötülüklerini ve çöküşlerini, Tanrı
Kuzusu'nun onların arasına gelişini, On İki Öğrenci ile On İki Havari’nin
İsrail'i nasıl yargılayacağını ve yavaş yavaş inançlarını kaybedenlerin
tiksindirici ve kirli durumlarını görür. m.ö. tahminen 600--592 yılları.
Ve öyle oldu ki melek bana: ABak, kendi soyunu ve ayrıca kardeşlerinin soyunu gör!@ dedi. Ve ben bakıp bize vaadedilmiş olan diyarı gördüm; ve kalabalık
topluluklar, evet, hatta denizlerdeki kum sayısı kadar çok insan gördüm.
2 Ve öyle oldu ki birbirleriyle
savaşmak için bir araya toplanan kalabalıklar gördüm; ve savaşlar ve savaş
söylentileri ve halkımın arasına kılıçla gelecek korkunç katliamlar gördüm.
3 Ve öyle oldu ki ülkede böyle
savaşlar ve çatışmalar çıkarken, pek çok kuşağın ölüp gittiğini gördüm; ve pek
çok şehir gördüm; evet, o kadar çoktu ki saymadım.
4 Ve öyle oldu ki vaadedilen bu
diyarın üzerinde koyu bir karanlık gördüm; ve şimşekler gördüm ve gök
gürültüleri, depremler ve her türlü patırtılı sesler işittim; ve yerin ve
kayaların yarıldığını gördüm; ve dağların ufalandığını gördüm; ve yeryüzündeki
ovaların bölündüğünü gördüm; ve birçok şehrin sulara gömüldüğünü gördüm; ve
birçok şehrin ateşle yandığını gördüm; ve birçok şehrin sarsıntıyla yıkılıp
yerle bir olduğunu gördüm.
5 Ve öyle oldu ki bunları gördükten
sonra karanlık sisin yeryüzünden kalktığını gördüm; ve işte, Rab'bin gönderdiği
büyük ve korkunç yargılara rağmen ayakta kalan kalabalıklar gördüm.
6 Ve göklerin açıldığını ve Tanrı
Kuzusu'nun gökten indiğini gördüm; ve O aşağıya inip kendisini onlara gösterdi.
7 Ve ayrıca Kutsal Ruh'un diğer on
iki kişinin üzerine indiğini gördüm ki buna tanıklık ederim; ve onlar Tanrı
tarafından atanıp seçildiler.
8 Ve melek bana şöyle deyip
konuştu: İşte senin soyuna hizmet etmek üzere seçilen Kuzu'nun on iki öğrencisi!
9 Ve o bana şöyle dedi: Kuzu'nun on
iki havarisini hatırlıyor musun? İşte İsrail'in on iki oymağını yargılayacak
olanlar onlardır; bu nedenle soyundan gelecek olan on iki hizmetkâr onlar
tarafından yargılanacaklardır; çünkü siz İsrail Evi'ndensiniz.
10 Ve gördüğün bu on iki hizmetkâr
da senin soyunu yargılayacaklar. Ve işte, onlar sonsuza dek doğrudurlar; çünkü
Tanrı Kuzusu'na olan inançlarından ötürü onların giysileri Kuzu'nun kanıyla
beyazlatılmıştır.
11 Ve melek bana: ABak!@ dedi. Ve ben bakıp üç kuşağın
doğruluk içinde ölüp gittiğini gördüm; ve onların giysileri Tanrı Kuzusu'nun
giysisi kadar beyazdı. Ve melek bana şöyle dedi: Bunlar Kuzu'ya olan
inançlarından ötürü Kuzu'nun kanıyla bembeyaz edilmişlerdir.
12 Ve ben Nefi, dördüncü kuşaktan
birçok kişinin de doğruluk içinde ölüp gittiğini gördüm.
13 Ve öyle oldu ki yeryüzündeki
kalabalık toplulukların bir araya geldiğini gördüm.
14 Ve melek bana şöyle dedi: İşte
senin ve ayrıca kardeşlerinin soyu!
15 Ve öyle oldu ki baktım ve
soyumdan gelen halkın, kardeşlerimin soyuna karşı büyük kalabalıklar halinde
birleştiğini gördüm; ve onlar savaşmak üzere bir araya toplanmışlardı.
16 Ve melek bana şöyle diyerek
konuştu: Bak, babanın gördüğü pis suyun kaynağı! Evet, hatta sözünü ettiği
ırmak! Bu ırmağın derinlikleri cehennemin derinlikleridir.
17 Ve insançocuklarının gözlerini
kör edip yüreklerini katılaştıran ve mahvolup kaybolmaları için onları geniş
yollara sürükleyen bu koyu karanlık da şeytanın ayartmalarıdır.
18 Ve babanın gördüğü o büyük ve
geniş bina ise insançocuklarının boş hayalleri ve gururudur. Ve korkunç ve derin
bir uçurum onları birbirinden ayırır; evet, hatta Ebedi Tanrı'nın adalet sözü ve
Kutsal Ruh'un dünyanın başlangıcından şu ana kadar tanıklık ettiği ve şu andan
itibaren sonsuza dek tanıklık edeceği Tanrı Kuzusu Mesih, onları birbirinden
ayırır.
19 Ve melek bu sözleri söylerken
bakıp meleğin dediği gibi kardeşlerimin soyunun benim soyumla çarpıştığını
gördüm; ve soyumun gururu ve şeytanın ayartmaları yüzünden kardeşlerimin soyunun
soyumdan gelen halka üstün geldiğini gördüm.
20 Ve öyle oldu ki baktım ve
kardeşlerimin soyundan gelen halkın benim soyumu yenilgiye uğrattığını gördüm;
ve onlar kalabalık halde ülkenin her tarafına yayıldılar.
21 Ve onların kalabalık gruplar
oluşturarak bir araya toplandıklarını gördüm; ve aralarında savaşların ve savaş
söylentilerinin çıktığını gördüm; ve savaşlar ve savaş söylentileri içinde
birçok kuşağın ölüp gittiğini gördüm.
22 Ve melek bana şöyle dedi: İşte
bunlar yavaş yavaş inançlarını kaybedecekler.
23 Ve öyle oldu ki inançlarını
yavaş yavaş kaybettikten sonra onların her türlü tembellik ve iğrençlikle dolu,
kara, tiksindirici ve pis bir halk olduklarını gördüm.
Nefi gördüğü bir görümde şeytanın
kilisesinin Yahudi olmayan ulusların arasında kurulduğunu, Amerika'nın keşfini
ve kolonileştirilmesini, Kutsal Kitap'tan birçok değerli ve kolay anlaşılır
kısımların kayboluşunu, bunun sonucu olarak da Yahudi olmayan ulusların doğru
inançtan sapmalarını, Sevindirici Haber’in geri getirilişini, son günlerde
verilecek kutsal yazıları ve Sion'un kuruluşunu görür. m.ö. tahminen 600--592 yılları.
Ve öyle oldu ki melek bana konuştu:
ABak!@ dedi. Ve ben bakıp birçok ulus ve
krallık gördüm.
2 Ve melek bana şöyle dedi: Ne
görüyorsun? Ve ben: ABirçok ulus ve krallık görüyorum@ dedim.
3 Ve o bana şöyle dedi: İşte
bunlar, Yahudi olmayan uluslar ve krallıklardır.
4 Ve öyle oldu ki ben, Yahudi
olmayan ulusların arasında büyük bir kilisenin kurulduğunu gördüm.
5 Ve melek bana şöyle dedi: İşte,
Tanrı'nın azizlerini öldüren, evet ve onlara işkence eden ve onların haklarını
kısıtlayan ve onları demir boyunduruğa vurup tutsaklığa sürükleyen, bütün diğer
kiliselerden daha da iğrenç olan kilisenin kurulduğunu gör.
6 Ve öyle oldu ki ben, bu büyük ve
iğrenç kiliseyi gördüm; ve kurucusunun şeytan olduğunu gördüm.
7 Ve ben ayrıca altınlar ve
gümüşler ve ipekler ve kırmızılar ve ince dokunmuş ketenler ve her türlü
kıymetli elbiseler gördüm; ve bir sürü fahişe gördüm.
8 Ve melek bana şöyle deyip
konuştu: İşte, bu altınlar ve bu gümüşler ve bu ipekler ve bu kırmızılar ve bu
ince dokunmuş ketenler ve bu kıymetli elbiseler ve bu fahişeler, bu büyük ve
iğrenç kilisenin arzusudur.
9 Ve onlar üstelik dünyanın
övgüsünü kazanmak için Tanrı'nın azizlerini de öldürürler ve onları tutsaklığa
sürüklerler.
10 Ve öyle oldu ki ben baktım ve
karşımda engin sular gördüm ve bu sular kardeşlerimin soyunu Yahudi olmayan
uluslardan ayırıyordu.
11 Ve öyle oldu ki melek bana şöyle
dedi: Bak, Tanrı'nın gazabı kardeşlerinin soyu üzerinde!
12 Ve ben baktım ve bu sular
yüzünden kardeşlerimin soyundan ayrı kalmış olan Yahudi olmayan ulusların
arasında bir adam gördüm; ve Tanrının Ruhu'nun inip bu adamda etkin olduğunu
gördüm; ve bu adam engin suların üzerinden geçip vaadedilen diyarda bulunan
kardeşlerimin soyuna ulaştı.
13 Ve öyle oldu ki ben, Tanrı'nın
Ruhu'nun Yahudi olmayan başka ulusların arasında da etkin olduğunu gördüm; ve
onlar da tutsaklıktan kaçarak engin sulara açıldılar.
14 Ve öyle oldu ki Yahudi olmayan
uluslardan birçok topluluğu, bu vaadedilen diyarda gördüm; ve Tanrı'nın
gazabının kardeşlerimin soyunun üzerinde olduğunu gördüm; ve onlar vuruldular ve
Yahudi olmayan ulusların önünde darmadağın edildiler.
15 Ve ben Rab'bin Ruhu'nun Yahudi
olmayan ulusların üzerinde olduğunu ve onların refaha kavuşup bu toprakları
mirasları olarak aldıklarını gördüm; ve onların halkımın katledilmeden önce
olduğu gibi açık tenli, çok çekici ve güzel olduklarını gördüm.
16 Ve öyle oldu ki ben Nefi,
tutsaklıktan kaçmış olan Yahudi olmayan ulusların Rab'bin önünde kendilerini
alçalttıklarını gördüm; ve Rab'bin gücü onlarla beraberdi.
17 Ve ben Yahudi olmayan anne
ulusların, onlarla savaşmak üzere suda ve karada bir araya toplandığını gördüm.
18 Ve Tanrı'nın gücünün onlarla
beraber olduğunu ve ayrıca Tanrı'nın gazabının onlarla savaşmak için toplanan
herkesin üzerinde olduğunu gördüm.
19 Ve ben Nefi, tutsaklıktan kaçmış
bu Yahudi olmayan ulusların bütün diğer ulusların ellerinden Tanrı'nın gücüyle
kurtarıldığını gördüm.
20 Ve öyle oldu ki ben Nefi,
onların ülkede refaha kavuştuklarını gördüm; ve bir kitap gördüm ve bu kitap
onların yanında her yere götürülüyordu.
21 Ve melek bana şöyle dedi: Bu
kitabın ne anlama geldiğini biliyor musun?
22 Ve ben, ona: ABilmiyorum!@ dedim.
23 Ve o şöyle dedi: İşte kitap bir
Yahudi'nin ağzından çıkmıştır. Ve ben Nefi, bu kitabı gördüm; ve melek bana
şöyle dedi: Gördüğün bu kitap, Rab'bin İsrail Evi'yle yaptığı antlaşmaları
içeren Yahudiler'den gelen bir kayıttır; ve kitap ayrıca kutsal peygamberlerin
ettiği peygamberliklerin pek çoğunu içerir; ve kitap pirinç levhaların üzerine
işlenmiş olan yazılara benzeyen bir kayıt olsa da o kadar uzun değildir; yine de
Rab'bin İsrail Evi ile yaptığı antlaşmaları içerir; bu nedenle, bunlar Yahudi
olmayan uluslar için büyük bir değer taşır.
24 Ve Rab'bin meleği bana şöyle
dedi: Sen bu kitabın bir Yahudi’nin ağzından çıktığını gördün; ve bu kitap bir
Yahudi'nin ağzından çıktığı zaman, Rab'bin Sevindirici Haberi'nin tümünü
içermekteydi. On iki havariler, Rab’be tanıklık ederler ve Tanrı Kuzusu’ndaki
gerçeklere göre tanıklık ederler.
25 Bu nedenle, bu şeyler Tanrı'daki
gerçeklere uygun olarak Yahudiler'den Yahudi olmayan uluslara saf bir şekilde
ulaşır.
26 Ve bunlar Yahudiler'den Yahudi
olmayan uluslara Kuzu'nun on iki havarisinin eliyle götürüldükten sonra, bütün
diğer kiliselerin en iğrenci olan o büyük ve iğrenç kilisenin kurulduğunu
göreceksin; çünkü işte, onlar Kuzu'nun Sevindirici Haberi'nden en değerli ve
kolay anlaşılır kısımların çoğunu çıkarmışlardır; ve ayrıca Rab'bin
antlaşmalarının çoğunu da oradan çıkarıp atmışlardır.
27 Ve onlar, bütün bunları Rab'bin
doğru yollarını saptırmak, insançocuklarının gözlerini kör etmek ve onların
yüreklerini katılaştırmak için yapmışlardır.
28 Bu nedenle görüyorsun ki bu
kitap, büyük ve iğrenç kilisenin elinden geçtikten sonra birçok değerli ve kolay
anlaşılır kısımlar Tanrı Kuzusu'nun kitabı olan bu kitaptan çıkarılmıştır.
29 Ve bu değerli ve kolay anlaşılır
kısımlar çıkarıldıktan sonra kitap, Yahudi olmayan bütün uluslara ulaşır ve
Yahudi olmayan bütün uluslara ulaştıktan, evet, hatta tutsaklıktan kaçtıklarını
gördüğün Yahudi olmayan ulusların eliyle engin suların üzerinden geçtikten
sonra---Tanrı Kuzusu'ndaki açıklığa göre, insançocuklarının anlayışına açık
olan, değerli ve kolay anlaşılır pek çok kısım bu kitaptan çıkarıldığı için---bu
şeyler Kuzu'nun Sevindirici Haber’inden çıkarıldığı için çok sayıda insanın
tökezlediğini, evet, o kadar çok tökezlediğini görüyorsun ki şeytan onların
üzerinde büyük bir güce sahiptir.
30 Buna rağmen tutsaklıktan kaçan
ve Rab Tanrı'nın babanla yaptığı antlaşmaya göre, onun soyunun mirasları olarak
alacağı, diğer ülkelerden çok daha seçkin olan bu topraklarda, bu Yahudi olmayan
ulusların Tanrı'nın kudretiyle diğer ulusların hepsinden daha çok yükseltilmiş
olduğunu görüyorsun; dolayısıyla görüyorsun ki Rab Tanrı, kardeşlerinin
arasındaki senin soyundan gelen melez halkın Yahudi olmayan uluslar tarafından
tamamıyla yok edilmesine izin vermeyecektir.
31 Ve Yahudi olmayan ulusların
senin kardeşlerinin soyunu yok etmesine de izin vermeyecektir.
32 Ve Kuzu'nun Sevindirici
Haber’ine ait olan en değerli ve kolay anlaşılır kısımlar, kuruluşunu gördüğün o
iğrenç kilise tarafından saklandığı için Rab Tanrı, Yahudi olmayan ulusların
içinde bulunduklarını gördüğün bu korkunç kör durumda sonsuza dek kalmalarına
izin vermeyecektir.
33 Bu nedenle şöyle diyor Tanrı
Kuzusu: İsrail Evi'nden geriye kalanları büyük bir yargıyla yoklarken, Yahudi
olmayan uluslara karşı merhametli olacağım.
34 Ve öyle oldu ki Rab'bin meleği
bana şöyle deyip konuştu: İşte şöyle diyor Tanrı Kuzusu: İsrail Evi'nden geri
kalanları yokladıktan sonra---ve hakkında konuştuğum bu insanlar babanın
soyudur---bu nedenle onları yargıyla yokladıktan ve Yahudi olmayan ulusların
eliyle vurduktan sonra; ve Kuzunun Sevindirici Haber’inin en değerli ve kolay
anlaşılır kısımları fahişelerin anası olan bu iğrenç kilise tarafından
saklandığı için Yahudi olmayan uluslar epeyce tökezledikten sonra, diyor Kuzu: O
gün Yahudi olmayan uluslara karşı o kadar merhametli olacağım ki değerli ve
anlaması kolay Sevindirici Haberim’in çoğunu onlara kendi gücümle getireceğim,
diyor Kuzu.
35 Çünkü işte, şöyle diyor Kuzu:
Kendimi senin soyuna göstereceğim; öyle ki onlara öğreteceğim değerli ve kolay
anlaşılır birçok şeyi onlar yazacaklar; ve senin soyun yok edildikten ve
kardeşlerinin soyu da senin soyun gibi yavaş yavaş inançlarını kaybettikten
sonra, işte bu şeyler Kuzu'nun armağanı ve gücüyle Yahudi olmayan uluslara
gelmesi için saklanacaktır.
36 Ve benim Sevindirici Haberim,
kayam ve kurtuluşum onlarda yazılacak, diyor Kuzu.
37 Ve o gün Sion'u kurmaya
çalışanlara ne mutlu! Çünkü onlar Kutsal Ruh armağanına ve gücüne sahip
olacaklar; ve sonuna kadar dayanırlarsa son günde yukarı alınarak Kuzunun Sonsuz
Krallığı'nda kurtulacaklardır; ve barışı, evet, büyük sevinç dolu haberleri ilan
edenler dağlar üzerinde ne güzel olacaklardır!
38 Ve öyle oldu ki kardeşlerimin
soyundan geri kalanları ve ayrıca Yahudi ağzından çıkmış olan Tanrı Kuzusu'nun
kitabını gördüm; öyle ki bu kitap Yahudi olmayan uluslar tarafından
kardeşlerimin soyundan geri kalanlara getirildi.
39 Ve bu kitap onlara ulaştıktan
sonra Yahudi olmayan ulusları, kardeşlerimin soyundan geriye kalanları ve ayrıca
yeryüzünün her tarafına dağıtılmış olan Yahudileri, peygamberlerin ve Kuzu’nun
on iki havarisinin tuttuğu kayıtların doğruluğuna inandırmak için, Yahudi
olmayan uluslardan onlara Kuzu'nun kudretiyle gelen başka kitaplar gördüm.
40 Ve melek bana şöyle deyip
konuştu: Yahudi olmayan ulusların arasında gördüğün bu son kayıtlar Kuzu'nun on
iki havarisinin kayıtları olan ilk kayıtların gerçekliğini ortaya koyacak ve ilk
kayıtlardan çıkarılmış olan değerli ve kolay anlaşılır kısımları gösterecektir;
ve bütün sülalelere, dillere ve halklara Tanrı Kuzusu'nun Ebedi Baba'nın Oğlu ve
Dünya’nın Kurtarıcısı olduğunu bildirecektir; ve bütün insanların O'na
gelmelerini, yoksa kurtulamayacaklarını bildirecektir.
41 Ve bu son kayıtlar Kuzu'nun
ağzından çıkacak sözlere göre gelecektir; ve Kuzu'nun sözleri Kuzu'nun on iki
havarisinin kayıtlarında olduğu gibi senin soyunun kayıtlarında da
bildirilecektir; bu nedenle kayıtların ikisi de bir kayıt olarak birleşecektir;
çünkü dünyadaki herkes için tek bir Tanrı ve tek bir Çoban vardır.
42 Ve O'nun kendisini bütün
uluslara hem Yahudiler'e hem de Yahudi olmayan uluslara göstereceği zaman
gelmektedir; ve O kendisini Yahudiler'e ve ayrıca Yahudi olmayan uluslara
gösterdikten sonra, kendisini hem Yahudi olmayan uluslara hem de Yahudiler'e
gösterecektir ve sonuncular birinci ve birinciler sonuncu olacaktır.
Bir melek, Nefi'ye Yahudi olmayan
ulusların alacağı bereketlerden ve uğrayacağı lanetlerden söz eder‑‑‑Yalnızca
iki kilise vardır: Tanrı Kuzusu'nun Kilisesi ve şeytanın kilisesi---Tanrı'nın
azizleri bütün uluslarda büyük ve iğrenç kilisenin zulmüne uğrar‑‑‑Havari
Yuhanna dünyanın sonu hakkında yazacaktır. m.ö. tahminen 600--592 yılları.
Ve öyle olacak ki Tanrı Kuzusu
kendisini, sözüyle, kudretiyle ve özellikle yaptıklarıyla Yahudi olmayan
uluslara, onların tökezleme taşlarını ortadan kaldırmak için göstereceği gün,
eğer Yahudi olmayan uluslar O'na kulak verirlerse---
2 Ve Tanrı Kuzusu'na karşı
yüreklerini katılaştırmazlarsa, onlar babanın soyunun arasında sayılacaklardır;
evet, İsrail Evi arasında sayılarak, bu vaadedilen diyarda sonsuza dek kutsanmış
bir halk olacaklardır; bir daha tutsaklığa getirilmeyeceklerdir ve İsrail Evi
bir daha başkalarıyla hiç karışmayacaktır.
3 Ve insanların ruhlarını cehenneme
sürüklemek için şeytanın ve onun çocukları tarafından kurulan o büyük ve iğrenç
kilisenin onlar için kazdığı o büyük çukur---evet, insanlığı yok etmek üzere
kazılmış olan o büyük çukur, çukuru kazanlar tarafından dolacak ve onlar mutlak
bir yıkıma uğrayacaktır, diyor Tanrı Kuzusu. Bu, ruhun yok olması değil, ruhun
sonu olmayan o cehenneme atılmasıdır.
4 Çünkü işte bu, şeytanın
tutsaklığına ve ayrıca Tanrı'nın adaletine göre, Tanrı'nın önünde kötülük
işleyip iğrençlik yapan herkesin başına gelecektir.
5 Ve öyle oldu ki melek ben Nefi'ye
şöyle diyerek konuştu: Gördüğün gibi Yahudi olmayan uluslar tövbe ederlerse,
onlar için her şey iyi olacak; ve Rab'bin İsrail Evi'yle yapmış olduğu
antlaşmaları da biliyorsun; ve tövbe etmeyen herkesin mahvolacağını da
işitmişsindir.
6 Bu yüzden, öyle olur da Yahudi
olmayan uluslar Tanrı Kuzusu'na karşı yüreklerini katılaştırırlarsa, vay onların
haline!
7 Çünkü insançocukları arasında
yapacağım büyük ve olağanüstü bir işin zamanı geldi, diyor Tanrı Kuzusu: Bu iş,
ya bu elimde ya da öbür elimde sonsuza dek sürecek; onları ya barışa ve sonsuz
yaşama inandıracak ya da kendi yüreklerinin katılığına ve zihinlerinin körlüğüne
teslim edecektir; ve önceden söylediğim gibi, şeytanın tutsaklığı altında, hem
ruhen hem de bedenen tutsaklığa getirilip yıkıma uğrayacaklardır.
8 Ve öyle oldu ki melek bu sözleri
söyledikten sonra bana şöyle dedi: Baba'nın, İsrail Evi ile yaptığı antlaşmaları
hatırlıyor musun? Ona: AEvet!@ dedim.
9 Ve öyle oldu ki melek bana şöyle
dedi: Bak ve iğrençliklerin anası olan, kurucusunun şeytan olduğu o büyük ve
iğrenç kiliseyi gör.
10 Ve bana şöyle dedi: İşte sadece
iki kilise vardır: Biri Tanrı Kuzusu'nun Kilisesi ve diğeri de şeytanın
kilisesidir; bu nedenle Tanrı Kuzusu'nun Kilisesi'nden olmayan herkes,
iğrençliklerin anası olan o büyük kiliseden sayılır ve o kilise bütün dünyanın
fahişesidir.
11 Ve öyle oldu ki ben bakıp bütün
dünyanın fahişesini gördüm ve fahişe birçok suyun üzerinde oturuyordu; ve onun
bütün dünyadaki her ulusun, sülalenin, dilin ve halkın arasında hükmü vardı.
12 Ve öyle oldu ki Tanrı Kuzusu’nun
Kilisesini gördüm ve kilise üyelerinin sayısı birçok suyun üzerinde oturan
fahişenin kötülükleri ve iğrençlikleri yüzünden azdı; buna rağmen, Tanrı'nın
azizleri olan Kuzu’nun Kilisesi’nin de yeryüzünün her tarafında olduğunu gördüm;
ve gördüğüm bu büyük fahişenin kötülükleri yüzünden, onların yeryüzündeki
egemenlikleri azdı.
13 Ve öyle oldu ki iğrençliklerin
büyük anasının, Tanrı Kuzusu'na karşı savaşmak için yeryüzünün her tarafında,
Yahudi olmayan bütün ulusların arasından büyük kalabalıkları topladığını gördüm.
14 Ve öyle oldu ki ben Nefi, Tanrı
Kuzusu'nun kudretinin yeryüzünün her tarafına dağılmış olan Kuzunun
Kilisesi’ndeki azizlerin ve Rab'bin antlaşmalı halkının üzerine indiğini gördüm;
ve onlar büyük bir yücelik içinde, doğrulukla ve Tanrı’nın kudretiyle
silahlandılar.
15 Ve öyle oldu ki Tanrı'nın
gazabının o büyük ve iğrenç kilisenin üzerine boşaldığını gördüm; öyle ki
dünyadaki her ulusun ve sülalenin arasında savaşlar ve savaş söylentileri çıktı.
16 Ve iğrençliklerin anasına ait
olan bütün ulusların arasında savaşlar ve savaş söylentileri çıkmaya başlayınca,
melek bana şöyle deyip konuştu: İşte Tanrı'nın gazabı fahişelerin anasının
üzerinde! Ve işte, bütün bu şeyleri görüyorsun.
17 Ve Tanrı'nın gazabının,
kurucusunun şeytan olduğu, bütün dünyanın büyük ve iğrenç kilisesi olan
fahişelerin anasının üzerine döküleceği gün geldiğinde, işte o gün, Baba'nın işi
İsrail Evi'nden olan halkıyla yaptığı antlaşmaların yerine gelmesini sağlayacak
yolu hazırlamak için başlayacaktır.
18 Ve öyle oldu ki melek bana
konuştu:
ABak!@ dedi.
19 Ve ben bakıp birisini gördüm ve
o beyaz bir kaftan giymişti.
20 Ve melek bana şöyle dedi: İşte
Kuzu'nun on iki havarilerinden biri.
21 İşte o, bu şeylerin geri kalan
kısmını, evet ve aynı zamanda olup biten birçok şeyi görüp yazacaktır.
22 Ve o hem de dünyanın sonu
hakkında yazacaktır.
23 Bu nedenle, onun yazacağı şeyler
doğru ve gerçektir; ve işte, onlar Yahudi'nin ağzından çıktığını gördüğün bu
kitapta yazılıdır; ve bunlar Yahudi'nin ağzından çıktığı zaman, yani Yahudi'nin
ağzından bu kitap çıktığı zaman, içinde yazılı olanlar açık, saf ve en değerli
olan şeylerdi ve bütün insanların kolayca anlayabileceği bir şekildeydi.
24 Ve işte, Kuzu'nun bu havarisinin
yazacağı birçok şeyi gördün; ve işte, geri kalanları da göreceksin.
25 Fakat bundan sonra göreceğin
şeyleri yazmayacaksın; çünkü Rab Tanrı, Tanrı Kuzusu'nun havarisini bunları
yazması için atadı.
26 Ve Tanrı, bütün her şeyi daha
önce yaşayan başka insanlara da göstermiştir ve onlar da gördüklerini
yazmışlardır; ve bunlar Kuzu'daki gerçeklere göre Rab'bin kendisi için uygun
gördüğü bir zamanda tüm saflığıyla İsrail Evi'ne getirilmek üzere
mühürlenmiştir.
27 Ve ben Nefi, meleğin söylediği
gibi, Kuzu'nun havarisinin adının Yuhanna olduğunu duydum ve buna tanıklık
ederim.
28 Ve işte gördüğüm ve duyduğum bu
şeylerin geri kalan kısmını yazmam ben Nefi'ye yasaklandı; bu nedenle
yazdıklarım bana yeterli geliyor; ve ben gördüğüm şeylerin sadece küçük bir
kısmını yazıyorum.
29 Ve babamın gördüğü şeyleri
gördüğüme ve Rab'bin meleğinin bunları bana bildirdiğine tanıklık ederim.
30 Ve şimdi, Ruh tarafından alınıp
götürülmüşken gördüğüm bu şeyler hakkındaki sözlerime son veriyorum; ve gördüğüm
şeylerin hepsi yazılmış olmasa da yazdıklarımın hepsi doğrudur. Ve bu böyledir.
Amin.
Lehi'nin soyu Sevindirici Haberi,
Yahudi olmayan uluslardan son günlerde alacaktır‑‑‑İsrail'in toplanışı doğal
dalları tekrar kendisine aşılanacak bir zeytin ağacına benzetilir‑‑‑Nefi yaşam
ağacına ait görümün yorumunu yapar ve kötüleri doğruların arasından ayıran
Tanrı'nın adaletinden konuşur. m.ö.
tahminen 600--592 yılları.
Ve öyle oldu ki ben Nefi, Ruh
tarafından alınıp götürüldükten ve bütün bu şeyleri gördükten sonra babamın
çadırına geri döndüm.
2 Ve öyle oldu ki kardeşlerimi
gördüm ve onlar babamın kendilerine söylemiş olduğu sözler yüzünden
birbirleriyle tartışıyorlardı.
3 Çünkü babam gerçekten de onlara,
Rab'be sorulmadıkça, anlaşılması güç olacak birçok önemli şeyler söylemişti; ve
kardeşlerim katı yürekli oldukları için gerektiği şekilde Rab'be
güvenmemişlerdi.
4 Ve şimdi ben Nefi, onların
yüreklerinin katılığından dolayı ve ayrıca görmüş olduğum bu şeyler yüzünden
üzülüyordum ve insançocuklarının büyük kötülükleri yüzünden bu şeylerin
gerçekleşmesinin kaçınılmaz olduğunu biliyordum.
5 Ve öyle oldu ki çektiğim acılara
yenik düştüm; çünkü halkımın çöküşünü görmüştüm; onların yıkıma uğrayacağını
gördüğüm için, çektiğim acıların her şeyden daha beter olduğunu düşünüyordum.
6 Ve öyle oldu ki gücüm yerine
geldikten sonra kardeşlerimle konuştum; onlardan tartışmalarının sebebini
öğrenmek istiyordum.
7 Ve onlar: Aİşte, babamızın zeytin ağacının doğal dalları hakkında ve Yahudi olmayan
uluslar hakkında konuştuğu sözleri anlayamıyoruz@ dediler.
8 Ve ben onlara: ARab'be sordunuz mu?@ dedim.
9 Ve onlar bana: ASormadık! Çünkü Rab bu tür şeyleri bize bildirmez!@ dediler.
10 İşte, onlara: ANasıl oluyor da Rab'bin emirlerini yerine getirmiyorsunuz? Nasıl oluyor
da yüreklerinizin katılığı yüzünden mahvolmak istiyorsunuz?@ dedim.
11 Rab'bin şu sözlerini
hatırlamıyor musunuz?---Eğer yüreklerinizi katılaştırmaz, emirlerimi gayretle
tutar ve alacağınıza inanarak bana inançla sorarsanız, elbette bu şeyler sizlere
bildirilecektir---
12 İşte size söylüyorum ki İsrail
Evi, babamızın içindeki Rab'bin Ruhu tarafından bir zeytin ağacına
benzetilmiştir; ve işte biz İsrail Evi'nden kopmadık mı ve İsrail Evi'ne ait bir
dal değil miyiz?
13 Ve şimdi babamızın, doğal
dalların Yahudi olmayan bütün ulusların aracılığıyla aşılanması hakkında demek
istediği şudur: Soyumuz son günlerde yavaş yavaş inancını kaybedeceği zaman,
evet, Mesih'in insançocuklarına bedende görüneceği zamandan yıllar ve kuşaklar
sonra, işte o zaman Mesih'in Sevindirici Haber’inin tamamı, Yahudi olmayan
uluslara gelip onlardan da soyumuzdan geri kalanlara ulaşacaktır---
14 Ve o gün, soyumuzdan geriye
kalanlar, kendilerinin İsrail Evi'nden olduklarını ve Rab'bin antlaşmalı halkı
olduğunu bileceklerdir; ve o zaman kendi atalarının kimler olduğunu anlayıp
öğrenecekler ve ayrıca Fidye ile Kurtaran'larının atalarına verdiği Sevindirici
Haber’i öğreneceklerdir; böylece onlar Fidye ile Kurtaran'larına gelip nasıl
kurtulacaklarını bilmek için O'nun hakkında ve O'nun öğretilerinin ayrıntılarını
öğreneceklerdir.
15 Ve o gün geldiğinde, onlar
sevinip kayaları ve kurtuluşları olan Sonsuz Tanrı'yı övmeyecekler mi? Evet, o
gün gerçek asmadan güç ve besin almayacaklar mı? Evet, Tanrı'nın gerçek sürüsüne
katılmayacaklar mı?
16 İşte, size söylüyorum: Evet,
onlar İsrail Evi içinde yine hatırlanacaklar; zeytin ağacının doğal bir dalı
oldukları için gerçek zeytin ağacına aşılanacaklardır.
17 Ve babamız şunu söylemek
istemiştir; ve soyumuzun Yahudi olmayan uluslar tarafından dağıtılıncaya kadar
bunun gerçekleşmeyeceğini demek istemiştir; ve Rab'bin, Yahudi olmayan uluslara
gücünü gösterebilmesi için Sevindirici Haber’in Yahudi olmayan ulusların
aracılığıyla getirileceğini söylemek istemiştir; işte bu yüzden Rab, Yahudiler
tarafından ya da İsrail Evi tarafından reddedilecektir.
18 Bu nedenle, babamız son günlerde
yerine gelecek olan bu antlaşmaya dikkat çekerek yalnızca kendi soyumuzdan söz
etmemiş, ama aynı zamanda bütün İsrail Evi'nden de söz etmiştir; bu antlaşmayı
Rab, atamız İbrahim'le yapmış ve ona şöyle demiştir: Senin soyunun aracılığıyla
dünyadaki bütün sülaleler bereketlenecek.
19 Ve öyle oldu ki ben Nefi,
kardeşlerime bu şeyler hakkında çok konuştum; evet, onlara Yahudiler'in son
günlerde nasıl geri getirileceklerini söyledim.
20 Ve onlara Yahudiler'in, yani
İsrail Evi'nin geri dönüşü hakkında konuşan İşaya'nın sözlerini sayıp döktüm; ve
onlar geri döndükten sonra bir daha başkalarıyla hiç karışmayacaklar ve
dağıtılmayacaklardı. Ve öyle oldu ki kardeşlerime o kadar çok şey söyledim ki
sakinleştiler ve Rab'bin önünde kendilerini alçalttılar.
21 Ve öyle oldu ki onlar benimle
yine konuşup şöyle dediler: Babamızın rüyasında gördüğü bu şeyin anlamı nedir?
Onun gördüğü ağacın anlamı nedir?
22 Ve ben onlara: ABu, yaşam ağacının bir simgesiydi@ dedim.
23 Ve onlar bana: ABabamızın gördüğü ağaca doğru götüren demir çubuğun anlamı nedir?@ dediler.
24 Ve onlara bu demir çubuğun
Tanrı'nın sözü olduğunu ve Tanrı'nın sözüne kulak verenlerin ve ona sıkı sıkı
tutunanların hiç bir zaman mahvolmayacağını ve düşmanın onları yıkıma sürüklemek
için kullanacağı ateşli okların ve ayartmaların onları alt edemeyeceğini ve kör
edemeyeceğini söyledim.
25 Bu nedenle ben Nefi,
kardeşlerimi Rab'bin sözlerine dikkat etmeye teşvik ettim; evet, ruhumun bütün
gücüyle ve olanca yeteneğimle onları Tanrı'nın sözlerine dikkat etmeye ve O'nun
emirlerini her zaman ve her durumda hatırlayıp tutmaya teşvik ettim.
26 Ve onlar bana: ABabamızın gördüğü suyla dolu ırmağın anlamı nedir?@ dediler.
27 Ve ben onlara babamın gördüğü
suyun pislik olduğunu söyledim; ve babamın aklı başka şeylerle o kadar meşguldü
ki suyun pisliğini görememişti.
28 Ve onlara bu pis suyun kötüleri
yaşam ağacından ve aynı zamanda Tanrı'nın azizlerinden ayıran korkunç bir uçurum
olduğunu söyledim.
29 Ve onlara bunun meleğin bana
söylediği, kötüler için hazırlanmış olan korkunç cehennemin bir simgesi olduğunu
söyledim.
30 Ve onlara babamızın, Tanrı'nın
adaletinin doğruları kötülerden ayırdığını da gördüğünü ve Tanrı'nın adaletinin
ışıltısının alev alev yanan bir ateşin ışıltısı gibi göğe, Tanrı'ya doğru her
zaman ve sonsuza dek yükseldiğini ve bunun sonu olmadığını söyledim.
31 Ve onlar bana: ABu şey bedenin denenme günlerinde işkence çekmesi mi demek oluyor, yoksa
ruhun, geçici bedenin ölümünden sonra alacağı son durumu mu anlatıyor, yoksa
geçici olan şeylerden mi söz ediyor?@ dediler.
32 Ve öyle oldu ki onlara bunun hem
geçici hem de ruhsal konuların bir simgesi olduğunu söyledim; çünkü gün gelecek,
onlar yaptıkları işlere göre, evet, geçici bedenleri tarafından denenme
günlerinde yapılan işlere göre yargılanmaları gerekecekti.
33 Bu nedenle, onlar kötülükleri
içinde ölürlerse, doğruluğa ait ruhsal değerlere göre dışarı atılmaları gerekir;
dolayısıyla, yaptıkları işlere göre yargılanmaları için Tanrı'nın önüne
çıkarılmalıdırlar ve yaptıkları işler pislikse, mutlaka pis olmaları gerekir; ve
pis oldukları takdirde kesinlikle Tanrı’nın Krallığı'nda yaşayamazlar; yoksa
Tanrı’nın Krallığı'nın da pis olması gerekir.
34 Fakat işte, size Tanrı’nın
Krallığı'nın pis olmadığını ve Tanrı'nın Krallığı'na kirli hiç bir şeyin
giremeyeceğini söylerim; bu nedenle, pis olanlar için hazırlanmış pis bir yerin
olması mutlaka gerekir.
35 Ve hazırlanmış olan bir yer,
evet, hatta sözünü ettiğim o korkunç cehennem vardır ki oranın hazırlayıcısı
şeytandır; dolayısıyla, insan ruhlarının son durumu ya Tanrı'nın Krallığı'nda
oturmak ya da sözünü ettiğim adalete göre dışarı atılmaktır.
36 Bu nedenle kötüler, doğrulardan
ve o yaşam ağacından ayrı tutulur; o ağacın meyvesi bütün diğer meyvelerden çok
daha değerli ve lezzetlidir; evet ve Tanrı'nın verdiği armağanların en büyüğü bu
meyvedir. Ve ben kardeşlerime böyle konuştum. Amin.
Kötülerin gerçeği kabul etmesi
zordur‑‑‑Lehi'nin oğulları İsmail'in kızlarıyla evlenir‑‑‑Liyahona çölde
gidecekleri yolu gösterir‑‑‑Rab'den gelen mesajlar zaman zaman Liyahona'nın
üzerinde yazılıdır‑‑‑İsmail ölür; ailesi çektikleri sıkıntılar yüzünden
söylenir. m.ö. tahminen 600--592 yılları.
Ve şimdi öyle oldu ki ben Nefi
kardeşlerimle konuşmamı bitirdikten sonra, işte onlar bana:
ABize tahammül edemeyeceğimiz çok
ağır sözler söyledin@ dediler.
2 Ve öyle oldu ki onlara "Gerçekler
karşısında, kötülere ağır gelecek sözler söylediğimi biliyorum" dedim; ve
doğruları haklı çıkarıp, onların son günde yukarı kaldırılacağına dair tanıklık
ettim; bu yüzden suçluların gerçekleri kabul etmesi zordur; çünkü gerçekler
onların tam kalbine saplanır.
3 Ve şimdi kardeşlerim, eğer sizler
doğru olsaydınız ve gerçeğin sesini duymaya istekli olarak Tanrı'nın önünde
doğru bir şekilde yürüyebilmek için gerçeklere dikkat etseydiniz, o zaman bu
gerçekler yüzünden söylenmez ve bana ağır sözler söylüyorsun demezdiniz.
4 Ve öyle oldu ki ben Nefi,
kardeşlerimi tüm gayretimle Rab'bin emirlerini tutmaya teşvik ettim.
5 Ve öyle oldu ki onlar Rab'bin
önünde kendilerini o kadar alçalttılar ki onların doğru yolda yürüyeceklerini
umarak onlar adına çok sevindim ve büyük umutlara kapıldım.
6 Şimdi bütün bunlar babam, Lemuel
adını verdiği vadide çadırda kalırken söylendi ve oldu.
7 Ve öyle oldu ki ben Nefi,
İsmail'in kızlarından biriyle evlendim; ve kardeşlerim de İsmail'in kızlarıyla
evlendiler; ve Zoram da İsmail'in en büyük kızıyla evlendi.
8 Ve böylece babam, Rab'bin ona
vermiş olduğu emirlerin hepsini yerine getirmiş oldu. Ve ben Nefi, Rab
tarafından son derece kutsanmıştım.
9 Ve öyle oldu ki Rab'bin sesi
geceleyin babama geldi ve ona ertesi gün çöle doğru yola çıkmasını emretti.
10 Ve öyle oldu ki babam sabahleyin
uyanıp çadırın kapısına çıkınca, yerde ince bir işçilikle yapılmış yuvarlak bir
küre görünce çok şaşırdı; ve küre saf pirinçten yapılmıştı. Ve kürenin içinde
iki iğ vardı ve bunlardan biri çölde nereye gideceğimizi gösteriyordu.
11 Ve öyle oldu ki Rab'bin bize
verdiği erzaklardan arta kalanları ve çölde yanımızda götürebileceğimiz ne varsa
bir araya topladık ve çöle götürmek için yanımıza her çeşit tohum aldık.
12 Ve öyle oldu ki çadırlarımızı
topladık ve Laman Irmağını geçerek çöle doğru yola çıktık.
13 Ve öyle oldu ki hemen hemen
güney‑güneydoğu istikametinde dört gün boyunca yolculuk ettik ve çadırlarımızı
tekrar kurduk; ve bu yere Şazer adını verdik.
14 Ve öyle oldu ki oklarımızı ve
yaylarımızı alıp ailelerimiz için çöle avlanmaya çıktık; ve ailelerimiz için
yiyecek bulduktan sonra tekrar çöldeki ailelerimizin yanına, Şazer denilen yere
döndük. Ve çölde yine aynı yönü izleyerek, Kızıldeniz kıyısının yanındaki çölün
en verimli bölgelerinden geçerek yol aldık.
15 Ve öyle oldu ki günlerce
yolculuk ettik; yolda oklarımızla ve yaylarımızla ve taşlarımızla ve
sapanlarımızla avlandık.
16 Ve bizi çölün daha verimli
kısımlarına götüren kürenin gösterdiği yönü izledik.
17 Ve günlerce yol aldıktan sonra,
yeniden dinlenip ailelerimize yiyecek bulmak amacıyla bir süreliğine
çadırlarımızı kurduk.
18 Ve öyle oldu ki ben Nefi
avlanmaya çıktığımda, işte iyi bir çelikten yapılmış olan yayımı kırdım ve yayım
kırıldıktan sonra, işte, kardeşlerim yayımın zıyan olması yüzünden bana
kızdılar; çünkü yiyecek bir şey bulamadık.
19 Ve öyle oldu ki ailelerimizin
yanına elimiz boş döndük ve onlar yolculuklarından dolayı çok yorgun düştükleri
için ve yiyecekleri olmadığı için çok sıkıntı çektiler.
20 Ve öyle oldu ki Laman, Lemuel ve
İsmail'in oğulları, çölde çektikleri acılar ve sıkıntılar yüzünden hayli
yakınmaya başladılar; ve babam bile Tanrısı Rab'be karşı söylenmeye başladı;
evet ve onların hepsi son derece mutsuzdu; hatta Rab'be bile söylendiler.
21 Şimdi öyle oldu ki ben Nefi,
yayımın kırılmasına kardeşlerim kadar üzülüyordum ve onların yayları da
esnekliklerini kaybettiği için durumumuz son derece zorlaşmaya başlamıştı; evet,
sonuçta yiyecek hiçbir şey bulamadık.
22 Ve öyle oldu ki ben Nefi, tekrar
yüreklerini katılaştırdıkları için, hatta Tanrıları Rab'bi suçladıkları için
kardeşlerimle çok konuştum.
23 Ve öyle oldu ki ben Nefi,
kendime ağaçtan bir yay ve düz bir çubuktan da bir ok yaptım; dolayısıyla bir ok
ve yayla, bir sapan ve taşlarla kuşandım. Ve babama: AAv bulmak için nereye gideyim?@ dedim.
24 Ve öyle oldu ki babam Rab'be
sordu. Söylediklerimden dolayı kendilerini alçaltmışlardı; çünkü onlara içimden
gelen güçle pek çok şey söylemiştim.
25 Ve öyle oldu ki Rab'bin sesi
babama geldi ve Rab'be karşı söylendiği için epeyce azarlandı; öyle ki babam
derin bir üzüntüye gömüldü.
26 Ve öyle oldu ki Rab'bin sesi
babama şöyle dedi: Küreye bak ve üstündeki yazıyı oku.
27 Ve öyle oldu ki babam kürenin
üstündeki yazıyı görünce son derece korkup titremeye başladı ve aynı zamanda
kardeşlerim, İsmail'in oğulları ve eşlerimiz de korkup titremeye başladı.
28 Ve öyle oldu ki ben Nefi kürenin
içindeki göstergelerin, onlara gösterdiğimiz inanç, gayret ve dikkate göre
çalıştıklarını gördüm.
29 Ve ayrıca onların üzerinde
açıkça okunabilen ve Rab'bin yolları hakkında bize akıl veren yeni bir yazı
vardı; ve bu yazı gösterdiğimiz inanç ve gayrete göre çıkıyor ve zaman zaman
değişiyordu. Ve böylece Rab’bin küçücük şeylerle ne büyük işler yapabileceğini
görüyoruz.
30 Ve öyle oldu ki ben Nefi, kürede
gösterilen yön doğrultusunda ilerleyip dağın tepesine çıktım.
31 Ve öyle oldu ki yabani hayvanlar
vurdum, böylece ailelerimiz için yiyecek sağladım.
32 Ve öyle oldu ki avladığım
hayvanları taşıyarak çadırlarımıza döndüm; ve şimdi, onlar yiyecek bulduğumu
görünce ne kadar çok sevinmişlerdi! Ve öyle oldu ki Rab'bin önünde kendilerini
alçaltarak O'na şükrettiler.
33 Ve öyle oldu ki hemen hemen ilk
başladığımız aynı yönde hareket ederek yolculuğumuza tekrar başladık; ve
günlerce yolculuk ettikten sonra kısa bir süre konaklamak için yine
çadırlarımızı kurduk.
34 Ve öyle oldu ki İsmail öldü ve
Nahom denilen bu yerde toprağa verildi.
35 Ve öyle oldu ki İsmail'in
kızları babalarını kaybettikleri için ve çölde çektikleri sıkıntılar yüzünden
çok ağlayıp sızlandılar; ve onları Yeruşalem ülkesinden sürükleyip çıkardığı
için babama karşı söylenip şöyle dediler: Babamız öldü; evet ve çölde durmadan
dolaşıp durduk; ve birçok sıkıntı, açlık, susuzluk ve yorgunluk çektik; ve bütün
bu çektiklerimizden sonra çölde açlıktan ölmeye mahkûmuz.
36 Ve babama ve aynı zamanda bana
karşı böyle söylenerek tekrar Yeruşalem'e geri dönmek istediler.
37 Ve Laman, Lemuel'e ve ayrıca
İsmail'in oğullarına: Aİşte, gelin babamızı ve ayrıca
kendisini biz ağabeylerinin başına hükümdar ve hoca yapan kardeşimiz Nefi'yi
öldürelim@ dedi.
38 Şimdi, o diyor ki Rab kendisiyle
konuşuyormuş ve melekler de gelip ona öğretiyorlarmış. Fakat işte, bize yalan
söylediğini biliyoruz; ve bize bu yalanları gözümüzü boyamak için söylüyor ve
kurnaz marifetleriyle bir sürü dolaplar çeviriyor; belki de bizi bilinmeyen bir
yere götürmeyi düşünüyor ve bizi uzaklara sürükleyip götürdükten sonra da kendi
keyfi ve zevkine göre bizi yönetmek için başımıza kral ve yönetici olmayı
planlıyor olmalı; Ve ağabeyim Laman onların yüreklerini bu şekilde kışkırtıp
öfkelendirdi.
39 Ve öyle oldu ki Rab bizimle
birlikteydi; evet, hatta Rab'bin sesi gelip onlara birçok şeyler söyledi ve
onları çok fena azarladı; ve onların öfkesi ancak Rab'bin sesiyle azarlandıktan
sonra yatıştı; ve işledikleri günahlardan tövbe ettiler; öyle ki Rab de açlıktan
ölmeyelim diye yiyecek vererek yine bizi kutsadı.
Nefi'ye bir gemi inşa etmesi
emredilir‑‑‑Kardeşleri ona karşı gelir‑‑‑Nefi, Tanrı'nın İsrail'le olan
geçmişteki ilişkisini anlatarak onları teşvik etmeye çalışır---Tanrı’nın gücü
ile dolar‑‑‑Kardeşlerinin Nefi'ye dokunmaları yasaklanır, yoksa kuru bir kamış
gibi kavrulacaklardır. m.ö. tahminen 592--591 yılları.
Ve öyle oldu ki çöldeki yolculuğumuza
tekrar başladık ve bundan sonra yaklaşık doğu yönünde yol aldık. Ve çölde
zorlukla ilerlerken birçok sıkıntı çektik; ve kadınlarımız çölde çocuk doğurdu.
2 Ve Rab'bin bize gönderdiği
nimetler o kadar büyüktü ki çölde çiğ et yiyerek yaşarken kadınlarımızın
çocuklarını emzirmek için sütü çoktu ve güçlüydüler, evet, hatta erkek gibi
güçlüydüler; ve yolculuklarına hiç şikayet etmeden katlanmaya başladılar.
3 Ve böylece görüyoruz ki Tanrı'nın
emirlerinin yerine getirilmesi gerekmektedir. Ve öyle olur da insançocukları
Tanrı'nın emirlerini yerine getirirlerse, Tanrı onları besleyip güçlendirir ve
onlara yapmalarını emrettiği işi başarabilmeleri için olanaklar sağlar; bu
nedenle çölde geçici olarak kalırken, Tanrı bize de olanaklar sağladı.
4 Ve çölde yıllarca kaldık, evet,
tam sekiz yıl kaldık.
5 Ve meyvesi ve yaban balı çok
olduğu için Bolluk adını verdiğimiz bir diyara geldik; ve bütün bunlar
mahvolmayalım diye Rab tarafından hazırlanmıştı. Ve denizi gördük ve oraya engin
sular anlamına gelen İreyantum adını verdik.
6 Ve öyle oldu ki deniz kıyısına
çadırlarımızı kurduk ve birçok sıkıntı ve zorluk çekmemize rağmen, evet, hatta o
kadar çok zorluk çekmiştik ki bunların hepsini yazmamız mümkün değildir; deniz
kıyısına vardığımızda son derece sevinçliydik; ve buranın meyvesi çok olduğu
için buraya Bolluk adını verdik.
7 Ve öyle oldu ki ben Nefi, Bolluk
ülkesinde günlerce kaldıktan sonra Rab'bin sesi bana gelerek şöyle dedi: Kalk,
dağa çık! Ve öyle oldu ki kalkıp dağa çıktım ve Rab'be yakardım.
8 Ve öyle oldu ki Rab bana şöyle
deyip konuştu: Halkını bu sulardan karşıya geçirebilmem için sana göstereceğim
şekilde bir gemi inşa edeceksin.
9 Ve ben: ARab maden bulup eritmek için nereye gideyim ki gemiyi bana gösterdiğin
şekilde inşa edebilmek için gereken aletleri hazırlayabileyim?@ dedim.
10 Ve öyle oldu ki Rab, bana maden
bulup alet hazırlayabilmem için nereye gitmem gerektiğini söyledi.
11 Ve öyle oldu ki ben Nefi ateşi
körüklemek için hayvan derisinden bir körük yaptım; ve ateşi körüklemek üzere
körüğü hazırladıktan sonra ateş yakabilmek için iki taşı birbirine vurdum.
12 Çünkü Rab, çölde yolculuk
ederken o güne dek ateş yakmamıza pek izin vermemişti; çünkü şöyle dedi:
Yemeğinizi lezzetli yapacağım, böylece pişirmenize gerek kalmayacak.
13 Ve çölde sizin ışığınız da Ben
olacağım; ve eğer olur da emirlerimi yerine getirirseniz, önünüzden gidip
yolunuzu hazırlayacağım; bu nedenle, emirlerime uyduğunuz ölçüde vaadedilen
diyara doğru yol gösterileceksiniz; ve size benim aracılığımla yol
gösterildiğini bileceksiniz.
14 Evet ve Rab ayrıca şunu söyledi:
Vaadedilen diyara vardıktan sonra Ben Rab'bin, Tanrı olduğunu ve Ben Rab'bin
sizleri yok olmaktan kurtardığını, evet, sizi Yeruşalem ülkesinden çıkardığımı
bileceksiniz.
15 Bu nedenle, ben Nefi, Rab'bin
emirlerini tutmaya çalıştım ve kardeşlerimi inançlı ve gayretli olmaya teşvik
ettim.
16 Ve öyle oldu ki kayadan
erittiğim madenden aletler yaptım.
17 Ve kardeşlerim benim bir gemi
inşa etmek üzere olduğumu görünce, bana karşı söylenmeye başlayarak: AKardeşimiz aptalın biri, çünkü bir
gemi inşa edebileceğini sanıyor; evet ve ayrıca bu büyük suları geçebileceğini
sanıyor@ dediler.
18 Ve kardeşlerim bana karşı böyle
söylenerek çalışmak istemediler; çünkü benim bir gemi inşa edebileceğime
inanmıyorlardı; bana Rab tarafından talimat verildiğine de inanmıyorlardı.
19 Ve şimdi öyle oldu ki ben Nefi
yüreklerinin katılığından dolayı son derece mutsuzdum; ve şimdi, onlar üzülmeye
başladığımı görünce, yürekleri o kadar büyük bir mutlulukla doldu ki benim
durumuma sevinerek: ASenin bir gemi inşa edemeyeceğini
biliyorduk; çünkü senin doğru kararlar verebilmekten yoksun biri olduğunu
biliyoruz; bunun için, sen böyle büyük bir işi beceremezsin@ dediler.
20 Ve sen de tıpkı babamız gibi
onun yüreğindeki aptalca hayallere kendini kaptırmışsın; evet, Yeruşalem
ülkesinden bizi o sürükleyip çıkardı ve bunca yıl çölde dolanıp durduk; ve
eşlerimiz koskoca karınlarıyla hamileyken çalıştılar; ve çölde çocuk doğurup
ölüm dışındaki bütün acılara katlandılar; ve bu sıkıntılara katlanmaktansa,
Yeruşalem'den çıkmadan önce ölselerdi daha iyi olurdu.
21 İşte, bunca yıl çölde o kadar
acı çektik, oysa mallarımızın ve bize miras kalan toprakların tadını
çıkarabilirdik; evet, mutlu olabilirdik.
22 Ve biz Yeruşalem ülkesinde
yaşayan halkın doğru insanlar olduğunu biliyoruz; çünkü onlar Musa yasasına göre
Rab'bin kanunlarını, hükümlerini ve O'nun bütün emirlerini yerine
getiriyorlardı; bu nedenle, onların doğru insanlar olduklarını biliyoruz; ve
babamız ise onları yargıladı ve onun sözlerine kulak verdiğimiz için bizi
sürükleyerek çok uzaklara götürdü; evet, kardeşimizin de ondan hiç farkı yok. Ve
kardeşlerim bu şekilde söylenerek bizi suçladılar.
23 Ve öyle oldu ki ben Nefi onlara
şöyle diyerek konuştum: İsrail'in çocukları olan atalarımız, Rab'bin sözlerine
kulak vermemiş olsalardı, Mısırlılar'ın elinden kurtarılabilirler miydi, buna
inanıyor musunuz?
24 Evet, Rab, Musa'ya onları
kölelikten çıkarması için emir vermemiş olsaydı, kölelikten kurtulabilirler
miydi sanıyorsunuz?
25 Şimdi İsrail çocuklarının köle
olduklarını biliyorsunuz ve katlanılması güç görevlerin onların sırtına
yüklendiğini de biliyorsunuz; bu nedenle kölelikten kurtarılmanın onlar için
kesinlikle hayırlı bir iş olduğunu da biliyorsunuz.
26 Şimdi Musa'ya o büyük işi
yapmasını Rab’bin buyurduğunu da biliyorsunuz; ve Kızıldeniz sularının onun
sözüyle o yana ve bu yana ikiye bölündüğünü ve onların kuru zemin üzerinden
karşıya geçtiklerini de biliyorsunuz.
27 Oysa Firavun'un orduları olan
Mısırlılar'ın Kızıldeniz'de boğulduğunu da biliyorsunuz.
28 Ve onların çölde man ile
beslendiklerini de biliyorsunuz.
29 Evet ve aynı zamanda Musa'nın
içindeki Tanrı gücüyle seslenerek kayaya vurduğunu ve oradan İsrail çocuklarının
susuzluğunu gidermek için suların fışkırdığını da biliyorsunuz.
30 Ve her ne kadar kendilerine yol
gösterilmesine rağmen, Tanrıları Rab'bin ve Fidye ile Kurtaran'larının
önlerinden giderek gündüzleri onlara yol göstermesine, geceleri ise onlara ışık
vermesine ve insanlara verilmesi uygun her şeyi onlar için yapmasına rağmen,
onlar yüreklerini katılaştırıp akıllarını körleştirdiler ve Musa'ya ve yaşayan
gerçek Tanrı'ya karşı sövüp saydılar.
31 Ve öyle oldu ki Tanrı da dediği
gibi onları yok etti; ve dediği gibi onlara yol gösterdi; ve dediği gibi onlar
için her şeyi yaptı; ve O'nun dediği olmadan hiçbir şey yapılmadı.
32 Ve onlar Erden ırmağından
karşıya geçtikten sonra, Tanrı onlara oradaki ülkenin çocuklarını kovacak, evet,
dağıtıp yok edecek gücü verdi.
33 Ve şimdi vaadedilen diyarda
yaşarken atalarımız tarafından kovulan bu ülkenin çocuklarının doğru kimseler
olduklarını mı sanıyorsunuz? İşte size söylüyorum: Hayır!
34 Eğer bu ülkenin çocukları doğru
kişiler olsalardı, atalarımız onlardan daha çok mu seçilmiş olurlardı? Size
söylüyorum: Hayır!
35 İşte, Rab’bin gözünde herkes
eşittir. Doğru olan insana Tanrı yardım eder. Fakat işte, bu halk Tanrı'nın her
sözünü inkâr etmiş ve kötülüklerinde olgunlaşmışlardı; ve Tanrı'nın bütün gazabı
onların üzerindeydi; ve Rab ülkeyi onlara lanetlemiş, atalarımız içinse
kutsamıştı; evet, Rab ülkeyi lanetleyerek onları yok etmiş, atalarımız ülkede
güç kazansın diye ülkeyi kutsamıştı.
36 İşte Rab yeryüzünü üzerinde
yaşansın diye yarattı ve çocuklarını da ona sahip olmaları için yarattı.
37 Ve Rab doğru bir ulus yetiştirir
ve kötülerin uluslarını yok eder.
38 Ve doğruları değerli ülkelere
götürür, kötüleriyse yok eder ve onların yüzünden ülkeyi lanetler.
39 Rab yücelerde, göklerde
egemenlik sürer; çünkü orası O'nun tahtıdır ve bu dünya da ayaklarının
basamağıdır.
40 Ve O kendisini Tanrı’ları olarak
benimseyenleri sever. İşte atalarımızı sevdi ve onlarla, evet, hatta İbrahim,
İshak ve Yakup'la antlaşma yaptı ve yapmış olduğu antlaşmaları hatırladı; bu
nedenle, atalarımızı Mısır ülkesinden çıkarıp getirdi.
41 Ve Rab asası ile onları çölde
cezalandırdı; çünkü sizin gibi onlar da yüreklerini katılaştırmışlardı; ve Rab
onları kötülükleri yüzünden cezalandırdı. Onların arasına yakıcı uçan yılanlar
gönderdi; ve ısırıldıktan sonra iyileşmeleri için bir çare de hazırladı; ve
onların yapmaları gereken tek iş bakmaktı; ve çaresi bu kadar kolay ve basit
olduğu halde birçok kişi öldü.
42 Ve onlar zaman zaman yüreklerini
katılaştırdılar ve Musa'ya ve ayrıca Tanrı'ya sövüp saydılar; buna rağmen
Tanrı'nın eşsiz gücüyle vaadedilen diyara doğru onlara yol gösterildiğini
biliyorsunuz.
43 Ve şimdi, bütün bu olanlardan
sonra, onların kötüleştiği zaman, evet, kötülüklerinde olgunlaştıkları zaman
neredeyse gelmiştir; ve sanırım, bugünlerde yok olmak üzereler; çünkü tutsak
alınıp götürülecek birkaç kişi dışında, onların yok olacağı günün kesinlikle
geleceğini biliyorum.
44 Bu nedenle Rab, babama çöle
gitmesini emretti; ve Yahudiler de onun canına kıymak istediler; evet ve siz de
onun canına kıymaya çalıştınız; bu nedenle bir katil yüreği taşıyorsunuz, siz de
onlar gibisiniz.
45 Kötülük yapmakta hızlı, ama
Tanrınız Rab'bi hatırlamakta yavaşsınız. Bir melek gördünüz ve o sizinle
konuştu. Evet, onun sesini zaman zaman duydunuz; ve sizinle sakin yumuşak bir
sesle konuştu; ne var ki siz hislerinizi kaybettiğiniz için onun sözlerini
hissedemediniz; bu yüzden, sizinle sanki yeri parçalayacakmış gibi sarsan gök
gürültüsüne benzer bir sesle konuştu.
46 Ve siz ayrıca O'nun her şeye
gücü yeten sözünün kudretiyle bu dünyayı yok edebileceğini biliyorsunuz; evet ve
O'nun bir sözüyle sarp yerleri dümdüz ve düz yerleri de paramparça edebileceğini
biliyorsunuz. Öyleyse neden bu kadar katı yüreklisiniz?
47 İşte, sizin yüzünüzden ruhum
büyük acılar içinde kıvranıyor ve yüreğimse sızlıyor; sonsuza dek atılmanızdan
korkuyorum. İşte Tanrı'nın Ruhu ile o kadar doluyum ki, bedenimde hiç güç
kalmadı.
48 Ve şimdi, öyle oldu ki bu
sözleri söylediğimde, onlar bana kızıp beni denizin derinliklerine atmak
istediler; ve bana el kaldırmak için üstüme yürüdüklerinde, onlara şöyle diyerek
konuştum: Her şeye gücü yeten Tanrı'nın adıyla bana dokunmamanızı emrediyorum!
Çünkü bedenim yanıp kül olacak bir şekilde Tanrı'nın kudretiyle dolu! Ve kim
elini bana sürerse kuru bir kamış gibi kavrulacaktır; ve o kişi Tanrı'nın gücü
karşısında bir hiç olacaktır; çünkü Tanrı onun cezasını verecektir.
49 Ve öyle oldu ki ben Nefi, onlara
artık babalarına karşı bir daha söylenmemelerini ve benden de yardımlarını
esirgememelerini söyledim; çünkü Tanrı bana bir gemi inşa etmemi emretmişti.
50 Ve ben onlara: AEğer Tanrı, benim her şeyi yapmamı emretseydi, ben her şeyi
yapabilirdim. Eğer bana bu suya toprak ol dememi emrederse, su toprak olur; ve
söylersem bu olacaktır@ dedim.
51 Ve şimdi, eğer Rab'bin böyle
büyük bir gücü varsa ve insançocukları arasında o kadar çok mucizeler yapmışsa,
nasıl olur da bana bir gemi inşa etmesini öğretemez?
52 Ve öyle oldu ki ben Nefi
kardeşlerime birçok şey söyledim; öyle şaşırıp kaldılar ki benimle uğraşmaya
cesaret edemediler; günlerce, değil ellerini sürmeye, parmaklarıyla bile bana
dokunmaya cesaret edemediler. Şimdi Tanrı'nın Ruhu o kadar güçlüydü ki karşımda
kuruyup yok olmaktan korkarak bunu yapmaya cesaret edemediler; ve Tanrı'nın Ruhu
onları böylesine etkilemişti.
53 Ve öyle oldu ki Rab bana şöyle
dedi: Elini yine kardeşlerine doğru uzat ve onlar karşında kuruyup yok
olmayacaklar, ama onları sarsacağım, diyor Rab ve bunu, Tanrıları Rab olduğumu
bilmeleri için yapacağım.
54 Ve öyle oldu ki elimi
kardeşlerime doğru uzattım ve karşımda kuruyup yok olmadılar; ancak Rab, dediği
gibi onları sarstı.
55 Ve şimdi onlar: ARab'bin seninle birlikte olduğunu kesinlikle biliyoruz; çünkü bizi
sarsan gücün Rab'bin kudreti olduğunu biliyoruz@ dediler. Ve ayaklarıma kapanıp neredeyse bana tapacaklardı; ancak böyle
bir şeyi yapmalarına izin vermedim. Onlara: ABen sizin kardeşinizim, evet, hatta sizin küçük kardeşinizim; bu
nedenle, Tanrınız Rab’be ibadet edin ve ananıza babanıza saygı gösterin ki
ömrünüz Tanrınız Rab’bin sizlere vereceği bu topraklarda uzun olsun@ dedim.
Gemi biter‑‑‑Yakup ile Yusuf'un
doğumlarından söz edilir‑‑‑Topluluk vaadedilen diyara doğru hareket etmek üzere
gemiye biner‑‑‑İsmail'in oğulları ve onların eşleri alem yapar ve isyan
çıkarırlar‑‑‑Nefi'yi bağlarlar ve gemi korkunç bir kasırgayla geriye doğru
sürüklenir‑‑‑Nefi serbest bırakılır ve onun duasıyla fırtına durur‑‑‑Halk
vaadedilen diyara varır. m.ö.
tahminen 591--589 yılları.
Ve öyle oldu ki onlar Rab'be ibadet
ettiler ve benimle birlikte işe koyuldular; ve ince bir işçilikle geminin
kerestelerini işledik. Ve Rab bana zaman zaman geminin kerestelerini nasıl
işleyeceğimi gösterdi.
2 Şimdi ben Nefi, keresteleri
herkesin bildiği şekilde işlemedim; gemiyi de insanların yaptığı şekilde
yapmadım; fakat onu, Rab'bin bana gösterdiği şekilde inşa ettim; dolayısıyla
gemi insan eliyle yapılmış gemilere benzemiyordu.
3 Ve ben Nefi sık sık dağa çıktım
ve Rab'be sık sık dua ettim; bu nedenle Rab bana büyük şeyler gösterdi.
4 Ve öyle oldu ki Rab'bin dediği
gibi gemiyi yapıp bitirdikten sonra, kardeşlerim geminin güzel olduğunu ve çok
ince bir işçilikle yapıldığını gördüler; bu nedenle Rab'bin önünde kendilerini
yine alçalttılar.
5 Ve öyle oldu ki Rab'bin sesi
babama gelerek toparlanmamızı ve aşağıya inip gemiye binmemizi söyledi.
6 Ve öyle oldu ki ertesi gün,
Rab'bin bize buyurduğu gibi her şeyi, çölden getirdiğimiz epeyce meyve ve eti ve
bol miktarda bal ve erzağı hazırladıktan sonra, bütün yükümüzü, tohumlarımızı ve
yanımızda getirdiğimiz her türlü eşyayı alarak aşağı indik ve herkes yaşına göre
gemiye bindi; bu nedenle, hepimiz eş ve çocuklarımızla birlikte gemiye bindik.
7 Ve şimdi, babamın çölde iki oğlu
olmuştu; büyüğünün adı Yakup ve küçüğün adı ise Yusuf’tu.
8 Ve öyle oldu ki hepimiz aşağıya
inip gemiye bindikten ve bize emredilen erzak ve eşyalarımızı yanımıza aldıktan
sonra denize açıldık ve esen rüzgarın önünde vaadedilen diyara doğru
sürüklendik.
9 Ve rüzgarın önünde günlerce
sürüklendikten sonra, işte kardeşlerim, İsmail'in oğulları ve ayrıca onların
eşleri öyle bir alem yapmaya başladılar ki dans ederek şarkı söylemeye ve çok
terbiyesiz bir şekilde konuşmaya başladılar; evet, hatta hangi güçle buraya
getirilmiş olduklarını bile unuttular; evet, son derece terbiyesizleştiler.
10 Ve ben Nefi, Rab kızıp bizi
kötülüklerimizden dolayı cezalandıracak ve denizin derinlikleri de bizi yutacak
diye çok korkmaya başladım; bu nedenle, ben Nefi, onlarla ciddi bir şekilde
konuşmaya başladım; fakat işte onlar bana kızarak: AKüçük kardeşimizin başımıza
hükümdar olmasını istemiyoruz@ dediler.
11 Ve öyle oldu ki Laman ile Lemuel
beni tutup iple bağladılar ve bana çok sert davrandılar; ancak Rab, gücünü
göstermek ve kötüler hakkında söylemiş olduğu sözlerini yerine getirmek için
buna izin verdi.
12 Ve öyle oldu ki onlar beni öyle
bağlamışlardı ki hiç kımıldayamıyordum; daha sonra Rab tarafından hazırlanmış
olan pusulanın çalışması durdu.
13 Bu nedenle gemiyi ne tarafa
yöneteceklerini bilemediler; derken büyük bir fırtına, evet, büyük ve şiddetli
bir kasırga çıktı ve üç gün boyunca suda geri sürüklendik; ve denizde
boğulmaktan çok korkmalarına rağmen beni çözmediler.
14 Ve geriye doğru sürüklenmemizin
dördüncü gününde kasırga oldukça şiddetlenmeye başladı.
15 Ve öyle oldu ki denizin
derinliklerinde yutulmak üzereydik. Ve dört gün suda geriye doğru sürüklendikten
sonra, kardeşlerim Tanrı’nın onları cezalandırdığını ve yaptıkları kötülüklerden
tövbe etmezlerse öleceklerini anlamaya başladılar; bunun üzerine yanıma gelip
bileklerimdeki bağları çözdüler; ve işte, bileklerim çok şişmişti ve ayak
bileklerim de çok şişmişti ve çok fena acıyordu.
16 Yine de Tanrıma güvendim ve
bütün gün O'na şükrettim; ve çektiğim sıkıntılar yüzünden Rab'be söylenmedim.
17 Şimdi babam Lehi onlara ve
ayrıca İsmail'in oğullarına pek çok şey söylemişti; fakat işte, onlar benim
adıma konuşmak isteyen herkese tehditler savurdular; ve annemle babam yaşları
ilerlediği ve çocuklarından yana çok dert çektikleri için çok yıkıldılar, evet,
hatta hasta yatağına düştüler.
18 Çektikleri büyük üzüntü ve
kederlerden dolayı ve kardeşlerimin kötülükleri yüzünden neredeyse bu yaşamdan
ayrılıp Tanrı'larına kavuşmak üzereydiler; evet, onların ak saçları toprağın
altına yatırılmak üzereydi; evet, hatta onlar üzüntüleriyle beraber sulu bir
mezara atılmak üzereydiler.
19 Ve Yakup ile Yusuf küçüktüler,
devamlı ilgiye ihtiyaçları vardı; annelerinin çektiği sıkıntılar onları
sarsmıştı; ve beni çözmeleri için eşimin ve çocuklarımın gözyaşları ve yalvarıp
yakarmaları da ağabeylerimin yüreğini yumuşatamamıştı.
20 Ve onları yok olmakla tehdit
eden Tanrı'nın gücü dışında, hiçbir şey onların yüreklerini yumuşatamazdı; bu
nedenle onlar denizin derinliklerinde boğulup gideceklerini anlayınca,
yaptıklarından pişmanlık duyarak sonunda beni çözdüler.
21 Ve öyle oldu ki onlar beni
çözdükten sonra, işte pusulayı elime aldım ve istediğim gibi çalışmaya başladı.
Ve öyle oldu ki Rab'be dua ettim; ve ben dua ettikten sonra rüzgarlar kesildi,
fırtına dindi ve ortalık tamamen sakinleşti.
22 Ve öyle oldu ki ben Nefi gemiyi
yönettim ve yeniden vaadedilen diyara doğru yelken açtık.
23 Ve öyle oldu ki günlerce yol
aldıktan sonra vaadedilen diyara vardık ve karaya çıkıp çadırlarımızı kurduk; ve
buraya vaadedilen diyar adını verdik.
24 Ve öyle oldu ki toprağı işleyip
tohum ekmeye başladık; evet, Yeruşalem ülkesinden getirmiş olduğumuz bütün
tohumları ektik. Ve öyle oldu ki çok iyi büyüdüler; bu nedenle Tanrı bizi
bollukla bereketledi.
25 Ve öyle oldu ki bu ıssız
yerlerde yolculuk ederken bu vaadedilen diyardaki ormanlarda her çeşit
hayvanların olduğunu, hem ineğin hem de sığırın ve eşeğin ve atın ve keçinin ve
yaban keçisinin ve insan için yararlı her türlü yabani hayvanların olduğunu
gördük. Ve her çeşit maden, hem altın hem gümüş, hem de bakır bulduk.
Nefi madeni levhalar hazırlar ve
bunlara halkının geçmişini kaydeder‑‑‑ İsrail'in Tanrısı, Lehi’nin Yeruşalem'den
ayrılmasından altı yüz yıl sonra dünyaya gelecektir‑‑‑Nefi, İsrail'in
Tanrısı'nın acılarını ve çarmıha gerilişini anlatır‑‑‑Yahudiler Rab'be geri
dönecekleri son günlere kadar hor görülecek ve darmadağın edilecekler. m.ö. tahminen 588--570 yılları.
Ve öyle oldu ki Rab bana emretti; bu
nedenle halkımın kayıtlarını tutmak için madeni levhalar hazırladım. Ve
hazırladığım levhaların üzerine babamın kayıtlarını ve aynı zamanda bizim
çöldeki yolculuğumuzu ve babamın peygamberliklerini işledim; ve kendi
peygamberliklerimin çoğunu da yazdım.
2 Ve ben bu levhaları hazırlarken,
Rab’bin bunları yapmamı emredeceğini bilmiyordum; bu nedenle, babamın kayıtları,
onun atalarının soyağacı ve çölde başımıza gelen olayların çoğu sözünü ettiğim
bu ilk levhaların üzerine işlenmiştir. Dolayısıyla, bu levhaları hazırlamadan
önce olan olaylar, ilk levhalarda doğru ve daha ayrıntılı bir şekilde
açıklanmıştır.
3 Ve aldığım emre uyarak bu
levhaları hazırladıktan sonra ben Nefi, yapılan hizmetlerin ve
peygamberliklerin, bunların daha değerli ve kolay anlaşılır kısımlarının, bu
levhaların üzerine yazılması için bir emir aldım; ve yazılanlar, bu toprakları
yurt edinecek halkımın eğitimi için ve aynı zamanda Rab tarafından bilinen başka
bilgece amaçlar için korunup saklanacaktı.
4 Bu nedenle, ben Nefi, diğer
levhaların üzerinde, halkımın savaşlarını, çekişmelerini ve yıkılışlarını
anlatan, yani bunları daha ayrıntılı bir şekilde anlatan bir kayıt tuttum. Ve
bunu yaptım ve halkıma ben öldükten sonra ne yapmaları gerektiğini emrettim; ve
bu levhaların, Rab'den yeni bir emir gelinceye kadar, bir kuşaktan diğerine ya
da bir peygamberden diğerine aktarılmasını emrettim.
5 Ve bu levhaları nasıl
hazırladığım daha sonra anlatılacaktır; ve şimdi işte, kaldığım yerden sözlerime
devam edeceğim; ve bunu, kutsal yazıların korunması ve halkımın bilgisine
sunulması için yapıyorum.
6 Bununla birlikte, levhalara
kutsal olmadığını düşündüğüm hiçbir şeyi yazmıyorum. Ve şimdi, ben hata
yaparsam, benden önce yazanlar da hata yapmıştır; başkaları hata yaptı diye
kendimi bağışlatmaya çalışmıyorum; ancak, insan olduğum için, içimdeki
zayıflıklardan ötürü kendimi kusurlu buluyorum.
7 Çünkü bazı kimselerin gerek ruh
gerekse beden açısından büyük değer verdiği şeyleri, başkaları hiçe sayıp
ayakları altında çiğner. Evet, insanlar İsrail'in gerçek Tanrısını bile kendi
ayakları altında çiğnerler. Ayakları altında çiğnerler diyorum, ama bunu başka
bir şekilde söylemek gerekirse, O'nu hiçe sayarlar ve verdiği öğütlerin sesine
kulak asmazlar.
8 Ve işte O, meleğin sözlerine
göre, babam Yeruşalem’den ayrıldıktan altı yüz yıl sonra dünyaya gelecektir.
9 Ve dünya kendi kötülükleri
yüzünden O'nu bir hiç olarak yargılayacaktır; bu nedenle, O'nu kamçılarlar ve O
buna katlanır; ve O'na vururlar ve O buna katlanır. Evet, O’nun suratına
tükürürler ve O buna sevgi dolu şefkati ve insançocuklarına olan sabrı yüzünden
katlanır.
10 Ve Mısır'dan kölelikten
çıkarılan ve ayrıca çölde O’nun tarafından korunan atalarımızın Tanrısı olan,
evet, İbrahim'in, İshak'ın ve Yakup'un Tanrısı, Zenok'un sözlerine göre yukarı
kaldırılmak ve Neum'un sözlerine göre çarmıha gerilmek ve öldüğü zaman denizdeki
adalarda yaşayacak olanlara, özellikle İsrail Evi’nden olanlara verilecek işaret
olan üç günlük karanlık hakkında konuşan Zenos'un sözlerine göre bir mezara
konulmak için kendisini bir insan olarak, meleğin dediği gibi kötülerin eline
teslim eder.
11 Çünkü peygamber şöyle konuştu: O
gün Rab Tanrı hiç kuşkusuz, bütün İsrail Evi’ni ziyaret edecektir; doğrulukları
nedeniyle bazılarına kendi sesiyle büyük sevinci ve kurtuluşu bildirecek,
diğerlerine ise gücüyle gönderdiği gök gürültüleri ve şimşeklerle, kasırgalarla,
ateşle ve dumanla ve karanlık sisle ve yerin yarılmasıyla ve yerden yükselecek
dağlarla konuşacaktır.
12 Ve bütün bu şeyler kesinlikle
olacaktır, diyor Peygamber Zenos. Ve yeryüzündeki kayalar çatlayıp yarılacak ve
yerin iniltileri yüzünden denizdeki adalarda bulunan kralların çoğu Tanrı'nın
Ruhu'nun etkisiyle: ADoğanın Tanrısı acı çekiyor!@ diye haykıracaklar.
13 Ve Yeruşalem’dekilere gelince,
diyor peygamber: İsrail'in Tanrısını çarmıha gerdikleri ve yüreklerini başka bir
tarafa çevirdikleri, işaretleri ve mucizeleri ve İsrail'in Tanrısı'nın gücünü ve
görkemini reddettikleri için bütün halklar tarafından cezalandırılacaklar.
14 Ve yüreklerini başka bir tarafa
çevirdikleri ve İsrail'in Kutsalı'nı hor gördükleri için, diyor peygamber: Ömür
boyu göçebe gibi dolaşacaklar, ölecekler ve bir ıslık sesi, bir masal konusu
olacaklar ve bütün uluslar tarafından nefret edilecekler.
15 Buna rağmen, onlar yüreklerini
bir daha İsrail'in Kutsalı'ndan çevirmedikleri gün geldiğinde, diyor peygamber:
O zaman İsrail'in Kutsalı, onların atalarıyla yapmış olduğu antlaşmaları
hatırlayacak.
16 Evet, işte o zaman İsrail'in
Kutsalı denizdeki adalarda yaşayanları hatırlayacak; evet ve peygamber Zenos’un
söylediği gibi İsrail Evi’nden olan herkesi dünyanın dört bir tarafından
toplayacağım, diyor Rab.
17 Evet ve bütün dünya Rab'bin
kurtuluşunu görecek, diyor peygamber: Her ulus, sülale, dil ve halk kutsanacak.
18 Ve ben Nefi, bu şeyleri halkımı
belki Fidye ile Kurtarıcıları Rab'bi hatırlamaya ikna edebilirim, diye yazdım.
19 Bu nedenle, öyle olur da bu
şeyler İsrail Evi’nin eline geçer diye bütün İsrail Evi’ne sesleniyorum.
20 Çünkü işte, Ruh'un
Yeruşalem'dekiler için içimde uyandırdığı kaygılar bütün eklemlerimi
zayıflatacak bir şekilde beni yoruyor; çünkü Rab, merhamet ederek geçmişteki
peygamberlere gösterdiği gibi onların başına gelecekleri bana da göstermeseydi,
ben de ölüp giderdim.
21 Ve Rab, kuşkusuz onlarla ilgili
her şeyi geçmişteki peygamberlere gösterdi; ve bizim başımıza gelecekleri de
birçok kişiye gösterdi; bu nedenle, bunları bilmemiz gerekir; çünkü bütün
olacaklar pirinç levhalarda yazılıdır.
22 Şimdi, öyle oldu ki ben Nefi
kardeşlerime bunları öğrettim; ve öyle oldu ki onlara Rab'bin başka ülkelerde,
eskiden yaşamış olan insanlar arasında neler yaptığını bilmeleri için pirinç
levhalardaki yazıların çoğunu okudum.
23 Ve onlara Musa kitaplarında
yazılı olan birçok şeyi de okudum; ama onları Fidye ile Kurtarıcıları Rab'be
inanmaya tam olarak ikna edebilmek için İşaya peygamberin yazdıklarından okudum;
çünkü faydalanabilmemiz ve bilgi öğrenebilmemiz için bütün kutsal yazıları
kendimizle karşılaştırdım.
24 Bu nedenle, onlara şöyle diyerek
konuştum: İsrail Evi’nin kırılan bir dalı, onlardan geriye kalan bir parça olan
sizler, peygamberin sözlerini dinleyin; bütün İsrail Evi için yazılmış olan
peygamberin sözlerini dinleyin ve onları kendinizle karşılaştırın ki
kendilerinden koptuğunuz kardeşleriniz gibi sizin de umudunuz olsun; çünkü
peygamber şöyle yazmıştır.
Rab, amaçlarını İsrail'e
açıklar---Onlar acılar fırınından seçilenlerdir ve Babil’den çıkmaları
gerekir‑‑‑İşaya 48. Bölüm ile karşılaştırın. m.ö. tahminen 588--570 yılları.
İsraİl adıyla çağrılan ve Yahuda
sularından ya da vaftiz sularından çıkan ey Yakup Evi kulak ver ve bunu dinle:
Rab'bin adıyla yemin edersiniz ve İsrail'in Tanrısı'nın adını anarsınız; ama
onlar ne hakikatla ne de doğrulukla yemin ederler.
2 Yine de kutsal şehirden
olduklarını söylerler; fakat Orduların Rabbi olan İsrail'in Tanrısına
dayanmazlar; evet, O'nun adı Orduların Rabbi’dir.
3 İşte, geçmişte olanları
başlangıçtan beri bildirdim; ve onlar benim ağzımdan çıktılar ve onları
gösterdim. Onları ansızın gerçekleştirdim.
4 Ve bunu, senin inatçı ve boynunun
demir kirişten ve alnının tunçtan olduğunu bildiğim için yaptım.
5 Ve başlangıçtan beri sana
bildirdim; olmadan önce olanları sana gösterdim; ve onları şöyle demenden
korktuğum için sana gösterdim: Onları putum yapmıştır; ve oyma putum ve dökme
putum onları emretmiştir.
6 Bütün bunları görüp işittin; ve
bunları itiraf etmeyecek misin? Ve sana şimdiden yeni şeyler, hatta gizli şeyler
gösterdim, ama sen onları öğrenmedin.
7 Onlar başlangıçta değil, şimdi
yaratıldı; sen onları duymadan önce de sana bildirildi; öyle ki: Aİşte ben bunları biliyordum@ demeyesin.
8 Evet ve sen işitmedin; evet,
bilmedin; evet, o zamandan beri kulağın açılmadı; çünkü çok hainlik edeceğini
biliyordum ve daha ana rahminden sana yasayı çiğneyen deniliyordu.
9 Yine de, adımın hatırı için
öfkemi geciktiriyorum ve saygınlığımdan ötürü seni kovup atmayayım diye kendimi
tutuyorum.
10 Çünkü işte, seni arıttım; seni
acılar fırınının içinden seçtim.
11 Kendi hatırım için, evet, bunu
kendi hatırım için yapacağım; çünkü adımın kirletilmesine izin vermem ve
görkemimi başkasına vermem.
12 Ey Yakup ve çağırdığım İsrail
bana kulak ver: çünkü Ben O'yum; ilk Ben’im ve son da Ben’im.
13 Elim dünyanın temelini de attı
ve sağ elim gökleri yaydı. Onları çağırınca, birlikte dikilip dururlar.
14 Hepiniz toplanın ve dinleyin;
onların arasından kim bu şeyleri onlara bildirdi? Rab onu sevmiştir; evet ve bu
kişi onlar aracılığıyla bildirdiği Rab'bin sözlerini yerine getirecektir ve
Rab'bin murat ettiğini Babil'e yapacaktır; ve O’nun kolu Kildaniler'in üzerine
inecektir.
15 Ayrıca, diyor Rab: Ben Rab,
evet, konuştum; evet, bunları duyurması için onu çağırdım; onu getirdim ve o
kendisini zengin edecek.
16 Bana yaklaşın; sizden saklı
konuşmadım; başlangıçtan beri, bildirildiği zamandan beri konuştum; ve Rab Tanrı
ve O'nun Ruhu beni gönderdi.
17 Ve Rab, seni Fidye ile Kurtaran,
İsrail'in Kutsalı şöyle diyor: Onu Ben gönderdim, sana neyin faydalı olduğunu
öğreten, yürüyeceğin yolda seni güden Rab Tanrın bunu yaptı.
18 Keşke emirlerimi dinleseydin! O
zaman huzurun bir ırmak gibi, doğruluğun da denizin dalgaları gibi olurdu.
19 Soyun da kum gibi ve içinden
çıkan evlatlar onun taneleri gibi olurdu; karşımdan adı kesilip atılmazdı ve yok
olmazdı.
20 Babil'den çıkın; Kildaniler'den
kaçın; ilahilerin sesiyle bildirin; dünyanın ucuna kadar anlatıp şöyle deyin:
Rab, hizmetkârı Yakup'u fidye ile kurtardı.
21 Ve onları çöllerden geçirirken
susamadılar; onlar için kayadan sular akıttı; kayayı da yardı ve sular fışkırdı.
22 Ve Rab bütün bunları yapmasına,
hatta daha büyük şeyleri yapmasına rağmen, kötülere huzur yoktur, diyor Rab.
Mesih, Yahudi olmayan ulusların
ışığı olacak ve tutukluları özgür bırakacak‑‑‑İsrail son günlerde Tanrı’nın
gücüyle bir araya toplanacak‑‑‑Krallar onların lalaları olacak‑‑‑İşaya 49’la
karşılaştırın.
m.ö. tahminen 588--570 yılları.
Ve yine: Kulak verin ey İsrail Evi!
Halkımın çobanlarının kötülükleri yüzünden sürüden kopan ve kovulan sizler;
evet, sürüden kopup başka ülkelere dağılmış olan sizler, siz ki benim
halkımdansınız, ey İsrail Evi! Ey adalar, beni dinleyin ve uzaktaki siz insanlar
kulak verin; Rab, beni ana rahmindeyken seçti; anamın karnındayken adımı andı.
2 Ve ağzımı keskin bir kılıç gibi
yaptı; elinin gölgesinde beni gizledi ve beni cilalı bir ok yaptı; kendi ok
kılıfında beni sakladı.
3 Ve bana şöyle dedi: Ey İsrail,
sen benim onur duyacağım hizmetkârımsın.
4 Bunun üzerine: ABoşuna emek verdim, gücümü hiçbir şey için boşuna harcadım; elbette,
yargım Rab’den ve görevim Tanrı’dandır@ dedim.
5 Ve şimdi, Yakup'u tekrar O'na
getirip kendisinin hizmetkârı olmam için beni daha ana rahmindeyken oluşturan
Rab şöyle diyor: İsrail toplanmasa bile, ben yine de Rab'bin gözünde
onurlandırılacağım ve Tanrım benim gücüm olacak.
6 Ve O diyor: Yakup oymaklarını
yeniden yerlerine dikmek ve İsrail'in esirgenmiş olanlarını geri getirmek için
hizmetkârım olman o kadar zor değil. Seni ayrıca bir ışık olarak Yahudi olmayan
uluslara vereceğim; öyle ki dünyanın uçlarına kadar benim kurtarışım olasın.
7 İnsanın hor gördüğü, ulusların
iğrendiği, hükümdarların kölesi olan adama, İsrail'in Kurtarıcısı ve Kutsalı
olan Rab şöyle diyor: Rab sadık olduğu için, krallar görüp ayağa kalkacak,
prensler de secde edecekler.
8 Rab şöyle diyor: Zamanı
geldiğinde sizi duydum, ey denizdeki adalar! Ve kurtuluş gününde size yardım
ettim; ve sizi koruyacağım ve halka antlaşma olarak, dünyayı kurması ve ıssız
kalmış olan mirasları paylaştırması için hizmetkârımı sana vereceğim.
9 Öyle ki tutuklulara: AÇıkın@, karanlıklarda oturanlara AKendinizi gösterin@ diyebilirsiniz. Onlar yollarda
otlayacaklar ve her tepede otlakları olacak.
10 Ne acıkacaklar, ne de
susayacaklar; ne sıcak ne de güneş onları vuracak; çünkü onlara merhamet eden
onlara yol gösterecek, hatta onlara su pınarları boyunca rehberlik edecek.
11 Ve bütün dağlarımı yol edeceğim
ve büyük yollarım yükselecek.
12 Ve o zaman, ey İsrail Evi, işte
bunlar uzaktan; ve işte bunlar kuzeyden ve batıdan, şunlar da Sinim ülkesinden
gelecekler.
13 İlahiler söyleyin, ey gökler!
Neşeyle dol, ey yeryüzü! Çünkü, doğuda olanların ayakları artık yerini bulacak;
ve ilahiler söylemeye başlayın ey dağlar! Çünkü onlar bir daha
cezalandırılmayacak; çünkü Rab, halkını teselli etti ve sıkıntı çeken halkına
merhamet edecek.
14 Fakat işte Sion: ARab beni bıraktı ve Rabbim beni unuttu@ dedi. Ancak Rab unutmadığını gösterecek.
15 Çünkü kadın emzikteki çocuğunu
unutabilir mi ki, kendi rahminin oğluna acımasın? Evet, onlar unutabilirler,
fakat Ben seni unutmayacağım, Ey İsrail Evi.
16 İşte, ellerimin ayasına seni
işledim; duvarların daima karşımda.
17 Çocukların seni öldürenlere
karşı tez gelecekler ve seni harap edenler ise çekip gidecekler.
18 Gözlerini kaldırıp çevrene bir
bak! Bütün bu insanlar toplanıyorlar ve sana geliyorlar. Ve Ben nasıl varsam,
diyor Rab: Onların hepsini süs gibi takınacaksın ve bir gelin gibi onları
kuşanacaksın.
19 Çünkü viran ve ıssız yerlerin ve
harap edilmiş ülken, orada oturanlar yüzünden şimdi bile çok dar gelecek; ve
seni yutanlar uzaklaşacaklar.
20 İlk çocuğunu yitirdikten sonra
sahip olacağın çocuklar, yeniden kulaklarına: ABurası bana çok dar geliyor; bana oturabileceğim bir yer ver@ diyecekler.
21 O zaman yüreğinden diyeceksin:
Ben evlatlarından olmuş, tek başına tutsak olarak öteye beriye dolaşmakta iken
bunları bana kim peyda etti? Ve bunları kim büyüttü? İşte, ben yalnız kalmıştım;
bunlar neredeydiler?
22 Rab Tanrı şöyle diyor: İşte
Yahudi olmayan uluslara elimi kaldıracağım ve halka sancağımı dalgalandıracağım;
ve onlar senin oğullarını kollarında getirecekler ve kızların onların
omuzlarında taşınacak.
23 Ve krallar sana lala ve onların
kraliçeleri sana dadı olacaklar; önünüzde yere eğilip sizi selamlayacaklar ve
ayağınızın tozunu yalayacaklar; ve sen bileceksin ki Rab Ben’im; çünkü beni
bekleyenler utandırılmayacaklar.
24 Çünkü güçlünün elinden kurbanı
alınacak mı, ya da yasalara göre tutsak alınanlar azat olacak mı?
25 Fakat Rab şöyle diyor: Güçlünün
tutsakları bile elinden alınacak ve korkunç adamın kurbanı kurtarılacak; çünkü
seninle uğraşanlarla, Ben uğraşacağım ve senin çocuklarını Ben kurtaracağım.
26 Ve sana işkence edenlere kendi
etlerini yedireceğim; kendi kanları ile tatlı şarap içmiş gibi sarhoş olacaklar;
ve bütün insanlık bilecek ki Ben Rab, senin Kurtarıcın ve seni Fidye ile
Kurtaran’ım; Yakup'un Güçlüsü benim.
İsrail bütün yeryüzüne
dağılacak‑‑‑Yahudi olmayan uluslar İsrail’i son günlerde Sevindirici Haber’le
besleyip büyütecekler‑‑‑İsrail bir araya toplanacak ve kurtulacak---Kötüler
saman gibi yanacak‑‑‑Şeytanın krallığı yok edilecek ve şeytan bağlanacak. m.ö. tahminen 588--570 yılları.
Ve şimdi, öyle oldu ki ben Nefi,
pirinç levhalara işlenmiş olan bu yazıları okuduktan sonra kardeşlerim bana
gelip şöyle dediler: Bu okuduğun şeylerin anlamı nedir? İşte bunların bedene
göre değil, ruha göre olacak ruhsal gerçeklere göre mi anlaşılması gerekiyor?
2 Ve ben Nefi onlara: Aİşte bunlar peygambere Ruh'un sesiyle açıklanmıştır; çünkü bedene göre
insançocuklarının başına gelecek her şey Ruh aracılığıyla peygamberlere
bildirilir@ dedim.
3 Bu nedenle, okuduğum şeyler hem
geçici hem de ruhsal olaylarla ilgilidir; çünkü öyle gözüküyor ki İsrail Evi er
ya da geç bütün yeryüzüne ve üstelik bütün ulusların arasına dağıtılacaktır.
4 Ve işte, Yeruşalem'dekilerin
bilgisinden çoktan beridir uzak kalmış birçok insan var. Evet, oymakların büyük
çoğunluğu uzaklara götürülmüş ve denizdeki adalara oraya buraya
dağıtılmışlardır; ve nerede olduklarını hiçbirimiz bilmiyoruz; bütün bildiğimiz
uzaklara götürülmüş olduklarıdır.
5 Ve onlar uzaklara götürüldükten sonra,
onların hakkında ve ayrıca İsrail'in Kutsalı yüzünden gelecekte dağılıp
başkalarıyla karışacak olan herkesin hakkında şöyle peygamberlikte
bulunulmuştur: Çünkü onlar İsrail'in Kutsalı’na karşı yüreklerini
katılaştıracaklar; bu nedenle, bütün ulusların arasına dağıtılacaklar ve bütün
insanlar onlardan nefret edecek.
6 Buna rağmen, onlar Yahudi olmayan
uluslar tarafından bakılıp beslendikten ve Rab, elini Yahudi olmayan uluslara
kaldırıp onları bir sancak gibi yukarı kaldırdıktan ve çocukları onların
kollarında ve kızları onların omuzlarında taşındıktan sonra, bakın bu sözü
edilen şeyler geçici şeylerdir; çünkü Rab'bin atalarımızla yaptığı antlaşmalar
böyledir; ve bunların gelecekte bizimle ve ayrıca İsrail Evi’nden olan bütün
kardeşlerimizle ilgisi vardır.
7 Ve bu demektir ki bütün İsrail
Evi dağıtılıp başka ulusların arasına karıştırıldıktan sonra, bir gün gelecek ki
Rab Tanrı, Yahudi olmayan ulusların arasında, evet, hem de bu topraklar üzerinde
güçlü bir ulus yetiştirecektir ve soyumuz onlar tarafından dağıtılacaktır.
8 Ve soyumuz dağıtıldıktan sonra
Rab Tanrı, Yahudi olmayan ulusların arasında soyumuz için büyük bir değer
taşıyacak olağanüstü bir iş yapmaya başlayacaktır; bu nedenle, bunlar onların
Yahudi olmayan uluslar tarafından bakılıp beslenmelerine ve onların kollarında
ve omuzlarında taşınmalarına benzetilebilir.
9 Ve bu olağanüstü iş Yahudi
olmayan uluslar için de değer taşıyacaktır ve sadece Yahudi olmayan uluslar için
değil, fakat bütün İsrail Evi için de değer taşıyacaktır; çünkü onlara
Göklerdeki Baba'nın İbrahim'le yaptığı antlaşmaları bildirecektir: ASenin soyun aracılığıyla yeryüzündeki sülalelerin hepsi kutsanacaktır@ diye söyler.
10 Ve kardeşlerim, şunu bilmenizi
isterim ki Rab, bütün ulusların gözü önünde kolunu sıvamadıkça yeryüzündeki
sülalelerin hiçbiri kutsanamaz.
11 Bu nedenle Rab Tanrı, bütün
ulusların gözleri önünde İsrail Evi’nden olanlara antlaşmalarını ve Sevindirici
Haber’ini getirerek kolunu sıvamaya başlayacaktır.
12 Bu nedenle Rab onları yeniden
tutsaklıktan çıkaracak ve onlar kendilerinin mirası olan topraklarda bir araya
toplanacaklar; ve belirsizlikten ve karanlıktan çıkarılacaklar; ve
Kurtarıcı’larının ve Fidye ile Kurtaran’larının, İsrail'in Güçlüsü Rab olduğunu
anlayacaklardır.
13 Ve bütün dünyanın fahişesi olan
o büyük ve iğrenç kilise ise kendi kanında boğulacak; çünkü kendi aralarında
savaşacaklar, ellerindeki kılıçları kendi başlarına düşecek ve kendi kanlarıyla
sarhoş olacaklardır.
14 Ve ey İsrail Evi sana karşı
savaşacak her ulus birbirine girecek ve Rab'bin halkını tuzağa düşürmek
isteyenler ise kendi kazdıkları kuyuya düşeceklerdir. Ve Sion'a karşı
savaşanların hepsi yok edilecek ve Rab'bin doğru yollarını saptıran o koca
fahişe, evet, o büyük ve iğrenç kilise yıkılıp toza toprağa karışacak ve onun
yıkılışı büyük olacaktır.
15 Çünkü işte şöyle diyor
peygamber: Şeytanın insançocuklarının yüreklerinde hiçbir güce sahip olamayacağı
zaman hızla yaklaşıyor; çünkü gururluların ve kötülük yapanların saman gibi
olacakları gün yakında geliyor ve onların yakılmaları gereken gün geliyor.
16 Çünkü Tanrı'nın tüm gazabının
bütün insançocuklarının üzerine boşalacağı gün yakında geliyor; çünkü O,
kötülerin doğruları yok etmesine izin vermeyecektir.
17 Bu nedenle Tanrı, doğruları
kendi gücüyle koruyacaktır; hatta tüm öfkesini yağdırmak ve düşmanlarını ateş
ile yok etmek zorunda kalsa bile, doğrular korunacaktır. Bunun için doğruların
korkmasına gerek yoktur; çünkü peygamber şöyle diyor: Ateşle de olsa onlar
kurtulacaktır.
18 İşte kardeşlerim, size
söylüyorum ki bütün bunlar kısa bir süre içinde olacak; evet, hatta kan, ateş ve
duman bulutları gelecektir; ve bütün bunlar mutlaka bu dünyada olacaktır; ve
eğer öyle olur da İsrail'in Kutsalı'na karşı yüreklerini katılaştırırlarsa,
bütün bunlar bedene göre insanların başına gelecektir.
19 Çünkü işte, doğrular yok
olmayacak; Sion'a karşı savaşanların tümünün kovulup atılacağı zaman kesinlikle
gelecektir.
20 Ve Rab, kesinlikle halkı için
bir yol hazırlayacak ve Musa'nın söylediği şu sözlerin yerine gelmesini
sağlayacaktır: Tanrınız Rab, size benim gibi bir peygamber gönderecek; onun
söylediği her şeyi dinleyeceksiniz. Ve öyle olacak ki bu peygamberi
dinlemeyenler, halkın arasından kovulup atılacaklar.
21 Ve şimdi ben Nefi, size Musa'nın
sözünü ettiği bu peygamberin İsrail'in Kutsalı olduğunu bildiririm; bu nedenle,
O doğrulukla yargılayacaktır.
22 Ve doğruların korkmasına gerek
yoktur; çünkü yenilmeyecek olanlar onlardır. Ancak insançocukları arasında
şeytanın krallığı kurulacaktır; bu krallık bedende yaşayanların arasında
kurulacaktır.
23 Çünkü kazanç sağlamak için
kurulan bütün kiliselerin ve insan bedeni üzerinde güç kazanmak için kurulan
bütün kiliselerin ve dünya gözünde popüler olmak için kurulan kiliselerin ve
bedensel tutkuları ve maddi istekleri doyurmaya çalışan ve her türlü kötülüğü
yapmak isteyen kiliselerin, evet, sonuçta şeytanın krallığına ait olan herkesin
korkup tir tir titremesi ve sarsılması gereken gün yakında gelecektir; yerin
dibine geçecek olanlar onlardır; saman gibi yanıp kül olacak olanlar onlardır;
ve bunlar peygamberin söylediği gibi olacaktır.
24 Ve doğruların, ağıldaki
buzağılar gibi bakılıp besleneceği ve İsrail’in Kutsalı’nın egemenlikle ve güçle
ve yetkiyle ve büyük bir görkemle hüküm süreceği zaman hızla yaklaşmaktadır.
25 Ve O, çocuklarını dünyanın dört
bir tarafından toplar; ve koyunlarını sayar, onlar da O'nu tanır; ve tek bir
sürü ve tek bir çoban olacaktır; ve O koyunlarını otlatacak ve onlar O'nda
otlaklarını bulacaklardır.
26 Ve halkının doğruluğundan
dolayı, şeytanın gücü kalmamıştır; bu nedenle şeytan yıllarca bağlı kalacaktır;
çünkü halkın yürekleri üzerinde hiçbir gücü yoktur; çünkü halk doğruluk içinde
yaşar ve yöneten İsrail'in Kutsalı’dır.
27 Ve şimdi işte, ben Nefi, bütün
bunların bedene göre gerçekleşeceğini size söylerim.
28 Fakat işte, öyle olur da tövbe
ederlerse, bütün uluslar, sülaleler, diller ve halklar, İsrail'in Kutsalı ile
birlikte güvenlik içinde yaşayacaklardır.
29 Ve şimdi ben Nefi, yazdıklarıma
burada son veriyorum; çünkü bu konularda daha çok konuşmaktan şimdilik
çekiniyorum.
30 Bu nedenle kardeşlerim, pirinç
levhalara yazılmış olan bu şeylerin doğru olduğunu düşünmenizi isterim; ve
bunlar, insanın Tanrı'nın emirlerine itaat etmesi gerektiğine tanıklık ederler.
31 Bu nedenle, tanıklık edenlerin
ve bunları öğretenlerin yalnız babamla ben olduğumuzu sanmayın. Bu nedenle
emirlere itaat eder ve sonuna kadar dayanırsanız, son günde kurtulacaksınız. Ve
bu böyledir. Amin.
Bölümler:
Lehi'nin ölümü anlatılır. Nefi'nin
kardeşleri ona baş kaldırır. Rab, Nefi'yi çöle gitmesi için uyarır. Nefi'nin
çölde geçirdiği yolculuklar ve başından geçen diğer olaylar.
Lehi bir özgürlük ülkesi hakkında
peygamberlikte bulunur‑‑‑İsrail'in Kutsalını reddederlerse, Lehi'nin soyu
dağıtılacak ve cezalandırılacaktır‑‑‑Lehi, oğullarına doğruluk zırhını
kuşanmalarını öğütler. m.ö.
tahminen 588--570 yılları.
VE şimdi öyle oldu ki ben Nefi,
kardeşlerime öğretmeyi bitirdikten sonra babamız Lehi de onlara birçok şey
söyledi ve Rab'bin onları Yeruşalem ülkesinden çıkarmakla kendileri için ne
kadar büyük bir iş yapmış olduğunu onlara anlattı.
2 Ve babam onlara denizde
çıkardıkları isyanları hakkında ve canlarını bağışlayan Tanrı'nın merhameti
hakkında konuştu; öyle ki deniz onları yutmamıştı.
3 Ve Lehi onlara ayrıca elde
ettikleri bu vaadedilmiş diyar hakkında konuştu. Yeruşalem ülkesinden kaçmamız
için bizi uyaran Rab'bin ne kadar merhametli olduğunu anlattı.
4 Çünkü işte Lehi: ABir görüm gördüm; bu yüzden Yeruşalem'in yerle bir olduğunu biliyorum;
ve eğer Yeruşalem'de kalmış olsaydık, biz de mahvolacaktık@ dedi.
5 Fakat, dedi Lehi: Çektiğimiz
sıkıntılara rağmen, bütün diğer ülkelerden daha seçkin olan bir ülkeyi,
vaadedilmiş bir diyarı elde ettik; bu ülke, Rab Tanrı'nın benimle yaptığı
antlaşmaya göre soyuma miras kalacak bir ülkedir. Evet, Rab yaptığı antlaşma ile
bu ülkeyi bana, çocuklarıma ve ayrıca O'nun eliyle başka ülkelerden buraya
getirilecek herkese sonsuza dek vermiştir.
6 Bu nedenle, ben Lehi, içimdeki
Ruh'un etkisiyle Rab'bin eliyle getirilmedikçe, bu ülkeye hiç kimsenin
gelmeyeceğine dair peygamberlik ederim.
7 Bu nedenle bu ülke O'nun buraya
getireceği kimselere adanmıştır. Ve eğer öyle olur da onlar Tanrı'nın verdiği
emirlere göre O'na hizmet ederlerse, bu ülke onlar için bir özgürlük ülkesi
olacaktır; bu nedenle onlar hiçbir zaman tutsaklığa düşmeyeceklerdir; tutsaklığa
düşerlerse, bunun nedeni yaptıkları kötülükler olacaktır; çünkü kötülük artarsa,
bu ülke onlar için lanetlenecek, ancak doğrular için sonsuza dek kutsanacaktır.
8 Ve işte bu ülkenin henüz diğer
ulusların bilgisinden gizli tutulmasında bir hikmet vardır; çünkü işte, bir çok
ulus bu ülkeyi istila edebilir, sonunda miras olarak hiçbir yer kalmayabilir.
9 Bu nedenle, ben Lehi'ye söz
verildi ki Rab Tanrı'nın Yeruşalem ülkesinden çıkaracağı kimseler O'nun
emirlerini yerine getirdikleri sürece, bu ülkede refaha kavuşacaklar ve bu
ülkenin sahibi olabilmeleri için tüm diğer ulusların bilgisinden uzak
tutulacaklar. Ve eğer öyle olur da O'nun emirlerini yerine getirirlerse, bu
ülkede bereketlenecekler ve hiç kimse, onları rahatsız etmeyecek ve mirasları
olan bu ülkeyi ellerinden alamayacaktır; ve onlar sonsuza dek güven içinde
yaşayacaklardır.
10 Fakat işte, Rab'bin elinden
öylesine büyük nimetler gördükten sonra---dünyanın ve bütün insanlığın
yaratılışı hakkında bilgileri varken, Rab'bin dünyanın yaratılışından beri
yapmış olduğu yüce ve olağanüstü işleri bilirken, kendilerine inançla her şeyi
yapabilecek bir güç verilmişken, başlangıçtan beri bütün emirlere sahipken ve
O'nun sonsuz iyiliği sayesinde bu vaadedilen değerli diyara getirilmişken, bir
gün gelecek ki onlar yavaş yavaş inançlarını kaybedecekler---işte söylüyorum,
eğer o gün gelir de Kurtarıcıları ve Tanrıları, İsrail'in Kutsalı'nı, gerçek
Mesih'i reddederlerse, işte Adil Olan'ın yargısı onların üzerine inecektir.
11 Evet, O başka ulusları onların
yanına getirip onlara güç verecek, sahip oldukları toprakları ellerinden alacak
ve onları darmadağın edip cezalandıracaktır.
12 Evet, bir kuşak gelip diğeri
giderken, cinayetler işlenecek ve aralarında büyük felaketler yaşanacaktır; bu
nedenle oğullarım, sizlerin bunları hatırlamanızı, evet, sözlerime kulak
vermenizi dilerim.
13 Ah, keşke derin uykunuzdan,
evet, bu cehennem uykusundan uyansanız da bağlı olduğunuz bu zincirleri,
insançocuklarını bağlayan ve onları tutsak olarak sonsuz sefalet ve elem
uçurumuna doğru sürükleyen bu korkunç zincirleri üzerinizden silkip atsanız.
14 Uyanın ve tozun içinden kalkın
ve bedenini yakında hiçbir yolcunun geri dönmediği, soğuk ve sessiz bir mezara
koyacağınız titrek bir babanın sözlerini dinleyin; birkaç gün daha buradayım ve
bütün dünyanın gittiği yoldan ben de gideceğim.
15 Fakat işte, Rab ruhumu
cehennemden fidye ile kurtardı; O'nun yüceliğini gördüm ve O'nun sevgi dolu
kolları beni sonsuza dek sardı.
16 Ve dilerim ki sizler Rab'bin
yasalarına ve yargılarına uymayı hatırlarsınız; işte baştan beri ruhumun kaygısı
bu olmuştur.
17 Yüreğim zaman zaman çektiğim
acılarla ezildi, çünkü yüreklerinizin katılığından dolayı Tanrınız Rab'bin tüm
öfkesiyle üzerinize gelmesinden, kovulmanızdan ve sonsuza kadar yok olmanızdan
endişe duydum.
18 Başka bir deyişle, kuşaklar boyu
sürecek bir lanete uğramanızdan, kılıç ve kıtlıkla yoklanmanızdan ve nefret
edilmenizden ve şeytanın isteği ve tutsaklığı altında yerlerde sürüklenmenizden
korktum.
19 Ey oğullarım dilerim, bu şeyler
sizin başınıza gelmez; fakat siz Rab'bin seçtiği ve kayırdığı bir halk olasınız.
Fakat işte, O’nun istediği olacaktır; çünkü O’nun yolları sonsuza dek
doğruluktur.
20 Ve Rab şöyle dedi: Emirlerimi
yerine getirdiğiniz ölçüde, bu ülkede refaha kavuşacaksınız; fakat emirlerimi
yerine getirmezseniz, huzurumdan kovulacaksınız.
21 Ve şimdi ruhumun sizlerle sevinç
duyması ve yüreğimin bu dünyadan mutluluk içinde sizlerden ayrılabilmesi ve
mezara üzüntülü ve kederli bir şekilde gitmemem için artık tozun içinden kalkın,
oğullarım ve adam olun; ve tek bir yürek ve tek bir düşünceyle her konuda birlik
olmaya karar verin ki tutsaklığa düşmeyesiniz.
22 Öyle ki acı bir lanete uğramayın
ve ayrıca adil olan Tanrı'nın hoşnutsuzluğunu üzerinize çekmeyin ki yıkıma,
evet, hem ruhun hem de bedenin sonsuz yıkımına uğramayın.
23 Oğullarım uyanın, doğruluk
zırhını kuşanın. Sizi bağlayan zincirleri üzerinizden silkip atın ve karanlıktan
çıkıp tozun içinden kalkın artık.
24 Muhteşem görüntülere tanık olan
ve Yeruşalem'den ayrıldığımızdan beri emirleri yerine getiren ve Tanrı'nın
elinde, bizi bu vaadedilen diyara getirmek için bir araç olan kardeşinize karşı
bir daha baş kaldırmayın; çünkü o olmasaydı, çölde açlıktan ölürdük; yine de
onun canına kıymaya çalıştınız; evet ve kardeşiniz sizin yüzünüzden çok acı
çekti.
25 Ve sizin yüzünüzden kardeşiniz
daha çok acı çekecek diye son derece korkuyorum ve bundan endişe duyuyorum;
çünkü işte, onu üzerinizde güç ve yetki elde etmeye çalışmakla suçladınız; ama
ben onun üzerinizde güç ve yetki elde etmeye çalışmadığını, ancak Tanrı'nın
yüceliği ve sizin sonsuz mutluluğunuz için çalışıp didindiğini biliyorum.
26 Ve sizinle açık bir şekilde
konuştuğu için söylenip durdunuz. Sizinle sert bir dille konuştuğunu
söylüyorsunuz; onun size kızdığını söylüyorsunuz; fakat işte, onun sertliği
kendisinde bulunan Tanrı'nın güçlü sözünün sertliğiydi; ve sizin öfke diye
adlandırdığınız, Tanrı'dan gelen ve sizin kötülüklerinizi cesur bir şekilde
ortaya koyan onun söylemeden edemeyeceği bir gerçekti.
27 Ve itaat etmeniz için onun size
emir vermesi, Tanrı'nın gücünün mutlaka onunla birlikte olduğunu gösterir. Fakat
işte konuşan o değildi, ama onun içinde bulunan, konuşması için onun ağzını açan
Rab'bin Ruhu'ydu; öyle ki susmak onun elinde değildi.
28 Ve şimdi oğlum Laman ve ayrıca
Lemuel ile Sam ve ayrıca İsmail'in oğulları olan siz oğullarım, işte, Nefi'nin
sesine kulak verirseniz, mahvolmazsınız. Ve eğer ona kulak verirseniz, size bir
kutsama, evet, hem de ilk kutsamamı bırakacağım.
29 Fakat ona kulak vermezseniz, ilk
kutsamamı, evet, hatta kutsamamı geri alırım ve bu kutsama Nefi'nin üzerinde
kalır.
30 Ve şimdi Zoram, sana söylüyorum:
Bak, sen Laban'ın uşağısın; Yeruşalem ülkesinden getirilmene rağmen, oğlum
Nefi'nin daima gerçek bir arkadaşı olacağını biliyorum.
31 Bu nedenle sadık kaldığın için
senin soyun, onun soyu ile birlikte bereketlenecek; öyle ki uzun bir süre bu
topraklarda refah içinde yaşayacaklar; ve aralarında kötülük olmadıkça, bu
topraklar üzerindeki hiçbir şey onların mutluluğunu sonsuza kadar
engelleyemeyecek ve rahatlarını bozamayacak.
32 Bu nedenle, eğer Rab'bin
emirlerini yerine getirirseniz, Rab bu ülkeyi senin soyunun oğlumun soyuyla
birlikte güven içinde yaşaması için kutsayacak.
Fidye ile kurtuluş Kutsal Mesih'in
aracılığıyla gelir---Varolmak ve ilerlemek için seçme özgürlüğü (irade)
gereklidir‑‑‑Adem insanların var olması için düşmüştür---İnsanlar özgürlük ve
sonsuz yaşamı seçmekte özgürdür. m.ö.
tahminen 588--570 yılları.
Ve şimdi sana söylüyorum Yakup: Sen
çölde sıkıntılı günlerimde doğan ilk çocuğumsun. Ve işte, çocukluğunda
kardeşlerinin kabalığı yüzünden birçok acı ve sıkıntı çektin.
2 Buna rağmen çölde doğan ilk oğlum
Yakup, sen, Tanrı'nın yüceliğini bilirsin ve O, senin sıkıntılarını iyiliğine
çevirecektir.
3 Bu nedenle, senin ruhun
kutsanacak ve kardeşin Nefi ile güven içinde yaşayacaksın; ve günlerin Tanrı'nın
hizmetinde geçecek. Bu nedenle, Fidye ile Kurtaran'ın doğruluğu sayesinde senin
kurtulduğunu biliyorum; çünkü vakti geldiğinde, O'nun insanları kurtarmak için
geleceğini gördün.
4 Ve genç yaşta O'nun yüceliğini
gördün; bu nedenle O'nun bedende iken hizmet edeceği kimseler gibi sen de
kutsanacaksın; çünkü Ruh dün, bugün ve sonsuza dek aynıdır. Ve yol insanın
düşüşünden beri hazırlanmıştır ve kurtuluş ücretsizdir.
5 Ve insanlara iyiyi kötüden
ayırabilmeleri için yeterince bilgi verilmiştir. Ve yasa insanlara verilmiştir.
Ve yasaya göre hiç kimse haklı çıkamaz; başka bir deyişle, yasa uyarınca
insanların Tanrı ile olan ilişkileri kesilmiştir. Evet, geçici yasaya göre
onların Tanrı ile olan ilişkileri kopmuştur; ve ruhsal yasaya göre de ölürler,
iyilikten ayrılıp sonsuza dek perişan olurlar.
6 Bu nedenle, fidye ile kurtuluş
Kutsal Mesih'in sayesinde ve O’nun aracılığıyla gelir; çünkü O lütuf ve gerçek
doludur.
7 İşte O, yasanın gereklerini
yerine getirmek için yüreği kırık ve ruhu pişmanlık duyan herkesin adına
kendisini günaha kurban olarak sunar ve O'ndan başka hiç kimse yasanın
gereklerini yerine getiremez.
8 Bu nedenle, bütün bunların
dünyada yaşayanlara bildirilmesi çok önemlidir. Öyle ki dirilecek ilk kişi
olarak, ölülerin dirilişini gerçekleştirebilmek amacıyla canını bedenen feda
edecek ve Ruh'un gücüyle onu tekrar geri alacak olan Kutsal Mesih'in erdemleri,
merhameti ve lütfu aracılığıyla olmadıkça, hiç kimsenin Tanrı'nın huzurunda
yaşayamayacağını bilsinler.
9 Bu nedenle, Tanrı'ya sunulan ilk
ürün O'dur, öyle ki O, bütün insançocukları için aracılık edecektir ve O'na
inananlar kurtulacaklardır.
10 Ve O, herkese aracı olduğundan,
bütün insanlar Tanrı'ya gelir; bu nedenle, onlar Tanrı'da bulunan gerçeğe ve
kutsallığa göre, O'nun tarafından yargılanmak üzere, O'nun huzurunda
duracaklardır. Bu nedenle, Kutsal Olan'ın verdiği yasanın gereği olarak
öngörülen cezayı uygulamak, öngörülen mutluluğa zıt olarak kefaretin gereklerini
yerine getirir.
11 Çünkü her şeyin bir zıttının
olması gerekir. Eğer her şeyin bir zıttı olmazsa, ey çölde doğan ilk oğlum, o
zaman doğruluk var olamazdı; ne kötülük, ne kutsallık, ne perişanlık, ne iyi ne
de kötü bir şey olabilirdi. Bu nedenle, her şeyin bir bütün olarak birleşmesi
gerekir; dolayısıyla, her şey tek bir beden olsaydı, bu bedenin ne yaşamı ne
ölümü, ne çürümesi ne çürümezliği, ne mutluluğu ne perişanlığı, ne duygusu ne de
duygusuzluğu olan bir ölü olarak kalması gerekirdi;
12 Bu nedenle, bu bütünlük boşuna
yaratılmış olurdu; dolayısıyla yaratılışının hiçbir amacı olmazdı. Dolayısıyla
bu, Tanrı'nın hikmetini ve O'nun sonsuz amaçlarını ve aynı zamanda O'nun
kudretini ve merhametini ve adaletini mutlaka yok ederdi.
13 Ve eğer siz yasa yoktur
derseniz, günahın da olmadığını söylersiniz. Eğer günah yoktur derseniz,
doğruluk da yoktur demiş olursunuz. Ve eğer doğruluk yoksa, mutluluk da
olmayacaktır. Ve doğruluk ve mutluluk yoksa, ceza ve perişanlık da yoktur. Ve
bütün bunlar yoksa, Tanrı da yok demektir. Ve Tanrı yoksa, biz de yokuz ve dünya
da yoktur; çünkü o zaman hiçbir şey yaratılamazdı; ne etkileyecek, ne de
etkilenecek bir şey olurdu; dolayısıyla her şeyin yok olması gerekirdi.
14 Ve şimdi oğullarım, bunları size
yararlanmanız ve öğrenmeniz için söylüyorum; çünkü bir Tanrı vardır ve O, hem
göğü hem yeri ve yerde ve gökte olan her şeyi, hem etkileyen hem de etkilenen
her şeyi yaratmıştır.
15 Ve O, ilk anne ve babamızı ve
kırdaki hayvanları ve havadaki kuşları ve kısacası yaratılmış olan her şeyi
yarattıktan sonra, Tanrı'nın, insanın son durumu ile ilgili olarak sonsuz
amaçlarını gerçekleştirebilmesi için her şeyin bir zıttının olması gerekiyordu;
hatta yaşam ağacına zıt olarak yasak meyvenin de olması gerekiyordu; bunlardan
biri tatlı, diğeri ise acıydı.
16 Bu nedenle, Rab Tanrı insanı
istediği gibi hareket etmekte özgür bıraktı. Dolayısıyla, insan meyvelerden
birinin veya diğerinin çekiciliğiyle etkilenmeden kendi başına hareket edemezdi.
17 Ve ben Lehi, okuduklarıma
dayanarak Tanrı'nın bir meleğinin bu yazılan şeylere göre cennetten düşmüş
olduğunu var sayıyorum; dolayısıyla o, Tanrı'nın gözünde kötü olan şeyi yapmaya
çalıştığı için şeytan olmuştur.
18 Ve kendisi Cennet'ten düşüp
sonsuza dek perişan olduğu için, bütün insanları da perişan etmeye çalıştı. Onun
için, her yalanın babası olan şeytan, hatta o yaşlı yılan, bu yüzden Havva'ya: AYasak meyveden yiyin, ölmezsiniz. Tersine iyiyi ve kötüyü bilerek Tanrı
gibi olacaksınız@ dedi.
19 Ve Adem ile Havva yasak meyveden
yedikten sonra Aden bahçesinden toprağı işlemeleri için kovuldular.
20 Ve onların çocukları oldu; evet,
hatta tüm insanlık ailesi onların çocuklarıdır.
21 Ve Tanrı'nın isteğiyle, bedende
yaşarken tövbe edebilsinler diye insançocuklarının ömrü uzatıldı; bu nedenle,
onların durumu bir denenme durumu oldu ve Rab Tanrı'nın insançocuklarına verdiği
emirler uyarınca ömürleri uzatıldı. Çünkü O, bütün insanlara tövbe etmesini
emretti; çünkü bütün insanlara, anneleri ve babaları yasayı çiğnedikleri için
onların kaybolduğunu gösterdi.
22 Ve şimdi işte, Adem yasayı
çiğnemeseydi, düşmez, Aden bahçesinde kalırdı. Ve yaratılan her şeyin
yaratıldıktan sonraki aynı durumda kalmaları gerekirdi; ve onların sonsuza kadar
böyle kalmaları gerekirdi ve bunun bir sonu olmazdı.
23 Ve onların çocukları olamazdı;
bu yüzden acıyı bilmedikleri için sevinç duymadan, günahı tanımadıkları için de
iyilik yapmadan masum bir durumda kalırlardı.
24 Fakat işte her şey, her şeyi
Bilen'in hikmetiyle oldu.
25 Adem, insanların var olabilmesi
için düştü ve insanlar da sevinebilmek için var oldular.
26 Ve zamanı geldiğinde, Mesih
insançocuklarını düşüşten fidye ile kurtarmak için gelir. Ve insanlar düşüşten
fidye ile kurtarıldıkları için, iyiyi kötüden ayırt etmeyi bilirler ve sonsuza
kadar özgürdürler; o büyük ve son gündeki yasanın gerektirdiği ceza dışında,
Tanrı'nın verdiği emirlere göre, hiçbir etki altında kalmadan kendi başlarına
hareket edebilirler.
27 Bu nedenle insanlar bedende
özgürdür ve insanlara gerekli olan her şey verilmiştir. Ve onlar, bütün
insanların Yüce Aracısı sayesinde özgürlük ve sonsuz yaşamı ya da şeytanın gücü
ve tutsaklığı altında tutsaklık ve ölümü seçmekte özgürdürler; çünkü şeytan
bütün insanların kendisi gibi perişan olmasını ister.
28 Ve şimdi oğullarım, Yüce
Aracı'ya bakmanızı, O'nun yüce emirlerine kulak vererek O'nun sözlerine sadık
kalmanızı ve Kutsal Ruhu'nun isteği doğrultusunda sonsuz yaşamı seçmenizi
diliyorum.
29 Ve bedenin isteklerine ve
içindeki kötülüklere uyarak sonsuz ölümü seçmemenizi diliyorum; şeytanın ruhuna
köle etme gücünü ve sizi cehenneme sürükleme gücünü veren budur; öyle ki şeytan
kendi krallığında size egemen olabilsin.
30 Oğullarım, bu denenme zamanımın
son günlerinde şu birkaç sözü hepiniz için söyledim ve peygamberin dediklerine
göre iyi olanı seçtim. Ve ruhlarınızın sonsuz mutluluğundan başka bir amacım
yoktur. Amin.
Yusuf Mısır'dayken bir görümde
Nefililer'i görür‑‑‑Son zamanların Göreni Joseph Smith'le ilgili peygamberlikte
bulunur; Musa'nın İsrail'i kurtaracağını ve Mormon Kitabı'nın gelişini görür. m.ö. tahminen 588--570 yılları.
Ve şimdi en küçük oğlum Yusuf, sana
söylüyorum. Sen çölde acı dolu günlerimde doğdun; evet, en üzüntülü günlerimde
annen seni dünyaya getirdi.
2 Eğer öyle olur da İsrail'in
Kutsalı’nın emirlerini yerine getirirseniz, Rab çok değerli olan bu ülkeyi sana,
soyuna ve kardeşlerinin soyuna miras olarak orada güvenle oturmanız için sonsuza
kadar kutsasın.
3 Ve şimdi, Yusuf, kederli
günlerimde çölden getirdiğim en küçük oğlum Rab seni sonsuza dek bereketlesin;
çünkü senin soyun tamamen yok olmayacak.
4 Çünkü işte, sen benim soyumun
meyvesisin ve ben de Mısır'a tutsak olarak götürülen Yusuf'un soyundanım. Ve
Rab'bin Yusuf'la yaptığı antlaşmalar çok büyüktü.
5 Bu nedenle, Yusuf bizim
günlerimizi gerçekten gördü. Ve Rab Tanrı'nın İsrail Evi için kendi soyunun
meyvelerinden adil bir dal çıkaracağına dair Rab'den söz aldı; bu Mesih değilse
de, İsrail Evi'nden kopacak bir daldır; yine de bu dal, Rab'bin antlaşmalarında
Mesih'in son günlerde Ruh'un gücüyle kendilerine görünerek onları karanlıktan
aydınlığa, evet, gizli karanlıktan ve kölelikten özgürlüğe çıkaracağını
hatırlatmaktadır.
6 Çünkü Yusuf gerçekten tanıklık
ederek: ARab Tanrım, soyumun meyveleri için
seçkin bir gören çıkaracak@ demiştir.
7 Evet, Yusuf gerçekten şöyle dedi:
Rab bana: ASenin soyunun meyvelerinden seçkin
bir gören çıkaracağım ve o, senin soyunun meyveleri arasında büyük saygı
görecek. Ve ona senin soyunun meyveleri için, yani kendi kardeşleri için bir iş
yapmasını emredeceğim ki bu, onlar için çok büyük bir değer taşıyacak, hatta
atalarınla yaptığım antlaşmaları onlara bildirecek@ dedi.
8 Ve ona vereceğim bu görevden
başka hiçbir iş yapmamasını emredeceğim. Ve onu gözümde değerli kılacağım; çünkü
o benim işimi yapacak.
9 Ve o da, halkımı kurtarmak için
sizin içinizden çıkaracağımı söylediğim Musa gibi büyük biri olacak, Ey İsrail
Evi.
10 Ve halkını Mısır ülkesinden
çıkarıp kurtarması için Musa'yı yetiştireceğim.
11 Fakat senin soyunun
meyvelerinden bir gören çıkaracağım ve senin soyunun meyvelerine sözümü
getirmesi için---ve yalnızca sözümü öğretmek için değil, aynı zamanda onların
arasına gitmiş olacak olan sözüme onları inandırması için---ona güç vereceğim,
diyor Rab.
12 Bu nedenle senin soyunun
meyveleri yazacak ve Yahuda soyunun meyveleri de yazacak; ve senin soyunun
meyveleri tarafından yazılacaklar ve Yahuda soyunun meyveleri tarafından
yazılacaklar birleşerek yanlış öğretileri çürütecek, çekişmelere son verecek ve
senin soyunun meyvelerinin arasına barış getirip son günlerde atalarına ve
ayrıca benim antlaşmalarıma ilişkin onlara bilgi verecek, diyor Rab.
13 Ve Rab şöyle diyor: Ey İsrail
Evi, seni tekrar eski haline getirmek için bütün halkımın arasında işime
başlayacağım gün, o gören zayıflıktan kurtarılıp güçlendirilecek.
14 Ve Yusuf böyle peygamberlik
ederek: Aİşte o göreni Rab kutsayacak ve onu
yok etmek isteyenler bozguna uğrayacaklar; çünkü soyumun meyveleri ile ilgili
olarak Rab'den aldığım bu söz yerine gelecektir. İşte, bu sözün yerine
geleceğinden eminim@ dedi.
15 Ve o benim adımı taşıyacak ve
babasının adı da aynı olacak. Ve o bana benzeyecek; çünkü Rab'bin onun eliyle
yapacağı iş, Rab'bin gücüyle halkımı kurtuluşa götürecektir.
16 Evet, Yusuf şöyle peygamberlik
etti: Ben bundan Musa'nın geleceğine dair verilen söze güvendiğim kadar eminim;
çünkü Rab bana: ASenin soyunu sonsuza kadar
koruyacağım@ dedi.
17 Ve Rab şöyle dedi: Musa adında
birini yetiştireceğim ve ona bir değnekle güç vereceğim; ve ona yazsın diye
yargılama gücü vereceğim. Ancak çok konuşmasın diye dilini çözmeyeceğim; çünkü
onu konuşmada güçlü yapmayacağım. Ama ona kendi elimin parmaklarıyla yasamı
yazıp vereceğim ve ona bir sözcü vereceğim.
18 Ve Rab ayrıca bana şunları
söyledi: Senin soyunun meyveleri için de bir gören çıkaracağım ve ona da bir
sözcü vereceğim. Ve Ben, işte ona senin soyunun meyveleri için soyunun
meyvelerinin yazısını yazdıracağım ve senin soyunun sözcüsü bunu bildirecek.
19 Ve onun yazacağı sözler benim
hikmetime uygun olarak senin soyunun meyvelerine gidecek olan sözlerdir. Ve
sanki senin soyunun meyveleri onlara tozun içinden sesleniyormuş gibi olacak;
çünkü ben onların imanını biliyorum.
20 Ve onlar tozun içinden
seslenecekler; evet, kendilerinden sonra birçok kuşak geçip gitmiş olsa bile,
kardeşlerini tövbe etmeye çağıracaklar. Ve öyle olacak ki onların yakarışları
sözlerinin sadeliğiyle duyulacak.
21 İnançlarından dolayı onların
sözleri, ağzımdan senin soyunun meyvesi olan onların kardeşlerine yayılacak ve
senin atalarınla yaptığım antlaşmaları hatırlamaları için, onların sözlerindeki
zayıflığı inançlarından ötürü güçlü kılacağım.
22 Ve şimdi bak, oğlum Yusuf, atam
geçmişte böyle peygamberlik etti.
23 Bu nedenle, bu antlaşmadan
dolayı sen kutsandın; çünkü senin soyun yok edilmeyecek; çünkü onlar kitaptaki
sözlere kulak verecekler.
24 Ve aralarından güçlü biri
çıkacak ve gerek sözüyle, gerekse yaptıklarıyla çok iyilik edecek, son derece
büyük inancıyla Tanrı'nın elinde bir araç olacak ve güçlü mucizeler yapacak ve
Tanrı'nın gözünde büyük olan işi yaparak İsrail Evi'ni ve senin kardeşlerinin
soyunu eski haline getirecek.
25 Ve şimdi ne mutlu
Lehi, soyuna öğüt verir ve onları kutsar---Vefat eder ve toprağa verilir‑‑‑Nefi, Tanrı'nın iyiliğinden dolayı sevinçle dolar---Sonsuza dek Rab'be güven duyar. m.ö. tahminen 588--570 yılları.
Ve şimdi ben Nefi, babamın sözünü ettiği, Mısır'a götürülen Yusuf'la ilgili peygamberliklerden söz edeceğim.
2 Çünkü işte, o gerçekten bütün soyu hakkında peygamberlikte bulundu. Ve onun yazdığı peygamberliklerden daha büyüğü pek yoktur. Ve o bizim hakkımızda ve gelecek soyumuz hakkında peygamberlikte bulundu; ve bunlar pirinç levhalar üzerinde yazılıdır.
3 Bu nedenle babam, Yusuf'un peygamberlikleri hakkında konuşmasını bitirdikten sonra Laman'ın çocuklarını, oğullarını ve kızlarını yanına çağırdı ve onlara: ABakın, oğullarım ve kızlarım, sizler benim ilk evladımın oğulları ve kızlarısınız; sözlerime iyi kulak vermenizi istiyorum@ dedi.
4 Çünkü Rab Tanrı şöyle demiştir: Emirlerimi yerine getirdiğiniz ölçüde bu ülkede refaha kavuşacaksınız; ve emirlerimi yerine getirmediğiniz zaman da huzurumdan kovulacaksınız.
5 Fakat işte, oğullarım ve kızlarım, sizlere bir kutsama bırakmadan mezarıma gidemiyorum; çünkü işte biliyorum ki yürümeniz gereken yolda yetiştirilirseniz, o yoldan şaşmazsınız.
6 Bu nedenle, eğer lanetlenirseniz, işte sizi kutsuyorum ki bu lanet sizden alınıp anne ve babanızın başları üzerine düşsün.
7 Bu nedenle, sizi kutsadığım için Rab Tanrı sizin mahvolmanıza izin vermeyecektir; dolayısıyla size ve soyunuza sonsuza dek merhamet gösterecektir.
8 Ve öyle oldu ki babam, Laman'ın oğullarına ve kızlarına söyleyeceklerini bitirince, Lemuel'in oğullarıyla kızlarının huzuruna getirilmesini istedi.
9 Ve onlara şöyle diyerek konuştu: Bakın, oğullarım ve kızlarım, sizler ikinci oğlumun oğulları ve kızlarısınız; işte size de Laman'ın oğulları ve kızlarına bıraktığım aynı kutsamayı bırakıyorum; bu nedenle tamamen yok olmayacaksınız ve sonunda soyunuz kutsanacak.
10 Ve öyle oldu ki babam onlara söyleyeceklerini bitirince, işte İsmail'in oğullarına, evet ve hatta İsmail'in tüm ev halkına konuştu.
11 Ve onlara da söyleyeceklerini bitirince, Sam'la konuştu ve şöyle dedi: Ne
mutlu
12 Ve öyle oldu ki babam Lehi yüreğindeki duygulara ve içindeki Rab'bin Ruhu'nun sesine kulak vererek bütün ev halkına konuştuktan sonra iyice yaşlandı. Ve öyle oldu ki vefat etti ve toprağa verildi.
13 Ve öyle oldu ki onun ölümünden birkaç gün sonra Laman ile Lemuel ve İsmail'in oğulları Rab'bin uyarılarından dolayı bana kızdılar.
14 Çünkü ben Nefi, Rab'bin sözü uyarınca onlarla konuşmak zorunda kalmıştım; çünkü ben de, ölmeden önce babam da onlara pek çok şey söylemiştik; bu sözlerin çoğu diğer levhalarımda yazılıdır; çünkü öbür levhalarımda daha çok tarihsel olaylara yer verilmiştir.
15 Ve bu levhalara ruhumla ilgili gerçekleri ve pirinç levhalara işlenmiş olan kutsal yazıların çoğunu yazıyorum. Çünkü ruhum kutsal yazılardan sevinç duyar; ve yüreğim onları derin derin düşünür ve onları çocuklarımın öğrenmesi ve yararlanması için yazar.
16 İşte, ruhum Rab'le ilgili şeylerden sevinç duyuyor ve yüreğim sürekli olarak gördüğüm ve duyduğum şeyleri derin derin düşünüyor.
17 Rab büyük iyiliğiyle bana yüce ve harika işlerini göstermiş olmasına rağmen, yüreğim yine de haykırıyor: Ah, ne zavallı bir insanım! Evet, yüreğim bedenim yüzünden üzgün, ruhumsa kötülüklerim yüzünden acılar içinde.
18 Beni kolaylıkla saran ayartmalar ve günahlar yüzünden çepeçevre kuşatıldım.
19 Sevinmek istediğim zaman, yüreğim günahlarım yüzünden inliyor; buna rağmen kime güvenmiş olduğumu biliyorum.
20 Tanrım bana destek oldu; çölde üzüntüler içindeyken O bana yol gösterdi ve çok derin suların üzerinde O beni korudu.
21 Sevgisi beni öylesine doldurdu ki bedenim sanki eriyip yok olacaktı.
22 Düşmanlarımı bozguna uğrattı, onları karşımda titretti.
23 İşte gündüzleri haykırışımı duydu ve geceleri görümlerle bana bilgi verdi.
24 Ve gündüzleri O'nun önünde bütün gücümle dua ederek cesaretlendim; evet, sesimi göklere yükselttim ve melekler inip bana hizmet ettiler.
25 Ve O’nun Ruhu'nun kanatları üzerinde bedenim çok yüksek dağlara götürüldü. Ve gözlerim yüce şeyler, evet, insan için çok yüce olan şeyler gördü; bu yüzden onları yazmamam emredildi.
26 Mademki böyle yüce şeyler gördüm ve Rab alçakgönüllü davranıp insançocuklarının arasına büyük merhametiyle geldi, öyleyse yüreğim neden ağlıyor ve ruhum neden üzüntü vadisinde oyalanıyor ve bedenim neden eriyip gidiyor ve sıkıntılarım yüzünden gücüm neden gevşiyor?
27 Ve bedenim yüzünden kendimi günaha niçin teslim edeyim? Evet, denemelere niçin yenik düşeyim, kötü olan yüreğimde yer bulup huzurumu bozsun ve canımı sıksın diye mi? Düşmanım yüzünden niçin böyle öfkeliyim?
28 Uyan, ey ruhum! Artık günaha boyun bükme. Sevin, ey yüreğim ve can düşmanına artık yer verme.
29 Düşmanlarımın yüzünden artık öfkelenme. Sıkıntılarım yüzünden gücümün gevşemesine izin verme.
30 Sevin, ey yüreğim ve Rab'be seslenip de ki: Ya Rab, seni sonsuza dek öveceğim; evet, ruhum seninle sevinç duyacak, Tanrım, kurtuluşumun kayası.
31 Ya Rab canımı kurtaracak mısın? Beni düşmanlarımın elinden kurtaracak mısın?
Günahı görür görmez titreyecek hale getirecek misin beni?
32 Cehennemin kapıları önümde her
zaman kapalı kalsın; çünkü yüreğim kırık ve ruhum pişmanlık içinde! Ya Rab,
doğruluğunun kapılarını önümde kapama ki, alçak vadinin patikasında yürüyeyim ve
düz yoldan kesinlikle çıkmayayım.
33 Ya Rab, beni doğruluğun giysisi
ile kuşat! Ya Rab, bana bir yol aç ki düşmanlarımdan kaçabileyim. Önümdeki yolu
düzle! Tökezleyeceğim bir taş koyma yoluma. Ama önümdeki yolu aç ve benim yolumu
değil, düşmanlarımın yolunu kapat.
34 Ya Rab, sana güvendim ve sonsuza
kadar da güveneceğim. Bedenin koluna güvenmeyeceğim; çünkü bedenin koluna
güvenen kişinin lanetlendiğini biliyorum. Evet, insana güvenen ya da bedeni
kendisine kol edinen lanetlenir.
35 Evet, Tanrı'nın kendisinden
isteyene cömertçe verdiğini biliyorum. Evet, yanlış bir şey istemezsem, Tanrım
bana verecektir; onun için sesimi sana doğru yükselteceğim; evet, sana
yakaracağım, Tanrım, doğruluğumun kayası. İşte, sesim sonsuza dek sana doğru
yükselecek, benim kayam ve sonsuz Tanrım. Amin.
Nefililer Lamanlılar'dan
ayrılırlar, Musa yasasını tutarlar ve bir tapınak inşa ederler‑‑‑Lamanlılar
inançsızlıkları yüzünden Rab'bin huzurundan kovulur; lanetlenir ve Nefililer’i
cezalandıran bir kamçı olurlar. m.ö. tahminen 588--559 yılları.
İşte, öyle oldu ki ben Nefi,
kardeşlerimin öfkesinden dolayı Tanrım Rab'be çok yakardım.
2 Fakat işte, bana kızgınlıkları
öylesine arttı ki canıma kıymak istediler.
3 Evet, bana karşı söylenerek şöyle
dediler: Küçük kardeşimiz bize hükmedebileceğini sanıyor; ve onun yüzünden çok
sıkıntı çektik; bu nedenle şimdi onu öldürelim ki sözleriyle bir daha canımızı
sıkmasın. Çünkü işte, onun hükümdarımız olmasını istemiyoruz; çünkü bu halka
hükmetmek, onun ağabeyleri olarak bize düşer.
4 Şimdi, bana karşı söylendikleri
her sözü bu levhalara yazmıyorum. Ama canıma kıymak istediklerini söylemem bana
yeterli geliyor.
5 Ve öyle oldu ki Rab, ben Nefi'yi
uyardı; onlardan uzaklaşmamı ve benimle gelmek isteyen herkesle birlikte çöle
kaçmamı buyurdu.
6 Bu nedenle öyle oldu ki ben Nefi,
ailemi ve Zoram’la ailesini ve ağabeyim Sam’ı ve ailesini ve küçük kardeşlerim
Yakup'la Yusuf'u ve kız kardeşlerimi ve benimle gelmek isteyen herkesi yanıma
aldım. Ve benimle birlikte gelenlerin hepsi Tanrı'nın uyarılarına ve vahiylerine
inanan kişilerdi; bu nedenle sözlerime kulak verdiler.
7 Ve çadırlarımızı ve
götürebileceğimiz her şeyi yanımıza alıp çölde günlerce yol aldık. Ve günlerce
yol aldıktan sonra çadırlarımızı kurduk.
8 Ve halkım bu yere Nefi adını
vermek istedi; bu yüzden buraya Nefi adını verdik.
9 Ve benimle birlikte olan herkes
üzerlerine Nefi halkı adını aldılar.
10 Ve Musa yasasına uygun olarak,
her konuda Rab'bin kararlarını, yasalarını ve emirlerini dikkatli bir şekilde
yerine getirdik.
11 Ve Rab bizimleydi ve çok
başarılı olduk; çünkü tohum ekiyor ve bol bol hasat topluyorduk. Ve sürüler,
büyükbaş hayvanlar ve her türlü hayvan yetiştirmeye başladık.
12 Ve ben Nefi, daha önce yazdığım
pirinç levhalar üzerine işlenmiş olan kayıtları ve Rab'bin eliyle babam için
hazırlanmış olan küreyi ya da pusulayı da yanımda getirmiştim.
13 Ve öyle oldu ki son derece
refaha kavuştuk ve ülkede çoğalmaya başladık.
14 Ve ben Nefi, şimdi Lamanlılar
denen halkın bir yolunu bularak üzerimize saldırmasından ve bizi yok etmesinden
korktuğum için Laban'ın kılıcını aldım ve aynı şekilde birçok kılıç yaptım;
çünkü onların bana, çocuklarıma ve halkım olarak çağrılan bu insanlara karşı
duydukları kini biliyordum.
15 Ve halkıma binalar yapmasını ve
yörede fazlasıyla bulunan her türlü kereste ve demir ve bakır ve pirinç ve çelik
ve altın ve gümüş gibi değerli madenleri işlemelerini öğrettim.
16 Ve ben Nefi, Süleyman'ın
tapınağını örnek alarak bir tapınak inşa ettim. Yalnız tapınak için o kadar çok
değerli malzeme kullanmadım; çünkü ülkede bunlar bulunmuyordu; bu nedenle
tapınağı Süleyman'ın tapınağı gibi inşa etmek mümkün olmadı. Ancak yapı tarzı
Süleyman'ın tapınağına benziyordu ve işçiliği de son derece iyiydi.
17 Ve öyle oldu ki ben Nefi,
halkıma çalışkan olmalarını ve kendi elleriyle çalışmalarını emrettim.
18 Ve öyle oldu ki onlar benim
kralları olmamı istediler. Ancak, ben Nefi, onların başlarında bir kral
bulunmasını istemiyordum; yine de onlar için elimden gelen her şeyi yaptım.
19 Ve işte, kardeşlerimin
yöneticisi ve öğretmeni olacağıma dair Rab'bin onlar hakkında söylediği sözler
onlar için gerçekleşmiş oldu. Dolayısıyla beni öldürmeye çalıştıkları zamana
kadar, Rab'bin emirlerine uygun olarak onların yöneticisi ve öğretmeni olmuştum.
20 Bu nedenle Rab'bin bana verdiği
söz yerine gelmiş oldu. Rab bana: ASenin sözlerini dinlemezlerse,
onlar Rab'bin huzurundan kovulacaklar@ demişti. Ve işte, O'nun huzurundan
kovuldular.
21 Ve Rab, işledikleri
kötülüklerden dolayı onları lanete, evet, acı bir lanete uğrattı. Çünkü işte,
O'na karşı yüreklerini katılaştırmışlar, çakmak taşı gibi olmuşlardı;
dolayısıyla, halkım açık tenli, son derece güzel ve sevimli insanlar oldukları
için, Rab Tanrı halkımı baştan çıkarmasınlar diye onların derisini kararttı.
22 Ve Rab Tanrı şöyle dedi:
İşledikleri kötülüklerden tövbe etmezlerse, onları halkın için iğrenç kılacağım.
23 Ve onların soyuyla karışanların
soyu da lanetlenecek; çünkü onlar da aynı lanete uğrayacak. Ve Rab böyle buyurdu
ve dediği gibi oldu.
24 Ve üzerlerindeki lanet yüzünden,
içleri şeytanlık ve hilekârlık dolu tembel bir halk oldular ve avlanmak için
çöldeki yırtıcı hayvanların peşine düştüler.
25 Ve Rab Tanrı bana şöyle dedi:
Onlar soyuna beni hatırlatacak bir kamçı olacak; ve soyun beni unutup sözümü
dinlemezlerse, onlar tarafından yok oluncaya kadar kırbaçlanacaklar.
26 Ve öyle oldu ki ben Nefi, Yakup
ve Yusuf'u yurdumuzda yaşayan halkımın üzerine bir rahip ve öğretmen olarak
atadım.
27 Ve öyle oldu ki mutlu bir
şekilde yaşadık.
28 Ve Yeruşalem'den ayrılmamızın
üzerinden otuz yıl geçmişti.
29 Ve ben Nefi, hazırladığım
levhalar üzerine halkımın o güne kadar olan kayıtlarını tutmuştum.
30 Ve öyle oldu ki Rab Tanrı bana: ABaşka levhalar hazırla ve bunlara
gözümde iyi sayılan, halkına yararlı olacak birçok şey yazacaksın@ dedi.
31 Bu nedenle, ben Nefi, Rab'bin
emirlerine uymak için gidip bu levhaları hazırladım ve üzerlerine bu şeyleri
yazdım.
32 Ve bunlara Tanrı'nın hoşuna
gidecek şeyleri yazdım. Ve halkım Tanrı'dan gelen şeylerden hoşnutsa, bu
levhalara yazdıklarımdan da hoşnut olacaktır.
33 Ve eğer halkım, kendi tarihleri
ile ilgili ayrıntıları öğrenmek isterse, bunu hazırladığım diğer levhalarda
aramalıdır.
34 Ve aradan kırk yıl geçtiğini
söylemekle yetiniyorum; ve daha şimdiden kardeşlerimizle savaşlara ve
çatışmalara girdik.
Yakup, Yahudi tarihini anlatır:
Yahudiler’in Babil'deki tutsaklığını ve geri dönüşlerini, İsrail'in Kutsalı'nın
hizmetini ve çarmıha gerilişini, Yahudi olmayan ulusların yardımlarını ve
Yahudiler'in Mesih'e inandıkları son günlerde eski durumlarına nasıl
getirileceklerini anlatır. m.ö.
tahminen 559--545 yılları.
Nefİ'nİn kardeşi Yakup'un, Nefi halkına
söylediği sözler:
2 İşte sevgili kardeşlerim, ben
Yakup, Tanrı tarafından çağrıldım ve O'nun kutsal düzenine göre atandım; ve bir
kral veya koruyucu olarak gördüğünüz ve güvenliğiniz için ona güvendiğiniz
kardeşim Nefi tarafından kutsandım; işte, bildiğiniz gibi size birçok konuda
konuştum.
3 Dileğim ruhunuzun huzur içinde
olmasıdır, bu nedenle size yeniden konuşacağım. Evet, sizler için kaygım büyük;
ve bunun hep böyle olduğunu siz de biliyorsunuz. Çünkü sizleri tüm gayretimle
teşvik etmeye çalıştım ve sizlere babamın sözlerini öğrettim; ve sizlere
dünyanın yaratılışından beri yazılmış her konuda konuştum.
4 Ve şimdi işte, sizlere olanlardan
ve olacaklardan söz etmek istiyorum; bu nedenle size İşaya'nın sözlerini
okuyacağım. Ve bunlar kardeşimin sizlere konuşmamı istediği sözlerdir. Ve
bunları sizin iyiliğiniz için, Tanrınızın adını öğrenesiniz ve O’nu yüceltesiniz
diye söylüyorum.
5 Ve şimdi sizlere okuyacaklarım
İşaya'nın bütün İsrail Evi hakkında söyledikleridir; dolayısıyla bunlar sizlerle
kıyaslanabilir; çünkü sizler İsrail Evi'ndensiniz. Ve siz İsrail Evi'nden
olduğunuz için İşaya tarafından söylenen birçok şey sizlerle kıyaslanabilir.
6 Ve şimdi onun konuştuğu sözler
şunlardır: Rab Tanrı şöyle diyor: Elimi Yahudi olmayan uluslara doğru
kaldıracağım ve onlara sancağımı açacağım; ve senin oğullarını kucaklarında
getirecekler ve senin kızlarını sırtlarında taşıyacaklar.
7 Ve krallar, sana lala ve
kraliçeleri sana dadı olacaklar; yere kapanıp ayaklarının tozunu yalayacaklar;
ve sen bileceksin ki Rab benim; çünkü beni bekleyenler utandırılmayacaklar.
8 Ve şimdi, ben Yakup bu sözler
üzerinde biraz durmak istiyorum. Çünkü işte Rab geldiğimiz yer olan
Yeruşalem'dekilerin öldürüldüğünü ve tutsak olarak götürüldüğünü bana gösterdi.
9 Buna rağmen Rab, bana onların
tekrar geri döneceğini gösterdi. Ve ayrıca bana İsrail'in Kutsalı Rab Tanrı'nın
kendisini onlara bedende göstereceğini de gösterdi; ve bunları bana söyleyen
meleğin dediklerine göre, İsrail'in Kutsalı kendisini gösterdikten sonra O'nu
kırbaçlayıp çarmıha gerecekler.
10 Ve onlar İsrail'in Kutsalı'na
karşı yüreklerini katılaştırıp inatçılık ettikten sonra, işte İsrail'in
Kutsalı'nın yargısı onların üzerine gelecek. Ve gün gelecek ki onlar acı
çekecek, cezalarını bulacaklar.
11 Bu nedenle meleğin dediği
şekilde, onlar oradan oraya sürüklendikten sonra, çoğu bedensel acı çekecek, ama
inananların duaları sayesinde yok olmalarına izin verilmeyecek; darmadağın
edilecekler, cezalandırılacaklar ve nefret edilecekler; yine de Rab onlara
merhamet gösterecek; Kurtarıcılarının kim olduğunu öğrendikten sonra, mirasları
olan ülkelerde yeniden bir araya toplanacaklar.
12 Ve peygamberin yazıp sözünü
ettiği Yahudi olmayan uluslara ne mutlu; çünkü işte olur da onlar tövbe edip
Sion'a karşı savaşmazlar ve o büyük ve iğrenç kiliseyle birleşmezlerse,
kurtulacaklardır; çünkü Rab Tanrı çocuklarıyla yaptığı antlaşmaları yerine
getirecektir; ve peygamberin bu şeyleri yazmasının nedeni budur.
13 Bu nedenledir ki Sion'a ve
Rab'bin antlaşmalı halkına karşı savaşanlar, onların ayaklarının tozunu
yalayacaklar; ve Rab'bin halkı utandırılmayacaktır. Çünkü Rab'bin halkı O'nu
bekleyenlerdir; çünkü onlar hâlâ Mesih'in gelişini bekliyordur.
14 Ve işte, peygamberin dediklerine
göre Mesih onları kurtarmak için ikinci kez elini uzatacak; dolayısıyla
kendisine inandıkları gün geldiğinde, onların düşmanlarını yok ederek büyük bir
zafer ve güçle kendisini onlara gösterecek ve kendisine inananlardan hiçbirini
yok etmeyecek.
15 Ve O'na inanmayanlarsa ateşle ve
kasırgayla ve depremlerle ve cinayetlerle ve salgın hastalıklarla ve kıtlıklarla
yok olup gidecekler. Ve onlar Rab'bin Tanrı olduğunu ve İsrail'in Kutsalı
olduğunu bilecekler.
16 Çünkü güçlünün elinden çapul
malı alınacak mı, ya da yasalara göre tutsak alınanlar serbest bırakılacak mı?
17 Fakat Rab şöyle diyor: Hatta
güçlünün tutsakları elinden alınacak ve korkunç adamın çapul malı kurtulacak;
çünkü Güçlü Tanrı antlaşma yaptığı halkını kurtaracak. Çünkü Rab şöyle diyor:
Seninle çekişenle ben çekişeceğim.
18 Ve sana eziyet edenlere kendi
etlerini yedireceğim ve tatlı şarap ile olduğu gibi kendi kanlarıyla sarhoş
olacaklar; ve bütün insanlık bilecek ki Ben Rab, senin Kurtarıcın ve seni Fidye
ile Kurtaran'ım, Yakup'un Güçlüsü benim.
İşaya, Mesih'ten söz eder‑‑‑Mesih
alimlerin diliyle konuşacak‑‑‑Kendisine vuranlara sırtını dönecek---O yenilgiye
uğramayacak‑‑‑İşaya 50 ile karşılaştırın. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Evet, çünkü Rab şöyle diyor: Senden
ayrıldım mı, yoksa seni sonsuza dek bir kenara mı attım? Çünkü Rab şöyle diyor:
Annenizin boşanma kağıdı nerede? Seni kime verdim ya da seni alacaklılarımdan
hangisine sattım? Evet, kime sattım seni? İşte kötülükleriniz yüzünden kendi
kendinizi sattınız ve yasalarımı çiğnediğiniz için anneniz salıverildi.
2 Ben geldiğim zaman niçin
kimsecikler yoktu; çağırdığım zaman, evet, cevap veren yoktu. Ey İsrail Evi,
elim fidye ile kurtaramayacak kadar kısaldı mı? Ya da sizleri özgür bırakmak
için bende güç mü yok? İşte azarladığımda, denizi ben kuruturum; onların
ırmaklarını çöl ederim ve sular kuruduğu için balıklar kokar ve susuzluktan
ölürler.
3 Göklere siyahlar giydiririm ve
onların örtüsünü çul ederim.
4 Rab Tanrı, yeri geldiği zaman
sana nasıl konuşmam gerektiğini bileyim diye bana alimlerin dilini verdi, ey
İsrail Evi! Yorgun düştüğünde her sabah seni uyandıran O'dur. Alimler gibi
işitmem için kulağımı O açar.
5 Rab Tanrı kulağımı açtı ve ben
asi olmadım; ne de sırt çevirdim.
6 Kamçılayana sırtımı, sakal
yolanlara yanaklarımı verdim. Yüzümü utanç ve tükürükten gizlemedim.
7 Çünkü Rab Tanrı bana yardım
edecek, bu yüzden yenik düşmeyeceğim. Bu yüzden yüzümü çakmak taşı gibi ettim ve
bilirim ki utandırılmayacağım.
8 Ve Rab yakındır ve beni haklı
çıkaracaktır. Kim bana karşı koyabilir? Birlikte duralım. Düşmanım kimdir? Bana
yaklaşsın ve ona ağzımın gücüyle vuracağım.
9 Çünkü Rab Tanrı bana yardım
edecek. Ve beni suçlayanların hepsi, işte, giysi gibi eskiyecek ve güveler
onları yiyip bitirecek.
10 İçinizden Rab'den korkan,
hizmetkârının sesini dinleyen kim var? Kim ışıksız karanlıkta yürür?
11 İşte ateş tutuşturan,
kıvılcımlarla kuşanan sizler, hepiniz, ateşinizin alevi içinde ve
tutuşturduğunuz kıvılcımlar arasında yürüyün. Elimden alacağınız şudur: Üzüntü
içinde yatacaksınız.
Son günlerde Rab Sion'u teselli
edecek ve İsrail'i bir araya toplayacak---Fidye ile kurtulanlar büyük sevinç
içinde Sion'a gelecek‑‑‑İşaya 51 ve 52:1‑2 ile karşılaştırın.
m.ö.
tahminen 559--545 yılları.
Doğruluğun ardınca gidenler, bana kulak
verin. Yontulup alındığınız kayaya ve kazılıp çıkarıldığınız taş ocağı çukuruna
bakın.
2 Atanız İbrahim'e ve sizi doğuran
Sara'ya bakın; çünkü yalnız onu çağırdım ve kendisini kutsadım.
3 Çünkü Rab Sion'u teselli edecek;
bütün harabelerini teselli edecek ve onun yabanını Aden ve çölünü ise Rab'bin
bahçesi gibi yapacak. Orada sevinç ve mutluluk, şükran ve melodi sesi bulunacak.
4 Beni dinleyin ey halkım ve ey
ulusum bana kulak verin! Çünkü benden bir yasa çıkacak ve adaletimi halklara
ışık yapacağım.
5 Adaletim yakındır; kurtarışım
meydana çıktı ve kolum halkları yargılayacak. Adalar beni bekleyecek ve koluma
güvenecekler.
6 Gözlerinizi göklere kaldırın ve
aşağıya yere bakın; çünkü gökler duman gibi gözden kaybolacak ve yer giysi gibi
eskiyecek; ve orada yaşayanlar da aynı şekilde ölecekler. Ama benim kurtarışım
sonsuz olacak ve adaletim ortadan kalkmayacak.
7 Ey sizler, doğruluğu bilenler,
yüreklerine yasamı yazdığım halk bana kulak verin; insanların hakaretinden
korkmayın ve onların sövmelerinden yılmayın.
8 Çünkü güveler onları giysi gibi
yiyip bitirecek ve kurtlar onları yün yer gibi yiyecek. Ama benim adaletim
sonsuz olacak ve kurtarışım kuşaktan kuşağa sürüp gidecek.
9 Ey Rab'bin kolu uyan, uyan,
kudretle kuşan; geçmiş günlerde olduğu gibi uyan! Rahab'ı parçalayıp ejderhayı
yaralayan sen değil misin?
10 Denizi, çok derin suları
kurutan, fidye ile kurtulanlar geçsin diye denizin derin yerlerini yol yapan sen
değil misin?
11 Bu yüzden Rab'bin kurtardıkları
dönecekler ve ezgiler söyleyerek Sion'a gelecekler; ve başları üzerinde sonsuz
sevinç ve kutsallık olacak; ve mutluluk ve sevinç bulacaklar; acı ve üzüntü ise
kaçıp gidecek.
12 Ben O'yum; evet, sizi teselli
eden benim. İşte, sen kimsin ki ölecek insandan ve ot gibi olacak adamın
oğlundan korkuyorsun?
13 Ve gökleri yayan ve dünyanın
temellerini atan, seni yaratan Rab'bi unuttun! Ve sanki öldürmeye hazırlanan
zorbanın öfkesinden bütün gün durmadan korkuyorsun! Ve hani zalimin öfkesi
nerede?
14 Sürgündeki tutsak çabuk
çözülecek ve çukurda ölmeyecek; ekmeksiz de kalmayacak.
15 Fakat dalgaları gürleten Tanrın
Rab benim; adım Orduların Rabbi'dir.
16 Ve gökleri dikmek, dünyanın
temellerini atmak ve Sion'a: Aİşte, halkım sensin@ demek için sözlerimi senin ağzına koydum ve elimin gölgesiyle seni
örttüm.
17 Uyan, uyan, ey Yeruşalem, ayağa
kalk, sen ki Rab'bin gazap bardağını onun elinden içtin---Sersemlik bardağından
sıkıldıktan sonra kalan tortuyu içtin---
18 Ve doğurduğu bütün oğullardan
ona yol gösteren yok; büyüttüğü bütün oğullardan onun elini tutan yok.
19 Bu iki oğul sana geldi, sana kim
acıyacak---harabelerine ve yıkımına ve kıtlığa ve kılıca---ve seni kiminle
teselli edeceğim?
20 Bu ikisi dışında oğulların düşüp
bayıldılar; ağa düşmüş geyik gibi, bütün sokak başlarında yatıyorlar; Rab'bin
gazabı ile, Tanrı'nın azarlaması ile dolmuşlar.
21 Bu yüzden, şimdi iyi dinle. Sen
ki sıkıntılısın ve sarhoşsun, ama şaraptan değil.
22 Rab'bin ve halkının davasını
savunan Tanrın Rab şöyle diyor: İşte, sersemlik bardağını, gazabımın bardağı
içindeki tortuyu senin elinden aldım; artık bir daha onu içmeyeceksin.
23 Fakat onu seni sıkıştıranların
eline vereceğim; onlar ki senin canına: AEğil de geçelim@ dediler; ve sen de bedenini toprak
gibi ve sokak gibi yoldan geçenlerin ayağı altına koydun.
24 Uyan, uyan, ey Sion, kuvvetini
giy; ey Yeruşalem, kutsal şehir, güzel giysilerini giy; çünkü sünnetsizler ve
kirli insanlar artık sana girmeyecek.
25 Üzerindeki tozu silk; kalk,
otur, ey Yeruşalem; boynundaki bağdan kendini çöz, ey Sion'un tutsak kızı!
Yahudiler mirasları olan
topraklarda toplanacak‑‑‑Kefaret insanı Düşüş'ten fidye ödeyerek
kurtarır‑‑‑Ölülerin bedenleri mezarlardan çıkacak ve ruhları da cehennemden ve
Dinlenme Yeri’nden gelecek---Yargılanacaklar‑‑‑Kefaret insanı ölümden,
cehennemden, şeytandan ve sonsuz işkenceden kurtarır‑‑‑Doğrular Tanrı'nın
Krallığı'nda kurtuluşa erecek‑‑‑Günahların cezaları açıklanır‑‑‑İsrail'in
Kutsalı kapının bekçisidir. m.ö.
tahminen 559--545 yılları.
Ve şimdi sevgili kardeşlerim, bu
sözleri sizlere Rab'bin bütün İsrail Evi ile yaptığı antlaşmaları bilmeniz için
okudum.
2 Öyle ki O, başlangıçtan beri
kutsal peygamberlerin ağzıyla Yahudiler'e konuşmuştur ve onlarla kuşaktan
kuşağa, Tanrı'nın gerçek Kilisesi'ne ve sürüsüne geri getirilmelerinin zamanı
gelinceye kadar konuşacaktır; işte o zaman yurtlarında, mirasları olan
topraklarda bir araya gelecekler ve onlara vaadedilmiş olan bütün topraklara
yerleşecekler.
3 İşte, sevgili kardeşlerim, Rab
Tanrı'nın çocuklarınıza bağışlayacağı nimetlere sevinesiniz ve başlarınızı
sonsuza dek dik tutasınız diye bu şeyleri size söylüyorum.
4 Çünkü içinizden birçok kişinin
ileride neler olacağını bilmek için çok araştırdığını biliyorum; bu nedenle
bedenimizin eriyip tükeneceğini ve öleceğini bildiğinizi de biliyorum; buna
rağmen, bedenimizdeyken Tanrı'yı göreceğiz.
5 Evet, O'nun geldiğimiz yer olan
Yeruşalem'dekilere kendisini bedende göstereceğini bildiğinizi biliyorum; çünkü
bunun onların arasında olması gereklidir; çünkü Yüce Yaratıcı’nın insanlara
bedende boyun eğmesi ve bütün insanlık için ölmesi gerekmektedir; öyle ki bütün
insanlar O'na boyun eğebilsinler.
6 Çünkü Yüce Yaratıcı’nın merhamet
dolu planının yerine gelebilmesi için bütün insanlığa ölüm nasıl gelmişse,
zorunlu olarak da bir diriliş gücünün var olması gerekmekte ve düşüş dolayısıyla
da diriliş insana gelmelidir; ve yasa çiğnendiği için düşüş meydana gelmiştir ve
insan düştüğü için Rab'bin huzurundan mahrum kalmıştır.
7 Bu yüzden sınırsız bir kefarete
gerek vardır; sınırsız bir kefaret olmasaydı, bu çürüme çürümezliğe dönüşemezdi.
Bu nedenle insanın üzerine gelen ilk yargının sonsuza dek sürmesi gerekirdi. Ve
eğer bu öyle olsaydı, o zaman bu bedenin ölüp çürümesi ve bir daha dirilmemek
üzere parçalanıp toprak anaya karışması gerekirdi.
8 Ah, Tanrı'nın bilgeliği,
merhameti ve lütfu! Çünkü işte, eğer beden yeniden dirilmeseydi, ruhlarımız
Sonsuz Tanrı'nın huzurundan düşerek şeytan haline gelen ve bir daha
yükselemeyecek olan o meleğin kölesi olurdu.
9 Ve ruhlarımız ona benzerdi ve biz
de şeytan olurduk; şeytanın melekleri olup Tanrı'nın huzurundan kovulurduk ve
yalanların babası ile tıpkı kendisi gibi sefalet içinde kalırdık; evet, ilk anne
ve babamızı aldatan, neredeyse nur meleği kılığına bürünerek insançocuklarını
gizli cinayet çeteleri kurmaya ve her türlü karanlık işler çevirmeye kışkırtan o
varlık gibi olurduk.
10 Ah, bu korkunç canavarın
pençesinden kaçıp kurtulmamız için bize bir yol hazırlayan Tanrımızın iyiliği ne
yücedir; evet, o canavar ölüm ve cehennemdir ki, ben buna hem bedenin ölümü hem
de ruhun ölümü diyorum.
11 Ve İsrail'in Kutsalı Tanrımızın
hazırladığı kurtuluş yolu sayesinde, sözünü ettiğim bu geçici ölüm, kendi
ölülerini özgür kılacaktır ki bu ölüm mezardır.
12 Ve sözünü ettiğim ruhsal ölüm
olan bu ölüm de kendi ölülerini özgür bırakacaktır; bu ruhsal ölüm cehennemdir;
dolayısıyla ölüm de, cehennem de ölülerini özgür bırakmak zorundadır; ve
cehennem kendi tutsak ruhlarını ve mezar kendi tutsak bedenlerini özgür bırakmak
zorundadır; ve insanların bedenleriyle ruhları yeniden birleşecektir; ve bu,
İsrail'in Kutsalı'nın diriliş gücüyle olacaktır.
13 Ah, Tanrımızın planı ne yücedir!
Çünkü öte yandan Tanrı'nın Dinlenme Yeri doğruların ruhlarını, mezar da
doğruların bedenlerini özgür bırakmak zorundadır; ve ruhla beden yeniden
birleşir ve bütün insanlar çürümez ve ölümsüz olurlar; ve onlar biz bedende
yaşayanlar gibi mükemmel bilgi sahibi diri canlardır; bizim bilgimiz ise
ölümsüzleştiğimiz zaman mükemmel olacaktır.
14 Bu nedenle işlediğimiz her
suçun, kirliliğimizin ve çıplaklığımızın tam bir bilgisine sahip olacağız; ve
doğrular, zevklerinin ve doğruluklarının kusursuz bir bilgisine sahip olacaklar
ve paklıkla, evet, hatta doğruluk kaftanıyla kuşatılacaklar.
15 Ve öyle olacak ki bütün insanlar
bu ilk ölümden yaşama geçip ölümsüz olduktan sonra, İsrail'in Kutsalı’nın yargı
kürsüsünün önüne çıkmaları gerekecek; ve o zaman sıra yargılanmaya gelecek; ve o
zaman Tanrı'nın kutsal yargısına göre yargılanacaklar.
16 Ve kesinlikle, Rab'bin yaşadığı
nasıl gerçekse, doğrular yine doğru ve kirliler yine kirli kalacaklar; çünkü
bunu söyleyen Rab Tanrı'dır ve bu O’nun hiç ölmeyecek olan ebedi sözüdür;
dolayısıyla kirli olanlar şeytan ile onun melekleridir; ve onlar kendileri için
hazırlanan sonsuz ateşe gideceklerdir; ve onların çekecekleri işkence, alevleri
sonsuza kadar yükselen, sonu asla olmayan bir ateş ve kükürt gölü gibidir.
17 Ah, Tanrımız ne yüce, ne adildir! Çünkü her sözünü yerine getirir ve söyledikleri O'nun ağzından çıkmıştır ve O'nun yasası yerine getirilmelidir.
18 Fakat işte doğrular, İsrail'in Kutsalı'nın azizleri, İsrail'in Kutsalı'na inanmış olanlar, dünyadaki çarmıhlara katlanıp bunun utancına aldırmayanlar, dünyanın kuruluşundan beri kendileri için hazırlanmış olan Tanrı'nın Krallığı'nı miras alacaklar ve sevinçleri sonsuza dek tam olacaktır.
19 Ah, Tanrımız, İsrail'in Kutsalı'nın merhameti ne yücedir! Çünkü O, azizlerini o korkunç şeytan canavarından ve ölümden ve cehennemden ve sonsuz işkence olan o ateş ve kükürt gölünden kurtarır.
20 Ah, Tanrımızın kutsallığı ne yücedir! Çünkü O her şeyi bilir ve O'nun bilmediği hiçbir şey yoktur.
21 Ve sesine kulak verirlerse, O bütün insanları kurtarabilmek için dünyaya gelir; çünkü işte bütün insanların acılarını, evet, Adem'in ailesinden gelen erkek, kadın ve çocuk, her canlı yaratılışın acılarını O çeker.
22 Ve O bu acıları, dirilişin bütün insanlara gelmesi ve herkesin büyük yargı gününde O'nun önünde durması için çeker.
23 Ve bütün insanlara tövbe etmelerini ve O'nun adıyla vaftiz olmalarını, İsrail'in Kutsalı'na tam bir inanç beslemelerini, yoksa Tanrı'nın Krallığı'nda kurtulamayacaklarını buyurur.
24 Ve tövbe etmez ve O'nun adına inanmaz ve O'nun adıyla vaftiz olmazlarsa ve sonuna kadar dayanmazlarsa lanetleneceklerdir; çünkü bunu Rab Tanrı, İsrail'in Kutsalı söyledi.
25 Bu nedenle O bir yasa verdi ve yasanın verilmediği yerde ceza da yoktur; ve ceza olmayan yerde mahkûmiyet olmaz; ve mahkûmiyet olmayan yerde İsrail'in Kutsalı'nın merhameti, kefaretten dolayı onlara sahip çıkar; çünkü O'nun gücüyle kurtulurlar.
26 Çünkü kefaret, yasanın verilmediği herkese karşı O'nun adaletinin gereklerini yerine getirir; böylece onlar, o korkunç canavardan, ölümden ve cehennemden ve şeytandan ve sonsuz işkence olan ateş ve kükürt gölünden kurtarılarak kendilerine yaşam soluğunu veren İsrail'in Kutsalı Tanrı'ya geri getirilirler.
27 Fakat kendisine yasa verilip, evet, bizim gibi Tanrı'nın bütün emirlerine sahipken bunları çiğneyip sınanma günlerini boşa harcayan kişinin vay haline! Çünkü onun durumu korkunçtur.
28 Ah, kötü olanın o kurnazca planı! Ah, insanın kendini beğenmişliği, çürüklüğü ve akılsızlığı! Okuyunca kendilerini akıllı sanırlar ve Tanrı'nın öğütlerine kulak vermezler; çünkü her şeyi bildiklerini sanarak Tanrı'nın emirlerini bir kenara atarlar; bu yüzden onların bilgeliği aptallıktır ve onlara faydası yoktur. Ve onlar mahvolacaklardır.
29 Ama eğitim görmek ancak Tanrı'nın öğütlerine kulak verilirse iyidir.
30 Fakat zenginlerin, dünya değerlerine göre zengin olanların vay haline! Çünkü zengin olduklarından yoksulları hor görürler ve yumuşak huylulara zulmederler; ve yürekleri hazinelerindedir; bu nedenle onların tanrısı kendi hazineleridir. Ve işte onların hazineleri de kendileriyle birlikte yok olup gidecektir.
31 Dinlemek istemeyen sağırların vay haline! Çünkü onlar mahvolacaklar.
32 Görmek istemeyen körlerin vay haline! Çünkü onlar da mahvolacaklar.
33 Yüreği sünnet olmayanların vay haline! Çünkü işledikleri kötülüklerin bilgisi kendilerini son günde cezalandıracak.
34 Vay yalancının haline! Çünkü o cehenneme atılacak.
35 Bile bile adam öldüren katilin vay haline! Çünkü o ölecek.
36 Cinsel ahlaksızlıklar işleyenlerin vay haline! Çünkü onlar cehenneme atılacaklar.
37 Evet, putlara tapanların vay haline! Çünkü bütün şeytanların şeytanı onlardan hoşlanacak.
38 Ve sonuçta, günahları içinde ölenlerin hepsinin vay haline! Çünkü onlar Tanrı'nın yanına dönüp O'nun yüzünü görecekler ve günahları içinde kalacaklar.
39 Ey sevgili kardeşlerim, Kutsal Tanrı'ya karşı suç işlemenin ve ayrıca kurnaz olanın ayartmalarına boyun eğmenin ne kadar korkunç olduğunu hatırlayın. Hatırlayın ki bedensel düşünmek ölüm demektir ve ruhsal düşünmekse sonsuz yaşamdır.
40 Ey sevgili kardeşlerim,
sözlerime kulak verin. İsrail'in Kutsalı’nın yüceliğini hatırlayın. Demeyin ki
sizlere karşı sert konuştum; çünkü böyle derseniz, gerçeğe sövüp saymış
olursunuz; çünkü ben Yaratıcınız’ın sözlerini söyledim. Biliyorum ki gerçeği
anlatan sözler bütün pisliklere karşı ağır gelir; ama doğrular bu sözlerden
korkmaz; çünkü onlar gerçeği severler ve sarsılmazlar.
41 Öyleyse sevgili kardeşlerim,
Rab'be, Kutsal Olan'a gelin. O'nun yollarının doğru olduğunu hatırlayın. İşte
insanın gideceği yol dardır, ama önünde dümdüz uzanır; ve kapıdaki bekçi
İsrail'in Kutsalı'dır; ve O orada hiçbir hizmetkâr kullanmaz; ve bu kapıdan
başka bir giriş yolu da yoktur; çünkü O aldatılamaz, çünkü O'nun adı Rab
Tanrı'dır.
42 Ve kapıyı her çalana kapıyı
açar; ve bilgileriyle ve akıllarıyla ve zenginlikleriyle böbürlenen bilgiçlere,
akıllılara ve zenginlere gelince, evet, Rab böylelerinden nefret eder; ve onlar
bu şeyleri bırakıp kendilerini Tanrı'nın önünde akılsız saymadıkça ve
alçakgönüllüğün derinliklerine inmedikçe, Rab onlara kapıyı açmayacaktır.
43 Ne var ki hikmetliler ve
akıllılar için hazırlanmış olanlar, evet, azizler için hazırlanmış olan o
mutluluk sonsuza dek onlardan saklanacaktır.
44 Ey sevgili kardeşlerim,
söylediklerimi hatırlayın. İşte giysilerimi çıkarıp önünüzde silkiyorum;
kurtuluşumun Tanrısına her şeyi araştıran gözüyle bana bakması için dua
ediyorum; bu nedenle, son günde herkes yaptığı işlere göre yargılandığında,
kötülüklerinizi ruhumdan silkip attığıma İsrail'in Tanrısı'nın tanık olduğunu,
O'nun önünde pırıl pırıl durduğumu ve sizlerin kanından temizlendiğimi
bileceksiniz.
45 Ey sevgili kardeşlerim,
günahlarınızdan dönün; sizleri sımsıkı bağlamak isteyenin zincirlerini
üzerinizden silkip atın; kurtuluşunuzun kayası olan o Tanrı'ya gelin.
46 Ruhlarınızı adaletin doğrulara
verileceği o görkemli güne, yargı gününe hazırlayın ki dehşet dolu bir korkuyla
büzülüp kalmayasınız; korkunç suçlarınızı kusursuz bir şekilde hatırladıktan
sonra şöyle haykırmak zorunda kalmayasınız: Ey her şeye gücü yeten Rab Tanrı,
senin yargıların kutsal, kutsaldır! Ama ben suçumu biliyorum. Senin yasanı
çiğnedim ve günahlarım bana aittir; ve şeytan beni eline geçirdi ki onun korkunç
sefaletine kurban oldum.
47 Fakat işte, bu korkunç
gerçekleri görmeniz için sizleri uyandırmam uygun mudur, kardeşlerim?
Düşünceleriniz temiz olsaydı, canınızı sıkar mıydım? Eğer günahtan arınmış
olsaydınız, gerçeğin açıklığına uygun olarak sizlere açık bir şekilde konuşur
muydum?
48 İşte, eğer kutsal olsaydınız,
size kutsallıktan konuşurdum; ama kutsal olmadığınız için ve bana bir öğretmen
gözüyle baktığınız için size günahın sonuçlarını mutlaka öğretmem gerekiyor.
49 İşte ruhum günahtan nefret eder
ve yüreğim doğrulukla sevinir; ve ben, Tanrımın kutsal adını öveceğim.
50 Gelin kardeşlerim, susayan
herkes sulara gelsin ve parası olmayan gelsin satın alsın ve yesin; evet, gelin,
parasız ve bedelsiz şarap ve süt alın.
51 Bu yüzden paranızı hiçbir değeri
olmayan şeylere harcamayın ve doyurucu olmayan şeyler için çalışmayın. Beni can
kulağıyla dinleyin ve söylediğim sözleri hatırlayın; ve İsrail'in Kutsalı'na
gelin ve bozulup çürümeyenle kendinize ziyafet çekin de ruhunuz bolluk içinde
sevinsin.
52 İşte sevgili kardeşlerim,
Tanrınızın sözlerini hatırlayın; gündüz O'na sürekli dua edin ve geceleri O'nun
kutsal adına şükredin. Bırakın yürekleriniz sevinçle dolsun.
53 Ve işte, Rab'bin antlaşmaları ne
kadar büyük ve insançocuklarına gösterdiği alçakgönüllülük ne kadar yücedir; ve
O, yüceliği, lütfu ve merhametinden ötürü, bize soyumuzun bedenen tam yok
olmayacağına, üstelik onları koruyacağına dair söz verdi; ve onlar gelecek
kuşaklarda İsrail Evi için filizlenecek adil bir dal olacak.
54 Ve şimdi sevgili kardeşlerim,
sizlerle daha çok konuşmak isterdim, ama sözlerimin geri kalan kısmını size
yarın bildireceğim. Amin.
Yahudiler Tanrı’larını çarmıha
gerecek‑‑‑O'na inanmaya başlayacakları zamana kadar darmadağın
edilecekler‑‑‑Amerika hiçbir kralın egemen olmadığı özgür bir ülke
olacak‑‑‑Tanrı ile barışın ve O'nun lütfu ile kurtuluşa kavuşun. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Ve şimdi sevgili kardeşlerim, ben
Yakup, sözünü etmiş olduğum bu doğru dal hakkında size yeniden konuşacağım.
2 Çünkü işte bize verilen sözler,
bedene göre verilen sözlerdir; bu nedenle, inançsızlıkları yüzünden
çocuklarımızın çoğunun bedenen yok olacağı bana gösterilmiş olsa da, Tanrı yine
de birçoğuna merhamet edecektir; ve onlara Fidye ile Kurtaranları’nın gerçek
bilgisini verecek kaynağa gelebilmeleri için çocuklarımız tekrar geri
getirilecektir.
3 Bu nedenle, sizlere söylediğim
gibi, Mesih'in---çünkü dün gece melek bana O'nun adının Mesih olacağını
söyledi---dünyadaki daha kötü insanların arasına, Yahudiler'in arasına gelmesi
gerekir; ve Yahudiler O'nu çarmıha gerecekler; çünkü Tanrımızın çarmıha
gerilmesi gerekmektedir ve dünyada Tanrısını çarmıha gerecek başka bir ulus
yoktur.
4 Çünkü bu güçlü mucizeler başka
uluslara gösterilseydi, onlar tövbe eder ve O'nu Tanrıları olarak bilirlerdi.
5 Fakat, işledikleri kötülükler ve
rahiplik kurnazlıkları yüzünden, Yeruşalem'dekiler O'nun çarmıha gerilmesi için
O'na karşı inat edecekler.
6 Bu nedenle, kötülükleri yüzünden
üzerlerine yıkım, kıtlık, salgın hastalık ve cinayetler gelecek; ve sağ kalanlar
bütün ulusların arasına dağıtılacaktır.
7 Fakat işte, Rab Tanrı şöyle
diyor: Benim Mesih olduğuma inandıkları gün geldiğinde, işte o zaman onların
atalarıyla yaptığım antlaşmaya göre bu dünyada mirasları olan topraklara bedenen
geri getirilecekler.
8 Ve öyle olacak ki onlar
dağıtıldıkları uzak yerlerden, denizdeki adalardan ve dünyanın dört bölgesinden
toplanacaklar ve onları mirasları olan topraklara götürecekleri için Yahudi
olmayan uluslar gözümde büyük değer kazanacak, diyor Tanrı.
9 Evet, Yahudi olmayan ulusların
kralları onlara lala ve kraliçeleri dadı olacaklar; bu nedenle Rab'bin Yahudi
olmayan uluslara verdiği sözler büyüktür; çünkü bunları Rab söylemiştir; ve kim
karşı çıkabilir?
10 Fakat işte Tanrı, "Bu ülke senin
mirasın olacak ve Yahudi olmayan uluslar bu ülkede bereketlenecek" dedi.
11 Ve bu ülke Yahudi olmayan
uluslar için bir özgürlük ülkesi olacak ve ülkede Yahudi olmayan uluslara
hükmedecek krallar olmayacak.
12 Ve bu ülkeyi bütün diğer
uluslara karşı güçlü kılacağım.
13 Ve Sion'a karşı kim savaşırsa
mahvolacak, diyor Tanrı.
14 Çünkü kim bana karşı kral
çıkarırsa mahvolacak; çünkü Ben, Göklerin Kralı Rab onların kralı olacağım ve
sözlerimi dinleyenlerin sonsuza dek ışığı olacağım.
15 Bu yüzden, insançocuklarıyla
yaptığım ve onlar bedenlerindeyken gerçekleştireceğime dair söz verdiğim
antlaşmalarımın yerine gelmesi için karanlık gizli işleri, cinayetleri ve
iğrençlikleri mutlaka ortadan kaldırmam gerekiyor.
16 Bu nedenle Sion'a karşı savaşan,
ister Yahudi olsun, ister olmasın, ister köle ister özgür, ister kadın ister
erkek olsun mahvolacak; çünkü onlar bütün dünyanın fahişesidir; çünkü benden
yana olmayan bana karşıdır diyor Tanrı.
17 Çünkü insançocuklarına
bedenlerindeyken gerçekleştireceğime dair verdiğim sözlerimi yerine
getireceğim---
18 Bu nedenle, sevgili kardeşlerim,
Tanrımız şöyle diyor: Soyuna Yahudi olmayan ulusların eliyle acı çektireceğim;
yine de Yahudi olmayan ulusların yüreklerini soyuna babalık etsinler diye
yumuşatacağım; dolayısıyla, Yahudi olmayan uluslar bereketlenecek ve İsrail
Evi'nden sayılacaklar.
19 Bu nedenle Tanrı bana şöyle
dedi: Bu ülkeyi soyuna ve soyundan sayılacak olanlara sonsuza dek miras olarak
adayacağım; çünkü bu ülke bütün diğer ülkelerden daha seçkin bir ülkedir; bu
yüzden orada yaşayan bütün insanların bana ibadet etmelerini istiyorum, diyor
Tanrı.
20 Ve şimdi, sevgili kardeşlerim,
madem ki merhametli Tanrımız bize bu şeyler hakkında bu kadar çok bilgi verdi,
O'nu hatırlayalım, günahlarımızı bir kenara bırakalım ve artık başımızı eğik
tutmayalım; çünkü bir kenara atılmadık; mirasımız olan topraklardan sürülüp
çıkarıldık, ama daha iyi bir ülkeye getirildik; çünkü Rab, denizin üzerinden
yolumuzu açtı; ve denizdeki adalardan birindeyiz.
21 Fakat Rab'bin denizdeki adalarda
yaşayanlara verdiği sözler büyüktür; dolayısıyla adalar denildiği için, bu
adadan başka adalar da olmalı; ve onlarda da kardeşlerimiz oturmaktadır.
22 Çünkü işte, Rab Tanrı kendi
zevki ve isteğine göre, zaman zaman İsrail Evi'nden bazılarını alıp uzaklara
götürdü. Ve şimdi işte, Rab kırılan dalların hepsini hatırlar; dolayısıyla bizi
de hatırlar.
23 Bu yüzden yüreğiniz sevinçle
dolsun ve hatırlayın ki kendi başınıza hareket etmekte---sonsuz ölüm yolunu ya
da sonsuz yaşam yolunu seçmekte---özgürsünüz.
24 Bu nedenle sevgili kardeşlerim,
şeytanın ve bedenin istekleriyle değil, Tanrı'nın isteğiyle barışın; ve
hatırlayın ki Tanrı ile barıştıktan sonra yalnızca O'nun lütfu sayesinde ve
lütfunun aracılığıyla kurtulabilirsiniz.
25 Bu nedenle, Tanrı sizleri
diriliş gücüyle ölümden ve kefaretin gücüyle de sonsuz ölümden kaldırsın; öyle
ki Tanrı'nın sonsuz krallığına kabul edilesiniz ve orada O’nu ilahi lütufla
övesiniz. Amin.
Yakup Kurtarıcısını görür‑‑‑Musa
Yasası Mesih'i simgeler ve O'nun geleceğini kanıtlar.
m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Ve şimdi Yakup konuştuğu zaman
halkıma daha çok şeyler söyledi, ama ben sadece bunları yazdırttım, çünkü
yazdıklarım bana yeterli geliyor.
2 Ve şimdi, ben Nefi, İşaya'nın
sözleri ruhumu sevindirdiği için, daha çok O'nun sözlerini yazacağım. Çünkü onun
sözlerini halkım ile karşılaştıracağım ve onları çocuklarımın hepsine
göndereceğim; çünkü İşaya, benim gördüğüm gibi Kurtarıcımı gerçekten görmüştür.
3 Ve benim gibi, kardeşim Yakup da
O'nu görmüştür; bu nedenle, sözlerimin doğruluğunu kanıtlamak için çocuklarıma
onların sözlerini göndereceğim. Bu nedenle Tanrı:
ASözlerimi üç kişinin ağzından çıkan
sözlerle doğrulayacağım@ demiştir. Oysa Tanrı daha da çok
tanık göndererek bütün sözlerini kanıtlar.
4 İşte ruhum Mesih'in geleceği
gerçeğini halkıma kanıtlamaktan büyük sevinç duyar; çünkü Musa Yasası bunun için
verildi; ve dünyanın başlangıcından beri Tanrı tarafından insana verilen her şey
Mesih'i simgelemektedir.
5 Ve ruhum aynı zamanda Rab'bin
atalarımızla yaptığı antlaşmalardan büyük sevinç duyar; evet, ruhum O'nun
lütfundan ve adaletinden ve gücünden ve ölümden kurtuluş için olan o yüce ve
sonsuz planına ilişkin merhametinden dolayı büyük sevinç duyar.
6 Ve ruhum, Mesih gelmeyecek
olursa, bütün insanların mahvolacağını halkıma kanıtlamaktan büyük sevinç duyar.
7 Çünkü Mesih yoksa, Tanrı da
yoktur; ve Tanrı yoksa biz de yokuz; çünkü bu durumda hiçbir şey yaratılamazdı.
Fakat bir Tanrı vardır ve O da Mesih'tir; ve O zamanı geldiğinde gelecektir.
8 Ve şimdi İşaya'nın sözlerinden
bazılarını yazacağım; bu sözleri halkımdan kimler görürse, yüreklerini yükseltip
bütün insanlık adına sevinsin. Şimdi okuyacaklarınız İşaya'nın sözleridir ve
onun sözlerini kendinizle ve bütün insanlarla karşılaştırabilirsiniz.
İşaya son günlerin tapınağını,
İsrail'in toplanışını ve bin yıllık adalet ve barış dönemini görür‑‑‑İkinci
Geliş'te gururlular ve kötüler alçaltılacaktır‑‑‑İşaya 2 ile karşılaştırınız. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Amots'un oğlu İşaya'nın sözü; Yahuda ve
Yeruşalem hakkında gördü.
2 Ve son günlerde öyle olacak ki
Rab Evi'nin dağı, dağların doruğunda kurulup tepelerden yukarı yükseleceği
zaman, bütün uluslar oraya akın edecek.
3 Ve birçok insan gidip şöyle
diyecek: Gelin ve Rab'bin dağına, Yakup'un Tanrısının evine çıkalım; ve O bize
kendi yollarını öğretecek ve O'nun patikalarında yürüyeceğiz; çünkü yasa
Sion'dan ve Rab'bin sözü Yeruşalem'den çıkacak.
4 Ve O, uluslar arasında hükmedecek
ve birçok halkı azarlayacak; ve onlar kılıçlarını saban demirleri ve
mızraklarını bağcı bıçakları yapacaklar; millet millete kılıç kaldırmayacak ve
artık savaş öğrenmeyecekler.
5 Ey Yakup Evi gelin de Rab'bin
ışığında yürüyelim; evet, gelin, çünkü hepiniz doğru yoldan çıkıp kendi kötü
yollarınıza sapmış gidiyorsunuz.
6 Ya Rab bu yüzden halkını, Yakup
Evi'ni bıraktın; çünkü onlar doğudan gelen şeylerle dolu, Filistinliler gibi
falcılara kulak veriyorlar ve yabancıların çocuklarıyla gönül eğlendiriyorlar.
7 Onların memleketi altın ve
gümüşle dolu ve hazinelerinin sonu yok; onların memleketleri atlarla da dolu ve
savaş arabalarının sonu yok.
8 Onların memleketi putlarla da
dolu; kendi parmakları ile yaptıklarına, ellerinin işlerine tapıyorlar.
9 Ve sıradan insan boyun eğmez ve
büyük adam kendisini alçaltmaz; bu yüzden, sen onu bağışlama.
10 Ey kötü insanlar, kayalara girin
ve toprakta gizlenin; çünkü Rab korkusu ve O'nun heybetinin yüceliği sizi
çarpacak.
11 Ve öyle olacak ki insanın gurur
dolu bakışları alçaltılacak ve gururu kırılacak; ve o gün yalnız Rab
yükseltilecek.
12 Çünkü Orduların Rabbi’nin günü
yakında bütün ulusların, evet, herkesin üzerine gelecek; evet, gururluların,
kendini üstün görenlerin ve kendisini yücelten herkesin üzerine gelecek; ve o
alçaltılacak.
13 Evet ve Rab'bin günü Lübnan'daki
bütün sedir ağaçlarının üzerine gelecek; çünkü onlar yükselmiş yüce ağaçlardır;
ve Başan'daki bütün meşe ağaçlarının üzerine gelecek.
14 Ve bütün yüksek dağların ve
tepelerin ve kendini büyük gören bütün ulusların ve her halkın üzerine gelecek.
15 Ve her yüksek kulenin ve her
sağlam surun üzerine gelecek.
16 Ve denizdeki bütün gemilerin
üzerine ve Tarşiş'teki bütün gemilerin üzerine ve göze hoş gelen her resmin
üzerine gelecek.
17 Ve insanın gururu kırılacak ve
kibri alçaltılacak; ve o gün yalnız Rab yükseltilecek.
18 Ve O, putların hepsini ortadan
kaldıracak.
19 Ve Rab dünyayı korkunç biçimde
sarsmak üzere doğrulduğu zaman, onlar kaya deliklerine ve toprağın inlerine
girecekler; çünkü Rab korkusu onların üzerine gelecek ve O'nun heybetinin
görkemi onları cezalandıracak.
20 O gün insan, tapınmak için
kendisine yaptığı gümüş putlarını ve altın putlarını köstebeklere ve yarasalara
atacak.
21 Rab dünyayı korkunç biçimde
sarsmak üzere doğrulduğu zaman, onlar kaya yarıklarına ve yalçın kayaların
tepesindeki kovuklara girecekler; çünkü Rab korkusu onların üzerine gelecek ve
O'nun görkeminin heybeti onları çarpacak.
22 Soluğu burun deliklerinde olan
insana bel bağlamayın; çünkü onun değeri nedir?
Yahuda ve Yeruşalem söz
dinlemedikleri için cezalandırılacak‑‑‑Rab, halkı için yakarır ve onları
yargılar‑‑‑Sion kızları maddiyata düşkün oldukları için lanetlenir ve işkenceye
uğratılır‑‑‑İşaya 3 ile karşılaştırın.
m.ö.
tahminen 559--545 yılları.
Çünkü işte Rab, Orduların Rabbi, desteği
ve değneği, hayata destek olan bütün ekmeği ve bütün suyu,
2 Yiğidi ve savaşçıyı, hakimi ve
peygamberi ve akıllıyı ve yaşlıyı;
3 Elli başıyı ve saygıdeğer adamı
ve öğütçüyü ve becerikli işçiyi ve marifetli hatibi Yeruşalem'den ve Yahuda'dan
kaldırıyor.
4 Ve çocukları onlara reis edeceğim
ve bebekler onları yönetecek.
5 Ve halk ezilecek; herkes
birbirini ve komşu komşuyu ezecek; çocuk ihtiyara karşı ve alçak adam onurluya
karşı saygısızca davranacak.
6 Bir adam babasının evinde
kardeşine: ASenin giysin var; bizi sen yönet ve
bu yıkıntının senin elinin altında kalmasına izin verme@ diyerek onu tutunca;
7 Adam o gün ant içerek şöyle
diyecek: Yarayı saran ben olmam; çünkü evimde ne ekmek ne de giyecek var; beni
halkın yöneticisi yapmayın.
8 Çünkü Yeruşalem yıkıldı ve Yahuda
düştü; çünkü Rab'bin görkemli gözlerini öfkelendirmek için onların dili ve
işleri O'na karşıdır.
9 Yüzlerinin görünüşü onlara karşı
tanıklık ediyor ve kendi günahlarının aynı Sodom'un gibi olduğunu söylüyorlar;
ve bunu gizleyemezler. Onların canlarının vay haline! Çünkü kötülüklerinin
karşılığını aldılar.
10 Doğrulara kendileri için her
şeyin iyi olacağını söyleyin; çünkü onlar yaptıkları işlerin ürününü alacaklar.
11 Kötülerin vay haline! Çünkü
onlar mahvolacaklar; çünkü elleriyle yaptıklarının karşılığını alacaklar.
12 Ve halkıma gelince, çocuklar
onlara zalimce davranıyor ve kadınlar onları yönetiyorlar. Ey halkım, sana yol
gösterenler seni saptırıyorlar ve yürüyeceğin yolu bozuyorlar.
13 Rab dava etmek için kalkıyor ve
halkı yargılamak için duruyor.
14 Rab, halkının yaşlıları ve
prensleri ile yargılamaya girecek; çünkü bağı yiyip bitirdiniz; ve yoksulların
soyulmuş malı evlerinizdedir.
15 Size ne oluyor da halkımı
paramparça edip yoksulların yüzünü eziyorsunuz? diyor Orduların Tanrısı Rab.
16 Rab ayrıca şunları da söyledi:
Mademki Sion kızları kibirlidir ve boyunlarını ileri uzatarak çılgınca
bakışlarla yürüyorlar ve yürürken kırıtarak gidiyorlar ve ayaklarının
halkalarını şıkırdatıyorlar;
17 Bu yüzden Rab, Sion kızlarının
başlarını yara kabuklarıyla vuracak ve Rab onların gizli yerlerini açacak.
18 O gün Rab onların çıngırdayan
takılarının güzelliğini ve filelerini ve hilâl şeklindeki gerdanlıklarını,
19 Zincirlerini ve bileziklerini ve
kaşkollarını,
20 Süslü başlıklarını ve bacak
süslerini ve alın kurdelelerini ve hoş koku şişelerini ve küpelerini;
21 Yüzüklerini ve burun
halkalarını;
22 Sık sık değiştirdikleri takım
elbiselerini ve örtülerini ve şallarını ve para keselerini;
23 Aynalarını ve ince ketenlerini
ve baş sargılarını ve peçelerini kaldırıp atacak.
24 Ve öyle olacak ki hoş kokunun
yerine pis koku ve bel kemerinin yerine ip ve güzel saç şeklinin yerine kellik
ve süslü elbiselerin yerine çuvaldan giysi; güzellik yerine dağlanma olacak.
25 Erkeklerin kılıçtan geçirilecek
ve yiğitlerin savaşta ölecekler.
26 Ve onun kapıları ah çekip yas
tutacaklar; ve o kimsesiz kalıp yerde oturacak.
Sion ve kızları bin yıllık günde
kurtulup paklanacak‑‑‑İşaya 4 ile karşılaştırınız.
m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Ve o gün, yedi kadın bir erkeği tutup
diyecekler: Kendi ekmeğimizi yiyeceğiz ve kendi elbiselerimizi giyeceğiz; yeter
ki senin adını taşıyalım; utancımızı bizden kaldır.
2 O gün Rab'bin dalı güzel ve
görkemli olacak; İsrail'in kaçıp kurtulanları için yerin meyvesi çok iyi ve
güzel olacak.
3 Ve öyle olacak ki Sion'da
bırakılanlara ve Yeruşalem'de kalanlara, Yeruşalem'de yaşayanlar arasında
yazılan herkese kutsal denilecek---
4 Rab, Sion kızlarının pisliğini
yıkayınca ve Yeruşalem'in ortasından onun kanını adalet ruhu ve yakma ruhu ile
temizleyince;
5 Ve Rab, Sion dağının her konutu
ve onun toplantıları üzerinde, gündüzleri bulut ve duman ve geceleri ise alevli
ateş parıltısı yaratacak; çünkü Sion'un bütün görkemi üzerinde savunma olacak.
6 Ve gündüzün sıcaktan gölge için
ve fırtınadan ve yağmurdan ise kaçıp sığınacak ve örtünecek bir yer bulmak için
bir çardak olacak.
Rab'bin bağı (İsrail) ıssız kalacak
ve halkı darmadağın olacak---İnançtan sapmış ve dağılmış durumdayken başlarına
felaketler gelecek‑‑‑Rab bir sancak açacak ve İsrail'i toplayacak‑‑‑İşaya 5 ile
karşılaştırın.
m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Ve o zaman çok sevdiğime, sevdiğimin
üzüm bağıyla ilgili bir türkü söyleyeceğim. Çok sevdiğimin verimli bir yamaçta
bir bağı var.
2 Ve o bağın etrafını çitle çevirip
taşlarını temizledi ve oraya seçme asmalar dikti; ve ortasına bir kule ve içine
de bir üzüm sıkacağı yaptı; ve üzüm versin diye bekledi, fakat yabani üzüm
verdi.
3 Ve şimdi, ey Yeruşalem'de
oturanlar ve Yahuda askerleri, rica ederim, benimle bağım arasında hüküm verin.
4 Bağımda yapılması gereken daha ne
yapılabilirdi de ben yapmadım? Üzüm versin diye beklerken niçin yabani üzüm
verdi?
5 Ve şimdi gidelim; bağıma ne
yapacağımı size anlatayım: Çitini sökeceğim ve onu yiyip bitirecekler; ve
duvarını yıkacağım ve onu ayak altında çiğneyecekler.
6 Ve onu harap edeceğim;
budanmayacak ve çapalanmayacak; ne var ki orada çalılarla dikenler bitecek;
üzerine yağmur yağdırmasınlar diye bulutlara da emredeceğim.
7 Çünkü Orduların Rabbi’nin bağı
İsrail Evi'dir ve O'nun hoşuna giden fidan Yahuda erleridir; ve O, adaleti
bekledi; ve işte zorbalık gördü; doğruluğu beklerken, fakat işte, feryat buldu.
8 Yer kalmayıncaya kadar evine ev
katanların vay haline! Öyle ki onlar memleketin ortasında yapayalnız
bırakılacaklar.
9 Orduların Rabbi kulağıma, gerçek
şu ki birçok ev ıssız kalacak ve büyük güzel şehirlerde oturan olmayacak dedi.
10 Evet, on dönüm bağ bir bat verecek ve bir homer tohum bir efa verecek.
11 İçki peşinden koşmak için sabahleyin erken kalkanların, geceleyin geç vakte kadar ve şarap onları alevlendirinceye kadar eğlenenlerin vay haline!
12 Ve ziyafetlerinde harp ve keman, tef ve zurna ve şarap var; fakat Rab'bin yaptıklarına dikkat etmiyorlar ve onun ellerinin işine bakmıyorlar.
13 Halkım bu yüzden, bilgileri kıt olduğu için tutsaklığa götürüldü ve itibarlı adamları kıtlığa düştüler; ve onların topluluğu susuzluktan kurudu.
14 Bu yüzden cehennem boğazını genişletti ve ağzını ölçüsüz açtı; ve onların görkemi ve kalabalıkları ve gürültüleri ve onların arasında sevinip coşan oraya inecek.
15 Ve sıradan insan aşağı indirilecek, güçlü adam alçaltılacak ve kibirlilerin gözleri alçaltılacak.
16 Fakat Orduların Rabbi adalet içinde yükselecek ve kutsal olan Tanrı doğruluk içinde kutsallaşacak.
17 O zaman kuzular eskisi gibi otlayacak ve zenginlerden kalan ıssız yerleri yabancılar yiyecekler.
18 Kötülüğü gurur ipleriyle ve günahı at arabasının urganıyla çekermiş gibi sürenlerin vay haline!
19 Onlar diyorlar: Acele etsin, işini çabuk yapsın da görelim; ve İsrail'in Kutsalı'nın öğüdü yaklaşıp gelsin ki, geldiğini bilelim!
20 Kötüye iyi ve iyiye kötü diyenlerin; karanlığı ışık yerine ve ışığı karanlık yerine koyanların; acıyı tatlı yerine ve tatlıyı acı yerine koyanların vay haline!
21 Kendi gözlerinde hikmetli olanların ve kendilerini zeki görenlerin vay haline!
22 Şarap içmekte yiğit olanların ve sert içkileri karıştırmakla güçlü olanların;
23 Rüşvet için kötüyü haklı çıkaranların ve haklı olanın hakkını elinden çekip alanların vay haline!
24 Bu yüzden ateşin anızı yiyip bitirdiği ve alevin kuru otu yakıp kül ettiği gibi, onların kökü de böyle çürüyecek ve onların çiçeği toz gibi havaya uçacak; çünkü Orduların Rabbi’nin yasasını kendilerinden attılar ve İsrail'in Kutsalı'nın sözünü hor gördüler.
25 Bu yüzden, Rab'bin öfkesi halkına karşı alevlendi ve elini onlara karşı uzatıp onları vurdu; ve tepeler sarsıldı ve onların leşleri sokakların ortasında parça parça edildi. Her şeye rağmen O'nun öfkesi dinmedi, fakat eli hâlâ uzanmış duruyor.
26 Ve uzaktaki milletler için bir sancak dikecek ve dünyanın bir ucundan onları çağırmak için ıslık çalacak; ve işte, acele edip hemen gelecekler; onların arasında yorulan ve tökezleyen olmayacak.
27 Kimse uyuklamayacak ve uyumayacak; ne bellerinin kemeri çözülecek, ne de çarıklarının bağları kopacak.
28 Okları sivri ve yayları ise hep kuruludur; ve atlarının tırnakları çakmak taşı ve arabalarının tekerlekleri kasırga sanılacak; kükremeleri aslanınki gibidir.
29 Genç aslanlar gibi kükreyecekler; evet, kükreyerek avı kapacaklar ve onu emin bir yere götürecekler; ve onu kimse kurtaramayacak.
30 Ve o gün onlara karşı denizin gürleyişi gibi kükreyecekler; ve karaya bakarlarsa, işte, karanlık ve sıkıntı var; ve göklerdeki ışıklar kararmıştır.
İşaya Rab'bi görür‑‑‑İşaya'nın günahları bağışlanır---Peygamberlik etmeye çağırılır‑‑‑İşaya Mesih'in öğretilerinin Yahudiler tarafından reddedileceğine dair peygamberlikte bulunur---Geri kalanlar dönecek‑‑‑İşaya 6 ile karşılaştırınız. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Kral Uzziya'nın öldüğü yıl, Rab'bi yüce ve yüksek bir taht üzerinde otururken gördüm ve giysisinin eteği tapınağı dolduruyordu.
2 Tahtın üzerinde seraflar duruyordu; her birinin altı kanadı vardı; ikisiyle yüzünü örtüyor ve ikisiyle ayaklarını örtüyordu; ve ikisiyle uçuyordu.
3 Ve biri diğerine haykırıp şöyle dedi: Orduların Rabbi kutsaldır, kutsaldır, kutsaldır; bütün dünya O'nun görkemiyle doludur.
4 Ve haykıranın sesinden kapı
eşikleri sarsıldı ve ev dumanla doldu.
5 O zaman şöyle dedim: Vay halime! Çünkü mahvoldum; çünkü dudakları kirli bir adamım ve dudakları kirli bir halkın içinde yaşıyorum; çünkü gözlerim Kralı, Orduların Rab'bini gördü.
6 Derken seraflardan biri bana doğru uçtu; elinde maşa ile sunaktan almış olduğu kızgın bir köz vardı.
7 Ve onunla ağzıma dokunup şöyle dedi: İşte dudakların buna değdi; ve kötülüklerin kaldırıldı ve günahlarından arındın.
8 Aynı zamanda Rab'bin sesini işittim: AKimi
göndereyim ve bizim için kim gidecek?@
diyordu. O zaman ben: Aİşte ben buradayım, beni gönder@ dedim.
9 Ve O şöyle dedi: Git ve bu halka
söyle: İyice dinleyin ve gözlerinizi iyice açın! Ama onlar anlamadılar, farkına
bile varmadılar.
10 Bu halkın yüreğine yağ koy,
kulaklarını ağırlaştır ve gözlerini kapa da gözleriyle görmesinler ve
kulaklarıyla işitmesinler ve yürekleriyle anlamasınlar ve dönüp şifa
bulmasınlar.
11 O zaman Rab'be: ANe zamana kadar ya Rab?@ dedim. Ve Rab: AŞehirler harap ve kimsesiz, evler insansız ve ülke tümüyle ıssız kalıncaya kadar@ dedi.
12 Ve Rab insanları buradan alıp uzaklara götürdü; çünkü memleketin ortasında çok boş bırakılmış yerler olacak.
13 Fakat onda biri kalsa bile, onlar geri dönseler de yaprak döktükleri zaman kütüğü kalan meşe ve çitlembik ağacı gibi yutulacaklardır; onun kütüğü kutsal soydur.
Efraim ve Suriye, Yahuda'ya karşı savaş açarlar‑‑‑Mesih bir bakireden dünyaya gelecek‑‑‑İşaya 7 ile karşılaştırınız. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Ve öyle oldu ki Uzziya'nın oğlu, Yotam'ın oğlu, Yahuda kralı Ahaz'ın günlerinde, Suriye kralı Retsin ile Remalya'nın oğlu İsrail kralı Pekah, Yeruşalem'e karşı savaşmaya çıktılar, fakat ona karşı verdikleri mücadeleyi kazanamadılar.
2 Ve Davut Evi'ne: ASuriye Efraim’le birleşti@ diye bildirildi. Ve rüzgar yüzünden ormandaki ağaçlar nasıl titrerse, onun yüreği ve halkının yüreği de öyle titredi.
3 O zaman Rab, İşaya'ya şöyle dedi: Yukarıdaki havuzun su yolu başında, çamaşırcı tarlası caddesinde Ahaz'ı karşılamak için, oğlun Şear-yaşub ile beraber şimdi çık.
4 Ve ona şöyle de: Dikkat et ve sakin ol; bu iki kuyruktan, bu dumanı tüten yarı yanmış iki odun parçasından, Retsin ile Suriye'nin ve Remalya'nın oğlunun kızgın öfkesinden korkma ve yüreğin bayılmasın.
5 Çünkü Suriye, Efraim ve Remalya'nın oğlu sana karşı suikast hazırladılar ve şöyle diyorlar:
6 Yahuda'ya karşı yürüyelim ve onu yıldıralım; ve oradan kendimize bir giriş yolu açalım ve onun başına bir kral oturtalım, evet, Tabeel'in oğlunu kral yapalım.
7 Rab Tanrı şöyle diyor: Kurdukları planlar suya düşecek ve hiçbiri de olmayacak.
8 Çünkü Suriye'nin başı Şam ve Şam'ın başı da Retsin'dir; ve altmış beş yıl içinde Efraim parçalanacak, bir halk olmaktan çıkacak.
9 Ve Efraim'in başı Samiriye ve Samiriye'nin başı ise Remalya'nın oğludur. Eğer inanmazsanız, kurulmanız kesinlikle mümkün olmayacak.
10 Bununla beraber Rab, Ahaz'a yine şöyle diyerek konuştu:
11 Tanrın Rab'den kendin için bir
işaret iste; ya derinlerde ya da yukarıda yükseklerde olsun, sen iste.
12 Fakat Ahaz: Aİstemem ve Rab'bi denemem@ dedi.
13 Ve o şöyle dedi: Ey Davut Evi,
şimdi dinleyin; insanları bıktırdığınız yetmiyormuş gibi, Tanrımı da bıktırmak
istiyorsunuz?
14 Bunun için, Rab kendisi size bir
işaret verecek; işte bir bakire gebe kalacak ve bir oğul dünyaya getirecek ve
onun adını İmmanuel koyacak.
15 Kötüyü reddedip iyiyi seçebilmek
için tereyağı ve bal yiyecek.
16 Çünkü çocuk kötüyü reddetmeyi ve
iyiyi seçmeyi öğrenmeden önce, iğrendiğin ülke her iki kralı tarafından da terk
edilecek.
17 Rab, senin üzerine, halkın
üzerine ve babanın evi üzerine günler getirecek; öyle günler ki Efraim,
Yahuda'dan ayrıldığı günden beri gelmemiştir---Asur kralını getirecek.
18 Ve öyle olacak ki o gün Rab,
Mısır'ın en uzak yerlerinde olan sineğe ve Asur ülkesinde olan arıya ıslık
çalacak.
19 Ve onlar gelecekler ve hepsi
ıssız vadilere ve kaya deliklerine ve bütün dikenlere ve bütün çalılara
konacaklar.
20 Aynı gün Rab kiralanmış bir
usturayla, ırmağın ötesindekilerle ve Asur Kralı’yla, başı ve ayakların
kıllarını tıraş edecek ve sakalı da kazıyacak.
21 Ve o gün öyle olacak ki bir adam
genç bir inekle iki koyun besleyecek.
22 Ve öyle olacak ki verecekleri
sütün bolluğundan tereyağı yiyecek; çünkü ülkede bırakılmış olan herkes tereyağı
ve bal yiyecek.
23 Ve o gün öyle olacak ki bin
gümüş değerinde bin asma fidanı olan her yer çalılık ve dikenlik olacak.
24 Erkekler oraya oklarla ve yayla
gelecek; çünkü bütün memleket çalılık ve dikenlik olacak.
25 Ve çapayla kazılacak olan her
tepede çalı ve diken korkusu olmayacak; fakat öküzlerin gönderilmesine ve
küçükbaş hayvanların ayakları altında kalmasına yarayacak.
Mesih bir sendeleme taşı ve bir
gücenme kayası olacak---Rab'bi arayın, fısıldayıp duran büyücüleri
değil‑‑‑Yolunuzu bulmak için yasaya ve tanıklığa dönün‑‑‑İşaya 8 ile
karşılaştırın.
m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Rab'bİn sözü bana ayrıca şöyle dedi:
Kendine büyük bir tomar al ve üzerine insan kalemi ile Maher‑şalal‑haş‑baz için,
diye yaz.
2 Ve kayıt tutmaları için yanıma
sadık şahitlerden, Rahip Uriya'yı ve Yeberekya'nın oğlu Zekarya'yı aldım.
3 Ve kadın peygamberin yanına
girdim; ve gebe kaldı ve bir oğul doğurdu. O zaman Rab bana: AAdını Maher‑şalal‑haş‑baz koy@ dedi.
4 Çünkü işte, bu çocuk, Şam'ın
zenginlikleri ve Samiriye'nin çapul malı Asur Kralı'nın önünden çekilip
alınmadan önce ABabacığım ve anneciğim@ diye bağırmasını öğrenmeyecek.
5 Rab bana yeniden şöyle diyerek
konuştu:
6 Mademki bu halk sessizce akan
Şiloah sularını istemediler ve Retsin ve Remalya'nın oğlu ile seviniyorlar;
7 Şimdi bu yüzden, işte, Rab
ırmağın güçlü ve bol sularını, hatta Asur Kralını ve onun bütün görkemini,
onların üzerine salıyor; ve o bütün yataklarından yükselecek ve bütün kıyıları
üzerine taşacak.
8 Ve Yahuda'nın içinden geçecek;
kabarıp taşacak; ve boynuna kadar varacak; ve gerilmiş kanatları senin ülkeni
boydan boya saracak, ey İmmanuel!
9 Ey halklar birleşseniz de
paramparça edileceksiniz; ve ey bütün uzak ülkelerden olanlar, kulak verin;
silahlarınızı kuşansanız da paramparça edileceksiniz; silahlarınızı kuşansanız
da paramparça edileceksiniz!
10 Aranızda öğütleşin, ama hepsi
boşa çıkacak; bir şey söyleseniz de olmayacak; çünkü Tanrı bizimledir.
11 Çünkü Rab, kuvvetli eli üzerimde
iken bana şunu söyledi ve bu halkın yolunda yürümememi bana öğretip şöyle dedi:
12 Bu halkın birlik dediği her şeye
siz birlik demeyin; onların korktuğundan korkmayın ve yılmayın.
13 Orduların Rabbi, takdis
edeceğiniz O'dur; ve korktuğunuz olsun ve yıldığınız O olsun.
14 Ve O bir sığınak olacak; fakat
İsrail'in iki evi için sendeleme taşı ve gücenme kayası ve Yeruşalem'de
oturanlar içinse bir kapan ve tuzak olacak.
15 Ve onların arasında çoğu
tökezleyecek ve düşüp parçalanacak ve tuzağa düşüp yakalanacaklar.
16 Öğrencilerimin arasında
tanıklığı bağla ve yasayı mühürle.
17 Ve Yakup Evi'nden yüzünü
gizleyen Rab'bi bekleyeceğim ve O'nun yolunu gözleyeceğim.
18 İşte ben ve Rab'bin bana verdiği
çocuklar, Sion Dağında oturan Orduların Rabbi tarafından verilen İsrail'deki
işaretler ve mucizeleriz.
19 Ve size: AFısıldayan ve mırıldayan medyumlara ve büyücülere danışın@ diye söyledikleri
zaman---yaşayanların ölülerden haber alması için bir halk kendi Tanrısına
danışmaz mı?
20 Yasaya ve tanıklığa danışın; ve
eğer bu söze göre konuşmuyorlarsa, bunun nedeni onların içinde ışık olmamasıdır.
21 Ve büyük zorluklar ve açlık
içinde yaşayıp gidecekler; ve öyle olacak ki aç kaldıkları zaman öfkelenecekler
ve krallarına ve Tanrı’larına lanet edip yukarı bakacaklar.
22 Ve yere bakacaklar ve işte
sıkıntı ve karanlık, acı bir iç karartısı görecekler ve karanlığa doğru
sürüklenecekler.
İşaya, Mesih'ten söz
eder‑‑‑Karanlık içindeki halk büyük bir ışık görecek‑‑‑Bizim için bir çocuk
doğacak---O, Barış Prensi olacak ve Davut'un tahtından yönetecek‑‑‑İşaya 9 ile
karşılaştırınız. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Ancak bu karartı onun çektiği acı kadar
olmayacak; önce Zebulun diyarını ve Naftali diyarını hafifçe üzdü ve sonra da
Kızıldeniz yönünde, Erden ötesinde olan milletlerin Galilesini daha sert bir
şekilde üzdü.
2 Karanlıkta yürüyen halk büyük bir
ışık gördü; ölüm gölgesi diyarında oturanların üzerine ışık parladı.
3 Milleti çoğalttın ve sevinci
arttırdın; hasat zamanında olan sevinç nasılsa, ganimet paylaştıkları zaman
sevinen adamlar gibi, senin önünde öyle seviniyorlar.
4 Çünkü ona yük olan boyunduruğunu
ve sırtındaki değneği, ona haksızlık edenin sopasını kırdın.
5 Çünkü her savaşta uğultudan
savaşçının aklı karışır ve giysileri kana bulanır; ama bu savaş, alevler içinde
ateşin yakıtıyla olacak.
6 Çünkü bize bir çocuk doğdu, bize
bir oğul verildi; ve yönetim O'nun omuzlarında olacak ve O'nun adı: Harika,
Danışman, Güçlü Tanrı, Sonsuz Baba, Barış Prensi olacak.
7 Davut'un tahtı üzerinde ve
krallığı üzerinde, bundan böyle sonsuza kadar yargı ve adaletle onun krallığını
kurmak ve düzene koymak için yönetimin ve barışın artmasının sonu yoktur.
Orduların Rabbi’nin gayreti bunu yapacak.
8 Rab, Yakup'a sözünü gönderdi ve
sözü İsrail'in üzerine indi.
9 Ve bütün halk bilecek, hatta
yüreklerindeki gurur ve katılıkla şunları söyleyen Efraim ve Samiriye'de
oturanlar bile:
10 Tuğlalar düştü, ama yontulmuş
taşlarla yapacağız; firavun incirleri kesildi, ama onların yerine sedir ağaçları
dikeceğiz.
11 Bu yüzden Rab, Retsin'in
hasımlarını ona karşı kaldıracak ve onun düşmanlarını birleştirecek.
12 Önden Suriyelileri ve arkadan da
Filistinlileri ayaklandıracak; ve onlar da ağızlarını açıp İsrail'i yutacaklar.
Her şeye rağmen O'nun öfkesi dinmedi, ama eli hâlâ uzanmış duruyor.
13 Çünkü halk kendisine vurana
dönmüyor ve Orduların Rab'bini aramıyor.
14 Bu yüzden Rab, İsrail'den başı
ve kuyruğu, dalı ve sazı bir günde kesip atacak.
15 Yaşlı, baş odur ve yalan öğreten
peygamber, kuyruk odur.
16 Çünkü bu halkın liderleri onları
saptırıyorlar ve onlar tarafından yol gösterilenler yok olup gidiyor.
17 Bu yüzden Rab onların
delikanlıları ile sevinmeyecek ve onların öksüzlerine ve dullarına acımayacak;
çünkü onların hepsi ikiyüzlü ve kötülük işleyenlerdir; ve her ağız aptalca
konuşuyor. Her şeye rağmen, O'nun öfkesi dinmedi, ama eli hâlâ uzanmış duruyor.
18 Çünkü kötülük ateş gibi yakar;
çalıları ve dikenleri yiyip bitirecek ve ormanın sık çalılıklarını tutuşturacak;
ve onlar dumanın tüttüğü gibi uçup gidecekler.
19 Orduların Rabbi’nin öfkesi
yüzünden ülke karanlığa boğuldu; ve insanlar sanki ateşin yakıtı olacak; kimse
kardeşini kurtarmayacak.
20 Ve biri sağ tarafta kapacak ve
aç kalacak; ve sol tarafta yiyecek ve doymayacaklar; herkes kendi kolunun etini
yiyecek.
21 Manasse Efraim'i ve Efraim
Manasse'yi yiyecek; onlar Yahuda'ya karşı birlik olacaklar. Her şeye rağmen
O'nun öfkesi dinmedi, ama eli hâlâ uzanmış duruyor.
Asur'un yok edilişi İkinci Geliş'te
kötülerin yok edilişini simgeler‑‑‑Rab yeniden geldiğinde pek az insan sağ
kalacak‑‑‑Yakup'un halkından geri kalanlar o gün geri dönecekler‑‑‑İşaya 10 ile
karşılaştırın. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Dulları ağlarına düşürmek ve yetim hakkı
yemek için, fakirlere adaleti esirgemek ve halkımdan yoksul olanların hakkını
ellerinden almak için;
2 Haksız yasalar çıkaranların ve
buyurdukları zalimlikleri yazanların vay haline!
3 Ve yoklama gününde ve uzaktan
gelecek yıkımda ne yapacaksınız? Yardım bulmak için kime kaçacaksınız? Ve
şanınızı şöhretinizi nereye bırakacaksınız?
4 Ben olmadan onlar esirlerin
arasında iki büklüm olacaklar ve ölenlerin altında kalacaklar. Her şeye rağmen
O'nun öfkesi dinmedi, ama eli hâlâ uzanmış duruyor.
5 Ey Asurlu, öfkemin değneği! Ve
ellerindeki sopa onların öfkesidir.
6 Onu ikiyüzlü bir millete karşı
göndereceğim ve ganimeti toplasın ve avı yakalasın diye ve onları sokakların
çamuru gibi çiğnesin diye, öfkelendiğim halka karşı ona emredeceğim.
7 Gerçi o böyle düşünmez ve onun
yüreğinden böyle bir şey geçmez; ancak yüreğinden yıkmak ve birçok milleti kesip
atmak geçer.
8 Çünkü o şöyle dedi: Prenslerimin
hepsi kral değil mi?
9 Kalno Karkemiş gibi değil mi?
Hamat Arpad gibi değil mi? Samiriye Şam gibi değil mi?
10 Oyma putları Yeruşalem'in ve
Samiriye’ninkinden daha iyi olan putların krallıklarını elim nasıl kurduysa;
11 Samiriye'ye ve onun putlarına ne
yaptıysam, aynısını Yeruşalem'e ve onun putlarına da yapmaz mıyım?
12 Bu nedenle öyle olacak ki Rab,
Sion Dağı'nda ve Yeruşalem'de bütün işini bitirdikten sonra, Asur Kralı'nın
gururlu yüreğinin meyvesini ve kibirli bakışlarının şanını cezalandıracağım.
13 Çünkü o şöyle dedi: Bu şeyleri
elimin gücüyle ve hikmetimle yaptım; çünkü anlayışım var; ve halkların
sınırlarını değiştirdim ve hazinelerini soydum ve orada oturanları bir yiğit
gibi bozguna uğrattım.
14 Ve elim bir kuş yuvası bulur
gibi halkların zenginliklerini buldu; ve kalan yumurtaları toplar gibi, ben de
bütün dünyayı öyle topladım; ve kanadını kımıldatan veya ağzını açan veya
cıvıldayan olmadı.
15 Balta ile kesen adama karşı
balta övünür mü? Testereyi sallayan adama karşı testere büyüklük taslar mı?
Sanki değnek kendisini kaldıranlara karşı sallanıyormuş, sanki asa odun değilmiş
gibi kendisini havaya kaldırıyormuş!
16 Bu nedenle Rab, Orduların Rabbi,
onun semizleri arasına sıskalığı gönderecek ve onun görkemi altında ateş yakar
gibi, yangın çıkaracak.
17 Ve İsrail'in ışığı ateş ve onun
Kutsalı alev olacak; ve bir günde onun dikenlerini ve çalılarını yakıp kül
edecek.
18 Ve onun ormanının ve verimli
tarlasının görkemini, hem canı hem de bedeni yakıp kül edecek; ve onlar yere
yığılan bir sancaktar gibi yok olacak.
19 Ve ormanının artakalan ağaçları
az olacak; bir çocuk da onları yazabilir.
20 Ve o gün öyle olacak ki
İsrail'den geri kalanlar ve Yakup Evi'nin kaçıp kurtulanları artık bir daha
kendilerine vurana değil, ancak İsrail'in Kutsalı Rab'be hakikatle dayanacaklar.
21 Geri kalanlar, evet, hatta
Yakup'tan geri kalanlar bile Güçlü Tanrı'ya dönecekler.
22 Çünkü halkın İsrail, denizin
kumları gibi olsa da, yine de onlardan bir kalıntı geri dönecek; adaletle taşan
yıkım kararlaştı.
23 Çünkü Orduların Rab'bi Tanrı
kararlaştırdığı gibi bütün ülkeyi yıkıp yok edecek.
24 Bu yüzden Orduların Rab'bi Tanrı
şöyle diyor: Ey Sion'da oturan halkım, Asurlu'dan korkma; Mısırlı’nın yaptığı
gibi sana değnekle vuracak ve sana karşı sopasını kaldıracak.
25 Çünkü biraz daha zaman geçecek,
kızgınlık bitecek ve benim öfkem onların yok olmasıyla son bulacak.
26 Ve Oreb kayasındaki Midyan
katliamında olduğu gibi, Orduların Rabbi kırbacı ona karşı uyandıracak ve
asasını denizin üzerinde olduğu gibi, onu Mısır'ın üzerine kaldırdığı gibi
kaldıracak.
27 Ve o gün öyle olacak ki onun
yükü senin omuzlarından ve boyunduruğu senin boynundan kalkacak; ve yağla
meshedildiği için boyunduruk kırılacak.
28 Ayyat'a geldi, Migron'u geçti;
yükünü Mikmaş'ta bıraktı.
29 Geçitten geçtiler ve Geba'da
konakladılar; Rama'ya korku düştü; Saul'un Gibea'sı kaçtı.
30 Yüksek sesle bağır, ey Gallim
kızı! Sesini Laiş'e ulaştır, ey zavallı Anatot!
31 Madmena yerinde yok; Gebim'de
oturanlar kaçmak için toplanıyorlar.
32 Asurlu o gün yine Nob'da
kalacak; elini Sion kızının dağına, Yeruşalem tepesine doğru sallayacak.
33 İşte Rab, Orduların Rabbi
saldığı korkuyla dalları budayacak, uzun boylular kesilip devrilecek ve kibirli
olanlar alçaltılacak.
34 Ve ormanın sık çalılıklarını
demirle kesecek ve Lübnan, Güçlü Olan'ın eliyle düşecek.
Yesse'nin kütüğü (Mesih) doğrulukla
yargılayacak‑‑‑Bin yıllık dönemde Tanrı'nın bilgisi bütün dünyayı
kaplayacak---Rab bir sancak açıp İsrail'i toplayacak. İşaya 11 ile
karşılaştırın. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Ve Yesse'nin kütüğünden bir filiz
çıkacak ve kökünden bir dal büyüyecek.
2 Ve Rab'bin Ruhu, hikmet ve
anlayış ruhu, öğüt ve kuvvet ruhu, bilgi ve Rab korkusunun ruhu O’nun üzerinde
kalacak.
3 Ve Rab korkusuyla O'nun
anlayışını keskinleştirecek; ve gözlerinin gördüğüne göre yargılamayacak ve
kulaklarının işittiğine göre azarlamayacak.
4 Fakat fakirleri doğrulukla
yargılayacak ve dünyanın yumuşak başlıları için hakkıyla azarlayacak; ve dünyaya
ağzının değneğiyle vuracak ve kötüleri dudaklarının soluğu ile öldürecek.
5 Ve belinin kuşağı adalet ve
kalçasının kuşağı bağlılık olacak.
6 Kurt ayrıca kuzuyla beraber
oturacak ve leopar oğlakla yan yana yatacak; ve buzağı, genç aslan ve besili
sığır bir arada olacak ve onları küçük bir çocuk güdecek.
7 Ve inekle ayı otlanacak; onların
yavruları birlikte yatıp uyuyacaklar ve aslan öküz gibi saman yiyecek.
8 Ve emzikteki çocuk engerek
yılanının deliği üzerinde oynayacak ve sütten kesilmiş çocuk elini Kokatris
yılanının kovuğu üzerine koyacak.
9 Bütün kutsal dağımda zarar
vermeyecekler ve öldürmeyecekler; çünkü sular denizi nasıl kaplıyorsa, dünya da
Rab bilgisi ile dolu olacak.
10 Ve o gün, halklar için sancak
olarak dikilen Yesse'nin kökünü Yahudi olmayan uluslar arayacaklar; ve onun
huzuru görkemli olacak.
11 Ve o gün öyle olacak ki Asur'dan
ve Mısır'dan ve Patros'tan ve Kuş'tan ve Elam'dan ve Şinar'dan ve Hamat'tan ve
denizdeki adalardan artakalacak olan halkından geri kalanları kurtarmak için Rab
yine ikinci kez elini uzatacak.
12 Ve uluslar için bir bayrak
kaldıracak ve İsrail'in sürgünlerini toplayıp dünyanın dört bir köşesine
dağılmış olan Yahudalıları bir araya getirecek.
13 Efraim'in kıskançlığı kalmayacak
ve Yahuda'nın düşmanları kesilip atılacak; Efraim Yahuda'yı kıskanmayacak ve
Yahuda Efraim'i kızdırmayacak.
14 Fakat onlar Filistinliler'in
omuzlarında batıya uçacaklar; doğudakilerin ganimetlerini birlikte
yağmalayacaklar; Edom ve Moab üzerine ellerini atacaklar ve Ammon'un çocukları
onların sözünü dinleyecek.
15 Ve Rab, Mısır denizinin dilini
büsbütün yok edecek ve ırmağın üzerinde elini güçlü yeli ile sallayacak; ve
ırmağı vurup yedi dereye bölecek ve insanları oradan çarıkları ıslanmadan
geçirecek.
16 Ve Mısır ülkesinden çıktığı gün
İsrail’e olduğu gibi halkından geriye kalanlar için Asur'dan büyük bir yol
açılacak.
Bin yıllık dönemde bütün insanlar
Rab'bi övecekler‑‑‑Rab onların arasında yaşayacak‑‑‑İşaya 12 ile karşılaştırın. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Ve o gün diyeceksin: Ya Rab seni
öveceğim; bana karşı öfkelenmiştin, fakat öfken dindi ve beni teselli ettin.
2 İşte Tanrı benim kurtuluşumdur;
güveneceğim ve korkmayacağım; çünkü Rab Yehova benim gücüm ve şarkımdır; O benim
kurtuluşum oldu.
3 Onun için kurtuluş kuyularından
sevinçle su çekeceksiniz.
4 Ve o gün diyeceksiniz: Rabbi
övün, O'nun adını çağırın; halkın arasında O'nun işlerini bildirin, adının
yüceliğini anın.
5 Rab'be ilahiler söyleyin; çünkü
mükemmel işler yaptı; bütün dünya bunu biliyor.
6 Ey sen, Sion'da oturan seslenip
haykır; çünkü aranızdaki İsrail'in Kutsalı büyüktür.
Babil'in yıkılışı İkinci Geliş'teki
yıkılışı simgeler‑‑‑O gün öfke ve öç günü olacak‑‑‑Babil (dünya) sonsuza dek
düşecek‑‑‑İşaya 13 ile karşılaştırın. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Babİl'İn yükü---onu Amots'un oğlu İşaya
gördü.
2 Yüksek dağın üzerine bayrak
dikin; onları yüksek sesle çağırın, el sallayın da soylular kapılarından
girsinler.
3 Kutsal kıldıklarıma emrettim,
yiğitlerimi çağırdım; çünkü öfkem yüceliğime sevinenlerin üzerine inmedi.
4 Dağlardaki kalabalığın gürültüsü,
büyük bir halkın gürültülü sesi gibi! Bir araya toplanmış ulusların
krallıklarının kargaşalık gürültüsü! Orduların Rabbi savaş için orduları
topluyor.
5 Bütün memleketi yok etmek için,
evet, Rab ve öfkesinin silahları uzak bir diyardan, göklerin ucundan geliyorlar.
6 Feryat edin, çünkü Rab'bin günü
yakındır; her şeye Gücü Yeten tarafından bir yıkım gibi gelecektir.
7 Bu yüzden bütün eller gevşeyecek,
her insanın yüreği eriyecek.
8 Ve korkacaklar, onları sancılar
ve acılar tutacak; şaşkın şaşkın birbirlerine bakacaklar; yüzleri alev gibi
kızaracak.
9 İşte Rab'bin günü, memleketi
harabeye çevirmek için acımasız bir gazap ve kızgın bir öfkeyle geliyor; ve O,
günahkârları memleketten çıkarıp yok edecek.
10 Çünkü gökteki yıldızlar ve
onların yıldız kümeleri ışıklarını vermeyecekler; güneş doğunca kararacak ve ay
parlak ışığını vermeyecek.
11 Ve dünyayı kötülüğü yüzünden ve
kötüleri kötülükleri yüzünden cezalandıracağım; kibirlilerin küstahlığını sona
erdireceğim ve korkunç olanların gururunu alçaltacağım.
12 İnsanı saf altından, hatta Ofir
külçe altınından daha değerli kılacağım.
13 Bu yüzden gökleri sarsacağım;
Orduların Rabbi’nin gazabıyla, O'nun kızgın öfkesinin gününde dünya yerinden
oynayacak.
14 Ve o gün, kovalanan ceylan ve
sahipsiz bir koyun gibi olacak ve herkes kendi halkına dönüp kendi ülkesine
kaçacak.
15 Gururluların hepsi delik deşik
edilecek; evet ve kötülerle birleşen herkes kılıçtan geçirilecek.
16 Çocukları da gözleri önünde
paramparça edilecek; evleri yağma edilip eşlerine tecavüz edilecek.
17 İşte altına, gümüşe değer
vermeyen ve onlardan hoşlanmayan Medleri onlara karşı uyandıracağım.
18 Onların yayları gençleri kırıp
dökecek; ve rahmin meyvesine acımayacaklar; gözleri çocukları esirgemeyecek.
19 Ve krallıkların görkemi,
Kildaniler'in gururunun süsü olan Babil, Tanrı'nın Sodom ve Gomorra'yı yıktığı
gibi olacak.
20 Orada bir daha oturulmayacak ve
nesilden nesle konut olmayacak. Araplar orada çadır kurmayacak ve çobanlar orada
sürülerini yatırmayacaklar.
21 Fakat orada çölün yabani
hayvanları yatacak ve onların evleri uluyan yaratıklarla dolu olacak; ve orada
baykuşlar barınacak ve satirler dans edecek.
22 Ve ıssız kalan evlerinde yabani
ada hayvanları ve güzel saraylarında da ejderhalar uluyacak; ve vaktinin gelmesi
yakındır ve günleri uzamayacaktır. Çünkü onu çok hızlı bir şekilde yok edeceğim;
evet, halkıma karşı merhametli olacağım, ama kötüler yok olup gidecek.
İsrail toplanacak ve bin yıl
dinlenmenin tadını çıkaracak‑‑‑Lusifer baş kaldırdığı için cennetten
atılmıştır‑‑‑İsrail, Babil'e (dünyaya) karşı zafer kazanacak. İşaya 14 ile
karşılaştırın.
m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Çünkü Rab, Yakup'a merhamet gösterecek,
İsrail'i yine seçecek ve onları kendi ülkelerine yerleştirecek; ve yabancılar
onlara katılacak ve Yakup Evi'ne yapışacaklar.
2 Ve halklar onları uzaklardan alıp
dünyanın öbür ucuna, evet, kendi yerlerine getirecekler ve onlar vaadedilmiş
topraklarına dönecekler. Ve İsrail Evi o toprakları yurt edinecek ve Rab'bin
ülkesi uşakların ve hizmetçilerin ülkesi olacak; ve kendilerini tutsak etmiş
olanları tutsak edecekler ve kendilerini ezenleri yönetecekler.
3 Ve o gün öyle olacak ki çektiğin
üzüntü, korku ve sana hizmetçilik yaptırdıkları çetin tutsaklıktan sonra Rab
seni rahata erdirecek.
4 Ve o gün öyle olacak ki Babil
Kralı’na bu deyişi söyleyip şöyle diyeceksin: Zalimin sonu nasıl geldi, altın
şehir nasıl yok oldu.
5 Rab kötülerin değneğini,
hükümdarların asasını kırdı.
6 Halkı kudurmuşçasına boyuna
döven, ulusları öfkeyle yönetenin kendisi şimdi eziyet çekiyor ve kimse buna
engel olmuyor.
7 Bütün dünya rahatta ve susmuş;
onlar ilahiler söyleyip coşarlar.
8 Evet, köknar ağaçları ve
Lübnan'ın sedirleri de senin için seviniyorlar: ASen yere yatırıldığından beri bize karşı hiç kesici çıkmadı@ diyorlar.
9 Cehennem senin gelişini
karşılamak için dibinden kaynıyor; senin için ölülerini, hatta dünyanın bütün
büyüklerini uyandırıyor; milletlerin bütün krallarını tahtlarından ayağa
kaldırdı.
10 Hepsi sana konuşup şöyle
diyecekler: Sende mi bizim gibi zayıf düştün? Bize mi benzedin?
11 Gösterişin mezara indirildi;
kemanların sesi duyulmuyor; altına kurtlar serildi ve üzerini kurtlar örtüyor.
12 Ey Lusifer, seherin oğlu, gökten
nasıl düştün! Ulusları devirirdin, nasıl yere yıkıldın!
13 Çünkü kendi yüreğinde derdin:
Göğe çıkacağım, tahtımı Tanrı'nın yıldızlarının üzerine yükselteceğim; kuzeyin
sonlarında, cemaat dağının tepesinde de oturacağım.
14 Bulutların üstündeki
yüksekliklere çıkacağım; En Yüce Olan gibi olacağım.
15 Oysa sen cehenneme, çukurun
dibine atılacaksın.
16 Seni görenler gözlerini sana
dikecekler ve seni düşünüp şöyle diyecekler: Dünyayı sarsan, krallıkları
titreten adam bu mu?
17 Ve dünyayı çöle döndüren,
şehirlerini yıkan ve tutsak evlerini açmayan adam bu mu?
18 Milletlerin bütün kralları,
evet, her biri kendi mezarında, hepsi görkemle yatıyor.
19 Fakat sen iğrenç bir dal gibi ve
kılıçla delik deşik edilip taşlı çukura atılan ölülerin kalıntıları gibi
mezarından sökülüp atıldın; ayak altında çiğnenen leş gibisin.
20 Gömülerek onlarla
birleşmeyeceksin, çünkü kendi memleketini harap ettin ve kendi halkını öldürdün;
kötülük işleyenlerin soyu hiçbir zaman anılmayacaktır.
21 Atalarının kötülükleri yüzünden,
onun çocuklarını boğazlayacak yer hazırlayın da ayağa kalkmasınlar ve ülkeyi
kendilerine mülk edinmesinler; ve yeryüzünü şehirlerle doldurmasınlar.
22 Çünkü Orduların Rabbi diyor:
Onlara karşı yükseleceğim ve adı ve geride kalanı ve oğlu ve yeğeni Babil'den
kovup atacağım, diyor Rab.
23 Onu balaban kuşlarının yuvası
yapacağım ve orası bataklıkların yeri olacak; ve orayı yıkım süpürgesiyle
süpüreceğim, diyor Orduların Rabbi.
24 Orduların Rabbi ant içerek şöyle
dedi: Gerçekten düşündüğüm gibi olacak ve nasıl tasarladımsa öyle duracak.
25 Şöyle ki Asurluyu ülkeme
getireceğim ve dağlarımın üzerinde onu ayaklar altında çiğneyeceğim; o zaman
boyunduruğu onların üzerinden kalkacak ve yükü onların omuzlarından kalkacak.
26 Bütün dünyada tasarlanan amaç
budur ve bütün milletlerin üzerine uzatılmış olan el budur.
27 Çünkü Orduların Rabbi’nin
tasarladığını kim bozabilir? Ve onun uzanmış elini kim geri çevirebilir?
28 Bu yük, Kral Ahaz'ın öldüğü
yılda oldu.
29 Ey bütün Filistin, sana vuranın
değneği kırıldı diye sevinme; çünkü yılanın kökünden Kokatris yılanı çıkacak ve
onun meyvesi yakıcı uçan yılan olacak.
30 Ve fakirlerin ilk doğanları
karınlarını doyuracaklar ve muhtaçlar emniyetle yatacaklar; ve senin kökünü
kıtlıkla öldüreceğim; ve o, senden artakalanları öldürecek.
31 Ulu, ey kapı; feryat et, ey
şehir; sen Filistin baştan başa eriyip yok oldun; çünkü kuzeyden bir duman
gelecek ve vakti gelince hiç kimse yalnız kalmayacak.
32 Ulusların habercileri o vakit ne
cevap verecekler? Denecek ki Rab, Sion'u kurmuştur ve halkından yoksul olanlar
oraya sığınacaktır.
Nefi açık konuşmaktan sevinç
duyar‑‑‑İşaya'nın peygamberlikleri son günlerde anlaşılacak‑‑‑Yahudiler
Babil'den geri gelecekler, Mesih'i çarmıha gerdikten sonra darmadağın
olup cezalarını
bulacaklar‑‑‑Mesih'e inandıklarında tekrar eski durumlarına
getirilecekler‑‑‑Mesih ilk kez Lehi'nin Yeruşalem'den ayrılmasından altı yüz yıl
sonra gelecek‑‑‑Nefililer Musa yasasını tutarlar ve İsrail'in Kutsalı olan
Mesih'e inanırlar. m.ö. tahminen
559--545 yılları.
Şİmdİ ben Nefi, İşaya'nın söylediği,
benim yazıya geçirdiğim sözler hakkında biraz konuşmak istiyorum. Çünkü işte
İşaya, halkımın çoğunun anlamakta zorluk çektiği sözler söyledi; çünkü halkım
Yahudiler arasında nasıl peygamberlik edildiğini bilmez.
2 Çünkü ben Nefi, onlara
Yahudiler'in gelenekleri hakkında pek bir şey öğretmedim; çünkü Yahudiler'in
işleri karanlık işlerdi ve iğrenç işlerle uğraşırlardı.
3 Bu nedenle halkıma ve ileride
yazdıklarımı okuyacak olanlara yazıyorum ki onlar Tanrı'nın söylediği sözlere
göre bütün ulusların üzerine gönderilecek yargıları öğrensinler.
4 Bu nedenle, ey İsrail Evi'nden
olan halkım kulaklarınızı açıp sözlerimi dinleyin; çünkü İşaya'nın sözleri sizin
için pek açık olmasa da, içi peygamberlik ruhuyla dolu olanlar için açıktır. Ama
ben size içimdeki ruha göre peygamberlikte bulunacağım; bunun için, babamla
beraber Yeruşalem'den ayrıldığım günden beri içimde olan açıklıkla peygamberlik
edeceğim; çünkü işte, ruhum halkımın her şeyi öğrenmesi için açık konuşmaktan
sevinç duyar.
5 Evet ve ruhum İşaya'nın
sözlerinden dolayı sevinç duyar, çünkü Yeruşalem'den geldim ve gözlerim
Yahudiler'le ilgili her şeyi gördü; ve Yahudiler'in peygamberlerin sözlerini
anladığını biliyorum ve Yahudiler'e söylenenleri, Yahudi adetlerine göre okumuş
kişiler dışında, onlardan daha iyi anlayacak başka bir halk yoktur.
6 Fakat işte, ben Nefi, çocuklarıma
Yahudi geleneklerini öğretmedim; fakat işte, ben kendim Yeruşalem'de oturdum;
dolayısıyla Yeruşalem taraflarını iyi bilirim; ve çocuklarıma İşaya'nın
söylediği, Yahudiler'in arasına gönderilen Tanrı'nın yargılarından bahsettim,
ama bunları yazmıyorum.
7 Fakat işte, açık bir şekilde
kendi peygamberliklerime devam edeceğim; bunlar o kadar açık ki, biliyorum kimse
yanlış anlamayacak; bununla birlikte İşaya'nın peygamberlikleri yerine geldiği
zaman, insanlar onların anlamını, onların gerçekleşeceği zamanları kesinlikle
bilecekler.
8 Bu nedenle, onlar insançocukları
için değerlidir; ve bunların önemli olmadığını düşünenlere, özellikle onlara
konuşacağım ve sözlerimi kendi halkıma yönelteceğim; çünkü biliyorum ki bu
sözler son günlerde onlar için çok değerli olacak; çünkü o zaman onları
anlayacaklar; bu nedenle, onların iyiliği için bu sözleri yazdım.
9 Ve Yahudiler'in bir kuşağı
kötülüklerinden dolayı nasıl yok edilmişse, onlar kuşaktan kuşağa da işledikleri
kötülüklere göre yok edilmişlerdir; ama onlardan hiçbiri Rab'bin peygamberleri
tarafından uyarılmadan asla yok edilmemişlerdir.
10 Bu nedenle, babam Yeruşalem'den
ayrıldıktan hemen sonra, başlarına gelecek olan yıkımın kendilerine
bildirilmesine rağmen onlar yüreklerini katılaştırdılar ve Babil'e tutsak
götürülenlerin dışında, hepsi peygamberlik ettiğim şekilde yok olup gittiler.
11 Ve şimdi, bunları içimdeki
ruhtan dolayı söylüyorum. Ve onlar sürgün edilmelerine rağmen geri dönüp
Yeruşalem'e sahip olacaklar; bu nedenle mirasları olan ülkeye yeniden geri
getirilecekler.
12 Fakat işte aralarında savaşlar
ve savaş söylentileri çıkacak; ve Baba'nın Biricik Oğlu'nun, evet, hatta yerin
ve göğün Babası’nın, bedende onlara görüneceği gün geldiğinde, işte kötülükleri,
katı yüreklilikleri ve dik kafalılıklarından dolayı O'nu reddedecekler.
13 İşte, O'nu çarmıha gerecekler;
ve O da mezarda üç gün yattıktan sonra kanatlarında şifayla ölülerin arasından
dirilecek; ve O'nun adına inananların hepsi Tanrı'nın Krallığı'nda kurtuluşa
kavuşacak. Bu yüzden ruhum O'nun hakkında peygamberlik etmekten sevinç duyar,
çünkü O'nun gününü gördüm ve kalbim O'nun kutsal adını över.
14 Ve işte öyle olacak ki Mesih
ölülerin arasından dirildikten ve halkından adına inananlara göründükten sonra,
işte Yeruşalem yeniden yıkılacak; çünkü Tanrı'ya ve O'nun Kilise halkına karşı
savaşanların vay haline!
15 Bu nedenle, Yahudiler bütün
diğer ulusların arasına dağıtılacak; evet ve Babil de yıkılacak; bu nedenle,
Yahudiler başka uluslar tarafından darmadağın edilecekler.
16 Ve onlar dağıtıldıktan ve Rab
Tanrı, Yahudileri kuşaklar boyunca öbür ulusların aracılığıyla cezalandırdıktan
sonra, evet, kuşaktan kuşağa İsa'nın Tanrı'nın Oğlu olduğuna ve kefaretin bütün
insanlık için sınırsız olduğuna inanıncaya ve ikna oluncaya kadar---ve Mesih'e
inanacakları ve Baba'ya onun adıyla, pak bir yürek ve temiz ellerle ibadet
edecekleri ve artık başka bir Mesih'i beklemeyecekleri o gün geldiği zaman, işte
o zaman, gün gelecek ki bu şeylere inanmaları gerekecek.
17 Ve Rab, halkını içinde
bulundukları bu kaybolmuş ve düşmüş durumdan kurtarmak üzere elini ikinci kez
yine uzatacak. Bu nedenle insançocukları arasında olağanüstü ve şaşılacak bir iş
yapmaya başlayacak.
18 Bu nedenle onlara sözlerini
getirecek; bu sözler onları son günde yargılayacak, çünkü bu sözler
reddettikleri gerçek Mesih'e onları inandırmak için verilecek; ve onları, başka
bir Mesih'in yolunu gözlemelerine gerek kalmadığına ikna etmek için verilecek;
çünkü insanları aldatacak sahte mesihin dışında gelen olmayacak; çünkü
peygamberler yalnızca bir tek Mesih'ten söz etmişlerdir ve o da Yahudiler'in
reddedeceği Mesih'tir.
19 Çünkü peygamberlerin
söylediklerine göre Mesih, babam Yeruşalem'den ayrıldıktan altı yüz yıl sonra
gelecektir; ve peygamberlerin sözlerine ve ayrıca Tanrı'nın meleğinin
söylediklerine göre, O'nun adı İsa Mesih, Tanrı'nın Oğlu olacaktır.
20 Ve şimdi kardeşlerim, açık bir
şekilde konuştum ki artık hataya düşmemeniz gerekir. Ve Rab Tanrı nasıl
yaşıyorsa, O, İsrail'i Mısır ülkesinden çıkardı ve Musa'ya, zehirli yılanlar
tarafından ısırılan ulusları, önlerinde kaldırdığı yılana bakmaları şartıyla
iyileştirmesi için güç verdi; ve Musa’ya ayrıca kayaya vurup su çıkarması için
güç verdi; evet, işte size söylüyorum: Bütün bu olanlar nasıl gerçekse ve Rab
Tanrı nasıl yaşıyorsa, göklerin altında insanların kurtulması için sözünü
ettiğim bu İsa Mesih'ten başka verilmiş bir ad yoktur.
21 Bu nedenle, bunun için; dünya
durdukça, soyunun katiyen yok olmayacağına dair Yusuf'a verilmiş olan söz yerine
gelsin diye, Rab Tanrı bana, yazdıklarımın saklanıp korunacağına ve kuşaktan
kuşağa soyuma devredileceğine dair söz verdi.
22 Bu nedenle, dünya durdukça bu
şeyler bir kuşaktan öbürüne aktarılacaktır ve bu da Tanrı'nın istediği ve
dilediği şekilde olacaktır; ve bu yazılara sahip olacak uluslar, yazılmış bu
sözlere göre yargılanacaklardır.
23 Çünkü bizler, çocuklarımızı ve
kardeşlerimizi Mesih'e inanmaya ve Tanrı'yla barışmaya ikna edebilmek için
gayretle yazmaya çalışıyoruz; çünkü elimizden gelen her şeyi yaptıktan sonra,
Tanrı'nın lütfuyla kurtulacağımızı biliyoruz.
24 Ve Mesih'e inanmakla birlikte,
Musa yasasını da tutuyoruz ve yasa yerine getirilinceye dek Mesih'i sarsılmaz
bir bağlılıkla bekleyeceğiz.
25 Çünkü yasa bu amaçla verildi;
dolayısıyla yasa bizim için öldü ve iman ettiğimiz için biz Mesih'te dirildik;
yine de verilen emirlerden dolayı yasayı tutuyoruz.
26 Ve biz Mesih'ten konuşuruz,
Mesih'te seviniriz, Mesih'i vaaz ederiz, Mesih hakkında peygamberlik eder ve
peygamberliklerimizi yazarız; öyle ki çocuklarımız günahlarının bağışlanması
için hangi kaynağa bakacaklarını bilsinler.
27 Bu nedenle, çocuklarımız yasanın
ölü olduğunu bilsin diye yasadan konuşuyoruz; ve onlar yasanın ölü olduğunu
bilerek Mesih'teki yaşamı sabırsızlıkla bekleyebilir ve yasanın ne amaçla
verildiğini bilebilirler. Ve yasa Mesih'le tamamlandıktan sonra, yasanın
kaldırılması gerektiği zaman Mesih'e karşı yüreklerini katılaştırmamaları
gerekir.
28 Ve şimdi işte, ey halkım, sizler
çok dik kafalı insanlarsınız; bu nedenle yanlış anlamayın diye sizlere açık bir
şekilde konuştum. Ve konuştuğum sözler sizlere karşı tanıklık edecektir; çünkü
sözlerim herkese doğru yolu öğretmek için yeterlidir; çünkü doğru yol Mesih'e
inanmak ve O'nu inkâr etmemektir; çünkü O'nu inkâr etmekle, yasayı ve
peygamberleri de inkâr etmiş olursunuz.
29 Ve şimdi işte, size söylüyorum
ki doğru yol Mesih'e inanmak, O'nu inkâr etmemektir; ve Mesih, İsrail'in
Kutsalı'dır; bu nedenle O’nun önünde diz çökmeli ve var gücünüzle, aklınızla ve
kuvvetinizle ve bütün ruhunuzla O'na ibadet etmelisiniz; ve eğer bunu
yaparsanız, hiçbir şekilde dışarı atılmazsınız.
30 Ve gerektiği ölçüde, Musa'ya
verilen yasa tamamlanıncaya kadar, Tanrı'nın kurallarını ve kutsal törenlerini
yerine getirmelisiniz.
Mesih, Nefililer'e hizmet
edecek‑‑‑Nefi, halkının gelecekte yok olacağını görür‑‑‑Onlar tozun içinden
konuşacaklar‑‑‑Yahudi olmayan uluslar sahte kiliseler ve gizli çeteler
kuracaklar‑‑‑Rab insanların rahiplik kurnazlığı uygulamasını yasaklar. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Ve çocuklarım ve sevgili kardeşlerim,
Mesih ölülerin arasından dirildikten sonra size görünecek ve size söyleyeceği
sözler uymanız gereken yasa olacak.
2 Çünkü işte size söylüyorum:
Birçok kuşağın geçip gideceğini ve halkım arasında büyük savaşlar ve çekişmeler
olacağını gördüm.
3 Ve Mesih geldikten sonra, halkıma
O'nun dünyaya gelişi ve ayrıca ölümü ve dirilişi ile ilgili işaretler verilecek;
ve o gün kötüler için büyük ve korkunç bir gün olacak, çünkü onlar yok
olacaklar; ve onlar peygamberleri ve azizleri kovdukları ve onları taşa tutup
öldürdükleri için mahvolacaklar; bu nedenle azizlerin kanının haykırışı onlara
karşı topraktan çıkarak Tanrı'ya yükselecek.
4 Bu nedenle gelen gün, gururluları
ve kötülük işleyenleri yakacak, diyor Orduların Rabbi; çünkü onlar saman gibi
olacak.
5 Ve azizleri ve peygamberleri
öldürenleri yerin derinlikleri yutacak, diyor Orduların Rabbi; ve üzerlerini
dağlar örtecek ve hortumlar onları sürükleyip götürecek ve binalar üzerlerine
yıkılacak ve onları çiğneyip parçalara ayıracak ve onları ezip toz edecek.
6 Ve gök gürültüleri ve şimşekler
ve depremler ve her tür felaketler onları ziyaret edecek, çünkü Rab’bin öfkesi
onlara karşı ateş püskürecek ve onlar saman gibi olacaklar ve gelen gün onları
yakıp kül edecek, diyor Orduların Rabbi.
7 Ah, halkımdan ölüp yitenler için
ruhumun çektiği acılar ve sıkıntılar! Çünkü ben Nefi, bunu gördüm ve Rab'bin
huzurunda neredeyse yanıp tutuştum; ancak Tanrıma: ASenin yolların adildir@ diye haykırmam gerek.
8 Fakat işte, peygamberlerin
sözlerine kulak verip onları öldürmeyen, bütün baskılara rağmen verilen
işaretlere inanarak Mesih'i sarsılmaz bir bağlılıkla bekleyen doğrular, işte
mahvolmayacak olanlar onlardır.
9 Fakat Doğruluğun Oğlu onlara
görünecek, onları iyileştirecek ve üç kuşak geçip gidinceye kadar O'nunla barış
içinde yaşayacaklar; ve dördüncü kuşaktan birçokları da doğruluk içinde yaşayıp
ölecek.
10 Ve bu sözünü ettiklerim olup
bittiğinde, halkım hızlı bir yıkıma uğrayacak; ruhum acı duysa da bunu gördüm;
onun için bu şeylerin olacağını biliyorum; ve onlar kendilerini bir hiç uğruna
satacaklar; çünkü gururlarının ve aptallıklarının ödülünü yıkım olarak
alacaklar; çünkü şeytana teslim olup ışığın yerine karanlık işleri seçtikleri
için, bu yüzden cehenneme gitmeleri gerekecek.
11 Çünkü Rab'bin Ruhu insanla her
zaman uğraşıp durmaz. Ve Ruh insanla uğraşmayı bırakınca, o zaman yıkım hızlı
bir şekilde gelir ki bu benim ruhumu üzüyor.
12 Ve İsa'nın Mesih’in ta kendisi
olduğuna Yahudiler’i inandırmak konusunda konuştuğum gibi, aynı şekilde Yahudi
olmayan ulusların da İsa'nın Mesih olduğuna, Sonsuz Tanrı olduğuna inanmaları
gerekir.
13 Ve O, Kutsal Ruh'un gücüyle,
kendisini bütün inananlara, evet, her ulusa, sülaleye, dile ve halka gösterir ve
insançocukları arasında inançlarına göre güçlü mucizeler, işaretler ve harika
işler yapar.
14 Fakat işte, size son günler
hakkında, Rab Tanrı'nın bu şeyleri insançocuklarına getireceği günler hakkında
peygamberlik edeceğim.
15 Benim soyum ile kardeşlerimin
soyu yavaş yavaş inançlarını kaybedip Yahudi olmayan uluslar tarafından
cezalandırıldıktan sonra, evet, Rab Tanrı onların etrafını çevirip karşılarına
ordugâhını kurduktan ve saldırıya geçip onları kuşattıktan ve onların önüne
kaleler diktikten sonra; ve onlar bir daha kalkmamak üzere tozun içine
alçaltıldıktan sonra; doğruların sözleri yine yazılacak, imanlıların duaları
duyulacak ve inançsızlığa düşenler unutulmayacaktır.
16 Yok edilecek olanlar toprağın
altından onlara konuşacak, tozun içinden sözleri boğuk gelecek ve sesleri cinci
sesi gibi çıkacak; çünkü Rab Tanrı ona, onlar hakkında sanki topraktan
çıkıyormuş gibi fısıldaması için güç verecek ve onların sözleri tozun içinden
fısıldayacak.
17 Çünkü Rab Tanrı şöyle diyor:
Başlarından geçen olayları yazacaklar, yazılanlar bir kitapta toplanıp
mühürlenecek ve inançlarını yitirenler bunlara sahip olamayacak; çünkü onlar
Tanrı’ya ilgili şeyleri yok etmeye çalışırlar.
18 Bu nedenle yok edilenler çabuk
yok edildi; ve onların korkunç adamlarından oluşan kalabalık saman çöpü gibi
yanıp kül olacak. Evet, Rab Tanrı şöyle diyor: Bu iş birden, ansızın olacak.
19 Ve öyle olacak ki yavaş yavaş
inançlarını kaybedenler Yahudi olmayan ulusların eliyle cezalandırılacaklar.
20 Ve Yahudi olmayan uluslar gurur
dolu gözleriyle kendilerini yüceltirler ve kendilerinin olan büyük bir tökezleme
taşına takılarak tökezlerler; öyle ki birçok kiliseler kurarlar; yine de
Tanrı'nın gücünü ve mucizelerini aşağılarlar ve para kazanıp yoksulların yüzünü
ezmek için vaaz verirlerken kendi akıllarını ve bilgilerini överler.
21 Ve kurulan kiliselerin çoğu
kıskançlığa, sürtüşmeye ve nefrete yol açar.
22 Ve geçmişte olduğu gibi,
şeytanın düzenine göre gizli çeteler vardır; çünkü bütün bunların kurucusu
şeytandır; evet, cinayeti ve karanlık işleri başlatan odur; evet ve şeytan
insanların boynuna keten ipliği takıp onları güçlü ipleriyle sonsuza dek
bağlayıncaya kadar peşinden sürükler.
23 Çünkü işte, sevgili kardeşlerim,
size söylüyorum: Rab Tanrı karanlıkta iş görmez.
24 O, dünyanın yararına olmayan
hiçbir şey yapmaz; çünkü O dünyayı sever, hatta bütün insanları kendisine çekmek
için canını bile verir. Bunun için kimseye kurtuluşundan pay almamasını
emretmez.
25 İşte kimseye: ABenden uzaklaş!@ diye bağırır mı? İşte size
söylüyorum: Hayır! Fakat O: AEy dünyanın her ucunda yaşayanlar, hepiniz bana gelin; parasız ve
bedelsiz bal ve süt alın@ diyor.
26 İşte O, kimseye sinagogları ya
da ibadet evlerini bırakmalarını buyurdu mu? İşte size söylüyorum: Hayır!
27 Kimseye kurtuluşundan pay
almamasını buyurdu mu? İşte, size söylüyorum: Hayır! Tersine, O kurtuluşunu
bütün insanlara karşılıksız olarak verdi; ve bütün insanları tövbe etmeye ikna
etmeleri için halkına emir verdi.
28 İşte, Rab kimseye iyiliğinden
pay almamasını emretti mi? İşte size söylüyorum: Hayır! Tersine, herkes aynı
ayrıcalığa sahiptir ve kimse bundan menedilmemiştir.
29 O, hiç rahiplik kurnazlığı
olmamasını emretti; çünkü işte, rahiplik kurnazları, vaaz veren, kazanç sağlamak
ve dünyanın övgüsünü kazanmak için kendilerini dünyanın ışığı gibi gösteren
kişilerdir; ama onlar Sion'un iyiliğini istemezler.
30 İşte Rab bunu yasaklamıştır; bu
nedenle Rab Tanrı, bütün insanlara ilahi sevgiyle dolmalarını emretti; sevgi
budur. Ve insanlarda ilahi sevgi yoksa onlar birer hiçtir. Dolayısıyla, bu ilahi
sevgiye kavuşmak isterlerse, Sion'daki işçinin mahvolmasına izin vermemeleri
gerekir.
31 Fakat Sion'daki işçi Sion için
çalışacak; para için çalışırlarsa, mahvolacaklar.
32 Ve yine, Rab Tanrı insanlara
öldürmemelerini, yalan söylememelerini, çalmamalarını, Tanrıları Rab'bin adını
boş yere ağızlarına almamalarını, kıskanmamalarını, kin gütmemelerini,
birbirleriyle çekişmemelerini, fuhuş yapmamalarını ve bunların hiçbirini
yapmamalarını emretti; çünkü bunları yapanlar mahvolacaktır.
33 Çünkü bu kötülüklerin hiçbiri
Rab'den gelmez; çünkü O insançocukları arasında iyi olanı yapar ve
insançocukları için açık seçik olmayan hiçbir şey yapmaz. Ve O herkesi kendine
gelmeye ve iyiliğinden pay almaya çağırır; ve kendisine gelen hiç kimseyi, siyah
ve beyaz, köle ve özgür, erkek ve kadın reddetmez; ve dinsizleri de unutmaz; ve
Yahudi olsun, olmasın Tanrı katında herkes eşittir.
Son günlerde dünyayı karanlık
kaplayacak ve dinden sapanlar çoğalacak‑‑‑Mormon Kitabı gün ışığına
çıkarılacak‑‑‑Üç tanık kitap için tanıklık edecek---Bilgin, mühürlü kitabı
okuyamayacağını söyleyecek‑‑‑Rab olağanüstü ve şaşılacak bir iş yapacak‑‑‑İşaya
29 ile karşılaştırın. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Fakat işte, son günlerde ya da Yahudi
olmayan ulusların döneminde---evet, işte, bütün Yahudi olmayan uluslar ve ayrıca
Yahudiler, hem bu ülkeye gelecek olanlar hem de başka ülkelerde, evet, dünyanın
bütün ülkelerinde yaşayacak olanlar, işte onlar kötülükleri ve her tür
iğrençlikleriyle sarhoş olacaklar.
2 Ve o gün geldiğinde, Orduların
Rabbi tarafından gök gürültüsüyle ve depremle ve büyük gürültüyle ve fırtınayla
ve kasırgayla ve yakıp kavuran ateşin aleviyle yoklanacaklar.
3 Ve Sion'a karşı savaşan ve onu
üzen bütün uluslar bir rüya gibi, gece görülen bir görüm olacaklar; evet, aç bir
adamın rüya görmesi gibi olacak ve işte, o yemek yer, ama uyanınca ruhu boştur;
ya da susamış bir adamın rüya görmesi gibi olacak ve işte, o içer, ama uyanınca
işte baygındır ve ruhu susuzluktan yanar; evet, Sion Dağı'na karşı savaşan bütün
milletler topluluğunun başına bunlar gelecek.
4 Çünkü işte, kötülük işleyen
sizler, olduğunuz yerde durun ve şaşkınlıktan donakalın; çünkü haykıracak,
bağıracaksınız; evet, sarhoş olacaksınız, ama şaraptan değil; sendeleyeceksiniz,
ama içkiden değil.
5 Çünkü işte, Rab sizin üzerinize
ağır bir uyku ruhu döktü. Çünkü işte, gözlerinizi kapadınız ve peygamberleri
reddettiniz; ve kötülükleriniz yüzünden Rab, yöneticilerinizi ve görenlerinizi
sakladı.
6 Ve öyle olacak ki Rab Tanrı size
bir kitabın sözlerini getirecek ve bunlar uyuklayanların sözleri olacak.
7 Ve işte, kitap mühürlü olacak ve
içinde Tanrı’dan, dünyanın başlangıcından sonuna kadar olan bir vahiy olacak.
8 Bu nedenle, bu mühürlü şeyler
yüzünden, mühürlü olan sözler halkın iğrençlik ve kötülük günlerinde
verilmeyecek. Dolayısıyla, kitap onlardan saklı tutulacak.
9 Fakat kitap bir adama verilecek;
o da tozun içinde uyuklayanların sözleri olan bu kitabın sözlerini dile
getirecek ve bu sözleri başka birisine verecek.
10 Ancak mühürlenmiş sözleri ve
kitabı vermeyecek. Çünkü bu kitap Tanrı'nın gücüyle mühürlenmiş olacak ve bu
mühürlenmiş vahiy Rab'bin uygun göreceği bir gün ortaya çıkarılmak üzere kitabın
içinde muhafaza edilecek; çünkü işte, onlar dünyanın kuruluşundan sonuna kadar
olan her şeyi açıklar.
11 Ve gün gelecek ki mühürlü
kitabın sözleri evlerin damlarından okunacak ve onlar Mesih'in gücüyle okunacak;
ve şu ana kadar insançocukları arasında olan ve dünyanın sonuna dek olacak olan
her şey insançocuklarına açıklanacak.
12 Bu nedenle, sözünü ettiğim
kişiye kitabın verileceği gün, kitap dünya gözünden saklı tutulacak; öyle ki
kitabın verileceği kişinin dışında, yalnız üç tanık Tanrı'nın gücüyle kitabı
görecek, başka hiç kimse kitabı görmeyecek; ve bu üç tanık kitabın doğruluğuna
ve içinde yazılı olanlara tanıklık edecekler.
13 Ve Tanrı'nın istediğine göre,
O'nun sözleri hakkında insançocuklarına tanıklık edecek birkaç kişi dışında hiç
kimse bu kitabı görmeyecek; çünkü Rab Tanrı, iman edenlerin sözlerinin sanki
ölülerin arasından geliyormuş gibi konuşacağını söyledi.
14 Bu nedenle, Rab Tanrı, kitaptaki
sözleri gün ışığına çıkarmaya başlayacak ve sözünü gözünde yeterli sayıda
gördüğü tanıkların ağzından doğrulayacak; ve Tanrı'nın sözünü reddedenin vay
haline!
15 Fakat işte, öyle olacak ki Rab
Tanrı, kitabı vereceği kişiye şöyle diyecek: Mühürlü olmayan bu sözleri al ve
bir bilgine göstermesi için bir başkasına ver. Ona: ARica ederim, bunu oku!@ desin. Ve bilgin: AKitabı buraya getir, okuyayım@ diyecek.
16 Ve şimdi, onlar bunu Tanrı'yı
yüceltmek için değil, dünyanın şanı şöhreti için, kazanç sağlamak için
söyleyecekler.
17 Ve adam: AKitabı getiremem, çünkü mühürlü@ diyecek.
18 O zaman bilgin: AKitabı okuyamam@ diyecek.
19 Bu nedenle, öyle olacak ki Rab
Tanrı, kitabı ve içindeki sözleri tekrar bilgin olmayan adama verecek; ve bilgin
olmayan adam da: ABen bilgin değilim@ diyecek.
20 O zaman Rab Tanrı ona şöyle
diyecek: Bilginler bu sözleri okumayacak; çünkü bu sözleri reddettiler ve Ben
kendi işimi görecek güçteyim; onun için sana vereceğim sözleri okuyacaksın.
21 Mühürlü şeylere dokunma, çünkü
onları uygun gördüğüm zaman kendim ortaya çıkaracağım; çünkü insançocuklarına
kendi işimi kendimin yapabileceğimi göstereceğim.
22 Bu nedenle, okumanı buyurduğum
sözleri okuduğunda ve söz verdiğim tanıklar sana geldiğinde, kitabı yeniden
mühürleyip bana saklayacaksın; böylece okuyamadığın sözleri, insançocuklarına
her şeyi açıklamanın uygun olacağını düşündüğüm zamana kadar kendim koruyacağım.
23 Çünkü Ben Tanrı'yım ve
mucizelerin Tanrısıyım; ve dünyaya dün, bugün ve sonsuza dek aynı olduğumu
göstereceğim; ve işimi insançocuklarının inançları oranında yaparım.
24 Ve yine öyle olacak ki kendisine
verilecek sözleri okuyacak adama, Rab şöyle diyecek:
25 Şurası bir gerçek ki bu halk
bana ağızlarıyla yaklaşıyor ve dudaklarıyla beni sayıyor, fakat yüreklerini
benden uzaklaştırdılar ve bana karşı duydukları korku, onlara insanların
öğrettiği emirlerdir.
26 Bu yüzden, bu halkın arasında
yeniden olağanüstü bir iş, evet, olağanüstü ve şaşılacak bir iş yapacağım; çünkü
onların hikmetli adamlarının ve bilginlerinin hikmeti yok olacak ve akıllı
adamlarının anlayışı saklanacak.
27 Ve niyetlerini Rab'den derinlere
saklamaya çalışanların vay haline! Ve onların işleri karanlıktadır; ve onlar: ABizi kim görecek ve kim tanıyacak?@ derler. Ve onlar ayrıca: AKuşkusuz her şeyi alt üst edişiniz
çömlekçinin çamuru ile bir sayılacak@ derler. Fakat işte, bütün yaptıkları işleri bildiğimi onlara
göstereceğim, diyor Orduların Rabbi. Çünkü yapılan iş, yapanı için: ABeni o yapmadı@ der mi? Ya da kendine şekil verilen şey, şekil veren için: AOnun anlayışı yoktur@ der mi?
28 Fakat işte, diyor Orduların
Rabbi: Az bir zaman kaldı, insançocuklarına Lübnan'ın verimli bir tarlaya
dönüşeceğini ve bu verimli tarlanın bir orman kadar değerli sayılacağını
göstereceğim.
29 Ve o gün sağırlar kitabın
sözlerini işitecekler ve körlerin gözleri karanlığın ve bulanıklığın içinden
görecek.
30 Ve yumuşak huylu insanlar da
artacak ve onların sevinçleri Rab'de olacak ve yoksul insanlar İsrail'in
Kutsalı’nda sevinecekler.
31 Çünkü Rab’bin yaşadığı kesin
olduğu gibi, onlar korkunç adamın bir hiç yapılacağını, alaycının yanarak kül
olacağını ve kötülük yapmak için fırsat kollayanların hepsinin kovulup
atılacağını görecekler.
32 Ve bir tek söz yüzünden adamı
suçlu çıkaranların, mahkeme kapısında azarlayana tuzak kuranların ve bir hiç
yüzünden doğru kişiyi geri çevirenlerin, kovulacağını görecekler.
33 Bu yüzden İbrahim'i fidye ile
kurtaran Rab, Yakup Evi ile ilgili olarak şöyle demiştir: Yakup şimdi utanç
duymayacak ve yüzü şimdi solmayacak.
34 Fakat çocuklarını, ellerimin
eserini, kendi aralarında görünce, benim adımı kutsayacaklar ve Yakup'un
Kutsalını kutsayıp İsrail'in Tanrısından korkacaklar.
35 Ruhta yanılanlar da anlayışa
gelecek ve söylenip duranlar öğreti öğrenecekler.
Son günlerde birçok sahte kilise
kurulacak---Onlar yanlış, boş ve aptalca öğretiler öğretecekler---Yalancı
öğretmenler yüzünden, her taraf dinden sapanlarla kaynayacak‑‑‑Şeytan insanların
yüreklerini kasıp kavuracak---Her türlü yalancı öğretiyi insanlara öğretecek.
m.ö.
tahminen 559--545 yılları.
Ve şimdi işte, kardeşlerim, sözlerimi
Ruh'un beni zorladığı şekilde sizlere söyledim; onun için söylediklerimin
kesinlikle gerçekleşeceğini biliyorum.
2 Ve bu kitapta yazılacakların
insançocukları için ve özellikle İsrail Evi'nden geri kalan soyumuz için çok
büyük önemi olacak.
3 Çünkü öyle olacak ki kiliselerin
kurulduğu, ama Rab için kurulmadığı günde, kiliselerden biri diğerine: Aİşte ben, ben Rab'bin kilisesiyim@ diyecek; ve diğerleri ise: ABen, ben Rab'bin kilisesiyim@ diyecekler; ve kilise kuran herkes
böyle söyleyecek, ama bunu Rab için yapmayacaklar.
4 Ve birbirleriyle çekişecekler ve
rahipleri de birbirleriyle çekişecekler ve kendi öğretilerini öğretecekler ve
konuşturan Kutsal Ruh'u inkâr edecekler.
5 Ve onlar Tanrı'nın, İsrail'in
Kutsalı'nın gücünü inkâr edip halka şöyle söylerler: Kulağınızı bize verin ve
bizim öğrettiklerimizi dinleyin; çünkü işte, Tanrı bugün yoktur; çünkü Rab ve
Fidye ile Kurtarıcı işini tamamlamıştır ve gücünü insanlara vermiştir.
6 İşte, siz benim öğretime kulak
verin; eğer Rab'bin eliyle bir mucize yapılıyor derlerse, buna inanmayın; çünkü
Tanrı bugün mucizelerin Tanrısı değildir; O'nun işi bitmiştir.
7 Evet ve birçokları şöyle diyecek:
Yiyin, için, keyfinize bakın; yarın nasıl olsa öleceğiz; ve bize bir şey olmaz.
8 Ve birçokları da şöyle diyecek:
Yiyin, için, keyfinize bakın, ancak Tanrı'dan korkun---Ufak tefek günah işlesek
de, Tanrı nasıl olsa bizi temize çıkaracak; evet, birazcık yalan söyleyin,
söylediklerinden ötürü insanlardan yararlanın, komşunuzun kuyusunu kazın; bunu
yapmaktan zarar gelmez; ve hepsini yapın bunların, yarın nasıl olsa öleceğiz; ve
olur da suçlu sayılırsak, Tanrı bize biraz dayak atacak, o kadar. Ve sonunda
Tanrı'nın Krallığı'nda kurtulacağız nasıl olsa.
9 Evet ve birçokları bu şekilde
yalan dolu, boş ve saçma öğretiler öğretecekler, yürekleri gururla böbürlenecek
ve niyetlerini Rab'den derinlere saklamaya çalışacaklar; ve işlerini karanlıkta
yapacaklar.
10 Ve azizlerin kanı topraktan
onlara karşı haykıracak.
11 Evet, onların hepsi doğru yoldan
sapmışlar ve yozlaşmışlardır.
12 Gururları, yalancı öğretmenleri
ve sahte öğretileri yüzünden kiliseleri bozulmuştur ve gururdan koltukları
kabardığı için kiliselerini göklere çıkarırlar.
13 Güzel tapınaklar kurmak için
yoksulları soyarlar; güzel giysiler giymek için yoksulları soyarlar; ve yumuşak
başlıları ve yüreği fakir olanları ezerler; çünkü gururdan koltukları
kabarmıştır.
14 Boyunları kasık, burunları
havada yürürler; evet ve gururları ve kötülükleri ve iğrençlikleri ve fuhuşları
yüzünden hepsi doğru yoldan çıkmıştır; geriye Mesih'in alçakgönüllü
yandaşlarından birkaç kişi kalır, ama onlar da insanların öğrettiği kurallarla
yönlendirildikleri için çoğu zaman hataya düşerler.
15 Her şeye gücü yeten Rab Tanrı şöyle diyor: Ey yürekleri gururla böbürlenmiş olan akıllılar, okumuşlar ve zenginler! Ey yalan öğretileri vaaz edenler, fuhuş yapanlar ve Rab'bin doğru yolunu saptırmaya çalışanlar! Vay haline, vay haline, vay haline onların! Çünkü onlar cehenneme atılacaklar!
16 Bir hiç yüzünden doğru kişiyi geri çevirenlerin ve iyi olan şeylere küfredip onların hiçbir değeri olmadığını söyleyenlerin vay haline! Çünkü Rab Tanrı'nın yeryüzündeki yaşayanları yoklamaya geleceği gün yakındır; ve kötülüklerinde tam olarak olgunlaşanlar, o gün yok olacaktır.
17 Fakat işte, yeryüzünde yaşayanlar yaptıkları kötülüklerden ve iğrençliklerden tövbe ederlerse, onlar yok edilmeyecekler, diyor Orduların Rabbi.
18 Fakat işte, bütün yeryüzünün fahişesi olan o büyük ve iğrenç kilise çökecek ve onun çöküşü korkunç olacak.
19 Çünkü şeytanın krallığı sarsılmalı ve bu krallığa ait olanlar tövbe etmeleri için uyandırılmalıdır; yoksa şeytan onları yakalayıp sonsuza dek zincire vuracak; onlar da öfkeye kapılıp, mahvolacaklar.
20 Çünkü işte, o gün şeytan insançocuklarının yüreklerini kasıp kavuracak ve onları iyi olan şeylere karşı kışkırtıp öfkelendirecek.
21 Ve bazılarını ise yatıştıracak ve bedenlerine güvenmelerini söyleyerek onları uyutacak. Şöyle diyecekler: Sion'da her şey yolunda; evet, Sion zengin oldu, her şey yolunda. Ve şeytan onların ruhlarını böyle yanıltarak onları dikkatli bir şekilde cehenneme sürükleyecek.
22 Ve işte, bazılarına da pohpohlayıcı sözler söyleyip onlara: ACehennem yok@ diyecek. Ve onlara: ABen şeytan değilim, şeytan diye biri yok@ diyecek. Ve şeytan, bir daha kurtulamayacakları korkunç zincirleriyle onları yakalayıncaya kadar kulaklarına böyle fısıldayacak.
23 Evet, ölüme ve cehenneme yakalanacaklar; ve ölüm ve cehennem ve şeytan ve bunlara yakalanan herkes yaptıkları işlere göre yargılanmak üzere Tanrı'nın tahtı önüne çıkarılacak ve oradan doğruca kendileri için hazırlanmış olan yere, hatta sonsuz işkence olan ateş ve kükürt gölüne gidecekler.
24 Bu yüzden, Sion'da keyfi yerinde
olan herkesin vay haline!
25 AHer şey yolunda!@ diye bağıranın vay haline!
26 Evet, Tanrı'nın gücünü ve Kutsal Ruh armağanını reddedip insanların öğretilerine kulak verenlerin vay haline!
27 Evet, AAlacağımızı aldık, artık başka bir şeye ihtiyacımız yok@ diyenin vay haline!
28 Ve sonuçta, Tanrı'nın gerçekleri yüzünden korkup titreyenlerin ve öfkelenenlerin vay haline! Çünkü işte, kaya üzerine bina edilen kişi sevinçle gerçeğe kavuşur ve kumdan temel üzerine bina edilen kişi ise düşme korkusuyla titreyip durur.
29 ATanrı’nın sözünü aldık, artık daha fazla Tanrı sözüne ihtiyacımız yok, bu kadarı yeter@ diyenlerin vay haline!
30 Çünkü işte, Rab Tanrı şöyle diyor: İnsan çocuklarına satır üzerine satır, emir üzerine emir, biraz buradan biraz oradan vereceğim; ve ne mutlu emirlerime kulak verip öğütlerimi durup da dinleyenlere, çünkü onlar bilgelik nedir öğrenecekler. Çünkü almasını bilene daha fazlasını veririm; ve yeterince aldık diyenlerdense ellerindeki bile alınacaktır.
31 Kutsal Ruh'un gücüyle verilen
emirlere değil de insanlara güvenen ya da bedeni kendisine kol edinen ya da
insanların emirlerine kulak verene lanet olsun.
32 "Yahudi olmayan ulusların vay
haline!" diyor Orduların Tanrısı Rab. Çünkü onlara günden güne elimi uzatmama
rağmen beni inkâr edecekler. "Yine de, tövbe edip bana gelirlerse, onlara karşı
merhametli olacağım" diyor Rab Tanrı; "çünkü elim bütün gün boyunca uzanmış
duracak" diyor Orduların Tanrısı Rab.
Yahudi olmayan ulusların birçoğu
Mormon Kitabını reddedecekler‑‑‑Başka bir Kutsal Kitap'a ihtiyacımız yok,
diyecekler‑‑‑Rab birçok ulusa konuşur---Rab, dünyayı yazılacak kitaplara göre
yargılayacak. m.ö. tahminen
559--545 yılları.
Fakat işte, onların arasında olağanüstü
bir iş yapmaya başlayacağım o gün, insançocukları ile yaptığım antlaşmalarımı
hatırlamak ve İsrail Evi'nden olan halkımı geri kazanmak için elimi ikinci kez
kaldıracağım zaman pek çokları olacak.
2 Ve o zaman Nefi sana ve aynı
zamanda babana soyunuzu hatırlayacağıma, soyunuzun sözlerinin benim ağzımdan
sizin soyunuza ulaşacağına ve sözlerimin İsrail Evi'nden olan halkım için bir
sancak olarak dünyanın dört bir ucuna ıslık sesiyle gideceğine dair verdiğim
sözü hatırlayacağım.
3 Ve sözlerim ıslık sesiyle
yayılacağı için Yahudi olmayan ulusların çoğu şöyle diyecek: Bir Kutsal Kitap!
Bir Kutsal Kitap! Bizim bir Kutsal Kitabımız var ve başka bir Kutsal Kitap
olamaz artık.
4 Fakat Rab Tanrı şöyle diyor: Ey
aptallar, onların bir Kutsal Kitabı olacak ve bu kitap benim eskiden antlaşma
yaptığım halkım Yahudiler'den çıkacak. Ve onlar Yahudiler'den aldıkları bu
Kutsal Kitap için onlara nasıl teşekkür ediyorlar? Evet, Yahudi olmayan uluslar
ne demek istiyorlar? Yahudiler'in çektiği zahmetleri ve emekleri ve acıları ve
Yahudi olmayan uluslara kurtuluşu getirmek amacıyla benim için nasıl
çabaladıklarını hatırlıyorlar mı?
5 Ey siz Yahudi olmayan uluslar,
eskiden antlaşma yaptığım halkım olan Yahudileri hatırladınız mı? Hayır, tam
tersine onları lanetlediniz, onlardan nefret ettiniz ve onları iyileştirmeye
çalışmadınız. Fakat işte, bütün bunların karşılığını size göstereceğim; çünkü
ben Rab, halkımı unutmadım.
6 Ey sen: ABir Kutsal Kitap mı? Bizim bir Kutsal Kitabımız var, başka bir Kutsal
Kitaba ihtiyacımız yok!@ diyen aptal. Yahudiler'in
aracılığıyla olmasaydı bir Kutsal Kitap edinebilir miydiniz?
7 Birden fazla ulus olduğunu bilmiyor musunuz? Ben Tanrınız Rab'bin bütün insanları yarattığımı, denizdeki adalarda yaşayanları da hatırladığımı, yukarıda göklerde ve aşağıda yerde egemen olduğumu ve sözümü insançocuklarına, evet, hatta dünyadaki bütün uluslara yaydığımı bilmiyor musunuz?
8 Niçin söyleniyorsunuz? Sözümden daha fazlasını alacağınız için mi? İki ulusun tanıklığının benim Tanrı olduğumun ve bir ulusu başka bir ulus gibi hatırladığımın kanıtı olduğunu bilmez misiniz? Bu yüzden bir ulusa söylediğim sözlerin aynısını diğerine de söylerim. Ve iki ulus bir araya gelince de, iki ulusun tanıklığı bir araya gelmiş olur.
9 Ve bunu dün, bugün ve sonsuza dek aynı olduğumu ve sözlerimi canımın istediği şekilde konuştuğumu birçoklarına kanıtlamak için yapıyorum. Ve bir söz söyledim diye başka bir söz söyleyemeyeceğimi sanmamanız gerekir; çünkü benim işim henüz bitmedi; insanlık sona erene kadar da, ondan sonra da, sonsuza dek de bitmeyecek.
10 Bu nedenle, bir Kutsal Kitabınız var diye bütün sözlerimin onun içinde olduğunu ve artık daha başka bir şey yazdırtmamış olduğumu sanmamanız gerekir.
11 Çünkü hem doğuda hem batıda ve kuzeyde ve güneyde ve denizdeki adalarda yaşayan bütün insanlara, söylediğim sözleri yazmalarını emrederim; çünkü yazılacak kitaplara göre dünyayı yargılayacağım; herkesi yaptıkları işlere göre, yazılanlara göre yargılayacağım.
12 Çünkü işte Yahudiler'e konuşacağım, onlar yazacaklar ve aynı şekilde Nefililer'e konuşacağım, onlar da yazacaklar; ve uzaklara sürdüğüm İsrail Evi'nin diğer oymaklarına da konuşacağım, onlar da yazacaklar; ve aynı şekilde dünyadaki bütün uluslara konuşacağım, onlar da yazacaklar.
13 Ve öyle olacak ki Yahudiler Nefililer'in sözlerini ve Nefililer de Yahudilerin sözlerini ele geçirecekler; ve Nefililer’le Yahudiler, İsrail'in kayıp oymaklarının sözlerini ele geçirecekler; ve İsrail'in kayıp oymakları da Nefililer'le Yahudiler'in sözlerini ele geçirecekler.
14 Ve öyle olacak ki İsrail Evi'nden olan halkım sahip oldukları topraklarda, kendi yurtlarında bir araya toplanacak ve benim sözlerim de tek bir söz olarak toplanacak. Ve sözüme ve İsrail Evi'nden olan halkıma karşı savaşanlara Tanrı olduğumu ve İbrahim’in soyunu sonsuza dek hatırlayacağıma dair İbrahim’le antlaşma yaptığımı onlara göstereceğim.
Yahudi olmayan uluslardan inanca dönenler Rab'bin antlaşmalı halkı sayılacak‑‑‑Birçok Lamanlı ve Yahudi, Tanrı'nın sözlerine inanacak ve sevimli insanlar olacaklar‑‑‑İsrail geri getirilecek ve kötüler yok edilecek. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Ve şimdi işte, sevgili kardeşlerim, sizlere konuşacağım; çünkü ben Nefi, sizlerin Yahudi olmayan uluslardan daha doğru olduğunuzu sanmanıza izin veremem. Çünkü işte, Tanrı'nın emirlerini yerine getirmezseniz, hepiniz aynı şekilde mahvolacaksınız; ve söylenmiş olan sözlerden ötürü Yahudi olmayan ulusların tümüyle yok edileceğini düşünmemeniz gerekir.
2 Çünkü işte size söylüyorum ki Yahudi olmayan uluslardan kim tövbe ederse, Rab'bin antlaşmalı halkı olacak ve tövbe etmeyen Yahudiler ise sökülüp atılacak; çünkü Rab tövbe etmeyen ve İsrail'in Kutsalı olan Oğlu'na inanmayan hiç kimseyle antlaşma yapmaz.
3 Ve şimdi, Yahudiler ve Yahudi olmayan uluslarla ilgili başka peygamberliklerde bulunacağım. Çünkü hakkında konuştuğum bu kitap ortaya çıktıktan ve Yahudi olmayan uluslar için yazıldıktan ve yeniden Rab için mühürlendikten sonra, yazılı olan sözlere birçok kişi inanacak ve inananlar bu sözleri soyumuzdan geri kalanlara götürecekler.
4 Ve böylece soyumuzdan geri kalanlar bizleri tanıyacak, Yeruşalem'den nasıl çıktığımızı ve Yahudi soyundan geldiklerini öğrenecekler.
5 Ve İsa Mesih'in Sevindirici Haberi onların arasında duyurulacak; bu nedenle atalarının bildikleri ve ayrıca atalarının arasında bilinen İsa Mesih’in bilgisi onlara yeniden öğretilecek.
6 Ve o zaman onlar sevinç duyacaklar; çünkü bunun kendileri için Tanrı'nın elinden gelen bir bereket olduğunu bilecekler; ve gözlerindeki karanlık pullar düşmeye başlayacak; ve pek çok kuşak geçmeden temiz ve sevimli bir halk olacaklar.
7 Ve öyle olacak ki darmadağın edilen Yahudiler de Mesih'e inanmaya başlayacaklar; ve onlar da bu ülkede toplanmaya başlayacaklar; ve Mesih'e inananların hepsi sevimli bir halk olacak.
8 Ve öyle olacak ki Rab Tanrı, yeryüzündeki halkının geri gelmesini sağlamak için, bütün uluslar, sülaleler, diller ve halklar arasındaki işine başlayacak.
9 Ve Rab Tanrı fakirleri doğrulukla yargılayacak ve dünyanın yumuşak başlıları için hakkıyla azarlayacak. Ve dünyaya ağzının değneğiyle vuracak ve kötüleri dudaklarının soluğu ile öldürecek.
10 Çünkü Rab Tanrı'nın halklar arasında büyük bir ayırım yapacağı günler hızla gelmektedir. Ve O, kötüleri yok edecek ve halkını esirgeyecektir, evet, kötüleri ateşle yok etmek zorunda kalsa bile.
11 Ve belinin kuşağı adalet ve kalçasının kuşağı ise bağlılık olacak.
12 Ve o zaman kurt kuzuyla beraber yaşayacak ve leopar oğlakla yan yana yatacak; ve buzağı ve genç aslan ve besili sığır bir arada olacak ve onları küçük bir çocuk güdecek.
13 Ve inekle ayı otlanacak; onların yavruları birlikte yatıp uyuyacaklar; ve aslan öküz gibi saman yiyecek.
14 Ve emzikteki çocuk engerek yılanının deliği üzerinde oynayacak ve sütten kesilmiş çocuk elini Kokatris yılanının kovuğu üzerine koyacak.
15 Bütün kutsal dağımda zarar vermeyecekler ve öldürmeyecekler; çünkü sular denizi nasıl kaplıyorsa, dünya da Rab bilgisi ile öyle dolu olacak.
16 Bu nedenle uluslarla ilgili her şey bilinecek; evet, her şey insançocuklarına bildirilecek.
17 Açıklanmayacak hiçbir sır yoktur; ışığa çıkarılmayacak hiçbir karanlık iş ve yeryüzünde mühürlenip de mührü açılmayacak hiçbir şey yoktur.
18 Dolayısıyla insançocuklarına bildirilen her şey o gün açıklanacak ve şeytan bir daha insançocuklarının yüreğinde uzun bir süre gücünü gösteremeyecek. Ve şimdi sevgili kardeşlerim, sözlerime burada son veriyorum.
Nefi, Mesih'in neden vaftiz olduğunu anlatır‑‑‑İnsanlar İsa'yı izlemeli, vaftiz olmalı, Kutsal Ruh'u almalı ve kurtulmak için sonuna kadar dayanmalıdır---Dar ve ince yolun kapısı tövbe ve vaftizdir---Sonsuz yaşam vaftiz olduktan sonra emirleri tutanlara gelir. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Ve şimdi sevgili kardeşlerim, ben Nefi, size bildirdiğim peygamberliklerime burada son veriyorum. Ve kesinlikle olacağını bildiğim birkaç olaydan başka bir şey yazamıyorum; kardeşim Yakup'un sözlerinden de ancak birkaçını buraya yazabiliyorum.
2 Bu nedenle Mesih'in öğretisi hakkında söylemem gereken birkaç sözün dışında, yazdıklarım bana yeterli geliyor; onun için, sizlere peygamberliklerimin açıklığı oranında açık olarak konuşacağım.
3 Çünkü ruhum açıklıktan sevinç duyar; çünkü Rab Tanrı insançocukları arasında bu şekilde çalışır. Çünkü Rab Tanrı anlayışa ışık tutar; çünkü insanlara anlayacakları bir şekilde kendi dillerinde konuşur.
4 Bu nedenle, Rab'bin bana gösterdiği, dünyanın günahlarını kaldıracak Tanrı Kuzusu’nu vaftiz edecek peygamberden size söz ettiğimi hatırlamanızı istiyorum.
5 Ve şimdi, kutsal olan Tanrı Kuzusu'nun her doğruluğu yerine getirmek için suyla vaftiz olması gerekiyorsa, ah, o zaman kutsal olmayan bizlerin, evet, hatta suyla vaftiz olması ne kadar çok gereklidir!
6 Ve şimdi sevgili kardeşlerim, sizlere soruyorum: Tanrı Kuzusu suyla vaftiz olmakla her doğruluğu nasıl yerine getirmiştir?
7 O'nun kutsal olduğunu bilmiyor musunuz? Ama kutsal olduğu halde, Baba'nın önünde kendisini bedenen alçalttığını insançocuklarına gösterdi ve Baba'nın emirlerine itaat edeceğine dair Baba'ya tanıklık etti.
8 Bu nedenle suyla vaftiz olduktan sonra Kutsal Ruh bir güvercin biçiminde O'nun üzerine indi.
9 Ve yine, onlara örnek olarak, insançocuklarına yolun ne kadar ince olduğunu ve girmeleri gereken kapının ne kadar dar olduğunu gösterdi.
10 Ve O insançocuklarına: ABeni izleyin!@ dedi. Bunun için sevgili kardeşlerim, Baba'nın emirlerini seve seve yerine getirmeden, İsa'yı izleyebilir miyiz?
11 Ve Baba şöyle dedi: Tövbe edin, tövbe edin ve Sevgili Oğlum'un adıyla vaftiz olun.
12 Ve ayrıca Oğul'un sesi bana geldi ve şöyle dedi: Kim benim adımla vaftiz olursa, Babam, bana verdiği gibi Kutsal Ruh'u ona da verecektir; onun için beni izleyin ve benim yaptığımı gördüğünüz işleri siz de yapın.
13 Bu nedenle sevgili kardeşlerim, biliyorum ki bütün kalbinizle Oğul’u izlerseniz, Tanrı'nın önünde ikiyüzlü ve aldatıcı bir şekilde hareket etmez, ancak gerçek bir niyetle günahlarınızdan tövbe eder ve vaftiz yoluyla Baba'ya, Mesih'in adını üzerinize almayı istediğinize dair tanıklık ederseniz---Evet, O'nun sözüne uyarak Rab'binizi ve Kurtarıcınızı suya girerek izlerseniz, işte o zaman Kutsal Ruh'u alacaksınız; evet, arkasından da ateş ve Kutsal Ruh'un vaftizi gelir; ondan sonra meleklerin diliyle konuşabilir ve İsrail'in Kutsalı'na övgüler söyleyebilirsiniz.
14 Fakat işte, sevgili kardeşlerim, Oğul'un sesi bana gelip şöyle dedi: Günahlarınızdan tövbe ettikten ve suyla vaftiz olarak emirlerimi yerine getirmeye istekli olduğunuza dair Baba'ya tanıklık ettikten ve ateş ve Kutsal Ruh'la vaftiz olduktan ve yeni bir dille, evet, hatta meleklerin diliyle konuşabildikten sonra kalkar da beni inkâr ederseniz, o zaman beni hiç tanımamış olmanız sizin için daha iyi olurdu.
15 Ve Baba'nın sesini duydum, şöyle diyordu: Evet, Sevdiğim'in sözleri güvenilir ve gerçektir. Sonuna kadar dayanan, kurtulacak odur.
16 Ve şimdi sevgili kardeşlerim, bu yüzden biliyorum ki insan, yaşayan Tanrı'nın Oğlunu örnek alıp sonuna kadar dayanmazsa, kurtulamaz.
17 Bu nedenle size söylediğim, Rabbiniz’in ve Kurtarıcınız'ın yaptığını gördüğüm işleri yapın; çünkü bunlar, bu nedenle, girmeniz gereken kapıyı bilesiniz diye bana gösterildi. Çünkü girmeniz gereken kapı tövbe ve suyla vaftizdir; sonra da ateş ve Kutsal Ruh’la günahlarınızın bağışlanması gelir.
18 Ve artık sonsuz yaşama giden bu dar ve ince yoldasınız; evet, bu kapıdan içeri girdiniz; Baba'nın ve Oğul'un emirlerine göre hareket ettiniz; ve Baba'ya ve Oğul'a tanıklık eden Kutsal Ruh'u kabul ettiniz. Bu yoldan içeri girerseniz, O'nun Kutsal Ruh'u alacağınıza dair size verdiği söz yerine gelecektir.
19 Ve şimdi, sevgili kardeşlerim, bu dar ve ince yola ayak bastıktan sonra size sorarım: Her şey bitmiş midir? İşte size söylüyorum ki: Hayır! Çünkü Mesih'e sarsılmaz bir inanç beslemeden, kurtarmaya gücü yetenin erdemine tam güven duymadan ve O'nun sözleri olmadan buraya kadar gelemezdiniz.
20 Bu nedenle parlak kusursuz bir umutla Tanrı'yı ve tüm insanları sevmeli ve Mesih'e sımsıkı bağlanarak ileri doğru atılmalısınız. Bu nedenle Mesih'in sözleriyle kendinize ziyafet çekip ileriye doğru atılırsanız ve sonuna kadar dayanırsanız, işte Baba şöyle diyor: Sonsuz yaşama kavuşacaksınız!
21 Ve şimdi işte, sevgili kardeşlerim, yol budur ve insanın Tanrı'nın Krallığı'nda kurtulabilmesi için göklerin altında başka bir yol ya da ad verilmemiştir. Ve şimdi bakın, bu Mesih'in öğretisidir ve sonu olmayan, tek bir Tanrı olan Baba'nın, Oğul'un ve Kutsal Ruh'un tek ve gerçek öğretisidir. Amin.
Melekler Kutsal Ruh'un gücüyle konuşurlar‑‑‑İnsanlar dua etmeli ve Kutsal Ruh'tan kendileri için bilgi edinmelidir. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Ve şimdi işte, sevgili kardeşlerim, bu yola girdikten sonra ne yapmanız gerektiğini biraz da olsa yüreğinizde düşünüyorsunuz, sanırım. Fakat işte, bu şeyleri yüreğinizde neden bu kadar çok düşünüyorsunuz?
2 Kutsal Ruh'u aldıktan sonra meleklerin diliyle konuşabileceğinizi size söylediğimi hatırlamıyor musunuz? Ve şimdi, Kutsal Ruh'un aracılığı olmadan meleklerin diliyle nasıl konuşabilirsiniz?
3 Melekler Kutsal Ruh'un gücüyle konuşurlar; bu nedenle Mesih'in sözlerini söylerler. Onun için size: AMesih'in sözleriyle kendinize bir ziyafet çekin@ dedim; çünkü işte Mesih'in sözleri sizlere yapmanız gereken her şeyi bildirecektir.
4 Bu nedenle, şimdi size bu sözleri söyledikten sonra, eğer dediklerimi anlayamıyorsanız, bunun nedeni sormamanız ve kapıyı çalmamanızdır; bu nedenle ışığa çıkarılmayacağınız için, karanlıkta mahvolacaksınız.
5 Çünkü işte, size bir kez daha söylüyorum: Eğer bu yola girer ve Kutsal Ruh'u alırsanız, O size yapmanız gereken her şeyi gösterecektir.
6 İşte, bu Mesih'in öğretisidir ve O, bedende size kendisini gösterinceye kadar başka bir öğreti verilmeyecektir. Ve kendisini bedende gösterdiği zaman, size söyleyeceklerini yapmaya dikkat edin.
7 Ve şimdi, ben Nefi, artık daha başka bir şey söyleyemiyorum; Ruh konuşmama engel oluyor. Ve insanların inançsızlığı ve kötülüğü ve cahilliği ve dik başlılığı yüzünden yas tutmak zorundayım; çünkü onlara olabildiğince açık bir dille verilse bile, onlar ne bilgiyi araştırmak, ne de yüce bilgiyi anlamak istiyorlar.
8 Ve şimdi, sevgili kardeşlerim, yüreklerinizin hâlâ düşünceli olduğunu görüyorum ve bu konuda konuşmak zorunda olmam beni üzüyor. Çünkü insana dua etmesini öğreten Ruh'u dinleseydiniz, dua etmeniz gerektiğini bilirdiniz; çünkü kötü ruh insana dua etmesini öğretmez, ama dua etmemesini öğretir.
9 Fakat işte, size söylerim ki hiç usanmadan, her zaman dua etmelisiniz; Mesih'in adıyla Baba'ya dua etmeden önce, Rab için hiçbir şey yapmamalısınız; ilk önce dua ederseniz, Tanrı yapacağınız işi, ruhunuza mutluluk getirmesi için kutsayacaktır.
Nefi'nin sözleri doğrudur ve Mesih'e tanıklık eder‑‑‑Mesih'e inananlar Nefi'nin
sözlerine de
inanırlar---Onun sözleri Tanrı'nın mahkemesinde tanıklık edecektir. m.ö. tahminen 559--545 yılları.
Ve şimdi, ben Nefi, halkımın arasında öğretilen bu şeylerin hepsini yazamıyorum; zaten yazmada, konuşmada olduğu kadar güçlü değilim; çünkü insan Kutsal Ruh'un gücüyle konuştuğu zaman, Kutsal Ruh'un gücü bunu insançocuklarının yüreklerine götürür.
2 Fakat işte, Kutsal Ruh'a karşı yüreklerini katılaştıran pek çok insan vardır; sonuçta Ruh onların içinde yer bulamaz; dolayısıyla onlar yazılı birçok sözü yere atarlar ve hiçe sayarlar.
3 Fakat ben Nefi, yazacaklarımı yazdım ve bunların özellikle halkım için büyük bir değer taşıdığına inanıyorum. Çünkü gün boyunca onlar için sürekli dua ediyorum ve geceleri de onların yüzünden gözyaşlarım yastığımı ıslatıyor; ve Tanrıma inançla haykırıyorum ve O’nun seslenişimi duyacağını biliyorum.
4 Ve Rab Tanrı'nın dualarımı halkımın iyiliğine çevireceğini biliyorum. Ve zayıflık içinde yazdığım sözler onlar için güçlendirilecektir; çünkü sözlerim onları iyilik yapmaya ikna eder, onlara atalarını tanıtır ve İsa'dan söz ederek, onları O'na inanmaya ve sonuna kadar dayanmaya ikna eder; sonsuz yaşam budur.
5 Ve sözlerim, gerçeklerin açıklığı ölçüsünde günaha karşı sert bir dille konuşur; bu nedenle içinde şeytanın ruhu olmadıkça hiç kimse yazdığım sözlere karşı öfkelenmeyecektir.
6 Açıklık bana sevinç verir; gerçek bana sevinç verir; İsa'm bana sevinç verir; çünkü O benim canımı cehennemden fidye ile kurtarmıştır.
7 Halkımı ilahi sevgiyle seviyorum ve Mesih'e tüm kalbimle inanıyorum; O’nun yargı kürsüsünde birçok lekesiz canla karşılaşacağıma inancım büyüktür.
8 Yahudileri ilahi sevgiyle seviyorum---Yahudiler diyorum, çünkü ben onların soyundan geldim.
9 Yahudi olmayanları da ilahi sevgiyle seviyorum. Fakat işte, Mesih'le barışmadıkça ve dar kapıdan girmedikçe ve yaşama götüren dar yolda yürümedikçe ve sınanma gününün sonuna kadar bu yolda yürümeyi sürdürmedikçe, onların hiçbiri için umudum yoktur.
10 Ve şimdi, sevgili kardeşlerim, aynı zamanda siz Yahudiler ve dünyanın dört bir ucunda oturanlar, bu sözlerime kulak verin ve Mesih'e inanın; ve bu sözlere inanmasanız da Mesih'e inanın. Ve eğer Mesih'e inanırsanız, bu sözlere de inanırsınız; çünkü bunlar Mesih'in sözleridir ve onları bana O vermiştir; ve bu sözler bütün insanlara iyilik etmeleri gerektiğini öğretir.
11 Ve bunların Mesih'in sözleri olup olmadığına kendiniz karar verin. Çünkü Mesih son günde bu sözlerin kendisinin sözleri olduğunu büyük bir güç ve görkemle size gösterecektir; ve ben sizle yüz yüze O'nun mahkemesi önünde duracağım; ve zayıflıklarıma rağmen, bu sözleri yazmamı O'nun emretmiş olduğunu bileceksiniz.
12 Ve Baba'ya Mesih'in adıyla dua ediyorum ki hepimiz olmasa da birçoğumuz o büyük ve son günde O'nun Krallığı'nda kurtulalım.
13 Ve şimdi, sevgili kardeşlerim, İsrail Evi'nden olan herkese ve dünyanın dört bir ucunda bulunan sizlere tozun içinden haykıran bir ses olarak sesleniyorum: O büyük gün gelene kadar hoşça kalın.
14 Ve siz, Tanrı'nın iyiliğinden pay almak istemeyenler ve Yahudiler'in sözlerine, benim sözlerime ve Tanrı Kuzusu'nun ağzından çıkacak sözlere saygı duymayanlar, işte sizlere de sonsuza dek hoşça kalın diyorum. Çünkü bu sözler sizleri son günde suçlu çıkaracaktır.
15 Çünkü yeryüzünde mühürlediğim bu sözler, Tanrı'nın mahkemesinde size karşı çıkarılacaktır; çünkü Rab bana böyle emretti ve ben O'nun dediklerini yapmalıyım. Amin.
Bölümler:
NEFİ'NİN KARDEŞİ
Yakup'un, kardeşlerine vaaz ettiği sözler. Mesih'in öğretisini yıkmaya çalışan bir adamı şaşkına çevirir. Nefi halkının tarihi ile ilgili birkaç söz.
Yakup ile Yusuf insanları Mesih'e inanmaya ve O'nun emirlerini tutmaya ikna etmek için çalışırlar‑‑‑Nefi ölür‑‑‑Nefililer arasında kötülük çoğalır. m.ö. tahminen 544--421 yılları.
ÇÜNKÜ işte, öyle oldu ki Lehİ'nİn Yeruşalem'den ayrılmasının üzerinden elli beş yıl geçmişti; bu nedenle Nefi, ben Yakup'a üzerlerinde bu işlenmiş yazıların bulunduğu küçük levhalarla ilgili bir emir verdi.
2 Ve Nefi, ben Yakup'a en değerli gördüğüm şeylerden bazılarını bu levhalara yazmam için bir emir verdi, öyle ki Nefi halkı adıyla anılan bu halkın tarihine kısaca değinmemi söyledi.
3 Çünkü halkının tarihinin kendisinin diğer levhalarına yazılması gerektiğini ve benim ise bu levhaları koruyup kuşaktan kuşağa kendi soyuma aktarmam gerektiğini söyledi.
4 Ve kutsal bir vaaz veya yüce bir vahiy veya peygamberlik olursa, önemli olanlarını Mesih'in hatırı ve halkımızın hatırı için bu levhaların üzerine yazıp onlara mümkün olduğu kadar değinmeliydim.
5 Çünkü duyduğumuz inanç ve büyük endişeden dolayı, halkımızın başına gelecekler gerçekten bize gösterilmişti.
6 Ve aynı zamanda birçok vahiyler alıyorduk ve peygamberlik ruhuna çok sahiptik; bu nedenle Mesih'i ve O'nun gelecek olan krallığını biliyorduk.
7 Bu nedenle halkımızın arasında, onları Mesih'e gelip Tanrı'nın iyiliğinden pay almaya ikna edebilmek için canla başla çalıştık; öyle ki Tanrı'nın rahatına kavuşabilsinler diye; İsrail çocuklarının çölde denenme günlerinde baş kaldırdıkları gibi, Tanrı'nın herhangi bir şekilde öfkesiyle onların rahata kavuşmamaları için yemin etmesinden korkuyorduk.
8 Bu nedenle, bütün insanları Tanrı'ya karşı isyan etmemeye ve O'nu kışkırtıp öfkelendirmemeye, ama bütün insanları Mesih'e inanmaya ve O'nun ölümünü düşünmeye ve O'nun çarmıhının acısını çekip bu dünyanın utancını taşımaya ikna edebilmeyi Tanrı'dan diliyorduk; bu nedenle, ben Yakup, kardeşim Nefi'nin emrini yerine getirme görevini üzerime alıyorum.
9 Şimdi Nefi yaşlanmaya başlamıştı ve kendisinin yakında öleceğini gördü; bu nedenle, krallar yönetimine göre bir kişiyi halkının başına şimdi bir kral ve yönetici olarak meshedip atadı.
10 Halk Nefi'yi çok sevdiğinden, Nefi onlar için büyük bir koruyucu olduğundan, Laban'ın kılıcını onları savunmak için kullanıp yaşadığı her gün onların mutluluğu için çalıştığından---
11 Bu nedenle halk onun adını hatırda tutmak istiyordu. Ve krallar yönetimine göre, Nefi'nin yerine başa geçen kişilere halk tarafından İkinci Nefi, Üçüncü Nefi, vesaire denildi; ve adları ne olursa olsun onlara halk tarafından böyle denildi.
12 Ve öyle oldu ki Nefi öldü.
13 Şimdi Lamanlı olmayan halk Nefili sayılıyordu; bununla birlikte onlar, Nefililer, Yakuplular, Yusuflular, Zoramlılar, Lamanlılar, Lemuelliler ve İsmailliler diye adlandırıldılar.
14 Ancak ben Yakup, onları bundan böyle bu isimlerle ayırmayacağım, ama Nefi halkını yok etmeye çalışanlara Lamanlılar diyeceğim ve Nefililer'le dost olanlara ise Nefililer ya da krallar yönetimine göre Nefi halkı diyeceğim.
15 Ve şimdi öyle oldu ki Nefi halkı, ikinci kralın yönetimi altında, yüreklerinde katılaşmaya ve geçmişte birçok karı ve cariyeler arzu eden eskiden yaşamış olan Davut ve oğlu Süleyman gibi bir takım kötü uygulamalara düşkün olmaya başladılar.
16 Evet ve ayrıca çok altın ve gümüş aramaya başladılar ve biraz da gururlanmaya başladılar.
17 Bu nedenle, ben Yakup, görevimi ilk önce Rab'den alarak tapınakta onlara öğretirken bu sözleri bildirdim.
18 Çünkü ben Yakup ve kardeşim Yusuf, Nefi'nin eliyle kutsanarak bu halkın rahipleri ve öğretmenleri olmuştuk.
19 Ve biz bu sorumluluğu üzerimize alarak, Tanrı'nın sözünü tüm gayretimizle halka öğretmezsek, halkın işlediği günahların bizim başımızdan sorulacağını kabul ettik ve görevimizi Rab için en iyi şekilde yerine getirdik; bu nedenle, onların kanı giysilerimize bulaşmasın diye var gücümüzle çalışıyoruz; yoksa onların kanı giysilerimize bulaşır ve son günde lekesiz bulunamayız.
Yakup zenginlik sevgisini, gururu ve iffetsizliği kınar‑‑‑İnsanlar birbirlerine yardım etmek için zenginlik elde etmeye çalışmalıdır‑‑‑Yakup onaylanmamış çok evlilik uygulamasını yasaklar‑‑‑Rab, kadınların iffetli olmalarından memnunluk duyar. m.ö. tahminen 544--421 yılları.
Nefİ'nİn ölümünden sonra Nefi'nin kardeşi Yakup'un Nefi halkına söylediği sözler:
2 Şimdi, sevgili kardeşlerim, ben Yakup, Tanrı'ya karşı duyduğum sorumluluk altında, görevimi ciddi bir şekilde yerine getirmek ve giysilerimi sizlerin günahlarından arındırmak için bugün tapınağa Tanrı'nın sözünü sizlere bildirmek üzere çıktım.
3 Ve çağrıldığım görevi şu ana dek gayretle yerine getirdiğimi siz de biliyorsunuz; ancak bugün ruhunuzun mutluluğu için, her zamankinden daha çok istek ve kaygı duyuyorum.
4 Çünkü işte, size bildirdiğim Rab'bin sözüne şu ana dek sadık kaldınız.
5 Fakat işte, kulağınız bende olsun ve bilin ki her şeye gücü yeten göğün ve yerin Yaratıcısının yardımıyla düşüncelerinizin ne olduğunu, bana çok iğrenç gözüken, evet ve Tanrı'ya da iğrenç gelen günahın içinde nasıl çalışmaya başladığınızı size söyleyebilirim.
6 Evet, yüreklerinizin kötülükleriyle ilgili olarak sizlere tanıklık etmek zorunda kalmak benim ruhumu üzüyor ve benim utançla Yaratanımın huzurundan çekilmeme neden oluyor.
7 Ve hanımlarınızın ve çocuklarınızın karşısında sizler hakkında böylesine cesurca konuşmak zorunda kalmam beni üzüyor; onların çoğu Tanrı'nın önünde oldukça hassas, tertemiz ve zarif duygulara sahiptir; bu da Tanrı'yı hoşnut eder.
8 Ve onların buraya Tanrı'nın hoş sözünü, evet, yaralı ruhları iyileştiren sözü dinlemeye geldiklerini sanıyorum.
9 Bu nedenle, Tanrı'dan aldığım sıkı emir yüzünden işlediğiniz suçlara karşı sizi uyarmak zorunda kalmam, önceden yaralanmış olanların yaralarını sarıp iyileştirmek yerine, onların yaralarını açmak zorunda kalmam benim canımı sıkıyor; ve yaralanmayanlara gelince, Tanrı'nın hoş sözüyle kendilerine ziyafet çekeceklerine, hançerler onların ruhlarını deşmek ve hassas zihinlerini yaralamak için onlara saplanmıştır.
10 Fakat görev zor da olsa, Tanrı'nın sıkı emirlerine göre hareket etmem gerekiyor ve yüreği temiz olanların ve yüreği kırılmış olanların huzurunda ve her şeye gücü yeten Tanrı'nın keskin bakışları altında size kötülükleriniz ve iğrençlikleriniz hakkında anlatmam gerekiyor.
11 Bu nedenle, sizlere gerçeği Tanrı sözünün sadeliğine göre anlatmam gerekiyor. Çünkü işte, Rab'be sorduğumda söz bana gelip şöyle dedi: Yakup, yarın tapınağa çık ve sana vereceğim sözleri bu halka bildir.
12 Ve şimdi işte, kardeşlerim, size bildireceğim sözler şunlardır: Şöyle ki çoğunuz size ve soyunuza vaadedilmiş bir diyar olan bu ülkede bol bol bulunan altın, gümüş ve her tür değerli madenleri aramaya başladınız.
13 Ve Tanrı'nın iyilik eli en hoş bir şekilde üzerinize gülümsedi, öyle ki büyük zenginlikler elde ettiniz; ve bazılarınız kardeşlerinizden daha fazlasını elde ettiği için yüreklerinizin kabaran gururuna kapıldınız ve pahalı giysilerinizden dolayı boyunlarınız kasılmış, herkese yüksekten bakıyorsunuz; ve kardeşlerinizden daha üstün olduğunuzu düşünerek onlara zulmediyorsunuz.
14 Ve şimdi kardeşlerim, Tanrı'nın bu durumda sizi haklı çıkaracağını mı sanıyorsunuz? İşte size söylüyorum: Hayır! Ne var ki Tanrı sizi suçlu buluyor ve bu şeyleri yapmakta ısrar edersiniz, O'nun yargıları hızla size gelecektir.
15 Dilerim, Tanrı sizi delip geçebileceğini ve gözünün bir bakışıyla sizi yere çarpabileceğini gösterir!
16 Dilerim, bu kötülük ve iğrençlikten sizi kurtarır! Ve dilerim, O'nun emirlerinin sözünü dinler ve yüreklerinizdeki bu gururun ruhlarınızı yok etmesine izin vermezsiniz!
17 Kendiniz kadar kardeşlerinizi de düşünün ve herkesle iyi geçinin ve malınız konusunda eliniz açık olsun; öyle ki kardeşleriniz de sizin gibi zengin olsun.
18 Fakat zenginlik bulmaya çalışmadan önce, Tanrı'nın Krallığı'nı bulmaya çalışın.
19 Ve Mesih'te bir umudunuz olduktan sonra, zenginlik arıyorsanız zenginlik elde edeceksiniz; ve bunları iyilik yapmak amacıyla, çıplakları giydirmek ve açları doyurmak ve tutsakları özgür kılmak ve hastalarla düşkünlere yardım eli uzatmak için yapacaksınız.
20 Ve şimdi kardeşlerim, size gurur hakkında konuştum; ve Tanrı'nın size verdiği zenginliklerden dolayı yüreklerinizdeki gurura kapılıp komşusunu rahatsız eden ve onlara zulmeden sizler buna ne diyorsunuz?
21 Bütün insanlığı yaratan Tanrı'ya bu tür şeylerin iğrenç geldiğini düşünmüyor musunuz? Ve onun gözünde bir insan diğeri ile aynı değerdedir. Ve bütün insanlık tozdan yaratılmıştır; ve Tanrı onları aynı amaçla, emirlerini tutmaları ve O'nu sonsuza dek onurlandırmaları için yaratmıştır.
22 Ve şimdi size bu gurur hakkında konuştuğum sözlerimi burada bitiriyorum. Ve size çok daha çirkin bir suç hakkında konuşmam gerekmeseydi, yüreğim sizin için gerçekten sevinecekti.
23 Fakat sizin çirkin suçlarınız yüzünden Tanrı'nın sözü bana ağır geliyor. Çünkü işte, Rab şöyle diyor: Bu halkın kötülükleri gittikçe artıyor; kutsal yazıları anlamıyorlar, çünkü Davut ve oğlu Süleyman'la ilgili yazılanlara bakarak, işledikleri zinaları haklı çıkarmanın yollarını arıyorlar.
24 İşte, Davut ve Süleyman'ın gerçekten birçok karısı ve cariyeleri vardı; bu benim önümde iğrençti, diyor Rab.
25 Bu nedenle, Rab şöyle diyor: Yusuf'un soyunun meyvesinden kendime doğru bir dal yetiştirebilmek için bu halkı kolumun gücüyle Yeruşalem ülkesinden çıkardım.
26 Bu nedenle, Ben, Rab Tanrı, bu halkın geçmiştekiler gibi davranmasına izin vermeyeceğim.
27 Bu nedenle, kardeşlerim, beni dinleyin ve Rab'bin sözüne kulak verin: Çünkü aranızda hiç kimsenin birden fazla eşi olmayacak ve hiçbir cariyesi olmayacak.
28 Çünkü Ben, Rab Tanrı, kadınların iffetli olmasından hoşnudum. Ve cinsel ahlaksızlıklar benim gözümde iğrençtir; Orduların Rabbi böyle diyor.
29 Bu nedenle, bu halk emirlerimi tutacak, diyor Orduların Rabbi, yoksa bu halk yüzünden ülke lanetlenecek.
30 Çünkü kendime soy yetiştirmek istersem, halkıma emredeceğim; aksi takdirde onlar bu sözlerime kulak verecekler, diyor Orduların Rabbi.
31 Çünkü işte, Ben Rab, Yeruşalem ülkesinde, evet, halkıma ait bütün topraklarda halkımın kızlarının, kocalarının yaptıkları kötülükler ve iğrençlikler yüzünden çektiği üzüntüleri gördüm ve onların ağlayışlarını işittim.
32 Ve Orduların Rabbi diyor: Yeruşalem ülkesinden çıkardığım bu halkın güzel kızlarının, halkımın erkeklerine karşı olan ağlayışlarının bana kadar ulaşmasına izin vermeyeceğim, diyor Orduların Rabbi.
33 Çünkü halkımın kızlarını yumuşaklıklarından dolayı tutsak edip götüremeyecekler, yoksa onları acı bir lanetle, yok oluncaya kadar ziyaret edeceğim; çünkü onlar eskilerin yaptığı gibi cinsel ahlaksızlıklar yapamayacaklar, diyor Orduların Rabbi.
34 Ve şimdi, işte kardeşlerim, bu emirlerin babamız Lehi'ye verildiğini biliyorsunuz; dolayısıyla bunları önceden biliyordunuz; ve büyük bir suç işlediniz; çünkü yapmamanız gereken bu şeyleri yaptınız.
35 İşte siz, kardeşlerimiz Lamanlılar'ın yaptığı kötülüklerden daha büyüğünü yaptınız. Nazik eşlerinizin yüreğini kırdınız ve onlara kötü örnek olarak çocuklarınızın güvenini yitirdiniz; ve size karşı onların yüreklerinden yükselen hıçkırıklar Tanrı'ya ulaşmaktadır. Ve size karşı yukarıdan inen Tanrı sözünün keskinliğinden, birçok yürek açılan derin yaralarla can verdi.
Yürekleri temiz olanlar Tanrı'nın hoş sözünü kabul eder‑‑‑Lamanlılar'ın doğruluğu Nefililer'inkini aşar‑‑‑Yakup evlilik dışı cinsel ilişkiye, şehvet düşkünlüğüne ve her günaha karşı uyarıda bulunur. m.ö. tahminen 544--421 yılları.
Fakat işte, ben Yakup, yürekleri temiz olan sizlere konuşmak istiyorum. Yüzünüzü kararlılıkla Tanrı'ya çevirin ve büyük bir inançla O'na dua edin ve O sizi sıkıntılı günlerinizde teselli edecek ve sizin hakkınızı savunacaktır ve sizi yok etmek isteyenlerin üzerine adalet gönderecektir.
2 Ey yüreği temiz olan sizler, başınızı kaldırın ve Tanrı'nın hoş sözünü alın ve onun sevgisiyle beslenin; çünkü kararlı olursanız, bunu sonsuza kadar yapabilirsiniz.
3 Fakat yürekleri temiz olmayanların, bugün Tanrı'nın önünde kirli olan sizlerin vay haline, vay haline! Çünkü tövbe etmezseniz, bu ülke sizin yüzünüzden lanetlenecektir; ve sizler gibi kirli olmayan Lamanlılar, acı bir lanetle lanetlenmiş olsalar bile, sizi yok edinceye kadar cezalandıracaklardır.
4 Ve tövbe etmezseniz, Lamanlılar'ın mirasınız olan toprakları ele geçirecekleri ve Rab Tanrı'nın doğruları aranızdan alıp götüreceği zaman hızla yaklaşmaktadır.
5 İşte, kirlilikleri ve tenlerinin üzerine gelen lanet yüzünden nefret ettiğiniz kardeşleriniz Lamanlılar sizden daha doğru çıktılar; çünkü onlar atamıza verilmiş olan Rab'bin emrini unutmadılar---öyle ki birden fazla hanımları ve hiçbir cariyeleri olmayacak ve aralarında cinsel ahlaksızlıklar olmayacaktı.
6 Ve şimdi, onlar bu emri tutmaya dikkat ediyorlar; bu nedenle, bu emri yerine getirmek için gösterdikleri bu davranıştan ötürü Rab Tanrı onları yok etmeyecek, tersine onlara karşı merhametli olacaktır; ve onlar bir gün kutsanmış bir halk olacaktır.
7 İşte, onların kocaları hanımlarını severler ve onların hanımları da kocalarını severler; ve onların kocaları ve hanımları çocuklarını severler; ve onların inançsızlıkları ve size karşı olan nefretleri atalarının kötülüğündendir; bu nedenle yüce Yaratıcınızın gözünde onlardan daha ne kadar iyisiniz?
8 Ey kardeşlerim, günahlarınızdan tövbe etmezseniz, korkarım ki onlarla beraber Tanrı'nın tahtı önüne getirildiğinizde, onların tenleri sizinkinden daha beyaz olacaktır.
9 Bu nedenle size Tanrı'nın sözü olan bir emri vereceğim; öyle ki kara tenli oldukları için bir daha onlara hakaret etmeyin; ve kirlilikleri yüzünden de onlara hakaret etmeyeceksiniz, tersine kendi kirliliğinizi hatırlayacaksınız ve onların kirliliklerinin atalarının yüzünden geldiğini hatırlayacaksınız.
10 Bu nedenle kendi çocuklarınızı, onların önünde kötü örnek olarak onların yüreklerini nasıl üzdüğünüzü hatırlayacaksınız; ve ayrıca şunu hatırlayın ki pislikleriniz yüzünden çocuklarınızın yıkımına neden olabilirsiniz ve son günde onların günahları sizin başınıza yığılacaktır.
11 Ey kardeşlerim sözlerime kulak verin; içinizdeki cevheri harekete geçirin; ölüm uykusundan uyanmak için silkinip kalkın ve cehennem azabından kendinizi kurtarın; öyle ki şeytanın meleklerinden sayılıp ikinci ölüm olan ateş ve kükürt gölüne atılmayasınız.
12 Ve şimdi, ben Yakup, Nefi halkına daha birçok şey söyledim, onları cinsel ahlaksızlığa, şehvet düşkünlüğüne ve her türlü günaha karşı uyarıp onlara bu şeylerin korkunç sonuçlarını anlattım.
13 Ve sayıları gittikçe artmaya başlayan bu halkın başına gelen olayların yüzde biri bile bu levhalara yazılamaz; ancak onların başına gelen olayların çoğu ve onların savaşları ve çekişmeleri ve krallarının yönetimleri bu büyük levhalarda yazılıdır
14 Bu levhalara Yakup levhaları denir ve onlar Nefi'nin eliyle yapılmıştır. Ve bu sözlerimi burada bitiriyorum.
Bütün peygamberler Mesih'in adıyla Baba'ya ibadet ettiler‑‑‑İbrahim'in İshak'ı kurban olarak sunması Tanrı'nın Biricik Oğlu'nu kurban etmesine benzer‑‑‑İnsanlar kefaret yoluyla Tanrı ile barışmalıdır‑‑‑Yahudiler temel taşını reddedecekler. m.ö. tahminen 544--421 yılları.
Şİmdİ işte, öyle oldu ki ben Yakup, uzun süre sözlerimle halkıma hizmet ettim (ve sözlerimizi levhalar üzerine kazıyarak yazmak güç olduğu için sözlerimin çoğunu yazamıyorum) ve biliyoruz ki levhalara yazdıklarımız kalıcıdır.
2 Fakat levhalar dışında neyin üstüne yazarsak yazalım zamanla silinip yok olacaktır; ama levhalara yazabileceğimiz birkaç söz çocuklarımıza ve ayrıca sevgili kardeşlerimize bizim hakkımızda ya da ataları hakkında az da olsa bilgi verecektir.
3 Şimdi buna seviniyoruz ve bu sözleri levhalara kazımak için canla başla çalışıyoruz. Sevgili kardeşlerimizin ve çocuklarımızın şükran dolu yüreklerle bu sözleri almalarını, üzüntüyle değil sevinçle ve küçümsemeden, ilk anne ve babaları hakkında öğrenmek için onlara bakmalarını umuyoruz.
4 Çünkü bu şeyleri bu amaçla, Mesih'i bildiğimizi ve gelişinden yüzlerce yıl önce O'nun görkemini umduğumuzu ve bunu sadece bizim değil, bizden önce gelmiş olan bütün kutsal peygamberlerin de umduğunu öğrensinler diye yazıyoruz.
5 İşte, onlar Mesih'e inandılar ve O'nun adıyla Baba'ya ibadet ettiler; ve bizler de O'nun adıyla Baba'ya ibadet ediyoruz. Ve ruhumuzu Mesih'e yönelten Musa Yasası'nı bu amaçla tutuyoruz; ve bundan dolayı yasa bize doğruluk için kutsal kılınmıştır, aynen çölde oğlu İshak'ı Tanrı'nın emirlerine itaat etmek için kurban olarak sunan İbrahim'e doğruluk sayıldığı gibi. Bu, Tanrı ve Biricik Oğlu arasındaki benzerliği gösterir.
6 Bu nedenle peygamberleri dikkatle inceliyoruz, birçok vahiyler alıyoruz ve peygamberlik ruhuna sahibiz; ve bütün bu tanıklıkların olması bize umut veriyor ve inancımızı sarsılmaz kılıyor, öyle ki Mesih'in adıyla gerçekten emredebiliyoruz ve ağaçlar, dağlar ya da denizin dalgaları bile sözümüzü dinliyorlar.
7 Yine de Rab Tanrı bize zayıflığımızı gösteriyor; öyle ki insançocuklarına gösterdiği lütfu ve büyük alçakgönüllülüğü sayesinde, bunları yapacak gücümüz olduğunu bilelim.
8 İşte, Rab'bin işleri ne kadar büyük ve olağanüstüdür. O'nun sırlarının derinliklerine
kimin aklı erebilir? Ve insanın O'nun bütün yollarını öğrenmesi olanaksızdır. Ve
kendisine vahiy yoluyla bildirilmedikçe hiç kimse O'nun yollarını bilemez; bu
nedenle, kardeşler, Tanrı'nın vahiylerini küçümsemeyin.
9 Çünkü işte, insan O'nun sözünün
gücüyle yeryüzüne geldi, yeryüzü de O'nun sözünün gücüyle yaratıldı. Bu
nedenle,Tanrı bir söz söylüyor ve dünya yaratılıyorsa ve Tanrı bir söz söylüyor
ve insan yaratılıyorsa, o halde yeryüzüne veya oradaki elinin eserlerine kendi
isteği ve zevkine göre emir vermeye neden gücü yetmesin?
10 Bu nedenle, kardeşler, Rab'be
öğüt vermeye kalkışmayın, ancak O'nun elinden öğüt alın. Çünkü işte, siz de
biliyorsunuz ki O bütün işleri konusunda bilgelikle, doğrulukla ve yüce
merhametiyle öğüt verir.
11 Bu nedenle, sevgili kardeşler,
Biricik Oğlu Mesih'in kefareti aracılığıyla O'nunla barışın; ve Mesih'teki
diriliş gücüne göre dirilişe kavuşabilirsiniz; ve inandığınız için ve O
kendisini bedende göstermeden önce O'ndaki yüceliğin iyi umuduna kavuştuğunuz
için Mesih'in ilk meyveleri olarak Tanrı'ya sunulabilirsiniz.
12 Ve şimdi, sevgili kardeşler,
bunları size söylediğim için şaşırmayın; çünkü diriliş ve gelecek dünya hakkında
bilgi öğrenebilmek için neden Mesih'in kefareti hakkında konuşmayalım ve O'nun
hakkında neden mükemmel bilgimiz olmasın?
13 İşte kardeşlerim, peygamberlik
eden insanların anlayacağı şekilde peygamberlik etsin; çünkü Ruh doğruyu söyler
ve yalan söylemez. Bu nedenle, gerçekten olan ve olacak olan şeylerden söz eder;
bu nedenle, canımızın kurtulabilmesi için bu şeyler bize açıkça gösterilmiştir.
Fakat işte, bunlara tanıklık eden yalnızca bizler değiliz; çünkü Tanrı
geçmişteki peygamberlere de bunları söyledi.
14 Fakat işte, Yahudiler dik kafalı
bir halktı ve açık seçik sözlerden nefret ettiler, peygamberleri öldürdüler ve
anlayamadıkları şeylerin peşinden koştular. Bu nedenle, körlükleri yüzünden, bu
körlük hedefin ötesine bakmalarından kaynaklanıyordu, mutlaka düşmeleri gerekir;
çünkü Tanrı açıklığını onlardan aldı ve istedikleri için onlara
anlayamayacakları bir sürü şey verdi. Ve bunu istedikleri için Tanrı da böyle
yaptı, öyle ki sendelesinler diye.
15 Ve şimdi, ben Yakup, Ruh
tarafından peygamberlikte bulunmaya yönlendiriliyorum; çünkü içimdeki Ruh'un
etkisiyle, Yahudiler'in sendelemeleri yüzünden, üzerine bina kurabilecekleri ve
sağlam temel atabilecekleri taşı reddedeceklerini seziyorum.
16 Fakat işte, kutsal yazılara
göre, bu taş Yahudiler'in üzerine bina kurabilecekleri büyük, son ve tek sağlam
temel olacaktır.
17 Şimdi, sevgili kardeşlerim,
bunlar sağlam temeli söküp attıktan sonra üzerine nasıl bina kurabilirler, bu
taş nasıl onların köşesinin baş taşı olabilir?
18 İşte, sevgili kardeşlerim,
sizler için duyduğum aşırı kaygı yüzünden bocalamaz ve herhangi bir şekilde
Ruh'a olan güvenimi yitirmezsem, bu sırrı size açıklayacağım.
Yakup, Zenos'un evcil zeytin ağacı
ile yabani zeytin ağacına ilişkin simgesel öyküsünü aktarır‑‑‑Bunlar İsrail ile
Yahudi olmayan uluslara benzemektedir‑‑‑İsrail'in dağıtılıp yeniden bir araya
toplanışı önceden açıklanır‑‑‑Nefililer'den, Lamanlılar'dan ve bütün İsrail
Evi'nden dolaylı olarak bahsedilir‑‑‑Yahudi olmayan uluslar İsrail'e
aşılanacaktır---Sonunda bağ yakılacaktır.
m.ö.
tahminen 544--421 yılları.
İşte kardeşlerim, peygamber Zenos'un
sözlerinden okuduklarınızı da mı hatırlamıyor musunuz? O, İsrail Evi'ne şöyle
diyerek konuştu:
2 Kulak ver, ey İsrail Evi ve
Rab'bin bir peygamberi olan benim sözlerimi dinle!
3 Çünkü işte, Rab şöyle diyor: Ey
İsrail Evi, seni evcil bir zeytin ağacına benzeteceğim. Bir adam bu ağacı aldı
ve bağına dikip yetiştirdi; ve ağaç büyüdü ve yaşlanarak çürümeye başladı.
4 Ve öyle oldu ki bağın sahibi
gidip zeytin ağacının çürümeye başladığını görünce şöyle dedi: Ağacı budayacağım
ve dibini belleyip sulayacağım, belki filizlenip budaklanır da kurumaz.
5 Ve öyle oldu ki dediği gibi ağacı
budadı ve dibini belleyip suladı.
6 Ve öyle oldu ki günler geçti,
ağaç biraz filizlenip budaklandı; fakat işte, ağaç tepeden kurumaya başlamıştı.
7 Ve öyle oldu ki bağın sahibi bunu
görünce, hizmetkârına şöyle dedi: Bu ağacı kaybedersem çok üzülürüm; bu nedenle,
git, yabani bir zeytin ağacının dallarını koparıp buraya bana getir; ve kurumaya
başlayan şu ana dalları kesip ateşe atalım ki yansın.
8 Ve işte, bağın sahibi şöyle
diyor: Bu genç ve taze dalların birçoğunu alıp istediğim ağaca aşılayacağım; ve
eğer öyle olur da bu ağacın kökü kurursa, zararı yok; yeter ki ağacın meyvesini
kendim için saklayabileyim; onun için bu genç ve taze dalları alıp istediğim
ağaca aşılayacağım.
9 Yabani zeytin ağacının dallarını
al, onların yerine aşıla; ve kestiğim şu dalları ise ateşe atıp yakacağım; öyle
ki bağımın toprağını kirletmesinler.
10 Ve öyle oldu ki bağ sahibinin
hizmetkârı bağ sahibinin dediği gibi yaptı ve yabani zeytin ağacının dallarını
aşıladı.
11 Ve bağ sahibi ağacın dibini
belletti ve dallarını budattı ve sulatarak hizmetkârına şöyle dedi: Bu ağacı
kaybedersem çok üzülürüm; bu nedenle, belki ağacın kökünü kurtarıp kurumasını
önler, kendime saklarım diye bunu yaptım.
12 Bu nedenle sen kendi yoluna git;
ağaca iyi bak ve onu dediğim gibi büyüt.
13 Ve bu dalları bağımın en uzak
köşesine, canımın istediği yere dikeceğim; bu seni ilgilendirmez; ve bunu ağacın
doğal dallarını kendime saklayayım ve aynı zamanda bunların meyvesini gelecek
mevsim için kendine ayırayım diye yapıyorum; çünkü bu ağacı ve meyvesini
kaybedersem çok üzülürüm.
14 Ve öyle oldu ki bağ sahibi kendi
yoluna gidip evcil zeytin ağacının doğal dallarını kimini oraya kimini buraya
deyip kendi isteği ve zevkine göre bağının en uzak yerlerine sakladı.
15 Ve öyle oldu ki aradan uzun bir
süre geçti ve bağ sahibi hizmetkârına: AGel, haydi bağa inip bağda
çalışalım!@ dedi.
16 Ve öyle oldu ki bağ sahibi ve
hizmetkârı da çalışmak için bağa indi. Ve öyle oldu ki hizmetkâr efendisine: Aİşte buraya bak, ağaca bak!@ dedi.
17 Ve öyle oldu ki bağ sahibi
baktığında yabani zeytin dallarının aşılandığı ağacı gördü; ve ağaç büyümüştü ve
meyve vermeye başlamıştı. Ve bağ sahibi ağacın iyi olduğunu gördü; ve ağacın
meyvesinin doğal meyveden bir farkı yoktu.
18 Ve hizmetkârına şöyle dedi:
Görüyorsun, yabani ağacın dalları evcil ağacın kökünden suyu almış, demek ki
ağacın kökü çok güç vermiş; ve kök güçlü olunca da yabani dallar evcil meyve
vermiş. Şimdi bu dalları aşılamasaydık, bu ağaç kururdu. Ve şimdi, işte, ağacın
verdiği meyvelerden epeyce toplayacağım; ve ağacın meyvesini gelecek mevsim için
kendime saklayacağım.
19 Ve öyle oldu ki bağ sahibi
hizmetkârına şöyle dedi: Gel, haydi bağın en uzak köşesine gidip ağacın doğal
dalları da çok meyve vermemiş mi bakalım; öyle ki ağacın meyvesini gelecek
mevsim için kendime saklayabileyim.
20 Ve öyle oldu ki bağ sahibinin
ağacın doğal dallarını sakladığı yere gittiler ve efendi, hizmetkârına: AŞunlara bak!@ dedi. Ve hizmetkâr ilk dalın epeyce meyve verdiğini gördü; ve meyvenin
iyi olduğunu da gördü. Ve bağ sahibi hizmetkârına şöyle dedi: Bu meyveleri topla
ve gelecek mevsim için ayır; öyle ki onları kendim için saklayabileyim; çünkü
işte, bunca zaman ona baktım ve çok meyve verdi.
21 Ve öyle oldu ki hizmetkâr
efendisine şöyle dedi: Neden bu ağacı ya da ağacın bu dalını gelip buraya
diktin? Çünkü işte, burası senin bağındaki bütün toprağın en zayıf yeriydi!
22 Ve bağ sahibi ona şöyle dedi:
Bana öğüt verme! Bu toprağın zayıf olduğunu biliyordum; bundan ötürü sana: ABunca zaman ona baktım@ dedim. Ve görüyorsun ki çok meyve verdi.
23 Ve öyle oldu ki bağ sahibi
hizmetkârına şöyle dedi: Buraya bak, işte ağacın dallarından birini de buraya
dikmiştim; ve bu toprağın ilk yerden daha zayıf olduğunu biliyorsun. Ama ağaca
bak! Ona bunca zaman baktım ve çok meyve verdi; bu yüzden meyveleri topla ve
gelecek mevsim için ayır da onları kendime saklayabileyim.
24 Ve öyle oldu ki bağ sahibi
hizmetkârına yine şöyle dedi: Buraya bak ve diktiğim başka bir dalı da gör; işte
ona da baktım ve o da meyve verdi.
25 Ve hizmetkârına şöyle dedi:
Buraya bak ve sonuncuyu da gör. İşte, bunu iyi bir yere diktim; ve ona bunca
zaman baktım ve ağacın yalnızca bir bölümü evcil meyve vermiş ve ağacın diğer
bölümü ise yabani meyve vermiş; işte bu ağaca da diğerleri gibi bakmıştım.
26 Ve öyle oldu ki bağ sahibi
hizmetkârına: Aİyi meyve vermeyen dalları kes ve
ateşe at!@ dedi.
27 Fakat işte, hizmetkâr ona şöyle
dedi: Ağacı budayıp dibini belleyelim ve ona biraz daha bakalım; belki sana iyi
meyve verir; sen de gelecek mevsim için kendine ayırırsın.
28 Ve öyle oldu ki bağ sahibi ile
bağ sahibinin hizmetkârı bağdaki bütün meyveleri yetiştirdiler.
29 Ve öyle oldu ki aradan uzun bir
zaman geçti ve bağ sahibi hizmetkârına şöyle dedi: Gel, haydi bağa inip bağda
tekrar çalışalım. Çünkü işte, vakit yaklaşıyor ve yakında son gelecek; bu
nedenle gelecek mevsim için kendime meyve toplamam gerek.
30 Ve öyle oldu ki bağ sahibiyle
hizmetkârı bağa indiler ve doğal dallarının kesilip yerine yabani dallar
aşılanmış olan ağacın yanına geldiler; ve ağacı her tür meyvenin sarmış olduğunu
gördüler.
31 Ve öyle oldu ki bağ sahibi
sayısına göre her tür meyvenin tadına baktı. Ve bağ sahibi şöyle dedi: İşte bu
ağaca bunca zaman baktık, gelecek mevsim için kendime de epeyce meyve ayırdım!
32 Fakat işte, bu kez çok meyve
verdi, ama bir tanesi bile iyi çıkmadı. Ve görüyorsun, her tür kötü meyveden
var; ve onca emek vermiş olmamıza rağmen, hiçbiri işime yaramaz; ve şimdi bu
ağacı kaybedersem çok üzülürüm.
33 Ve bağ sahibi hizmetkârına:
ABu ağaca ne yapmalıyız ki ağacın
iyi meyvesini yine kendime saklayabileyim?@ dedi.
34 Ve hizmetkâr efendisine şöyle
dedi: İşte yabani zeytin ağacının dallarını aşıladığın için bunlar kökü
beslediler; böylece diri kaldılar ve kurumadılar; bu nedenle görüyorsun, hâlâ
iyi durumdalar.
35 Ve öyle oldu ki bağ sahibi
hizmetkârına: ABu ağacın bana hiçbir yararı yok ve
kötü meyve verdiği sürece kökleri de işime yaramaz!@ dedi.
36 Yine de köklerin iyi olduğunu
biliyorum ve kendimce bir nedenden ötürü onları korudum; ve kök çok güçlü olduğu
için şimdiye kadar yabani dallardan iyi meyve getirdi.
37 Fakat işte, yabani dallar fazla
serpilip gürleşerek ağacın köklerini zayıflattı; ve yabani dallar kökleri zayıf
düşürdüğü için, ağaç fazlasıyla kötü meyve verdi; ve görüyorsun, o kadar çok
kötü meyve verdiği için ağaç kurumaya başladı; ve ağacı kurtarmak için bir
şeyler yapmazsak, yakında ateşe atılmaya hazır duruma gelecek.
38 Ve öyle oldu ki bağ sahibi
hizmetkârına: AHaydi, bağın en uzak yerlerine
inelim ve doğal dalların da kötü meyve verip vermediğine bakalım@ dedi.
39 Ve öyle oldu ki bağın en uzak
yerlerine indiler. Ve öyle oldu ki doğal dallardaki meyvelerin de bozulmuş
olduğunu gördüler; evet, ilk daldaki, ikinci daldaki ve sonuncu daldaki; ve
hepsi bozulmuştu.
40 Ve son ağaçtaki yabani meyveler
ağacın iyi meyve veren kısmını o denli sarmıştı ki dal kuruyup gitmişti.
41 Ve öyle oldu ki bağ sahibi
ağladı ve hizmetkârına: ABağım için daha ne yapabilirdim ki?@ dedi.
42 İşte, bunların dışında bağdaki
bütün meyvelerin bozulduğunu biliyordum. Ve şimdi, bir zamanlar iyi meyve veren
bu dallar da bozulmuş; ve şimdi bağımdaki bütün ağaçlar kesilip ateşe atılmaktan
başka bir işe yaramaz oldu.
43 Ve işte, şu dalı kurumuş
sonuncusuna bir bak; onu iyi bir yere dikmiştim, evet, hatta bağımdaki toprağın
en iyi yerini seçip oraya dikmiştim.
44 Ve görüyorsun ki bu ağacı yerine
dikebilmek için toprağın bu kısmını saran bitkileri de kesip temizlemiştim.
45 Ve ağacın bir yanının iyi meyve
verdiğini ve öbür yanının da yabani meyve verdiğini görüyorsun; ve bu dalları
kesip ateşe atmadığım için, işte, iyi dalı sararak kurutmuşlar.
46 Ve şimdi işte, bağa ne kadar
baktıysak da ağaçlar bozuldu; öyle ki iyi meyve vermiyorlar; ve bunları
saklamayı, gelecek mevsim için meyvesini kendime ayırmayı umuyordum. Fakat işte,
yabani zeytin ağacı gibi olduklarını görüyorsun ve artık kesilip ateşe
atılmaktan başka işe yaramazlar; ve bunları kaybetmek beni üzüyor.
47 Fakat bağım için daha ne
yapabilirdim ki? Elimi üzerinden çektim mi, bakmayı ihmal ettim mi? Hayır! Onu
suladım ve belledim ve budadım ve gübreledim; ve elimi neredeyse bütün gün
boyunca uzattım, ama son yaklaştı. Ve bağımdaki ağaçların hepsini kesip
yanmaları için ateşe atmak beni üzüyor. Bağımı kim mahvetti?
48 Ve öyle oldu ki hizmetkâr
efendisine şöyle dedi: Sakın bağdaki ağaçların yüksekliğinden olmasın? Dallar,
sağlıklı kökleri zayıflatmış olmasın? Ve dallar kökleri zayıflattığı için, işte,
köklerin gücünün yettiğinden daha çabuk büyümüşler ve köklerin gücünü
kendilerine almışlar. İşte söylerim, bağındaki ağaçlar bu yüzden bozulmamış
mıdır?
49 Ve öyle oldu ki bağ sahibi
hizmetkâra şöyle dedi: Gidelim, bağdaki ağaçları kesip ateşe atalım! Bari bağın
toprağında yer kaplamasınlar; çünkü ben elimden geleni yaptım. Bağım için daha
ne yapabilirdim ki?
50 Fakat işte, hizmetkâr bağ
sahibine: ABiraz daha bekle@ dedi.
51 Ve bağın sahibi: AEvet, biraz daha bekleyeceğim, çünkü bağımdaki ağaçları kaybetmek beni
üzüyor!@ dedi.
52 Bu nedenle, bağımın en uzak
yerlerine diktiğim bunların dallarını alalım ve onları geldikleri ağaca
aşılayalım; ve ağacın acı meyve veren dallarını keselim ve bunların yerine
ağacın kendi dallarını aşılayalım.
53 Ve bunu ağaç yok olmasın diye
yapacağım; böylece, belki kendi amaçladığım iş için kökleri kendime ayırıp
saklarım.
54 Ve işte ağaçtan alıp keyfimce
diktiğim doğal dallar vardı ya, onların kökleri henüz ölmemiş; bu nedenle,
onları da aynı amaç için saklamak istediğimden, bu ağacın dallarından alıp
onlara aşılayacağım. Evet, ana ağacın dallarını, köklerini kendime saklamak
üzere onlara aşılayacağım; yeterince güçlendiklerinde belki bana iyi meyve
verirler, ben de bağımın meyvesiyle sevinç duyarım.
55 Ve öyle oldu ki yabanileşmiş
olan doğal ağaçtan aldıkları dalları, yine yabanileşmiş olan doğal ağaçlara
aşıladılar.
56 Ve yabanileşmiş doğal ağaçların
dallarından bazılarını da alıp ana ağaca aşıladılar.
57 Ve bağ sahibi hizmetkârına şöyle
dedi: En çok acı meyve veren dalların dışında, ağaçlardan yabani dal koparma; ve
bunları sana söylediğim gibi aşılayacaksın.
58 Ve bağdaki ağaçların bakımını
tekrar edip dalları budayalım ve zamanı gelmiş, kurumaya yüz tutan bu dalları
ağaçlardan koparıp ateşe atalım.
59 Ve bunu, kökler iyi olduğundan
belki güçlenirler diye ve dallar yenilendikçe iyiler kötüleri bastırır diye
yapıyorum.
60 Ve kökleriyle birlikte doğal
dalları ayırıp sakladığım için ve doğal dalları yeniden ana ağaca aşılayıp ana
ağacın köklerini de sakladığım için belki bağımdaki ağaçlar yeniden iyi meyve
verir; ve ben de bağımın meyvesinden yine sevinç duyarım ve belki de ilk
meyvenin dallarıyla köklerini ayırıp sakladığıma çok sevinirim.
61 Bu nedenle git, hizmetkârları
çağır da bağda var gücümüzle, canla başla çalışalım; doğal meyveye yeniden
kavuşabilmem için yolu hazırlayalım; bu doğal meyve ki iyi meyvedir ve bütün
meyvelerin en değerlisidir.
62 Bu nedenle, gidip son bir kez
daha var gücümüzle çalışalım; çünkü işte, son yaklaşıyor ve bağımı son kez
budayacağım zaman gelmiştir.
63 Dalları aşılayın; sondan
başlayın ki sonuncular birinci ve birinciler de sonuncu olsun; ve genç yaşlı
demeden ağaçların dibini belleyin, birincinin ve sonuncunun, sonuncunun ve
birincinin; öyle ki hepsi son bir kez daha bakımdan geçsin.
64 Bu nedenle, son bir kez daha
ağaçların diplerini belleyin, onları budayın ve gübreleyin; çünkü son
yaklaşıyor. Ve eğer öyle olur da bu son aşılanan dallar büyüyüp doğal meyve
verirlerse, işte o zaman büyümeleri için yolu hazırlayacaksınız.
65 Ve onlar büyümeye başlayınca,
acı meyve veren dalları, iyi dalların güçlülüğü uzamışlığı oranında
ayıklarsınız; ve kötü dalları bir çırpıda kesip atmayın, yoksa kökler aşılı dal
için aşırı güçlenir ve aşılı dal da kurur; ben de bağımdaki ağaçları kaybederim.
66 Çünkü bağımdaki ağaçları
kaybetmek beni üzüyor; bu nedenle, iyiler büyüdükçe kötüleri ayıklayacaksınız;
öyle ki kökle tepe eşit güce sahip olsun. Ta ki, iyi kötüyü bastırıncaya ve kötü
kesilip ateşe atılıncaya dek; böylece bağımın toprağını kaplayamazlar; ben de bu
şekilde bağımdan kötüyü söküp atmış olurum.
67 Ve doğal ağacın dallarını
yeniden doğal ağaca aşılayacağım.
68 Ve doğal ağacın dallarını,
ağacın doğal dallarına aşılayacağım ve böylece onları yeniden bir araya
getireceğim; öyle ki onlar doğal meyve verecekler ve tek olacaklar.
69 Ve kötüler atılacak, evet, hem
de bütün bağımın her toprağından; çünkü işte, artık bağımı budamayacağım.
70 Ve öyle oldu ki bağ sahibi
hizmetkârını yolladı; ve hizmetkâr gidip efendisi ne emrettiyse yaptı ve başka
hizmetkârlar getirdi; ama gelenler azdı.
71 Ve bağ sahibi onlara şöyle dedi:
Gidip var gücünüzle bağda çalışın. Çünkü işte, bağımın bakımını son kez
yapıyorum; çünkü son yakındır ve mevsim de hızla yaklaşıyor; ve benimle birlikte
var gücünüzle çalışırsanız, yakında gelecek zaman için kendime ayıracağım meyve
sizi de sevindirecektir.
72 Ve öyle oldu ki hizmetkârlar
gidip var güçleriyle çalıştılar ve bağ sahibi de onlarla birlikte çalıştı; ve
onlar bağ sahibinin verdiği her emri yerine getirdiler.
73 Ve bağda yeniden doğal meyve
çıkmaya başladı; ve doğal dallar büyüdü, son derece serpilip gürleşti; ve yabani
dalların kesilip atılmasına başlandı; ve ağaçların kökleriyle tepelerini
güçlerine göre eşit ölçüde tuttular.
74 Ve böylece hizmetkârlar bağ
sahibinin emirlerine göre, kötü dallar bağdan atılıncaya ve bağ sahibi doğal
ağaçları kendine ayırıp doğal ağaçlar yeniden doğal meyve verinceye dek canla
başla çalıştılar; ve hepsi tek bir beden gibi oldu; ve meyveleri de aynıydı; ve
bağ sahibi başlangıçtan beri çok değer verdiği doğal meyveyi ayırıp kendine
sakladı.
75 Ve öyle oldu ki bağ sahibi
bağının artık bozulmadığını ve meyvesinin iyi olduğunu görünce, hizmetkârlarını
yanına çağırıp onlara şöyle dedi: İşte, bağımın son bakımını yaptık; ve
gördüğünüz gibi kendi isteğime göre davranarak doğal meyveyi korudum; öyle ki
ilk başta olduğu kadar iyi. Ve ne mutlu sizlere! Çünkü benimle birlikte bağımda
canla başla çalıştınız, emirlerimi yerine getirdiniz ve bana yine doğal meyve
getirdiniz; öyle ki bağım artık düzeldi ve kötü sökülüp atıldı; işte sizler de
benimle birlikte bağımın meyvesinden dolayı sevineceksiniz.
76 Çünkü işte, hızla yaklaşan
mevsim için uzun bir süre bağımdan kendime meyve toplayacağım; bağımın bakımını
son kez yaptım ve ağaçları budadım ve diplerini belledim ve onları gübreledim;
bu nedenle, söylediğim gibi uzun bir süre kendime meyve toplayacağım.
77 Ve kötü meyve yeniden bağımı
sardığında, işte o zaman iyiyle kötüyü birlikte toplatacağım ve iyiyi kendime
ayırıp kötüyü ait olduğu yere atacağım. Ve o zaman mevsimle birlikte son da
gelecek; ve ben bağımı ateşe vereceğim.
Rab son günlerde İsrail'e şifa
verecek ‑‑‑Dünya ateşle yakılacak‑‑‑İnsanlar ateş ve kükürt gölünden kurtulmak
için Mesih'i izlemelidir. m.ö. tahminen 544--421 yılları.
Ve şimdi işte, kardeşlerim, size
peygamberlikte bulunacağımı söylemiştim; işte, edeceğim peygamberlik
budur---öyle ki peygamber Zenos'un İsrail Evi'ni evcil bir zeytin ağacına
benzeterek söyledikleri kesinlikle gerçekleşecektir.
2 Ve Rab'bin, halkına şifa dağıtmak
üzere elini ikinci kez yeniden uzatacağı gün, evet, Rab'bin hizmetkârlarının
gidip O'nun gücüyle bağını son kez budayıp bakımını yapacakları gün olacaktır;
ve bundan sonra son çok geçmeden gelecektir.
3 Ve O'nun bağında canla başla
çalışanlara ne mutlu! Ve ait oldukları yere atılanlarsa ne kadar lanetlidir! Ve
dünya ateşle yakılacaktır.
4 Ve Tanrımız bize ne kadar
merhametlidir; çünkü O, İsrail Evi'ni, hem kökleri hem de dalları hatırlar ve
elini gün boyunca onlara uzatır; ve onlar dik kafalı ve asi bir halktır; ama
yüreklerini katılaştırmayanlar Tanrı'nın Krallığı'nda kurtulacaklardır.
5 Bu nedenle, sevgili kardeşlerim,
size ciddi sözlerle yalvarıyorum ki tövbe edin ve gelin kalbinizin tüm amacıyla
Tanrı'nın size bağlı olduğu gibi, siz de O'na bağlanın. Ve O'nun merhamet eli
gün ışığında size uzatılmışken, yüreklerinizi katılaştırmayın.
6 Evet, bugün O'nun sesini
işitirseniz, yüreklerinizi katılaştırmayın; çünkü neden ölmek istiyorsunuz?
7 Çünkü işte, gün boyu Tanrı'nın
iyi sözüyle beslendikten sonra, kesilip ateşe atılmak için mi kötü meyve
vereceksiniz?
8 İşte, bu sözleri reddedecek
misiniz? Peygamberlerin sözlerini reddedecek misiniz? Ve bu kadar insan O'nun
hakkında konuştuktan sonra Mesih hakkında söylenilen bütün sözleri reddedecek
misiniz? Ve Mesih'in iyi sözünü ve Tanrı'nın gücünü ve Kutsal Ruh armağanını
inkâr mı edecek misiniz ve Kutsal Ruh'u söndürerek sizin için hazırlanmış olan
yüce fidye ile kurtuluş planını alaya mı alacaksınız?
9 Bilmez misiniz ki bunları
yaparsanız, Mesih'teki fidye ile kurtarış ve diriliş gücü sizi Tanrı'nın yargı
kürsüsü önünde utançla ve korkunç bir suçluluk duygusuyla durmak zorunda
bırakacaktır.
10 Ve adaletin gücü adına ki adalet
reddedilemez---alevi hiç söndürülemeyen ve dumanı sonsuza dek daima tüten ateş
ve kükürt gölüne atılmanız gerekiyor; o ateş ve kükürt gölü ki sonsuz
işkencedir.
11 O halde, sevgili kardeşlerim,
tövbe edip dar kapıdan girin ve sonsuz yaşama kavuşuncaya kadar bu ince yoldan
ayrılmayın.
12 Akıllı olun! Daha başka ne
diyeyim?
13 Son olarak, Tanrı'nın hoş
mahkemesinde yeniden karşılaşıncaya kadar sizlere veda ediyorum; bu mahkeme
kötüleri korkunç bir korkuyla ve dehşetle vurur. Amin.
Şerem, Mesih'i inkâr eder, Yakup'la
tartışarak bir işaret ister ve Tanrı tarafından cezalandırılır‑‑‑Bütün
peygamberler Mesih'ten ve O'nun kefaretinden söz etmişlerdir‑‑‑Nefililer göçebe
hayatı yaşarlar, sıkıntılar içinde dünyaya gelirler ve Lamanlılar tarafından
nefret edilirler. m.ö. tahminen 544--421 yılları.
Ve şimdi, öyle oldu ki bİrkaç yıl
geçtikten sonra Nefi halkı arasına Şerem adında biri geldi.
2 Ve öyle oldu ki halkın arasında
vaaz vermeye ve onlara Mesih'in gelmeyeceğini bildirmeye başladı. Ve halkı
pohpohlayarak onların hoşuna giden birçok şeyi vaaz etti; ve bunu Mesih'in
öğretisini yıkmak amacıyla yapıyordu.
3 Ve halkın yüreğini doğru yoldan
saptırmak için canla başla çalışıyordu; sonunda birçok yüreği kandırdı; ve ben
Yakup'un gelecek olan Mesih'e inandığımı bildiğinden, bana ulaşmak için her yolu
denedi.
4 Ve eğitim görmüş bir kişiydi;
öyle ki halkın konuştuğu dili çok iyi biliyordu; bu nedenle, şeytanın gücü
doğrultusunda pohpohlayıcı sözler kullanarak çok iyi konuşuyordu.
5 Ve bu konularla ilgili gördüğüm
bunca şeye ve aldığım sayısız vahiylere rağmen, inancımı sarsmayı umuyordu;
çünkü ben gerçekten melekler görmüştüm ve onlar bana hizmet etmişlerdi. Ve zaman
zaman kendi sesiyle bana konuşan Rab'bin sesini de duymuştum; bu nedenle
inancımı kimse sarsamazdı.
6 Ve öyle oldu ki Şerem bana geldi
ve bana şöyle diyerek konuştu: Yakup kardeş, seninle konuşabilme fırsatını çok
aradım; çünkü duydum ve ayrıca biliyorum ki adına Sevindirici Haber ya da
Mesih'in öğretisi dediğin bir şeyi gittiğin yerlerde vaaz ediyorsun.
7 Ve bu halkın çoğunu yanılttın;
öyle ki halk, Rab'bin doğru yolunu saptırıp doğru yol olan Musa Yasası'nı
dinlemez oldu; ve Musa Yasası'nı yüzlerce yıl sonra geleceğini söylediğin bir
varlığa tapınmaya dönüştürdün. Ve şimdi işte, ben Şerem, sana bildiriyorum ki bu
Tanrı'ya sövmektir; çünkü hiç kimse böyle şeyleri bilmez; çünkü kimse olacakları
bildiremez. Ve Şerem bana karşı böyle şeyler iddia etti.
8 Fakat işte, Rab Tanrı, Ruhu'nu
içime öylesine döktü ki söylediği her sözde onu şaşırttım.
9 Ve ona: AGelecek olan Mesih'i inkâr mı ediyorsun?@ dedim. Ve o şöyle dedi: Mesih diye biri olsaydı, O'nu inkâr etmezdim;
ama biliyorum ki Mesih yok, hiç olmadı, olmayacak da.
10 Ve ona: AKutsal
yazılara inanıyor musun?@
dedim. Ve o: AEvet!@ dedi.
11 Ve ona şöyle dedim: Öyleyse
onları anlamamışsın; çünkü onlar gerçekten Mesih'e tanıklık ediyor. İşte, sana
söylüyorum ki peygamberlerin hiçbiri bu Mesih'in hakkında söz etmeden ne
yazmışlardır ne de peygamberlik etmişlerdir.
12 Ve bununla da bitmiyor; bu bana
açıkça gösterildi, çünkü görüp işittim; ve aynı zamanda bana Kutsal Ruh'un
gücüyle de açıklandı; bu yüzden biliyorum ki kefaret olmazsa, bütün insanlık yok
olur.
13 Ve öyle oldu ki Şerem bana: ASayesinde o kadar çok şey bildiğin
bu Kutsal Ruh'un gücüyle bana bir işaret göster!@ dedi.
14 Ve ben ona şöyle dedim: Doğru
olduğunu bildiğin bir şey için sana işaret göstereceğim diye Tanrı'yı denemeye
mi kalkışayım? Nasıl olsa inkâr edeceksin, çünkü sen şeytana aitsin. Yine de
benim isteğim olmasın; fakat Tanrı seni cezalandıracaksa, bu gökte de yerde de
gücün O'nda olduğunun ve ayrıca Mesih'in geleceğinin işareti olsun sana. Ve ya
Rab, benim değil, senin isteğin olsun!
15 Ve öyle oldu ki ben Yakup, bu
sözleri söyler söylemez Rab'bin gücü Şerem'in üzerine öyle bir geldi ki Şerem
yere düştü. Ve öyle oldu ki günlerce başkalarının eliyle beslenmek zorunda
kaldı.
16 Ve öyle oldu ki Şerem halka: AYarın toplanın; çünkü öleceğim; bu
nedenle, ölmeden önce halka konuşmak istiyorum!@ dedi.
17 Ve öyle oldu ki ertesi gün
epeyce insan toplandı; ve Şerem onlara çok açık konuştu ve onlara öğretmiş
olduğu sözlerin yalan olduğunu söyledi ve Mesih'i, Kutsal Ruh'un gücünü ve
meleklerin görevini açıkça kabul etti.
18 Ve şeytanın gücüyle
kandırıldığını onlara açıkça söyledi. Ve cehennemden, sonsuzluktan ve sonsuz
cezadan söz etti.
19 Ve şöyle dedi: Korkarım
bağışlanmaz bir günah işledim, çünkü Tanrı'ya yalan söyledim; çünkü Mesih'i
inkâr ederek kutsal yazılara inandığımı söyledim; ama yazılanlar gerçekten
Mesih'e tanıklık ediyor. Ve Tanrı'ya böyle yalan söylediğim için durumumun
korkunç olacağından çok korkuyorum; ama Tanrı'ya itiraf ediyorum.
20 Ve öyle oldu ki bu sözleri
söyledikten sonra artık konuşamaz oldu ve ruhunu teslim etti.
21 Ve ruhunu teslim etmek üzereyken
bunları söylediğine tanık olan kalabalık büyük bir şaşkınlık içerisindeydi; o
denli ki Tanrı'nın gücü onların üzerine indi ve herkes kendinden geçip yere
serildi.
22 Şimdi, bu olay ben Yakup'u çok
sevindirdi; çünkü bunu Cennetteki Babam'dan rica etmiştim; çünkü O yakarışımı
duymuş ve duama cevap vermişti.
23 Ve öyle oldu ki Tanrı'nın huzuru
ve sevgisi halkın arasında yeniden sağlandı; ve onlar kutsal yazıları
araştırarak, bu kötü adamın sözlerini bir daha dinlemediler.
24 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ı
gerçeğin bilgisine geri getirip yanlış davranışlarını düzeltmek için birçok çare
düşünüldü; ama hepsi boşa çıktı; çünkü savaştan ve kan dökmekten zevk alıyorlar
ve biz kardeşlerine karşı sonsuz bir nefret besliyorlardı. Ve devamlı olarak
silahlarının gücüyle bizi yok etmenin yollarını arayıp duruyorlardı.
25 Bu nedenle, Nefi halkı bütün
gücüyle Tanrı'ya ve kurtuluşlarının kayasına güvenerek ve onlara karşı silaha
sarılarak kuvvetlendi; bundan dolayı, şimdiye dek düşmanlarını yenmeyi
başardılar.
26 Ve öyle oldu ki ben Yakup
yaşlanmaya başladım; ve bu halka ait kayıtlar diğer Nefi Levhaları'nda yazılı
olduğu için bu kayıtları burada bitiriyorum ve bildiklerimi en iyi şekilde
yazdığımı beyan ederim. Son olarak şunu da söyleyeyim: Zaman bizlerle beraber
geçip gitti ve üstelik hayatlarımız da bir rüya gibi bizim için geldi geçti;
yalnız başına kalmış, ağır başlı göçebe bir halktık; Yeruşalem'den atılmış,
çölde sıkıntılar içinde doğmuştuk ve kardeşlerimiz tarafından nefret edilmiştik;
bu da savaşlara ve çekişmelere neden olmuştu; bu yüzden, hayatımız yas tutarak
geçti.
27 Ve ben Yakup, yakında mezarıma
ineceğimi gördüğümden, oğlum Enos'a: ABu levhaları al@ dedim. Ve kardeşim Nefi'nin bana
emrettiği şeyleri ona anlattım ve oğlum bu emirlere uyacağına söz verdi. Ve bu
levhalara yazdığım birkaç şeyi burada bitiriyorum; ve yazdıklarımı kardeşlerimin
çoğunun okuyacağını umarak, okurlarıma veda ediyorum. Elveda kardeşlerim.
Enos var gücüyle dua eder ve
günahlarının bağışlanmasını elde eder---Gelecekte bir gün Lamanlılar'a kurtuluş
sözünü veren Rab'bin sesi Enos'un zihnine gelir---Nefililer, Lamanlılar'ı
Kilise'ye geri getirmeye çalışırlar‑‑‑Enos, Kurtarıcısında sevinir.
m.ö. tahminen 420 yılı.
İŞTE, öyle oldu ki ben Enos,
babamın doğru bir insan olduğunu biliyorum---çünkü bana kendi dilini öğretti; ve
aynı zamanda beni Rab'bin terbiyesinde ve öğüdünde yetiştirdi---ve bunun için
Tanrımın adı kutsal olsun!
2 Ve günahlarımın bağışlanmasına
varmadan önce Tanrı'nın önünde yaptığım güreşi sizlere anlatmak istiyorum.
3 İşte ormanlara avlanmaya
gitmiştim; ve babamdan sık sık duyduğum sonsuz yaşam ve azizlerin sevinci
hakkında konuştuğu sözler yüreğimin derinliklerine saplandı.
4 Ve ruhum acıktı ve Yaratıcımın
önünde diz çökerek ruhum için O'na var gücümle dua edip yakardım; ve bütün gün
O'na haykırdım; evet ve gece olduğunda sesimi hâlâ yükseltiyordum ki sesim
göklere ulaştı.
5 Ve bir ses gelip bana şöyle dedi:
Enos, günahların bağışlandı ve sen kutsanacaksın.
6 Ve ben Enos, Tanrı'nın yalan
söyleyemeyeceğini biliyordum; bu nedenle suçum silinip gitmişti.
7 Ve ben: ARab, bu nasıl oldu?@ dedim.
8 Ve Rab bana şöyle dedi: Daha önce
hiç sesini duymadığın ve görmediğin Mesih'e olan inancın sayesinde oldu. Ve O
kendisini bedende göstermeden önce uzun yıllar geçecek; bu nedenle, git, imanın
seni iyileştirdi.
9 Şimdi, öyle oldu ki bu sözleri
duyunca, kardeşlerim Nefililer'in huzuru için istek duymaya başladım; bu nedenle
bütün yüreğimi onlar için Tanrı'ya döktüm.
10 Ve Ruh'ta böyle mücadele
verirken, işte Rab'bin sesi zihnime yeniden gelip şöyle dedi: Emirlerimi tutmak
için gösterdikleri çaba ölçüsünde kardeşlerine geleceğim. Onlara bu ülkeyi
verdim ve burası kutsal bir ülkedir; ve kötülükleri nedeniyle olmadıkça burasını
lanetlemeyeceğim; bu nedenle söylediğim gibi kardeşlerini ziyaret edeceğim ve
onların suçlarını acı bir şekilde kendi başlarına indireceğim.
11 Ve ben Enos, bu sözleri
duyduktan sonra Rab'be olan imanım sarsılmaz olmaya başladı; ve kardeşlerim
Lamanlılar için Rab'be uzun uzun çok çaba sarf ederek dua ettim.
12 Ve öyle oldu ki canla başla dua
ettikten ve çalıştıktan sonra Rab bana şöyle dedi: İnandığın için isteklerini
yerine getireceğim.
13 Ve şimdi işte, O'ndan istediğim
istek şuydu: Eğer olur da, halkım olan Nefililer yasayı çiğner ve herhangi bir
şekilde yok olur ve Lamanlılar yok olmazlarsa, Rab Tanrı halkım olan
Nefililer'in kayıtlarından birini saklasın; hatta O'nun kutsal kolunun gücüyle
bile olsa bu kayıtlar gelecekte bir gün Lamanlılar'a getirilsin ki belki
böylelikle kurtuluşa getirilebilirler.
14 Çünkü şu an onları gerçek inanca
geri getirebilmek için harcadığımız çabalar boşunaydı. Ve onlar öfkelenerek,
ellerinde olsa bütün kayıtlarımızı, bizi ve ayrıca atalarımızdan kalan bütün
gelenekleri yok edeceklerine dair yemin ettiler.
15 Bu nedenle, Rab Tanrı'nın
kayıtlarımızı saklamaya gücünün yettiğini bilerek, O'na sürekli yakardım; çünkü
Rab bana şöyle dedi: Mesih'in adıyla alacağına inanarak, inançla her ne istersen
elde edeceksin.
16 Ve benim inancım vardı ve
Tanrı'ya kayıtları koruması için yakardım; ve O, uygun gördüğü zamanda onları
Lamanlılar'a ulaştıracağına dair benimle bir antlaşma yaptı.
17 Ve ben Enos, bunun O'nun yaptığı
antlaşma uyarınca olacağını biliyordum; bu nedenle içim rahatladı.
18 Ve Rab bana şöyle dedi: Ataların
da benden bunu istediler; ve bu onların inançlarına göre olacaktır; çünkü
onların inancı da senin inancın gibiydi.
19 Ve şimdi, öyle oldu ki ben Enos,
Nefi halkı arasında dolaşarak gelecekte olacaklar hakkında peygamberlikte
bulundum ve görüp duyduklarım hakkında tanıklık ettim.
20 Ve Nefi halkının, Lamanlılar'ı
Tanrı'daki gerçek inanca döndürmek için ellerinden geleni yaptıklarına tanıklık
ederim. Ama çabalarımız boşunaydı; onların nefreti çok derinlere kök salmıştı ve
kendi kötü huylarının ardınca sürükleniyorlardı; öyle ki yabani, yırtıcı,
putataparlık ve pislik dolu, kana susamış bir halk oldular; vahşi hayvanlarla
besleniyor, çadırlarda oturuyor ve bellerine sardıkları kısa deriden bir kuşakla
ve saçlarını kazıtarak çölde göçebe hayatı yaşıyorlardı; ve onlar yay, pala ve
balta kullanmada çok ustaydılar. Ve çoğu çiğ etten başka bir şey yemezdi; ve
sürekli olarak bizi yok etmeye çalışıyorlardı.
21 Ve öyle oldu ki Nefi halkı ise
toprağı işliyor ve her türlü tahıl ve meyve ve büyükbaş hayvan sürüleri ve her
cinsten çeşitli sığırlar ve keçiler ve yaban keçileri ve ayrıca birçok at
yetiştiriyordu.
22 Ve aramızda çok sayıda peygamber
vardı. Ve halk dik kafalı, anlayışı kıt bir halktı.
23 Ve aşırı sertliğin, vaazların ve
savaşlar, çekişmeler ve yıkımlarla ilgili yapılan peygamberliklerin ve sürekli
olarak onlara ölümü ve sonsuzluğun uzunluğunu ve Tanrı'nın yargılarını ve gücünü
hatırlatmanın dışında başka bir şey yoktu ve bütün bunlar onları devamlı olarak
Rab korkusu içinde tutmaya yarıyordu. Onları hızlı bir şekilde yıkıma düşmekten
kurtarmak için bunlardan ve çok açık seçik konuşmaktan başka bir yol olmadığını
söyleyeyim. Ve onlar hakkında ancak bu sözleri yazabiliyorum.
24 Ve ömrüm boyunca Nefililer ile
Lamanlılar arasında savaşlar gördüm.
25 Ve öyle oldu ki yaşlanmaya
başladım ve atamız Lehi'nin Yeruşalem'den ayrılmasının üzerinden yüz yetmiş
dokuz yıl geçmişti.
26 Ve yakında mezarıma ineceğimi
gördüm; Tanrı'nın gücü üzerime geldi; öyle ki bu halka vaaz edip peygamberlikte
bulunmalı ve sözü Mesih'teki gerçeğe göre bildirmeliydim. Ve ben bütün hayatım
boyunca sözü bildirdim ve dünyadaki her şeyden daha çok bundan sevinç duydum.
27 Ve ben yakında Kurtarıcımın
yanına, dinleneceğim yere gideceğim; çünkü O'nda huzura kavuşacağımı biliyorum.
Ve ölümlü bedenimin ölümsüzlüğü giyeceği ve O'nun önünde duracağım günü sevinçle
bekliyorum; o zaman sevinçle O'nun yüzüne bakacağım ve O da bana: ABana gel, ey mübarek, Babam'ın
konakları arasında senin için hazırlanmış bir yer var@ diyecek. Amin.
Nefililer, Musa Yasası'nı tutarlar,
Mesih'in gelişini sabırsızlıkla beklerler ve ülkede refah içinde
yaşarlar‑‑‑Birçok peygamber halkı doğruluk yolunda tutmaya çalışır. m.ö. tahminen 399--361 yılları.
ŞİMDİ işte, ben Yarom, babam
Enos'un emri uyarınca, soyağacımızın korunup saklanması için birkaç kelime
yazacağım.
2 Ve bu levhalar küçük olduğundan
ve bunlar kardeşlerimiz Lamanlılar'ın yararı için yazıldığından, bu yüzden az
yazmak zorundayım; fakat ne peygamberlikte bulunduğum konuları, ne de aldığım
vahiyleri yazacağım. Çünkü atalarımın yazdıklarından daha fazla ne yazabilirim
ki? Çünkü onlar kurtuluş planını açıklamadılar mı? Size söylüyorum: Evet! Ve bu
da bana yeter.
3 İşte, bu halkın yürekleri sert ve
kulakları sağır ve akılları kör ve boyunları kaskatı olduğu için onların
arasında çok şey yapmak gerekiyor; buna rağmen, Tanrı onlara fazlasıyla merhamet
göstererek onları şimdiye dek ülkeden silip atmadı.
4 Ve aramızda çok vahiy alan birçok
kişi var, çünkü herkes dik kafalı değildir. Ve dik kafalılık etmeyip inananlar,
inançlarına göre insançocuklarına açıkça gösteren Kutsal Ruh'la ilişki
içindedirler.
5 Ve şimdi, işte, iki yüz yıl gelip
geçti ve Nefi halkı ülkede güçlendi. Musa Yasası'nı ve Sebt gününü Rab için
kutsal tutmaya dikkat ediyorlardı. Ve saygısızlık etmediler ve küfretmediler. Ve
ülkedeki yasalar çok sıkıydı.
6 Ve Nefi halkı ülkenin büyük bir
bölümüne dağılmıştı; ve Lamanlılar da öyle. Ve onlar Nefililer'den daha
kalabalıktılar; ve adam öldürmekten zevk duyuyor ve hayvanların kanını
içiyorlardı.
7 Ve öyle oldu ki biz Nefililer'e
karşı birçok kez savaş açtılar. Fakat krallarımız ve liderlerimiz Rab'be inanan
güçlü adamlardı; ve halka Rab'bin yollarını öğrettiler; bu sayede Lamanlılar'a
karşı koyduk ve onları ülkemizden silip attık ve şehirlerimizin, yani mirasımız
olan her yerin savunmasını güçlendirmeye başladık.
8 Ve giderek çoğaldık ve ülkenin
her yerine yayıldık ve son derece zengin olduk; altın ve gümüş ve değerli
madenler ve makineler ve ayrıca demir ve bakır ve pirinç ve çeliğimiz oldu. İnce
ahşap ve inşaat işleri yaptık. Toprağı işlemek için her çeşit aletler yaptık. Ve
savaş silahları yaptık---evet, sivri uçlu ok ve ok kılıfı ve kargı ve mızrak ve
her türlü savaş hazırlığı yaptık.
9 Ve böylece Lamanlılar'la
karşılaşmaya hazırlıklı olduğumuzdan, bize karşı başarılı olamadılar. Ancak
Rab'bin atalarımıza söylemiş olduğu şu sözü doğrulanmış oldu, şöyle diyordu:
Emirlerimi yerine getirdiğiniz ölçüde, ülkede refaha kavuşacaksınız.
10 Ve öyle oldu ki Rab'bin
peygamberleri Nefi halkını Tanrı sözüne göre tehdit ettiler; eğer emirleri hiçe
sayıp yasayı çiğnerlerse, ülkeden silinip atılacaklardı.
11 Bu nedenle peygamberler,
rahipler ve öğretmenler canla başla çalışarak ve çok sabrederek halkı gayret
göstermeye teşvik ettiler; Musa yasasını ve bunun ne amaçla verildiğini
öğrettiler; onları Mesih'i beklemeye ve daha şimdiden gelmiş gibi O'nun
geleceğine inanmaya ikna ettiler. Ve bu şekilde onlara öğrettiler.
12 Ve öyle oldu ki bunları
yapmakla, ülkedeki halkı yok olmaktan kurtardılar; çünkü halkın yüreklerini
sözle delip, onları sürekli tövbe etmeye çağırdılar.
13 Ve öyle oldu ki iki yüz otuz
sekiz yıl geçip gitti; büyük bir bölümü savaşlar, çekişmeler ve anlaşmazlıklarla
geçti.
14 Ve ben Yarom, levhalar küçük
olduğu için daha fazla yazamıyorum. Fakat işte, kardeşlerim, Nefi'nin diğer
levhalarına başvurabilirsiniz; çünkü işte, kralların yazdıklarına ya da
yazdırdıklarına göre, o levhalarda yaptığımız savaşların kayıtları tutulmuştur.
15 Ve atalarımın emirlerine göre
korunup saklanması için bu levhaları oğlum Omni'nin eline teslim ediyorum.
Sırasıyla Omni, Amaron, Kemiş,
Abinadom ve Amaleki kayıtları tutarlar‑‑‑Mosiya, Tsedekiya zamanında
Yeruşalem'den gelen Zarahemla halkını keşfeder‑‑‑Mosiya onların kralı
olur---Mulek'in soyundan gelen Zarahemla'daki halk, Yaredliler'in sonuncusu olan
Koriyantumur'u bulmuştur-‑‑Mosiya'nın ardından Benyamin kral olur‑‑‑İnsanlar
canlarını bir adak gibi Mesih'e sunmalıdır.
m.ö.
tahminen 323--130 yılları.
İŞTE, öyle oldu ki ben Omni, babam
Yarom'dan aldığım emir üzerine, soyağacımızı korumak için bu levhalara biraz
yazıyorum.
2 Bu nedenle şunu bilmenizi isterim
ki, yaşamım boyunca halkım Nefililer'i korumak ve düşmanları olan Lamanlılar'ın
eline düşmemeleri için kılıçla çok savaştım. Fakat işte, ben kendim kötü bir
insanım ve Rab'bin yasalarına ve emirlerine gerektiği gibi uymadım.
3 Ve öyle oldu ki iki yüz yetmiş
altı yıl geçti ve çoğu zaman barış içinde yaşadık; ve çoğu zaman da ciddi
savaşlar ve cinayetler gördük. Evet ve sonunda iki yüz seksen iki yıl geçti ve
ben, atalarımın emirlerine göre bu levhaları korudum; ve levhaları oğlum
Amaron'a verdim. Ve sözlerime burada son veriyorum.
4 Ve şimdi ben Amaron, ne yazarsam
yazayım, babamın kitabına yazacaklarım çok değil.
5 İşte, öyle oldu ki üç yüz yirmi
yıl geçti ve Nefililer'in arasındaki kötülerin çoğu yok edildi.
6 Çünkü Rab izin vermeyecektir,
onları Yeruşalem ülkesinden çıkardıktan ve düşmanlarının eline düşmemeleri için
koruyup kurtardıktan sonra, evet, atalarımıza konuşup söylediği şu sözlerin
doğrulanmamasına izin vermeyecektir: Emirlerimi yerine getirmediğiniz ölçüde,
ülkede refaha kavuşmayacaksınız.
7 Bu nedenle, Rab onları yüce
yargısıyla ziyaret etti; ama doğruları esirgedi; ölmesinler diye onları
düşmanlarının elinden kurtardı.
8 Ve öyle oldu ki levhaları
kardeşim Kemiş'e teslim ettim.
9 Şimdi, ben Kemiş, yazacağım
birkaç şeyi kardeşim gibi aynı kitaba yazıyorum; çünkü işte, kardeşimin
yazdıklarını, kendi eliyle yazdığı son sözleri gördüm; ve bunları levhaları bana
teslim ettiği gün yazdı. Ve kayıtları atalarımızın emirlerine göre bu şekilde
tutuyoruz. Ve ben sözlerime burada son veriyorum.
10 İşte ben, Kemiş'in oğlu
Abinadom'um. İşte, öyle oldu ki halkım Nefililer'le Lamanlılar'ın arasında pek
çok savaş ve çekişme gördüm; ve ben, kardeşlerimi savunmak için kendi kılıcımla
birçok Lamanlı'nın canını aldım.
11 Ve işte, bu halkın levhalara
yazılmış kayıtları kuşaktan kuşağa krallar tarafından korunup saklanmıştır; ve
yazılanların dışında, ben başka bir vahiy ya da peygamberlik bilmiyorum; bu
nedenle, yazılanlar yeterlidir. Ve ben sözlerime burada son veriyorum.
12 İşte, ben Abinadom'un oğlu
Amaleki'yim. İşte, sizlere Zarahemla ülkesine kral seçilen Mosiya'nın hakkında
biraz konuşmak istiyorum; çünkü işte Rab, Mosiya'yı uyararak, ona Nefi
ülkesinden kaçmasını ve Rab'bin sesine kulak veren herkesin de onunla birlikte
ülkeyi terk edip çöle gitmesini emretti.
13 Ve öyle oldu ki Mosiya, Rab'bin
kendisine verdiği emri yerine getirdi. Ve Rab'bin sesine kulak vermek isteyen
herkes ülkeden ayrılıp çöle gitti; ve birçok vaaz ve peygamberlikler
aracılığıyla onlara yol gösterildi. Ve onlara sürekli olarak Tanrı sözü ile öğüt
veriliyordu; ve onlara Tanrı kolunun gücü ile Zarahemla ülkesi denilen ülkeye
varıncaya dek çölde yol gösterildi.
14 Ve orada Zarahemla halkı denen
bir halkı keşfettiler. Şimdi Zarahemla halkı arasında büyük bir sevinç yaşandı;
ve Zarahemla da sevinçten uçuyordu, çünkü Rab, Mosiya halkını beraberlerinde
taşıdıkları Yahudiler'in kayıtlarını içeren pirinç levhalarla göndermişti.
15 İşte, öyle oldu ki Mosiya,
Zarahemla halkının, Yahuda kralı Tsedekiya'nın Babil'e tutsak olarak götürüldüğü
sıralarda Yeruşalem'den ayrılmış olduğunu öğrendi.
16 Ve onlar çölde yolculuk ettiler
ve Rab'bin eliyle büyük suları aşarak Mosiya'nın onları bulduğu ülkeye
getirildiler; ve o zamandan beri de buraya yerleşmişlerdi.
17 Ve Mosiya onları bulduğunda,
sayıları oldukça artmıştı. Ancak aralarında birçok savaş ve ciddi çekişmeler
çıkmış ve zaman zaman kılıçtan geçirilmişlerdi; ve konuştukları dil bozulmuştu;
ve yanlarında hiçbir kayıt getirmemişlerdi; ve Yaratıcılarının varlığını inkâr
ediyorlardı; ne Mosiya, ne de Mosiya halkı onları anlayabiliyordu.
18 Fakat öyle oldu ki Mosiya onlara
kendi dilinin öğretilmesini sağladı. Ve öyle oldu ki onlara Mosiya'nın dili
öğretildikten sonra Zarahemla atalarının soyağacını aklında kaldığı kadarıyla
verdi; ve bunlar yazıya geçirildi, ancak bu levhalara yazılmadı.
19 Ve öyle oldu ki Zarahemla halkı
ile Mosiya halkı birleşti ve Mosiya onların kralı olarak seçildi.
20 Ve öyle oldu ki krallığı
sırasında Mosiya'ya üzerinde yazılar bulunan büyük bir taş getirildi; ve Mosiya,
Tanrı'nın gücü ve armağanıyla bu yazıları tercüme etti.
21 Ve bunlar Koriyantumur adında
birinin başından geçenleri ve onun halkının nasıl katledildiğini anlatıyordu. Ve
Koriyantumur, Zarahemla halkı tarafından bulunmuştu; ve Koriyantumur dokuz ay
boyunca onların yanında kalmıştı.
22 Ayrıca Koriyantumur'un ataları
hakkında da birkaç söz edilmişti. Ve onun ilk ataları, Rab'bin halkın konuştuğu
dili karıştırdığı zamandaki kuleden gelmişti; ve onlar Rab'bin adil olan
yargılarına göre O'nun sert cezasına çarptırılmışlardı; ve onların kemikleri
kuzeydeki ülkede saçılmış bir durumdadır.
23 İşte, ben Amaleki, Mosiya'nın
zamanında doğdum ve onun ölümünü görecek kadar yaşadım; ve onun yerine oğlu
Benyamin geçti.
24 Ve işte, Kral Benyamin'in
zamanında Nefililer'le Lamanlılar arasında çıkan ciddi bir savaşa tanık oldum ve
çok kan döküldüğünü gördüm. Fakat işte, Nefililer onlara karşı büyük bir
üstünlük sağladılar; evet, o kadar ki Kral Benyamin onları Zarahemla ülkesinden
kovdu.
25 Ve öyle oldu ki yaşlanmaya
başladım; ve hiç çocuğum olmadığından ve Kral Benyamin'in Rab'bin önünde doğru
bir adam olduğunu bildiğimden, bu nedenle, bu levhaları ona teslim edeceğim;
bütün insanları Tanrı'ya, İsrail'in Kutsalı'na gelmeye ve peygamberliklere ve
vahiylere ve meleklerin hizmetine ve dillerle konuşabilme armağanına ve dilleri
tercüme edebilme armağanına ve iyi olan her şeye inanmaya teşvik ediyorum; çünkü
Rab'den gelmeyen hiçbir şey iyi değildir; ve kötü olan her şey şeytandan gelir.
26 Ve şimdi, sevgili kardeşlerim,
İsrail'in Kutsalı olan Mesih'e gelmenizi ve O'nun kurtarışını ve fidye ile
kurtarış gücünü paylaşmanızı isterim. Evet, O'na gelin ve bütün canınızı bir
adak gibi O'na sunun ve oruç tutmaya ve dua etmeye devam edin ve sonuna kadar
dayanın; ve Rab'bin yaşadığı gibi, siz de kurtulacaksınız.
27 Ve şimdi, Nefi ülkesine geri
dönmek üzere çöle çıkan bir grup insandan biraz söz etmek istiyorum; çünkü
mirasları olan ülkeyi ele geçirmek isteyen insanların sayısı çoktu.
28 Bu nedenle çöle çıktılar. Ve
liderleri güçlü ve kuvvetli bir adamdı ve dik kafalı bir adamdı; bu yüzden
aralarında kavga çıkarttı; ve içlerinden ellisi dışında hepsi çölde öldü ve
onlar tekrar Zarahemla ülkesine geri döndüler.
29 Ve öyle oldu ki yanlarına başka
kimseleri de katarak epeyce kalabalıklaştılar ve yeniden çöle doğru yola
çıktılar.
30 Ve benim (Amaleki'nin) bir
kardeşim vardı; o da onlarla gitti; ve o zamandan beri onlardan hiç haber
alamadım. Ve yakında mezarıma uzanacağım; ve bu levhalarda yazacak yer kalmadı.
Ve ben sözlerime burada son veriyorum.
Mormon, büyük Nefi Levhaları'nı
özetler‑‑‑Küçük levhaları diğer levhalara ekler‑‑‑Kral Benyamin ülkede barışı
sağlar. m.s. tahminen 385 yılı.
VE şimdi, ben Mormon, yazdığım
kayıtları yakında oğlum Moroni'nin eline teslim edeceğim; işte halkım
Nefililer'in, hemen hepsinin yok olup gittiğine tanık oldum.
2 Ve bu kayıtları Mesih'in gelişi
üzerinden birçok yüz yıl geçtikten sonra oğlumun eline teslim ediyorum; ve
sanırım oğlum, halkımın tümüyle yok oluşuna tanık olacaktır. Ancak, dilerim,
Tanrı ona ömür verir de onların hakkında ve Mesih'in hakkında biraz yazabilir;
belki bir gün bu yazılanlar onların yararına olabilir.
3 Ve şimdi biraz da kendi
yazdıklarımdan söz edeyim; çünkü Amaleki'nin sözünü ettiği, Kral Benyamin'in
dönemine kadar Nefi Levhaları'nın özetini çıkardıktan sonra, elime teslim edilen
kayıtları araştırırken bu levhaları buldum; bu levhalar Yakup'tan başlayarak bu
Kral Benyamin'in dönemine kadar peygamberlerin başından geçenleri kısaca
anlatıyordu ve ayrıca Nefi'nin söylediği sözlerin çoğuna da yer veriyordu.
4 Ve bu levhalarda hoşuma giden
şey, Mesih'in gelişine dair peygamberliklerde bulunulmuş olmasıdır; ve atalarım
bunların çoğunun gerçekleştiğini biliyorlardı; evet ve ben de şunu biliyorum ki
bugüne dek hakkımızda hangi peygamberlikte bulunulmuşsa, hepsi gerçekleşmiştir;
ve bundan sonraki günler için söylenenler de kuşkusuz yerine gelecektir.
5 Bu nedenle, kayıtlarımı bunlarla
bitirmeyi tercih ediyorum; kayıtlarımın geri kalan kısmını da Nefi
Levhaları'ndan alacağım; ve halkımın başından geçenlerin yüzde birini bile
yazamıyorum.
6 Fakat işte, bu peygamberlikleri
ve vahiyleri içeren bu levhaları alıp onları kendi kayıtlarımın geri kalan
kısmına dahil edeceğim; çünkü bunların seçilmeye değer olduğunu görüyorum; ve
kardeşlerim için de değerli olacaklarını biliyorum.
7 Ve ben bunu akıllıca bir amaç
için yapıyorum; çünkü içimde etkili olan Rab'bin Ruhu kulağıma böyle fısıldıyor.
Ve şimdi, ben her şeyi bilmesem de Rab gelecekte olacak her şeyi bilir; bu
nedenle, Rab dilediği şekilde içimde etkili olur.
8 Ve Tanrı'ya ettiğim dualarım
kardeşlerim içindir; öyle ki önceden olduğu gibi yeniden Tanrı'nın bilgisine,
evet, Mesih'in fidye ile kurtarışının bilgisine gelip eskisi gibi yeniden
sevimli bir halk olsunlar.
9 Ve şimdi, ben Mormon, Nefi
Levhaları'ndan aldığım kayıtlarımı bitirmek üzere devam ediyorum ve bunu,
Tanrı'nın bana verdiği bilgi ve anlayışa göre yapıyorum.
10 Bu nedenle, öyle oldu ki Amaleki
bu levhaları Kral Benyamin'in eline teslim ettikten sonra, Kral Benyamin bunları
alıp kendi dönemine gelinceye kadar krallar tarafından kuşaktan kuşağa
aktarılmış olan kayıtların bulunduğu diğer levhalara ekledi;
11 Ve bunlar Kral Benyamin'den
sonra kuşaktan kuşağa aktarılarak benim elime ulaştı. Ve ben Mormon, bu
levhaların bundan böyle korunup saklanması için Tanrı'ya dua ediyorum. Ve
biliyorum ki bunlar korunup saklanacaktır; çünkü bu levhalara büyük şeyler
yazılmıştır; yazılmış olan Tanrı sözü uyarınca, halkım ve onların kardeşleri o
büyük ve son günde bu levhalarda yazılanlara göre yargılanacaklardır.
12 Ve şimdi, şu Kral Benyamin'e
dönelim. Onun kendi halkı arasında bazı çekişmeler oldu.
13 Ve öyle oldu ki bunun yanı sıra
Lamanlılar'ın orduları Nefi ülkesinden inip onun halkıyla savaşmaya geldi. Fakat
işte, Kral Benyamin ordularını toplayıp onlara karşı koydu; ve kendi kolunun
gücüyle, Laban'ın kılıcı ile savaştı.
14 Ve Rab'bin gücüyle
Lamanlılar'dan binlercesini öldürünceye kadar düşmanlarına karşı mücadele
verdiler. Ve öyle oldu ki mirasları olan tüm topraklardan Lamanlılar'ı kovuncaya
dek onlarla savaştılar.
15 Ve öyle oldu ki sahte mesihler
türedikten ve onların ağızları kapatıldıktan ve onlar işledikleri suçlara göre
cezalandırıldıktan sonra;
16 Ve halkın arasında sahte
peygamberler ve sahte vaizler ve öğretmenler türedikten ve onların hepsi
işledikleri suçlara göre cezalandırıldıktan sonra; ve aralarında birçok
çekişmeler olup birçok kişi Lamanlılar'ın tarafına geçtikten sonra, işte, öyle
oldu ki Kral Benyamin, halkının arasında bulunan kutsal peygamberlerin
yardımıyla---
17 Çünkü işte, Kral Benyamin kutsal
bir adamdı ve halkını doğrulukla yönetiyordu; ve ülkede birçok kutsal adam vardı
ve Tanrı sözünü büyük güç ve yetkiyle konuşuyorlardı; ve halkın dik kafalılığı
yüzünden çok sert konuşuyorlardı---
18 Bu nedenle Kral Benyamin
bedeninin var gücüyle ve bütün ruhunun yeteneğiyle çalışarak, bu adamların ve
ayrıca peygamberlerin de yardımıyla ülkede barışı yeniden sağladı.
Bölümler:
Kral Benyamin oğullarına atalarının
dilini ve peygamberliklerini öğretir‑‑‑Onların dini ve uygarlığı çeşitli
levhalar üzerinde tutulan kayıtlar sayesinde korunmuştur‑‑‑Mosiya kral seçilir
ve kayıtlar ve başka diğer şeyler ona emanet edilir. m.ö. tahminen 130--124 yılları.
VE şimdi bütün Zarahemla ülkesinde,
Kral Benyamin'e bağlı bütün halkın arasında bir daha çekişme olmadığı için Kral
Benyamin ömrünün geri kalan günlerini sürekli huzur içinde geçirdi.
2 Ve öyle oldu ki Kral Benyamin'in
üç oğlu oldu ve onlara Mosiya, Helorum ve Helaman adını verdi. Ve onlar
anlayışlı insanlar olsun ve Rab'bin eliyle atalarına teslim edilen ve onların
ağzından çıkan peygamberlikleri bilsin diye, onlara atalarının her dilinde
öğrenim görmelerini sağladı.
3 Ve ayrıca oğullarına pirinç
levhalara işlenmiş kayıtları öğreterek şöyle dedi: Oğullarım, hatırlamanızı
isterim ki bu kayıtları ve emirleri içeren bu levhalar olmasaydı, Tanrı'nın
sırlarını bilemez, hatta şu an cahillik içinde acı çekerdik.
4 Çünkü bu levhaların yardımı
olmadan, atamız Lehi'nin bütün bu şeyleri hatırlayıp çocuklarına öğretmesi
mümkün değildi; çünkü atamız Lehi, Mısırlılar'ın dilinde eğitim görmüş olduğu
için, bu yüzden bu yazıları okuyup onları çocuklarına öğretebildi; böylece onlar
da bu yazıları kendi çocuklarına öğretebildiler; ve böylece Tanrı'nın emirlerini
bu güne kadar yerine getirebildiler.
5 Size söylüyorum oğullarım:
Tanrı'nın sırlarını okuyup anlayalım ve emirlerini her an gözlerimizin önünde
bulunduralım diye Tanrı'nın eliyle korunmuş ve saklanmış olan bu şeyler
olmasaydı, atalarımız bile yavaş yavaş inançlarını kaybeder ve biz de bu şeyler
hakkında hiçbir şey bilmeyen ya da bunlar öğretildiğinde, atalarının doğru
olmayan gelenekleri yüzünden bunlara inanmayan Lamanlı kardeşlerimiz gibi
olurduk.
6 Ey oğullarım, isterim ki bu
sözlerin doğru olduğunu ve bu kayıtların da doğru olduğunu hatırlarsınız. Ve
işte, Yeruşalem'den ayrıldıkları zamandan şimdiye kadar atalarımızın kayıtlarını
ve söylediklerini içeren Nefi Levhaları da öyledir, onlar da doğrudur; ve
onların doğru olduğunu kesinlikle bilebiliriz; çünkü levhalar gözlerimizin
önünde duruyor.
7 Ve şimdi oğullarım, isterim ki
gayret gösterip bunları incelemeyi hatırlarsınız; böylece onlardan
faydalanabilirsiniz; ve isterim ki Tanrı'nın emirlerini yerine getirirsiniz,
böylece Rab'bin atalarımıza verdiği sözlere göre ülkede refah içinde
yaşayabilirsiniz.
8 Ve Kral Benyamin bu kitapta
yazılmayan daha başka birçok şeyleri de çocuklarına öğretti.
9 Ve öyle oldu ki Kral Benyamin
oğullarına öğretmeyi bitirdikten sonra yaşlandı ve çok yakında kendisinin bütün
dünyanın gittiği yoldan gideceğini anladı; bu yüzden krallığı oğullarından
birine teslim etmesi gerektiğini düşündü.
10 Bu yüzden, Mosiya'yı huzuruna
çağırttı ve ona söyleyip konuştuğu sözler şunlardır: Oğlum, bütün ülkeye, bütün
bu halkın arasına, yani ülkede yaşayan Zarahemla halkına ve Mosiya halkına bir
bildiri göndermeni istiyorum ki böylece bir araya toplansınlar; çünkü yarın,
Tanrımız Rab'bin bize verdiği bu halkın üzerine seni kral ve yönetici olarak
atadığımı, halkıma kendi ağzımdan resmen açıklayacağım.
11 Ve ayrıca bu halka bir ad
vereceğim; böylece onlar, Rab Tanrı'nın Yeruşalem ülkesinden alıp götürdüğü
bütün diğer halklardan ayırt edilebilecekler; ve ben bunu, Rab'bin emirlerini
tutmaya gayret eden bir halk oldukları için yapacağım.
12 Ve onlara, yasalara karşı
gelmedikleri sürece hiçbir zaman silinmeyecek bir ad vereceğim.
13 Evet ve sana ayrıca şunu da
söyleyeyim: Öyle ki Rab'bin yüksek derecede lütuf gösterdiği bu halk yasaya
karşı gelir ve kötülük ve zina eden bir halk olursa, Rab onları düşmanlarına
teslim edecektir; böylece onlar kardeşleri gibi güçsüzleşeceklerdir; ve Rab,
bugüne kadar atalarımızı koruduğu gibi, artık onları eşsiz ve olağanüstü gücüyle
korumayacaktır.
14 Çünkü, sana derim ki Rab,
atalarımızı korumak için elini uzatmamış olsaydı, onlar Lamanlılar'ın eline
düşer ve onların nefretinin kurbanı olurlardı.
15 Ve öyle oldu ki Kral Benyamin
oğluna bu söylediklerini bitirdikten sonra, krallığın bütün işlerinin
sorumluluğunu ona verdi.
16 Ve ayrıca pirinç levhalara
işlenmiş kayıtların ve ayrıca Nefi Levhaları'nın ve Laban'ın kılıcının ve
Tanrı'ya gösterdikleri dikkat ve gayrete göre atalarımıza yol gösteren, bu yolla
onların çölde ilerlemesi için Rab'bin eliyle hazırlanmış kürenin ya da kılavuzun
sorumluluğunu da ona verdi.
17 Bu yüzden, onlar sadık
olmadıkları zaman, ne refaha kavuşabiliyor ne de yollarında
ilerleyebiliyorlardı; aksine gerisingeri itiliyor ve Tanrı'nın hoşnutsuzluğunu
üzerlerine çekiyorlardı; ve bu yüzden görevlerini hatırlamaya uyandırılmak için
kıtlık gibi büyük sıkıntılarla cezalandırıldılar.
18 Ve şimdi, öyle oldu ki Mosiya
gidip babasının emrettiği gibi yaptı ve Zarahemla ülkesindeki bütün halka haber
gönderdi; böylece onlar Mosiya'nın babasının onlara söyleyeceği sözleri duymak
amacıyla tapınağa çıkmak üzere bir araya toplandılar.
Kral Benyamin, halkına
seslenir‑‑-Yönetiminin adilliğini, doğruluğunu ve ruhsallığını anlatır‑‑‑Halkına
Cennetteki Krallarına hizmet etmelerini öğütler‑‑‑Tanrı'ya baş kaldıranlar,
sanki sönmeyen bir ateşin içinde acı çekeceklerdir.
m.ö. tahminen 124 yılı.
Ve öyle oldu ki Mosiya, babasının
emrettiği şekilde ülkenin her yanına haber saldıktan sonra halk ülkenin her
yanından toplandı, tapınağa çıkıp Kral Benyamin'in kendilerine söyleyeceği
sözleri duymak üzere bir araya geldi.
2 Ve orada büyük bir kalabalık
vardı, hatta öyle büyük bir kalabalık vardı ki onları saymadılar; çünkü oldukça
çoğalmışlar ve ülkede sayıları giderek artmıştı.
3 Ve Musa yasasına göre
sürülerinden ilk doğan hayvanları kurban ve yakılmalık adak olarak sunmak için
yanlarında getirmişlerdi.
4 Ve bunları aynı zamanda
kendilerini Yeruşalem ülkesinden çıkarıp getiren, düşmanlarının elinden
kurtarmış olan ve doğru kişileri öğretmenleri olarak seçen ve ayrıca Zarahemla
ülkesinde barışı sağlayıp onlara sevinip mutlu olabilmeleri ve yüreklerinin
Tanrı'ya ve bütün insanlara karşı sevgiyle dolu olması için Tanrı'nın emirlerini
yerine getirmeyi öğreten adil bir adamı onların başına kralları olarak seçen
Tanrıları Rab'be şükranlarını sunmak için getirmişlerdi.
5 Ve öyle oldu ki tapınağa
çıktıklarında, her adam, eşiyle ve en büyüğünden en küçüğüne kadar oğulları ve
kızları ve onların oğulları ve kızlarından oluşan ailesiyle, her aile
birbirinden ayrı olarak çevreye çadırlarını kurdu.
6 Ve çadırlarını, herkesin
çadırının kapısı tapınağa bakacak bir şekilde tapınağın çevresine kurdular;
böylece Kral Benyamin'in onlara söyleyeceği sözleri çadırlarında oturup
dinleyebileceklerdi.
7 Çünkü kalabalık öylesine büyüktü
ki Kral Benyamin'in herkese tapınağının duvarları içinde öğretebilmesi
olanaksızdı; bu yüzden söyleyeceği sözleri halkının duyabilmesi için bir kule
diktirdi.
8 Ve öyle oldu ki halkına kuleden
konuşmaya başladı ve kalabalık çok büyük olduğu için herkes onun sözlerini
duyamıyordu; bu nedenle sesini duyamayanlar da sözlerini öğrensinler diye
söylediği sözleri yazdırıp onların arasına gönderdi.
9 Ve onun konuştuğu ve yazdırdığı
sözler şunlardır: Ey buraya toplanmış olan siz kardeşlerim, bugün size
konuşacağım sözlerimi işitebilenler; işte konuşacağım sözleri hafife almanız
için sizin buraya gelmenizi buyurmadım; tersine beni dinlemeniz ve kulaklarınızı
açıp duymanız, kalplerinizi açıp anlamanız ve zihinlerinizi açıp Tanrı'nın
sırlarının gözlerinizin önüne serilmesi için çağırdım.
10 Benden korkmanız ya da ölümlü
bir insandan daha üstün olduğumu düşünmeniz için buraya gelmenizi emretmedim.
11 Fakat ben de sizler gibi bedenin
ve aklın her türlü kusurlarına maruz kalan bir kişiyim; yine de bu halk
tarafından seçilerek babam tarafından kutsandım ve Rab'bin eliyle bu halkın
başına yönetici ve kral olmama izin verildi; ve Rab'bin bana bağışladığı güç,
akıl ve kuvvetle size hizmet edebilmek için O'nun eşsiz gücüyle korunup
esirgendim.
12 Size derim ki bugüne kadar
hayatımı sizin hizmetinizde geçirmeme izin verildi, ama sizden asla altın, gümüş
ya da başka türlü bir zenginlik istemedim.
13 Ne zindanlara atılmanıza, ne
birbirinizi köle yapmanıza, ne öldürmenize, ne yağmalamanıza, ne hırsızlık
yapmanıza ne de zina işlemenize izin verdim; ne de herhangi bir şekilde kötülük
yapmanıza izin verdim; ve sizlere Rab'bin emrettiği her konuda onun emirlerini
yerine getirmenizi öğrettim.
14 Ve vergilerle yüklenmeyesiniz ve
taşıyamayacağınız hiçbir ağır yükün altında kalmayın diye ben bile kendi
ellerimle size hizmet etmek için çalıştım---ve konuştuğum bütün bu şeylere bugün
kendiniz şahitsiniz.
15 Yine de kardeşlerim, ben bunları
övünmek için yapmadım ve bu şeyleri sizleri suçlamak için de söylemiyorum; fakat
bunları size, bugün Tanrı'nın huzurunda rahat bir vicdanla hesap verebileceğimi
bilmeniz için söylüyorum.
16 İşte, size derim ki ömrümü sizin
hizmetinizde geçirdiğimi söylediğim için övünmek istemem; çünkü ben yalnızca
Tanrı'ya hizmet ettim.
17 Ve işte size bu sözleri akıl
öğrenebilmeniz ve insanlara hizmet ettiğiniz zaman yalnızca Tanrınıza hizmet
edeceğinizi öğrenebilmeniz için söylüyorum.
18 İşte, beni kralınız olarak
görüyorsunuz ve ben, kralınız dediğiniz kişiysem, sizlere hizmet etmeye
çalışıyorsam, sizin de o zaman birbirinize hizmet etmeye çalışmanız gerekmez mi?
19 Ve işte kralınız dediğiniz,
ömrünü sizin hizmetinizde geçirmiş ve böylece Tanrı'ya hizmet etmiş olan ben,
sizler tarafından bir teşekküre lâyıksam, o zaman sizlerin Cennetteki Kralınıza
daha ne kadar çok teşekkür etmeniz gerekir!
20 Kardeşlerim, size derim ki
ruhunuzun tüm gücüyle, sizi yaratan ve koruyan ve esirgeyen ve sevindiren ve
birbirinizle huzur içinde yaşamanızı lütfeden o Tanrı'ya şükran ve övgüler
sunsanız bile‑‑‑
21 Size derim ki eğer başlangıçtan
beri sizi yaratan, yaşamanız, hareket etmeniz ve kendi istediklerinizi yapmanız
için sizlere ödünç nefes vererek her gün sizi koruyan ve hatta sizi bir andan
diğerine destekleyen Tanrı'ya bütün ruhunuzla hizmet etseniz bile, yine de
yararsız bir hizmetkâr olacağınızı size söylerim.
22 Ve işte, O'nun sizden bütün
istediği emirlerini uymanızdır; ve O'nun emirlerini yerine getirirseniz, ülkede
refaha kavuşacağınıza dair söz vermiştir; ve O söylediğinden asla dönmez; bu
nedenle O'nun emirlerini yerine getirirseniz, O sizi bereketleyip refaha
kavuşturacaktır.
23 Ve şimdi, ilk başta Tanrı
sizleri yarattı ve O'na borçlu olduğunuz canlarınızı size verdi.
24 Ve ikinci olarak da sizden
emrettiği şekilde hareket etmenizi istiyor; eğer bunu yaparsanız, sizi derhal
bereketleyecektir; ve dolayısıyla karşılığını size vermiş olur. Ve siz yine O'na
borçlu olursunuz; borçlusunuz ve sonsuza dek her zaman da borçlu kalacaksınız;
bu yüzden neyinizle övünebilirsiniz?
25 Ve şimdi soruyorum, kendinizi
savunmak için bir şey söyleyebilir misiniz? Size cevap vereyim: Hayır! Toprağın
tozu kadar olduğunuzu bile söyleyemezsiniz; buna rağmen toprağın tozundan
yaratıldınız; fakat işte, toz bile sizi yaratana aittir.
26 Ve ben, kralınız dediğiniz ben
bile sizlerden daha iyi değilim; çünkü ben de tozdan yaratıldım. Ve işte
görüyorsunuz ki artık yaşlandım ve bu ölümlü bedeni toprak anaya geri vermek
üzereyim.
27 Bu yüzden, size hizmet etmiş
olduğumu ve Tanrı'nın önünde temiz bir vicdanla yürüdüğümü söylerken, şu an
buraya toplanmanızı istedim ki, Tanrı'nın sizler hakkında bana emrettiği sözlere
göre yargılandığımda suçsuz bulunayım ve kanınız benim üzerime gelmesin.
28 Size derim ki mezarıma inmek
üzere olduğum şu anda mezarıma huzurla gideyim ve ölümsüz ruhum, adil Tanrı'ya
övgüler söyleyen yukarıdaki korolara katılabilsin ve ben giysilerimi kanınızdan
arındırabileyim diye sizi bir araya topladım.
29 Ve ayrıca size derim ki, artık
öğretmeniniz ve kralınız olamayacağımı bildirmek için sizi buraya topladım.
30 Çünkü sizlerle konuşmaya
çalıştığım şu anda bile bütün bedenim son derece titriyor; fakat Rab Tanrı beni
destekleyerek sizlere konuşmama izin verdi; ve oğlum Mosiya'nın üzerinize kral
ve yönetici olduğunu bugün size bildirmemi emretti.
31 Ve şimdi, kardeşlerim, bugüne
kadar nasıl davrandıysanız, yine öyle davranmanızı diliyorum. Şimdiye kadar
benim ve ayrıca babamın emirlerimi dinlediniz ve bu sayede düşmanlarınızın eline
düşmeden refah içinde yaşadınız; aynı şekilde oğlumun emirlerini, yani onun
tarafından size teslim edilecek olan Tanrı'nın emirlerini yerine getirirseniz,
ülkede refaha kavuşursunuz ve düşmanlarınızın sizin üzerinizde hiçbir gücü
olmaz.
32 Fakat ey halkım, aranızda
çekişmeler çıkmamasına dikkat edin ve babam Mosiya tarafından sözü edilen o kötü
ruha uymayı istemeyin.
33 Çünkü işte, o ruha uymak isteyen
kişinin üzerine felâket gönderilecektir; zira kişi, o ruha uymayı seçerse ve
günahlarında kalarak ölürse, ruhuna lanet içecek olan odur; çünkü bile bile
Tanrı'nın yasalarını çiğnediği için yaptıklarının karşılığı olarak sonsuz bir
cezaya çarptırılacaktır;.
34 Size derim ki aranızdaki küçük
çocukların dışında bu konuların öğretilmediği kimse yoktur; fakat siz sahip
olduğunuz her şeyi ve tüm benliğinizi sonsuza dek Cennetteki Babanıza vermek
üzere O'na borçlu olduğunuzu biliyorsunuz; ve atamız Lehi'nin Yeruşalem'den
ayrıldığı zamana kadar kutsal peygamberler tarafından bildirilmiş olan
peygamberliklerin bulunduğu kayıtlar da size öğretilmiştir.
35 Ve üstelik atalarımızın şimdiye
kadar bütün bildirdikleri de size öğretilmiştir. Ve işte, onlar da Rab'bin
emirlerini bildirmişlerdir; bu yüzden, bildirilenler doğru ve gerçektir.
36 Ve şimdi, size derim ki
kardeşlerim, bütün bunlar size öğretildikten ve siz de bunları öğrendikten sonra
bildirilenleri çiğner ve onlara karşı gelirseniz, Rab'bin Ruhundan
uzaklaşırsanız; O da, bereketlenmeniz, refaha kavuşmanız ve korunmanız için size
hikmet yollarında yol göstermek istese de içinizde yer bulamaz.
37 Size derim ki böyle davranan
insan açık bir şekilde Tanrı'ya baş kaldırmış sayılır; dolayısıyla, o insan kötü
ruha boyun eğmeyi seçer ve bütün doğruluğun düşmanı olur; bu yüzden Rab, o
kişinin içinde yer bulamaz, çünkü O, kutsal olmayan tapınaklarda yaşamaz.
38 Bu yüzden, eğer bu insan tövbe
etmez ve öyle kalıp Tanrı'nın düşmanı olarak ölürse, ilahi adaletin gerekleri
onun ölümsüz ruhunu işlediği suçun gerçek bir anlayışına uyandırır; bu da onun,
Rab'bin huzurundan çekilmesine neden olur ve onun göğsünü, alevi sonsuza dek
daima yükselen, sönmeyen bir ateş gibi suç, acı ve ıstırapla doldurur.
39 Ve şimdi size derim ki
merhametin bu insan üzerinde hiçbir hakkı yoktur; bu yüzden onun son cezası hiç
bitmeyecek bir işkenceye katlanmaktır.
40 Ey yaşlı adamlar, ayrıca
delikanlılar ve sözlerimi anlayabilen siz küçük çocuklar, anlayabilmeniz için
hepinize açık bir şekilde konuştum; yalvarıyorum ki yasayı çiğneyenlerin düştüğü
dehşet verici durumu hatırlamak için uyanırsınız.
41 Ve bununla birlikte Tanrı'nın
emirlerini yerine getirenlerin kutsal ve sevinçli durumlarını düşünmenizi
istiyorum. Çünkü işte, onlar gerek dünyasal, gerekse ruhsal her şeyde
kutsanmışlardır; ve sonuna kadar da dayanırlarsa cennete kabul edilecekler,
böylece Tanrı'yla sonsuz bir mutluluk durumunda yaşayacaklardır. Ah hatırlayın,
hatırlayın ki bu şeyler doğrudur; çünkü bunları Rab Tanrı söylemiştir.
Kral Benyamin konuşmasını
sürdürür‑‑‑Her şeye gücü yeten Rab çamurdan bir bedende insanların arasında
hizmet edecektir‑‑‑Dünyanın günahlarına kefaret ederken bütün gözeneklerinden
kan gelecektir‑‑‑Kurtuluşu sağlayacak tek isim, O'nun ismidir‑‑‑İnsanlar doğal
insanlığı bırakıp kefaret yoluyla Aziz olabilirler‑‑‑Kötülerin azabı ateş ve
kükürt gölü gibi olacaktır. m.ö. tahminen 124 yılı.
Ve kardeşlerim, tekrar dikkatinizi
çekmek isterim; çünkü size söyleyeceğim birkaç şey daha var; çünkü işte, size
ileride olacaklarla ilgili söyleyeceğim bazı şeyler var.
2 Ve size söyleyeceklerim bana
Tanrı'nın bir meleği tarafından bildirildi. Ve bana: AUyan!@ dedi; ve ben de uyandım; ve işte
melek önümde duruyordu.
3 Ve bana şöyle dedi: Uyan ve sana
söyleyeceğim sözleri dinle; çünkü işte, sana büyük bir sevincin müjdesini
bildirmeye geldim.
4 Çünkü Rab dualarını duydu ve
senin doğruluğunu takdir etti; ve sevinmen için ve bu haberleri halkına bildirip
onlar da sevinçle dolsun diye sana bu müjdeyi bildirmek üzere beni gönderdi.
5 Çünkü işte, her şeye gücü yeten,
tüm sonsuzluktan tüm sonsuzluğa kadar gücüyle hüküm süren, var olmuş ve var olan
Rab'bin, hastaları iyileştirmek, ölüleri diriltmek, topalları yürütmek, körleri
gördürmek, sağırları işittirmek ve her türlü hastalıkları iyileştirmek gibi
güçlü mucizeler yapmak üzere gökten insançocuklarının arasına inip çamurdan bir
bedende yaşayacağı ve insanların arasında yürüyeceği zaman geliyor ve çok uzakta
değildir.
6 Ve O, cinleri yani
insançocuklarının yüreğinde barınan kötü ruhları söküp atacaktır.
7 Ve işte, ayartmalara ve vücut
acısına, açlığa, susuzluğa ve yorgunluğa, hatta insanın ölüm dışında
katlanamayacağı acılara katlanacaktır; çünkü işte, vücudunun her gözeneğinden
kan gelecektir; halkının kötülükleri ve iğrençlikleri için çekeceği ıstırap o
kadar büyük olacaktır.
8 Ve O, İsa Mesih, Tanrı'nın Oğlu,
göğün ve yerin Babası, başlangıçtan beri her şeyin Yaratıcısı olarak çağrılacak
ve annesinin adı Meryem olacaktır.
9 Ve işte kurtuluşun adına iman
edilerek insançocuklarına gelebilmesi için kendininkilere gelir; ve bütün
bunlardan sonra bile, O'nu bir insan olarak görüp O'nda cin olduğunu
söyleyecekler ve O'nu kamçılayıp çarmıha gereceklerdir.
10 Ve üçüncü gün O, ölülerin
arasından dirilecek; ve işte, dünyayı yargılamak üzere duracaktır; ve işte,
bütün bunlar insançocuklarının üzerine adil bir yargının gelmesi için
yapılmıştır.
11 Çünkü işte ve aynı zamanda O'nun
kanı, Adem'in suçuyla düşenlerin, Tanrı'nın kendileriyle ilgili isteğini
bilmeden ölenlerin ya da bilmeden günah işleyenlerin günahlarına da kefaret
edecektir.
12 Fakat Tanrı'ya baş kaldırdığını
bilenin vay haline, vay haline! Çünkü kurtuluş, tövbe ve Rab İsa Mesih'e iman
olmadan böyle bir kişiye gelmeyecektir.
13 Ve Rab Tanrı, bu şeyleri her
sülaleye, ulusa ve dile bildirmek için kutsal peygamberlerini bütün
insançocuklarının arasına gönderdi; böylece Mesih'in geleceğine inanan herkes
günahlarının bağışlanmasını elde edebilir ve Mesih daha şimdiden aralarına
gelmiş gibi çok büyük bir sevinçle sevinebilirler.
14 Yine de Rab Tanrı, halkının dik
kafalı bir halk olduğunu gördü ve onlara bir yasa, hatta Musa yasasını verdi.
15 Ve O'nun gelişiyle ilgili birçok
işaretler ve mucizeler ve simgeler ve gölgeler gösterdi; ve kutsal peygamberler
de Mesih'in gelişinden onlara söz ettiler; ve yine de onlar yüreklerini
katılaştırarak Musa yasasının O'nun kanının kefareti aracılığıyla olmadan hiçbir
işe yaramayacağını anlayamadılar.
16 Ve hatta, eğer küçük çocuklar
günah işleyebilselerdi, kurtarılamayacaklardı; fakat size derim ki onlar
kutsanmışlardır; çünkü işte, Adem'de ya da tabiatları gereği düşerler, ama
Mesih'in kanı onların günahlarına da kefaret eder.
17 Ve ayrıca size derim ki
insançocuklarına kurtuluşun geleceği başka hiçbir ad, başka hiçbir yol veya
imkân verilmeyecektir; kurtuluş yalnızca her şeye gücü yeten Rab Mesih'in adı ve
aracılığıyla gelecektir.
18 Çünkü işte, O yargılar ve O'nun
yargılaması adildir; ve çocukluk çağında ölen küçük çocuklar mahvolmazlar; ancak
insanlar kendilerini alçaltıp küçük bir çocuk gibi olmadıkça ve kurtuluşun her
şeye gücü yeten Rab Mesih'in kefaret edici kanı sayesinde ve aracılığıyla
geldiğine, geliyor olduğuna ve geleceğine inanmadıkça, kendi ruhlarına lanet
içerler.
19 Çünkü doğal insan, Tanrı'ya
düşmandır ve Adem'in düşüşünden beri bu böyle olmuştur; ve Kutsal Ruh'un
uyarılarına uyup doğal insanlığı üzerinden atmadıkça ve Rab Mesih'in kefaretinin
sayesinde bir aziz olmadıkça ve bir çocuk gibi uysal, yumuşak huylu,
alçakgönüllü, sabırlı, sevgi dolu, Rab'bin kendisine uygun gördüğü her şeye
uymaya istekli, aynı babasına itaat eden bir çocuk gibi olmadıkça sonsuza dek
her zaman böyle kalacaktır.
20 Ve ayrıca size derim ki
Kurtarıcı'nın bilgisinin bütün ulusların, sülalelerin, dillerin ve halkların
arasında yayılacağı zaman gelecektir.
21 Ve işte o zaman gelince, küçük
çocukların dışında, tövbe etmeyen ve her şeye gücü yeten Rab Tanrı'nın adına
iman etmeyen hiçbir kimse Tanrı'nın önünde suçsuz bulunmayacaktır.
22 Ve hatta şu an, halkına Tanrın
Rab'bin sana emretmiş olduğu sözleri öğrettiğinde, o zaman bile sana söylediğim
sözlere uymadan Tanrı'nın gözünde daha suçsuz bulunamazlar.
23 Ve şimdi ben, Rab Tanrı'nın bana
emretmiş olduğu sözleri söyledim.
24 Ve Rab şöyle diyor: Onlar yargı
gününde bu halka karşı parlayan bir tanık olarak duracaklardır; bu nedenle her
insan, yaptığı işlerin iyi oluşuna ya da kötü oluşuna göre yargılanacaktır.
25 Ve yaptıkları işler kötüyse,
işledikleri suçların ve iğrençliklerinin korkunç görünümünü izlemeye
gönderileceklerdir; bu da onların Rab'bin huzurundan çekilerek bir daha
dönemeyecekleri bir sefalet ve sonsuz işkence durumuna sürüklenmelerine neden
olacaktır; bu yüzden onlar kendi ruhlarına lanet içmişlerdir.
26 Bu yüzden, onlar Tanrı'nın
gazabının kâsesinden içmişlerdir; bu adalet, Adem yasak meyveden yediği için
onun düşmesini reddetmeyen adalet gibi onlar için daha fazla reddedilemez; bu
yüzden, merhametin onlar üzerinde sonsuza kadar hiçbir hakkı olamaz.
27 Ve onların azabı, alevleri
sönmeyen ve dumanı sonsuza dek daima yükselen bir ateş ve kükürt gölü gibi
olacaktır. Rab bana böyle emretti. Amin.
Kral Benyamin konuşmasını
sürdürür‑‑‑Kurtuluş kefaretten dolayı gelir‑‑‑Kurtulmak için Tanrı'ya
inanın---Sadık kalarak günahlarınızdan bağışlanın‑‑‑Varlığınızı yoksullarla
paylaşın‑‑‑Her şeyi akıllı ve düzenli bir şekilde yapın.
m.ö.
tahminen 124 yılı.
Ve şimdi, öyle oldu ki Kral Benyamin,
Rab'bin bir meleği tarafından kendisine bildirilen sözleri söylemeyi bitirdiği
zaman kalabalığa göz gezdirdi ve işte onlar, üzerlerine gelen Rab'bin
korkusundan dolayı yere kapanmışlardı.
2 Ve kendilerini bedensel
durumlarında, yerin tozundan bile daha az değerde görmüşlerdi. Ve hep bir
ağızdan haykırarak şöyle dediler: Ah bize merhamet eyle ve Mesih'in kefaret
kanını bize uygula ki günahlarımız bağışlansın ve yüreklerimiz paklansın; çünkü
biz göğü, yeri ve her şeyi yaratan, insançocuklarının arasına gelecek olan
Tanrı'nın Oğlu İsa Mesih'e inanıyoruz.
3 Ve öyle oldu ki onlar bu sözleri
söyledikten sonra Rab'bin Ruhu onların üzerine geldi ve onlar sevinçle doldular;
çünkü Kral Benyamin'in kendilerine söylediği sözlere göre, gelecek olan İsa
Mesih'e duydukları büyük inançtan dolayı günahlarından bağışlanarak vicdanları
huzur buldu.
4 Ve Kral Benyamin tekrar ağzını
açtı ve şöyle diyerek onlara konuşmaya başladı: Dostlarım ve kardeşlerim,
akrabalarım ve halkım, tekrar dikkatinizi çekmek istiyorum ki, sizlere
konuşacağım sözlerimin geri kalan bölümünü de duyup anlayasınız.
5 Çünkü işte, eğer Tanrı'nın
iyiliğinin bilgisi şu anda sizi hiçliğinizin, değersizliğinizin ve düşmüş olma
durumunuzun duygusuna uyandırmışsa‑‑‑
6 Size söylerim, Tanrı'nın
insançocuklarına olan iyiliğinin ve O'nun eşsiz gücünün ve hikmetinin ve
sabrının ve tahammülünün ve aynı zamanda Rab'be güvenene ve O'nun emirlerini
yerine getirmek için canla başla çalışana ve hayatının sonuna kadar, ölümlü
bedenin hayatını kastediyorum, inanmaya devam edene kurtuluşun gelebileceği
dünyanın kuruluşundan beri hazırlanmış olan kefaretin bilgisine eriştiyseniz‑‑‑
7 Şöyle derim ki Adem'in düşüşünden
beri yaşamış olan ya da yaşamakta olan ya da dünyanın sonuna kadar yaşayacak
bütün insanlık için dünyanın kuruluşundan beri hazırlanmış olan kefaret
aracılığıyla kurtuluşa kavuşan insan budur.
8 Ve kurtuluş bu yolla gelir. Ve
sözü edilen bu kurtuluştan başka bir kurtuluş yoktur; size söylediğim koşulların
dışında da insanın kurtulacağı başka hiçbir koşul yoktur.
9 Tanrı'ya inanın; O'nun varlığına
ve hem gökteki, hem de yerdeki her şeyi yarattığına inanın; O'nun hem gökte, hem
de yerde bütün hikmete ve kudrete sahip olduğuna inanın; Rab'bin anlayabildiği
her şeyi insanın anlamadığına inanın.
10 Ve yine günahlarınızdan
vazgeçerek tövbe etmeniz ve Tanrı'nın önünde kendinizi alçaltmanız gerektiğine
inanın; ve yüreğinizden içtenlikle sizi bağışlamasını dileyin; ve şimdi bütün
bunlara inanıyorsanız, bunları yapmaya dikkat edin.
11 Ve daha önce söylediğim gibi
size yine diyorum ki ruhlarınızın büyük bir sevinçle coşmasına neden olan
Tanrı'nın yüceliğinin bilgisine erişmişseniz ya da O'nun iyiliğini bilip
sevgisini tatmışsanız ve hatta günahlarınızdan bağışlanmışsanız, o halde
sizlerden Tanrı'nın büyüklüğünü ve kendi hiçliğinizi ve O'nun siz değersiz
yaratılışa olan iyiliğini ve sabrını hatırlamanızı ve bunu her zaman aklınızda
tutarak her gün Rab'bin adını anmanızı ve meleğin ağzından geleceği bildirileni
inançla bekleyerek kendinizi alçakgönüllülüğün derinliklerine kadar alçaltmanızı
dilerim.
12 Ve işte, size derim ki eğer
böyle hareket edecek olursanız, her zaman sevineceksiniz ve Tanrı'nın sevgisiyle
dolarak her zaman günahlarınızın bağışlanmasını elde edeceksiniz; ve sizi
yaratanın yüceliğinin bilgisinde ya da adil ve gerçek olanın bilgisinde
büyüyeceksiniz.
13 Ve böylece birbirinizi incitmek
düşüncesinde olmayıp huzur içinde her insana hakkını vererek yaşayacaksınız.
14 Ve çocuklarınızı aç ya da çıplak
bırakmayacaksınız; onların Tanrı'nın yasalarını çiğnemesine ve birbirleriyle
dövüşüp atışmalarına ve atalarımızın sözünü ettiği, günahın efendisi, bütün
doğruluğun düşmanı olan şeytana ya da kötü ruha hizmet etmelerine izin
vermeyeceksiniz.
15 Fakat onlara doğruluk ve
ağırbaşlılık yollarında yürümelerini öğreteceksiniz; birbirlerini sevmelerini ve
birbirlerine hizmet etmelerini öğreteceksiniz.
16 Ve aynı zamanda siz kendiniz,
yardımınıza muhtaç olanlara yardım edeceksiniz; malınızdan muhtaç olana
vereceksiniz; ve size el açan dilenciyi eli boş gönderip onun mahvolmasına izin
vermeyeceksiniz.
17 Belki şöyle diyeceksiniz: Bu
adamı sefalete düşüren kendisidir; onun için elimi saklayıp ona yiyeceğimden
vermeyeceğim ve sıkıntısını gidermek için malımdan da vermeyeceğim; çünkü o
cezasını hak etmiştir.
18 Fakat size derim ki: Ey insan,
her kim böyle davranırsa, o kişinin tövbe etmesi için büyük bir neden ortaya
çıkmıştır; ve kendisi yaptıklarından tövbe etmezse, sonsuza dek mahvolacaktır;
ve o kişinin Tanrı'nın Krallığı ile hiçbir ilgisi yoktur.
19 Çünkü işte, hepimiz dilenci
değil miyiz? Hepimiz elimizdeki mallar için, hem yiyeceğimiz hem giyeceğimiz ve
altınımız ve gümüşümüz ve her türden çeşitli zenginliklerimiz için aynı Varlığa,
yani Tanrı'ya bağlı değil miyiz?
20 Ve işte, şu an bile, Tanrı'nın
adını anıyor ve günahlarınızın bağışlanması için O'na dileniyorsunuz. Ve O sizi
boşuna yalvarttı mı? Hayır! Ruhunu üzerinize döktü ve yüreklerinizi sevinçle
doldurdu; ve sevincinizin büyüklüğünden diliniz tutuldu ki söyleyecek söz
bulamadınız.
21 Ve şimdi, sizi yaratan;
hayatınız, sahip olduğunuz her şey ve kendiniz için muhtaç olduğunuz Tanrı,
alacağınıza inanarak, imanla istediğiniz doğru olan her şeyi size lütfedip
veriyorsa, o zaman elinizdeki malları birbirinize ne kadar çok vermeniz gerekir.
22 Ve eğer siz, ölmemek için
malınızdan isteyip sizden ricada bulunan kimseyi yargılar ve onu suçlarsanız,
size ait olmayan, ama Tanrı'ya ait olan malınızı esirgediğiniz için sizin suçlu
bulunmanız ne kadar daha âdil olacaktır; yaşamınız da Tanrı'ya aittir; ve buna
rağmen ne dua ediyorsunuz ne de yaptıklarınızdan tövbe ediyorsunuz.
23 Size söylüyorum, vay o insanın haline! Çünkü onun malı da kendisiyle birlikte yok olacaktır ve şimdi, bunları dünya malına göre zengin olanlara söylüyorum.
24 Ve yine, elinde olmayan ve buna rağmen günden güne yaşayan siz fakirlere söylüyorum; elinde olmadığı için dilenciyi geri çeviren sizleri kastediyorum. Yüreğinizden: AVeremiyorum, çünkü elimde yok, ama olsaydı verirdim!@ demenizi diliyorum.
25 Ve şimdi, eğer yüreğinizden böyle söylerseniz, suçsuz kalırsınız; yoksa suçlanırsınız ve suçlanmanız âdil olur. Çünkü size verilmeyene göz dikiyorsunuz.
26 Ve şimdi, size söylediğim bu sözlerin hatırı için---yani Tanrı'nın önünde kusursuz yürüyebilmeniz ve her gün günahlarınızdan bağışlanabilmeniz için---malınızdan fakirlere vererek, herkesin kendi imkânlarına göre açı doyurmak, çıplağı giydirmek, hastayı ziyaret etmek gibi hem manevi, hem de maddi olarak, ihtiyaçlarına göre onların yardımlarına koşmasını diliyorum.
27 Ve bütün bunların akıllı ve düzenli bir şekilde yapılmasına dikkat edin; çünkü insanın gücü yettiğinden daha hızlı koşması gerekli değildir. Ama yine de onun gayretli olması gerekir ki ödülü kazanabilsin; onun için her şeyin düzenli bir şekilde yapılması gerekir.
28 Ve şunu hatırlamanızı dilerim ki aranızdan kim komşusundan ödünç bir şey alırsa, aldığını anlaştığı biçimde geri versin; aksi takdirde günah işlersiniz; ve belki komşunuzu da günaha sokarsınız.
29 Ve son olarak, size günah işleyebileceğiniz yolların hepsini söyleyemiyorum; çünkü o kadar çok çeşitli yollar ve yöntemler vardır ki hepsini sayamam.
30 Fakat şu kadarını söyleyebilirim ki ömrünüzün sonuna kadar kendinize ve düşüncelerinize ve sözlerinize ve hareketlerinize dikkat etmezseniz ve Tanrı'nın emirlerine uymazsanız Rabbimizin gelişiyle ilgili olarak duyduklarınıza inanmaya devam etmezseniz mahvolursunuz. Ve şimdi, ey insan bunları hatırla ki yok olma!
Azizler iman yoluyla Mesih'in oğulları ve kızları olurlar‑‑‑O zaman Mesih'in adıyla anılırlar‑‑‑Kral Benyamin onları iyi işler yapmakta kararlı olmaya ve sarsılmamaya teşvik eder. m.ö. tahminen 124 yılı.
Ve şimdi, öyle oldu ki Kral Benyamin halkına böyle konuştuktan sonra, söylediği sözlere halkının inanıp inanmadığını halkından öğrenmek isteyerek aralarına haber saldı.
2 Ve hepsi bir ağızdan haykırarak şöyle dediler: Evet, bize söylediğin bütün sözlere inanıyoruz; ve ayrıca onların kesinlikle doğru olduğunu biliyoruz; çünkü her şeye gücü yeten Rab'bin Ruhu bizim içimizde ya da yüreklerimizde öylesine büyük bir değişiklik yaptı ki artık içimizde kötülük yapmak için hiçbir istek kalmadı, ancak sürekli olarak iyilik yapmak istiyoruz.
3 Ve biz, kendimiz de Tanrı'nın sonsuz iyiliği ve Ruhu'nun belirtileri sayesinde ileride olacakların harika görüntülerini gördük; ve eğer uygun olsaydı, her konuda peygamberlik ederdik.
4 Ve kralımızın bize söylediği şeylere olan inancımız, bu yüce bilgiyi bize getirdi; bu yüzden çok büyük bir sevinçle seviniyoruz.
5 Ve biz O'nun isteğini yerine getirmek için Tanrımızla seve seve bir antlaşma yapmak ve ömrümüzün geri kalan günlerinde O'nun bize emredeceği her konuda emirlerine itaat etmek istiyoruz; öyle ki melek tarafından sözü edilen hiç bitmeyen işkenceyi üzerimize getirmeyelim ve Tanrı'nın gazabının bardağından içmeyelim.
6 Ve şimdi, bunlar Kral Benyamin'in onlardan duymak istediği sözlerdi; ve bu yüzden onlara şöyle dedi: Siz benim duymak istediğim sözleri söylediniz ve yaptığınız bu antlaşma doğru bir antlaşmadır.
7 Ve şimdi, yaptığınız bu antlaşmadan dolayı, sizler Mesih'in çocukları, O'nun oğulları ve kızları olarak çağrılacaksınız; çünkü işte, bugün O sizin manevi babanız oldu; çünkü siz O'nun adına inanmakla yüreklerinizin değiştiğini söylüyorsunuz; bu yüzden O'ndan doğarak, O'nun oğulları ve kızları oldunuz.
8 Ve bu başın altında özgürlüğünüze kavuştunuz ve size özgürlüğünüzü verecek başka hiçbir baş yoktur. Kurtuluşu getirecek başka hiçbir ad verilmemiştir; bu nedenle Tanrı'yla antlaşma yapan herkesin Mesih'in adını üzerinize almasını ve sizlerin hayatınızın sonuna kadar itaatkâr olmanızı dilerim.
9 Ve öyle olacak ki bunu kim yaparsa, Tanrı'nın sağında bulunacaktır; çünkü o kişi hangi adla çağrıldığını bilecektir; çünkü Mesih'in adıyla çağrılacaktır.
10 Ve şimdi, öyle olacak ki Mesih'in adını kim üzerine almazsa, başka bir adla çağrılması gerekir; bu yüzden o kişi, kendisini Tanrı'nın solunda bulacaktır.
11 Ve şunu da hatırlamanızı diliyorum ki size vereceğimi söylediğim bu ad yasalara karşı gelmediğiniz sürece hiç silinmeyecek bir addır; bu yüzden yasaları çiğnemekten sakının ki bu ad yüreklerinizden silinmesin.
12 Size söylüyorum, bu adı her zaman yüreklerinizde yazılı tutup hatırlamanızı dilerim; böylece Tanrı'nın solunda bulunmazsınız, ama çağrılacağınız sesi ve aynı zamanda O'nun sizi çağıracağı adı duyup tanırsınız.
13 Çünkü bir insan hizmet etmediği ve kendisine yabancı olan ve kalbinin düşüncelerinden ve amaçlarından uzak olan efendisini nasıl tanıyabilir?
14 Ve yine, insan komşusuna ait bir eşeği alır da, onu yanında tutar mı? Size derim: Hayır, eşeğin sürüsünün arasında otlamasına bile izin vermez; tersine onu oradan uzaklaştırıp dışarı atar. Size derim ki çağrıldığınız adı bilmezseniz, sizin aranızda da öyle olacaktır.
15 Bu yüzden kararlı ve sarsılmaz olmanızı ve her zaman bol bol iyi işler yapmanızı dilerim; böylece Mesih, her şeye gücü yeten Rab Tanrı, sizi kendisinin olarak mühürler; böylece cennete getirilerek sonsuz kurtuluşa ve ebedi yaşama, gökteki ve yerdeki her şeyi yaratan, her şeyin üzerindeki Tanrı'nın hikmeti ve kuvveti ve adaleti ve merhameti sayesinde sahip olursunuz. Amin.
Kral Benyamin halkın adlarını kaydeder ve onlara öğretmek üzere rahipler atar‑‑‑Mosiya adil bir kral olarak hüküm sürer. m.ö. tahminen 124--121 yılları.
Ve şimdi, Kral Benyamin halka yaptığı konuşmasını bitirdikten sonra, Tanrı'nın emirlerini tutmak üzere O'nunla antlaşmaya giren herkesin adını kaydetmeyi uygun gördü.
2 Ve öyle oldu ki küçük çocukların dışında antlaşmaya girmeyen ve Mesih'in adını üzerine almayan hiç kimse yoktu.
3 Ve yine, öyle oldu ki Kral Benyamin bütün bu şeyleri bitirdikten ve oğlu Mosiya'yı halkının üzerine bir yönetici ve kral olarak kutsadıktan ve krallığın tüm sorumluluğunu ona verdikten ve ayrıca halka öğretmen olacak ve ettikleri yemini onlara hatırlatmaya teşvik edecek rahipler atadıktan sonra, böylece halk Tanrı'nın emirlerini duyup öğrenebilecekti, toplanan kalabalığı uğurladı; ve herkes ailesiyle birlikte kendi evine döndü.
4 Ve Mosiya, babasının yerine ülkeyi yönetmeye başladı. Ve otuz yaşındayken kral oldu; Lehi'nin Yeruşalem'den ayrılışından sonra yaklaşık olarak tam dört yüz yetmiş altı yıl geçmişti.
5 Ve Kral Benyamin üç yıl daha yaşadı ve öldü.
6 Ve öyle oldu ki Kral Mosiya, Rab'bin yolunda yürüdü ve O'nun yasalarına ve kurallarına uyup her konuda Rab'bin kendisine verdiği emirleri yerine getirdi.
7 Ve Kral Mosiya halkına toprağı ekip biçtirdi. Ve aynı zamanda kendisi de toprağı işledi; böylece halkına yük olmak istemiyor, her konuda babasının izinden yürümek istiyordu. Ve üç yıl boyunca bütün halkı arasında hiçbir çekişme olmadı.
Ammon, Limhi'nin kral olduğu Lehi‑Nefi ülkesini bulur‑‑‑Limhi'nin halkı Lamanlılar'a tutsak olmuştur‑‑‑Limhi, halkının geçmişini anlatır‑‑‑Bir peygamber (Abinadi), Mesih'in her şeyin Tanrısı ve Babası olduğuna dair tanıklık etmiştir‑‑‑Pislik ekenler kasırga biçecek, Rab'be güvenenler ise kurtulacaktır. m.ö. tahminen 121 yılı.
Ve şimdi, öyle oldu ki Kral Mosiya ardı ardına barış içinde geçen üç yıllık bir süreden sonra, Lehi‑Nefi ülkesine ya da Lehi-Nefi şehrine yaşamak üzere göç eden halka ne olduğunu bilmek istiyordu; çünkü Kral Mosiya'nın halkı, Zarahemla ülkesini terk etmelerinden bu yana onlardan hiçbir haber alamamışlardı; bu yüzden halk, kralı bu konuda rahat bırakmıyordu.
2 Ve öyle oldu ki Kral Mosiya en güçlü adamlarından on altısının Lehi‑Nefi ülkesine çıkıp kardeşlerinin durumunu araştırmalarına izin verdi.
3 Ve öyle oldu ki ertesi sabah yanlarına Ammon adında birini alarak yukarı çıkmaya başladılar; Ammon, Zarahemla'nın soyundan geliyordu ve güçlü kuvvetli bir adamdı; ve ayrıca onların lideriydi.
4 Ve şimdi, Lehi‑Nefi ülkesine gitmek için çölde hangi yolu izlemeleri gerektiğini bilmiyorlardı; bu yüzden, günlerce çölde dolaşıp durdular; hatta kırk gün dolaşıp durdular.
5 Ve kırk gün dönüp dolaştıktan sonra Şilom ülkesinin kuzeyindeki bir tepeye vardılar ve orada çadırlarını kurdular.
6 Ve Ammon yanına kardeşlerinden üçünü aldı; ve onların isimleri Amaleki, Helem ve Hem idi; ve onlar Nefi ülkesine indiler.
7 Ve işte, orada Nefi ülkesindeki ve Şilom ülkesindeki halkın kralıyla karşılaştılar; ve kralın muhafızları tarafından çevreleri sarılıp yakalandılar ve bağlanıp hapse atıldılar.
8 Ve öyle oldu ki iki gün hapiste kaldıktan sonra yeniden kralın huzuruna getirildiler ve ipleri çözüldü; ve kralın önünde durdular ve kralın kendilerine soracağı sorulara cevap vermelerine izin verildi, daha doğrusu emredildi.
9 Ve kral onlara şöyle dedi: İşte, ben Zarahemla ülkesinden çıkıp atalarının toprağı olan bu ülkeyi miras almaya gelen halkın oyuyla kral seçilen Zenif'in oğlu olan Nuh'un oğlu Limhi'yim.
10 Ve şimdi, ben kendim muhafızlarımla kapının dışında dururken şehrin surlarına kadar sokulmaya neden cesaret ettiğinizi bilmek istiyorum.
11 Ve şimdi, bundan dolayı sizi sorguya çekebilmek için canınızı bağışladım; yoksa muhafızlarıma sizleri öldürmelerini emredecektim. Konuşmanıza izin verilmiştir.
12 Ve şimdi, Ammon konuşmasına izin verildiğini görünce, ileri çıkıp kralın önünde eğildi ve doğrulurken şöyle dedi: Ey kral, Tanrı'nın önünde çok minnettarım ki bugün hâlâ sağım ve konuşmama izin verildi; ve ben cesaretle konuşmaya çalışacağım.
13 Çünkü, beni tanımış olsaydınız eminim ki bu iplerle bağlanmama izin vermezdiniz. Çünkü ben Ammon'um ve Zarahemla soyundan geliyorum; ve Zarahemla ülkesinden buraya Zenif'in ülkemizden alıp götürdüğü kardeşlerimize ne olduğunu araştırmak için geldim.
14 Ve şimdi, öyle oldu ki Limhi, Ammon'un sözlerini duyduktan sonra çok sevinerek şöyle dedi: Şimdi, kesinlikle biliyorum ki Zarahemla ülkesinde olan kardeşlerimiz hâlâ yaşıyor. Ve şimdi bunu kutlayacağım ve yarın da halkıma bunu kutlamalarını emredeceğim.
15 Çünkü işte, biz Lamanlılar'ın tutsağıyız ve katlanılması güç vergiler ödüyoruz. Ve şimdi işte, kardeşlerimiz bizi tutsaklıktan, yani Lamanlılar'ın elinden kurtaracak ve biz onların kölesi olacağız; çünkü Lamanlılar'ın kralına haraç ödemektense, Nefililer'in kölesi olmak daha iyidir.
16 Ve şimdi, Kral Limhi muhafızlarına bir daha Ammon'u ve kardeşlerini hiç bağlamamalarını emretti ve onların Şilom'un kuzeyindeki tepeye gidip diğer kardeşlerini de şehre getirmelerini sağladı; böylece yiyip bir şeyler içtikten sonra yol yorgunluklarını atıp dinlenebilirlerdi; çünkü birçok zorluklara katlanmışlardı; açlık, susuzluk çekmişler ve çok yorulmuşlardı.
17 Ve şimdi, öyle oldu ki ertesi gün Kral Limhi, bütün halkının arasına, kendisinin onlara konuşacağı sözleri dinlemeleri için tapınakta toplanmalarını söyleyen bir bildiri gönderdi.
18 Ve öyle oldu ki onlar bir araya toplandıklarında, onlara şu şekilde konuştu ve dedi: Ey siz halkım! Başınızı kaldırıp teselli olun; çünkü işte, her ne kadar onca çabalarımız boşa gitmiş olsa bile, bundan böyle düşmanlarımıza boyun eğmeyeceğimiz zaman gelmiştir ya da çok uzakta değildir; ancak verilmesi gereken son bir savaşın daha kaldığına inanıyorum.
19 Bu yüzden, başınızı dik tutup sevinin ve Tanrı'ya güvenin; O Tanrı, İbrahim'in, İshak'ın ve Yakup'un Tanrısı ve ayrıca İsrail çocuklarını Mısır ülkesinden çıkarıp onların Kızıldeniz'i kuru zemin üzerinde geçmelerini sağlayan ve çölde yok olmamaları için onları man ile besleyen Tanrı'dır; ve onlar için daha birçok şey yapmıştır.
20 Ve yine, o aynı Tanrı, atalarımızı Yeruşalem ülkesinden çıkarmış ve şimdiye kadar halkını kollayıp gözetmiştir; ve işte, yaptığımız kötülükler ve iğrençlikler yüzünden bizi tutsaklığa getirmiştir.
21 Ve bugün hepiniz şahitsiniz ki bu halkın başına kral seçilen Zenif, atalarının topraklarını miras almak isteyen çok atılgan biriydi; bu yüzden Kral Zenif'le bir antlaşma yaparak ülkenin bir kısmını ya da Lehi‑Nefi şehri ile Şilom şehrini ve çevredeki toprakları onun eline bırakan Kral Laman'ın kurnazlığı ve çevirdiği dolaplarla kandırıldı.
22 Ve bütün bunları tek bir amaç için, bu halkı hükmü altına alıp köle yapmak için yaptı. Ve işte, şu an Lamanlılar'ın kralına mısırımızın ve arpamızın ve hatta her türlü bütün tahılımızın yarısını ve yeni doğan hayvanlarımızın yarısını haraç olarak ödüyoruz; ve Lamanlılar'ın kralı, sahip olduğumuz veya malımız mülkümüz olan her şeyin yarısını bizden zorla alıyor, yoksa canımızı istiyor.
23 Ve şimdi, bu şeylere katlanmak
zor değil midir? Ve çektiğimiz bu dertler büyük değil midir? Şimdi işte, yas
tutmamızın nedeni büyüktür.
24 Evet, size söylüyorum, yas
tutmamız gereken birçok neden var; çünkü işte kardeşlerimizden kaçı öldürülüp
kanları boş yere akıtılmıştır; ve bütün bunlar işlediğimiz kötülükler yüzünden
olmuştur.
25 Çünkü bu halk yasaları
çiğnemeseydi, Rab, onların üzerine çöken bu büyük felâkete asla izin vermezdi.
Fakat işte, Rab'bin sözlerine kulak vermediler; ama aralarında o kadar çok
çekişme çıkmıştı ki birbirlerinin kanını döktüler.
26 Ve Rab'bin bir peygamberini,
evet, onların işledikleri kötülükleri ve iğrençlikleri yüzlerine vuran ve
gelecekte olacak birçok şeye peygamberlik eden, evet, hatta Mesih'in geleceğine
dair peygamberlik eden Tanrı'nın seçilmiş bir adamını öldürdüler.
27 Ve Mesih'in Tanrı olduğunu, her
şeyin Babası olduğunu ve insan suretini alacağını ve bunun insanın başlangıçta
yaratıldığı surette olacağını söylediği için ya da başka bir deyişle, insanın
Tanrı'nın suretinde yaratıldığını ve Tanrı'nın tene ve kana bürünüp
insançocuklarının arasına ineceğini ve yeryüzünde ilerleyeceğini söylediği
için‑‑‑
28 Ve şimdi, bunu söylediği için
onu öldürdüler; ve onların yaptıkları pek çok şey Tanrı'nın gazabını üzerlerine
getirdi. Bu yüzden tutsaklık altında olmalarına ve korkunç acılarla
cezalandırılmalarına kim şaşar?
29 Çünkü işte, Rab şöyle dedi:
Yasaları çiğnedikleri gün halkıma yardım eli uzatmayacağım; tersine onlara
bolluk ve bereketin yollarını kapalı tutacağım; ve işledikleri günahlar
önlerinde tökezleme taşı gibi duracaktır.
30 Ve yine Rab şöyle diyor: Halkım
pislik ekerse, samanını kasırgada toplar ve bunun sonucu zehirdir.
31 Ve yine Rab şöyle diyor: Halkım
pislik ekerse, derhal yıkım getiren doğu rüzgârını biçecektir.
32 Ve şimdi, işte, Rab'bin sözü
yerine geliyor ve siz vuruluyor, acılar çekiyorsunuz.
33 Fakat yürekten Rab'be döner ve
O'na güvenirseniz ve aklınızı kullanarak tüm gayretinizle O'na hizmet ederseniz,
eğer bunu yaparsanız, o zaman Rab, kendi isteği ve keyfine göre sizi
tutsaklıktan kurtaracaktır.
Ammon, Limhi halkına öğretmenlik
yapar‑‑‑Yirmi dört tane Yared Levhaları olduğunu öğrenir‑‑‑Eski kayıtlar
Görenler tarafından tercüme edilir‑‑‑Görenlik armağanı bütün armağanlardan
üstündür. m.ö. tahminen 121 yılı.
Ve öyle oldu ki Kral Limhi halkına
yaptığı konuşmasını bitirdikten sonra---çünkü onlara pek çok şey söylemişti ve
ben bunlardan yalnızca birkaçını bu kitaba yazdım---halkına Zarahemla
ülkesindeki kardeşleri hakkında bildiği her şeyi anlattı.
2 Ve Ammon'u toplanan kalabalığın
önüne çıkardı ve ondan Zenif'in ülkeden çıktığı andan başlayıp Ammon'un ülkeden
ayrıldığı zamana kadar kardeşlerinin başından geçen her şeyi halka anlatmasını
istedi.
3 Ve Ammon, Kral Benyamin'in
öğrettiği son sözleri de onlara anlattı ve söylediği sözlerin hepsini anlamaları
için Kral Limhi'nin halkına bunları açıkladı.
4 Ve öyle oldu ki Ammon bütün
bunları yaptıktan sonra Kral Limhi, kalabalığın dağılmasına müsaade ederek
herkesi evine gönderdi.
5 Ve öyle oldu ki Zarahemla
ülkesinden ayrıldıkları zamandan beri halkın kayıtlarını içeren levhaları
okuması için onların Ammon'un önüne getirilmesini emretti.
6 Şimdi, Ammon levhaları okur
okumaz, kral ona dil çevirip çeviremediğini sordu; ve Ammon da ona bilmediğini
söyledi.
7 Ve kral ona şöyle dedi: Halkımın
çektiği sıkıntılara üzülerek, adamlarımdan kırk üçünü Zarahemla ülkesini
bulmaları için çöle yolladım; öyle ki oradaki kardeşlerimize bizi tutsaklıktan
kurtarmaları için yalvaracaktık.
8 Ve onlar günlerce çölde
kayboldular; tüm çabalarına rağmen Zarahemla ülkesini bulamadılar; fakat çok
sulak bir ülkeden geçip her yanı insan ve hayvan kemikleriyle ve her türlü
yıkılmış binalarla dolu bir ülkeyi keşfettiler; ve İsrail topluluğu kadar
kalabalık bir halkın yaşadığı bir ülkeyi bulup bu ülkeye geri döndüler.
9 Ve söylediklerinin doğruluğunu
kanıtlamak için üzerleri oyma yazılarla dolu yirmi dört levha getirdiler ve bu
levhalar saf altından yapılmıştı.
10 Ve işte, ayrıca büyük göğüs
zırhları getirdiler; ve bunlar pirinç ve bakırdan yapılmıştı; ve hepsi mükemmel
bir şekilde sağlamdı.
11 Ve ayrıca birçok kılıç
getirdiler; bunların kabzaları yoktu, ağızları da pastan çürümüştü; ve ülkede bu
levhaların üzerindeki yazıları veya dili çevirebilecek hiç kimse yoktur. Bu
yüzden sana söylüyorum: Bunları tercüme edebilir misin?
12 Ve yine sana söylüyorum: Bunları
tercüme edebilecek birini tanıyor musun? Çünkü bu kayıtların bizim dilimize
tercüme edilmesini istiyorum; çünkü, belki de bu kayıtlar bize yok edilen bu
halktan geri kalan bir kimse olup olmadığını, bu kayıtların nereden geldiğini
gösterecektir; veya muhtemelen bize yok olan bu halkın hakkında bir şeyler
öğretecektir; ve ben onların yıkımına neyin sebep olduğunu bilmek istiyorum.
13 Şimdi Ammon ona şöyle dedi: Ey
kral, bu kayıtları tercüme edebilecek birini kesinlikle tanıdığımı
söyleyebilirim; çünkü onun elinde bakabileceği ve eski zamandan kalma tüm
kayıtları okuyup tercüme edebileceği bir araç var; ve bu, Tanrı'nın verdiği bir
armağandır. Ve bunlara çeviriciler denir; ve kendisine emir verilmedikçe hiç
kimse bunlardan bakamaz; yoksa bakmaması gereken bir şeye bakar ve yok olup
gider. Ve bunlardan bakması emredilen herkese Görenler denir.
14 Ve işte, Zarahemla ülkesindeki
halkın kralı, bu şeyleri yapması emredilen ve Tanrı'dan bu yüce armağana sahip
olan adamdır.
15 Ve kral, bir Gören'in bir
peygamberden daha üstün olduğunu söyledi.
16 Ve Ammon, bir Gören'in vahiy
bildiren bir kişi ve ayrıca bir peygamber olduğunu söyledi; ve Tanrı'nın gücüne
sahip olacak bir insanın dışında---ki bu güce hiç kimse sahip olamaz---bundan
daha büyük bir armağana hiç kimse sahip olamaz; ama yine de insana Tanrı'dan
büyük bir güç verilebilir.
17 Fakat Gören geçmişte olanları ve
gelecekte olacakları bilebilir; ve Görenler'in aracılığıyla her şey açıklanacak
veya daha doğrusu, gizli şeyler açıkça gösterilecek ve saklı şeyler gün ışığına
çıkarılacaktır; ve onların sayesinde bilinmeyen şeyler bildirilecek ve ayrıca
başka türlü bilinmesi mümkün olmayan şeyler de onlar tarafından bildirilecektir.
18 Böylece Tanrı, iman yoluyla
güçlü mucizeler yapması için insana bir yol hazırlamıştır; onun bu için insanın
kardeşlerine büyük faydası olabilir.
19 Ve şimdi, Ammon bu sözlerini
bitirdiği zaman, kral çok sevindi ve Tanrı'ya şükrederek şöyle dedi: Hiç kuşkum
yok ki bu levhalarda büyük bir sır var ve bu çeviriciler de kuşkusuz böyle
sırların insançocuklarına açıklanabilmesi için hazırlandı.
20 Ah, Rab'bin işleri ne harikadır!
Ve Rab, halkına uzun bir süre nasıl da katlanır; evet ve insançocuklarının
anlayışı nasıl da kördür ve sımsıkı kapalıdır; çünkü onlar hikmet aramazlar ve
bu hikmetin kendilerini yönetmesini istemezler!
21 Evet, onlar çobanlarından kaçan
çılgın bir sürü gibi oraya buraya dağılırlar, kovalanırlar ve ormandaki
hayvanlara yem olurlar.
Zenİf'İn
Kayıtları‑‑‑Zarahemla
ülkesinden ayrıldıkları zamandan Lamanlılar'ın elinden kurtuldukları zamana
kadar halkının başından geçenler.
9. Bölüm'ün başından 22. Bölüm'ün sonuna kadar.
Zenif, Lehi‑Nefi ülkesini ele
geçirmek için Zarahemla'dan bir gruba önderlik eder‑‑‑Lamanlılar'ın kralı ülkeyi
miras olarak almalarına izin verir‑‑‑Lamanlılar'la Zenif'in halkı arasında savaş
çıkar. m.ö. tahminen 200--187 yılları.
Ben Zenif, Nefililer'in her dilinde
eğitim gördüm ve atalarımızın mirası olan ilk ülke hakkında veya bu Nefi ülkesi
hakkında bilgim vardı; ve Lamanlılar'ın güçleri hakkında bilgi toplamak için
Lamanlılar'ın arasına bir casus olarak gönderildim; böylece ordumuz üzerlerine
saldırıp onları yok edeceklerdi; fakat onların iyi yanını gördüğüm için bu
insanların yok edilmesine gönlüm razı olmadı.
2 Bu yüzden, kardeşlerimle çölde
tartıştım; çünkü başımızdaki yöneticinin onlarla bir antlaşma yapmasından
yanaydım; ama yöneticimiz sert ve kana susamış birisi olduğu için benim
öldürülmemi emretti; ancak çok kan döküldükten sonra kurtarıldım; çünkü
ordumuzun büyük bir kısmı çölde yok oluncaya kadar kardeş kardeşe ve baba babaya
karşı savaştı; ve biz, sağ kalanlar, bu olanları ölenlerin eşlerine ve
çocuklarına anlatmak için Zarahemla ülkesine döndük.
3 Ve hâlâ, atalarımızın ülkesini
miras almak için aşırı hevesli olan ben, ülkeyi ele geçirmek için gelmek
isteyenleri topladım ve ülkeye gitmek üzere yeniden çöle doğru yolculuğumuza
başladık; fakat açlıkla ve büyük acılarla cezalandırıldık; çünkü Tanrımız Rab'bi
hatırlamakta yavaştık.
4 Bununla beraber, günlerce çölde
dönüp dolaştıktan sonra, çadırlarımızı kardeşlerimizin öldüğü, atalarımızın
ülkesine yakın bir yere kurduk.
5 Ve öyle oldu ki yanıma
adamlarımdan dördünü alarak bir kez daha şehre girdim ve kralın huzuruna çıktım;
kralın tutumunun ne olduğunu bilmek istiyordum ve halkımla beraber ülkeye barış
içinde girip giremeyeceğimizi ve orayı alıp alamayacağımızı bilmek istiyordum.
6 Ve kralın huzuruna çıktım; ve
kral, benimle Lehi‑Nefi ülkesini ve Şilom ülkesini alabileceğime dair bir
antlaşma yaptı.
7 Ve halkına ülkeyi terk etmeleri
için emir verdi; ve ben halkımla beraber burasını yurt edinmek için ülkeye
girdik.
8 Ve binalar inşa etmeye ve şehrin
surlarını onarmaya başladık; evet, hatta Lehi‑Nefi ve Şilom şehirlerinin
surlarını onardık.
9 Ve toprağı ekmeye başladık, evet,
hatta her çeşit tohum, mısır tohumu ve buğday ve arpa ve neyas ve şeyum ve her
çeşit meyve tohumu ektik; ve ülkede çoğalıp bolluk içinde yaşamaya başladık.
10 Şimdi bu, halkımı köle yapmak
için Kral Laman'ın düşündüğü bir kurnazlıktı ve çevirdiği bir dolaptı; öyle ki
yurt edinelim diye ülkeyi elimize teslim etmişti.
11 Bu yüzden öyle oldu ki ülkeye
yerleşmemizden on iki yıl sonra, Kral Laman huysuzlanmaya başladı; halkımın
herhangi bir şekilde ülkede güçlenmesinden, bize boyun eğdiremeyeceğinden ve
bizi köle yapamayacağından korkuyordu.
12 Şimdi, Lamanlılar tembel ve
putperest bir halktı; bu yüzden, bizim elimizin emeğiyle karınlarını tıka basa
doyurmak, evet, tarlalarımızdaki sürülerle kendilerine ziyafet çekmek için bizi
köle yapmak istiyorlardı.
13 Bu yüzden öyle oldu ki Kral
Laman, halkını benim halkıma sataşması için kışkırtmaya başladı; bu nedenle
ülkede savaşlar, kavgalar çıktı.
14 Çünkü Nefi ülkesindeki
krallığımın on üçüncü yılında, uzakta Şilom ülkesinin güneyinde, halkım
sürülerini otlatıp onlara su verdikleri ve tarlalarında çalıştıkları bir sırada,
kalabalık bir Lamanlı ordusu üstlerine gelip onları öldürmeye ve sürülerini ve
tarlalarındaki mısırları alıp götürmeye başladı.
15 Evet ve öyle oldu ki
yakalanmayanların hepsi Nefi şehrine kaçtı ve benden korunmak için yardım
istediler.
16 Ve öyle oldu ki onları yaylar ve
oklar, kılıçlar ve palalar ve gürzler ve sapanlar ve icat edebildiğimiz her
çeşit silahlarla donattım; ve halkımla birlikte Lamanlılar'a karşı savaşmak
üzere ilerledik.
17 Evet, Rab'bin gücüyle
Lamanlılar'a karşı savaşmaya gittik; çünkü ben ve halkım, bizi düşmanlarımızın
elinden kurtarması için Rab'be tüm gücümüzle yalvardık; çünkü atalarımızın nasıl
kurtulduğunu hatırlamak için uyandırılmıştık.
18 Ve Tanrı feryadımızı duyup bizim
dualarımızı cevaplandırdı; ve O'nun gücüyle ilerledik; evet, Lamanlılar'a karşı
yürüdük ve bir gün ve bir gecede tam üç bin kırk üç kişiyi öldürdük; onları
ülkemizden kovup atıncaya kadar öldürmeye devam ettik.
19 Ve ben, şahsen kendi ellerimle
ölülerini gömmeye yardımcı oldum. Ve işte, büyük bir üzüntü ve kederle iki yüz
yetmiş dokuz kardeşimizin öldürülmüş olduğunu gördük.
Kral Laman ölür‑‑‑Halkı vahşî ve
gaddar bir halktır ve yanlış geleneklere inanırlar‑‑‑Zenif ve halkı onları
yenilgiye uğratır. m.ö. tahminen 187--160 yılları.
Ve öyle oldu ki krallığı yeniden
kurmaya başladık ve ülkeye tekrar huzur içinde sahip olmaya başladık. Ve
Lamanlılar tekrar halkımla savaşmaya geldiklerinde, elimde halkım için silah
olsun diye her çeşit savaş silahları yaptırdım.
2 Ve Lamanlılar'ın beklenmedik bir
anda üzerimize saldırıp bizi yok etmemeleri için ülkenin her yanına nöbetçiler
diktim; ve böylece halkımı ve sürülerimi korudum; ve onların düşmanlarımızın
eline düşmesini engelledim.
3 Ve öyle oldu ki yıllarca, evet,
yirmi iki yıl boyunca atalarımızın ülkesi bize miras kaldı.
4 Ve erkeklerin toprağı işleyip her
türlü tahıl ve her türden çeşitli meyve yetiştirmelerini sağladım.
5 Ve kadınların eğirmelerini ve
emek verip çalışmalarını ve çıplaklığımızı örtmek için her çeşit ince keten,
evet ve her türlü bez dokumalarını sağladım; ve böylece ülkede refaha
kavuştuk---böylece yirmi iki yıl boyunca sürekli huzur içinde yaşadık.
6 Ve öyle oldu ki Kral Laman öldü
ve onun yerine oğlu hüküm sürmeye başladı. Ve Laman'ın oğlu, halkıma karşı
ayaklanmaları için halkını kışkırtmaya başladı; bu yüzden halkıma saldırmak için
savaş hazırlığı yapmaya başladılar.
7 Fakat halkımın üzerine saldırıp
onları yok etmemeleri ve nasıl hazırlandıklarını öğrenip onlara karşı önlem
alabilmek için Şemlon ülkesinin her yanına casuslarımı göndermiştim.
8 Ve öyle oldu ki onlar, yaylarla
ve oklarla ve kılıçlarla ve palalarla ve taşlarla ve sapanlarla donanmış
adamlarından oluşan kalabalık ordularıyla Şilom ülkesinin kuzeyine geldiler; ve
saçlarını kazıtmışlardı; öyle ki kafaları çıplaktı; ve bellerine deri bir kuşak
bağlamışlardı.
9 Ve öyle oldu ki halkımın
kadınlarını ve çocuklarını çölde sakladım; ve aynı zamanda eli silah tutan bütün
yaşlı adamlarımı ve ayrıca eli silah tutabilen bütün genç adamlarımı
Lamanlılar'a karşı savaşmaları için bir araya topladım; ve herkesi yaşına göre
savaş düzenine soktum.
10 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'a
karşı savaşmaya gittik; ve ben, hatta ben bile bu yaşlı halimle Lamanlılar'la
savaşmaya gittim. Ve öyle oldu ki Rab'bin gücüyle savaşa gittik.
11 Şimdi, Lamanlılar ne Rab'bi, ne
de Rab'bin gücünü biliyorlardı; bu yüzden kendi güçlerine
güveniyorlardı. Yine de insan gücü
göz önüne alındığında güçlü bir halktılar.
12 Onlar vahşi, gaddar ve kana
susamış bir halktı; atalarının geleneklerine inanıyorlardı---atalarının işlediği
kötülükler yüzünden Yeruşalem ülkesinden kovulduklarını ve çöldeyken kardeşleri
tarafından kendilerine haksızlık edildiğini ve denizi geçerken de kardeşleri
tarafından kendilerine haksızlık edildiğine inanıyorlardı;
13 Ve yine, denizi geçtikten sonra
ilk mirasları olan topraklarda onlara haksızlık edilmişti ve bütün bunların
nedeni Nefi'nin, Rab'bin emirlerine onlardan daha sadık olmasıydı---bu yüzden
Rab, ona lütuf göstermişti; çünkü Rab, onun dualarını işitip cevaplamıştı; ve
çöldeki yolculuklarında önderliği o almıştı.
14 Ve kardeşleri ise ona
öfkelenmişlerdi, çünkü Rab'bin işlerini hiç anlamıyorlardı; ona suların
üzerindeyken de öfkelenmişlerdi, çünkü Rab'be karşı yüreklerini
katılaştırmışlardı.
15 Ve vaadedilen diyara
vardıklarında, halkın yönetimini ellerinden aldığını söyleyerek ona yine
öfkelenmişler ve onu öldürmeye çalışmışlardı.
16 Ve yine, Rab'bin ona emrettiği
gibi çöle doğru yola çıktığı için ona öfkelenmişlerdi; ve pirinç levhalara
işlenen kayıtları alıp gittiği için, onun levhaları çaldığını söylüyorlardı.
17 Ve böylece onlar çocuklarına
onlardan nefret etmelerini ve onları öldürmelerini ve onların mallarını
çalmalarını ve zorla almalarını ve onları ortadan kaldırmak için ne gerekirse
yapmalarını öğrettiler; bu yüzden Nefi'nin çocuklarına karşı sonsuz bir nefret
duyuyorlardı.
18 Bu gerçek sebepten dolayı Laman
kralı, kurnazlığıyla, yalan söylemedeki ustalığıyla ve tatlı vaadleriyle beni
kandırdı; sonuçta ben de bu halkımı bu ülkeye getirdim; öyle ki onları yok
edebilmeleri için; evet ve yıllarca ülkede bunun acısını çektik.
19 Ve şimdi ben Zenif,
Lamanlılar'la ilgili bütün bu şeyleri halkıma anlattıktan sonra halkımı Rab'be
güvenerek tüm güçleriyle savaşa gitmeleri için yüreklendirdim; bu yüzden onlarla
yüz yüze savaştık.
20 Ve öyle oldu ki onları
ülkemizden bir daha sürüp çıkardık ve onları ağır bir yenilgiye uğratıp
öldürdük; öldürdüklerimizin sayısı o kadar çoktu ki saymadık.
21 Ve öyle oldu ki yeniden kendi
ülkemize döndük ve halkım yeniden sürülerini beslemeye ve toprağı işlemeye
başladı.
22 Ve şimdi, ben yaşlandığım için
krallığı oğullarımdan birine bıraktım; onun için daha başka bir şey
söylemeyeceğim. Ve Rab halkımı kutsasın. Amin.
Kral Nuh ülkeyi kötülükle
yönetir‑‑‑Karıları ve cariyeleriyle eğlenip çılgın bir yaşam sürer‑‑‑Abinadi,
halkın tutsak alınacağına dair peygamberlik eder‑‑‑Kral Nuh, Abinadi'yi öldürmek
ister. m.ö.
tahminen 160--150 yılları.
Ve şimdi, öyle oldu ki Zenİf,
krallığı oğullarından biri olan Nuh'a verdi; bu yüzden Nuh, onun yerine hüküm
sürmeye başladı; ve Nuh, babasının yolundan yürümedi.
2 Çünkü işte, Tanrı'nın emirlerini
yerine getirmedi, tersine kendi gönlünün arzuları peşinde koştu. Ve çok sayıda
karısı ve cariyesi vardı. Ve halkına günah işletip Rab'bin gözünde iğrenç olan
şeyleri yaptırdı. Evet ve onlar cinsel ahlaksızlıklarda bulunup her türlü
kötülüğü yaptılar.
3 Ve Nuh, onların sahip oldukları
bütün malların, altınlarının ve gümüşlerinin beşte bir bölümünü, ziflerinin ve
bakırlarının ve pirinçlerinin ve demirlerinin beşte bir bölümünü ve besili
hayvanlarının beşte bir bölümünü ve ayrıca bütün tahıllarının beşte bir bölümünü
zorla alan bir vergi koydu.
4 Ve bütün bunları kendisini ve
karılarını ve cariyelerini ve ayrıca rahiplerini ve onların karılarını ve
onların cariyelerini beslemek için yaptı; böylece krallığın durumunu değiştirmiş
oldu.
5 Çünkü babası tarafından atanan
rahiplerin hepsini görevden uzaklaştırdı ve yerlerine yenilerini, yüreklerindeki
gururla böbürlenenleri atadı.
6 Evet ve böylece onlar
tembelliklerinde ve puta taparlıklarında ve fuhuşlarında, Kral Nuh'un halka
yüklediği vergilerle beslendiler; böylece halk kötülüğü beslemek için canla
başla çalıştı.
7 Evet ve kralın ve rahiplerin boş,
gönül alıcı sözlerine kanan halk da putperest olmuştu; çünkü halka pohpohlayıcı
sözler söylüyorlardı.
8 Ve öyle oldu ki Kral Nuh birçok
güzel, geniş binalar yaptırdı ve bunları ağaçtan yapılan ince işlemelerle ve
altın ve gümüş ve demir ve pirinç ve zif ve bakır gibi her çeşit değerli
eşyalarla süsledi.
9 Ve kendine geniş bir saray ve
sarayın ortasına da bir taht yaptırdı, her şeyi iyi cins ağaçtan yaptırarak
altın, gümüş gibi değerli eşyalarla süsledi.
10 Ve işçilerine tapınağın
duvarları içinde iyi cins ağaçtan, bakırdan ve pirinçten her türlü güzel el
işleri yaptırdı.
11 Ve bütün diğer koltuklardan daha
yüksekte duran yüksek rahipler için ayrılan koltukların süslemelerini ise saf
altından yaptırdı; ve yüksek rahipler, halkına yalan dolu boş sözler söylerken,
bedenlerini ve kollarını yaslayıp rahat etsinler diye önlerine bir göğüs siperi
yaptırdı.
12 Ve öyle oldu ki tapınağın yanına
bir kule yaptırdı; evet, çok yüksek bir kule yaptırdı; kule öyle yüksekti ki
tepesine çıkınca Şilom ülkesini ve ayrıca Lamanlılar'ın elinde bulunan Şemlon
ülkesini görebiliyordu; ve buradan çevredeki ülkenin tamamını
gözetleyebiliyordu.
13 Ve öyle oldu ki Şilom ülkesinde
de birçok binalar yaptırdı ve Şilom ülkesinin kuzeyindeki tepenin üzerine de
büyük bir kule diktirdi; bu tepe Nefi çocuklarının ülkeden kaçtıkları zaman
sığındıkları yerdi; ve Kral Nuh halkından topladığı vergilerle elde ettiği
zenginlikleri böyle kullandı.
14 Ve öyle oldu ki gönlünü
servetine kaptırarak zamanını karıları ve cariyeleriyle yiyip içerek geçirdi; ve
ayrıca rahipleri de zamanlarını fahişelerle geçirdiler.
15 Ve öyle oldu ki ülkenin
çevresine üzüm bağları diktirdi, üzüm cendereleri yaptırdı ve bol bol şarap
üretti; ve bu yüzden kendisi de, halkı da ayyaş oldu.
16 Ve öyle oldu ki onlar bir gün
sürülerini otlatırken, Lamanlılar onun halkının üzerine, küçük gruplar halinde
olanların üzerine saldırdılar ve onları tarlalarında öldürmeye başladılar.
17 Ve Kral Nuh onları kovmak için
bölgeye muhafızlar gönderdi; fakat yeterli sayıda göndermemişti; ve Lamanlılar
onların üzerine saldırarak onları öldürdüler ve sürülerinin çoğunu alıp ülkeden
götürdüler; böylece Lamanlılar onları yok edip onlara karşı duydukları nefreti
göstermeye başladılar.
18 Ve öyle oldu ki Kral Nuh onların
üzerine ordularını gönderdi; ve onlar geri püskürtüldü; daha doğrusu bir süre
için onları geri sürdüler; bu yüzden, yağmaladıkları malların sevinci içinde
geri döndüler.
19 Ve şimdi, kazandıkları bu büyük
zaferden dolayı yüreklerinde gururlandılar; kendilerinin elli tanesi
Lamanlılar'ın binlercesine bedel gibi sözler ederek güçleriyle övünmeye
başladılar; ve böyle övünüp duruyor, kandan ve kardeşlerinin kanını dökmekten
büyük zevk alıyorlardı; ve bütün bunlar krallarının ve rahiplerinin kötülükleri
yüzündendi.
20 Ve öyle oldu ki aralarında
Abinadi adında bir adam vardı; ve Abinadi onların arasına çıkıp peygamberlik
etmeye başladı ve şöyle dedi: İşte, Rab şöyle diyor ve bana şöyle diyerek
emretti: Git, Rab bu halka şöyle diyor diye konuş: Bu halkın vay haline! Çünkü
onların iğrençliklerini, kötülüklerini ve cinsel ahlaksızlıklarını gördüm; ve
eğer tövbe etmezlerse, onları öfkemle ziyaret edeceğim.
21 Ve tövbe edip Tanrıları Rab'be
dönmezlerse, işte, onları düşmanlarının eline teslim edeceğim; evet ve onlar
tutsak edilecekler ve düşmanlarının elinde acı çekecekler.
22 Ve öyle olacak ki benim
Tanrıları Rab olduğumu ve halkımın işlediği kötülükleri yoklamaya gelen kıskanç
bir Tanrı olduğumu bilecekler.
23 Ve öyle olacak ki tövbe edip
Tanrıları Rab'be dönmezlerse, bu halk tutsaklığa getirilecek ve her şeye gücü
yeten Rab Tanrı'dan başka hiç kimse onları kurtaramayacak.
24 Evet ve öyle olacak ki bana
seslendiklerinde ağlayışlarını duymakta ağır davranacağım; evet ve düşmanları
tarafından vurulmalarına göz yumacağım.
25 Ve Tanrıları Rab'be bütün
güçleriyle seslenip çul ve kül içinde tövbe etmedikçe, onların dualarını
işitmeyeceğim; ve onları sıkıntılarından kurtarmayacağım; ve Rab böyle diyor ve
bana böyle emretti.
26 Şimdi öyle oldu ki Abinadi bu
sözleri söyleyince, halk ona karşı öfkelendi ve onun canına kıymak istedi; ancak
Rab, onu halkın elinden kurtardı.
27 Şimdi Kral Nuh, Abinadi'nin
halka söylediği sözleri duyunca öfkelenerek şöyle dedi: Abinadi de kim oluyor!
Ben ve halkım onun tarafından mı yargılanacak? Yahut halkımın başına böyle büyük
bir belâ getirecek olan Rab de kim oluyor?
28 Abinadi'yi öldürebilmem için onu
buraya getirmenizi emrediyorum; çünkü bu şeyleri halkımı kışkırtıp onları
birbirlerine karşı öfkelendirmek ve halkımın arasında kavga çıkarmak için
söyledi; bu yüzden onu öldüreceğim.
29 Şimdi halkın gözleri
körleşmişti; bu yüzden Abinadi'nin sözlerine karşı yüreklerini katılaştırdılar
ve o andan itibaren Abinadi'yi yakalamaya çalıştılar. Ve Kral Nuh da Rab'bin
sözüne karşı yüreğini katılaştırdı ve yaptığı kötülüklerden tövbe etmedi.
Abinadi, halkın yok olacağına ve
Kral Nuh'un öleceğine dair peygamberlikte bulunduğu için hapsedilir‑‑‑Sahte
rahipler kutsal yazılardan bahsederek Musa yasasını tutuyormuş gibi
davranırlar‑‑‑Abinadi onlara On Emir'i öğretmeye başlar.
m.ö.
tahminen 148 yılı.
Ve öyle oldu ki iki yıllık bir
süreden sonra Abinadi kılık değiştirerek onların arasına geldi; öyle ki onu
tanımadılar; ve Abinadi onların arasında şöyle diyerek peygamberlik etmeye
başladı: Rab bana şöyle diyerek emretti---Abinadi, git ve bu halkıma
peygamberlikte bulun; çünkü sözlerime karşı yüreklerini katılaştırdılar;
yaptıkları kötülüklerden tövbe etmiyorlar; bu yüzden onları öfkemle ziyaret
edeceğim; evet, ateşli öfkemle onları günahlarına ve iğrençliklerine göre
yoklayacağım.
2 Evet, bu kuşağın vay haline! Ve
Rab bana şöyle dedi: Elini uzat ve şöyle diyerek peygamberlik et! Rab şöyle
diyor, öyle olacak ki bu kuşak, işlediği günahlar yüzünden tutsaklığa
sürüklenecek ve yanağına tokadı yiyecek; evet ve askerler tarafından sürülüp
öldürülecekler; ve gökteki akbabalar ve köpekler, evet ve vahşi hayvanlar
onların leşlerini yiyip bitirecek.
3 Ve öyle olacak ki Kral Nuh'un
hayatı kızgın bir fırına atılmış giysinin değeri kadar olacak; çünkü o, benim
Rab olduğumu bilecek.
4 Ve öyle olacak ki bu halkımı
korkunç felâketlerle, evet, kıtlıkla ve salgın hastalıklarla cezalandıracağım;
ve bütün gün boyunca onları inim inim inleteceğim.
5 Evet ve sırtlarına çok ağır
yükler vuracağım ve dilsiz bir eşek gibi sürülüp götürülecekler.
6 Ve öyle olacak ki onların üzerine
dolu yağdıracağım ve bu onları vuracak; ve onlar aynı zamanda doğu yeli ile
vurulacaklar; ve tarlalarını da böcekler saracak ve tahıllarını yiyip
bitirecekler.
7 Ve büyük bir salgın hastalıkla
vurulacaklar---ve bütün bunları işledikleri kötülükler ve iğrençlikler yüzünden
yapacağım.
8 Ve öyle olacak ki tövbe
etmezlerse, onları yeryüzünden tamamen silip atacağım; ancak arkalarında bir
kayıt bırakacaklar ve ben bu kayıtları ülkeye sahip çıkacak diğer uluslar için
saklayacağım; evet, hatta bunu, bu halkın iğrençliklerini başka uluslara
bildirmek için yapacağım. Ve Abinadi, bu halka karşı birçok konuda peygamberlik
etti.
9 Ve öyle oldu ki halk ona karşı
öfkelendi ve onu yakalayıp kralın önüne bağlı olarak getirdiler. Ve krala: Aİşte, huzurunuza halkınız hakkında
kötü şeyler peygamberlik eden ve Tanrı'nın bu halkı yok edeceğini söyleyen bir
adam getirdik!@ dediler.
10 Ve bu adam aynı zamanda sizin
hayatınız hakkında da kötü şeyler peygamberlik ediyor ve sizin yaşamınızın fırın
ateşine atılan bir giysi gibi olacağını söylüyor.
11 Ve yine, sizin bir saman gibi,
hatta tarlada hayvanların basıp ayakları altında çiğnedikleri kuru bir saman
gibi olacağınızı söylüyor.
12 Ve yine, sizin açılır açılmaz
esen rüzgarla birlikte toprağın yüzünde her tarafa dağılıp giden devedikeni
çiçekleri gibi olacağınızı söylüyor. Ve bunu Rab'bin söylediğini iddia ediyor.
Ve tövbe etmezseniz, bütün bunların başınıza geleceğini ve bunun da işlediğiniz
kötülükler yüzünden olacağını söylüyor.
13 Ve şimdi, ey kralımız, siz ne
büyük kötülük yaptınız ki ya da halkınız ne büyük günah işledi ki Tanrı
tarafından suçlu bulunuyoruz ya da bu adam tarafından yargılanıyoruz?
14 Ve şimdi, ey kralımız, işte
bizim suçsuzluğumuz ortada ve siz de, ey kralımız günah işlemediniz; öyleyse bu
adam sizin hakkınızda yalan söylemiştir ve boşuna kehanet etmiştir.
15 Ve işte, biz güçlüyüz ve
tutsaklık altına girmeyeceğiz; daha doğrusu düşmanlarımız bizi tutsak edemezler;
evet ve siz ülkede refaha kavuştunuz ve bundan böyle de refaha kavuşacaksınız.
16 İşte, o adam burada, onu elinize
teslim ediyoruz; ne yapmanız gerekiyorsa, ona öyle yapın.
17 Ve öyle oldu ki Kral Nuh,
Abinadi'yi hapse attırdı ve rahiplerinin bir araya toplanmasını emretti; böylece
bir meclis toplantısı düzenleyerek ona ne yapacağına karar vermek istiyordu.
18 Ve öyle oldu ki onlar krala: ASorguya çekmemiz için onu buraya getir!@ dediler; ve kral da Abinadi'nin,
rahiplerin huzuruna getirilmesi için emir verdi.
19 Ve Abinadi'ye söylediklerinin
tersini söylettirip bu yolla onu suçlayabilmek için sorgulamaya başladılar;
fakat Abinadi onlara cesur bir şekilde cevap verdi ve onların sorularına, evet,
herkesi hayret içinde bırakacak cevaplarla karşı koydu; çünkü onların
sorularının hiçbirini cevapsız bırakmadı ve onları konuştukları her konuda
şaşkınlığa uğrattı.
20 Ve öyle oldu ki içlerinden biri
Abinadi'ye şöyle dedi: Atalarımız tarafından yazılıp öğretilen şu sözlerin
anlamı nedir:
21 Dağlar üzerinde müjdecinin
ayakları ne güzeldir; o müjdeci ki, barış ilan ediyor, iyilik müjdesini
getiriyor, kurtuluş ilan ediyor; Sion'a diyor: Tanrın krallık ediyor!
22 Bekçilerin seslerini yükselterek
hep bir ağızdan şarkılar söyleyecekler; çünkü Rab'bin, Sion'u geri getireceğini
gözleriyle görecekler.
23 Ey Yeruşalem harabeleri,
sevinin! Hep bir ağızdan ezgiler söyleyin! Çünkü Rab, halkını teselli etti,
Yeruşalem'i fidye ile kurtardı.
24 Rab, bütün ulusların gözü önünde
kutsal kolunu sıvadı; ve dünyanın her ucu Tanrımızın kurtarışını görecek.
25 Ve şimdi Abinadi onlara şöyle
dedi: Siz rahip misiniz? Ve peygamberlik ruhunu anlıyormuş gibi bu halka
öğretmenlik yapmaya kalkışıyorsunuz da benden hâlâ bu şeylerin ne anlama
geldiğini öğrenmek istiyorsunuz!
26 Size söylüyorum: Rab'bin
yollarını saptırdığınız için vay halinize! Çünkü bu şeyleri anlasanız da, onları
öğretmemişsiniz; bu yüzden Rab'bin yollarını saptırdınız.
27 Yüreklerinizi anlayışa
açmadınız; bu yüzden akıllı davranmadınız. Öyleyse bu halka neler
öğretiyorsunuz?
28 Ve onlar: AMusa yasasını öğretiyoruz!@ dediler.
29 Ve Abinadi onlara yine şöyle
dedi: Eğer Musa yasasını öğretiyorsanız, siz niye bu yasaya uymuyorsunuz? Niçin
yüreklerinizi zenginliklere bağlıyorsunuz? Niçin zina işleyip gücünüzü
fahişelerle harcıyorsunuz? Evet ve bu halkı günaha sokuyorsunuz; öyle ki Rab, bu
halka karşı peygamberlik edip, evet, bu halkın başına gelecek olan büyük bir
belâyı bildirmem için beni göndermek zorunda kaldı.
30 Gerçekleri konuştuğumu bilmiyor
musunuz? Evet, gerçekleri konuştuğumu biliyorsunuz; ve Tanrı'nın önünde
titremeniz gerekir.
31 Ve öyle olacak ki işlediğiniz
kötülükler yüzünden cezalandırılacaksınız; çünkü biz Musa yasasını öğretiyoruz
dediniz. Ve Musa yasası hakkında ne biliyorsunuz ki? Kurtuluş, Musa yasasının
aracılığıyla mı gelir? Ne diyorsunuz?
32 Ve onlar cevap verip kurtuluşun
Musa yasasının aracılığıyla geldiğini söylediler.
33 Fakat şimdi Abinadi onlara şöyle
dedi: Biliyorum ki Tanrı'nın emirlerini yerine getirirseniz, evet, Rab’bin,
Musa'ya Sina dağında şöyle deyip verdiği emirleri yerine getirirseniz
kurtulacaksınız:
34 Seni Mısır ülkesinden, tutsaklık
evinden çıkaran Tanrın Rab, Ben'im.
35 Karşımda benden başka Tanrın
olmayacaktır.
36 Kendin için oyma put, yukarda
göklerde olanın ya da aşağıda yerde olanın suretini hiç yapmayacaksın.
37 Şimdi Abinadi onlara şöyle dedi: Bütün bunları yaptınız mı? Size derim ki: Hayır, yapmadınız. Ve bu halka bütün bu şeyleri yapmaları gerektiğini öğrettiniz mi? Size derim ki: Hayır, öğretmediniz!
Abinadi ilahi bir güç tarafından korunur‑‑‑Abinadi, On Emir'i öğretir‑‑‑Kurtuluş yalnızca Musa yasası ile gelmez---Tanrının kendisi kefaret ederek halkını fidye ile kurtaracaktır. m.ö. tahminen 148 yılı.
Ve şimdi kral bu sözleri duyunca, rahiplerine, "Bu herifi götürüp onu öldürün" dedi; çünkü onunla yapacak ne işimiz var; zira bu adam deli.
2 Ve rahipler Abinadi'nin üzerine yürüyüp onu yakalamaya çalıştılar; ama Abinadi onlara karşı koyarak şöyle dedi:
3 Bana dokunmayın, eğer bana el sürerseniz, Tanrı size vuracaktır! Çünkü Rab'bin size iletmemi istediği mesajı henüz bitirmedim; cevap vermemi istediğiniz soruya da henüz cevap veremedim; bu yüzden Tanrı, şu an öldürülmeme izin vermeyecektir.
4 Fakat Tanrı'nın bana emrettiği emirleri yerine getirmeliyim; ve ben size gerçekleri söylediğim için bana kızıyorsunuz. Ve yine, Tanrı'nın sözlerini söylediğim için beni deli olmakla yargılıyorsunuz.
5 Şimdi öyle oldu ki Abinadi bu sözleri söyledikten sonra, Kral Nuh'un adamları ona dokunmaya cesaret edemediler; çünkü Rab'bin Ruhu onun üzerindeydi ve yüzü tıpkı Sina dağında, Rab'le konuşurken parıldayan Musa'nın yüzü gibi olağanüstü bir görkemle parlıyordu.
6 Ve Abinadi, Tanrı'nın verdiği güç ve yetkiyle konuşuyordu; ve sözlerine şöyle diyerek devam etti:
7 Sizlerin beni öldürmeye gücünüz olmadığını görüyorsunuz; bu yüzden mesajımı bitireceğim. Evet ve kötülüklerinizle ilgili gerçekleri söylediğim için yüreğinize bıçak saplandığını görüyorum.
8 Evet ve sözlerim sizi şaşkına çeviriyor, hayretler içinde bırakıyor ve kızdırıyor.
9 Fakat ben mesajımı bitireceğim ve ardından bana ne olacağı o kadar önemli değil; yeter ki kurtulmuş olayım.
10 Fakat size şu kadarını söyleyeyim; bundan sonra bana ne yaparsanız, bu ileride olacak olayların bir örneği ve gölgesi olacaktır.
11 Ve şimdi size Tanrı'nın emirlerinin geri kalan kısmını okuyacağım; çünkü görüyorum ki bunlar yüreklerinize yazılmamış; görüyorum ki ömrünüzün büyük bir bölümü kötülük işlemeyi öğrenerek ve bunu öğreterek geçmiş.
12 Ve şimdi, size ne söylediğimi hatırlarsınız: Kendin için oyma put, yukarda göklerde olanın ya da aşağıda yerde olanın ya da yerin altında sularda olanın suretini hiç yapmayacaksın.
13 Ve yine: Onlara eğilmeyeceksin ve onlara hizmet etmeyeceksin; çünkü Ben, senin Tanrın Rab kıskanç bir Tanrıyım; benden nefret edenlerden, babaların yaptığı kötülükleri çocukların üzerinde, üçüncü ve dördüncü kuşağa kadar yoklarım.
14 Ve beni seven ve emirlerimi tutanların binlercesine merhamet gösteririm.
15 Tanrın Rab'bin adını boş yere ağzına almayacaksın; çünkü Rab, adını boş yere ağzına alanı suçsuz tutmayacaktır.
16 Sebt gününü kutsal tutmayı hatırla.
17 Altı gün çalışacaksın ve bütün işini yapacaksın;
18 Fakat Tanrın olan Rab'bin Sebt gününde, yedinci günde, sen ve oğlun ve kızın, erkek uşağın ve hizmetçi kızın ve hayvanların ve kapından içeri girmiş garibin hiçbir iş yapmayacak.
19 Çünkü Rab gökleri ve yeri ve denizi ve onlarda olan her şeyi altı günde yarattı; bunun için Rab, Sebt gününü bereketledi ve onu kutsadı.
20 Babana ve annene saygı göster ki Tanrın Rab'bin sana verdiği toprakta ömrün uzun olsun.
21 Öldürmeyeceksin.
22 Zina etmeyeceksin. Çalmayacaksın.
23 Komşuna karşı yalan tanıklık etmeyeceksin.
24 Komşunun evine göz dikmeyeceksin; komşunun karısına ve erkek uşağına ve hizmetçi kızına ve öküzüne ve eşeğine ve komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.
25 Ve öyle oldu ki Abinadi bu sözleri bitirdikten sonra onlara: ABu halka, bu emirleri tutmaları için bütün bu şeylere uymaları gerektiğini öğrettiniz mi?@ dedi.
26 Size derim ki: Hayır! Çünkü öğretmiş olsaydınız, Rab, bu halkın başına gelecek kötü şeyler hakkında peygamberlik etmem için beni buraya göndermezdi.
27 Ve şimdi kurtuluşun Musa yasasının aracılığıyla geldiğini söylediniz. Size derim ki şimdilik Musa yasasına uymanız yerindedir; fakat size derim ki gün gelecek, Musa yasasına uymanıza artık hiç gerek kalmayacak.
28 Ve ayrıca şunu söyleyeyim ki kurtuluş yalnız yasa yoluyla gelmez; ve Tanrı'nın kendisinin, halkının günahları ve kötülükleri için yapacağı kefaret olmadıkça, Musa yasası var olmasına rağmen onların mahvolması kaçınılmazdır.
29 Ve şimdi size derim ki İsrail çocuklarına bir yasanın verilmesi, evet, hatta çok sıkı bir yasanın verilmesi uygundu; çünkü onlar dik kafalı, kötülük işlemekte hızlı, ama Tanrıları Rab'bi hatırlamakta ağır davranan bir halktı.
30 Bu yüzden onlara bir yasa, evet, icraat ve törenler içeren bir yasa, Tanrı'yı ve O'na karşı olan görevlerini hatırlamaları için her gün sıkı sıkı uymak zorunda oldukları bir yasa verildi.
31 Fakat işte, size söylüyorum ki bütün bunlar ileride olacak şeylerin bir simgesiydi.
32 Ve şimdi, yasayı anladılar mı? Size derim ki: Hayır, onların hepsi yasayı anlamadı; ve bunun nedeni yüreklerini katılaştırdıkları içindi; çünkü Tanrı'nın fidye ile kurtarışı olmadan hiç kimsenin kurtulamayacağını anlamadılar.
33 Çünkü işte, Musa onlara Mesih'in gelişi ve Tanrı'nın, halkını fidye ile
kurtaracağı konularda peygamberlik etmedi mi? Evet ve hatta dünya başladığından
beri peygamberlik
34 Onlar, Tanrı'nın insançocukları arasına ineceğini ve üzerine insan bedeni alacağını ve büyük bir güçle yeryüzünde ilerleyeceğini söylemediler mi?
35 Evet ve O'nun ölüleri dirilteceğini ve kendisinin zulüm görüp acılar çekeceğini söylemediler mi?
İşaya, Mesih'ten konuşur-‑‑Mesih'in aşağılanacağını ve çekeceği acıları bildirir‑‑‑Mesih, canını günaha kurban olarak sunacak ve günahkârlar için aracı olacaktır‑‑‑İşaya 53. Bölüm ile karşılaştırın. m.ö. tahminen 148 yılı.
Evet, hatta İşaya şöyle demiyor mu: Haberimize kim inandı ve Rab'bin kolu kime gösterildi?
2 Çünkü O'nun önünde körpe bir fidan gibi ve kurak topraktan çıkan bir kök gibi büyüyecek; onun ne biçimi, ne de güzelliği var; ve gösterişi de yok ki, kendisine bakınca gönlümüz onu istesin.
3 Hor görüldü ve insanlar tarafından
4 Elbette bizim acılarımızı O taşıdı ve dertlerimizi O yüklendi; yine de biz O'nun cezaya uğradığını, Tanrı tarafından vurulduğunu ve eziyete uğratıldığını sandık.
5 Fakat günahlarımızdan ötürü O yaralandı; kötülüklerimizden ötürü O ezildi; huzurumuz için olan ceza O'nun üzerine indi; ve O'nun kamçı yaralarıyla biz şifa bulduk.
6 Hepimiz koyunlar gibi yolu şaşırdık; her birimiz kendi yoluna döndü; ve Rab, hepimizin kötülüklerini O'nun üzerine koydu.
7 Ona kötü muamele ettiler; acılar çektirdiler, yine de ağzını açmadı; boğazlanmaya götürülen bir kuzu gibi ve kırkıcılarının önünde dilsiz duran bir koyun gibi ağzını açmadı.
8 Hapishaneden alınıp yargılanmadan götürüldü; ve onun soyunu kim duyuracak? Çünkü O diriler diyarından kesilip alındı; halkımın günahları yüzünden vuruldu.
9 Ve hiç kötülük yapmadığı ve ağzında hiç hile bulunmadığı halde, mezarını kötülerin yanında yaptılar; ve ölümünde zenginlerle beraberdi.
10 Yine de onu ezmek Rab'be hoş göründü; O'nu eleme düşürdü; O'nun canını günaha kurban olarak sunacağın zaman, O kendi soyunu görecek, ömrünün günlerini uzatacak ve Rab'bin muradı onun elinde ileri gidecek.
11 Ruhunun çektiği acıları görecek ve memnun olacak; doğru hizmetkârım birçoklarını kendi bilgisiyle temize çıkaracak; çünkü onların kötülüklerini kendisi yüklenecek.
12 Bu yüzden büyüklerle beraber ona pay vereceğim ve ganimeti güçlülerle bölüşecek; çünkü canını ölüme döktü ve günahkârlarla sayıldı; ve çoğunun günahını O taşıdı ve günahkârlar için aracı oldu.
Mesih, hem Baba hem de Oğul'dur‑‑‑O aracılık edecek ve halkının günahlarını taşıyacak‑‑‑Halkı ve bütün kutsal peygamberler O'nun soyudur---Dirilişi getiren O'dur‑‑‑Küçük çocuklar sonsuz yaşama sahiptir. m.ö. tahminen 148 yılı.
Ve şimdi Abİnadİ onlara: ATanrı'nın kendisinin insançocukları arasına ineceğini ve halkını fidye ile kurtaracağını anlamanızı dilerim@ dedi.
2 Ve O, bedende yaşadığı için ona Tanrı'nın Oğlu denecektir; ve bedenine Baba'nın isteğine göre hükmedebildiği için Baba ve Oğul'dur.
3 Baba'dır, çünkü Tanrı'nın gücüyle ana rahmine düşmüştür ve bedenden dolayı da Oğul'dur; böylece hem Baba hem de Oğul olur.
4 Ve onlar tek bir Tanrı, evet, göğün ve yerin gerçek Sonsuz Babası'dır.
5 Ve böylece beden Ruh'a boyun eğer ya da Tanrı bir olduğundan, Oğul Baba'ya boyun eğip, ayartmalara katlanır, ama ayartmalara boyun eğmez; ama halkı tarafından alay edilmeye ve kamçılanmaya ve kovulmaya ve reddedilmeye katlanır.
6 Ve bütün bunların ardından, insançocukları arasında güçlü mucizeler yaptıktan sonra, evet, hatta İşaya'nın söylediği gibi, kırkıcılar önünde dilsiz duran bir koyun gibi ağzını açmadan götürülecektir.
7 Evet, böyle götürülüp çarmıha gerilecek ve öldürülecektir; bedeni ölüme boyun eğecek, Oğul'un isteği Baba'nın isteğinde yutulmuş olacaktır.
8 Ve böylece Tanrı ölüme karşı galip gelir, insançocukları için aracılık etme gücünü Oğul'a vererek ölümün bağlarını koparır.
9 Göğe yükselir ve içindeki merhametiyle, insançocuklarına karşı şefkatle dolarak, onların ve adaletin arasında durur; onların kötülüklerini ve günahlarını üstüne alarak ölümün bağlarını kırar ve onları fidye ile kurtararak adaletin gereklerini yerine getirir.
10 Ve şimdi size söylüyorum, onun soyunu kim duyuracak? İşte, size derim ki onun canı günaha kurban edildiğinde, O, soyunu görecek. Ve şimdi ne diyorsunuz? Ve O'nun soyu kim olacak?
11 İşte size, kutsal peygamberlerin, evet, Rab'bin gelişi hakkında peygamberlik eden bütün kutsal peygamberlerin sözlerini dinleyen herkese söylüyorum---onların sözlerine kulak veren ve Rab'bin kendi halkını fidye ile kurtaracağına inanan ve günahlarının bağışlanması için o günü dört gözle bekleyen sizlere diyorum, size derim ki bunlar, O'nun soyudur ya da Tanrı'nın Krallığı'nın varisleridir.
12 Çünkü günahlarını taşıdığı kişiler onlardır; günahlarından fidye ile kurtarmak için uğruna öldüğü kişiler onlardır. Ve şimdi onlar O'nun soyu değil midir?
13 Evet ve peygamberler, ağzını peygamberlik etmek için açan herkes, suç işlemeyen, dünya başladığından beri her zaman gelen bütün kutsal peygamberler onun soyu değil midir? Size derim ki onlar, O'nun soyudur.
14 Ve barış ilan eden, iyilik müjdesini getiren, kurtuluşu ilan eden ve Sion'a: ATanrın krallık ediyor!@ diyen onlardır.
15 Ve dağlar üzerinde onların ayakları ne güzeldir!
16 Ve yine, dağlar üzerinde hâlâ barışı ilan edenlerin ayakları ne güzeldir!
17 Ve yine, dağlar üzerinde bundan sonra, evet, bu andan sonsuza dek barışı ilan edecek olanların ayakları ne güzeldir!
18 Ve işte, size hepsi bu kadar değil diyorum. Çünkü dağlar üzerinde müjde getiren, barışın kurucusu, evet, kendi halkını fidye ile kurtaran Rab'bin, evet, halkına kurtuluşu bağışlayanın ayakları ne güzeldir!
19 Çünkü dünyanın kuruluşundan beri hazırlanmış, halkı için yerine getirdiği fidye ile kurtuluş olmasaydı, size söylerim, bu kurtuluş olmasaydı, tüm insanlık mahvolurdu.
20 Fakat işte, ölümün bağları kırılacak ve Oğul krallık edecek; ve ölülerin üzerinde gücü olacak; bu yüzden ölülerin dirilişini gerçekleştirecek.
21 Ve bir diriliş gelecek; hatta bu, ilk diriliş olacak; evet, bu, yaşamış olanların, yaşayanların ve Mesih'in dirilişine dek yaşayacak olanların dirilişi olacak---çünkü O böyle çağrılacak.
22 Ve şimdi, bütün peygamberlerin ve onların sözlerine inanan herkesin, yani Tanrı'nın emirlerini yerine getirmiş olan herkesin dirilişi ilk dirilişte meydana gelecek; bu yüzden onlar ilk dirilenlerdir.
23 Onlar kendilerini fidye ile kurtaran Tanrı'nın yanında yaşamak için dirileceklerdir; böylece ölümün bağlarını koparan Mesih'in aracılığıyla sonsuz yaşama kavuşacaklardır.
24 Ve ilk dirilişte yer alacak olanlar bunlardır; ve Mesih gelmeden önce kendilerine kurtuluş bildirilmediği için her şeyden habersiz ölenler bunlardır. Ve böylece Rab bu insanların geri getirilmesini sağlar; ve onlar ilk dirilişte yer alacaktır ya da Rab tarafından fidye ile kurtarılarak sonsuz yaşama kavuşacaklardır.
25 Ve küçük çocuklar da sonsuz yaşama kavuşacaklardır.
26 Fakat işte ve Tanrı'dan korkun ve O'nun önünde titreyin; çünkü titremeniz gerekir; çünkü Rab kendisine baş kaldırıp günahlarında ölenlerin hiçbirini fidye ile kurtarmaz; evet, dünya başladığından beri günahları içinde ölüp giden, Tanrı'ya bile bile baş kaldıran ve Tanrı'nın emirlerini bilip onları yerine getirmeyenlerin hiçbiri ilk dirilişte yer almayacaktır.
27 Bu yüzden titremeniz gerekmez
mi? Çünkü böyleleri için kurtuluş yoktur; çünkü Rab böylelerini fidye ile
kurtarmaz; evet, Rab böylelerini fidye ile kurtaramaz; çünkü kendi kendisini
inkâr edemez; çünkü hakkını isteyen adaleti inkâr edemez.
28 Ve şimdi size, Rab'bin
kurtarışının her ulusa, sülaleye, dile ve halka ilan edileceği zaman gelecektir,
diyorum.
29 Evet, Rab, bekçilerin seslerini
yükselterek hep bir ağızdan şarkılar söyleyecekler; çünkü Rab'bin, Sion'u geri
getirdiğini gözleriyle görecekler.
30 Ey Yeruşalem harabeleri sevinin!
Hep bir ağızdan ezgiler söyleyin; çünkü Rab halkını teselli etti; Yeruşalem'i
fidye ile kurtardı.
31 Rab bütün ulusların gözü önünde
kutsal kolunu sıvadı; ve dünyanın her ucu Tanrımızın kurtarışını görecek.
Tanrı, insanları kaybolmuş ve
düşmüş hallerinden fidye ile kurtarır---Bedensel olanlar sanki fidye ile hiç
kurtuluş yokmuş gibi kalırlar‑‑‑Mesih dirilişi gerçekleştirerek sonsuz yaşam ya
da sonsuz laneti getirir. m.ö.
tahminen 148 yılı.
Ve şimdi, öyle oldu ki Abİnadİ bu
sözleri konuştuktan sonra, elini uzatıp şöyle dedi: Gün gelecek herkes Rab'bin
kurtuluşunu görecektir; her ulusun, her sülalenin, her dilin ve her halkın göz
göze geleceği ve Tanrı'nın önünde O'nun yargılarının doğru olduğunu itiraf
edeceği zaman gelecektir.
2 Ve o zaman kötüler dışarıya
atılacak ve ağlayıp dövünmeye, bağırıp dişlerini gıcırdatmaya nedenleri olacak;
ve bu Rab'bin sesine kulak vermedikleri için böyle olacak; bu yüzden, Rab onları
fidye ile kurtarmayacak.
3 Çünkü onlar bedensel ve
şeytanidir; ve şeytanın onların üzerinde gücü vardır; evet, hatta ilk anne ve
babamızı aldatan o yaşlı yılan, onların düşmelerine neden olup bütün insanlığın
da bedensel, şehvet düşkünü, şeytani olmasına, kötüyü iyiden ayırmasını bilerek
şeytana boyun eğmelerine neden olmuştur.
4 Böylece bütün insanlık
kaybolmuştur; ve işte, Tanrı kendi halkını kaybolmuş ve düşmüş hallerinden fidye
ile kurtarmasaydı, insanlık sonsuza dek kaybolmuş olurdu.
5 Fakat şunu hatırlayın ki bedensel
tabiatında kalmakta direnen ve Tanrı'ya karşı günah ve isyan yolunda yürümeye
devam eden düşmüş halinde kalır ve şeytan onun üzerinde tüm güce sahiptir. Bu
yüzden, sanki fidye ile kurtuluş olmamış gibi, Tanrı'ya düşman kesilir; ve
şeytan da Tanrı'nın bir düşmanıdır.
6 Ve şimdi Mesih dünyaya gelmemiş
olsaydı‑‑‑olacakları sanki şimdiden olmuş gibi söylüyorum‑‑‑fidye ile kurtuluş
olamazdı.
7 Ve mezar zafer kazanmasın ve
ölümün dikeni olmasın diye Mesih ölülerin arasından dirilmeseydi ya da ölüm
bağlarını koparmasaydı, hiçbir diriliş olamazdı.
8 Fakat bir diriliş vardır; bu
yüzden mezar yenik düşmüş ve ölümün dikeni ise Mesih'le yutulmuştur.
9 O dünyanın ışığı ve canıdır;
evet, sonsuza dek sürecek, hiç söndürülemeyecek bir ışıktır; evet ve aynı
zamanda sonsuz yaşamdır, öyle ki artık ölüm olmayacaktır.
10 Hatta bu ölümlülük ölümsüzlüğe,
bu çürüklük çürümezliğe bürünecek ve yaptığı iyi işlerin iyi ya da kötü oluşuna
göre Tanrı tarafından yargılanmak üzere O'nun yargı kürsüsü önüne
çıkarılacaktır---
11 Eğer yaptığı işler iyiyse sonsuz
yaşam ve mutluluk dirilişine, eğer kötüyse sonsuz lanet dirilişine
kavuşacaklardır; onları kendisine bağlayan şeytana teslim edileceklerdir ki, bu
lanetlenmektir---
12 Kendi bedensel istekleri ve
arzuları doğrultusunda giderek, merhametin kolları kendilerine açılmışken Rab'bi
hiç çağırmadılar; çünkü merhametin kolları onlara doğru açılmıştı, ama onlar
bunu istemediler; kötülüklerinden dolayı uyarıldıkları halde kötülüklerini yine
de bırakmadılar; ve tövbe etmeleri emredildiği halde yine de tövbe etmek
istemediler.
13 Ve şimdi, titreyip
günahlarınızdan tövbe etmeniz ve yalnızca Mesih'te ve O'nun aracılığıyla
kurtulabileceğinizi hatırlamanız gerekmez mi?
14 Bu yüzden Musa yasasını
öğretirseniz, bu yasanın ileride olacakların bir gölgesi olduğunu da öğretin.
15 Onlara, fidye ile kurtuluşun
Sonsuz Baba'nın ta kendisi olan Rab Mesih'in aracılığıyla geleceğini öğretin.
Amin.
Alma, Abinadi'nin sözlerine inanır
ve onları yazar‑‑‑Abinadi yanarak can verir‑‑‑Kendisini öldürenlerin ateşte
yanacağını ve hastalıklara yakalanacağını peygamberlik eder. m.ö. tahminen 148 yılı.
Ve şimdi öyle oldu ki Abİnadİ bu
sözlerini bitirince, kral rahiplere onu alıp götürmelerini ve öldürtmelerini
emretti.
2 Ancak, rahiplerin arasında Alma
adında, Nefi soyundan biri vardı. Ve o genç bir adamdı ve Abinadi'nin söylediği
sözlere inanmıştı; çünkü Abinadi'nin yüzlerine vurduğu kötülükleri biliyordu; bu
yüzden Abinadi'ye kızmaması, onu serbest bırakıp huzur içinde gitmesine izin
vermesi için krala yalvarmaya başladı.
3 Fakat kral daha da öfkelenerek
Alma'yı aralarından dışarı attırdı ve onu öldürmeleri için hizmetkârlarını
arkasından gönderdi.
4 Fakat Alma onların önünden kaçıp
saklandı; öyle ki onu bulamadılar. Ve günlerce ortaya çıkmayan Alma, Abinadi'nin
söylediği bütün sözleri yazdı.
5 Ve öyle oldu ki kral,
nöbetçilerine Abinadi'nin çevresini sarmalarını ve onu yakalamalarını emretti;
ve nöbetçiler Abinadi'yi bağlayıp hapse attılar.
6 Ve üç gün sonra, kral rahiplerine
danışarak onu yine huzuruna getirtti.
7 Ve ona şöyle dedi: Abinadi, seni
suçlayacak bir neden bulduk ve sen ölümü hak ettin.
8 Çünkü sen, Tanrı'nın kendisinin
insançocukları arasına geleceğini söyledin; ve şimdi bu yüzden, benim ve
halkımla ilgili söylemiş olduğun kötü sözlerin hepsini geri almazsan idam
edileceksin.
9 Şimdi Abinadi ona şöyle dedi:
Sana derim ki, bu halkla ilgili sana söylediğim sözleri geri almayacağım, çünkü
onlar doğrudur; ve bunların gerçek olduğunu bilesiniz diye size bile bile
yakalandım.
10 Evet ve hatta ölünceye kadar acı
çeksem bile sözlerimi geri almayacağım ve bu sözler size karşı tanıklık
edecektir. Ve eğer beni öldürürseniz, masum kanı dökmüş olacaksınız ve bu da son
günde size karşı tanıklık edecektir.
11 Ve şimdi Kral Nuh,
söylediklerinden korktuğu için, onu salıvermek üzereydi; çünkü Tanrı'nın
yargılarının üzerine geleceğinden korkuyordu.
12 Fakat rahipler ona karşı seslerini yükselterek onu suçlamaya başladılar. AKrala hakaret etti!@ dediler. Bu yüzden kralı ona karşı öfkelendirdiler ve kral da öldürülmesi için onu ellerine teslim etti.
13 Ve öyle oldu ki Abinadi'yi tutup bağladılar ve derisini odunlarla, evet, ölünceye kadar yaktılar.
14 Ve şimdi alevler onu yakmaya başladığında, Abinadi onlara şöyle diyerek haykırdı:
15 İşte, bu yaptığınız gibi, öyle olacak ki soyunuz da birçok kişiye benim çektiğim acıları çektirecek, hatta yanarak ölmenin acısını çektirecek; ve bu, Tanrıları Rab'bin kurtarışına inandıkları için olacak.
16 Ve öyle olacak ki kötülükleriniz yüzünden her çeşit hastalığa tutulup korkunç sıkıntılar çekeceksiniz.
17 Evet ve her yandan vurulacaksınız ve vahşi, yırtıcı hayvanların kovaladığı şaşkın bir sürü gibi oraya buraya sürülüp dağıtılacaksınız.
18 Ve o gün peşinize düşülecek ve düşmanlarınızın eline geçeceksiniz; ve işte o zaman benim çektiğim acıları siz de çekeceksiniz, yanarak ölmenin acısını çekeceksiniz.
19 Tanrı, halkını öldürenlerden öcünü böyle alır. Ya Rab, ruhumu kabul et!
20 Ve şimdi, Abinadi bu sözleri
söyler söylemez öldü, yanarak can verdi; evet, Tanrı'nın emirlerini inkâr etmek
istemediği için idam edildi, sözlerinin gerçekliğini de ölümüyle mühürlemiş
oldu.
Alma gizlice vaaz verir‑‑‑Vaftiz
antlaşmasını bildirir ve Mormon sularında vaftiz eder‑‑‑Mesih'in Kilisesi'ni
kurar ve rahipler atar‑‑‑Rahipler çalışarak geçimlerini sağlar ve halka
öğretirler‑‑‑Alma ile halkı, Kral Nuh'tan kaçıp çöle giderler. m.ö. tahminen 147--145 yılları.
Ve şimdi, öyle oldu ki Kral Nuh'un
hizmetkârlarından kaçan Alma, günahlarından ve kötülüklerinden tövbe etti ve
gizlice halkın arasına girerek Abinadi'nin sözlerini öğretmeye başladı.
2 Evet, ileride olacaklar hakkında
ve ayrıca Mesih'in gücü ve acıları ve ölümü ve O'nun dirilişi ve göğe
yükselişiyle gerçekleşecek olan ölülerin dirilişi ve insanların fidye ile
kurtuluşu hakkında öğretmeye başladı.
3 Ve sözünü dinlemek isteyen
herkese öğretti. Ve kralın haberi olmasın diye onlara gizlice öğretiyordu. Ve
birçokları onun sözlerine inandı.
4 Ve öyle oldu ki ona inananların
hepsi, adını kraldan almış olan ve ülkenin sınırlarında bulunan Mormon adında
bir yere gittiler; burası bazı zamanlar veya bazı mevsimlerde vahşi hayvanlarla
dolu olurdu.
5 Şimdi, Mormon'da duru suyu olan
bir kaynak vardı ve Alma oraya sığınıyordu; suyun yakınında küçük ağaçlardan bir
koruluk vardı, gündüzleri kralın aramalarından orada saklanıyordu.
6 Ve öyle oldu ki ona inananların
hepsi, sözlerini dinlemek için oraya gidiyorlardı.
7 Ve öyle oldu ki günler sonra
Mormon denilen yerde, Alma'nın sözlerini dinlemek üzere büyük bir kalabalık
toplandı. Evet, Alma'nın sözlerine inananların hepsi onu dinlemek için bir araya
toplanmıştı. Ve Alma onlara öğretti ve onlara tövbe, fidye ile kurtuluş ve
Rab'be iman konularında vaaz verdi.
8 Ve öyle oldu ki onlara şöyle
dedi: İşte burası Mormon suları (çünkü orası böyle biliniyordu) ve şimdi, siz
Tanrı'nın ağılına katılmayı ve O'nun halkı olarak çağrılmayı arzu ediyorsanız ve
çektiğiniz yüklerin hafiflemesi için birbirinizin yükünü taşımaya hevesliyseniz;
9 Evet ve yas tutanlarla birlikte
yas tutmaya, evet ve teselli olmaya ihtiyacı olanları teselli etmeye ve her
zaman ve her şeyde ve olabileceğiniz her yerde, hatta ölünceye kadar Tanrı'nın
tanıkları olarak durmaya hevesliyseniz, böylece Tanrı tarafından fidye ile
kurtarılabilir ve ilk dirilişte dirilecek olanların arasında sayılabilirsiniz;
böylece sonsuz yaşama kavuşabilirsiniz---
10 Şimdi size söylüyorum, eğer
yüreklerinizin arzusu buysa, Ruhu'nu üzerinize daha bol dökebilmesi için Rab'be
hizmet edeceğinize ve O'nun emirlerini tutacağınıza dair O'nunla bir antlaşmaya
girdiğinizin kanıtı olarak O'nun adıyla vaftiz olmaya neden karşı çıkıyorsunuz?
11 Ve şimdi halk bu sözleri duyunca
sevinçle el çırparak: AYüreklerimizin arzusu budur!@ diye haykırdı.
12 Ve şimdi öyle oldu ki Alma en
başta olanlardan biri olan Helam'ı yanına alarak ilerledi, suya inip durdu ve şu
sözleri haykırdı: Ya Rab, Ruhu'nu hizmetkârının üzerine dök ki kutsal bir
yürekle bu işi yapabilsin.
13 Ve Alma, bu sözleri söyledikten
sonra, Rab'bin Ruhu onun üzerindeydi ve Alma şöyle dedi: Helam, her şeye gücü
yeten Tanrı'dan aldığım yetkiyle, bu ölümlü bedende ölünceye kadar O'na hizmet
edeceğine dair bir antlaşmaya girdiğinin kanıtı olarak seni vaftiz ediyorum; ve
Rab'bin Ruhu üzerine dökülsün ve Rab, dünyanın kuruluşundan beri hazırlamış
olduğu Mesih'in fidye ile kurtarışı aracılığıyla sana sonsuz yaşamı bağışlasın.
14 Ve Alma bu sözleri söyledikten
sonra hem kendisi hem de Helam suya gömüldüler ve Ruh'la dolu olarak kalkıp
sevinçle sudan çıktılar.
15 Ve Alma yine bir başkasını aldı
ve ikinci kez suya girerek onu da ilki gibi vaftiz etti; yalnız bu sefer kendisi
suya dalmadı.
16 Ve bu şekilde Mormon denilen
yere gelmiş olan herkesi vaftiz etti; ve onların sayısı iki yüz dört candı; evet
ve onlar Mormon sularında vaftiz olarak Tanrı'nın lütfuyla doldular.
17 Ve o zamandan itibaren,
Tanrı'nın Kilisesi ya da Mesih'in Kilisesi diye adlandırıldılar. Ve öyle oldu ki
Tanrı'nın gücü ve yetkisiyle vaftiz edilen herkes O'nun Kilisesi'ne katıldı.
18 Ve öyle oldu ki Alma, Tanrı'dan
aldığı yetkiyle rahipler atadı; hatta onlara Tanrı'nın Krallığı ile ilgili
konularda ders vermeleri ve vaaz vermeleri için aralarındaki her elli kişinin
başına bir rahip atadı.
19 Ve onlara kendi öğrettiklerinin
ve kutsal peygamberlerin ağzından söylenmiş olan sözlerin dışında hiçbir şey
öğretmemelerini emretti.
20 Evet, hatta tövbe ve halkını
fidye ile kurtarmış olan Rab'be imanın dışında hiçbir şey öğretmemelerini
emretti.
21 Ve birbirleriyle
çekişmemelerini, ama aynı gözle ileriye bakmalarını, tek inanç ve tek vaftizle
gönüllerini sevgi ve birlik içinde birleştirmelerini emretti.
22 Ve onlara böyle vaaz etmelerini
buyurdu. Ve böylece Tanrı'nın çocukları oldular.
23 Ve onlara sebt gününe dikkat
edip o günü kutsal tutmalarını ve ayrıca her gün de Tanrıları Rab'be
şükretmelerini emretti.
24 Ve ayrıca atamış olduğu
rahiplerin de geçimlerini sağlamak için kendi elleriyle çalışmaları gerektiğini
emretti.
25 Ve haftanın bir günü bir araya
toplanıp halka öğretmek ve Tanrıları Rab'be ibadet etmek için ayrılmıştı; ve
ayrıca ellerinden geldiği kadar sık sık bir araya geleceklerdi.
26 Ve rahipler geçimlerini sağlamak
için halka yük olmayacaktı; ama çalışmaları karşılığında Tanrı'nın lütfunu elde
ederek Ruh'ta güçleneceklerdi; Tanrı hakkında bilgi sahibi olarak Tanrı'nın gücü
ve yetkisiyle öğretebileceklerdi.
27 Ve Alma, Kilise halkından
olanların mallarını vermelerini emretti; her biri sahip olduğu ölçüde verecekti;
malı çok olan çok verecek ve malı az olandan az istenecekti; ve malı olmayana
ise verilecekti.
28 Ve böylece kendi özgür istekleri
ve Tanrı'ya karşı duydukları iyi arzularıyla yardıma ihtiyacı olan rahiplere,
evet ve muhtaçlara, çıplak canlara mallarından vereceklerdi.
29 Ve Alma, Tanrı'dan emir alarak
onlara bunu söyledi; ve onlar da Tanrı'nın önünde doğru bir şekilde yürüdüler;
ihtiyaçlarına ve isteklerine göre birbirlerine hem maddi, hem de ruhsal yönden
yardım ettiler.
30 Ve şimdi öyle oldu ki bütün
bunlar Mormon'da, evet, Mormon sularının yanında, Mormon sularının yanında ki
ormanda oluyordu; evet, Mormon yeri, Mormon suları, Mormon ormanı, bunlar Fidye
ile Kurtarıcıları'nın bilgisine orada kavuşmuş olanların gözünde ne güzeldir;
evet ve onlar da ne kadar kutsanmışlardır, çünkü onlar sonsuza dek Rab'bi öven
ilahiler söyleyeceklerdir.
31 Ve bunlar kral öğrenmesin diye
ülkenin sınırında oluyordu.
32 Fakat işte, öyle oldu ki halk
arasında bir kıpırtı olduğunu sezen kral, onları gözetlemeleri için
hizmetkârlarını gönderdi. Bu yüzden Rab'bin sözünü duymak için toplandıkları bir
gün, kral onları keşfetti.
33 Ve şimdi kral, Alma'nın, halkı
kendisine karşı ayaklanmaya kışkırttığını söyledi; bu yüzden onları yok etmek
üzere ordusunu gönderdi.
34 Ve öyle oldu ki Alma'ya ve
Rab'bin halkına kralın ordusunun geldiği bildirildi; bunun üzerine çadırlarını
ve ailelerini alarak çöle gittiler.
35 Ve sayıları yaklaşık dört yüz
elli candı.
Gideyon Kral Nuh'u öldürmeye
çalışır‑‑‑Lamanlılar ülkeyi istila ederler‑‑‑Kral Nuh yanarak ölür‑‑‑Limhi haraç
ödeyen bir kral olarak hüküm sürer. m.ö.
tahminen 145--121 yılları.
Ve öyle oldu ki Rab'bİn halkını
arayan kralın ordusu eli boş döndü.
2 Ve şimdi işte, kralın kuvvetleri
azaldığı için sayıları azdı ve geriye kalan halk da bölünmeye başlamıştı.
3 Ve azınlıkta kalan taraf krala
gözdağı verici sözler söylemeye başladı ve aralarında büyük bir çekişme başladı.
4 Ve şimdi aralarında Gideyon
adında biri vardı; ve o güçlü bir adamdı ve krala düşmandı; bu yüzden kılıcını
çekerek öfkeyle kralı öldüreceğine yemin etti.
5 Ve öyle oldu ki Gideyon kralla
dövüştü ve kral yenileceğini anlayınca oradan kaçtı; ve koşarak tapınağın
yanındaki kuleye çıktı.
6 Ve Gideyon onun peşinden gitti ve
kralı öldürmek için kuleye çıkmak üzereydi; ve kral çevresine bakınıp Şemlon
ülkesine doğru göz attı; ve işte, Lamanlılar'ın ordusu ülke sınırlarından içeri
giriyordu.
7 Ve şimdi kral can korkusuyla
şöyle bağırdı: Gideyon, canımı bağışla! Lamanlılar üzerimize yürüyor ve bizi yok
edecekler; evet, halkımı yok edecekler.
8 Ve şimdi halk kralın umurunda
bile değildi; o kendi canını düşünüyordu; yine de Gideyon onun canını bağışladı.
9 Ve kral halka Lamanlılar'dan
kaçmalarını emretti ve kendisi de önlerinden gitti; ve onlar eşleri ve
çocuklarıyla birlikte çöle kaçtılar.
10 Ve öyle oldu ki Lamanlılar
onların peşlerinden gittiler ve yetişip onları öldürmeye başladılar.
11 Şimdi öyle oldu ki kral bütün
erkeklere eşlerini ve çocuklarını bırakıp Lamanlılar'dan kaçmalarını emretti.
12 Şimdi birçokları eşlerini ve
çocuklarını bırakmak istemedi, ama onların yanında kalıp birlikte ölmeyi tercih
ettiler. Ve geri kalanlarsa, eşlerini ve çocuklarını bırakıp kaçtılar.
13 Ve öyle oldu ki eşleri ve
çocuklarıyla kalanlar, kendilerini öldürmemelerini Lamanlılar'dan rica etsinler
diye güzel kızlarını önden gönderdiler.
14 Ve öyle oldu ki Lamanlılar
onlara acıdılar, çünkü kadınlarının güzelliğiyle büyülenmişlerdi; .
15 Bu yüzden Lamanlılar onların
canlarını bağışladılar ve onları tutsak edip gerisingeri Nefi ülkesine
götürdüler; ve Kral Nuh'u Lamanlılar'ın eline teslim edip, mallarını, teslim
etmek, hatta sahip oldukları her şeyin yarısını, altınlarının ve gümüşlerinin ve
bütün değerli eşyalarının yarısını onlara teslim etmek şartıyla ülkeyi mülk
edinmeleri için onlara bağışladılar; ve her yıl Laman Kralı'na böyle haraç
ödemek zorundaydılar.
16 Ve şimdi tutsak edilenlerin
arasında adı Limhi olan kralın oğullarından birisi de vardı.
17 Ve şimdi Limhi babasının
öldürülmesini istemiyordu; ancak kendisi doğru bir kişi olduğu için babasının
kötülüklerini bilmeyecek kadar cahil değildi.
18 Ve öyle oldu ki Gideyon, kralı
ve yanındakileri arayıp bulmaları için çöle gizliden adamlar gönderdi. Ve öyle
oldu ki çölde, kral ve rahipleri dışında bütün halkla karşılaştılar.
19 Şimdi onlar Nefi ülkesine
döneceklerine dair yürekten ant içmişlerdi; ve eğer eşleriyle çocukları ve
onların yanında kalanlar öldürülmüşse, onların öçlerini almaya çalışacak ve
onlarla birlikte yok olup gideceklerdi.
20 Ve kral onlara geri
dönmemelerini emretti; ve onlar da krala öfkelenip acı çekmesi için onu yakarak
öldürdüler.
21 Ve rahipleri de yakalayıp
öldürmek istedilerse de rahipler onların önünden kaçtı.
22 Ve öyle oldu ki Nefi ülkesine
dönmek üzereyken Gideyon'un adamlarıyla karşılaştılar. Ve Gideyon'un adamları,
eşleriyle çocuklarının başına gelen her şeyi onlara anlattılar; ve ellerindeki
her şeyin yarısını Lamanlılar'a haraç olarak vermeleri koşuluyla Lamanlılar'ın
ülkeyi ele geçirmelerine izin verdiklerini söylediler.
23 Ve halk Gideyon'un adamlarına
kralı öldürdüklerini ve rahiplerinin ise onlardan kaçıp çölün derinliklerine
gittiklerini söyledi.
24 Ve öyle oldu ki tören bittikten
sonra, çocuklarıyla eşlerinin öldürülmediğine sevinerek Nefi ülkesine döndüler
ve krala ne yaptıklarını Gideyon'a anlattılar.
25 Ve öyle oldu ki Laman kralı,
halkının onları öldürmeyeceğine dair onlara yemin etti.
26 Ve kralın oğlu olan ve halk
tarafından krallığın ona verildiği Limhi de halkının sahip olduğu her şeyin
yarısını haraç olarak ona ödeyeceğine dair Laman Kralı'na yemin etti.
27 Ve öyle oldu ki Limhi krallığı
kurmaya ve halkı arasında huzuru sağlamaya başladı.
28 Ve Laman kralı, Limhi halkının
çöle kaçmasını önlemek ve onları ülkede tutmak için ülkenin her yanına
muhafızlar yerleştirdi; ve muhafızlarının geçimini Nefililer'den aldığı haraçla
sağladı.
29 Ve şimdi Kral Limhi, krallığında
iki yıl boyunca sürekli barışı sağladı; öyle ki Lamanlılar onları rahatsız
etmediler ve öldürmeye kalkışmadılar.
Lamanlılar'ın kızlarından bazıları
Nuh'un rahipleri tarafından kaçırılır‑‑‑Lamanlılar, Limhi ile halkına karşı
savaş açar‑‑‑Lamanlı orduları geri püskürtülür ve yatıştırılırlar. m.ö. tahminen 145--123 yılları.
Şİmdİ Şemlon'da Lamanlılar'ın kızlarının
şarkı söyleyip dans etmek ve eğlenmek için bir araya toplandıkları bir yer
vardı.
2 Ve öyle oldu ki bir gün
içlerinden bazıları şarkı söyleyip dans etmek üzere bir araya geldiler.
3 Ve şimdi Kral Nuh'un rahipleri,
Nefi şehrine dönmeye utandıklarından, evet ve halkın kendilerini öldürmesinden
korktuklarından, bu yüzden eşlerinin ve çocuklarının yanına dönmeye cesaret
edemiyorlardı.
4 Ve çölde kalırken Lamanlılar'ın
kızlarını fark eden rahipler gizlenip onları gözetlediler;
5 Ve dans etmek için birkaçı
toplandığı bir vakit, rahipler gizlendikleri yerden çıktılar ve kızları
yakalayıp onları çöle kaçırdılar; evet, Lamanlılar'ın kızlarından yirmi dördünü
çöle götürdüler.
6 Ve öyle oldu ki kızlarının kayıp
olduğunu fark eden Lamanlılar, Limhi halkına öfkelendiler; çünkü bunu yapanın
Limhi halkı olduğunu sanıyorlardı.
7 Bu yüzden ordularını gönderdiler;
evet, kralın kendisi de halkın önünde gitti; ve Limhi halkını yok etmek için
Nefi ülkesine çıktılar.
8 Ve şimdi Limhi onları kuleden
görmüştü; hatta savaş için yaptıkları bütün hazırlıkları kuleden gördü; bu
yüzden halkını bir araya toplayıp tarlalarda ve ormanlarda Lamanlılar için pusu
kurdu.
9 Ve öyle oldu ki Lamanlılar gelir
gelmez, Limhi halkı bekledikleri yerlerden çıkıp onların üzerine saldırdılar ve
onları katletmeye başladılar.
10 Ve öyle oldu ki çok çetin bir
savaş oldu, çünkü avına saldıran aslanlar gibi vuruştular.
11 Ve öyle oldu ki Limhi halkı
Lamanlılar'ı önlerinden kovalamaya başladı; oysa Lamanlılar'ın yarısı kadar bile
değillerdi; ama canları, eşleri ve çocukları için savaşıyorlardı; bu yüzden
canla başla ejderhalar gibi çarpıştılar.
12 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ın
kralını onların ölüleri arasında buldular; henüz ölmemişti, ama yaralıydı ve
yerde bırakılmıştı; halkı öylesine hızlı kaçmıştı.
13 Ve kralı kaldırıp yaralarını
sardılar ve onu Kral Limhi'nin önüne getirip: Aİşte, Lamanlılar'ın kralı!@ dediler. Yaralanıp Lamanlı ölülerin arasına düşmüş ve onu bırakıp
kaçmışlar; ve işte, biz onu senin huzuruna getirdik; ve şimdi onu öldürelim.
14 Ama Limhi onlara: AÖldürmeyin, onu buraya getirin de göreyim!@ dedi. Ve onlar kralı getirdiler. Ve Limhi ona şöyle dedi: Seni halkıma
karşı savaş açmaya iten neden nedir? Görüyorsun, halkım sana verdiğim yemini
bozmadı; öyleyse sen halkıma verdiğin yemini neden bozdun?
15 Ve şimdi kral: AYemini bozdum, çünkü senin halkın benim halkımın kızlarını kaçırdı; bu
yüzden, öfkelenerek halkıma senin halkına karşı savaşmalarını emrettim!@ dedi.
16 Ve şimdi Limhi'nin olup bitenden
haberi bile yoktu. Onun için krala: AHalkım arasında sorup
soruşturacağım ve bunu kim yapmışsa ölecek!@ dedi. Bu yüzden halkın arasında arama yapılmasını emretti.
17 Şimdi kralın yüzbaşısı olan
Gideyon bunları duyunca kralın yanına çıkıp ona: ARica ederim vazgeçin, bu halkın arasında arama yapmayın ve bunu onların
üzerine yüklemeyin!@ dedi.
18 Çünkü bu halkın ortadan
kaldırmak istediği rahipleri, babanızın rahiplerini hatırlamıyor musunuz? Ve
onlar çölde değil midir? Ve Lamanlılar'ın kızlarını çalanlar onlar değil midir?
19 Ve şimdi, işte ve bu şeyleri
krala da söyle ki, halkına konuşsun; bize karşı öfkeleri yatışsın; çünkü işte
üzerimize saldırmak için şimdiden hazırlanıyorlar; ve işte bizim sayımız ise çok
az.
20 Ve işte, kalabalık ordularıyla
geliyorlar ve kral onları bize karşı yatıştırmazsa, hepimiz yok olup gideceğiz.
21 Çünkü Abinadi'nin bize karşı
peygamberlik ettiği sözleri yerine gelmiyor mu---ve bütün bunlar Rab'bin
sözlerine dinlemeyip kötülüklerimizden dönmediğimiz için olmadı mı?
22 Ve şimdi gelin kralı
yatıştıralım ve ona ettiğimiz yemini tutalım; çünkü tutsak olmak canımızı
yitirmekten iyidir; öyleyse bu kadar çok kan dökülmesine bir son verelim.
23 Ve şimdi Limhi, babasıyla ve
çöle kaçan rahiplerle ilgili her şeyi krala anlattı; ve onların kızlarını
rahiplerin kaçırdığını ileri sürdü.
24 Ve öyle oldu ki kral yatışarak
onun halkıyla barıştı ve onlara: ASilahsız olarak halkımı karşılamaya çıkalım; ve size yemin ederek söz
veriyorum ki halkım halkınıza el kaldırmayacak!@ dedi.
25 Ve öyle oldu ki silahlarını
bırakarak kralın ardınca yürüdüler ve Lamanlılar'la karşılaşmaya gittiler. Ve
öyle oldu ki Lamanlılar'la karşılaştılar ve Lamanlılar'ın kralları onların
önünde eğilerek, Limhi halkı adına ricada bulundu.
26 Ve Limhi halkının silahsız
olduğunu gören Lamanlılar merhamete gelerek onlarla barıştılar ve krallarıyla
beraber barış içinde kendi ülkelerine döndüler.
Limhi halkı Lamanlılar tarafından
vurulur ve yenilgiye uğratılır---Ammon'la karşılaşan Limhi halkı doğru inancı
bulur‑‑‑Ammon'a yirmi dört Yared levhasından söz ederler. m.ö.
tahminen 122--121 yılları.
Ve öyle oldu ki Limhi ve halkı, Nefi
şehrine döndüler ve ülkede yeniden barış içinde yaşamaya başladılar.
2 Ve öyle oldu ki uzun bir süre
sonra Lamanlılar Nefililer'e karşı kışkırtılıp öfkelendirilmeye başlandı ve
oradan buradan ülke sınırları içine sızmaya başladılar.
3 Şimdi krallarının Limhi'ye vermiş
olduğu yeminden dolayı onları öldürmeye cesaret edemiyorlardı; ama onların
yanağına tokadı vuruyor ve onların üzerindeki yetkilerini kullanıyorlardı; ve
sırtlarına ağır yükler vurup onları dilsiz bir eşek gibi istedikleri yere
sürüklüyorlardı---
4 Evet, bütün bunlar Rab'bin sözü
yerine gelsin diye oldu.
5 Ve şimdi Nefililer'in çektiği
sıkıntılar büyüktü ve Lamanlılar'ın elinden kendilerini kurtarabilmeleri
imkansızdı; çünkü Lamanlılar onları her yandan kuşatmışlardı.
6 Ve öyle oldu ki halk çektikleri
sıkıntılardan dolayı krala söylenmeye başladı; ve gidip onlara karşı savaşmak
istiyorlardı. Ve yakınmaları ile kralı son derecede üzdüler; bu yüzden
diledikleri gibi davranmalarına izin verdi.
7 Ve halk yeniden toplanıp
silahlarını kuşandı ve Lamanlılar'ı ülkelerinden kovmak için harekete geçtiler.
8 Ve öyle oldu ki Lamanlılar onları
yenip geri sürdüler, çoğunu da öldürdüler.
9 Ve Limhi halkı arasında büyük yas
oldu, ağıtlar yakıldı; dul kadın kocası için, oğul ve kız babaları için ve
kardeşler kardeşleri için ağladı.
10 Şimdi ülkede pek çok dul vardı
ve yüreklerine düşen bu büyük Lamanlılar korkusu yüzünden her gün durmadan
ağlıyorlardı.
11 Ve öyle oldu ki onların sürekli
ağlayıp sızlamaları, geri kalan Limhi halkını Lamanlılar'a karşı kışkırtıp
öfkelendirdi; ve bir kez daha savaşmaya gittilerse de büyük kayıplar vererek
tekrar gerisingeri sürüldüler.
12 Evet, hatta üçüncü kez savaşa
gittiler ve aynı şekilde bozguna uğratıldılar; ve sağ kalanlar yeniden Nefi
şehrine döndüler.
13 Ve kendilerini yerlere varıncaya
kadar alçaltarak tutsaklığın boyunduruğuna girdiler; dövülmeye, oradan oraya
sürüklenmeye ve düşmanlarının keyfince sırtlarına ağır yük vurulmasına boyun
eğdiler.
14 Ve onlar alçakgönüllüğün
derinliklerine kadar kendilerini alçalttılar; ve var güçleriyle Tanrı'ya
yakardılar; evet, içine düştükleri sıkıntılardan kendilerini kurtarması için
bütün gün Tanrı'larına yakardılar.
15 Ve şimdi Rab işledikleri
kötülükler yüzünden seslerini duymakta ağır davranıyordu; yine de seslerini
işitip Lamanlılar'ın yüreklerini yumuşatmaya başladı; öyle ki Lamanlılar,
onların yükünü azaltmaya başladılar; ne var ki, Rab onları tutsaklıktan
kurtarmayı uygun bulmadı.
16 Ve öyle oldu ki ülkede yavaş
yavaş zenginleşmeye, daha bol miktarda tahıl üretmeye ve sürüler ve büyükbaş
hayvanlar beslemeye başladılar; öyle ki açlık çekmediler.
17 Şimdi çok fazla sayıda kadın
vardı, erkeklerden daha çoktular; bu yüzden, Kral Limhi dul kadınlarla
çocuklarının geçimini sağlayıp açlıktan ölmemeleri için, herkesin bir şeyler
vermesini emretti; ve öldürülenlerin sayısı çok olduğu için bunu yaptılar.
18 Şimdi Limhi halkı ellerinden
geldiği kadar birlik olup tahıllarını ve sürülerini korudular.
19 Ve şehir surları dışına
çıktığında, kral bile kendi adamına muhafızları olmadan güvenmiyordu; herhangi
bir şekilde Lamanlılar'ın eline düşmekten korkuyordu.
20 Ve Lamanlılar'ın kızlarını
kaçırmakla başlarına bu büyük felâketi sarıp çöle kaçan rahipleri yakalamak
umuduyla, kral halkına ülkenin her yanını gözetlemelerini buyurdu.
21 Çünkü onları yakalayıp
cezalandırmak istiyorlardı; çünkü geceleyin Nefi ülkesine gelip tahıllarını ve
değerli eşyalarından çoğunu götürmüşlerdi; bu yüzden Limhi halkı pusuya yattı.
22 Ve öyle oldu ki Ammon ve
kardeşleri ülkeye gelinceye dek Lamanlılar ile Limhi halkı arasında yeni bir
tatsızlık olmadı.
23 Ve kral muhafızlarıyla birlikte
şehir dışına çıktığında Ammon ve kardeşlerini keşfetti ve onları Nuh'un
rahipleri sanarak yakalattı; ellerini kollarını bağlatıp hapse attırdı. Ve
Nuh'un rahipleri olsaydılar onları öldürtecekti.
24 Fakat onların Nuh'un rahipleri
değil de Zarahemla ülkesinden gelen kendi kardeşleri olduklarını görünce içi
büyük sevinçle doldu.
25 Şimdi Ammon gelmeden önce Kral
Limhi birkaç adamını Zarahemla ülkesini bulmaları için göndermişti; ne var ki
adamları ülkeyi bulamamışlar ve çölde kaybolmuşlardı.
26 Bununla birlikte eskiden
insanların yaşadığı bir ülke, evet, kurumuş kemiklerle kaplı bir ülke
bulmuşlardı; evet, burası eskiden insanların yaşadığı bir ülkeydi ve yerle bir
edilmişti; ve adamlar orayı Zarahemla ülkesi sanarak Nefi ülkesine döndüler ve
Ammon'un gelişinden birkaç gün önce ülke sınırlarına ulaştılar.
27 Ve yanlarında bazı kayıtlar,
hatta kemiklerini buldukları halkın kayıtlarını da getirdiler; ve bu kayıtlar
madeni levhalara işlenmişti.
28 Ve şimdi Kral Mosiya'nın bu tür
kayıtları çevirebilmek için Tanrı'dan bir armağana sahip olduğunu Ammon'un
ağzından öğrenince, Limhi'nin içi yine sevinçle doldu; evet ve Ammon da sevindi.
29 Ancak Ammon'la kardeşleri,
kardeşlerinin çoğu öldürülmüş olduğu için çok üzüldüler.
30 Ve ayrıca, Kral Nuh'la
rahiplerinin, halkı Tanrı'ya karşı bunca günaha ve kötülüğe sürüklemesine de
üzüldüler; ve Abinadi'nin ölümüne de üzüldüler; ve ayrıca Abinadi tarafından
söylenmiş sözlere inanıp Tanrı'nın gücü ve yetkisi sayesinde Tanrı'nın bir
kilisesini kuran Alma ile ona katılan halkın gitmesine de üzüldüler.
31 Evet, gitmeleri onları çok üzdü;
çünkü nereye kaçıp gittiklerini bilmiyorlardı. Şimdi bilseler seve seve onlara
katılırlardı, çünkü kendileri de Tanrı'ya hizmet edip, O’nun emirlerini yerine
getirmek için Tanrı ile bir antlaşma yapmışlardı.
32 Ve şimdi Ammon geldikten sonra,
Kral Limhi ve halkından birçokları da Tanrı'ya hizmet etmek ve emirlerini yerine
getirmek için O'nunla bir antlaşma yapmışlardı.
33 Ve öyle oldu ki Kral Limhi ve
halkından birçoğu vaftiz olmak istiyordu; ancak ülkede Tanrı'dan yetkisi olan
bir kimse yoktu. Ve Ammon kendisini layık bir hizmetkâr olarak görmediği için
bunu yapmayı reddetti.
34 Bu yüzden şimdilik kendilerine
bir kilise kurmayıp Rab'bin Ruhu'nu beklediler. Şimdi çöle kaçmış olan Alma ile
kardeşleri gibi olmak istiyorlardı.
35 Bütün yürekleriyle Tanrı'ya
hizmet etmeye istekli olduklarının tanığı ve kanıtı olarak vaftiz olmak
istiyorlardı; ancak bunu ileri bir tarihe bıraktılar; ve vaftiz olmalarının
öyküsü ileride anlatılacaktır.
36 Ve şimdi Ammon'un ve halkının,
Kral Limhi'nin ve halkının tek düşüncesi Lamanlılar'ın elinden ve onların kölesi
olmaktan kurtulmaktı.
Halkın Laman boyunduruğundan kaçıp
kurtulması için planlar yapılır‑‑‑Lamanlılar sarhoş edilir‑‑‑Halk kaçıp
Zarahemla'ya döner ve Kral Mosiya'nın egemenliği altına girer. m.ö. tahminen 121--120 yılları.
Ve öyle oldu ki Ammon'la Kral Limhi
tutsaklıktan nasıl kurtulacakları konusunda halka danışmaya başladılar; ve hatta
bütün halkı bir araya getirdiler; ve amaçları bu konuda halkın da onayını
almaktı.
2 Ve öyle oldu ki tutsaklıktan
kurtulmak için eşlerini ve çocuklarını ve sürülerini ve büyükbaş hayvanlarını ve
çadırlarını alıp çöle kaçmaktan başka bir çare bulamadılar; çünkü Lamanlılar
sayıca çok olduklarından, Limhi halkının onlarla savaşarak kendilerini kılıçla
tutsaklıktan kurtarması olanaksızdı.
3 Şimdi öyle oldu ki Gideyon gidip
kralın önünde durdu ve ona şöyle dedi: Şimdi ey kral, kardeşlerimiz
Lamanlılar'la yaptığımız savaşlarda sözlerimi şimdiye kadar birçok kez
dinlediniz.
4 Ve şimdi, ey kral eğer
hizmetkârınızı yararsız bulmuyorsanız ya da şu ana dek sözlerimi biraz olsun
dinleyip yararını gördüyseniz, sizden bu gün de sözlerimi dinlemenizi dilerim;
ve sizin hizmetkârınız olup bu halkı tutsaklıktan kurtarmak istiyorum.
5 Ve kral onun konuşmasına izin
verdi. Ve Gideyon ona şunları söyledi:
6 İşte şehrin arkasındaki arka
surun içinden geçen arka geçit yok mu? Oradaki Lamanlılar, yani Lamanlı
muhafızlar geceleyin sarhoş olurlar; bu yüzden bütün bu halkın arasına bir
duyuru gönderelim, geceleyin çöle sürmek üzere sığırlarını ve davarlarını
toplasınlar.
7 Ve ben de emrinize göre gidip
Lamanlılar'a son şarap haracını ödeyeyim; ve içip sarhoş olacaklardır; ve sarhoş
olup sızdıklarında, ordugâhlarının solundaki gizli geçitten çıkar gideriz.
8 Böylece eşlerimiz ve
çocuklarımız, sığırlarımız ve davarlarımızla çöle çıkar, Şilom ülkesinin
çevresinden yolumuza devam ederiz.
9 Ve öyle oldu ki kral, Gideyon'un
sözlerini dinledi.
10 Ve Kral Limhi, halkına
sürülerini toplamalarını emretti ve Lamanlılar'a şarap haracını gönderdi; ve
hediye olarak onlara daha fazla şarap gönderdi; ve onlar kral Limhi'nin
kendileri için gönderdiği şaraptan bol bol içtiler.
11 Ve öyle oldu ki gece olunca,
Limhi halkı sığırlarını ve davarlarını da alarak çöle çıktı ve çölde Şilom
ülkesinin çevresinden dolaşarak Ammon'la kardeşlerinin önderliğinde Zarahemla
ülkesine doğru yöneldiler.
12 Ve çölde taşıyabilecekleri
altın, gümüş gibi tüm değerli eşyalarıyla yiyeceklerini yanlarına almışlardı; ve
yollarına devam ettiler.
13 Ve günlerce çölde yol aldıktan
sonra Zarahemla ülkesine vardılar ve Mosiya'nın halkıyla birleşerek onun
egemenliği altına girdiler.
14 Ve öyle oldu ki Mosiya onları
sevinçle karşıladı; ve onların kayıtlarını ve Limhi halkı tarafından bulunmuş
olan kayıtları da teslim aldı.
15 Ve şimdi öyle oldu ki
Lamanlılar, Limhi halkının geceleyin ülkeden ayrıldığını anlayınca, arkalarından
çöle bir ordu gönderdiler.
16 Ve askerler iki gün Limhi
halkının ardından gittikten sonra onların izlerini takip edemediler; bu yüzden
çölde kayboldular.
Kral Nuh'un halkı tarafından çöle
kovulan Rab'bin halkının ve Alma'nın öyküsü.
23. Bölüm'ün başından 24. Bölüm'ün sonuna kadar.
Alma kral olmayı reddeder‑‑-Yüksek
rahip olarak hizmet verir‑‑‑Rab, halkını cezalandırarak yola getirir, Lamanlılar
da Helam ülkesini ele geçirirler‑‑‑Kral Nuh'un kötü rahiplerinin başkanı Amulon,
Lamanlı kralın emri altında hüküm sürer.
m.ö.
tahminen 145--121 yılları.
Şİmdİ Kral Nuh'un orduları saldıracak
diye Rab tarafından uyarılan Alma bunu halkına bildirdi; bu yüzden sürülerini
toplayıp tahıllarını yükleyen halk, Kral Nuh'un orduları gelmeden çöle doğru
yola çıktı.
2 Ve Rab onlara öyle bir güç verdi
ki Kral Nuh'un halkı arkalarından yetişip onları yok edemedi.
3 Ve sekiz gün boyunca çölün
derinliklerine kaçtılar.
4 Ve bir ülkeye geldiler; evet,
burası çok güzel ve hoş bir ülkeydi; suyunun dupduru olduğu bir ülkeydi.
5 Ve çadırlarını kurdular ve
toprağı işlemeye başladılar; ve binalar yapmaya başladılar; evet, çalışkandılar
ve canla başla çalıştılar.
6 Ve halk Alma'nın kral olmasını
istiyordu; çünkü halkı tarafından çok seviliyordu.
7 Fakat, Alma onlara: Aİşte, bir kralımızın olması uygun değildir!@ dedi; çünkü Rab şöyle diyor: Kimseyi kimseden üstün saymayacaksınız ya
da bir kimse kendisini başkasından üstün görmeyecek; bu yüzden, size derim ki
bir kralınız olması uygun değildir.
8 Yine de, hep doğru kimseler
kralınız olabilseydi, başınızda bir kralın bulunması iyi olurdu.
9 Fakat Kral Nuh'un ve rahiplerinin
kötülüklerini hatırlayın; ve ben kendim bile tuzağa düştüm ve Rab'bin gözünde
iğrenç sayılacak birçok şey yaptım; yaptığım şeyler beni acı bir tövbeye
getirdi.
10 Yine de çok acı çektikten sonra
Rab yakarışımı duydu ve dualarımı cevaplandırdı; ve çoğunuza O'nun gerçeğini
bildireyim diye O'nun elinde bir araç oldum.
11 Ancak bu konuda gururlanamam;
çünkü kendim için gururlanmaya layık değilim.
12 Ve şimdi size söylüyorum, Kral
Nuh tarafından zulmedildiniz ve ona ve rahiplerine kul köle oldunuz; ve onlar
tarafından kötülüklere düşürüldünüz; bu yüzden kötülük bağlarıyla
bağlanmıştınız.
13 Ve şimdi Tanrı'nın gücüyle bu
bağlardan kurtuldunuz; evet, hatta Kral Nuh'un ve halkının elinden ve kötülüğün
bağlarından kurtuldunuz; dilerim, sizi özgür kılan bu özgürlüğe bağlı kalır ve
kimsenin kralınız olmasına izin vermezsiniz.
14 Ve Tanrı'nın yolundan giden ve
emirlerine uyan Tanrı'nın bir öğrencisi olmadıkça kimsenin öğretmeniniz veya
hizmetkârınız olmasına da izin vermezsiniz.
15 Böylece Alma halkına herkesin
komşusunu kendisi gibi sevmesini, aralarında hiç çekişme olmaması gerektiğini
öğretti.
16 Ve şimdi Alma, kiliselerinin
kurucusu olduğundan, onların yüksek rahibiydi.
17 Ve öyle oldu ki Tanrı tarafından
Alma'nın aracılığıyla olmadıkça, hiç kimse vaaz vermek veya öğretmek için yetki
almadı. Bu yüzden Alma onların bütün rahiplerini ve öğretmenlerini kutsadı; ve
doğru olmayan insanların dışında hiç kimse kutsanmadı.
18 Bu yüzden onlar halklarını
korudular ve onları doğrulukla ilgili değerlerle beslediler.
19 Ve öyle oldu ki ülkede son
derece refah içinde yaşamaya başladılar; ve ülkeye Helam adını verdiler.
20 Ve öyle oldu ki Helam ülkesinde
gittikçe kalabalıklaştılar ve çok bolluk içinde yaşadılar; ve Helam şehri adını
verdikleri bir şehir kurdular.
21 Yine de Rab halkını yola
getirmeyi uygun bulur; evet, onların inancını ve sabrını dener.
22 Ancak her kim O'na güvenirse son günde yüceltilecek odur. Evet ve bu halk için de durum böyleydi.
23 Çünkü işte, onların tutsaklığa
düşürüldüğünü ve Tanrıları Rab'den, evet, hatta İbrahim'in ve İshak'ın ve
Yakup'un Tanrısından başka kimsenin onları kurtaramayacağını size göstereceğim.
24 Ve öyle oldu ki Rab onları
kurtardı ve yüce gücünü onlara gösterdi; ve onların sevinci büyüktü.
25 Çünkü işte, öyle oldu ki Helam
ülkesinde, evet, Helam şehrinde çevredeki toprakları işlerken, işte
Lamanlılar'ın bir ordusu ülke sınırlarında gözüktü.
26 Şimdi öyle oldu ki Alma'nın
kardeşleri tarlalarından kaçıp Helam şehrinde bir araya toplandılar; ve
Lamanlılar'ın görünüşlerinden dolayı çok korkmuşlardı.
27 Fakat Alma varıp aralarında
durdu ve onlara korkmamalarını öğütledi, Tanrıları Rab'bi hatırlamalarını ve
O'nun kendilerini kurtaracağını söyledi.
28 Bu yüzden korkularını
yatıştırarak kendilerinin, eşlerinin ve çocuklarının canını
bağışlasınlar diye Lamanlılar'ın
yüreğini yumuşatması için Rab'be yakarmaya başladılar.
29 Ve öyle oldu ki Rab,
Lamanlılar'ın yüreğini yumuşattı. Ve Alma ile kardeşleri gidip kendilerini
onların eline teslim ettiler; ve Lamanlılar, Helam ülkesini ele geçirdiler.
30 Şimdi Kral Limhi’nin halkının
peşine düşmüş olan Lamanlı orduları, uzun bir süre çölde kaybolmuştu.
31 Ve işte Amulon adını verdikleri
bir yerde Kral Nuh'un o rahiplerini bulmuşlardı; ve rahipler Amulon ülkesini
yurt edinmeye başlamış ve toprağı işlemeye başlamışlardı.
32 Şimdi bu rahiplerin liderinin
adı Amulon'du.
33 Ve öyle oldu ki Amulon
Lamanlılar'a yalvardı; ve Lamanlılar'ın kızları olan hanımlarını da kocalarını
öldürmemelerini rica etmeleri için kardeşlerine gönderdi.
34 Ve Lamanlılar, hanımlarından
dolayı Amulon'la kardeşlerine acıdılar ve onları öldürmediler.
35 Ve Amulon'la kardeşleri
Lamanlılar'a katıldılar; ve Nefi ülkesini bulmak üzere çölde yol alırken, Alma
ile kardeşlerinin oturdukları Helam ülkesini buldular.
36 Ve öyle oldu ki Lamanlılar, Nefi
ülkesine giden yolu kendilerine gösterirlerse, Alma ile kardeşlerine canlarını
ve özgürlüklerini bağışlayacaklarını dair söz verdiler.
37 Fakat Alma, Nefi ülkesine giden
yolu onlara gösterdikten sonra, Lamanlılar sözlerinde durmadılar; Alma ile
kardeşlerini gözetim altında tutmaları için Helam ülkesinin çevresine muhafızlar
yerleştirdiler.
38 Ve geri kalan Lamanlılar ise
Nefi ülkesine gitti; ve bir kısmı da Helam ülkesine döndü ve Helam ülkesinde
kalan muhafızların hanımlarıyla çocuklarını da yanlarında getirdi.
39 Ve Lamanlılar'ın kralı Helam
ülkesindeki halkının başına kral ve yönetici olarak Amulon'u atamıştı; ancak
Amulon'un Lamanlılar'ın kralına ters düşecek bir şey yapmaya yetkisi yoktu.
Amulon Alma'ya ve halkına baskı
yapar‑‑‑Dua ederlerse öldürüleceklerdir‑‑‑Rab onlara yüklerini hafif
gösterir‑‑‑Onları tutsaklıktan kurtarır, onlar da Zarahemla'ya dönerler. m.ö. tahminen 145--120 yılları.
Ve öyle oldu ki Amulon, Lamanlılar'ın
kralının gözüne girmeyi başardı; bu nedenle, Lamanlılar'ın kralı onun ve
kardeşlerinin, halkın üzerine, evet, hatta Şemlon ülkesindeki, Şilom ülkesindeki
ve Amulon ülkesindeki halkın üzerine öğretmen olarak atanmalarına izin verdi.
2 Çünkü Lamanlılar bütün bu
ülkeleri ellerine geçirmişlerdi; bu yüzden, Lamanlılar'ın kralı bütün bu
ülkelere krallar atamıştı.
3 Ve şimdi Lamanlılar'ın kralının
adı Laman'dı, babasının adını almıştı; ve bu yüzden ona Kral Laman deniliyordu.
Ve büyük bir halkın kralıydı.
4 Ve Kral Laman, halkının sahip
olduğu bütün ülkelere Amulon'un kardeşlerini öğretmen olarak atadı; ve böylece
Nefi dili bütün Lamanlı halkı arasında öğretilmeye başlandı.
5 Ve Lamanlılar birbirlerine dostça
davranan bir halktı; ancak Tanrı'yı bilmiyorlardı; Amulon'un kardeşleri de
onlara ne Tanrıları Rab, ne de Musa yasasıyla ilgili hiçbir şey öğretmediler;
Abinadi'nin sözlerini de öğretmediler.
6 Fakat onlara nasıl kayıt
tutulacağını ve birbirlerine yazabilmeyi öğrettiler.
7 Ve böylece Lamanlılar
zenginliklerini kat kat arttırmaya başladılar ve kendi aralarında ticaret
yapmaya başladılar ve giderek büyüdüler ve dünya aklına göre akıllı ve becerikli
bir halk olmaya başladılar, evet, her türlü yağmacılıktan ve kötülükten zevk
duyan çok kurnaz bir halk oldular; ancak kendi kardeşleri arasında böyle
davranmıyorlardı.
8 Ve şimdi öyle oldu ki Amulon,
Alma ile kardeşlerinin üzerinde yetkisini kullanmaya başladı ve Alma'ya baskı
yapmaya ve kendi çocuklarına onların çocuklarına baskı yaptırmaya başladı.
9 Çünkü Amulon, Alma'nın vaktiyle
kralın rahiplerinden biri olduğunu ve Abinadi'nin sözlerine inandığı için kralın
huzurundan kovulduğunu biliyordu; ve bu yüzden ona öfkeleniyordu; Amulon, Kral
Laman'a bağlı olmasına karşın, yine de onların üzerinde yetki kullanıyordu ve
onlara angarya işler yaptırıp başlarına da angaryacı kâhyalar dikti.
10 Ve öyle oldu ki onların
sıkıntıları o denli büyüktü ki, var güçleriyle Tanrı'ya yakarmaya başladılar.
11 Ve Amulon onlara yakarmayı
bırakmalarını emretti ve onları gözetlemeleri için başlarına muhafızlar dikti;
öyle ki Tanrı'ya yakarırken görülen herkes idam edilecekti.
12 Ve Alma ile halkı Tanrıları
Rab'be seslenemediler, ama yüreklerini O'na döktüler; ve Tanrı onların
yüreklerinin düşüncelerini biliyordu.
13 Ve öyle oldu ki sıkıntıları
böyle sürüp giderken, Rab'bin sesi onlara gelip şöyle dedi: Başlarınızı
kaldırın, içiniz rahat olsun; çünkü benimle yaptığınız antlaşmayı biliyorum; ve
halkımla antlaşmaya girip onları tutsaklıktan kurtaracağım.
14 Ve omuzlarınıza vurulan yükü
hafifleteceğim; öyle ki boyunduruk altındayken bile sırtınızdaki yükleri
hissetmeyeceksiniz; ve bunu gelecekte bana tanıklık edesiniz ve Ben Rab
Tanrı'nın halkımı sıkıntılı günlerinde görmeye geleceğimi kesinlikle bilesiniz
diye yapıyorum.
15 Ve şimdi öyle oldu ki Alma ile
kardeşlerinin sırtına vurulan yükler hafifletildi; evet, Rab onlara öyle bir güç
verdi ki yüklerini kolayca taşıyabildiler ve Rab'bin bütün isteklerine sabırla
ve neşeyle boyun eğdiler.
16 Ve öyle oldu ki inançları ve
sabırları o denli büyüktü ki Rab'bin sesi yeniden onlara gelip şöyle dedi:
İçiniz rahat olsun, çünkü yarın sizi tutsaklıktan kurtaracağım.
17 Ve Rab Alma'ya şöyle dedi: Sen
bu halkın önünden gideceksin ve Ben seninle gelip bu halkı tutsaklıktan
kurtaracağım.
18 Şimdi öyle oldu ki Alma'yla
halkı geceleyin sürülerini ve ayrıca tahıllarını topladılar; evet, bütün gece
boyunca sürülerini topladılar.
19 Ve sabahleyin Rab, Lamanlılar'ın
üzerine ağır bir uyku getirdi; evet ve bütün angaryacı kâhyaları derin bir
uykuya dalmışlardı.
20 Ve Alma'yla halkı çöle çıktılar;
ve bütün gün yol aldıktan sonra çadırlarını bir vadide kurdular ve vadiye Alma
adını verdiler, çünkü çölde onlara yol gösteren Alma'ydı.
21 Evet ve Alma vadisinde,
kendilerine merhamet ettiği, yüklerini hafiflettiği ve onları tutsaklıktan
kurtardığı için Tanrı'ya şükranlarını sundular; çünkü tutsaklık altındaydılar ve
Tanrıları Rab'den başka kimse onları kurtaramazdı.
22 Ve Tanrı'ya şükranlarını
sundular, evet, bütün erkekleri, kadınları ve konuşabilen çocukları seslerini
yükselterek Tanrı'yı övdüler.
23 Ve şimdi Rab, Alma'ya şöyle
dedi: Acele et, kendini de, halkını da bu ülkeden çıkar; çünkü Lamanlılar uyanıp
peşinize düştüler; onun için bu ülkeden gidin; ve Ben, Lamanlılar'ı bu vadide
durduracağım; öyle ki bu halkın peşinden daha fazla gelemeyecekler.
24 Ve öyle oldu ki onlar vadiden
ayrılarak çöle doğru yola çıktılar.
25 Ve çölde on iki gün kaldıktan
sonra, Zarahemla ülkesine ulaştılar; ve Kral Mosiya da onları sevinçle
karşıladı.
Zarahemla'daki Mulek'in torunları
Nefili olurlar‑‑‑Alma ve Zenif halkının başından geçenleri öğrenirler‑‑‑Alma,
Limhi'yi ve bütün halkını vaftiz eder‑‑‑Mosiya, Alma'ya Tanrı'nın Kilisesi'ni
örgütlemesi için yetki verir. m.ö.
tahminen 120 yılı.
Ve şimdi Kral Mosiya bütün halkı bir
araya toplattı.
2 Şimdi Nefi'nin çocukları ya da
Nefi soyundan olanların sayısı, Mulek ve onunla birlikte çöle çıkanların
soyundan gelen Zarahemla halkının sayısı kadar çok değildi.
3 Ve Nefi halkı ile Zarahemla
halkı, Lamanlılar kadar çok değildi; evet, Lamanlılar'ın yarısı kadar bile
değildi.
4 Ve şimdi Nefi halkının ve ayrıca
Zarahemla halkının hepsi bir araya toplanmıştı; ve iki grup olarak toplandılar.
5 Ve öyle oldu ki Mosiya, Zenif>in kayıtlarını halkına okudu ve okuttu; evet, Zenif halkının Zarahemla
ülkesinden çıkıp yeniden oraya döndüğü zamana dek tutulan kayıtları okudu.
6 Ve ayrıca Alma ile kardeşlerinin
öyküsünü de okudu; ve Zarahemla ülkesinden çıktıkları zamandan yeniden oraya
dönünceye dek çektikleri bütün sıkıntıları okudu.
7 Ve şimdi Mosiya kayıtları okumayı
bitirdiğinde, ülkede kalmış olan halk hayretten ve şaşkınlıktan dona kaldı.
8 Çünkü ne düşüneceklerini
bilemediler; çünkü tutsaklıktan kurtulanları görünce, çok büyük bir sevinçle
dolup taştılar.
9 Ve yine, Lamanlılar tarafından
öldürülmüş olan kardeşlerini düşününce de acıya boğuldular ve üzüntüden
gözyaşlarını tutamadılar.
10 Ve yine, Tanrı'nın hemen
gösterdiği iyiliği ve Alma ile kardeşlerini Lamanlılar'ın elinden ve
tutsaklıktan kurtaran gücünü düşününce, seslerini yükselterek Tanrı'ya
şükranlarını sundular.
11 Ve yine, kardeşleri olan
Lamanlılar'ı, içinde bulundukları günahkâr ve kirlenmiş durumu düşündüklerinde,
onların ruhlarının mutluluğu için içleri ağrı ve acılarla doldu.
12 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ın
kızlarıyla evlenen Amulon ve kardeşlerinin çocukları, babalarının
davranışlarından memnun değildiler; ve artık babalarının adını taşımak
istemiyorlardı; bu yüzden Nefi çocukları diye çağrılıp Nefililer diye
çağrılanların arasında sayılabilmek için Nefi adını üzerlerine aldılar.
13 Ve şimdi, bütün Zarahemla halkı
Nefililer'le beraber sayıldı; ve bu, krallık Nefi soyundan gelenlerin dışında
başka kimseye verilmediği içindi.
14 Ve şimdi öyle oldu ki Mosiya,
okumayı bitirip halkına söyleyecekleri söyledikten sonra, Alma'nın da halka
konuşmasını istedi.
15 Ve halk büyük gruplar halinde
toplanınca, Alma onlara konuştu ve bir gruptan diğerine geçip, halka tövbe ve
Rab'be imanı vaaz etti.
16 Ve Limhi halkı ile kardeşlerine,
tutsaklıktan kurtulan herkese, onları kurtaranın Rab olduğunu hatırlamalarını
öğütledi.
17 Ve öyle oldu ki Alma, halka
birçok şey öğrettikten ve konuşmasına son verdikten sonra Kral Limhi vaftiz
olmak istiyordu; ve onun bütün halkı da vaftiz olmak istiyordu.
18 Bu yüzden Alma suya inerek
onları vaftiz etti; evet, Mormon sularında kardeşlerini vaftiz ettiği şekilde
onları da vaftiz etti; evet ve vaftiz ettiği herkes Tanrı'nın Kilisesi'nin üyesi
olmuşlardı; ve bu, Alma'nın sözlerine inandıkları için olmuştu.
19 Ve öyle oldu ki Kral Mosiya,
Alma'nın Zarahemla ülkesinin her yanında kiliseler kurmasına izin verdi ve ona
her kiliseye rahip ve öğretmen atama yetkisini de verdi.
20 Şimdi böyle bir yola
başvurulmasının nedeni, halkın tek bir öğretmen tarafından idare edilemeyecek
kadar kalabalıklaşmış olmasıydı; ayrıca tek bir toplantıda herkes Tanrı'nın
sözünü işitemiyordu.
21 Bu yüzden, kiliseler denilen
ayrı gruplar halinde toplandılar; her kilisenin kendine ait rahipleri ve
öğretmenleri vardı ve her rahip, Alma'nın ağzından kendisine bildirildiği
şekilde sözü halka vaaz ediyordu.
22 Ve böylece, birçok kilise
olmasına rağmen, hepsi tek bir Kilise'ydi; evet, hatta Tanrı'nın Kilisesi'ydi;
çünkü bütün kiliselerde tövbe ve Tanrı'ya imandan başka bir şey vaaz
edilmiyordu.
23 Ve şimdi Zarahemla ülkesinde
yedi kilise kurulmuştu. Ve öyle oldu ki Mesih'in ya da Tanrı'nın adını üzerine
almak isteyen herkes Tanrı'nın Kilisesi'ne katıldı.
24 Ve onlara Tanrı'nın halkı dendi.
Ve Rab Ruhu'nu onların üzerine döktü; ve onlar kutsanıp ülkede refah içinde
yaşadılar.
Kilise'nin birçok üyesi
inanmayanlar tarafından günaha sürüklenir‑‑‑Alma'ya sonsuz yaşam vaad
edilir‑‑‑Tövbe edip vaftiz olanlar bağışlanmaya hak kazanır‑‑‑Tövbe edip
günahlarını Alma ve Rab'be itiraf eden günahkâr Kilise üyeleri bağışlanacaklar,
yoksa Kilise halkı arasında sayılmayacaklardır. m.ö. tahminen 120--100 yılları.
Şİmdİ öyle oldu ki Kral Benyamin'in
halkına konuştuğu dönemde küçük çocuk olduklarından genç kuşak arasında kralın
sözlerini anlayamayan birçok kimse vardı; ve bunlar atalarının geleneklerine
inanmıyorlardı.
2 Ne Mesih'in gelişi, ne de
ölülerin dirilişi hakkında söylenenlere inanıyorlardı.
3 Ve şimdi inançsızlıkları yüzünden
Tanrı sözünü anlayamıyorlardı ve yürekleri de katılaşmıştı.
4 Ve vaftiz olmak istemiyorlardı;
Kilise'ye de katılmak istemiyorlardı. Ve inançları bakımından ayrı bir halk
gibiydiler ve hep şehvete düşkün, günahkâr bir durumda kaldılar; çünkü Tanrıları
Rab'be dua etmek istemiyorlardı.
5 Ve şimdi Mosiya'nın krallık
ettiği dönemde, sayıları Tanrı halkının yarısı kadar bile değildi; ancak
kardeşlerin arasında çıkan anlaşmazlıklar yüzünden sayıları giderek arttı.
6 Çünkü öyle oldu ki pohpohlayıcı
sözleriyle Kilise'deki birçok kişiyi aldattılar ve onların çok günah işlemesine
neden oldular; bu yüzden, Kilise'de olup da günah işleyenlerin Kilise tarafından
uyarılmaları gerekti.
7 Ve öyle oldu ki bu kişiler
rahiplerin önüne getirildi ve öğretmenler tarafından rahiplere teslim edildi; ve
rahipler de onları yüksek rahip olan Alma'nın önüne getirdiler.
8 Şimdi Kral Mosiya, Kilise
üzerindeki yetkiyi Alma'ya vermişti.
9 Ve öyle oldu ki Alma onlar
hakkında ne yapacağını bilmiyordu; fakat onlara karşı bir sürü tanık vardı;
evet, halk ayağa kalkıp kötülükleri hakkında birçok tanıklıkta bulunmuştu.
10 Şimdi böyle bir şey Kilise'de
daha önce olmamıştı; bu yüzden, Alma'nın ruhu sıkıldı ve onların kralın huzuruna
çıkarılmasını buyurdu.
11 Ve krala şöyle dedi: İşte,
kardeşleri tarafından suçlananların çoğunu huzurunuza buraya getirdik; evet ve
onlar çeşitli kötülükler yaparken yakalandılar. Ve kötülüklerinden tövbe
etmiyorlar; bu yüzden onları işledikleri suçlara göre yargılamanız için
huzurunuza getirdik.
12 Fakat Kral Mosiya Alma'ya: ABen onları yargılamam; bu yüzden yargılanmaları için onları senin eline
teslim ediyorum!@ dedi.
13 Ve şimdi Alma'nın ruhu yine
sıkıldı; ve gidip bu konuda ne yapması gerektiğini Rab'be danıştı; çünkü
Tanrı'nın gözünde yanlış bir şey yapmaktan korkuyordu.
14 Ve öyle oldu ki Alma içini
tamamen Tanrı'ya döktükten sonra Rab'bin sesi ona gelip şöyle dedi:
15 Ne mutlu sana Alma ve ne mutlu
Mormon sularında vaftiz olanlara! Sen yalnız hizmetkârım Abinadi'nin sözlerine
yürekten inandığın için kutsandın.
16 Ve yalnız senin onlara
söylediğin sözlerine yürekten inananlara ne mutlu!
17 Ve bu halkın arasında bir kilise
kurduğun için ne mutlu sana! Ve onlar emniyette olacaklar ve benim halkım
olacaklar.
18 Evet, benim adımı taşımak
isteyen bu halka ne mutlu! Çünkü onlar benim adımla çağrılacaklar; ve onlar
benimdir.
19 Ve yasayı çiğneyenler hakkında
bana danıştığın için kutsanacaksın.
20 Sen benim hizmetkârımsın ve Ben
sonsuz yaşama kavuşacağına dair seninle antlaşma yapıyorum; ve sen bana hizmet
edecek ve benim adımla ilerleyerek koyunlarımı bir araya toplayacaksın.
21 Ve sesimi duymak isteyen benim
koyunum olacak ve onu Kilise'ye kabul edeceksin; ve Ben de onu kabul edeceğim.
22 Çünkü işte, bu benim
Kilisem'dir; vaftiz olan herkes tövbe için vaftiz olacaktır. Ve her kimi kabul
edersen, o benim adıma inanacak ve ben de onu cömertçe bağışlayacağım.
23 Çünkü, dünyanın günahlarını
yüklenen benim; insanları yaratan benim; ve sonuna dek inanana sağımda yer
bağışlayan benim.
24 Çünkü işte, onlar benim adımla
çağrılacaklar; ve beni tanıyorlarsa, dirilecek ve sonsuza dek sağımda yerleri
olacak.
25 Ve öyle olacak ki ikinci boru
çaldığında, o zaman beni hiç tanımayanlar dirilip huzurumda duracaklar.
26 Ve o zaman benim, Tanrıları Rab
olduğumu, Fidye ile Kurtaranları olduğumu bilecekler; ama Fidye ile
kurtarılmayacaklardır.
27 Ve o zaman onlara kendilerini
hiç tanımadığımı bildireceğim; ve onlar şeytan ve melekleri için hazırlanmış
sonsuz ateşe gidecekler.
28 Bu yüzden sana derim ki sesimi
duymak istemeyeni Kilisem'e kabul etmeyeceksin; çünkü son günde onu Ben de kabul
etmeyeceğim.
29 Bu yüzden sana git ve bana karşı
geleni işlediği günahlara göre yargıla diyorum; ve senin ve benim önümde
günahlarını itiraf eder ve içtenlikle yürekten tövbe ederse, onu
bağışlayacaksın; ve onu ben de bağışlayacağım.
30 Evet ve halkım ne zaman tövbe
ederse, bana karşı işledikleri suçları bağışlayacağım.
31 Ve siz de birbirinizin suçlarını
bağışlayacaksınız; çünkü, doğrusu size derim ki tövbe ettiğini söylediği zaman
komşusunun suçunu bağışlamayan kişi kendisini suçlu duruma sokar.
32 Şimdi sana söylüyorum, git; ve
kim günahlarından tövbe etmek istemiyorsa halkımın arasında sayılmayacak; ve
bugünden başlayarak buna uyulacak.
33 Ve öyle oldu ki Alma bu sözleri
işitince, onları unutmamak ve bu Kilise halkını Tanrı'nın emirlerine göre
yargılayabilmek için hepsini yazdı.
34 Ve öyle oldu ki Alma gidip
kötülük yaparken yakalananları Rab'bin sözü uyarınca yargıladı.
35 Ve günahlarından tövbe edip
onları itiraf edenleri Kilise'nin halkı arasında saydı.
36 Ve günahlarını itiraf etmeyip
kötülüklerinden tövbe etmeyenler ise, Kilise'nin halkı arasında sayılmadı ve
onların adları kayıtlardan silindi.
37 Ve öyle oldu ki Alma, Kilise'nin
bütün işlerini düzene soktu; ve Kilise'yle ilgili işlerde yine huzurlu ve
oldukça başarılı olmaya başladılar; Tanrı'nın önünde doğru bir şekilde
yürüdüler, birçok kişiye kapılarını açtılar ve birçok kişiyi vaftiz ettiler.
38 Ve şimdi bütün bunları Kilise'yi
yöneten Alma ile görev arkadaşları yerine getirdi. Canla başla her konuda
Tanrı'nın sözünü öğretiyorlar, her türlü sıkıntılara katlanıyorlar ve Tanrı'nın
Kilisesi'ne üye olmayan herkes tarafından baskı görüyorlardı.
39 Ve kardeşlerini uyardılar; ve
onların da her biri Tanrı sözü aracılığıyla günahlarına ya da işlemiş oldukları
günahlara göre uyarıldılar; Tanrı tarafından durmadan dua etmeleri ve her
durumda teşekkür etmeleri emredildi.
Mosiya baskıyı yasaklar ve eşitlik
olmasını emreder‑‑‑Genç Alma ile Mosiya'nın dört oğlu Kilise'yi yıkmaya
çalışırlar‑‑‑Bir melek görünür ve onlara seçtikleri kötü yoldan vazgeçmelerini
emreder‑‑‑Alma'nın dili tutulur‑‑‑Kurtuluşa kavuşabilmek için bütün insanların
yeniden doğması gereklidir‑‑‑Alma ile Mosiya'nın oğulları halka müjdeyi duyurur. m.ö. tahminen 100--92 yılları.
Ve şimdi öyle oldu ki inanmayanlar
tarafından Kilise üzerine yapılan baskılar öyle artmıştı ki Kilise, bu konuda
söylenmeye ve liderlerine yakınmaya başladılar; Alma'ya da yakındılar. Ve Alma
konuyu kralları Mosiya'ya açtı. Ve Mosiya da rahiplerine danıştı.
2 Ve öyle oldu ki Kral Mosiya
ülkenin her yanına duyuru göndererek inanmayanların, Tanrı'nın Kilisesi'ne üye
olanların hiçbirine baskı yapmamasını emretti.
3 Ve bütün kiliselere aralarında
hiçbir baskı olmaması ve bütün insanların arasında eşitlik olması için sıkı bir
emir verildi;
4 Öyle ki gurur ve kibrin
huzurlarını bozmasına izin vermemeliydiler; öyle ki herkes komşusunu kendisi
gibi saymalı ve geçimini kendi eliyle sağlamalıydı.
5 Evet ve bütün rahipleri ve
öğretmenleri hastalık ya da muhtaçlık gibi durumlar dışında kendi elleriyle
çalışarak geçimlerini sağlamalıydı; ve bunları yerine getirdiklerinde, Tanrı'nın
onlara lütfu çoğaldı.
6 Ve ülkede yeniden büyük bir barış
ortamı doğdu; ve halkın sayısı giderek artmaya başladı ve yeryüzünün her
tarafına dağılmaya başladılar; evet, kuzeyde ve güneyde, doğuda ve batıda,
ülkenin her tarafında büyük şehirler ve köyler kurdular.
7 Ve Rab onları ziyaret etti ve
refaha kavuşturdu; ve onlar kalabalık ve zengin bir halk oldular.
8 Şimdi Mosiya'nın oğulları
inanmayanlar arasında sayılıyordu; ve Alma'nın oğullarından biri, babasının
adını almış olan Alma da onların arasında sayılıyordu; buna rağmen Genç Alma çok
kötü ve putperest bir adam oldu. Ve konuşmasını çok iyi biliyor ve halka çok
pohpohlayıcı sözler söylüyordu; bu yüzden halkın çoğunu kendi kötülüklerinin
aynısını yapmaya sürükledi.
9 Ve Tanrı'nın Kilisesi'nin
ilerlemesine büyük bir engel oldu; halkın yüreğini çalarak halkın arasında
anlaşmazlıkların çıkmasına neden oluyordu; Tanrı'nın düşmanına halkın üzerinde
gücünü gösterme fırsatını veriyordu.
10 Ve şimdi öyle oldu ki Tanrı'nın
Kilisesi'ni ortadan kaldırmak için dolaşıp dururken; Tanrı'nın, hatta kralın
emirlerini hiçe sayarak, Kilise'yi ortadan kaldırmak ve Rab'bin halkını yoldan
saptırmak istiyordu; bu amaçla Mosiya'nın oğullarıyla beraber gizlice işe
koyulmuşlardı---
11 Ve size dediğim gibi, Tanrı'ya
baş kaldırarak böyle dolaşıp dururlarken, işte, Rab'bin meleği onlara göründü;
ve melek sanki bir bulutun içinde aşağıya indi; ve sanki gök gürültüsünü andıran
bir sesle konuştu ve onların durduğu yerin sarsılmasına neden oldu;
12 Ve neye uğradıklarını şaşırarak
yere serildiler ve meleğin kendilerine söylediği sözleri anlayamadılar.
13 Ancak melek yine haykırıp şöyle
dedi: Alma, kalk ve öne çık! Niçin Tanrı'nın Kilisesi'ne zulmediyorsun? Çünkü
Rab: ABu Kilise benimdir ve Ben, Kilisemi
kuracağım; ve halkımın suçları dışında hiçbir şey Kilisemi yıkamayacaktır!@ dedi.
14 Ve yine, melek şöyle dedi: İşte
Rab, halkının dualarını ve ayrıca hizmetkârının, baban Alma'nın dualarını
işitti; çünkü baban gerçeğin bilgisine getirebilmen için senin adına büyük bir
inançla dua etti; bu nedenle, ben de bu amaçla seni Tanrı'nın gücü ve yetkisine
inandırmak için geldim, öyle ki kullarının duaları inançlarına göre
cevaplanabilsin.
15 Ve şimdi işte, Tanrı'nın gücüne
itiraz edebilir misin? Çünkü işte sesim yeri sarsmıyor mu? Ve üstelik karşında
beni görmüyor musun? Ve ben, Tanrı tarafından gönderildim.
16 Şimdi sana derim ki: Git ve
atalarının Helam ülkesindeki ve Nefi ülkesindeki tutsaklıklarını hatırla; ve
Tanrı'nın onlar için ne büyük işler yaptığını hatırla; çünkü tutsaklık
altındaydılar ve Tanrı onları kurtardı. Ve şimdi sana söylüyorum, Alma, yoluna
git ve dışarı atılmayı kendin istesen bile bir daha Kilise'yi yıkmaya çalışma ki
onların duaları cevaplanabilsin.
17 Ve şimdi öyle oldu ki meleğin
Alma'ya söylediği son sözler bunlar oldu ve melek gitti.
18 Ve şimdi Alma'yla yanındakiler
yeniden yere serildiler; çünkü büyük bir şaşkınlık içindeydiler; çünkü Rab'bin
bir meleğini kendi gözleriyle görmüşlerdi ve onun sesi yeri sarsan gök gürültüsü
gibiydi; ve Tanrı'nın gücünden başka hiçbir şeyin yeri sarsıp yaracak gibi
titretemeyeceğini biliyorlardı.
19 Ve Alma öylesine şaşırmıştı ki
dili tutuldu, ağzını açamaz oldu; evet ve hatta elini kıpırdatamayacak kadar
güçsüzleşti; bu yüzden yanındakiler tarafından kaldırıldı ve yarı cansız
vaziyette taşınıp babasının önüne getirildi.
20 Ve başlarına gelen her şeyi
Alma'nın babasına anlattılar; ve babası, bütün bunların Tanrı'nın gücüyle
olduğunu bildiğinden sevindi.
21 Ve Rab'bin, oğluna ve
yanındakilere ne yaptığını görsünler diye, büyük bir kalabalığı oraya topladı.
22 Ve rahipleri de bir araya
topladı; ve Alma'nın ağzını açıp konuşabilmesi ve bedeninin eski gücüne
kavuşabilmesi için oruç tutup Tanrıları Rab'be dua etmeye başladılar---öyle ki
halkın gözleri Tanrı'nın iyiliğini ve görkemini görüp bilmek üzere açılsın diye
.
23 Ve öyle oldu ki iki gün iki gece
oruç tutup dua ettikten sonra, Alma'nın gücü yerine geldi ve ayağa kalkıp
rahatlamalarını söyleyerek onlarla konuşmaya başladı:
24 Çünkü, dedi o, ben günahlarımdan
tövbe ettim ve Rab tarafından fidye ile kurtarıldım; işte Ruh'tan doğdum.
25 Ve Rab bana şöyle dedi: Bütün
insanların, evet, erkek ve kadınların, bütün ulusların, sülalelerin, dillerin ve
halkların yeniden doğması gerektiğine şaşırma; evet, Tanrı'dan doğmalı, bedensel
ve düşmüş durumlarından doğruluk durumuna geçmelidirler; Tanrı tarafından fidye
ile kurtarılarak O'nun oğulları ve kızları olacaklardır.
26 Ve böylece onlar yeniden
yaratılmış olacaklar ve bunu yapmazlarsa, Tanrı'nın Krallığı'nı
asla miras alamazlar.
27 Size söylüyorum, bu böyle
olmazsa onlar dışarı atılacaklardır; ve ben bunu atılmak üzere olduğum için
biliyorum.
28 Yine de çok acı çekip ölüme
yaklaştığım bir anda tövbe ettikten sonra, Rab merhametinden dolayı beni sonsuz
ateşten çekip kurtarmayı uygun gördü; ve ben, Tanrı'dan doğdum.
29 Ruhum öd acılığından ve kötülük
bağlarından fidye ile kurtarıldı. En karanlık çukurun dibindeydim; ama şimdi,
Tanrı'nın olağanüstü ışığını görüyorum. Ruhum sonsuz acılar içinde eziyet
çekiyordu; ama kurtarıldım ve ruhum artık acı çekmiyor.
30 Kurtarıcımı reddetmiş,
atalarımız tarafından söylenilenleri inkâr etmiştim; ama şimdi, geleceğini ve
yarattığı bütün varlıkları hatırlayacağını bilsinler diye, O kendini herkese
gösterecektir.
31 Evet, O'nun önünde her diz
çökecek ve her dil itiraf edecektir. Evet, hatta son günde bütün insanlar O'nun
tarafından yargılanmak üzere durduklarında, işte o zaman O'nun Tanrı olduğunu
kabul edeceklerdir; o zaman dünyada Tanrısız yaşayanlar sonsuz bir cezayla
yargılanmanın adil olduğunu itiraf edecekler ve O'nun her şeyi gören gözünün
bakışları altında titreyecek, ürperecek ve büzülecekler.
32 Ve şimdi öyle oldu ki Alma ile
melek kendilerine göründüğünde onun yanında olanlar, o günden sonra halka
öğretmeye başladılar; ülkeyi adım adım dolaşarak görüp duyduklarını herkese
bildirdiler ve çektikleri sıkıntılara, inanmayanlar tarafından gördükleri büyük
baskılara, hatta onların çoğundan dayak yemelerine rağmen, Tanrı'nın sözünü vaaz
ettiler.
33 Fakat bütün bunlara rağmen,
Kilise için büyük bir teselli kaynağı oldular; inançlarının doğru olduğunu
göstererek, sabırla ve ağrılar çekerek onları Tanrı'nın emirlerini tutmaya
teşvik ettiler.
34 Ve içlerinden dördü Mosiya'nın
oğullarıydı; ve adları Ammon ve Harun ve Omner ve Himni idi; bunlar Mosiya'nın
oğullarının adlarıydı.
35 Ve onlar bütün Zarahemla
ülkesini bir baştan öbür başa dolaşıp Kral Mosiya'nın yönetimi altındaki bütün
halkın arasına gittiler; Kilise'ye verdikleri bütün zararları onarmak için canla
başla çalıştılar, bütün günahlarını itiraf ediyor, gördükleri her şeyi halka
bildiriyor onları dinlemek isteyen herkese peygamberlikleri ve Kutsal Yazıları
açıklıyorlardı.
36 Ve böylece birçok insanı
gerçeğin bilgisine, evet, Fidye ile Kurtarıcı'larının bilgisine getirerek
Tanrı'nın elinde bir araç oldular.
37 Ve onlara ne mutlu! Çünkü onlar
barış ilan ettiler; iyilik müjdesini ilan ettiler; ve halka Rab'bin egemen
olduğunu bildirdiler.
Mosiya'nın oğulları gidip
Lamanlılar'a vaaz ederler‑‑‑Mosiya, Yared Levhaları'nı iki gören taşı kullanarak
çevirir. m.ö.
tahminen 92 yılı.
Şİmdİ öyle oldu ki Mosiya'nın oğulları
bütün bunları yaptıktan sonra, yanlarına birkaç kişiyi alarak babaları Kral
Mosiya'nın yanına döndüler ve seçtikleri adamlarla birlikte Nefi ülkesine gitmek
için ondan izin istediler; duydukları şeyleri vaaz etmek ve kardeşleri
Lamanlılar'a Tanrı sözünü iletmek istiyorlardı---
2 Böylelikle onları belki Tanrıları
Rab'bin bilgisine getirebilir ve atalarının işledikleri kötülüklere
inandırabilirlerdi; ve belki Nefililer'e karşı duydukları kinden onları
kurtarır, Tanrıları Rab'de sevinç bulmalarını ve birbirlerine karşı dostça
davranmalarını sağlarlardı; ve böylece Tanrıları Rab'bin onlara verdiği bütün bu
topraklarda artık çekişmezlik olmazdı.
3 Şimdi kurtuluşun tüm insanlara
duyurulmasını istiyorlardı, çünkü bir tek insan canının yok olmasına gönülleri
razı olmuyordu; evet, bir tek canın sonsuz işkenceyi çekmek zorunda kalacağı
düşüncesi bile onları sarsıp titretiyordu.
4 Ve Rab'bin Ruhu onların üzerinde
etkisini böyle gösteriyordu; çünkü vaktiyle en alçakça günahları işlemiş
günahkârlardı. Ve Rab sonsuz merhametiyle onların canını bağışlamayı uygun
gördü; ancak işledikleri kötülükler yüzünden ruhları büyük sıkıntı çekmişti;
çektikleri onca acı bir yana, sonsuza dek reddedilmekten korkuyorlardı.
5 Ve öyle oldu ki Nefi ülkesine
gitmelerine izin vermesi için babalarına günlerce yalvarıp yakardılar.
6 Ve Kral Mosiya, oğullarının sözü
vaaz etmek üzere Lamanlılar'ın arasına gitmelerine izin verip vermemesi
gerektiğini Rab'be sordu.
7 Ve Rab, Mosiya'ya: ABırak, gitsinler!@ dedi. Çünkü birçok kişi onların
sözlerine inanacak ve sonsuz yaşama kavuşacak; ve Ben oğullarını Lamanlılar'ın
elinden kurtaracağım.
8 Ve öyle oldu ki Mosiya da gidip
istedikleri gibi yapmalarına izin verdi.
9 Ve gidip Lamanlılar'ın arasında
sözü vaaz etmek için çöle doğru yola çıktılar; başlarına gelen olayları daha
sonra anlatacağım.
10 Şimdi Kral Mosiya'nın krallığı
emanet edeceği kimsesi kalmamıştı, çünkü oğullarından hiçbiri krallığı teslim
almak istemiyordu.
11 Bu yüzden Mosiya, Limhi'nin
elinden teslim aldığı, Limhi halkı tarafından bulunan altın levhalardaki
kayıtların çevirisini yapıp yazdırdıktan sonra, pirinç levhalara işlenmiş
kayıtları, ayrıca Nefi levhalarını ve Tanrı'nın emirlerine göre koruyup
sakladığı ne varsa hepsini aldı.
12 Ve bunu yapmasının nedeni
halkının duyduğu büyük kaygıydı; çünkü onlar ortadan silinmiş bu halkla ilgili
ne varsa bilmek için can atıyordu.
13 Ve şimdi Mosiya, bu çevirileri
bir çerçevenin iki kenarına yerleştirilmiş iki taşın yardımıyla yaptı.
14 Şimdi bunlar başlangıçtan beri
hazırlanmış ve dillerin çevrilmesinde kullanılmak üzere kuşaktan kuşağa
aktarılmıştı.
15 Ve bu ülkeye sahip olacak her
insana halkının yapmış olduğu kötülükleri ve iğrençlikleri göstermek için
Rab'bin eliyle korunup saklanmıştı.
16 Ve bunları elinde bulunduranlara
eskilerden kalma bir deyişle Gören denilir.
17 Şimdi Mosiya kayıtların
çevirisini bitirdikten sonra, işte, bunlar yok edilen halkın öyküsünü, halkın
yok edilip gidişinden geriye büyük kulenin yapılışına kadar uzanan zamanı,
Rab'bin halkın konuştuğu dili karıştırdığı ve onların yeryüzünün her tarafına
dağıtıldığı dönemi, evet ve o dönemden geriye Adem'in yaratılışına kadar geçen
olayları anlatıyordu.
18 Şimdi bu öykü Mosiya halkını
büyük yasa boğdu; evet, hüzünle doldular; yine de öykü onlara pek çok bilgi
sağladığından, bir yandan da sevinç duydular.
19 Ve bu öykü daha sonra
yazılacaktır; çünkü işte, bütün insanların bu öyküde yazılanları bilmesi
gerekir.
20 Ve şimdi, size dediğim gibi,
Kral Mosiya bu işleri bitirdikten sonra, pirinç levhaları ve sakladığı her şeyi
alıp onları Alma'nın oğlu Alma'ya teslim etti; evet, bütün kayıtları ve
çeviricileri de; ve bunları ona verdi; ve ona bunları saklayıp korumasını ve
ayrıca bu halka ait bir kayıt tutmasını emretti. Lehi Yeruşalem'den ayrıldıktan
sonra kuşaktan kuşağa aktarıldığı gibi, bu kayıtlar kuşaktan kuşağa
aktarılacaktı.
Mosiya, kral yerine hakimlerin
seçilmesini önerir‑‑‑Adaletsiz krallar halklarını günaha sürükler‑‑‑Genç Alma,
halkın oyuyla başhakim seçilir‑‑‑Aynı zamanda Kilise'nin de yüksek
rahibidir‑‑‑Büyük Alma ve Mosiya ölür.
m.ö.
tahminen 92--91 yılları.
Şİmdİ Mosiya bunu yaptıktan sonra
ülkenin her tarafına, bütün halkın arasına haber salarak, kimin kral olacağı
konusunda halkın görüşünü öğrenmek istedi.
2 Ve öyle oldu ki halkın sesi şöyle
diyerek geldi: Biz oğlun Harun'un kralımız ve yöneticimiz olmasını arzu
ediyoruz.
3 Şimdi Harun, Nefi ülkesine
gitmişti; bu yüzden kral, krallığı onun üzerine devredemezdi; üstelik Harun
krallığı üzerine almak istemiyordu; Mosiya'nın oğullarından hiçbiri krallığı
üzerine almak istemiyordu.
4 Bu yüzden Kral Mosiya halkın
arasına yine haber saldı; evet, halkın arasına hatta yazılı bir haber yolladı.
Ve yazdığı sözler şöyle diyordu:
5 İşte, ey halkım, daha doğrusu
kardeşlerim, çünkü sizleri öyle görüyorum; sizden dileğim bu davayı dikkate
alarak üzerinde düşünmenizdir---zira bir kralınız olmasını istiyorsunuz.
6 Şimdi yasal olarak krallığın
kendisine ait olması gereken kişinin bunu istemediğini ve krallığı
devralmayacağını sizlere ilan ederim.
7 Ve şimdi onun yerine başkası
göreve getirilirse, işte aranızda çekişmelerin çıkacağından korkuyorum. Ve kim
bilir, bakarsınız krallığın yasal sahibi olan oğlum ileride öfkelenip halkın bir
bölümünü arkasından sürükler; bu da aranızda savaşların ve çekişmelerin
çıkmasına yol açar, çok kan dökülmesine ve Rab'bin yolunun saptırılmasına, evet
ve pek çok kişinin ruhlarının yok olup gitmesine neden olur.
8 Şimdi size söylüyorum, aklımızı
başımıza toplayalım ve bunları iyice düşünelim, çünkü oğlumu yok etmeye hakkımız
olmadığı gibi, yerine bir başkası seçilirse onu da yok etmeye hakkımız yoktur.
9 Ve oğlum tekrar gururuna ve boş
işlerine döner, söylediklerini inkâr eder ve krallığın kendi hakkı olduğunu
ileri sürerse, bu da kendisinin ve ayrıca bu halkın çok günah işlemesine neden
olabilir.
10 Ve şimdi aklımızı başımıza
toplayalım ve bu şeylerin olacağını hesaplayarak bu halkın huzurunu ne
sağlayacaksa onu yapalım.
11 Bu yüzden ömrümün geri kalan
günlerinde sizin kralınız olarak kalacağım; ancak yasamıza göre bu halkı
yargılayacak hakimler atayalım; ve bu halkla ilgili işleri yeniden düzene
sokalım, çünkü bu halkı Tanrı'nın emirlerine göre yargılayacak hikmet sahibi
kişileri hakim olarak atayacağız.
12 Şimdi bir insanın Tanrı
tarafından yargılanması, insan tarafından yargılanmasından daha iyidir; çünkü
Tanrı'nın yargılaması her zaman adildir, oysa insanın yargılaması her zaman adil
değildir.
13 Bu yüzden, Tanrı'nın yasalarını
resmîleştirebilecek ve bu halkı O'nun emirlerine göre yargılayabilecek doğru
insanlar kralınız olabilseydi, evet, hatta babam Benyamin'in bu halk için
yaptıklarını yapabilecek insanlar kralınız olabilseydi, size söylüyorum, her
zaman böyle olsaydı, o zaman başınızda hep sizi yönetecek kralların bulunması
daha uygun olurdu.
14 Ve ben kendim bile var gücümle
ve yeteneğimle size Tanrı'nın emirlerini öğretmeye, ülkede barışı sağlamaya
çalıştım; öyle ki ne savaş, ne çekişme, ne hırsızlık, ne yağmacılık, ne cinayet
ne de her tür kötülüğün olmasını istedim.
15 Ve kim kötülük işlemişse, onu
atalarımız tarafından bize verilen yasa uyarınca, işlediği suça göre
cezalandırdım.
16 Şimdi size derim ki hiçbir insan
doğru olmadığı için sizi yönetmek üzere başınıza bir kral ya da kralları
seçmeniz yerinde olmaz.
17 Çünkü işte, kötü bir kral nice
kötülüklerin işlenmesine, evet ve büyük bir yıkıma neden olacaktır.
18 Evet, Kral Nuh'u, onun
kötülüklerini ve iğrençliklerini ve ayrıca halkının kötülüklerini ve
iğrençlikleri anımsayın. İşte, ne büyük bir yıkıma uğramışlardı; ve üstelik
kötülükleri yüzünden tutsaklık altına girmişlerdi.
19 Ve her şeyi bilen Yaratıcıları
araya girmeseydi---ki bunu içten tövbe ettikleri için
yapmıştır---kaçınılmaz bir şekilde
bu güne kadar tutsak kalırlardı.
20 Ama işte onları kurtardı, çünkü
O'nun önünde kendilerini alçalttılar ve O'na var güçleriyle yakardıkları için
onları tutsaklıktan kurtardı; ve Rab, her durumda insançocuklarının arasında
gücünü böyle kullanarak çalışır ve kendisine güvenenlere merhamet elini uzatır.
21 Ve işte şimdi size söylerim:
Kötü bir kralı çok mücadele etmeden ve çok kan dökmeden tahtından
indiremezsiniz.
22 Çünkü işte, onun kendi gibi kötü
dostları vardır ve koruyucularını yanından ayırmaz; ve kendisinden önce
doğrulukla yönetenlerin yasalarını yırtıp atar ve Tanrı'nın emirlerini ayakları
altında çiğner.
23 Ve yasalar koyar ve bunları
halkına gönderir, evet, bu yasalar kendi kötülüklerine hizmet edecek yasalardır;
ve koyduğu yasalara uymayan herkesi öldürtür; ve kendisine karşı çıkanlarla
savaşmak üzere ordularını onlara karşı gönderir ve gücü yeterse onları yok eder;
ve adil olmayan bir kral doğruluğa çıkan bütün yolları böyle saptırır.
24 Ve şimdi işte size söylüyorum,
bu tür iğrençliklerin aranızda yeri yoktur.
25 Bu yüzden, halkın oyuyla
kendinize hakimler seçin; öyle ki atalarımız tarafından size verilen yasalara
göre yargılanasınız; bunlar doğru yasalardır ve Rab'bin eliyle onlara
verilmiştir.
26 Şimdi halkın sesinin doğru
olmayan bir şeyi istemesi pek olası değildir; ancak halkın azınlık olan kısmı
genelde doğru olmayan şeyleri ister; bu yüzden işlerinizin halkın isteğiyle
yapılmasına dikkat edin ve bunu yasallaştırın.
27 Ve gün gelir de halkın isteği
kötülükten yana olursa, işte o zaman Tanrı'nın yargıları üzerinize ineceği
zamandır; evet, o zaman Tanrı'nın, bu ülkeyi daha önce yokladığı gibi sizi büyük
bir felâketle yoklayacağı zamandır.
28 Ve şimdi siz hakimler seçer ve
onlar da sizi verilen yasalara göre yargılamazlarsa, onların daha yüksek bir
hakim tarafından yargılanmalarını sağlayabilirsiniz.
29 Eğer yüksek hakimleriniz de
doğru yargılar vermiyorlarsa, daha alt düzeydeki hakimlerden birkaçını bir araya
toplar, yüksek hakimlerin halkın isteği doğrultusunda yargılamasını sağlarsınız.
30 Ve bu şeyleri Rab korkusu ile
yapmanızı emrediyorum; ve bunları yapmanızı ve başınıza kral seçmemenizi
emrediyorum; eğer bu insanlar günah işleyip kötülük yaparlarsa, bunlar onların
başından sorumlu tutulacaktır.
31 Çünkü işte size derim ki
halkların çoğu krallarının kötülükleri yüzünden günahkâr olmuşlardır; bu yüzden
onların kötülükleri krallarının başından sorumlu tutulacaktır.
32 Ve şimdi bu ülkede, özellikle bu
halkın arasında artık bu eşitsizliğin olmamasını diliyorum; dilerim, bu ülke bir
özgürlük ülkesi olur ve Rab yaşamamızı ve bu ülkeyi miras almamızı uygun gördüğü
sürece, evet, ülkede soyumuzdan bir tek kişi kalsa bile, herkes haklarından ve
ayrıcalıklarından eşit bir şekilde hoşlanır.
33 Ve Kral Mosiya onlara daha
birçok konuda yazdı; adil bir kralın deneyimlerini ve sıkıntılarını, evet, halkı
için ruhunun çektiği çileleri ve ayrıca halkın krala ettiği şikayetleri bir bir
anlattı; ve her şeyi onlara açıkladı.
34 Ve bunların aslında böyle
olmaması gerektiğini söyledi; yük bütün halkın sırtına yüklenmeliydi ki herkes
kendine düşen görevi üstlenebilmeliydi.
35 Ve adil olmayan bir kralı
kendilerini yönetmeleri için iş başına getirirlerse, başlarına gelebilecek bütün
zararları da onlara açıkladı;
36 Evet, adil olmayan bir kralın
yol açacağı bütün kötülükleri ve iğrençlikleri ve bütün savaşları ve çekişmeleri
ve kan dökülmesini ve hırsızlığı ve yağmacılığı ve yapılacak fuhşu ve daha
sayılamayacak her tür kötülüğü açıkladı---onlara bunların asla olmaması
gerektiğini, çünkü bunların Tanrı emirlerinin tam tersi olduğunu söyledi.
37 Ve şimdi öyle oldu ki Kral
Mosiya bu haberleri halkın arasına gönderdikten sonra, halk sözlerinin
doğruluğuna inandı.
38 Bu yüzden başlarına bir kral
seçme isteğinden vazgeçtiler ve bütün ülkedeki herkese eşit şans tanımaya özen
gösterdiler; evet ve herkes de kendi günahlarından sorumlu olmayı kabul etti.
39 Bu yüzden, öyle oldu ki verilen
yasaya göre kendilerini yargılayacak hakimleri seçmek üzere ülkenin her yanında
gruplar halinde toplandılar ve kendilerine bağışlanan bu özgürlükten dolayı çok
sevinçliydiler.
40 Ve onların Mosiya'ya duydukları
sevgi daha da artmıştı; evet, onu herkesten çok sayıyorlardı; çünkü Mosiya'yı
çıkarını gözeten, evet, ruhu çürüten zenginlik peşinde koşan zorba bir hükümdar
olarak görmüyorlardı; çünkü ne onların zenginliklerine el uzatmıştı, ne de kan
dökülmesinden zevk almıştı; fakat ülkede barışı sağlamış ve halkının her türlü
kölelikten kurtulmasını sağlamıştı; bu yüzden, onu sayıyorlar, evet, ona son
derece büyük saygı duyuyorlardı.
41 Ve öyle oldu ki yasaya göre
kendilerini yönetecek ya da yargılayacak hakimler seçtiler; ve bu seçimi bütün
ülkede yaptılar.
42 Ve öyle oldu ki ilk başhakim
olarak Alma seçildi; Alma aynı zamanda yüksek rahipti; çünkü babası bu görevi ve
Kilise'nin işlerinin bütün sorumluluğunu ona vermişti.
43 Ve şimdi öyle oldu ki Alma,
Rab'bin yolunda yürüdü, O'nun emirlerine uydu ve adil bir şekilde yargıladı; ve
ülkede sürekli huzur vardı.
44 Ve böylece Zarahemla ülkesinin
her tarafında, Nefililer adıyla anılan bütün halkın arasında hakimler dönemi
başlamış oldu; ve Alma ilk başhakim oldu.
45 Ve şimdi öyle oldu ki babası
seksen iki yaşında öldü; Tanrı'nın emirlerini yerine getirmek için yaşamıştı.
46 Ve öyle oldu ki Mosiya da başa
geçişinin otuz üçüncü yılında, altmış üç yaşında öldü; Lehi'nin Yeruşalem'den
ayrılışından bu yana tam beş yüz dokuz yıl geçmişti.
47 Ve böylece Nefi halkı üzerindeki
krallar yönetimi sona erdi; ve böylece kiliselerinin kurucusu olan Alma'nın
günleri sona erdi.
Bölümler:
ALMA'NIN OĞLU
Nefi halkının ilk hakimi ve
başhakimi, ayrıca Kilise'nin yüksek rahibi olan Alma'nın oğlu Alma'nın başından
geçenler. Hakimler yönetiminin ve halkın arasında çıkan savaşların ve
çekişmelerin anlatımı. Ve ayrıca ilk hakim ve başhakim Alma'nın tuttuğu
kayıtlara göre Nefililer ve Lamanlılar arasında çıkan savaşın öyküsü.
Nehor yanlış öğretiler öğretir, bir
kilise kurar, rahiplik kurnazlığını ortaya çıkarır ve Gideyon'u öldürür---Nehor
işlediği suçlar yüzünden idam edilir---Halk arasında rahiplik kurnazlığı ve
baskılar yaygınlaşır---Rahipler kendi geçimlerini kendileri sağlar, halk
yoksulları kollayıp gözetir ve Kilise ilerler. m.ö. tahminen 91--88 yılları.
ŞİMDİ öyle oldu ki Nefi halkı
üzerindeki hakimler yönetiminin ilk yılında, artık Kral Mosiya bütün dünyanın
gittiği yoldan gitmişti; iyi bir savaş vermiş ve Tanrı'nın önünde dürüstçe
yürümüştü; krallığını hiçbir kimseye bırakmamıştı; ancak yasalar çıkarmış ve
çıkardığı yasalar halk tarafından benimsenmişti; bu yüzden halk onun çıkardığı
yasalara uymak zorundaydı.
2 Ve öyle oldu ki Alma'nın yargı
kürsüsündeki yönetiminin ilk yılında, huzuruna yargılanmak üzere bir adam
getirildi; büyük bir adamdı ve çok güçlü olmasıyla tanınıyordu.
3 Ve bu adam halkın arasında
dolaşıp Kilise'ye aşağılayıcı sözler söylüyor, Tanrı sözü diye tanımladığı
şeyleri onlara vaaz ediyordu; halka her rahibin ve öğretmenin popüler olması
gerektiğini bildiriyor ve onların kendi elleriyle çalışmalarının gerekmediğini,
aksine onların geçimini halkın sağlaması gerektiğini söylüyordu.
4 Ve aynı zamanda halka bütün
insanlığın son günde kurtulacağına ve korkup titremelerine gerek kalmadığına,
oysa başlarını kaldırıp sevinebileceklerine tanıklık ediyordu; çünkü Rab, bütün
insanları yaratmış ve ayrıca bütün insanları fidye ile kurtarmıştı; ve sonunda
bütün insanlar sonsuz yaşama kavuşacaktı.
5 Ve öyle oldu ki bu şeyleri o
kadar çok öğretti ki birçok kişi onun sözlerine inandı; hatta o kadar çok insan
ona inanmıştı ki onu desteklemeye ve ona para vermeye başladılar.
6 Ve o kendisini yüreğindeki gurura
kaptırıp çok pahalı giysiler giymeye başladı; evet ve hatta kendi vaaz ettiği
şekilde bir kilise kurmaya başladı.
7 Ve öyle oldu ki sözlerine
inananlara vaaz vermeye giderken, Tanrı'nın Kilisesi'ne üye olan bir adamla,
evet, hatta onların öğretmenlerinden birisiyle karşılaştı; ve Kilise halkını
yanıltmak için onunla sert bir şekilde tartışmaya başladı; fakat adam, Tanrı
sözüyle onu uyarıp ona karşı çıktı.
8 Şimdi bu adamın adı Gideyon'du;
ve Limhi halkını tutsaklıktan kurtarıp Tanrı'nın elinde bir araç olan oydu.
9 Şimdi Gideyon Tanrı sözüyle
kendisine karşı durduğu için Gideyon'a öfkelendi ve kılıcını çekip ona vurmaya
başladı. Şimdi Gideyon çok yaşlanmıştı, bu yüzden onun darbelerine karşı koyacak
güçte değildi; bu yüzden kılıçla öldürüldü.
10 Ve onu öldüren adam, Kilise
halkı tarafından yakalanıp işlediği suçlardan yargılanmak üzere Alma'nın önüne
getirildi.
11 Ve öyle oldu ki o, Alma'nın
önünde durdu ve büyük bir cesaretle kendini savundu.
12 Fakat Alma ona şöyle dedi: İşte
rahiplik kurnazlığı bu halkın arasında ilk kez sunuluyor. Ve işte, sen yalnızca
rahiplik kurnazlığından suçlu değil, ayrıca bunu kılıçla uygulamaya çalışmaktan
suçlusun; ve eğer rahiplik kurnazlığı bu halkın arasında uygulanmış olsaydı, bu
onların tamamıyla yok olmasına neden olurdu.
13 Ve sen doğru bir adamın kanını,
evet, bu halkın arasında çok iyilik yapmış bir adamın kanını döktün; ve biz seni
bağışlarsak, onun kanı bizim üzerimize öç almak için gelecektir.
14 Bu yüzden, son kralımız Mosiya
tarafından bize verilen yasa uyarınca ölüme mahkûmsun; ve bu yasa bu halk
tarafından onaylanmıştır; bu yüzden, bu halk yasalara uymak zorundadır.
15 Ve öyle oldu ki onu alıp
götürdüler; ve onun ismi Nehor'du; ve onu Manti tepesinin doruk noktasına
getirdiler ve Nehor, orada yerle gök arasında halka öğretmiş olduğu şeylerin
Tanrı sözüne aykırı olduğunu kabul etmek zorunda kaldı, daha doğrusu kabul etti;
ve orada şerefsiz bir ölümün acısını çekti.
16 Ancak bu, rahiplik kurnazlığının
ülkenin her yanına yayılmasını engellemedi; çünkü dünyanın boş şeylerini seven
insanlar çoktu; ve onlar sahte öğretiler vaaz ederek ilerlediler; ve bunu
zenginlik ve şeref aşkıyla yaptılar.
17 Buna rağmen yasalardan
korktukları için yalan söylemeye cesaret edemediler, çünkü bilinirse, yalancılar
cezaya çarptırılıyordu; bu yüzden inançlarına göre vaaz veriyorlarmış gibi
davrandılar; ve şimdi yasaların insanın inancından dolayı şahıs üzerinde hiçbir
gücü yoktu.
18 Ve onlar yasalardan korktukları
için hırsızlık yapmaya cesaret edemediler, çünkü böyle yapanlar cezalandırıldı;
onlar ne yağmalamaya ne de cinayet işlemeye cesaret edebildiler; çünkü cinayet
işleyen ölüm cezasına çarptırılıyordu.
19 Fakat öyle oldu ki Tanrı'nın
Kilisesi'ne üye olmayanlar, Tanrı'nın Kilisesi'ne üye olanlara ve Mesih'in adını
üzerine almış olanlara baskı yapmaya başladı.
20 Evet, onlara acı çektirip her
türlü sözlerle onları üzdüler ve bunu alçakgönüllü oldukları için, kendi
gözlerinde gururlu olmadıkları ve Tanrı sözünü birbirlerine parasız ve bedelsiz
olarak bildirdikleri için yaptılar.
21 Şimdi Kilise halkı arasında sert
bir yasa vardı; öyle ki Kilise'nin üyesi olan bir kimse kalkıp Kilise'ye üye
olmayanlara baskı yapmayacaktı ve kendi aralarında da hiçbir baskı olmayacaktı.
22 Yine de içlerinde gururlanmaya
başlayan birçok kimse bulunuyordu ve onlar hasımlarıyla sıcaktan çekişmeye,
hatta dövüşmeye başladılar; evet, birbirlerini yumrukladılar.
23 Şimdi bu, Alma'nın yönetiminin
ikinci yılında oluyordu ve Kilise'nin büyük sıkıntı çekmesinin bir nedeniydi;
evet, Kilise için büyük bir sınamanın nedeniydi.
24 Çünkü birçok kişinin yüreği
katılaşmış ve onların isimleri silinmişti; öyle ki onlar artık Tanrı'nın halkı
arasında anılmadılar. Ve birçok kimse de onların arasından çekildi.
25 Şimdi bu, inançlarında sıkı
duranlar için büyük bir denemeydi; buna rağmen, onlar Tanrı'nın emirlerini
sarsılmadan, sağlam bir şekilde yerine getirdiler ve sırtlarına yığılan
baskıları sabırla taşıdılar.
26 Ve rahipler, Tanrı'nın sözünü
halka bildirmek için işlerini bıraktıkları zaman, halk da Tanrı'nın sözünü
işitmek için işini bıraktı. Ve rahipler onlara Tanrı'nın sözünü bildirdikten
sonra herkes işlerinin başına tekrar gayretle döndü; ve rahip kendisini sözünü
dinleyenlerden daha üstün görmüyordu; çünkü vaiz, sözü dinleyenden daha üstün
değildi ve öğretmen de öğrenciden daha üstün değildi; ve böylece herkes eşitti
ve herkes gücü yettiği kadar çalışıyordu.
27 Ve herkes sahip olduğu ölçüde
mallarını fakirlere ve ihtiyacı olanlara ve hastalara ve sıkıntıda olanlara
verdi; ve pahalı elbiseler giymediler; yine de düzgün görünümlü ve sevimli
insanlardı.
28 Ve böylece Kilise'nin işlerini
bir düzene soktular; ve böylece çektikleri bütün eziyetlere rağmen yine sürekli
huzur içinde yaşamaya başladılar.
29 Ve şimdi, onlar Kilise'nin
sağlamlığı sayesinde son derece zengin olmaya başladılar ve ihtiyaçları olan her
şeye bol bol sahip oldular---çok sürüleri ve büyükbaş hayvanları ve her cins
besili hayvanları ve ayrıca bol tahılları ve altın ve gümüş ve değerli eşyaları
ve çok ipek ve ince dokunmuş ketenleri ve her türlü sade güzel kumaşları vardı.
30 Ve böyle zengin durumlarında,
çıplakların ya da açların ya da susamışların ya da hastaların ya da bakılmamış
olanların hiçbirini geri çevirmediler; ve yüreklerini zenginliklere
bağlamadılar; bu yüzden, hem yaşlılara hem gençlere, hem kölelere hem özgürlere,
hem erkeklere hem kadınlara, ister Kilise'den olsun ister Kilise'den olmasın,
yardıma ihtiyacı olan herkese, hiçbir ayrım yapmadan ellerini cömertçe açtılar.
31 Ve böylece başarıya ulaştılar ve
Kilise'lerine üye olmayanlardan daha çok zengin oldular.
32 Çünkü Kilise'lerine üye
olmayanlar, kendilerini büyücülüğe ve putperestliğe ya da aylaklığa ve boş
sözlere ve kıskançlığa ve kavgaya, pahalı giysiler giymeye, kendi gözlerinin
kibrinde yükselmeye, zulmetmeye, yalan söylemeye, hırsızlığa, soygunculuğa,
fuhuş yapmaya ve cinayet işlemeye ve her türlü kötülüğe kaptırmışlardı; buna
rağmen yasalar, yasaları çiğneyen herkesin üzerinde mümkün olduğu şekilde
uygulandı.
33 Ve öyle oldu ki yasaların
onların üzerinde uygulatılmasıyla, herkes işlediği suça göre cezasını çekti,
sesleri daha da kısıldı ve bilinecek bir durumda hiçbir kötülük yapmaya cesaret
edemediler; bu yüzden hakimler yönetiminin beşinci yılına kadar Nefi halkının
arasında büyük bir huzur yaşandı.
Amlisi kral olmak ister, fakat
halkın oyuyla reddedilir---Müritleri kendisini kral yapar‑‑‑Amlisililer
Nefililer'e karşı savaş açar, ama yenilirler‑‑‑Lamanlılar ile Amlisililer
güçlerini birleştirirler, ama yenilirler‑‑‑Alma, Amlisi'yi öldürür.
m.ö. tahminen 87 yılı.
Ve öyle oldu ki onların yönetiminin
beşinci yılının başında, halkın arasında çekişmeler çıkmaya başladı; çünkü
Amlisi adında bir adam, kendisi çok kurnaz bir kimse olup, evet, dünya aklına
göre akıllı bir adamdı; kılıçla Gideyon'u öldüren ve yasalara göre idam edilen
adamın tarikatındandı.
2 Şimdi bu Amlisi, kurnazlığıyla
birçok kişiyi arkasından sürüklemişti; o kadar çok insanı ardından sürüklemişti
ki çok güçlenmeye başladılar; ve onlar Amlisi'yi halkın başına kral yapmak için
harekete geçtiler.
3 Şimdi bu, Kilise halkı ve ayrıca
Amlisi'nin ikna edemediği herkes için alarm verici bir durumdu; çünkü onlar bu
tür şeylerin, kendi yasalarına göre halkın oyu alınarak kabul edilmesi
gerektiğini biliyorlardı.
4 Bu yüzden, Amlisi'nin halkın
oyunu kazanması mümkün olmuş olsaydı, kötü bir adam olduğu için, onların
Kilise'deki haklarını ve ayrıcalıklarını ellerinden alabilirdi; çünkü onun amacı
Tanrı'nın Kilisesi'ni yok etmekti.
5 Ve öyle oldu ki halk ülkenin her
köşesinde bir araya toplandı; herkes kendi düşüncesine göre Amlisi'nin yanında
veya karşısında ayrı gruplara ayrıldı ve birbirleriyle birçok konuda münakaşa
ettiler ve fevkalâde tartışmalara girdiler.
6 Ve böylece, bu konuda oy
kullanmak için bir araya toplandılar; ve oylar hakimlerin önünde verildi.
7 Ve öyle oldu ki halkın oyu
Amlisi'nin aleyhine çıktı; öyle ki Amlisi, halkın başına kral seçilmedi.
8 Şimdi bu, ona karşı olanların
yüreğinde büyük bir sevinç yarattı; ancak Amlisi kendi tarafında olanları, kendi
tarafında olmayanlara karşı kışkırtarak öfkelendirdi.
9 Ve öyle oldu ki onlar bir araya
toplanarak Amlisi'yi kralları olarak takdis ettiler.
10 Şimdi Amlisi onların başına kral
yapıldıktan sonra, kardeşlerine karşı silaha sarılmaları emrini verdi; ve Amlisi
bunu kardeşlerini hükmü altına alabilmek için yapıyordu.
11 Şimdi Amlisi halkı, Amlisi'nin
adıyla Amlisililer diye çağrılarak ayırt ediliyordu; ve geriye kalanlar ise
Nefililer ya da Tanrı'nın halkı diye çağrıldılar.
12 Bu yüzden Nefili halkı,
Amlisililer'in niyetinin farkındaydı ve bu yüzden onları karşılamak üzere
hazırlandılar; evet, kendilerini kılıçlarla ve palalarla ve yaylarla ve oklarla
ve taşlarla ve sapanlarla ve her türlü ve her çeşit savaş silahlarıyla
kuşattılar.
13 Ve böylece Amlisililer
gelecekleri zaman, onları karşılamaya hazırdılar. Ve sayılarına göre başlarına
komutanlar, üst-komutanlar ve başkomutanlar tayin edildi.
14 Ve öyle oldu ki Amlisi de
adamlarını her türlü ve her çeşit savaş silahlarıyla kuşattı; ve o da halkının
başına, kardeşlerine karşı savaşı yönetecek yöneticiler ve liderler atadı.
15 Ve öyle oldu ki Amlisililer,
Zarahemla ülkesi boyunca akan Sidon ırmağının doğusundaki Amnihu tepesine
geldiler ve orada Nefililer'le savaşmaya başladılar.
16 Şimdi Alma, Nefi halkının
başhakimi ve valisiydi; bu yüzden halkıyla birlikte, evet, komutanlarıyla ve
başkomutanlarıyla, evet, ordularının başında Amlisililer'e karşı savaşmaya
gitti.
17 Ve onlar Sidon'un doğusundaki
tepede Amlisililer'i öldürmeye başladılar. Ve Amlisililer, Nefililer'e karşı
öyle büyük bir güçle savaştılar ki Nefililer'in çoğu Amlisililer'in önünde
düştü.
18 Ancak Rab, Nefililer'in elini
güçlendirdi; öyle ki onlar Amlisililer'i ağır bir yenilgiye uğrattılar; öyle ki
Amlisililer önlerinden kaçmaya başladı.
19 Ve öyle oldu ki Nefililer bütün
gün boyunca Amlisililer'in peşinden kovalayıp onları büyük vurgunla vurdular;
öyle ki Amlisililer'den on iki bin beş yüz otuz iki kişi öldü ve Nefililer'den
de altı bin beş yüz altmış iki kişi öldü.
20 Ve öyle oldu ki Alma,
Amlisililer'in peşinden daha fazla gidemeyince, halkına Gideyon vadisinde
çadırlarını kurmalarını emretti; bu vadiye Nehor tarafından kılıçla öldürülmüş
olan Gideyon'un adı verilmişti; ve bu vadide gecelemek üzere Nefililer
çadırlarını kurdular.
21 Ve Alma, onların niyetlerini ve
gizli planlarını öğrenebilmek için Amlisililer'den geri kalanları izlemek üzere
casuslar gönderdi; böylece kendisini onlara karşı koruyabilir ve halkını yok
olmaktan kurtarabilirdi.
22 Şimdi Amlisililer'in ordugâhını
gözetlemek için gönderdiği adamların adları Zeram ve Amnor ve Manti ve
Limher'di; bunlar adamlarıyla birlikte Amlisililer'in ordugâhını gözetlemeye
gidenlerdi.
23 Ve öyle oldu ki ertesi gün,
onlar Nefililer'in ordugâhına büyük bir telaşla döndüler; çok şaşırmış ve
korkuya kapılmış olarak şunları söylediler:
24 İşte, biz Amlisililer'in
ordugâhını izliyorduk ve büyük bir şaşkınlık içinde Lamanlılar'ın büyük bir
ordusunu, Nefi ülkesine doğru giden yolda, Zarahemla ülkesinin yukarısındaki
Minon ülkesinde gördük; ve işte, Amlisililer onlarla birleştiler.
25 Ve onlar bu ülkede bulunan
kardeşlerimizin üzerine saldırmaya başladılar; ve kardeşlerimiz sürüleriyle ve
eşleriyle ve çocuklarıyla bizim şehrimize doğru kaçıyorlar; ve eğer elimizi
çabuk tutmazsak, onlar şehrimizi ele geçirecekler ve babalarımız ve eşlerimiz ve
çocuklarımız öldürülecek.
26 Ve öyle oldu ki Nefi halkı
çadırlarını alıp Gideyon vadisinden ayrıldılar ve kendi şehirleri olan Zarahemla
şehrine doğru yola koyuldular.
27 Ve işte, Sidon ırmağını
geçerlerken, Lamanlılar ve Amlisililer, neredeyse denizin kumu kadar çok büyük
bir orduyla onları yok etmek üzere saldırıya geçtiler.
28 Ancak Rab'bin eli Nefililer'i
güçlendirmişti; onlar, kendilerini düşmanlarının elinden kurtarması için Rab'be
büyük bir güçle dua etmişlerdi, bu yüzden Rab, onların yakarışlarını duydu ve
onları güçlendirdi; ve Lamanlılar'la Amlisililer onların önünde yere serildiler.
29 Ve öyle oldu ki Alma, Amlisi'yle
yüz yüze kılıcıyla dövüştü; ve onlar birbirleriyle kıyasıya bir mücadele
verdiler.
30 Ve öyle oldu ki Tanrı'nın bir
adamı olan Alma, büyük bir inançla haykırıp şöyle dedi: Ya Rab, bana merhamet et
ve hayatımı bağışla! Öyle ki bu halkı kurtarıp korumak için senin elinde bir
araç olayım.
31 Şimdi Alma bu sözleri
söyledikten sonra tekrar Amlisi'yle dövüştü; ve Alma öyle güçlendirilmişti ki
Amlisi'yi kılıcıyla öldürdü.
32 Ve Lamanlılar'ın kralıyla da
dövüştü, ama Lamanlılar'ın kralı Alma'nın önünden geri kaçtı ve Alma'yla
dövüşmeleri için muhafızlarını yolladı.
33 Fakat Alma muhafızlarıyla
birlikte, Lamanlılar'ın kralının muhafızlarını öldürüp geri sürünceye kadar
dövüştü.
34 Ve böylece öldürülen
Lamanlılar'ın cesetlerini Sidon ırmağına atarak, Sidon ırmağının batısındaki
alanı, daha doğrusu ırmağın kıyısını temizledi; bu şekilde halkının karşıya
geçip Sidon ırmağının batı kıyısındaki Lamanlılar ve Amlisililer'le çarpışmaları
için yol açılmış oldu.
35 Ve öyle oldu ki onların hepsi
Sidon ırmağını geçtikten sonra, Lamanlılar ve Amlisililer çok kalabalık
olmalarına ve sayılamamalarına rağmen, onların önünden kaçmaya başladılar.
36 Ve onlar Nefililer'in önünden
kaçıp ülke sınırlarının ötesindeki, batı ve kuzey yönündeki çöle doğru kaçtılar;
ve Nefililer var güçleriyle onların peşine düşüp yakaladıklarını öldürdüler.
37 Evet, Hermonts denilen çöle
ulaşıncaya dek, batı ve kuzey yönünde dağıtılıncaya kadar, onlara her taraftan
saldırıldı ve öldürülüp sürüldüler; ve orası çölün vahşî ve yırtıcı hayvanları
tarafından istila edilen bölgesiydi.
38 Ve öyle oldu ki çoğu yaraları
yüzünden çölde öldü ve oradaki hayvanlar ve ayrıca gökteki akbabalar tarafından
silinip süpürüldüler; ve onların kemikleri bulundu ve kemikleri her yere
yığılmıştı.
Amlisililer, peygamberlik sözüne
göre kendilerini işaretlerler‑‑‑Lamanlılar, baş kaldırdıkları için
lanetlenirler‑‑‑İnsan kendi belasını kendi bulur‑‑‑Nefililer başka bir Lamanlı
orduyu yenilgiye uğratır. m.ö. tahminen 87--86 yılları.
Ve öyle oldu ki savaş silahlarıyla
öldürülmeyen Nefililer, ölenleri gömdükten sonra---şimdi ölenlerin sayısı çok
fazla olduğu için sayılmamıştı‑‑‑ölülerini gömmeyi bitirdikten sonra, hepsi
kendi memleketine ve evlerine ve eşlerine ve çocuklarına döndüler.
2 Şimdi birçok kadın ve çocuk
kılıçtan geçirilmişti ve sürülerinin ve büyükbaş hayvanlarının çoğu da kılıçtan
geçirilmişti; ve tarlalarındaki ekinin çoğu da harap olmuştu, çünkü insan
ordularının ayakları altında çiğnenmişti.
3 Ve şimdi, Sidon ırmağı kıyısında
öldürülen Lamanlılar'ın ve Amlisililer'in hepsi Sidon sularına atıldı; ve işte,
onların kemikleri denizin derinliklerindedir ve çoktur.
4 Ve Amlisililer, Lamanlılar'ın
adetlerine göre alınlarına kırmızı bir işaret koydukları için Nefililer'den
ayırt edilebiliyorlardı; ama Lamanlılar gibi saçlarını kazıtmamışlardı.
5 Şimdi Lamanlılar'ın saçı
kazılıydı ve bellerine bağladıkları deri parçası haricinde ve aynı zamanda
kuşandıkları zırhları ve yayları ve okları ve taşları ve sapanları ve bunun gibi
şeyler dışında çıplaktılar.
6 Ve Lamanlılar, atalarının üzerine
konulan işarete göre kara tenliydiler; bu, doğru ve kutsal adamlar olan Nefi,
Yakup ve Yusuf ve Sam'dan oluşan kardeşlerine karşı suçları ve baş kaldırmaları
nedeniyle üzerlerine gelen bir lanetti.
7 Ve kardeşleri onları öldürmeye
çalışmıştı; bu yüzden onlar lanetlenmişti; ve Rab Tanrı onların üzerine, evet,
Laman ve Lemuel'in ve ayrıca İsmail oğullarının ve İsmailli kadınların üzerine
bir işaret koydu.
8 Ve bu, onların soyu kardeşlerinin
soyundan ayırt edilebilsin diye yapıldı ki bu yolla Rab Tanrı, halkını
koruyabilecekti; böylece onlarla karışıp yok olmalarına yol açacak doğru olmayan
geleneklere inanmayacaklardı.
9 Ve öyle oldu ki soyunu
Lamanlılar'ın soyu ile karıştıran herkes, aynı laneti kendi soyu üzerine
getirdi.
10 Bu yüzden kim kendisinin
Lamanlılar tarafından kandırılmasına izin vermişse, o başın altında sayıldı ve
onun üzerine bir işaret konuldu.
11 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ın
geleneklerine inanmayan, ama Yeruşalem ülkesinden getirilen o kayıtlara ve
ayrıca atalarının doğru olan geleneklerine inanan ve Tanrı'nın emirlerine inanıp
onları yerine getiren herkes, bundan böyle Nefililer ya da Nefi halkı diye
çağrıldı.
12 Ve kendi halkı hakkında ve
ayrıca Lamanlı halkı hakkında doğru kayıt tutanlar onlardır.
13 Şimdi, biz tekrar Amlisililer'e
dönelim; çünkü onların da üzerinde bir işaret vardı; evet, bu işareti
üzerlerine, evet, hatta kırmızı bir işareti alınlarına kendileri koymuşlardı.
14 Böylece Tanrı'nın sözü yerine
gelmişti, çünkü O'nun, Nefi'ye söylediği sözler şunlardır: İşte, Lamanlılar'ı
lanetledim ve onların üzerine bir işaret koyacağım; böylece onlar ve onların
soyu, kendilerine merhamet etmem için kötülüklerinden tövbe edip bana
dönmedikleri sürece, senden ve senin soyundan bundan sonra sonsuza kadar ayrı
kalacaklar.
15 Ve yine: Soyunu kardeşlerinle
karıştıran kişinin üzerine bir işaret koyacağım, öyle ki onlar da
lanetlenecekler.
16 Ve yine: Sana ve soyuna karşı
savaşan kişinin üzerine bir işaret koyacağım.
17 Ve yine derim ki senden ayrılan
kişi bir daha senin soyundan sayılmayacaktır; ve Ben, seni ve senin soyun
sayılacak herkesi, bundan böyle sonsuza dek kutsayacağım; ve bunlar, Rab'bin
Nefi'ye ve onun soyuna verdiği sözlerdi.
18 Şimdi Amlisililer alınlarına
işaret koymaya başladıklarında, Tanrı'nın sözünü yerine getirdiklerini
bilmiyorlardı; yine de Tanrı'ya karşı açıkça isyan ettiler; bu yüzden,
üzerlerine bu lanetin düşmesi gerekiyordu.
19 Şimdi, onların bu laneti kendi
üzerlerine kendilerinin getirmiş olduğunu görmenizi isterim; ve lanetlenen
herkes aynı şekilde kendi cezasını kendi üzerine getirir.
20 Şimdi öyle oldu ki Zarahemla
ülkesinde Lamanlılar ve Amlisililer'le yapılan savaştan birkaç gün sonra, ilk
ordunun Amlisililer'le karşılaştığı aynı yerde, Nefi halkının üzerine başka bir
Lamanlı ordusu yürüdü.
21 Ve öyle oldu ki onları
ülkelerinden kovup çıkarmak için bir ordu gönderildi.
22 Şimdi Alma, kendisi yaralı
olduğu için Lamanlılar'a karşı savaşmaya bu kez gitmedi.
23 Fakat onların üzerine kalabalık
bir ordu gönderdi; ve onlar gidip Lamanlılar'ın çoğunu öldürdüler ve geri
kalanları da ülke sınırlarından dışarı sürdüler.
24 Ve sonra, tekrar geri gelip
ülkede huzuru sağlamaya başladılar; bir süre düşmanları tarafından bir daha
rahatsız edilmediler.
25 Şimdi bütün bu şeyler olup
bitti, evet, bütün bu savaşlar ve çekişmeler, hakimler yönetiminin beşinci
yılında başlayıp sona erdi.
26 Ve bir yıl içinde binlerce ve on
binlerce can, yaptıkları işlere göre, işlerinin iyi ya da kötü olup olmadığına
göre, yaptıklarının karşılığını almak ve itaat etmeyi istedikleri ruha, yani iyi
ruha ya da kötü ruha göre, sonsuz mutluluğa ya da sonsuz sefalete kavuşmak için
sonsuz dünyaya gönderildi.
27 Çünkü her insan ücretini itaat
etmek istediği kişiden alır ve bu peygamberlik ruhunun sözlerine göredir; bu
yüzden, her şey gerçeklere göre olsun. Ve böylece hakimler yönetiminin beşinci
yılı sona erdi.
Alma, doğru inancı bulan binlerce
kişiyi vaftiz eder‑‑‑Kilise'ye kötülük girer ve Kilise'nin ilerlemesi
engellenir‑‑‑Nefiha başhakim seçilir‑‑‑Alma yüksek rahip olarak kendisini
hizmete adar. m.ö. tahminen 86--83 yılları.
Şİmdİ öyle oldu ki Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin altıncı yılında, Zarahemla ülkesinde ne bir çekişme ne de
savaş görüldü.
2 Fakat halk acılar içindeydi;
evet, kardeşlerini kaybettikleri, ayrıca sürülerini ve büyükbaş hayvanları
kaybettikleri ve ayrıca Lamanlılar tarafından ayaklar altında çiğnenip harap
edilen tarlalarındaki tahılın kaybı için çok üzülüyorlardı.
3 Ve sıkıntıları o kadar çoktu ki
herkesin üzülmesi için bir neden vardı; ve onlar üzerlerine gönderilen Tanrı'nın
cezalarının işledikleri kötülükler ve iğrençlikler yüzünden olduğuna
inanıyorlardı; bu yüzden vazifelerini hatırlamaları için uyandırıldılar.
4 Ve onlar Kilise'yi daha iyi
organize etmeye başladılar; evet ve birçok kişi Sidon sularında vaftiz oldu ve
Tanrı'nın Kilisesi'ne katıldı; evet, onlar, babası Alma'nın eliyle Kilise
halkının üzerine yüksek rahip olarak kutsanan Alma'nın eliyle vaftiz oldular.
5 Ve öyle oldu ki hakimler
yönetiminin yedinci yılında, yaklaşık olarak üç bin beş yüz kişi Tanrı'nın
Kilisesi'nde birleşip vaftiz oldu. Ve böylece Nefi halkı üzerindeki hakimler
yönetiminin yedinci yılı sona erdi; ve bütün bu süre içinde sürekli huzur vardı.
6 Ve öyle oldu ki hakimler
yönetiminin sekizinci yılında, Kilise halkı çalışkanlıkları sayesinde kazanmış
oldukları büyük zenginlikleri ve güzel ipekleri ve ince dokunmuş ketenleri
yüzünden ve pek çok sürüleri ve büyükbaş hayvanları ve altınları ve gümüşleri ve
her türlü değerli eşyaları yüzünden gururlanmaya başladılar; ve bütün bu elde
ettiklerine gurur dolu gözlerle bakarak kendilerini yücelttiler, çünkü çok
pahalı giysiler giymeye başladılar.
7 Şimdi, bu durum Alma'yı, evet ve
Alma'nın, Kilise üzerine öğretmenler, rahipler ve yaşlılar olarak kutsayıp
atadığı birçok kimseyi çok üzen bir nedendi; evet, onların çoğu kendi
toplulukları arasında başlayan bu kötülükleri gördükleri için çok üzülüyorlardı.
8 Çünkü onlar baktıklarında, Kilise
halkının gurur dolu gözleriyle kendilerini yüceltmeye başladıklarını ve
yüreklerini zenginliklere ve dünyanın boş şeylerine bağladıklarını büyük
üzüntüyle gördüler; öyle ki onlar birbirlerini küçük görmeye başlamışlar ve
kendi istekleri ve arzuları doğrultusunda inanmayanlara zulmetmeye
başlamışlardı.
9 Ve böylece, hakimler yönetiminin
bu sekizinci yılında, Kilise halkı arasında büyük çekişmeler çıkmaya başladı;
evet, onların arasındaki kıskançlıklar ve bozuşmalar ve kin ve zulüm ve gurur,
Tanrı'nın Kilisesi'ne üye olmayanların gururundan daha fazlaydı.
10 Ve böylece hakimler yönetiminin
sekizinci yılı sona erdi; ve Kilise'nin kötülüğü, Kilise'ye üye olmayanlar için
büyük bir tökezleme taşıydı; ve böylece Kilise'nin ilerlemesi başarısızlığa
uğradı.
11 Ve öyle oldu ki dokuzuncu yılın
başında, Alma, Kilise'nin işlediği kötülükleri gördü ve ayrıca gördü ki
Kilise'nin davranışı inanmayanları kötülüğün bir parçasından öbürüne
sürüklüyordu; halkın yıkımı böylece geliyordu.
12 Evet, halkın arasında büyük
eşitsizlik gördü; bazıları gururlanarak kendilerini göklere çıkarıyor,
başkalarını küçümsüyor, muhtaç olanlara ve çıplaklara ve aç olanlara ve susamış
olanlara ve hasta ve dertli olanlara sırtlarını çeviriyorlardı.
13 Şimdi bu durum halkın arasında
büyük feryatlara neden olurken, başkaları ise kendilerini alçaltıyor, ihtiyacı
olanların yardımına koşuyor, örneğin fakirlere ve muhtaçlara malını veriyor,
açları doyuruyor ve peygamberlik ruhuna göre gelecek olan Mesih uğruna her türlü
sıkıntılara katlanıyorlardı.
14 O günü sabırsızlıkla
bekliyorlar, böylece günahlarından bağışlanıyorlardı; İsa Mesih'in isteği, gücü
ve ölümün bağlarından kurtarışına göre ölüler dirileceği için içleri büyük bir
sevinçle doluydu.
15 Ve şimdi öyle oldu ki Alma,
Tanrı'nın alçakgönüllü taraftarlarının üzüntülerini ve halkının geri kalan kısmı
tarafından onların üzerine yığılan eziyetleri gördü; ve onların arasındaki
eşitsizliğini görünce çok üzülmeye başladı; ancak Rab'bin Ruhu onu yalnız
bırakmadı.
16 Ve o, Kilise'nin yaşlıları
arasından hikmetli bir adam seçti ve ona halkın oyuyla yetki verdi; öyle ki
onun, verilmiş olan yasalara göre yasalar çıkarıp, halkın işlediği suç ve
kötülüklere göre yasaları uygulamaya yetkisi olacaktı.
17 Şimdi bu adamın adı Nefiha idi
ve başhakim olarak görevlendirildi; ve halkı yargılayıp yönetmek üzere yargı
kürsüsüne oturdu.
18 Şimdi Alma, Kilise üzerinde
yüksek rahip olma yetkisini ona vermedi, ama yüksek rahiplik görevi kendisinde
kaldı; ancak Nefiha'ya yargı kürsüsünü teslim etti.
19 Ve bunu halkının arasına ya da
Nefi halkının arasına gidebilmek için yaptı; öyle ki onlara görevlerini
hatırlatabilmek için Tanrı'nın sözünü vaaz edebilir ve halkı arasında var olan
bütün gururu ve sahtekârlığı ve bütün çekişmeleri Tanrı'nın sözüyle ortadan
kaldırabilirdi; onları geri döndürebilmek için onlara karşı saf bir tanıklık
vermenin dışında başka çıkar bir yol göremiyordu.
20 Ve böylece, Nefi halkı
üzerindeki hakimler yönetiminin dokuzuncu yılının başında, Alma yargı kürsüsünü
Nefiha'ya teslim etti ve kendisini tamamıyla vahiy ve peygamberlik ruhuna göre,
Tanrı'nın kutsal düzeninin yüksek rahipliğine ve sözün tanıklığına adadı.
Tanrı'nın kutsal düzenine göre
yüksek rahip Alma'nın bütün ülkede, halka şehirlerinde ve köylerinde bildirdiği
sözler.
5. Bölüm'ün sonuna kadar.
İnsanlar kurtuluşu elde etmek için
tövbe etmeli ve emirleri yerine getirmeli, yeniden doğmalı, Mesih'in kanı ile
giysilerini temizlemeli, alçakgönüllü olmalı ve kendilerini gurur ve
kıskançlıktan sıyırmalı ve doğru işler yapmalıdır‑‑‑İyi Çoban halkına
seslenir‑‑‑Kötü işler yapanlar şeytanın çocuklarıdır‑‑‑Alma öğrettiklerinin
doğru olduğuna tanıklık eder ve insanlara tövbe etmelerini emreder‑‑‑Doğruların
adları Hayat Kitabı'na yazılacaktır. m.ö. tahminen 83 yılı.
Şİmdİ öyle oldu ki Alma, Tanrı'nın
sözünü önce Zarahemla ülkesinde, sonra da ülkenin her yanında halka duyurmaya
başladı.
2 Ve tuttuğu kayıtlara göre
Alma'nın, Zarahemla şehrinde kurulmuş olan Kilise halkına konuşup söylediği
sözler şunlardır:
3 Ben Alma, babam Alma tarafından
Tanrı'nın Kilisesi üzerine yüksek rahip olarak atandım; babam, Tanrı'dan bunları
yapmak üzere güç ve yetki almıştı; işte, size derim ki babam, Nefi sınırlarında
bulunan ve Mormon ülkesi denilen ülkede bir kilise kurmaya başladı; evet ve
kardeşlerini Mormon sularında vaftiz etti.
4 Ve işte, size derim ki onlar,
Kral Nuh'un halkının elinden Tanrı'nın merhameti ve gücüyle kurtuldular.
5 Ve işte, ondan sonra da
Lamanlılar'ın eliyle çölde tutsaklık altına alındılar; evet, size derim ki onlar
tutsaklık içinde yaşıyorlardı ve Rab, onları sözünün gücüyle yine tutsaklıktan
kurtardı; ve bizler bu ülkeye getirildik ve burada Tanrı'nın Kilisesi'ni bütün
bu ülkede de kurmaya başladık.
6 Ve şimdi işte, bu Kilise'ye üye
olan siz kardeşlerime söylüyorum: Atalarınızın tutsaklığını yeterince aklınızda
tuttunuz mu? Evet ve Rab'bin atalarımıza gösterdiği merhametini ve sabrını
yeterince aklınızda tuttunuz mu? Ve O'nun atalarımızın ruhlarını cehennemden
kurtardığını da yeterince aklınızda tuttunuz mu?
7 İşte Rab, onların yüreklerini
değiştirdi; evet, onları derin bir uykudan uyandırdı ve onlar Tanrı için
uyandılar. İşte, onlar karanlığın ortasındaydılar; buna rağmen onların ruhları
sonsuz sözün ışığıyla aydınlandı; evet, onlar ölümün bağları ve cehennemin
zincirleri ile bağlanmışlardı ve onları sonsuz bir yıkım bekliyordu.
8 Ve şimdi sizlere soruyorum
kardeşlerim: Onlar yıkıma uğradılar mı? İşte size derim ki: Hayır, uğramadılar.
9 Ve size tekrar soruyorum: Ölümün
bağları kırılıp, onları kuşatan cehennem zincirleri çözüldü mü? Size derim ki:
Evet, onlar çözüldü ve onların ruhları coşarak kurtuluş sevgisinin şarkısını
söylediler. Size derim ki onlar kurtuldular.
10 Ve şimdi, ben size onların hangi
koşullarda kurtulmuş olduğunu soruyorum: Evet, onlar hangi nedenle kurtuluşu
umdular? Onların ölüm bağlarından, evet ve aynı zamanda cehennem zincirlerinden
çözülmelerinin nedeni nedir?
11 İşte, size şunu söyleyebilirim:
Babam Alma, Abinadi'nin ağzından çıkan sözlere inanmadı mı? Ve Abinadi kutsal
bir peygamber değil miydi? O, Tanrı'nın sözlerini söylemedi mi ve babam Alma da
bu sözlere inanmadı mı?
12 Ve onun inancına göre de
yüreğinde güçlü bir değişiklik meydana geldi. İşte, size derim ki bunların hepsi
doğrudur.
13 Ve işte o, sözü atalarınıza vaaz
etti ve onların yüreklerinde de güçlü bir değişiklik meydana geldi ve onlar da
kendilerini alçaltarak gerçek ve yaşayan Tanrı'ya güvendiler. Ve işte, sonuna
kadar sadık kaldılar; bunun için kurtuldular.
14 Ve şimdi işte, Kilise'deki
kardeşlerim size soruyorum: Siz ruhen Tanrı'dan doğdunuz mu? Tanrı'nın
görünüşünü yüzünüzde görebiliyor musunuz? Yüreklerinizde bu güçlü değişikliği
tecrübe ettiniz mi?
15 Sizi yaratmış olanın fidye ile
kurtarışına inanç besliyor musunuz? Bu ölümlü bedende yapılmış olan işlere göre
yargılanmak üzere Tanrı'nın önünde durmaya ve bu ölümlü bedenin ölümsüzlüğe
yükselişini ve bu çürümenin çürümezliğe erişmesini düşünüp inanç gözüyle bunu
bekliyor musunuz?
16 Size söylüyorum, o gün Rab'bin
sesini işitip size şöyle diyebileceğini hayal edebiliyor musunuz? Siz kutsal
olanlar bana gelin, çünkü işte sizin yeryüzünde yaptığınız işler doğruluğun
işleriydi.
17 Ya da Rab'be o gün yalan
söyleyip ARab, yeryüzünde yaptığımız işler
doğru işlerdi@ diye söyleyebileceğinizi ve O'nun
sizi kurtaracağını mı hayal ediyorsunuz?
18 Ya da başka bir şekilde,
ruhlarınız suç ve vicdan azabıyla dolu olup bütün suçlarınızı hatırlayarak,
evet, bütün kötülüklerinizi kusursuz bir şekilde hatırlayarak, evet, Tanrı'nın
emirlerine karşı geldiğinizi hatırlayarak, Tanrı'nın yargı kürsüsünün önüne
getirileceğinizi hayal edebiliyor musunuz?
19 Size söylüyorum: O gün, saf
yürek ve temiz ellerle gözlerinizi kaldırıp Tanrı'ya bakabilecek misiniz? Size
söylüyorum: Tanrı'nın görünüşü yüzlerinize işlenmiş olarak başınızı
kaldırabilecek misiniz?
20 Size söylüyorum: Kendinizi
şeytana köle olarak teslim ettikten sonra kurtulacağınızı düşünebilir misiniz?
21 Size söylüyorum: O gün
kurtulamayacağınızı bileceksiniz; çünkü giysileri bembeyaz yıkanmamış olan hiç
kimse kurtulamayacaktır; evet, o kişinin giysileri, atalarımız tarafından
konuşulan, halkını günahlarından fidye ile kurtarmak için gelecek olanın kanı
ile bütün lekelerden arınıncaya kadar temizlenmelidir.
22 Ve şimdi, size soruyorum ey
kardeşlerim: İçinizden birisi giysilerini kanla ve her çeşit kirle lekelemişse,
Tanrı'nın mahkemesinde durduğunda kendini nasıl hissedecektir? İşte, bütün
bunlar size karşı nasıl tanıklık ederler?
23 İşte bunlar, sizlerin katiller
olduğunuza, evet ve ayrıca işlediğiniz her türlü kötülükten suçlu olduğunuza
tanıklık etmeyecek mi?
24 İşte, ey kardeşlerim, sizler
böyle bir kişinin Tanrı'nın Krallığı'nda giysileri temizlenmiş ve lekesiz, pak
ve bembeyaz olan İbrahim, İshak ve Yakup ile ve ayrıca bütün kutsal
peygamberlerin yanında oturacak yeri olabileceğini düşünebiliyor musunuz?
25 Size derim ki: Hayır! Siz,
Yaratıcımızı başlangıçtan beri yalancı yerine koymadıkça ya da O'nun
başlangıçtan beri yalancı olduğunu düşünmedikçe, böyle kişilerin Göklerin
Krallığı'nda yeri olacağına düşünemezsiniz; fakat onlar şeytanın krallığının
çocukları oldukları için dışarı atılacaklardır.
26 Ve şimdi işte, size söylüyorum,
kardeşlerim: Eğer yüreklerinizde bir değişiklik yaşadıysanız ve kurtuluş
sevgisinin şarkısını söyleme arzusunu hissettiyseniz, size soruyorum: Şimdi de
böyle hissedebiliyor musunuz?
27 Kendinizi Tanrı'nın önünde
suçsuz bir şekilde tutarak yürüdünüz mü? Şu an ölüme çağrılsanız, içinizden
yeterince alçakgönüllü olduğunuzu söyleyebilir misiniz? Öyle ki giysilerinizin,
halkını günahlarından fidye ile kurtarmak için gelecek olan Mesih'in kanı ile
temizlenip beyazlaştığını söyleyebilecek misiniz?
28 İşte, gururunuzdan sıyrıldınız
mı? Size derim ki eğer gururunuzdan sıyrılıp kurtulmadıysanız, Tanrı'yla
karşılaşmaya hazır değilsiniz. İşte çabucak hazırlanmanız gerekir; çünkü
Göklerin Krallığı yakında gelecektir ve böyle bir kişi sonsuz yaşama kavuşamaz.
29 İşte diyorum ki: Aranızda
kıskançlıktan sıyrılmamış olan biri var mı? Size derim ki böyle biri hazırlanmış
değildir ve dilerim ki bir an önce hazırlansın; çünkü saat yaklaştı ve o kişi
vaktin ne zaman dolacağını bilemez; çünkü böyle bir kişi suçsuz bulunmayacaktır.
30 Ve yine size diyorum: Aranızda
kardeşi ile alay eden ya da ona zulmeden biri var mı?
31 Böyle kişinin vay haline! Çünkü
o hazır değildir ve onun tövbe etmesi gereken zaman yaklaşmıştır, yoksa
kurtulamayacaktır.
32 Evet, ey kötülüğün işçileri,
hepinizin vay haline! Tövbe edin, tövbe edin, çünkü bunu, Rab Tanrı söyledi.
33 İşte O, bütün insanlara bir
davetiye gönderir; çünkü merhametin kolları onlara doğru uzanmıştır ve O şöyle
diyor: Tövbe edin ki Ben de sizi kabul edeyim.
34 Evet, O şöyle diyor: Bana gelin
ve sizler yaşam ağacının meyvesinden yiyeceksiniz; evet, yaşam ekmeğinden ve
suyundan istediğiniz gibi yiyip içeceksiniz.
35 Evet, bana gelip doğruluğun
işlerini yaparsanız, kesilip ateşe atılmayacaksınız.
36 Çünkü işte, zaman yaklaştı; öyle
ki iyi meyve vermeyen ya da doğruluğun işlerini yapmayan herkesin ağlayıp
sızlamaya nedeni olacaktır.
37 Ey kötülüğün işçileri olan
sizler; dünyanın boş şeyleri ile böbürlenen, doğruluğun yollarını bildiğini
ileri süren, ama çobansız koyunlar gibi yolunu şaşırmış olan sizler, yine de bir
çoban sizi arkanızdan çağırmıştır ve sizi hâlâ arkanızdan çağırmaktadır, ama siz
O'nun sesini işitmek istemiyorsunuz.
38 İşte, size derim ki iyi çoban
sizi çağırıyor; evet ve o, sizi Mesih'in adı olan kendi adıyla çağırıyor; ve
eğer siz iyi çobanın sesine ve çağrıldığınız isme kulak vermezseniz, işte o
zaman siz iyi çobanın koyunları değilsiniz.
39 Ve şimdi, siz iyi çobanın
koyunları değilseniz, hangi sürüdensiniz? İşte, size derim ki şeytan sizin
çobanınızdır ve siz onun sürüsündensiniz; ve şimdi, bunu kim inkâr edebilir?
İşte, size derim ki bunu kim inkâr ederse, o bir yalancıdır ve şeytanın
çocuğudur.
40 Çünkü size derim ki iyi olan her
şey Tanrı'dan gelir ve kötü olan her şey şeytandan gelir.
41 Bu yüzden, eğer bir insan iyi
işler yaparsa, iyi çobanın sesine kulak verip onu izliyordur; ama kim kötü işler
yaparsa, şeytanın çocuğu olmuştur; çünkü onun sesine kulak verip onu izliyordur.
42 Ve kim bunu yaparsa, ücretini
ondan almalıdır; bu yüzden ücreti olarak, bütün iyi işler bakımından ölü olduğu
için, doğruluğa ait değerlere göre ölümü alır.
43 Ve şimdi kardeşlerim, beni
dinlemenizi dilerim; çünkü ruhumun gücü ile konuşuyorum; çünkü işte, size açık
bir şekilde konuştum ki yanlış anlamanız mümkün değil; daha doğrusu Tanrı'nın
emirlerine göre konuştum.
44 Çünkü ben, Mesih İsa'daki
Tanrı'nın kutsal düzenine göre bu şekilde konuşmaya çağrıldım; evet, benim
kalkıp atalarımız tarafından gelecekte olacaklarla ilgili söylenilen bu şeyleri,
bu halka tanıklık etmem emredildi.
45 Ve hepsi bu kadar değildir. Bu
şeyleri kendimin bilmediğini mi sanıyorsunuz? İşte, sizlere tanıklık ederim ki
konuştuğum bu şeylerin gerçek olduğunu biliyorum. Ve bunları nasıl kesin olarak
bildiğimi sanıyorsunuz?
46 İşte, size derim ki onlar bana
Tanrı'nın Kutsal Ruh'u tarafından bildirilmiştir. İşte, ben bunları kendim
bileyim diye günlerce oruç tutarak dua ettim. Ve şimdi, ben bunların doğru
olduğunu kendim biliyorum; çünkü Rab Tanrı, bunları bana Kutsal Ruh'u ile
belirtti; ve bu bende bulunan vahiy ruhudur.
47 Ve ayrıca size derim ki bende
bulanan peygamberlik ruhuna, aynı zamanda Tanrı Ruhu'nun belirtilerine göre,
atalarımız tarafından söylenilen sözlerin doğru olduğu bana vahiy olarak böyle
verilmiştir.
48 Sizlere derim ki gelecekle
ilgili size söyleyeceğim her şeyin doğru olduğunu ben kendim biliyorum; ve size
derim ki ben, İsa Mesih'in, evet, Oğul'un, Baba'nın Biricik Oğlu'nun lütuf,
merhamet ve doğrulukla dolu olarak geleceğini biliyorum. Ve işte, dünyanın
günahlarını, evet, adına kararlı bir şekilde inanan her insanın günahlarını
kaldırmak üzere gelecek olan O'dur.
49 Ve şimdi sizlere derim ki benim
çağrıldığım düzen budur; evet, sevgili kardeşlerime, evet ve ülkede yaşayan
herkese sözü vaaz etmektir; evet, hem yaşlılara hem gençlere, hem tutsaklara hem
özgürlere, herkese sözü vaaz etmektir; evet, siz yaşlılara ve aynı zamanda orta
yaşlılara ve yükselen nesle söylüyorum; evet, onlara tövbe edip yeniden
doğmaları için haykırmak üzere çağrıldığım düzen budur.
50 Evet, Ruh şöyle diyor: Ey
dünyanın her ucunda yaşayan sizler, tövbe edin! Çünkü Göklerin Krallığı yakında
gelecektir; evet, Tanrı'nın Oğlu görkemiyle, kudretiyle, heybetiyle, gücüyle ve
egemenliğiyle geliyor. Evet, sevgili kardeşlerim, size derim ki Ruh şöyle diyor:
İşte, bütün dünyanın ve aynı zamanda Göklerin Kralı’nın görkemi çok yakında
bütün insançocuklarının arasında parlayacaktır.
51 Ve ayrıca Ruh bana diyor, evet,
güçlü sesiyle bana şöyle diyerek haykırıyor: Git, bu halka söyle: Tövbe edin,
çünkü tövbe etmezseniz, Göklerin Krallığı'nı hiçbir şekilde miras alamazsınız.
52 Ve size tekrar söylüyorum, Ruh
şöyle diyor: İşte, balta ağacın köküne dayanmıştır; bu yüzden iyi meyve vermeyen
her ağaç kesilip ateşe, evet, yanıp kül olmayan bir ateşe, hatta sönmeyen bir
ateşe atılacaktır. İşte hatırlayın, bunu Kutsal Olan söyledi.
53 Ve şimdi sevgili kardeşlerim,
size derim ki bu söylenenlere karşı durabilir misiniz; evet, bunları bir kenara
koyup Kutsal Olanı ayaklarınızın altında çiğneyebilir misiniz? Evet,
yüreklerinizdeki gururla böbürlenebilir misiniz; evet, hâlâ pahalı elbiseler
giymekte ve yüreklerinizi dünyanın boş şeylerine ve kendi zenginliklerinize
bağlamakta ısrar edecek misiniz?
54 Evet, başkalarından daha üstün
olduğunuzu düşünmekte ısrar edecek misiniz? Evet, kendilerini alçaltarak
Tanrı'nın kutsal düzenine göre yürüyen, bu sayede bu Kilise'ye getirilmiş olan,
Kutsal Ruh tarafından kutsanmış ve tövbeye yaraşır işler yapan kardeşlerinize
eziyet etmekte ısrar edecek misiniz?
55 Evet ve siz yoksullara ve muhtaç
olanlara sırtınızı çevirip onlardan malınızı esirgemekte ısrar edecek misiniz?
56 Ve son olarak, kötülüklerinde
ısrar edecek olan herkese, sizlere diyorum ki, hızlı bir şekilde tövbe
etmezlerse, kesilip ateşe atılacak olanlar bunlardır.
57 Ve şimdi iyi çobanın sesini
takip etmek isteyen sizlere söylüyorum: Kötülerin arasından çıkıp ayrılın ve
onların pisliklerine dokunmayın; ve işte, onların adları silinecek, öyle ki
kötülerin adları doğruların adları arasında sayılmayacak; öyle ki Tanrı'nın
söylediği şu söz yerine gelsin: Kötülerin adları halkımın adlarıyla
karışmayacaktır;
58 Çünkü doğruların adları Hayat
Kitabı'nda yazılacak ve Ben onlara sağ tarafımda bir miras vereceğim. Ve şimdi
kardeşlerim, buna karşı ne diyeceksiniz? Size derim ki eğer buna karşı bir şey
diyecek olursanız, hiçbir şey fark etmez; çünkü Tanrı'nın sözünün yerine gelmesi
gerekir.
59 Çünkü aranızda çok koyunu olan
ve kurtlar girip sürüsünü yemesin diye onları korumayan bir çoban var mıdır? Ve
işte, eğer bir kurt onun sürüsüne girerse, çoban kurdu kovalamaz mı? Evet ve
sonunda, eğer elinden gelse onu öldürecektir.
60 Ve şimdi size derim ki iyi çoban
sizi arkanızdan çağırıyor; ve eğer onun sesine kulak verirseniz, sizi sürüsüne
getirecek ve sizler onun koyunları olacaksınız; ve iyi çoban yok olmamanız için
aranıza aç gözlü bir kurdun girmesine izin vermemenizi emreder.
61 Ve şimdi, ben Alma, bana
emretmiş Olan'ın diliyle size söylediğim sözleri yerine getirmenizi emrediyorum.
62 Kilise'ye üye olan sizlere emir
yoluyla söylüyorum. Ve Kilise'ye üye olmayanlara ise davet yoluyla şöyle
diyorum: Gelin ve tövbe için vaftiz olun ki, sizler de yaşam ağacının meyvesini
yiyebilesiniz.
Zarahemla'daki Kilise temizlenerek
düzene konur---Alma, Gideyon'a vaaz vermek için gider. m.ö. tahminen 83 yılı.
Ve şimdi öyle oldu ki Alma, Zarahemla
şehrinde kurulmuş olan kilisenin halkına yaptığı konuşmasını bitirdikten sonra,
Kilise'ye başkanlık edip göz kulak olmaları için Tanrı'nın düzenine göre,
ellerini onların başına koyarak rahip ve yaşlılar atadı.
2 Ve öyle oldu ki Kilise'ye üye
olmayıp günahlarından tövbe eden herkes tövbe için vaftiz oldu ve Kilise'ye
kabul edildi.
3 Ve ayrıca öyle oldu ki Kilise'ye
üye olup kötülüklerinden tövbe etmeyenler ve Tanrı'nın önünde kendilerini
alçaltmayanlar---yani yüreklerinde gururlananları kastediyorum‑‑‑bunlar
reddedildiler ve onların isimleri silindi; öyle ki onların isimleri doğru
olanların arasında sayılmadı.
4 Ve böylece, onlar Zarahemla
şehrindeki Kilise'yi düzenlemeye başladılar.
5 Şimdi anlamanızı isterim ki
Tanrı'nın sözü herkese serbestti; öyle ki hiç kimse, bir araya gelip Tanrı'nın
sözünü işitme ayrıcalığından mahrum edilmedi.
6 Bununla birlikte Tanrı
çocuklarının sık sık bir araya toplanmaları ve Tanrı'yı bilmeyenlerin ruhlarının
refahı için oruç tutmaları ve güçlü dualara katılmaları emredildi.
7 Ve şimdi öyle oldu ki Alma, bu
düzenlemeleri yaptıktan sonra onlardan, evet, Zarahemla şehrinde bulunan
Kilise'den ayrıldı ve Sidon ırmağının doğu kenarının üstünden karşıya Gideyon
vadisine geçti; orada Gideyon şehri adı verilen bir şehir kurulmuştu; bu şehir,
Nehor tarafından kılıçla öldürülen adamın adını taşıyan Gideyon adı verilmiş
olan vadide bulunuyordu.
8 Ve Alma gidip Gideyon vadisinde
kurulmuş Kilise'ye, atalarının konuştuğu sözlerin gerçek açıklanışına göre ve
içindeki peygamberlik ruhuna göre, halkını günahlarından fidye ile kurtarmak
için gelecek olan Tanrı'nın Oğlu, İsa Mesih'in tanıklığına ve kendisinin
çağrıldığı kutsal düzene göre, Tanrı'nın sözünü bildirmeye başladı. Ve şöyle
yazılmıştır. Amin.
Kendi kayıtlarına göre Alma'nın,
Gideyon'daki halka bildirdiği sözler.
7. Bölüm'ün sonuna kadar.
Mesih Meryem'den doğacak‑‑‑O,
ölümün bağlarını çözecek ve halkının günahlarını üstlenecek‑‑‑Tövbe edip vaftiz
olanlar ve emirleri tutanlar sonsuz yaşama kavuşacaklardır
‑‑‑Kirlilik, Tanrı'nın Krallığı'nı
miras alamaz‑‑‑Alçakgönüllülük, iman, umut ve ilahi sevgi gereklidir.
m.ö.
tahminen 83 yılı.
İşte, sevgili kardeşlerim, mademki
sizin yanınıza gelebilmeme izin verildi; bunun için size kendi dilimle, evet,
kendi ağzımdan hitap etmeye çalışacağım; gördüğünüz gibi, ilk defa sizlere kendi
ağzımdan çıkan sözlerle konuşacağım; yargı kürsüsüne tamamen bağlanmış
olduğumdan ve işlerimin yoğunluğundan dolayı daha önce size gelemedim.
2 Ve eğer yargı kürsüsünün yönetimi
benim yerime başka birisine verilmemiş olsaydı, hatta şimdi, şu an bile
gelemezdim; ve Rab büyük merhametiyle sizin yanınıza gelebilmeme izin verdi.
3 Ve işte, ben buraya büyük
umutlarla ve büyük bir istekle, Tanrı'nın önünde kendinizi alçalttığınızı ve
onun lütfunu dilemeye devam etmekte olduğunuzu görebilmek için geldim; O'nun
önünde suçsuz olduğunuzu görmek ve Zarahemla'daki kardeşlerimizin içinde
bulunduğu korkunç çıkmaza sizlerin girmemiş olduğunu görmek için geldim.
4 Yine de, Tanrı'nın adı mübarek
olsun ki O bana bildirdi, evet, bana onların yeniden Tanrı'nın doğruluk yoluna
girdiklerini bilmenin son derece büyük sevincini verdi.
5 Ve içimdeki Tanrı'nın Ruhu'na
göre sizin için de sevineceğimi ümit ediyorum; yine de sizin için duyduğum
sevincin Zarahemla'daki kardeşler için çektiğim o kadar çok acı ve keder
yüzünden gelmesini istemem; çünkü işte, onlar hakkındaki sevincim çok acı ve
keder içinde çabaladıktan sonra geldi.
6 Fakat işte ben, sizlerin
kardeşleriniz gibi öylesine büyük bir inançsızlık içinde olmadığınızı ümit
ediyorum; yüreklerinizdeki gururla kendinizi yükseltmediğinizi ümit ediyorum;
evet, yüreklerinizi zenginliklere ve dünyanın boş şeylerine bağlamadığınızı ümit
ediyorum; evet, putlara tapmadığınızı, ama gerçek ve yaşayan Tanrı'ya ibadet
ettiğinizi ve gelecek olanı sonsuz bir inançla günahlarınızın affı için
beklediğinizi ümit ediyorum.
7 Çünkü işte, size derim ki gelecek
çok şey var; ve işte, onların hepsinden daha önemli olan bir şey var---çünkü
işte, Fidye ile Kurtaran'ın yaşayacağı ve halkının arasına geleceği zaman çok
uzakta değildir.
8 İşte, O'nun ölümlü bedende
yaşarken aramıza geleceğini söyleyemem; çünkü işte, Ruh bunun böyle olacağını
bana söylemedi. Şimdi bu konuyu bilmiyorum; ancak şu kadarını biliyorum ki Rab
Tanrı'nın kendi sözüne göre her şeyi yapmaya gücü vardır.
9 Fakat işte, Ruh bana şu kadarını
söyledi. Bu halka şöyle diyerek seslen: Tövbe edin ve Rab'bin yolunu hazırlayın
ve onun düz olan yollarında yürüyün; çünkü işte, Göklerin Krallığı yaklaşmıştır
ve Tanrı'nın Oğlu yeryüzüne gelecektir.
10 Ve işte o, atalarımızın ülkesi
olan Yeruşalem'de, Meryem'den dünyaya gelecektir. Bakire olan, değerli ve
seçilmiş bir araç olan Meryem, Kutsal Ruh'un gücüyle gölgelenecek ve gebe
kalacaktır ve bir oğul, evet, hatta Tanrı'nın Oğlu'nu doğuracaktır.
11 Ve O, her çeşit ağrılara,
sıkıntılara ve ayartmalara katlanarak ilerleyecektir; ve bunu halkının
ağrılarını ve hastalıklarını kendi üzerine alacak diyen sözün yerine gelmesi
için yapacaktır.
12 Ve O, halkını bağlayan ölümün
bağlarını çözebilmek için ölümü kendi üzerine alacaktır; ve bedene göre içinin
merhametle dolabilmesi için onların zayıflıklarını üzerine alacaktır; böylece
bedene göre halkına zayıflıkları doğrultusunda nasıl yardım edeceğini
bilecektir.
13 Şimdi Ruh her şeyi bilir; yine
de Tanrı'nın Oğlu, halkının günahlarını üzerine almak için bedene göre acıya
katlanır; böylece kendisinin kurtarma gücüne göre onların suçlarını yok
edebilir; ve şimdi işte, benim içimdeki tanıklık budur.
14 Şimdi size derim ki tövbe edip
yeniden doğmalısınız; çünkü Ruh, eğer yeniden doğmazsanız, Göklerin Krallığı'nı
miras alamayacağınızı söylüyor; bu yüzden gelin ve tövbe için vaftiz olun;
böylece günahlarınızdan yıkanabilir ve dünyanın günahlarını ortadan kaldıran,
insanları her türlü kötülükten kurtarmaya ve arındırmaya gücü olan Tanrı'nın
Kuzusu'na iman edebilirsiniz.
15 Evet, size derim ki gelin,
korkmayın ve sizi yıkıma bağlayan, sizi kolaylıkla kuşatan her günahı terk edin,
evet, gelin, ilerleyin ve Tanrınıza günahlarınızdan tövbe etmek istediğinizi ve
O'nun emirlerini tutmak için O'nunla bir antlaşma yapmak istediğinizi ve bugün
vaftiz sularına girerek O'na bunu kanıtlamak istediğinizi gösterin.
16 Ve kim bunu yapar ve bundan
böyle Tanrı'nın emirlerini yerine getirirse, kendisine söyleyeceklerimi
hatırlayacaktır, evet, içimde tanıklık eden Kutsal Ruh'un tanıklığına göre, ona
sonsuz yaşama sahip olacaksın dediğimi hatırlayacaktır.
17 Şimdi, sevgili kardeşlerim, bu
şeylere inanıyor musunuz? İşte size derim ki, evet, onlara inandığınızı
biliyorum ve onlara inandığınızı içimdeki Ruh'un belirtileri sayesinde
biliyorum. Ve şimdi, konuştuğum konuda, evet, konuştuğum bu şeyler hakkında
inancınız güçlü olduğu için sevincim büyüktür.
18 Çünkü konuşmamın başında
söylediğim gibi, sizlerin kardeşleriniz gibi aynı çıkmaz durumda olmamasını arzu
etmiştim; isteklerimin aynen yerine getirilmiş olduğunu görüyorum.
19 Çünkü sizlerin doğruluk
yollarında yürüdüğünüzü görüyorum; Tanrı'nın Krallığı'na götüren yolda
olduğunuzu görüyorum; evet, O'nun yollarını düzlediğinizi görüyorum.
20 Sözünün tanıklığıyla, Tanrı'nın
eğri yollarda yürümeyeceğinin sizlere bildirilmiş olduğunu görüyorum; O
söylediğinden dönmez. O'nda ne sağdan sola, ne de doğru olandan yanlış olana
gölge dönekliği vardır; bu yüzden O'nun yolu sonsuz bir yuvarlaktır.
21 Ve O kutsal olmayan tapınaklarda
yaşamaz; pis veya kirli olan şeyler de Tanrı'nın Krallığı'na kabul edilemez; bu
yüzden size söylüyorum ki, zaman gelecek, evet ve son günde öyle olacak ki pis
olan kendi pisliğinde kalacaktır.
22 Ve şimdi sevgili kardeşlerim, bu
sözleri size Tanrı'ya olan görevinizin manasını anlamanız için söyledim; öyle ki
O'nun önünde kusursuz bir şekilde yürüyüp kabul edildiğiniz Tanrı’nın kutsal
düzenine göre yürüyebilmeniz için.
23 Ve şimdi alçakgönüllü olmanızı
ve söz dinleyip nazik olmanızı, uysal olmanızı, sabır ve tahammülle dolu
olmanızı, her zaman kendinize hakim olmanızı, her zaman Tanrı'nın emirlerini
yerine getirmek için gayret göstermenizi, ihtiyacınız olan hem manevi hem de
maddi her şeyi dilemenizi, her zaman size ne verilirse verilsin Tanrı'ya
şükretmenizi dilerim.
24 Ve imanınız, umudunuz ve ilahi
sevginiz olmasına dikkat edin ki o zaman iyi işleriniz daima bol olacaktır.
25 Ve Rab sizleri kutsayıp
giysilerinizi lekesiz tutsun ki sonunda İbrahim, İshak ve Yakup'la ve dünya
başladıktan beri yaşamış olan kutsal peygamberlerle, giysilerinizi onların
lekesiz olan giysileri gibi lekesiz yaparak, bir daha çıkmamak üzere Göklerin
Krallığı'nda oturmaya getirilesiniz.
26 Ve şimdi sevgili kardeşlerim, bu
sözleri size Ruh'un bendeki tanıklığına göre söyledim; ve sözlerime fazlasıyla
gösterdiğiniz gayret ve dikkatten dolayı ruhum çok seviniyor.
27 Ve şimdi, Tanrı'nın huzuru,
inancınız ve iyi işlerinize göre, bu zamandan itibaren sonsuza dek, sizin
üzerinizde ve evlerinizin ve topraklarınızın üzerinde ve sürülerinizin ve
büyükbaş hayvanlarınızın ve sahip olduğunuz her şeyin, hanımlarınızın ve
çocuklarınızın üzerinde olsun. Ve ben böyle konuştum. Amin.
Alma, Melek'te vaaz verip vaftiz
eder‑‑‑Ammoniha'da reddedilir ve oradan ayrılır‑‑‑Bir melek ona geri dönmesini
ve halkı tövbeye çağırmasını emreder‑‑‑Amulek Alma'yı evinde ağırlar ve ikisi
beraber Ammoniha'da vaaz verirler. m.ö.
tahminen 82 yılı.
Ve şimdi öyle oldu ki Alma, Gideyon
halkına yazılamayacak birçok şey öğrettikten sonra, daha önce Zarahemla
ülkesinde yaptığı gibi Kilise'nin düzenini sağlayarak Gideyon ülkesinden geri
geldi; evet, yaptığı işlerden dinlenmek üzere Zarahemla'daki kendi evine döndü.
2 Ve böylece Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin dokuzuncu yılı sona erdi.
3 Ve öyle oldu ki Nefi halkı
üzerindeki hakimler yönetiminin onuncu yılının başında, Alma oradan ayrılıp
batıda çöl sınırının yanındaki, Sidon ırmağının batısında bulunan Melek ülkesine
gitmek üzere yola çıktı.
4 Ve Alma, çağrılmış olduğu
Tanrı'nın kutsal düzenine göre Melek ülkesindeki halka öğretmeye başladı; ve
bütün Melek ülkesinde olan halka öğretmeye başladı.
5 Ve öyle oldu ki insanlar ülkenin
çöl kenarında bulunan bütün sınırlardan geçerek onun yanına geldi. Ve onlar
ülkenin her tarafında vaftiz oldular.
6 Bu yüzden Alma, Melek'te işini
bitirdikten sonra oradan ayrıldı ve Melek ülkesinin kuzeyinde üç günlük yol
aldı; ve Ammoniha adı verilen bir şehre geldi.
7 Şimdi ülkelerine, şehirlerine ve
köylerine, evet, hatta küçük köylerinin hepsine, onlara ilkönce sahip çıkan
kişinin adını vermek Nefi halkının adetiydi; ve bu Ammoniha ülkesinde de
böyleydi.
8 Ve öyle oldu ki Alma, Ammoniha
şehrine gelir gelmez, onlara Tanrı'nın sözünü vaaz etmeye başladı.
9 Şimdi şeytan, Ammoniha şehrindeki
halkın yüreklerine sıkı bir şekilde yapışmıştı; bu yüzden onlar Alma'nın
sözlerine kulak asmadılar.
10 Buna rağmen Alma, Ruh'unu
şehirdeki halkın üzerine dökmesi ve ayrıca onları tövbe için vaftiz etmesine
izin vermesi için Tanrı ile güçlü bir duada güreşe tutuşup ruhta çok çaba
gösterdi.
11 Ancak onlar yüreklerini
sertleştirip ona şöyle söylediler: İşte, biz senin Alma olduğunu biliyoruz ve
geleneklerinize göre, ülkenin bir çok yerinde kurduğun Kilise'nin yüksek rahibi
olduğunu biliyoruz; ve biz senin Kilise'nden değiliz ve böylesine saçma
geleneklere de inanmıyoruz.
12 Ve şimdi, biz senin kilisenden
olmadığımız için üzerimizde hiçbir yetkiye sahip olmadığını biliyoruz; ve sen
yargı kürsüsünü Nefiha'ya teslim ettin; bu yüzden bizim başhakimimiz değilsin.
13 Şimdi halk bunu söyledikten ve
onun her sözüne karşı çıktıktan ve ona hakaret edip üzerine tükürdükten ve onu
şehirlerinden attırdıktan sonra, Alma oradan ayrılıp Harun denilen şehre doğru
yola çıktı.
14 Ve öyle oldu ki oraya doğru
yolculuk ederken, Ammoniha şehrindeki halkın kötülüğü yüzünden üzüntüden
çökmüştü, ruhen çok sıkıntı ve acı çekiyordu; öyle oldu ki Alma böyle üzüntüden
çökmüş bir durumda iken, işte Rab'bin bir meleği ona görünerek şöyle dedi:
15 Ne mutlu sana, Alma; bu yüzden
başını kaldır ve sevin! Çünkü sevinmen için çok neden var; çünkü sen, Tanrı'dan
ilk mesajını aldığın günden beri, O'nun emirlerine sadık kaldın. İşte, o mesajı
sana getiren bendim.
16 Ve işte, Ammoniha şehrine geri
dönmeni ve şehrin halkına yeniden vaaz etmeni emretmek için sana gönderildim;
evet, onlara vaaz et. Evet, onlara tövbe etmezlerse, Rab Tanrı'nın kendilerini
yok edeceğini söyle.
17 Çünkü işte, onlar şu an senin
halkının özgürlüğünü nasıl yok edeceklerini hesaplıyorlar; (çünkü Rab şöyle
diyor) bu, O'nun halkına verdiği kanunlara, hükümlere ve emirlere aykırıdır.
18 Şimdi öyle oldu ki Alma, Rab'bin
meleğinden mesajını aldıktan sonra, hızlı bir şekilde Ammoniha ülkesine geri
döndü. Ve şehre başka bir yoldan, evet, Ammoniha şehrinin güneyindeki bir yoldan
girdi.
19 Ve şehre girdiğinde Alma'nın
karnı çok acıkmıştı ve bir adama: ATanrı'nın aciz bir kuluna yiyecek bir şey verir misin?@ dedi.
20 Ve adam ona şöyle dedi: Ben
Nefili'yim ve ben sizin Tanrı'nın kutsal bir peygamberi olduğunuzu biliyorum;
çünkü gördüğüm bir görümde, meleğin misafir edeceksin dediği adam sizsiniz. Bu
yüzden, gelin evime buyurun ve ben size yemeğimden vereceğim; ve sizin evime ve
bana bereket getireceğinizi biliyorum.
21 Ve öyle oldu ki bu adam Alma'ya
evinin kapısını açtı; ve bu adamın adı Amulek'ti; ve etle ekmek getirip Alma'nın
önüne koydu.
22 Ve öyle oldu ki Alma ekmeği
yiyip doydu; ve Amulek'i ve onun evini kutsadı ve Tanrı'ya şükretti.
23 Ve yemek yedikten ve karnı
doyduktan sonra Amulek'e şöyle dedi: Ben Alma'yım ve ülkenin her tarafında
bulunan Tanrı'nın Kilisesi'nin yüksek rahibiyim.
24 Ve işte, ben, vahiy ve
peygamberlik ruhuna göre, Tanrı'nın sözünü bütün bu halkın arasında vaaz etmeye
çağrıldım; ve bu ülkeye geldim, ama onlar beni reddetti; daha doğrusu beni
kovdular; ben de neredeyse sonsuza dek bu ülkeye sırtımı çevirmek üzereydim.
25 Fakat işte, yeniden geri dönüp
bu halka peygamberlik etmem, evet ve onlara karşı kötülükleri hakkında tanıklık
etmem emredildi.
26 Ve şimdi, Amulek, sen beni
misafir edip karnımı doyurduğun için kutsanacaksın; çünkü çok acıkmıştım, zira
günlerdir oruç tutmaktaydım.
27 Ve Alma halka vaaz etmeye
başlamadan önce Amulek'in yanında epeyce bir zaman kaldı.
28 Ve öyle oldu ki halk daha
tiksindirici kötülükler yapmaya başladı.
29 Ve söz Alma'ya gelip şöyle dedi:
Git ve aynı zamanda hizmetkârım Amulek'e de çıkıp bu halka şöyle diyerek
peygamberlik etmesini söyle---Tövbe edin, çünkü Rab şöyle diyor: Tövbe
etmezseniz, bu halkı öfkemle yoklayacağım; evet ve kızgın öfkemden dönmeyeceğim.
30 Ve Alma ve aynı zamanda Amulek
de onlara Tanrı'nın sözlerini bildirmek için halkın arasına çıktı; ve onlar
Kutsal Ruh'la doluydular.
31 Ve onlara öylesine bir güç
verilmişti ki onlar zindanlara kapatılamıyorlardı ve hiç kimsenin onları
öldürmesi mümkün değildi; yine de onlar zincirlerle bağlanıp hapse atılıncaya
kadar güçlerini kullanmadılar. Şimdi bu, Rab’bin onlar aracılığıyla kendi gücünü
gösterebilmesi için oldu.
32 Ve öyle oldu ki onlar çıkıp
Rab'bin onlara vermiş olduğu ruh ve güce göre halka vaaz edip peygamberlikte
bulunmaya başladılar.
--14
Ammoniha ülkesindeki halka
bildirilen Alma'nın ve ayrıca Amulek'in sözleri. Ve Alma'nın kayıtlarına göre,
onlar ayrıca hapse atılırlar ve içlerinde bulunan Tanrı'nın mucizevi gücü ile
kurtarılırlar.
9. Bölüm'ün başından 14. Bölüm'ün sonuna kadar.
Alma, Ammoniha halkına tövbe
etmelerini emreder‑‑‑Rab, son günlerde Lamanlılar'a karşı merhametli
olacaktır‑‑‑Nefililer ışığı terk ederlerse, Lamanlılar tarafından yok
edileceklerdir‑‑‑Tanrı'nın Oğlu yakında gelecektir---O, tövbe edenleri, vaftiz
olanları ve adına inananları fidye ile kurtaracaktır. m.ö. tahminen 82 yılı.
Ve yine, ben Alma, Tanrı bana
emrettiği için Amulek'i yanıma alıp bu halka, yani Ammoniha şehrindeki halka
yeniden vaaz etmeye gittim; öyle oldu ki onlara vaaz etmeye başladığımda benimle
tartışmaya başlayarak şöyle dediler:
2 Sen kimsin? Birisi bize bu
dünyanın geçip gideceğini vaaz etti diye bir kişinin tanıklığına inanacağımızı
mı sanıyorsun?
3 Şimdi onlar söyledikleri sözleri
anlamıyorlardı; çünkü dünyanın sonunun geleceğini bilmiyorlardı.
4 Ve onlar ayrıca şöyle dediler:
Sen bu büyük şehrin bir günde yakıp yıkılacağına dair peygamberlik etsen de, biz
senin sözlerine inanmayız.
5 Şimdi onlar Tanrı'nın böyle
olağanüstü işler yapabileceğini bilmiyorlardı; çünkü onlar katı yürekli ve dik
kafalı bir halktı.
6 Ve onlar: ATanrı kim oluyor da bu halkın arasına bu kadar büyük ve olağanüstü
işlerin doğruluğunu bildirmek için bir adamdan daha fazla otorite göndermiyor?@ dediler.
7 Ve onlar bana el kaldırmak için
ileri yürüdüler; fakat işte, bunu yapamadılar. Ve ben onlara sözü bildirmek için
cesaretle durdum; evet, cesur bir şekilde onlara şöyle diyerek tanıklık ettim:
8 İşte, ey kötü ve sapık nesil,
sizler atalarınızın geleneklerini nasıl unuttunuz; evet, Tanrı'nın emirlerini ne
çabuk unuttunuz!
9 Babamız Lehi'nin, Tanrı'nın
eliyle Yeruşalem'den çıkarıldığını hatırlamıyor musunuz? Onların hepsine çölde
Tanrı tarafından yol gösterildiğini hatırlamıyor musunuz?
10 Ve O'nun atalarımızı kaç kez
düşmanlarının elinden kurtardığını ve onları kendi kardeşlerinin elinden dahi
ölümden kurtardığını ne çabuk unuttunuz?
11 Evet ve O'nun eşsiz gücü,
merhameti ve bize karşı gösterdiği sabrı olmasaydı, bizler kaçınılmaz bir
şekilde, bu devirden çok daha önce kılıçtan geçirilip bu dünyadan giderdik ve
belki de sonsuz bir sefalet ve elem dolu bir duruma gönderilirdik.
12 İşte, şimdi size derim ki O,
size tövbe etmenizi emrediyor ve eğer siz tövbe etmezseniz, Tanrı'nın
Krallığı'nı hiçbir şekilde miras alamazsınız. Fakat işte, hepsi bu kadar
değildir‑‑‑O, size tövbe etmenizi emretti, yoksa sizi yeryüzünden tamamen silip
atacaktır; evet, O sizi öfkesiyle yoklayacaktır ve kızgın öfkesinden
dönmeyecektir.
13 İşte, O'nun Lehi'ye söylediği ve
şöyle konuştuğu: AEmirlerimi tuttuğunuz ölçüde, ülkede refaha kavuşacaksınız@ sözlerini hatırlamıyor musunuz? Ve yine söylenmiştir ki: Emirlerimi
tutmadığınız ölçüde, Rab'bin huzurundan kovulacaksınız.
14 Şimdi hatırlamanızı isterim ki
Lamanlılar, Tanrı'nın emirlerini tutmadıkları zaman Rab'bin huzurundan
kovulmuşlardır. Şimdi Rab'bin bu konuda söylediği sözün doğrulandığını ve ülkede
yasaları çiğnemeye başladıkları andan itibaren Lamanlılar'ın Tanrı'nın
huzurundan kovulduklarını görüyoruz.
15 Ancak size derim ki eğer siz
günahlarınızda kalmaya devam ederseniz, yargı gününde onların hali sizinkinden
daha dayanılır olacaktır; evet ve tövbe etmezseniz, bu yaşamda onların hali
sizinkinden daha dayanılır olacaktır.
16 Çünkü Lamanlılar'a verilmiş
birçok söz vardır; zira atalarının gelenekleri onların cahil durumda kalmalarına
neden olmuştur; bu yüzden, Rab onlara merhametli olacak ve onların ömrünü bu
ülkede uzatacaktır.
17 Ve belli bir dönemde, onlar
O'nun sözüne inanmaya ve atalarının geleneklerinin doğru olmadığının bilgisine
getirileceklerdir; ve onlardan birçoğu kurtulacaktır, çünkü Rab, adını çağıran
herkese merhametli olacaktır.
18 Fakat işte, size derim ki eğer
siz kötülüklerinizde direnirseniz, ömrünüz bu ülkede uzun olmayacaktır; çünkü
Lamanlılar üzerinize gönderilecektir; ve tövbe etmezseniz, onlar beklemediğiniz
bir anda gelecek ve siz kesin bir yıkımla ziyaret edileceksiniz; ve bu, Rab'bin
kızgın öfkesine göre olacaktır.
19 Çünkü O, kötülüklerinizde
yaşayıp O'nun halkını yok etmenize izin vermeyecektir. Size derim ki: Hayır!
Eğer olur da onlar, Tanrıları Rab tarafından kendilerine o kadar çok ışık ve
bilgi verildikten sonra kalkıp günahların ve suçların içine düşerse, Rab, Nefi
halkı adı verilen bütün halkının Lamanlılar tarafından yok edilmesine izin
vermeyi tercih edecektir.
20 Evet, onlar Rab'bin o kadar çok
ayrıcalık gösterdiği bir halkı olduktan sonra, evet, diğer ulus, sülale, dil
veya halktan daha çok iyilik gördükten sonra; kendi isteklerine, inançlarına ve
dualarına göre geçmişte olan, şimdi olan ve gelecekte olacak olan her şey onlara
bildirildikten sonra;
21 Tanrı'nın Ruhu tarafından
ziyaret edilip meleklerle konuşmuş ve Rab'bin sesiyle kendilerine konuşulmuş ve
peygamberlik ruhuna ve vahiy ruhuna ve ayrıca birçok armağana, dillerle konuşma
armağanına ve vaaz verme armağanına ve Kutsal Ruh armağanına ve tercüme
armağanına sahip olduktan sonra;
22 Evet ve Tanrı tarafından
Yeruşalem ülkesinden Rab'bin eliyle kurtarıldıktan sonra, kıtlıktan ve
hastalıktan ve her türlü ve her çeşit illetten korunduktan sonra; ve onlar
öldürülmemek için savaşta güçlendikten sonra, defalarca tutsaklıktan
çıkarıldıktan sonra ve şimdiye kadar korunup emniyetleri sağlandıktan sonra ve
her türlü zenginliklerle zengin oluncaya kadar refaha kavuşturulduktan sonra---
23 Ve şimdi işte size derim ki
Rab'bin elinden böylesine çok nimet gören bu halk, eğer sahip oldukları ışık ve
bilgiye karşı aykırı hareket ederse, size söylüyorum, eğer böyle olursa, öyle ki
onlar yasaları çiğnerse, Lamanlılar'ın hali onların halinden daha dayanılır
olacaktır.
24 Çünkü işte siz yasaları
çiğnerseniz, Rab'bin vaadleri size değil, Lamanlılar'a sunulacaktır; çünkü Rab,
O'na karşı isyan ederseniz, sizin yeryüzünden tamamen silinip atılacağınızı
açıkça vaad edip buna kesin olarak karar vermedi mi?
25 Ve şimdi bundan dolayı, siz
öldürülmeyin diye, Rab, halkından birçok kişiyi ziyaret etmesi ve onlara gidip
bu halka güçlü bir şekilde şöyle haykırmaları gerektiğini bildirmesi için
meleğini gönderdi: Tövbe edin, çünkü Göklerin Krallığı yakında gelecektir.
26 Ve çok geçmeden Tanrı'nın Oğlu
görkemiyle gelecektir; ve O'nun görkemi lütuf, eşitlik ve gerçekle dolu; sabır,
merhamet ve tahammülle dolu olup, halkının yakarışlarını duyup onların dualarını
cevaplandırmak için çabuk davranan Baba'nın Biricik Oğlu'nun görkemi olacaktır.
27 Ve işte O, adına iman edip tövbe
için vaftiz olacak olanları fidye ile kurtarmaya gelecektir.
28 Bu yüzden, Rab'bin yolunu
hazırlayın; çünkü bütün insanların kendi işlerine göre, işlerinin nasıl olduğuna
göre ödül kazanacakları zaman yaklaştı---eğer işleri doğruysa İsa Mesih'in
kudreti ve kurtarışına göre ruhlarının kurtuluşunu biçeceklerdir ve eğer işleri
kötüyse şeytanın gücüne ve tutsaklığına göre ruhlarına lanet biçeceklerdir.
29 Şimdi işte, halka haykıran
meleğin sesi budur.
30 Ve şimdi, sevgili kardeşlerim,
çünkü sizler benim kardeşlerimsiniz ve sevgili olmanız gerekir; madem ki
yürekleriniz Tanrı'nın sözüne karşı tiksindirici bir derecede katılaşmış ve
madem ki siz yolunu şaşırmış, ahlaksız bir halksınız, öyleyse sizlerin tövbeye
yaraşır işler yapması gerekir.
31 Şimdi öyle oldu ki ben Alma, bu
sözleri söylediğimde, işte halk, onlara katı yürekli ve dik kafalı bir halk
olduklarını söylediğim için bana öfkelendi.
32 Ve ayrıca onlara yolunu
şaşırmış, ahlaksız bir halk olduklarını söylediğim için bana kızdılar ve beni
hapse atmak için yakalamaya çalıştılar.
33 Fakat öyle oldu ki Rab, onların
beni yakalayıp hapse atmalarına şimdilik izin vermedi.
34 Ve öyle oldu ki Amulek de çıkıp
dikildi ve onlara vaaz etmeye başladı. Ve şimdi, Amulek'in sözlerinin hepsi
burada yazılı değildir; yine de onun sözlerinin bir kısmı bu kitapta
yazılmıştır.
Lehi, Manasse'nin soyundan
gelmedir‑‑‑Amulek, Alma'ya yardım etmesi için meleğin kendisine verdiği emri
anlatır‑‑‑Doğruların duaları sayesinde halkın canı bağışlanır‑‑‑Adaletsiz
avukatlar ve hakimler halkın yıkımının temelini atarlar.
m.ö. tahminen 82 yılı.
Şİmdİ Amulek'in, Ammoniha ülkesindeki
halka vaaz edip söylediği sözler şunlardır:
2 Ben Amulek'im; ben, Aminadi'nin
soyundan gelen İsmail'in oğlu olan Gidona'nın oğluyum; ve bu Aminadi, tapınağın
duvarına Tanrı'nın parmağıyla yazılmış olan yazıyı tercüme eden aynı
Aminadi'dir.
3 Ve Aminadi, kardeşlerinin eliyle
Mısır'a satılmış Yusuf'un oğlu Manasse'nin soyundan gelen, Yeruşalem ülkesinden
ayrılan Lehi'nin oğlu Nefi'nin soyundan geliyordu.
4 Ve işte, beni tanıyan herkesin
arasında itibarı az olan bir kişi değilim; evet ve işte, benim çok sayıda
akrabalarım ve dostlarım vardır; ve ben ayrıca ellerimin çalışkanlığıyla çok
zenginlikler elde etmiş bir kişiyim.
5 Yine de bütün bunlara rağmen
Rab'bin yolları, sırları ve onun olağanüstü gücüyle ilgili konularda şimdiye
kadar pek bir şey öğrenmedim. Bu konuları daha önce pek anlamadığımı söyledim;
fakat işte, yanılıyorum; çünkü O'nun sırları ve olağanüstü gücüyle ilgili birçok
şey, evet, hatta bu halkın canının bağışlandığını gördüm.
6 Yine de yüreğimi sertleştirdim;
çünkü birçok kez çağrıldım, ama ben bunu duymak istemedim; bu yüzden, bu şeyler
hakkında biliyordum, ama yine de bilmiyordum; bu yüzden kalbimin kötülüğüyle
Tanrı'ya baş kaldırdım, hatta hakimler yönetiminin onuncu yılındaki bu yedinci
ayın dördüncü gününe kadar baş kaldırmaya devam ettim.
7 Çok yakın bir akrabayı görmeye
giderken, işte Rab'bin bir meleği bana göründü ve şöyle dedi: Amulek, evine geri
dön! Çünkü Rab'bin bir peygamberini, evet, kutsal bir adamı, Tanrı'nın seçilmiş
bir adamını doyuracaksın; çünkü o, bu halkın günahları yüzünden günlerce oruç
tuttu ve onun karnı aç; ve sen bu adamı evinde misafir edeceksin ve onu
doyuracaksın; o da seni ve evini kutsayacak; ve Rab'bin bereketi senin ve evinin
üzerinden eksik olmayacak.
8 Ve öyle oldu ki meleğin sözünü
dinledim ve evime doğru döndüm. Ve oraya doğru giderken, meleğin bana: AEvinde misafir edeceksin@ dediği adamla karşılaştım---ve işte, size Tanrı ile ilgili konularda
konuşan bu kişi aynı adamdır.
9 Ve melek bana onun kutsal bir
kişi olduğunu söyledi; bu nedenle, Tanrı'nın meleği tarafından söylendiği için
ben onun kutsal bir adam olduğunu biliyorum.
10 Ve yine, ben onun tanıklık
ettiği gerçeklerin doğru olduğunu biliyorum; çünkü işte, size derim ki Rab nasıl
yaşıyorsa, aynı şekilde meleğini bana bu şeyleri bildirmesi için gönderdi; ve O,
meleğini bu Alma evimde kalırken gönderdi.
11 Çünkü işte Alma, evimi kutsadı;
beni ve hanımlarımı ve çocuklarımı ve babamı ve akrabalarımı kutsadı; evet,
hatta akrabalarımın hepsini kutsadı ve söylediği sözlere göre Rab'bin bereketi
üzerimize kondu.
12 Ve şimdi, Amulek bu sözleri
söylediği zaman, halk suçlandıkları bu gerçekler ve ayrıca onlardaki
peygamberlik ruhuna göre gelecekteki olaylar hakkında birden fazla şahidin
tanıklık ettiğini görünce şaşırmaya başladılar.
13 Ancak onların arasında kurnaz
oyunlarıyla onları söyleyeceği sözlerde tuzağa düşürmek isteyen, böylece onlara
karşı kanıt toplayıp bunları hakimlerine teslim etmek isteyen, yasalara göre
yargılanmaları ve onların aleyhinde gösterecekleri veya tanıklık edecekleri suça
göre öldürülmeleri ya da hapse atılmaları için onları sorgulamayı düşünen bazı
kişiler vardı.
14 Şimdi, onları öldürtmeye çalışan
bu adamlar, halkın mahkemede yargılandığı sırada ya da hakim önünde işledikleri
suçlardan dolayı mahkemede yargılanırken yasayı uygulamak üzere halk tarafından
tutulmuş ya da göreve getirilmiş olan avukatlardı.
15 Şimdi bu avukatlar insanların
yaptığı bütün üç kâğıtçılıkları ve marifetleri biliyorlardı; bu da onlara
mesleklerinde ustalaşmalarını sağlıyordu.
16 Ve öyle oldu ki onlar, Amulek'i
sorgulamaya başladılar; böylece onu sözlerinde oyuna getirecekler ya da ona
söyleyeceği sözlerin tersini söylettireceklerdi.
17 Şimdi, onlar Amulek'in kendi
planlarını bilebileceğini bilmiyorlardı. Fakat öyle oldu ki onu sorgulamaya
başladıklarında, Amulek onların düşüncelerini anlayıp onlara şöyle dedi: Ey kötü
ve sapık nesil, siz avukatlar ve ikiyüzlüler, çünkü siz şeytana temel
atıyorsunuz; çünkü Tanrı'nın kutsallarını yakalamak için kapanlar ve tuzaklar
kuruyorsunuz.
18 Sizler doğruların yollarını
saptırmak ve başınıza Tanrı'nın gazabını indirmek için, hatta bu halkı tamamıyla
yıkıma uğratmak için planlar kuruyorsunuz.
19 Evet, son kralımız Mosiya iyi
söyledi; krallığı teslim edeceği sırada, krallığı devredecek hiç kimse olmadığı
için bu halkın kendi isteğiyle yönetilmesini sağladı---evet, kendisi çok iyi
söyledi: Gün gelir de bu halk kendi isteğiyle kötüyü seçer, yani gün gelir de bu
halk yasaları çiğnerse, onlar yok olmaya hazırdır.
20 Ve şimdi size derim ki Rab,
kötülüklerinizi iyi bir şekilde yargılar; meleklerinin sesiyle bu halka güzelce
seslenir: Tövbe edin, tövbe edin, çünkü Göklerin Krallığı yaklaştı.
21 Evet O, meleklerinin sesiyle
güzelce seslenir: Ben halkımın arasına elimdeki eşitlik ve adaletle geleceğim.
22 Evet ve size derim ki ülkede şu
an bulunan doğru insanların duaları olmasaydı, siz şu an tam bir yıkımla ziyaret
edilirdiniz; yine de bu, Nuh'un zamanında yaşayan halka olduğu gibi tufanla
değil, ama kıtlıkla, salgın hastalıklarla ve kılıçla olurdu.
23 Fakat, sizin canınız doğru
insanların duaları sayesinde bağışlanmıştır; şimdi bu yüzden, aranızdan
doğruları kovarsanız, o zaman Rab elini çekmeyecek, ama kızgın öfkesiyle sizin
üzerinize gelecektir; o zaman kıtlıkla, salgın hastalıklarla ve kılıçla
vurulacaksınız; ve eğer tövbe etmezseniz, bunun vakti gelmiştir.
24 Ve şimdi öyle oldu ki halk,
Amulek'e daha çok kızdı ve bağırıp çağırarak şöyle dediler: Bu adam adil olan
yasalarımıza ve seçtiğimiz bilge avukatlarımıza hakaret ediyor!
25 Fakat Amulek elini uzatıp onlara
daha kuvvetli bir şekilde haykırarak şöyle dedi: Ey kötü ve sapık nesil, şeytan
sizin yüreklerinizi niçin böyle büyük bir güçle zapt etmiştir? Onun sizin
üzerinizde gücü olsun ve gözlerinizi kör edip doğrulukla söylenen sözleri
anlamayasınız diye mi kendinizi ona teslim ediyorsunuz?
26 Çünkü işte, ben yasanıza karşı
mı tanıklık ettim? Siz anlamıyorsunuz! Yasanıza karşı konuştuğumu söylüyorsunuz,
fakat ben yasanıza karşı konuşmadım; fakat sizin yasanızdan yana,
cezalandırılmanız için konuştum.
27 Ve şimdi işte, size derim ki bu
halkın yıkımının temeli, sizin adaletsiz avukatlarınız ve hakimleriniz
tarafından atılmaya başlanmıştır.
28 Ve şimdi, öyle oldu ki Amulek
bunları söylediğinde, halk ona bağırıp şöyle dedi: Şimdi biz biliyoruz ki bu
adam şeytanın çocuğudur! Çünkü bize yalan söyledi; çünkü yasamıza karşı konuştu.
Ve şimdi ise yasamıza karşı konuşmadığını söylüyor.
29 Ve avukatlarımıza ve
hakimlerimize karşı yine hakaret etti.
30 Ve öyle oldu ki avukatlar bu
söylenenleri ona karşı hatırlamak üzere yüreklerine koydular.
31 Ve onların arasında Zeezrom
adında biri vardı. Şimdi Amulek ve Alma'yı suçlayanların en başta geleni oydu;
onların arasındaki en iyi usta avukatlardan biriydi; halkın arasında çok iş
yapıyordu.
32 Şimdi bu avukatların amacı para
kazanmaktı; ve onlar yaptıkları işe göre para kazanıyorlardı.
Nefililer'in para sistemleri
açıklanır‑‑‑Amulek, Zeezrom ile tartışır‑‑‑Mesih insanları günahlarında
kurtarmayacaktır‑‑‑Sadece Göklerin Krallığı'nı miras alanlar
kurtulacaktır‑‑‑Bütün insanlar dirilip ölümsüzleşecektir-‑‑Dirilişten sonra bir
daha ölüm yoktur. m.ö. tahminen 82
yılı.
Şİmdİ Mosiya yasasına göre her yasa
hakiminin ya da hakim olarak atananların, önlerine yargılanmak üzere
getirilenleri yargılamak için çalıştıkları zaman oranında ücret almaları
gerekiyordu.
2 Şimdi, eğer bir kimse başkasına
borçlu olup borcunu ödemek istemezse, hakime şikayet edilirdi; ve hakim de
yetkisini kullanarak o kimsenin huzuruna çıkarılması için memurlar gönderir ve o
adamı yasalara ve kendisine karşı getirilen kanıtlara göre yargılardı; ve
böylece adam borcunu ödemek ya da malı mülkü elinden alınmak veya hırsız ve
soyguncu olarak halkın arasından atılmak zorunda kalırdı.
3 Ve hakim çalıştığı zamana göre
ücret alırdı---bir gün için bir altın senine ya da bir altın senineye eş değerde
olan bir gümüş senum alırdı; ve bu verilen yasaya göredir.
4 Şimdi bunlar onların farklı
değerlerdeki altın ve gümüş paralarının adlarıydı. Ve onlara bu isimleri
Nefililer verdi; çünkü onlar Yeruşalem'deki Yahudiler gibi paralarını
hesaplamıyorlardı; ölçüleri de Yahudiler'inki gibi değildi; ne var ki onlar para
değerlerini ve ölçülerini hakimler yönetimine kadar her nesilde halkın isteğine
ve durumuna göre değiştirdiler; bunlar Kral Mosiya tarafından resmileştirildi.
5 Şimdi para değerleri şöyledir:
Bir altın senine, bir altın seon, bir altın şum ve bir altın limna.
6 Bir gümüş senum, bir gümüş amnor,
bir gümüş ezrom ve bir gümüş onti.
7 Bir gümüş senum, bir altın
senineye eşitti ve bunların her biri bir ölçek arpaya ve aynı zamanda bir ölçek
her çeşit tahıla eşitti.
8 Şimdi bir altın seon, bir
seninenin iki katı değerindeydi.
9 Ve bir altın şum, bir seonun iki
katı değerindeydi.
10 Ve bir limna altın, bunların
hepsinin değerine eşitti.
11 Ve bir gümüş amnor, iki senum
kadar büyüktü.
12 Ve bir gümüş ezrom, dört senum
kadar büyüktü.
13 Ve bir onti, bunların hepsi
kadar büyüktü.
14 Şimdi hesaplarında kullandıkları
küçük rakamların değeri şudur:
15 Bir şiblon, bir senumun
yarısıdır; dolayısıyla bir şiblon yarım ölçek arpa değerindedir.
16 Ve bir şiblum, bir şiblonun
yarısıdır.
17 Ve bir lea, bir şiblumun yarısıdır.
18 Şimdi hesaplarına göre bunların sayıları şöyledir:
19 Şimdi bir altın antiyon, üç şiblona eşittir.
20 Şimdi onlar işlerine göre ücret alıyorlardı; bu yüzden sadece para kazanabilmek için halkı isyana ve her çeşit karışıklığa ve kötülüğe kışkırttılar; bunu daha fazla iş alabilmek ve önlerine getirilen davalara göre para kazanabilmek için yaptılar; bu nedenle halkı Alma'ya ve Amulek'e karşı kışkırttılar.
21 Ve bu Zeezrom, Amulek'i sorguya çekmeye başlayarak şöyle dedi: Sana soracağım birkaç soruya cevap verir misin? Şimdi Zeezrom, iyi olanı yok edebilmek için şeytanın hilelerinde usta olan biriydi; bu yüzden Amulek'e: ASana soracağım sorulara cevap verir misin?@ dedi.
22 Ve Amulek de ona: "Evet, eğer soruların bendeki Rab'bin Ruhu'na uygunsa cevap veririm; çünkü Rab'bin Ruhu'na ters düşen hiçbir şey söylemeyeceğim" dedi. Ve Zeezrom ona: "İşte, burada altı gümüş onti var ve eğer sen Yüce bir Varlığın var olduğunu inkâr edersen, bunların hepsini sana vereceğim" dedi.
23 Şimdi Amulek şöyle dedi: Ey
cehennem çocuğu, sen beni neden denersin? Doğruların böyle oyunlara
kanmayacağını bilmez misin?
24 Tanrı'nın olmadığına mı
inanıyorsun? Sana derim ki: Hayır, sen Tanrı'nın var olduğunu biliyorsun; fakat
bu parayı O'ndan daha çok seviyorsun.
25 Ve şimdi, sen Tanrı'nın önünde
bana yalan söyledin. Sen bana: "İşte çok değerli olan bu altı ontiyi sana
vereceğim" dedin. Halbuki yüreğinde sen onları bana vermek istemiyordun; ve
senin tek arzun benim gerçek ve yaşayan Tanrı'yı inkâr etmemdi; böylece beni
öldürtmek için eline bir sebep geçecekti. Ve şimdi işte, sen bu büyük
kötülüğünün karşılığını alacaksın.
26 Ve Zeezrom ona şöyle dedi: Sen
gerçek ve yaşayan bir Tanrı olduğunu mu söylüyorsun?
27 Ve Amulek de: "Evet, gerçek ve
yaşayan bir Tanrı vardır" dedi.
28 Şimdi Zeezrom: ABirden çok Tanrı var mı?@ dedi.
29 Ve o cevap verdi: Hayır!
30 Şimdi Zeezrom ona tekrar şöyle
dedi: Bu şeyleri nasıl biliyorsun?
31 Ve Amulek: "Bunları bana bir
melek bildirdi" dedi.
32 Ve Zeezrom yine: AGelecek olan kimdir? Tanrı'nın Oğlu mu?@ dedi.
33 Ve o da ona: AEvet@ dedi.
34 Ve Zeezrom yine: AO, halkını günahlarında mı kurtaracak?@ dedi. Ve Amulek de cevap vererek ona şöyle dedi: Sana derim ki
kurtarmayacaktır; çünkü O'nun kendi sözünü inkâr etmesi mümkün değildir.
35 Şimdi Zeezrom halka şöyle dedi:
Bunları hatırlamaya dikkat edin; çünkü o tek bir Tanrı'nın olduğunu söyledi;
yine de sanki Tanrı'ya emretme yetkisi varmış gibi Tanrı'nın Oğlu'nun
geleceğini, ama kendi halkını kurtarmayacağını söyledi.
36 Şimdi Amulek ona tekrar şöyle
dedi: İşte sen yalan söyledin; çünkü ben, Tanrı'nın kendi halkını günahlarında
kurtarmayacağını söylediğim için benim sanki Tanrı'ya emretme yetkim varmış gibi
konuştuğumu söylüyorsun.
37 Ve size tekrar derim ki O,
onları günahlarında kurtaramaz; çünkü ben onun sözünü inkâr edemem; ve O, kirli
hiçbir şeyin Göklerin Krallığı'nı miras alamayacağını söyledi; bu yüzden, siz
Göklerin Krallığı'nı miras almadan nasıl kurtulabilirsiniz? Bu nedenle
günahlarınızın içindeyken kurtulamazsınız.
38 Şimdi Zeezrom tekrar ona: ATanrı'nın Oğlu, gerçek Sonsuz Baba mıdır?@ dedi.
39 Ve Amulek de ona şöyle dedi:
Evet, O göğün ve yerin ve oralarda bulunan her şeyin gerçek Sonsuz Babası'dır. O
başlangıç ve sondur; birinci ve sonuncudur.
40 Ve O kendi halkını fidye ile
kurtarmak için dünyaya gelecektir ve adına inananların suçlarını üzerine
alacaktır; ve sonsuz yaşama kavuşacak olanlar bunlardır ve kurtuluş başka hiç
kimseye gelmeyecektir.
41 Bu yüzden kötüler ölümün
bağlarının çözülmesinden başka hiçbir fidye ile kurtuluş yokmuş gibi kalırlar;
çünkü işte, herkesin ölümden dirilip Tanrı'nın önünde duracağı ve işlerine göre
yargılanacağı gün gelecektir.
42 Şimdi geçici ölüm denilen bir
ölüm vardır; ve Mesih'in ölümü bu geçici ölümün bağlarını çözecektir; böylece
herkes bu geçici ölümden dirilecektir.
43 Ruh ve beden kusursuz bir
şekilde yeniden birleşecektir; hem kol, bacak hem de eklemler, şu an bizim
olduğumuz gibi yeniden uygun yapısına döndürülecektir; ve bizler Tanrı'nın önüne
getirilerek orada duracağız ve tıpkı şimdi bildiğimiz gibi bilip bütün
suçlarımızı açıkça hatırlayacağız.
44 Şimdi, bu yenileştirme herkese,
hem yaşlılara hem gençlere, hem tutsaklara hem özgürlere, hem erkeklere hem
kadınlara, hem kötülere hem iyilere gelecektir ve onların başından bir saç teli
bile kaybolmayacaktır; fakat her şey şimdi olduğu gibi ya da bedende olduğu gibi
tekrar kusursuz şekline dönüştürülecektir; ve tek Sonsuz Tanrı olan Oğul
Mesih'in ve Tanrı Baba'nın ve Kutsal Ruh'un yargı kürsüsünün önüne hesap vermek
için işlerinin iyiliğine ya da kötülüğüne göre yargılanmak üzere
getirileceklerdir.
45 Şimdi işte, size ölümlü bedenin
ölümünden ve aynı zamanda bu ölümlü bedenin yeniden dirilişinden söz ettim. Size
derim ki bu ölümlü beden, ölümsüz bir beden şeklinde dirilecek, yani ölümden,
hatta ilk ölümden bir daha hiç ölemeyecek şekilde dirilerek yaşayacaktır;
onların ruhları ve bedenleri bir daha ayrılmamak üzere tekrar birleşecektir;
böylece bu bütünlük ruhsal ve ölümsüz olacaktır; öyle ki onlar artık hiçbir
çürüme görmeyeceklerdir.
46 Şimdi, Amulek bu sözleri
bitirdiğinde halk tekrar şaşırmaya başladı ve Zeezrom da titremeye başladı. Ve
Amulek'in sözleri böylece sona erdi, daha doğrusu benim yazdıklarım bu kadardır.
Alma, Zeezrom ile
tartışır‑‑‑Tanrı'nın sırları yalnızca sadık olanlara verilir‑‑‑İnsanlar
düşünceleri, inançları, sözleri ve işlerine göre yargılanacaklardır‑‑‑Kötüler
ruhsal bir ölümün acısını çekeceklerdir‑‑‑Bu ölümlü yaşam bir sınanma
durumudur‑‑‑Fidye ile kurtuluş planı, ölümden dirilişi ve iman sayesinde
günahlardan bağışlanmayı sağlar---Tövbe edenlerin Biricik Oğul'un aracılığı ile
merhamet istemeye hakları vardır. m.ö. tahminen 82 yılı.
Şİmdİ Alma, Amulek'in sözlerinin
Zeezrom'u susturduğunu gördü; çünkü Amulek'in, kendisini mahvetmek isteyen
Zeezrom'u yalan söyleyip hile yaparken yakaladığını görmüştü; ve Alma onun
işlediği suçun bilinci altında titremeye başladığını görünce ağzını açtı ve
onunla konuşmaya ve Amulek'in sözlerini onaylayarak, konuyu daha ayrıntılı bir
şekilde açıklamaya ya da kutsal yazıları Amulek'ten daha derin bir şekilde
anlatmaya başladı.
2 Şimdi Alma'nın Zeezrom'a
söylediği sözler çevredeki halk tarafından duyulmuştu; çünkü kalabalık büyüktü
ve Alma şöyle konuştu:
3 Şimdi Zeezrom, görüyorsun ki
kurnazlık edip yalan söylemeye çalışırken yakalandın; çünkü sen yalnızca
insanlara değil, aynı zamanda Tanrı'ya da yalan söyledin; çünkü işte, O senin
bütün düşüncelerini bilir ve görüyorsun ki O'nun Ruhu sayesinde düşüncelerin
bize bildiriliyor.
4 Ve gördüğün gibi, biz senin
planının şeytanın kurnazlığına göre çok kurnaz bir plan olduğunu biliyoruz;
çünkü sen bu halkı bize karşı döndürebilmek için yalan söyleyerek onları
aldatmaya çalıştın, bize hakaret edip bizi aralarından kovmaları için.
5 Şimdi bu, senin düşmanının bir
planıydı ve düşman gücünü senin üzerinde kullandı. Şimdi sana söyleyeceklerimi
herkese söylediğimi hatırlamanızı isterim.
6 Ve işte hepinize söylüyorum ki
bu, düşmanın kendisindeki tutsaklık gücüne göre sizi kendine köle yapmak, sizi
zincirleriyle sarmak ve sizi sonsuz yıkıma indirmek için, bu halkı yakalamak
üzere kurduğu bir tuzaktı.
7 Şimdi Alma bu sözleri söyledikten
sonra, Zeezrom daha çok titremeye başladı; çünkü Tanrı'nın gücüne giderek daha
çok inanmaya başlamıştı ve aynı zamanda Alma ile Amulek'in kendisini
tanıdıklarına ikna olmuştu; çünkü yüreğindeki düşünceleri ve amaçları
bildiklerini anladı; çünkü peygamberlik ruhuna göre bunları bilebilmeleri için
onlara güç verilmişti.
8 Ve Zeezrom, Tanrı'nın Krallığı
konusunda daha çok bilgi alabilmek için onlara gayretle sorular sormaya başladı.
Ve Alma'ya şöyle dedi: Amulek'in ölülerin dirilişi, yani doğru ve doğru olmayan
herkesin ölümden dirilerek yaptıkları işlere göre yargılanmak üzere Tanrı'nın
önüne çıkarılacakları ile ilgili söylediği sözlerin anlamı nedir?
9 Ve şimdi, Alma bu şeyleri ona
şöyle diyerek açıklamaya başladı: Tanrı'nın sırlarını bilebilmek çok kimselere
verilmiştir; ancak bunlar sıkı bir emir altında verilir; öyle ki onlar bu
sırları yalnızca Tanrı'nın insançocuklarına sözünden verdiği paya ve
insançocuklarının Tanrı'ya gösterdikleri dikkat ve gayrete göre başkalarına
bildirebilirler.
10 Ve bu yüzden, yüreğini
sertleştiren kimse, sözün daha az kısmını alır ve yüreğini sertleştirmeyen
kimseye ise Tanrı'nın sırlarını tam olarak bilinceye kadar sözün daha büyük
kısmı verilir.
11 Ve yüreğini sertleştirenlere,
O'nun sırlarından hiçbir şey bilmeyinceye kadar sözün daha az kısmı verilir; ve
o zaman onlar şeytan tarafından tutsak alınarak onun isteğine göre yıkıma
götürülürler. Şimdi cehennem zincirleri ile demek istenilen budur.
12 Ve Amulek açıkça ölümden, bu
ölümlülükten dirilerek ölümsüzlük durumuna geçmekten ve yaptığımız işlere göre
yargılanmak üzere Tanrı'nın yargı kürsüsünün önüne getirilmekten söz etti.
13 O zaman, eğer yüreklerimiz
sertleşmişse, evet, yüreğimizi söze karşı onun bizde bulunmayacağı kadar
sertleştirmişsek, o zaman bizim durumumuz korkunç olacaktır; çünkü o zaman suçlu
olduğumuza dair hüküm verilecektir.
14 Çünkü sözlerimiz bizi
suçlayacaktır, evet, bütün işlerimiz bizi suçlayacaktır; bizler lekesiz
bulunmayacağız; ve düşüncelerimiz de aynı şekilde bizi suçlayacaktır; ve bu
korkunç durumda gözlerimizi kaldırıp Tanrımıza bakmaya cesaret edemeyeceğiz ve
kayaların ve dağların bizi O'nun huzurundan saklaması için üzerimize düşmelerini
emredebilirsek çok memnun olacağız.
15 Fakat bu öyle olmamalıdır; biz
dirilerek, O'nun yüceliği ve gücü ve kudreti ve büyüklüğü ve egemenliği ile
O'nun önünde durmalı ve sonsuz utancımızla O'nun bütün yargılarının âdil
olduğunu, yaptığı bütün işlerde âdil olduğunu ve insançocuklarına karşı
merhametli olduğunu ve adına inanarak tövbeye yaraşır meyve veren herkesi
kurtaracak tüm güce sahip olduğunu kabul etmeliyiz.
16 Ve şimdi işte, size derim ki o
zaman bir ölüm, hatta ruhsal bir ölüm olan ikinci ölüm gelir; o zaman,
günahlarında ölen herkesin geçici ölüm bakımından ruhsal ölümle de öleceği
zamandır; evet, kişi doğrulukla ilgili değerlere göre ölecektir.
17 O zaman onların azabı, alevi
sonsuza dek daima yükselen bir ateş ve kükürt gölü gibi olacağı zamandır; ve o
zaman, kendi istediği şekilde onları yönetimi altına almış olan şeytanın gücü ve
tutsaklığına göre onların sonsuz yıkıma zincirlerle bağlanacağı bir zamandır.
18 O zaman, size derim ki, onlar
hiçbir kurtuluş hazırlanmamış gibi kalacaklardır; çünkü onlar Tanrı'nın
adaletine göre fidye ile kurtarılamazlar; ve onlar artık daha fazla çürüme
olmayacağı için ölemezler.
19 Şimdi öyle oldu ki Alma bu
sözleri söylemeyi bitirdiği zaman, halk daha çok şaşırmaya başladı.
20 Fakat aralarında başyönetici
olan Antiyona adında biri vardı, öne çıkıp ona şöyle dedi: Senin bu, insan
ölümden dirilecek ve bu ölümlü durumdan ölümsüz duruma geçecek, ondan sonra da
can bir daha hiç ölmeyecek dediğin nedir?
21 İlk anne ve babamız girip yaşam
ağacının meyvesinden yemesin ve sonsuza dek yaşamasın diye Tanrı'nın, Aden
bahçesinin doğusuna kerubiler ve alevli bir kılıç yerleştirdiğini söyleyen
kutsal yazının anlamı nedir? Ve biz böylece onların sonsuza dek hiçbir yaşama
şansları olmadığını görüyoruz.
22 Şimdi Alma ona şöyle dedi: Ben
de bunu açıklamak üzereydim. Şimdi biz Adem'in, Tanrı'nın sözüne göre yasak
meyveden yediği için düştüğünü görüyoruz; ve böylece onun düşmesiyle bütün
insanlığın kaybolmuş ve düşmüş insanlar olduğunu görüyoruz.
23 Ve şimdi işte, size derim ki o
zaman Adem'in yaşam ağacının meyvesinden yemesi mümkün olsaydı, ölüm olmayacaktı
ve söz boşuna olup Tanrı'yı yalancı çıkaracaktı. Çünkü O: "Eğer bundan yersen
mutlaka öleceksin" demişti.
24 Ve biz ölümün, evet, Amulek
tarafından sözü edilen geçici ölümün bütün insanlığın üzerine geldiğini
görüyoruz; buna rağmen insana tövbe edebilmesi için bir süre tanınmıştır; bu
nedenle bu yaşam bir deneme durumu; insanın Tanrı'yla karşılaşmaya hazırlanacağı
bir zaman, ölülerin dirilişinden sonra sözünü ettiğimiz o sonu olmayan duruma
hazırlanma zamanı olmuştur.
25 Şimdi, eğer dünyanın
kuruluşundan beri kararlaştırılan fidye ile kurtuluş planı olmasaydı, ölülerin
dirilişi olamazdı; fakat hakkında söylenilen ölülerin dirilişini
gerçekleştirecek olan bir fidye ile kurtarış planı kararlaştırılmıştır.
26 Ve şimdi işte, ilk anne
babamızın gidip yaşam ağacından yemeleri mümkün olsaydı, hiçbir hazırlık durumu
görmeden sonsuza dek sefil olacaklardı; ve böylece fidye ile kurtuluş planının
gerçekleşmesi engellenmiş olacaktı ve Tanrı'nın sözü de boşa çıkıp etkisiz
olacaktı.
27 Fakat işte, bu böyle olmadı; ne
var ki insanların ölmeleri kararlaştırıldı ve ölümden sonra onların
yargılanmaları, hatta sözünü ettiğimiz son olan bu aynı yargılanmaya gelmeleri
gerekecektir.
28 Ve Tanrı, bunların insanın
başına gelmesini kararlaştırdıktan sonra, işte o zaman insanın kendileri için
kararlaştırdığı şeyleri bilmelerini uygun gördü.
29 Bu yüzden, onlarla konuşmaları için melekler gönderdi; onlar da insanlara
O'nun görkemini gösterdiler.
30 Ve onlar o zamandan beri O'nun
ismini çağırmaya başladılar; bunun üzerine Tanrı insanlarla konuşarak, onlara
dünyanın kuruluşundan beri hazırlanmış olan fidye ile kurtuluş planını bildirdi;
ve bunu onlara inançlarına, tövbelerine ve kutsal işlerine göre bildirdi.
31 Bu nedenle Tanrı insanlara
emirler verdi; onlar ilkönce geçici şeylere göre ilk emirleri çiğnedikleri için
Tanrılar gibi oldular; iyiyi kötüden ayırarak kendilerini, kendi isteklerine ve
zevklerine göre iyilik yapmak ya da kötülük yapmak üzere hareket edecek bir
duruma koydular veya hareket edecek bir duruma konuldular.
32 Bu yüzden Tanrı onlara fidye ile
kurtuluş planını bildirdikten sonra onlara kötülük yapmamaları için emirler
verdi; doğruluğa ait olan değerlere göre kötülük yapmanın cezası, sonsuz bir
ölüm olan ikinci ölümdü; çünkü böyle insanlar üzerinde fidye ile kurtuluş
planının hiçbir gücü olamazdı; çünkü Tanrı'nın yüce iyiliğine göre adaletin
işleri yok edilemezdi.
33 Fakat Tanrı, insanlara Oğlu'nun
adıyla çağrıda bulunup (hazırlanmış olan fidye ile kurtuluş planı budur) şöyle
dedi: Eğer tövbe ederseniz ve yüreklerinizi sertleştirmezseniz, o zaman Biricik
Oğlum'un aracılığıyla sizlere merhamet edeceğim.
34 Dolayısıyla her kim tövbe eder
ve yüreğini sertleştirmezse, o kimsenin Biricik Oğlum'un aracılığıyla
günahlarından bağışlanmak üzere merhametten hakkı olacaktır; ve bunlar benim
rahatıma kavuşacaklardır.
35 Ve kim yüreğini sertleştirecek
ve kötülük işleyecek olursa, işte, öfkemle yemin ediyorum ki o kişi benim
rahatıma kavuşmayacaktır.
36 Ve şimdi kardeşlerim, işte size
derim ki eğer yüreklerinizi sertleştirirseniz, Rab'bin rahatına kavuşamazsınız;
bu nedenle, kötülükleriniz O'nu öfkelendirir; öyle ki O da ilk kışkırtmada
olduğu gibi, evet, hem ilk, hem de son kışkırtmadaki sözüne göre, ruhlarınızın
sonsuz yıkımı için öfkesini üzerinize gönderecektir; dolayısıyla O'nun sözüne
göre ilk ölüm gibi son ölümü de göreceksiniz.
37 Ve şimdi kardeşlerim, bu şeyleri
bildiğimize ve onların da gerçek olduğuna göre, gelin tövbe edelim ve
yüreklerimizi sertleştirmeyelim ki Tanrımız Rab'bi kışkırtarak O'nun bize
verdiği bu ikinci emirlerde öfkesini üzerimize çekmeyelim; tersine O'nun sözüne
göre hazırlanan Tanrı'nın rahatına kavuşalım.
Erkekler büyük inançları ve iyi
işlerine göre yüksek rahip olarak göreve çağrılırlar‑‑‑Onlar emirleri
öğretmelidirler‑‑‑Doğrulukları sayesinde günahlarından arınırlar ve Rab'bin
rahatına kavuşurlar‑‑‑Melkisedek bunlardan biriydi‑‑‑Melekler ülkenin her
yanında Sevindirici Haber'i bildirirler‑‑‑Onlar Mesih'in gerçekten geleceğini
bildireceklerdir. m.ö.
tahminen 82 yılı.
Ve yine, kardeşlerim, düşüncelerinizi
Rab Tanrı'nın bu emirleri çocuklarına verdiği zamana doğru yöneltmek istiyorum;
ve Rab Tanrı'nın, Oğlu'nun düzenine göre olan kendi kutsal düzenine göre, bu
şeyleri halka öğretmeleri için rahipler atadığını hatırlamanızı isterim.
2 Ve rahipler O'nun Oğlu'nun
düzenine göre bu şekilde atandılar; böylece insanlar fidye ile kurtuluş için
onun Oğlu'nu nasıl bekleyeceklerini bilebilsin diye.
3 Ve onların atanış tarzı şudur:
Onlar, Tanrı'nın önbilgisine göre, büyük inançlarından ve iyi işlerinden dolayı
dünyanın kuruluşundan çağrıldılar ve hazırlandılar; başlangıçta iyiyi ya da
kötüyü seçmeye bırakılmışlardı; bunun üzerine onlar iyiyi seçip çok büyük inanç
gösterdikleri için kutsal bir çağrıyla çağrıldılar, evet, böyleleri için olan
hazırlık kurtuluşu ile beraber ve buna uygun olarak hazırlanmış olan o kutsal
çağrıyla çağrıldılar.
4 Ve böylece onlar bu kutsal
çağrıya, inançlarından dolayı çağrıldılar; başkaları ise yüreklerinin sertliği
ve zihinlerinin körlüğü yüzünden Tanrı'nın Ruhu'nu reddettiler; halbuki bunu
yapmamış olsalardı, onlar da kardeşlerininki kadar bu büyük ayrıcalığa sahip
olabileceklerdi.
5 Ya da kısacası, onlar başlangıçta
kardeşlerinle aynı durumdaydılar; böylece bu kutsal çağrı dünyanın kuruluşundan
beri yüreklerini katılaştırmayanlar için hazırlanmıştır; hazırlanan Biricik
Oğul'un kefaretinin bir parçasıdır ve onun kefaretinin aracılığıyla gelir---
6 Ve böylece onlar bu kutsal
çağrıyla çağrılıp Tanrı'nın kutsal düzeninin yüksek rahipliğine O'nun emirlerini
insançocuklarına öğretebilmek için atandılar; böylece onlar da Tanrı'nın
rahatına kavuşabilsin diye---
7 Bu yüksek rahiplik, O'nun
Oğlu'nun düzenine göre olup dünyanın kurulduğundan beri olan düzendir ya da
başka bir deyişle, günlerin başlangıcı ya da yılların sonu olmadan, O'nun her
konudaki önbilgisine göre sonsuzluktan tüm sonsuzluğa kadar hazırlanmıştır---
8 Şimdi onlar şu şekilde atandılar:
Kutsal bir çağrıyla çağrıldılar ve kutsal bir törenle atandılar ve kutsal
düzenin yüksek rahipliğini üzerlerine aldılar; bu çağrının, kutsal törenin ve
yüksek rahipliğin başlangıcı veya sonu yoktur.
9 Böylece onlar lütuf, adalet ve
gerçekle dolu olan, günlerinin başlangıcı ya da yıllarının sonu olmayan Baba'nın
Biricik Oğlu'nun düzenine göre sonsuza dek yüksek rahip olurlar. Ve böyledir.
Amin.
10 Şimdi, bu kutsal düzen ya da bu
yüksek rahiplik konusunda söylediğim gibi atanıp Tanrı'nın yüksek rahipleri olan
çok insan vardı; ve bunun sebebi onların büyük inançları, tövbeleri ve Tanrı'nın
önündeki doğruluklarıydı; onlar mahvolmaktansa tövbe edip doğru işler yapmayı
seçtiler.
11 Bu yüzden onlar bu kutsal düzene
göre çağrıldılar ve kutsallaştılar; ve onların giysileri Kuzu'nun kanı sayesinde
yıkanıp beyazlaştı.
12 Şimdi onlar, Kutsal Ruh
tarafından kutsallaştırılıp giysilerini beyazlaştırdıktan ve Tanrı'nın önünde
pak ve lekesiz olduktan sonra günah üzerine ancak nefret ile bakabilirler; ve
paklanıp Tanrıları Rab'bin rahatına kavuşan birçok insan, oldukça çok sayıda
insan vardı.
13 Ve şimdi, kardeşlerim, sizlerin Tanrı'nın önünde kendinizi alçaltmanızı ve
tövbeye yakışır meyve vermenizi dilerim; böylece siz de o rahata
kavuşabilirsiniz.
14 Evet, sözünü ettiğim bu aynı
düzene göre hem yüksek rahip olan, hem de yüksek rahipliği sonsuza dek üzerine
alan Melkisedek'in günlerinde olan halk gibi kendinizi alçaltın.
15 Ve İbrahim'in ondalık ödediği
kişi bu aynı Melkisedek'ti; evet, atamız İbrahim bile sahip olduğu her şeyin
onda birini ondalık olarak ödemiştir.
16 Şimdi bu törenler halkın
Tanrı'nın Oğlu'nu ümitle beklemesi için şu şekilde verilmiştir; bu O'nun
düzeninin bir simgesidir ya da O'nun düzenidir; ve bu, günahlarından bağışlanmak
için O'nu ümitle beklemeleri için verilmiştir; böylece Rab'bin rahatına
kavuşabilsinler diye.
17 Şimdi bu Melkisedek, Salem
ülkesinin kralıydı; ve onun halkı kötülük ve iğrençlik yapmakta güçlenmişti;
evet, onların hepsi doğru yoldan sapmıştı; onlar her türlü kötülüklerle doluydu.
18 Fakat Melkisedek çok büyük inanç
gösterdiği ve Tanrı'nın kutsal düzenine göre yüksek rahiplik görevini aldığı
için halkına tövbeyi vaaz etti. Ve işte, onlar tövbe ettiler; ve Melkisedek
yaşadığı sürece ülkede barışı sağladı; bu yüzden barış prensi olarak çağrıldı;
çünkü Salem'in kralıydı; ve babasının emri altında hüküm sürdü.
19 Şimdi ondan önce birçok kişi
gelmişti ve ondan sonra da birçok kişi gelip geçti, ancak daha büyüğü yoktu; bu
nedenle, ondan özellikle daha çok söz ettiler.
20 Şimdi konuyu uzun uzun anlatmam
gerekmiyor; söylediklerim yeterlidir. İşte, kutsal yazılar önünüzdedir; eğer
onları çarpıtırsanız, sizin yıkımınıza sebep olacaktır.
21 Ve öyle oldu ki Alma, bu sözleri
onlara söyledikten sonra elini onlara doğru uzattı ve güçlü bir sesle
haykırarak: "Şimdi tövbe etmenin zamanı geldi, çünkü kurtuluş günü yaklaşıyor"
dedi.
22 Evet ve Rab'bin sesi,
meleklerinin ağzından bunu bütün uluslara bildiriyor; evet, bunu büyük sevincin
müjdesini almaları için bildiriyor; evet ve Rab, bu sevindirici haberin sesini
bütün halkı arasında duyuruyor, evet, hatta yeryüzünde yabancı ülkelere
dağıtılmış olanlara duyuruyor; bundan dolayı bu haberler bize de ulaşmıştır.
23 Ve biz anlayıp yanılmayalım
diye, bunlar bize sade sözlerle bildirilmiştir ve bu, yabancı bir ülkede yurtsuz
olduğumuz içindir; dolayısıyla bu şekilde çok iyilik gördük; çünkü bu
sevindirici haberler bizlere bağımızın her köşesinde bildirildi.
24 Çünkü işte, melekler bunu şu an
ülkemizde birçok kişiye bildiriyorlar; ve bunun amacı insançocuklarının
yüreklerini O'nun görkemiyle geleceği zamanda sözünü kabul etmeye hazırlamaktır.
25 Ve şimdi, biz yalnızca
meleklerin ağzından O'nun geleceği hakkında bize bildirilmiş olan sevindirici
haberi duymayı bekliyoruz; çünkü zamanı geliyor, ne kadar çabuk olacağını
bilmiyoruz. Tanrı'dan dilerim ki ben ölmeden önce olur; yine de yakın bir
zamanda veya sonra olsun, ben buna seviniyorum.
26 Ve O geldiği zaman, bu,
meleklerin ağzından doğru ve kutsal insanlara bildirilecektir; öyle ki
atalarımızın sözleri, kendilerinde bulunan peygamberlik ruhuna göre O'nun
hakkında söyledikleri sözlere uygun olarak yerine gelmiş olsun.
27 Ve şimdi kardeşlerim, kalbimin
derinliklerinden, evet, hatta bana ağrılar veren büyük bir endişeyle, sizlerin
sözlerime kulak vermenizi ve günahlarınızı terk etmenizi ve tövbe gününüzü
ertelememenizi dilerim;
28 Dilerim ki Rab'bin önünde
kendinizi alçaltırsınız ve O'nun kutsal adını çağırırsınız ve gücünüzü aşan
biçimde denenmemek için uyanık durup devamlı dua edersiniz; ve böylece Kutsal
Ruh tarafından size yol gösterilir ve siz de alçakgönüllü, yumuşak huylu, uysal,
sabırlı, sevgi dolu olursunuz ve her şeye tahammül edersiniz;
29 Rab'be inanıp sonsuz yaşama
kavuşacağınızı ümit ederek, Tanrı sevgisi daima yüreklerinizde bulunsun ki son
günde yukarı kaldırılarak O'nun rahatına kavuşabilirsiniz.
30 Ve dilerim ki Rab size tövbe
etmeyi bağışlar; böylece onun öfkesini üzerinize çekmez ve cehennem
zincirleriyle bağlanmayarak ikinci ölümün acısını çekmezsiniz.
31 Ve Alma, halka bu kitapta
yazılmamış olan daha çok sözler söyledi.
Alma ile Amulek hapse atılıp
dövülür---Tanrı'ya inananlar ve onların kutsal yazıları ateşe atılır‑‑‑Bu
şehitler, Rab tarafından O'nun görkemine alınırlar‑‑‑Hapishanenin duvarları
parçalanıp yıkılır‑‑‑Alma ile Amulek kurtarılır ve onlara zulmedenler öldürülür. m.ö. tahminen 82B81 yılları.
Ve öyle oldu ki Alma, halka yaptığı
konuşmasını bitirdikten sonra, onların çoğu onun sözlerine inanıp tövbe etmeye
ve kutsal yazıları incelemeye başladılar.
2 Fakat halkın çoğunluğu Alma'yla
Amulek'i öldürmek istiyordu; çünkü onlar, Alma'nın Zeezrom'a söylediği
sözlerinin açıklığı yüzünden ona öfkelenmişlerdi; ve bunun yanı sıra Amulek'in
kendilerine yalan söylediğini ve onların yasalarına karşı ve aynı zamanda
avukatlarına ve hakimlerine karşı hakaret ettiğini söylüyorlardı.
3 Ve onlar Alma ve Amulek'e de
kızmışlardı; ve işledikleri kötülüklere karşı bu kadar açık bir şekilde tanıklık
ettikleri için onları gizlice ortadan kaldırmaya çalıştılar.
4 Fakat öyle oldu ki bunu
yapmadılar; fakat onları tutup kalın iplerle bağladılar ve ülkenin başhakiminin
huzuruna getirdiler.
5 Ve halk gidip onlara karşı
tanıklık etti; onların yasalara ve ülkedeki avukatlarına ve hakimlerine ve
ayrıca ülkede bulunan bütün halka karşı hakaret ettiklerine tanıklık ettiler; ve
aynı zamanda sadece bir Tanrı'nın var olduğuna ve O'nun kendi Oğlu'nu insanların
arasına göndereceğine, ama onları kurtarmayacağına tanıklık ettiler; ve halk,
Alma ile Amulek aleyhine böyle birçok konuda tanıklıkta bulundu. Şimdi bu,
ülkenin başhakimi önünde oldu.
6 Ve öyle oldu ki Zeezrom konuşulan
bu sözlere şaşırıp kaldı ve halkın arasındaki bu zihin körlüğüne kendi söylediği
yalanların neden olduğunu da biliyordu; ve onun ruhu işlediği suçun bilinci
altında acı çekmeye başladı; evet, cehennem azabı onu her yandan sarmaya
başlamıştı.
7 Ve öyle oldu ki Zeezrom halka
şöyle diyerek haykırmaya başladı: İşte, suçlu benim ve bu adamlar Tanrı'nın
önünde lekesizdir. Ve Zeezrom, o andan itibaren onları savunmaya başladı; fakat
halk ona şöyle diyerek hakaret etti: Seni de mi şeytan tuttu? Ve onun üzerine
tükürüp Zeezrom'u ve aynı zamanda Alma ve Amulek'in konuştuğu sözlere inanan
herkesi aralarından kovdular; ve onları kapı dışarı edip arkalarından onları
taşlamaları için adamlar gönderdiler.
8 Ve onların eşlerini, çocuklarını
ve Tanrı'nın sözüne inanan veya inanmaları öğretilen herkesi bir araya
topladılar ve onların ateşe atılmalarını emrettiler; ve ayrıca onların kutsal
yazılarını içeren kayıtlarını da getirip onları da ateşte yanıp kül olmaları
için ateşe attılar.
9 Ve öyle oldu ki onlar Alma ve
Amulek'i alıp ateşte yananların ölümünü görmeleri için onları şehitlerin öldüğü
yere götürdüler.
10 Ve Amulek ateşte yanan kadın ve
çocukların acılarını görünce o da acılar içinde kıvrandı ve Alma'ya şöyle dedi:
Biz bu korkunç görüntüye nasıl tanık olabiliriz? Bu yüzden ellerimizi uzatalım
ve bizde bulunan Tanrı'nın gücünü kullanarak onları alevlerden kurtaralım.
11 Fakat Alma ona şöyle dedi: Ruh,
elimi tutmam için beni zorluyor; çünkü işte, Rab onları görkemle kendi yanına
alıyor; ve Rab öfkesiyle bu halkın üzerine göndereceği yargılar adil olsun diye
onların bunu yapmasına ya da halkın kendi yüreklerinin sertliğine göre onlara bu
kötülüğü yapmalarına izin veriyor; ve bu masum insanların kanı onlara karşı
tanıklık edecek, evet ve son günde onlara karşı büyük bir güçle haykıracaktır.
12 Şimdi Amulek Alma'ya: Aİşte, belki bizi de yakacaklar!@ dedi.
13 Ve Alma: "Rab'bin istediği
olsun. Fakat işte, bizim görevimiz bitmedi; bu yüzden bizi yakmazlar!" dedi.
14 Şimdi öyle oldu ki ateşe
atılanların bedenleri ve aynı zamanda onlarla beraber ateşe atılan kayıtlar
yanıp kül olduktan sonra, ülkenin başhakimi gelip bağlı olan Alma ve Amulek'in
önünde durdu; ve onların yanaklarına eliyle vurup onlara: ABu gördüklerinizden sonra bu halka
onların ateş ve kükürt gölüne atılacaklarını bir daha vaaz edecek misiniz?@ dedi.
15 İşte, görüyorsunuz ki ateşe
atılanları kurtaracak gücünüz yoktu; ne de Tanrı onları sizin inancınızdan diye
kurtardı. Ve hakim onların yanaklarına bir daha vurup: ASiz kendiniz için ne diyorsunuz?@ diye sordu.
16 Şimdi bu hakim, Gideyon'u
öldüren Nehor inancından ve tarikatındandı.
17 Ve öyle oldu ki Alma ve Amulek
ona hiç cevap vermedi; ve hakim onlara tekrar vurup, hapse atılmaları için
onları görevlilere teslim etti.
18 Ve onlar hapishanede üç gün
kaldıktan sonra Nehor inancından bir sürü avukatlar ve hakimler ve rahipler ve
öğretmenler geldi; ve onlar hapishaneye onları görmek için gelmişlerdi ve onlara
birçok söz hakkında sorular sordular; ama onlar hiçbir cevap vermedi.
19 Ve öyle oldu ki hakim onların
karşısında dikilip şöyle dedi: Neden bu insanların sözlerine cevap
vermiyorsunuz? Benim sizleri alevlere teslim etmeye gücüm olduğunu bilmez
misiniz? Ve onlara konuşmalarını emretti; fakat hiçbir cevap vermediler.
20 Ve öyle oldu ki oradan ayrılıp
kendi yollarına gittiler, fakat ertesi gün yine geldiler; ve hakim yine onların
yanaklarına vurdu. Ve birçok kişi öne çıkıp onlara şöyle diyerek vurdular: Bir
daha dikilecek ve bu halkı yargılayıp yasalarımızı eleştirecek misiniz? Eğer o
kadar büyük gücünüz varsa niçin kendinizi kurtaramıyorsunuz?
21 Ve onlara buna benzer birçok şey
söylediler ve onlara dişlerini gıcırdattılar ve üzerlerine tükürüp şöyle
dediler: Cehenneme gittiğimizde nasıl görüneceğiz?
22 Ve onlara buna benzer çok şeyler, evet, buna benzer her türlü şeyler
söylediler; ve onlarla günlerce böyle alay ettiler. Ve aç kalsınlar diye onlara
yemek ve susuz kalmaları için onlara su vermediler; ve aynı zamanda onların
elbiselerini de alıp onları çıplak bıraktılar; ve bu şekilde kalın iplerle
bağlanarak hapishaneye kapatılmışlardı.
23 Ve öyle oldu ki onlar günlerce
böyle acı çektikten sonra, (ve Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin onuncu
yılının onuncu ayının on ikinci gününde) Ammoniha ülkesinin başhakimi ile
onların öğretmenlerinden ve avukatlarından çoğu Alma ve Amulek'in iplerle bağlı
oldukları hapishaneden içeri girdiler.
24 Ve başhakim önlerinde durup
tekrar onlara vurdu ve onlara: "Eğer Tanrı'nın gücüne sahipseniz, kendinizi bu
bağlardan kurtarın! O zaman sizin söylediğiniz gibi Rab'bin bu halkı yok
edeceğine inanacağız" dedi.
25 Ve öyle oldu ki onların hepsi
sonuncusuna kadar öne çıkıp onlara vurarak aynı sözleri söylediler; ve sonuncu
adam onlara konuştuktan sonra, Tanrı'nın gücü Alma ve Amulek'in üzerine geldi ve
onlar kalkıp ayakları üzerinde durdular.
26 Ve Alma şöyle diyerek haykırdı:
Ya Rab daha ne kadar bu büyük acıları çekeceğiz? Ya Rab, Mesih'e duyduğumuz
inancımıza göre bize kurtulmamız için güç ver! Ve onlar bağlı bulundukları
ipleri kopardılar ve oradaki insanlar bunu görünce kaçmaya başladılar; çünkü
onların üzerine ölüm korkusu gelmişti.
27 Ve öyle oldu ki onlar o kadar
çok korkmuştu ki yere yıkılıp hapishanenin dış kapısına ulaşamadılar; ve yer
kuvvetli bir şekilde sarsıldı ve hapishanenin duvarları ikiye yarıldı; öyle ki
duvarlar çöktü; ve Alma ile Amulek'e vuran başhakim ve avukatlar ve rahipler ve
öğretmenler yıkılan duvarların altında kalarak öldüler.
28 Ve Alma ile Amulek hapishaneden
çıktılar ve onlara hiçbir şey olmamıştı; çünkü Rab onlara Mesih'e olan
inançlarına göre güç vermişti. Ve onlar derhal hapishaneden dışarı çıktılar; ve
onların ipleri çözülmüştü; ve hapishane yıkılmıştı; ve Alma ile Amulek'in
dışında, hapishane duvarları içinde kalan herkes ölmüştü; ve onlar hemen şehre
geldiler.
29 Şimdi büyük bir gürültü duyan
halk, bunun nedenini öğrenmek için kalabalık halde koşarak geldi; ve onlar Alma
ile Amulek'in hapishaneden çıktığını ve hapishanenin duvarlarının yıkılmış
olduğunu görünce çok korktular ve Alma ile Amulek'in huzurundan tıpkı bir
keçinin yavrularıyla beraber iki aslandan kaçtığı gibi kaçtılar; ve onlar Alma
ile Amulek'in huzurundan böyle kaçtılar.
Alma ve Amulek, Sidom'a gidip orada
bir Kilise kurarlar‑‑‑Alma, Kilise'ye katılan Zeezrom'u iyileştirir‑‑‑Birçok
kişi vaftiz olur ve Kilise ilerler‑‑‑Alma ile Amulek, Zarahemla'ya giderler. m.ö. tahminen 81 yılı.
Ve öyle oldu ki Alma ile Amulek'e o
şehirden ayrılmaları emredildi; ve onlar da oradan ayrılıp Sidom ülkesine kadar
geldiler; ve işte orada, Alma'nın sözlerine inandıkları için taşlanıp kovulan ve
Ammoniha ülkesini terk eden herkesi buldular.
2 Ve onlara eşlerinin ve
çocuklarının başına gelen her şeyi ve ayrıca kendi başlarına gelenleri ve
kurtuluşlarının kuvvetini anlattılar.
3 Ve Zeezrom ise Sidom'da işlediği
kötülükler yüzünden kafasındaki büyük sıkıntıların verdiği ağır bir ateşle hasta
yatıyordu; çünkü Alma ve Amulek'in artık hayatta olmadıklarını zannediyordu; ve
kendi kötülükleri yüzünden onların öldürülmüş olduğunu sanıyordu. Ve bu büyük
günah ve işlediği diğer büyük günahlar, ona hiçbir kurtuluş yolu bırakmadan
ruhen çok acı çektiriyor ve onu çok endişelendiriyordu; bu yüzden, çok şiddetli
bir ateşle yanmaya başladı.
4 Şimdi, Alma'yla Amulek'in Sidom
ülkesinde olduklarını duyunca, yüreği cesaretlenmeye başladı; ve onların yanına
gelmelerini arzu ederek acele onlara bir haber gönderdi.
5 Ve öyle oldu ki onlar Zeezrom'un
yolladığı habere uyarak derhal yola çıktılar; ve Zeezrom'un bulunduğu eve
girdiler; ve onu hasta yatağında ateşten yanarken çok halsiz bir şekilde
buldular; ve Zeezrom'un kafası işlediği kötülüklerden dolayı çok sıkılmıştı; ve
onları görünce elini uzatıp onlardan kendisini iyileştirmelerini rica etti.
6 Ve öyle oldu ki Alma onun elini
tutup ona: AMesih'in kurtarma gücüne inanıyor
musun?@ dedi.
7 Ve Zeezrom cevap verip: "Evet,
öğrettiğiniz sözlerin hepsine inanıyorum" dedi.
8 Ve Alma şöyle dedi: Eğer sen,
Mesih'in fidye ile kurtarışına inanıyorsan, iyileşebilirsin.
9 Ve Zeezrom: "Evet, söylediğiniz
sözlere göre inanıyorum" dedi.
10 Ve o zaman Alma şöyle diyerek
Tanrı'ya yakardı: Ey Tanrımız Rab, bu adama merhamet et ve onu Mesih'e olan
inancına göre iyileştir.
11 Ve Alma bu sözleri söyler
söylemez, Zeezrom sıçrayıp ayağa kalktı ve yürümeye başladı; ve bu herkesi büyük
bir şaşkınlığa uğrattı; ve bunun haberi Sidom ülkesinin her tarafına yayıldı.
12 Ve Alma Zeezrom'u Rab'be vaftiz
etti; ve Zeezrom, o andan itibaren halka vaaz etmeye başladı.
13 Ve Alma, Sidom ülkesinde bir
Kilise kurdu ve vaftiz olmayı arzu eden herkesi Rab'be vaftiz etmek üzere ülkede
rahipler ve öğretmenler atadı.
14 Ve öyle oldu ki onların sayısı
çoktu; çünkü onlar Sidom çevresindeki bütün bölgelerden topluca geldiler ve
vaftiz oldular.
15 Fakat Ammoniha ülkesindeki halka
gelince, onlar yine katı yürekli ve dik kafalı bir halk olarak kaldılar ve
günahlarından tövbe etmeyip Alma ve Amulek'in gücünü şeytana yüklediler; çünkü
onlar Nehor tarikatının üyesiydiler ve kendi günahlarından tövbe etmeye
inanmıyorlardı.
16 Ve öyle oldu ki Alma ve Amulek;
Amulek, Tanrı'nın sözü uğruna Ammoniha ülkesindeki bütün altın ve gümüşünü ve
değerli eşyalarını terk etmişti; bir zamanlar arkadaşları olan kişiler
tarafından ve ayrıca babası ve akrabaları tarafından reddedilmişti.
17 Bu yüzden Alma, Sidom'da
Kilise'yi kurduktan sonra büyük bir duraklama gördü; evet, halkın yüreğindeki
gurur durmuş ve onlar Tanrı'nın önünde kendilerini alçaltmaya başlamışlardı; ve
onlar Tanrı'ya ibadet etmek için kutsal sığınaklarında, sunağın önünde bir araya
toplanmaya başladılar; şeytandan, ölümden ve yıkımdan kurtulabilmek için daima
uyanık durup dua ediyorlardı.
18 Şimdi söylediğim gibi, Alma
bütün bunları gördükten sonra, bundan dolayı Amulek'i yanına alıp Zarahemla
ülkesine geldi ve onu kendi evine götürdü; ve ona bu sıkıntılı günlerinde yardım
ederek onu Rab'de kuvvetlendirdi.
19 Ve böylece Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin onuncu yılı sona ermiş oldu.
Lamanlılar, Ammoniha halkını yok
eder‑‑‑Zoram, Nefililer'i Lamanlılar'a karşı zafere götürür‑‑‑Alma'yla Amulek ve
başka birçok kişi sözü vaaz ederler‑‑‑Dirildikten sonra Mesih'in Nefililer'e
görüneceğini öğretirler. m.ö.
tahminen 81--77 yılları.
Ve öyle oldu ki Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin on birinci yılında, ikinci ayın beşinci gününde, Zarahemla
ülkesinde çok huzur dolu günler yaşanmış, on birinci yılın ikinci ayının beşinci
gününe kadar olan belli sayıdaki yıllarda ne bir savaş ne de bir çekişme
olmuştu; ülkenin her yanında bir savaş çığlığı duyuldu.
2 Çünkü işte, Lamanlılar'ın
orduları çöl tarafından ülke sınırlarına, hatta Ammoniha şehrine girip halkı
öldürmeye ve şehri yakıp yıkmaya başladılar.
3 Ve şimdi öyle oldu ki Nefililer
onları ülkeden kovmak için yeterince büyük bir ordu çıkaramadan, onlar Ammoniha
şehrinde olan halkı ve ayrıca Nuh sınırı yakınlarındaki bazı kişilerini
öldürmüşler ve diğerlerini de tutsak alıp çöle götürmüşlerdi.
4 Şimdi öyle oldu ki Nefililer
tutsak alınıp çöle kaçırılanları kurtarmak istiyordu.
5 Bu yüzden, Nefili ordularının
başına başkomutan seçilen kişi (ve onun adı Zoram'dı ve onun Lehi ve Aha adında
iki oğlu vardı)---şimdi Zoram ve onun iki oğlu, Alma'nın Kilise'nin yüksek
rahibi olduğunu biliyorlardı ve onda peygamberlik ruhu olduğunu duymuşlardı; bu
yüzden ona gittiler ve Lamanlılar tarafından tutsak alınan kardeşlerini aramak
için Rab'bin çölde nereye gitmelerini istediğini ondan öğrenmek istediler.
6 Ve öyle oldu ki Alma bu konuyu
Rab'be sordu. Ve Alma geri dönüp onlara şöyle dedi: İşte, Lamanlılar güney
çölündeki Manti ülkesinin sınırlarının ilerisinde olan Sidon ırmağından
geçeceklerdir. Ve işte orada Sidon ırmağının doğusunda onlarla
karşılaşacaksınız; ve Rab, Lamanlılar tarafından tutsak alınan kardeşlerinizi
orada size teslim edecektir.
7 Ve öyle oldu ki Zoram ve onun
oğulları ordularıyla Sidon ırmağını geçerek Manti sınırlarından ileriye, Sidon
ırmağının doğu yakasındaki güney çölüne doğru hareket ettiler.
8 Ve onlar Lamanlı ordularının
üzerine saldırdılar ve Lamanlılar dağıtılıp çöle doğru sürüldü; ve Lamanlılar
tarafından tutsak alınan kardeşlerini aldılar ve tutsak alınanların arasında
kayıp bir kişi bile yoktu. Ve onlar kardeşlerinin yardımıyla tekrar kendi
topraklarının sahibi oldular.
9 Ve böylece hakimlerin on birinci
yılı sona erdi; Lamanlılar ülkeden kovulmuş ve Ammoniha halkı yok olmuştu; evet,
Ammonihalılar'ın arasında yaşayan herkes öldürülmüştü; ve aynı zamanda
büyüklüğünden dolayı Tanrı bile yıkamaz dedikleri koca şehirleri de yerle bir
olmuştu.
10 Fakat işte, bir gün içinde
şehirleri ıssız bırakıldı ve onların cesetleri köpekler ve çöldeki vahşî
hayvanlar tarafından parçalandı.
11 Yine de onların ölü bedenleri
toprağın üzerinde günlerce üst üste yığılı kaldı ve üzerleri ince bir toprak
örtüsü ile örtüldü. Ve şimdi onların kokusu o kadar kötüydü ki halk, Ammoniha
ülkesini mülk edinmek için oraya uzun yıllar girmedi. Ve buraya Nehorlar'ın
Enkazı adı verildi; çünkü onlar yaşamına son verilen Nehor'un tarikatındandılar;
ve onların ülkeleri ıssız kaldı.
12 Ve Lamanlılar, Nefi halkı
üzerindeki hakimler yönetiminin on dördüncü yılına dek Nefililer’e karşı bir
daha savaşmaya gelmediler. Ve böylece Nefi halkı bütün ülkede üç yıl boyunca
sürekli huzur içinde yaşadı.
13 Ve Alma'yla Amulek gidip halka,
Yahudi adetlerine göre inşa edilmiş olan tapınaklarında, kutsal sığınaklarında
ve ayrıca sinagoglarında tövbe vaaz ettiler.
14 Ve sözlerini duymak isteyen
herkese hiçbir ayrım yapmadan Tanrı'nın sözünü sürekli açıkladılar.
15 Ve böylece Alma ile Amulek ve
ayrıca bu iş için seçilmiş daha niceleri ülkenin her yanında sözü vaaz etmek
için ilerlediler. Ve Kilise'nin ülkenin her yanında, çevredeki bütün bölgelerde,
bütün Nefi halkı arasında kurulması yaygın bir hale geldi.
16 Ve onların arasında hiçbir
eşitsizlik yoktu; Rab, insançocuklarının zihinlerini hazırlamak için ya da
onların yüreklerini, kendisinin geleceği zamanda onların arasında öğretilecek
olan sözleri kabul etmeye hazırlamak için Ruhu'nu bütün ülkenin üzerine döktü---
17 Öyle ki onlar söze karşı
yüreklerini katılaştırmasınlar ve inanmayarak yıkıma gitmeye devam etmesinler,
ama sözü sevinçle ve gerçek asmaya aşılanmış olan bir dal gibi kabul etsinler
diye; böylece Tanrıları Rab'bin rahatına kavuşabilirler.
18 Şimdi halkın arasına giden bu
rahipler, her türlü yalanlara ve hilelere ve kıskançlıklara ve kavgalara ve
düşmanlıklara ve küfürlere ve hırsızlığa, soygunculuğa, yağmalamaya, öldürmeye,
zina işlemeye ve her türlü şehvete karşı vaaz ederek, bu tür şeylerin
bulunmaması gerektiğini duyurdular---
19 Yakında olacak olan olayları
açıkladılar; evet, Tanrı'nın Oğlu'nun gelişi, O'nun acıları ve ölümü ve aynı
zamanda ölülerin dirilişi hakkında konuştular.
20 Ve halkın çoğu Tanrı'nın
Oğlu'nun geleceği yer hakkında sorular sordu; ve onlara, dirildikten sonra O'nun
kendilerine görüneceği öğretildi; ve halk bunu büyük bir sevinç ve memnuniyetle
dinledi.
21 Ve şimdi Kilise ülkenin her
yanında kurulduktan sonra---Kilise, şeytana karşı zafer kazanmıştı ve Tanrı'nın
sözü bütün ülkede kendi saflığında vaaz ediliyor ve Rab bereketlerini halkın
üzerine yağdırıyordu---Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin on dördüncü
yılı böylece sona erdi.
--27
Tanrı sözü uğruna krallık haklarını
reddeden ve Nefi ülkesine Lamanlılar'a sözü vaaz etmek için çıkan Mosiya'nın
oğullarının başından geçenler; onların çektikleri acılar ve
kurtuluşları---Alma'nın kayıtlarına göre.
17. Bölüm'ün başından 27. Bölüm'ün sonuna kadar.
Mosiya'nın oğulları peygamberlik ve
vahiy ruhuna sahiptir‑‑‑Lamanlılar'a sözü bildirmek için ayrı ayrı kendi
yollarına giderler‑‑‑Ammon, İsmail ülkesine gider ve Kral Lamoni'nin hizmetkârı
olur‑‑‑Ammon kralın sürülerini kurtarır ve Sebus sularında onun düşmanlarını
öldürür. 1--3 ayetler m.ö.
tahminen 77 yılı, 4.ayet m.ö.
tahminen 91--77 yılları ve 5--39 ayetler m.ö. tahminen 91 yılı.
Ve şimdi öyle oldu ki Alma, Gideyon
ülkesinden güneye, Manti ülkesine doğru yolculuk ederken, işte, Zarahemla
ülkesine doğru yolculuk etmekte olan Mosiya'nın oğullarıyla karşılaşınca çok
şaşırdı.
2 Şimdi bu Mosiya'nın oğulları
meleğin Alma'ya ilk göründüğü zaman onunla beraberdi; bu yüzden Alma,
kardeşlerini gördüğü için çok sevindi; ve onun sevincini daha da arttıran
onların hâlâ Rab'de kardeşleri olmasıydı; evet ve onlar gerçeğin bilgisiyle
güçlenmişlerdi; çünkü sağlam anlayışlı insanlardı ve Tanrı'nın sözünü bilebilmek
için kutsal yazıları gayretle incelemişlerdi.
3 Fakat yaptıkları bu kadarla
kalmıyordu; onlar kendilerini çok duaya ve oruca adamışlardı; bu yüzden
peygamberlik ruhuna ve vahiy ruhuna sahiptiler; ve öğrettikleri zaman Tanrı'nın
kuvveti ve yetkisi ile öğrettiler.
4 Ve onlar on dört yıldır Tanrı'nın
sözünü Lamanlılar'ın arasında öğretmişlerdi ve birçok kişiyi gerçeğin bilgisine
getirerek çok başarılı olmuşlardı; evet, onların sözlerinin gücü sayesinde pek
çok kişi Tanrı'nın sunağı önüne O'nun adını çağırmaya ve O'nun önünde
günahlarını itiraf etmeye getirilmişti.
5 Şimdi yolculukları esnasında
onların başlarına gelenler şunlardır; çünkü çok sıkıntı çekmişlerdi; hem bedenen
hem de zihinsel yönden açlık, susuzluk ve yorgunluk gibi birçok şeye katlanıp
ruhen çok çabalamışlardı.
6 Şimdi onların çıktığı yolculuklar
şunlardı: Hakimler'in ilk yılında, babaları Mosiya'ya veda ettiler ve
babalarının onların üzerine bağışlamak istediği krallığı (ve halkın isteği de
buydu) reddettiler.
7 Buna rağmen Zarahemla ülkesinden ayrıldılar ve kılıçlarını ve mızraklarını ve
yaylarını ve oklarını ve sapanlarını yanlarında götürdüler; ve bunu çölde
kendilerine yiyecek temin edebilmek için yaptılar.
8 Ve böylece Nefi ülkesine gidip
Lamanlılar'a Tanrı'nın sözünü vaaz etmek için seçmiş oldukları kişilerle çöle
doğru yola çıktılar.
9 Ve öyle oldu ki çölde günlerce
yolculuk ettiler ve Rab'bin, Ruhu'nun bir parçasının kendileri ile gitmesine ve
onlarla kalmasına izin vermesi için çok oruç tutup dua ettiler; böylece imkân
olursa, kardeşleri Lamanlılar'ı gerçeğin bilgisine ve atalarının doğru olmayan
geleneklerinin ne kadar kötü olduğunun bilgisine getirebilmek için Tanrı'nın
elinde bir araç olabilirlerdi.
10 Ve öyle oldu ki Rab, onları Ruhu
ile ziyaret etti ve onlara: ATeselli olun!@ dedi. Ve onlar da teselli oldular.
11 Ve Rab ayrıca onlara şöyle dedi:
Kardeşleriniz Lamanlılar'ın arasına gidip sözümü tanıtın; ama onlara Ben'de iyi
örnek olabilmeniz için çektiğiniz sıkıntılara katlanıp sabırlı olacaksınız ve
Ben, sizi birçok canın kurtulması için elimde bir araç yapacağım.
12 Ve öyle oldu ki Mosiya'nın
oğullarının ve ayrıca onlarla birlikte olanların yürekleri Tanrı'nın sözünü
Lamanlılar'a gidip bildirmek için cesarete geldi.
13 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ın
ülkesinin sınırlarına vardıklarında, hasatlarının sonunda tekrar buluşmak üzere
Rab'be emanet olup birbirlerinden ayrıldılar ve herkes kendi yolunu tuttu; çünkü
üstlendikleri görevin büyük olduğuna inanıyorlardı.
14 Ve şüphesiz bu büyük bir
görevdi; çünkü onlar Tanrı'nın sözünü vahşî, katı ve zalim bir halka,
Nefililer'i öldürmekten ve onları soyup yağmalamaktan zevk alan bir halka vaaz
etmeyi üstlenmişlerdi; ve onların yürekleri zenginliklerde, yani altında,
gümüşte ve değerli taşlardaydı; ama onlar bu şeyleri cinayet işleyerek ve
yağmalayarak elde etmek istiyorlardı; yani bu şeyleri kazanmak için kendi
elleriyle çalışmak istemiyorlardı.
15 Böylece onlar çok tembel bir
ulus olmuşlardı; çoğu putlara tapıyordu ve atalarının gelenekleri yüzünden
Tanrı'nın laneti üzerlerine düşmüştü; yine de tövbe şartıyla Rab'bin vaadleri
onlara sunuldu.
16 Bu yüzden, Mosiya'nın
oğullarının üstlenmiş olduğu görevin nedeni buydu; belki onları tövbeye
getirebilirlerdi; belki de onlara fidye ile kurtuluş planını öğretebilirlerdi.
17 Bu yüzden birbirlerinden ayrılıp
onların arasına gittiler; herkes kendisine verilen Tanrı'nın sözüne ve gücüne
göre yalnız başına gitti.
18 Şimdi Ammon onların başkanıydı,
daha doğrusu onların ihtiyaçlarına bakan oydu ve ayrılmadan önce onları ayrı
ayrı görev yerlerine göre kutsayıp Tanrı sözünü onlara açıkladıktan ya da onlara
hizmette bulunduktan sonra onlardan ayrıldı; ve böylece onlar bütün ülkeyi
kapsayan ayrı ayrı yolculuklarına başladılar.
19 Ve Ammon İsmail ülkesine gitti;
bu topraklar aynı zamanda Lamanlı olmuş olan İsmail oğullarının adını taşıyordu.
20 Ve Ammon İsmail ülkesine
girdiğinde, ellerine düşen her Nefili'yi bağlayıp onları kralın huzuruna
çıkarmak Lamanlılar'ın adeti olduğu için onu alıp bağladılar; ve böylece onları
öldürmek veya onları tutsak olarak tutmak veya onları hapse atmak ya da onları
ülkesinden kovmak kralın keyfine ve isteğine göre kendi zevkine kalmıştı.
21 Ve Ammon, İsmail ülkesinin
başındaki kralın huzuruna çıkarıldı; ve onun adı Lamoni'ydi; ve o, İsmail
soyundan geliyordu.
22 Ve kral, Ammon'dan onun
isteğinin bu ülkede Lamanlılar'ın arasında ya da halkı arasında yaşamak olup
olmadığını sordu.
23 Ve Ammon ona: "Evet, bu halkın
arasında bir süre kalmak istiyorum; evet ve belki de öleceğim güne kadar
kalırım" dedi.
24 Ve öyle oldu ki Kral Lamoni,
Ammon'dan çok memnun kaldı ve onun iplerinin çözülmesini emretti; ve Ammon'un,
kızlarından birisiyle evlenmesini istedi.
25 Fakat Ammon ona: "Hayır, ben
sizin hizmetkârınız olmak istiyorum" dedi. Bunun üzerine Ammon, Kral Lamoni'nin
hizmetkârlarından biri oldu. Ve öyle oldu ki Ammon, Lamanlılar'ın adetlerine
göre Lamoni'nin sürülerine bakmak üzere diğer hizmetkârların arasına gönderildi.
26 Ve üç gün kralın hizmetinde
bulunduktan sonra, Lamanlı hizmetkârlarla beraber onların sürüleriyle Sebus suyu
denilen suyun olduğu yere giderken; ve Lamanlılar'ın hepsi sürülerini su
içmeleri için buraya getirirlerdi---
27 Dolayısıyla Ammon ve kralın
hizmetkârları sürülerini bu suyun olduğu yere doğru sürerken, işte, sürülerine
su veren Lamanlı bir gurup kalkıp Ammon'un ve kralın hizmetkârlarının sürülerini
dağıttılar; ve sürüleri öyle dağıttılar ki hayvanlar her tarafa kaçtı.
28 Şimdi kralın hizmetkârları şöyle
diyerek söylenmeye başladılar: Şimdi kral, kardeşlerimizi öldürdüğü gibi bizi de
öldürecek; çünkü kardeşlerimizin sürüleri de bu adamların yaptığı kötülük
yüzünden dağılmıştı. Ve onlar feci bir şekilde ağlamaya başlayıp: "İşte,
sürülerimiz çoktan dağıldı" dediler.
29 Şimdi onlar öldürülme korkusuyla
ağlıyorlardı. Şimdi Ammon bunu görünce, içinden yüreği sevinçle doldu; çünkü,
dedi o, bu sürüleri krala iade ederek gücümü ya da içimdeki gücü bu hizmetkâr
arkadaşlarıma göstereceğim; böylece bu hizmetkâr arkadaşlarımın kalbini kazanıp
onları sözlerime inandırabilirim.
30 Ve şimdi bunlar Ammon'un,
kardeşleri saydığı kişilerin üzüntülerini gördüğü zamanki düşünceleriydi.
31 Ve öyle oldu ki onların gönlünü
söylediği şu sözlerle aldı: Kardeşlerim, sevinin! Haydi sürüleri aramaya gidelim
ve onları toplayıp suyun olduğu yere getirelim; ve böylece sürüleri kral için
koruyacağız, o da bizi öldürmeyecektir.
32 Ve öyle oldu ki onlar sürüleri
aramaya gittiler ve Ammon'u izlediler; ve çok çabuk hareket edip kralın
sürülerini çevirdiler ve onları tekrar suyun olduğu yere topladılar.
33 Ve o adamlar onların sürülerini
dağıtmak için tekrar durdular; fakat Ammon kardeşlerine: "Sürülerin etrafını
çevirin ki kaçmasınlar; ve ben gidip sürülerimizi dağıtan bu adamlarla mücadele
edeceğim" dedi.
34 Bu yüzden onlar Ammon'un
emrettiği şekilde hareket ettiler; ve Ammon gidip Sebus suyunun başında
dikilenlerle mücadele etmek için durdu; ve onların sayısı az değildi.
35 Bu yüzden onlar Ammon'dan
korkmuyorlardı; çünkü kendi adamlarından birinin onu istediği gibi
öldürebileceğini sanıyorlardı; çünkü onlar Rab'bin, Mosiya'ya oğullarını onların
elinden kurtaracağına dair vermiş olduğu sözü bilmiyorlardı; Rab hakkında da
hiçbir şey bilmiyorlardı; bu yüzden kardeşlerinin mahvolmasından büyük zevk
alıyorlardı; ve bu nedenle kralın sürülerini dağıtmak için durdular.
36 Fakat Ammon çıkıp sapanıyla
onlara taş fırlatmaya başladı; evet, çok büyük bir güçle onların arasına
sapanıyla taşlar yağdırdı; ve böylece onların belli bir sayısını öldürdü; öyle
ki onlar Ammon'un gücünü görünce şaşırmaya başladılar; ancak kardeşleri
öldürüldüğü için öfkelendiler ve Ammon'u öldürmeye kararlıydılar; bu yüzden ona
taşlarıyla vuramayacaklarını görünce, topuz sopalarla onu öldürmeye geldiler.
37 Fakat işte Ammon kendisine
vurmak için sopasını kaldıran her adamın kolunu kılıcıyla kesti; çünkü,
kılıcının ağzıyla kollarını keserek onların darbelerine öyle karşı koydu ki
onlar şaşkınlık içinde onun önünden kaçmaya başladılar; evet ve onların sayısı
az değildi; ve Ammon, kolunun gücüyle onların kaçmalarına neden oldu.
38 Şimdi onların altısı sapanla
öldürülmüştü; fakat kılıcıyla liderlerinden başka kimseyi öldürmedi; ve
kendisine karşı kalkan kolların hepsini kesti ve onlar az değildi.
39 Ve Ammon onları uzağa sürdükten
sonra geri döndü; ve sürülerine su verip onları tekrar kralın otlağına
getirdiler; ve daha sonra da Ammon'u öldürmek isteyenlerin, onun kılıcıyla
kesilmiş kollarını taşıyarak kralın huzuruna girdiler; ve bunlar kralın huzuruna
yaptıklarının bir kanıtı olarak getirilmişti.
Kral Lamoni, Ammon'un Büyük Ruh
olduğunu zanneder‑‑‑Ammon, krala Yaratılış hakkında, Tanrı'nın insanlarla olan
ilişkileri hakkında ve Mesih'in aracılığıyla gelecek olan fidye ile kurtuluş
hakkında öğretir‑‑‑Lamoni inanır ve sanki ölü gibi yere serilir.
m.ö. tahminen 90 yılı.
Ve öyle oldu ki Kral Lamoni,
hizmetkârlarına bu olayla ilgili gördükleri şeyler hakkında durup tanıklık
etmelerini emretti.
2 Ve onların hepsi gördükleri
şeyler hakkında tanıklıkta bulunduktan sonra, Kral Lamoni, Ammon'un kendi
sürülerini koruyarak gösterdiği sadakatini ve aynı zamanda onu öldürmek
isteyenlere karşı büyük bir güçle mücadele ettiğini öğrenince son derece şaşırıp
şöyle dedi: Bu kuşkusuz insandan çok daha üstün bir şey! İşte bu, işledikleri
cinayetler yüzünden bu halkın üzerine böylesine büyük cezalar gönderen Büyük Ruh
değil midir?
3 Ve onlar krala şöyle diyerek
cevap verdiler: Onun Büyük Ruh veya bir insan olup olmadığını bilmiyoruz; fakat
şu kadarını biliyoruz ki kralın düşmanları onu öldüremez; o bizimle beraber
olduğu sürece, onun ustalığı ve büyük gücünden dolayı kralın sürülerini
dağıtamazlar; bu yüzden, biz onun kralın dostu olduğunu biliyoruz. Ve şimdi, ey
kral, biz bir insanın bu kadar büyük bir güce sahip olabileceğine inanmıyoruz;
çünkü onun öldürülemeyeceğini biliyoruz.
4 Ve şimdi, kral bu sözleri
işitince, onlara şöyle dedi: Şimdi ben onun Büyük Ruh olduğunu biliyorum; ve
kardeşlerinizi öldürdüğüm gibi sizi öldürmeyeyim diye, O şimdi hayatlarınızı
kurtarmak için gökten inmiştir. Şimdi, atalarımızın sözünü ettiği Büyük Ruh
budur.
5 Şimdi bu, Lamoni'nin babasından
ona aktarılan bir adetti; öyle ki Büyük bir Ruh vardı. Her ne kadar Büyük Ruh'a
inansalar da, yaptıkları her şeyin doğru olduğuna inanıyorlardı; yine de Lamoni
kendi hizmetkârlarını öldürmekle bir hata işlemiş olmaktan korkarak, çok
korkmaya başladı.
6 Çünkü kardeşleri onların
sürülerini suyun başında dağıttıkları için onların birçoğunu öldürmüştü; ve
böylece, onlar sürülerini dağıttırdıkları için öldürülmüşlerdi.
7 Şimdi Sebus sularının bulunduğu
yerde durup halkın sürülerini dağıtmak bu Lamanlılar'ın adetiydi; böylece
dağılan hayvanların çoğunu kendi topraklarına sürüyorlardı; bu kendi
aralarındaki yağmacılığın bir yoluydu.
8 Ve öyle oldu ki Kral Lamoni
hizmetkârlarına şöyle diyerek sordu: Böylesine büyük bir güce sahip olan bu adam
nerededir?
9 Ve onlar ona: "İşte, sizin atlarınıza yem veriyor" dediler. Şimdi kral hizmetkârlarına sürülerinin suya götürülme vaktinden önce atlarını ve arabalarını hazırlayıp kendisini Nefi ülkesine götürmelerini emretmişti; çünkü bütün ülkenin kralı olan Lamoni'nin babası tarafından Nefi ülkesinde büyük bir ziyafet veriliyordu.
10 Şimdi Kral Lamoni, Ammon'un, kendisinin at ve arabalarını hazırladığını duyunca, Ammon'un sadakatinden dolayı daha da şaşırıp şöyle dedi: Kuşkusuz, bütün hizmetkârlarımın arasında bu adam kadar böylesine sadık hiçbir hizmetkârım olmadı; çünkü emirlerimin hepsini hatırlayıp yerine getiriyor.
11 Şimdi ben kesinlikle biliyorum ki Büyük Ruh budur; ve onun içeri yanıma gelmesini diliyorum, ama buna cesaret edemiyorum.
12 Ve öyle oldu ki Ammon, kral ve hizmetkârları için atları ve arabaları hazırladıktan sonra, içeri kralın yanına gitti ve kralın benzinin değişmiş olduğunu gördü; bu yüzden onun huzurundan çekilip geri dönmek üzereydi.
13 Ve kralın hizmetkârlarından biri ona: "Rabbana" dedi. Bunun anlamı güçlü veya büyük kral demektir; çünkü onlar krallarının güçlü olduklarına inanıyorlardı; ve ona: ARabbana, kral kalmanızı diliyor" dedi.
14 Bu yüzden, Ammon krala doğru dönüp ona: AEy kral, sizin için ne yapmamı istersiniz?@ dedi. Ve kral, kendi zamanlarına göre bir saat boyunca ona yanıt vermedi; çünkü ona ne diyeceğini bilmiyordu.
15 Ve öyle oldu ki Ammon tekrar ona: AYapmamı istediğiniz bir şey var mı?@ dedi. Fakat kral ona cevap vermedi.
16 Ve öyle oldu ki Ammon, Tanrı'nın Ruhu'yla dolu olduğu için kralın düşündüklerini anladı. Ve ona şöyle dedi: Hizmetkârlarınızı ve sürülerinizi koruyup, sapan ve kılıç ile onların kardeşlerinden yedisini öldürdüğümü ve sürülerinizi ve hizmetkârlarınızı korumak için diğerlerinin de kollarını kestiğimi duyduğunuz için mi; işte sizi şaşırtan bu mudur?
17 Size derim ki sizi bu kadar çok şaşırtan sebep nedir? İşte, ben sadece bir insanım ve sizin hizmetkârınızım; bu yüzden istediğiniz doğru olan her şeyi yaparım.
18 Şimdi kral bu sözleri duyunca yine şaşırıp kaldı; çünkü Ammon'un, düşüncelerini anladığını fark etti; yine de Kral Lamoni ağzını açıp ona: "Siz kimsiniz? Siz her şeyi bilen o Büyük Ruh musunuz?" dedi.
19 Ammon cevap verip: "Değilim" dedi.
20 Ve kral ona şöyle dedi: Siz benim yüreğimden geçenleri nasıl biliyorsunuz? Çekinmeden konuşun ve bana bunları anlatın; ve ayrıca bana sürülerimi dağıtan kardeşlerimi hangi güçle öldürdüğünüzü ve onların kollarını nasıl kestiğinizi de anlatın---
21 Ve şimdi, eğer siz bana bunları anlatırsanız, ben de size dilediğiniz her şeyi vereceğim; ve eğer gerekirse ordularımla sizi koruyacağım; fakat sizin onların hepsinden daha güçlü olduğunuzu biliyorum; yine de benden ne isterseniz, size bağışlayacağım.
22 Şimdi Ammon akıllı ama kimseye zararı dokunmayan bir kişi olduğu için Lamoni'ye: ABu şeyleri hangi güçle yaptığımı size söylersem sözlerimi dinler misiniz? Ve sizden istediğim şey budur!@ dedi.
23 Ve kral ona şöyle diyerek cevap verdi: Evet, söyleyeceğiniz her şeye inanacağım. Ve böylece kurnazca düşüncelere yakalandı.
24 Ve Ammon cesaretle ona konuşmaya başladı ve ona: ATanrı'nın var olduğuna inanıyor musunuz?@ dedi.
25 Ve kral cevap verip ona: "Bunun ne demek olduğunu bilmiyorum" dedi.
26 Ve o zaman Ammon: ABüyük
Ruh'un var olduğuna inanıyor musunuz?@
dedi.
27 Ve o da: "Evet" dedi.
28 Ve Ammon: "Bu Tanrı'dır" dedi.
Ve Ammon tekrar ona: ATanrı olan bu Büyük Ruh'un
cennetteki ve yeryüzündeki her şeyi yarattığına inanıyor musunuz?@ dedi.
29 Ve kral: "Evet, O'nun
yeryüzündeki her şeyi yarattığına inanıyorum; fakat cennetleri bilmiyorum" dedi.
30 Ve Ammon ona: "Cennetler,
Tanrı'nın ve O'nun bütün kutsal meleklerinin yaşadığı bir yerdir" dedi.
31 Ve Kral Lamoni: AOrası yeryüzünün üzerinde mi?@ dedi.
32 Ve Ammon şöyle dedi: Evet ve O
yukarıdan bütün insançocuklarına bakar ve onların yüreklerinden geçen her
düşünceyi ve niyeti bilir; çünkü onların hepsi başlangıçtan beri O'nun eliyle
yaratılmıştır.
33 Ve Kral Lamoni: ASöylediğiniz bu şeylerin hepsine inanıyorum. Siz, Tanrı tarafından mı
gönderildiniz?@ dedi.
34 Ammon ona: "Ben bir insanım"
dedi. Ve insan başlangıçta Tanrı'nın suretinde yaratıldı; ve ben O'nun Kutsal
Ruh'u tarafından bu şeyleri bu halka öğretmek için çağrıldım; böylece onlar
doğru ve gerçek olan şeyleri öğrenebilsinler diye.
35 Ve bu Ruh'un bir parçası benim
içimde yaşıyor; Tanrı'ya olan iman ve arzuma göre bana bilgi ve ayrıca güç
veriyor.
36 Şimdi Ammon bu sözleri
söyledikten sonra dünyanın yaratılışından ve ayrıca Adem'in yaratılışından
başlayarak insanın düşüşüyle ilgili her şeyi ona anlattı; ve hatta ataları
Lehi'nin Yeruşalem'i terk ettiği zamana kadar peygamberler tarafından
bildirilmiş olan halkın kayıtlarını ve kutsal yazılarını ayrıntılı bir şekilde
anlatıp onun önüne koydu.
37 Ve Ammon ayrıca onlara (çünkü
bunları krala ve onun hizmetkârlarına anlatıyordu) atalarının çöldeki bütün
yolculuklarını, açlık ve susuzluk yüzünden çektikleri bütün acıları ve
yaptıkları büyük işleri ve buna benzer şeyleri ayrıntılarıyla anlattı.
38 Ve onlara ayrıca Laman ile
Lemuel'in ve İsmail'in oğullarının isyanları hakkında tek tek anlattı; evet,
onların çıkardığı isyanların hepsini onlara anlattı; ve onlara Lehi'nin
Yeruşalem'i terk ettiği zamandan o ana kadar tutulan bütün kayıtları ve kutsal
yazıları açıkladı.
39 Fakat hepsi bu kadar değildi;
çünkü dünya kurulduğundan beri hazırlanmış olan fidye ile kurtuluş planını da
onlara açıkladı; ve ayrıca onlara Mesih'in geleceğini bildirdi ve Rab'bin bütün
işlerini onlara bildirdi.
40 Ve öyle oldu ki bütün bunları
söyledikten ve onları krala açıkladıktan sonra, kral onun söylediği sözlerin
hepsine inandı.
41 Ve o, Rab'be yakarmaya başlayıp
şöyle dedi: Ya Rab, merhamet et; Nefi halkına gösterdiğin zengin merhametini
bana ve halkıma da göster.
42 Ve şimdi, o bunu söyler söylemez
ölü gibi yere serildi.
43 Ve öyle oldu ki hizmetkârları
onu kaldırıp içeri eşinin yanına götürdüler ve onu bir yatağın üzerine
yatırdılar ve o, iki gün ve iki gece boyunca öyle ölü gibi yattı; ve kralın eşi
ile oğulları ve kızları Lamanlı adetlerine göre onun için yas tuttular; onu
kaybettikleri için çok ağıt yaktılar.
Lamoni, sonsuz yaşamın ışığını
kabul eder ve Kurtarıcı'yı görür---Ev halkı kendinden geçer ve birçok insan
melekler görür‑‑‑Ammon mucizevi bir şekilde korunur---Birçok kişiyi vaftiz eder
ve onların arasında Kilise'yi kurar. m.ö.
tahminen 90 yılı.
Ve öyle oldu ki iki gün ve iki gece
sonra, onlar kralın bedenini götürüp ölülerini gömmek için hazırladıkları
kayadan bir mezarın içine koymak üzereydiler.
2 Şimdi kraliçe, Ammon'un şöhretini
duymuştu; bu yüzden ona haber gönderip huzuruna gelmesini istedi.
3 Ve öyle oldu ki Ammon kendisine
emredildiği şekilde hareket edip kraliçenin huzuruna çıktı; ve ona kendisinden
yapmasını istediği bir şeyin olup olmadığını sordu.
4 Ve kraliçe ona şöyle dedi:
Kocamın hizmetkârları bana sizin kutsal bir Tanrı'nın peygamberi olduğunuzu ve
O'nun adıyla çok büyük işler yapabilecek bir gücünüz olduğunu bildirdiler.
5 Bu yüzden, eğer bu doğruysa, ben
sizin içeri girip kocamı görmenizi isterim; çünkü kocam iki gün ve iki gecedir
yatağında yatıyor; ve kimileri onun ölmediğini söylüyor, fakat kimileri ise onun
öldüğünü, koktuğunu ve mezara konulması gerektiğini söylüyor; ama bana kalırsa,
o bana kokmuyor.
6 Şimdi Ammon'un istediği şey de
buydu; çünkü Kral Lamoni'nin Tanrı'nın etkisi altında olduğunu biliyordu;
inançsızlığın karanlık perdesinin onun zihninden dışarı atıldığını ve onun
zihnini aydınlatan ışığın Tanrı'nın iyiliğinin harikulâde bir ışığı olan O'nun
yüceliğinin ışığı olduğunu biliyordu---evet, bu ışık onun ruhunu öyle bir
sevinçle doldurmuştu ki karanlığın bulutları dağılmış ve sonsuz yaşamın ışığı
onun ruhunda yanmıştı; evet, bunun kralın doğal yapısını zayıf düşürdüğünü ve
onun Tanrı tarafından alınıp götürüldüğünü biliyordu.
7 Bu yüzden, kraliçenin kendisinden
istediği şey onun tek isteğiydi. Bu yüzden, kraliçenin kendisinden istediği
şekilde kralı görmek için içeri girdi; ve kralı gördü ve onun ölmediğini
biliyordu.
8 Ve Ammon kraliçeye: "Ölmemiş, ama
Tanrı'da uyuyor ve yarın ayağa kalkacak; bu yüzden onu gömmeyin" dedi.
9 Ve Ammon ona: ABuna inanıyor musunuz?@ dedi. Ve kraliçe ona: "Sizin sözünüzden ve hizmetkârlarımızın sözünden başka tanığım yok; yine de sizin söylediğiniz gibi olacağına inanıyorum" dedi.
10 Ve Ammon ona şöyle dedi: Büyük inancınızdan dolayı size ne mutlu! Hanımefendi, size derim ki bütün Nefi halkı arasında böylesine büyük bir inanç görülmemiştir.
11 Ve öyle oldu ki kraliçe, o andan itibaren Ammon'un kocasının ayağa kalkacağını bildirdiği ertesi günkü zamana kadar kocasının yatağının başından ayrılmadı.
12 Ve öyle oldu ki Ammon'un söylediği gibi kral ayağa kalktı ve kalkarken elini kadına doğru uzatıp ona: "Tanrı'nın adı mübarek olsun ve ne mutlu sana" dedi.
13 Çünkü kuşkusuz sen nasıl yaşıyorsan, işte, Kurtarıcımı gördüm; ve O gelip bir kadından doğacak ve adına inanan bütün insanları fidye ile kurtaracak. Şimdi, kral bu sözleri söyler söylemez yüreği dolup taştı ve sevinçten tekrar yere yığıldı; ve kraliçe de Ruh'un gücüne yenik düşerek yere yığıldı.
14 Şimdi Ammon, Rab'bin Ruhu'nun ettiği dualara göre kötülükleri ve gelenekleri yüzünden Nefililer'in arasında ya da Tanrı bütün halkı arasında o kadar çok üzüntüye neden olan kardeşleri Lamanlılar'ın üzerine döküldüğünü görünce dizlerinin üzerine çöküp dua etmeye ve kardeşleri adına yaptıkları için Tanrı'ya şükredip içini O'na dökmeye başladı; ve kendisi de sevincin gücüne yenik düştü; ve böylece üçü de yere kapandılar.
15 Şimdi, kralın hizmetkârları onların yere düştüğünü görünce, onlar da Tanrı'ya yakarmaya başladılar; çünkü Rab'bin korkusu onların üzerine de gelmişti; çünkü onlar, kralın önünde durup Ammon'un büyük gücü hakkında ona tanıklık eden hizmetkârlardı.
16 Ve öyle oldu ki onlar var güçleriyle Rab'bin adını çağırdılar; Abiş adında Lamanlı bir kadın dışında bütün herkes yere düştü; Abiş babasının gördüğü olağanüstü bir görüm sayesinde uzun yıllar önce Rab'be dönmüştü‑‑‑
17 Böylece Rab'be dönmüş ve bunu hiçbir zaman kimseye bildirmemişti; bu yüzden Lamoni'nin bütün hizmetkârlarının, ayrıca sahibesi kraliçenin ve kralın yere düşmüş olduklarını ve Ammon'un yere kapanmış olduğunu görünce, bunun Tanrı'nın gücü olduğunu bildi; ve başlarına gelenleri halka bildirmekle bu fırsatın, yani bu manzarayı görürlerse, bunun onları Tanrı'nın gücüne inandırabileceğini düşündü; bu yüzden evden eve koşup bunu halka bildirdi.
18 Ve onlar kralın evinde toplanmaya başladılar. Ve büyük bir kalabalık gelip kralın ve kraliçenin ve onların hizmetkârlarının yere serilmiş olduklarını görünce çok şaşırdılar; ve onların hepsi orada ölü gibi yatıyordu; ve orada Ammon'u da gördüler; ve işte, o bir Nefili'ydi.
19 Ve şimdi halk aralarında söylenmeye başladı; kimileri kralın, Nefili'nin ülkede kalmasına göz yumduğu için büyük bir uğursuzluğun onların üzerine geldiğini, yani kralın ve onun evinin üzerine geldiğini söylüyordu.
20 Ama başkaları ise onlara çıkışarak: "Kral, bu uğursuzluğu evine, Sebus sularında sürüleri dağıtılmış olan hizmetkârlarını öldürdüğü için getirdi" dedi.
21 Ve onlarda, Sebus sularında durup krala ait olan sürüleri dağıtan o adamlar tarafından azarlandılar; çünkü onlar kralın sürülerini kollarken, Sebus sularında kardeşlerinin çoğunu öldürdüğü için Ammon'a kızgındılar.
22 Şimdi, onların arasından Ammon'un kılıcıyla kardeşi öldürülmüş olan biri, Ammon'a karşı büyük bir öfkeyle kılıcını çekti ve kılıcını Ammon'un üzerine düşürüp onu öldürmek için ilerledi; ve kılıcını ona vurmak üzere kaldırdığında, işte yere düşüp öldü.
23 Şimdi biz Ammon'un öldürülemeyeceğini görüyoruz; çünkü Rab, Ammon'un babası Mosiya'ya şöyle demişti: Ben onu koruyacağım ve bu senin inancına göre olacak---bundan dolayı Mosiya onu Rab'be emanet etmişti.
24 Ve öyle oldu ki kalabalık Ammon'u öldürmek için kılıcı kaldıran adamın yere düşüp öldüğünü görünce, hepsini bir korku sardı; ne ona ne de yere düşenlerin hiç birine ellerini uzatıp dokunmaya bile cesaret edemediler; ve onlar tekrar aralarında bu büyük gücün sebebinin ne olabileceğini veya bütün bu şeylerin ne anlama geldiğini merak edip şaşırmaya başladılar.
25 Ve öyle oldu ki onların arasında Ammon'un Büyük Ruh olduğunu söyleyen birçok kişi vardı ve diğerleri ise onun Büyük Ruh tarafından gönderildiğini söylediler.
26 Fakat başkaları ise onların hepsine birden çıkışıp onun Nefililer tarafından kendilerine eziyet vermek için gönderilen bir canavar olduğunu söylüyordu.
27 Ve orada Ammon'un, işledikleri kötülüklerden dolayı kendilerine sıkıntı vermek için Büyük Ruh tarafından gönderildiğini söyleyen başkaları da vardı; ve bu Büyük Ruh, Nefililer'i her zaman onların elinden kurtarıyor ve onların yanından hiç ayrılmıyordu; ve onlar, kardeşleri Lamanlılar'dan o kadar çoğunu öldürenin bu Büyük Ruh olduğunu söylediler.
28 Ve böylece onların aralarında çok sert bir çekişme başladı. Ve onlar birbirleriyle böylesine atışırken, kalabalığı bir araya toplatan hizmetçi kadın çıkıp geldi ve kalabalığın arasındaki bu çekişmeyi görünce, çok üzülüp gözyaşlarına boğuldu.
29 Ve öyle oldu ki hizmetçi kadın, belki kraliçeyi yerden kaldırırım diye gidip onun elinden tuttu; ve onun eline dokunur dokunmaz, kraliçe kalkıp ayaklarının üzerinde durdu; ve yüksek bir sesle haykırarak şöyle dedi: Ey beni korkunç bir cehennemden kurtaran kutsal İsa! Ey Kutsal Tanrı, bu halka merhamet et!
30 Ve o bunu söyledikten sonra sevinçle dolarak ellerini kavuşturdu ve anlaşılmayan birçok söz söyledi; ve bunu yaptıktan sonra Kral Lamoni'nin elinden tuttu ve işte o da kalkıp ayaklarının üzerinde durdu.
31 Ve kral halkın arasındaki çekişmeyi görünce, hemen çıkıp onları azarlamaya ve Ammon'un ağzından işittiği sözleri onlara öğretmeye başladı; ve onun sözlerini dinleyen herkes inanıp Rab'be döndü.
32 Fakat onların arasında onun sözlerini dinlemek istemeyen birçok kişi vardı; bu yüzden onlar kendi yollarına gittiler.
33 Ve öyle oldu ki Ammon ayağa kalkar kalkmaz, o da onların yardımına koştu ve ayrıca Lamoni'nin bütün hizmetkârları da onların yardımına koştu; ve onların hepsi tıpatıp aynı şeyi, yüreklerinin değişmiş olduğunu ve bir daha kötülük yapmayı istemediklerini halka bildirdiler.
34 Ve işte, birçok kişi halka melekler gördüğünü ve onlarla konuştuklarını bildirdiler; ve böylece halka Tanrı ile ilgili konuları ve O'nun doğruluğunu anlattılar.
35 Ve öyle oldu ki onların sözlerine inanan birçok kişi vardı; ve inanan herkes vaftiz oldu; ve onlar doğru bir halk oldular ve kendi aralarında bir kilise kurdular.
36 Ve böylece Rab'bin işi Lamanlılar'ın arasında başladı; böylece Rab, Ruhu'nu onların üzerine dökmeye başladı; ve biz O'nun elinin tövbe edip adına inanmak isteyen herkese uzanmış olduğunu görüyoruz.
Rab, hapse atılmış olan kardeşlerini kurtarması için Ammon'u Midoni'ye gönderir‑‑‑Ammon ile Lamoni, bütün ülkenin kralı olan Lamoni'nin babası ile karşılaşır‑‑‑Ammon, yaşlı kralı kardeşlerinin serbest bırakılmasını onaylamaya mecbur eder. m.ö. tahminen 90 yılı.
Ve öyle oldu ki onlar bu ülkede bir kilise kurduktan sonra Kral Lamoni, Ammon'u babasına gösterebilmek için onun kendisiyle Nefi ülkesine gelmesini istedi.
2 Ve Rab'bin sesi Ammon'a gelip şöyle dedi: Sen, Nefi ülkesine gitmeyeceksin; çünkü işte, kral senin canına kıymak isteyecek; fakat sen Midoni ülkesine gideceksin; çünkü işte, kardeşin Harun ve aynı zamanda Muloki ile Amma hapisteler.
3 Şimdi öyle oldu ki Ammon bunu duyunca Lamoni'ye: "İşte kardeşim ve kardeşlerim Midoni'deki hapishanedeler ve ben onları kurtarmaya gidiyorum" dedi.
4 Şimdi Lamoni, Ammon'a şöyle dedi: Rab'bin gücüyle senin her şeyi yapabileceğini biliyorum. Fakat işte, ben de seninle Midoni ülkesine gideyim; çünkü adı Antiyomno olan Midoni ülkesinin kralı, benim dostumdur; bu yüzden, o ülkenin kralının gönlünü almak için ben de Midoni ülkesine geleyim; ve o, kardeşlerini hapisten çıkaracaktır. Şimdi Lamoni ona: ASana kardeşlerinin hapiste olduğunu kim bildirdi?@ dedi.
5 Ve Ammon ona: "Tanrı'dan başka hiç kimse bunu bana söylemedi" dedi; ve O bana şöyle dedi: Git ve kardeşlerini kurtar, çünkü onlar Midoni ülkesindeki hapishanedeler.
6 Şimdi Lamoni bunu işitir işitmez, hizmetkârlarına atlarını ve arabalarını hazırlattı.
7 Ve Ammon'a: "Gel, ben de seninle Midoni ülkesine gideyim ve oraya vardığımızda kraldan kardeşlerini hapishaneden çıkarmasını rica edeceğim" dedi.
8 Ve öyle oldu ki Ammon ve Lamoni oraya giderken, bütün ülkenin kralı olan Lamoni'nin babasıyla karşılaştılar.
9 Ve işte, Lamoni'nin babası ona: AOğullarım ve halkım için ziyafet verdiğim zaman, o büyük gündeki ziyafete niçin gelmedin?@ dedi.
10 Ve ayrıca şöyle dedi: Sen bir yalancının çocuklarından biri olan bu Nefili ile nereye gidiyorsun?
11 Ve öyle oldu ki Lamoni ona nereye gittiğini anlattı; çünkü onu kızdırmaktan korkuyordu.
12 Ve ayrıca ona kendi krallığında oyalanmasının nedenlerini anlattı; bu yüzden babasının ziyaretine, onun düzenlemiş olduğu ziyafete gelememişti.
13 Ve şimdi Lamoni bütün bunları babasına anlattıktan sonra, işte onun kendisine kızdığını görünce çok şaşırdı ve babası ona: "Lamoni, sen bir yalancının oğulları olan bu Nefililer'i kurtarmaya mı gidiyorsun? İşte, onlar atalarımızı soydu; ve şimdi de onun çocukları kendi kurnazlık ve yalancılıkları ile bizi kandırmak ve tekrar malımızı çalmak için aramıza geldiler" dedi.
14 Şimdi Lamoni'nin babası ona kılıcıyla Ammon'u öldürmesini emretti. Ve ayrıca ona Midoni ülkesine gitmeyip kendisiyle beraber İsmail ülkesine dönmesini emretti.
15 Fakat Lamoni ona: "Ammon'u öldürmeyeceğim ve İsmail ülkesine de dönmeyeceğim; tersine Ammon'un kardeşlerini kurtarmak için Midoni ülkesine gidiyorum; çünkü onların doğru insanlar olduğunu ve gerçek Tanrı'nın kutsal peygamberleri olduğunu biliyorum" dedi.
16 Şimdi Lamoni'nin babası bu sözleri işitince ona öfkelenip onu yere sermek için kılıcını çekti.
17 Fakat Ammon öne çıkıp ona şöyle dedi: İşte sen oğlunu öldürmeyeceksin; yine de onun ölmesi sizin ölmenizden daha iyidir; çünkü işte, o günahlarından tövbe etti; ama siz şu an öfkeliyken yere düşüp ölseniz, ruhunuz kurtulamaz.
18 Ve yine, kendinize hakim olmanız yerinde bir hareket olacaktır; çünkü oğlunuzu öldürürseniz, o masum bir insan olduğu için, onun kanı sizden öç alınması için topraktan Tanrısı Rab'be seslenecek ve siz belki de ruhunuzu kaybedeceksiniz.
19 Şimdi Ammon bu sözleri ona söylediğinde kral ona şöyle diyerek cevap verdi: Ben oğlumu öldürürsem masum kanı dökmüş olacağımı biliyorum; çünkü onu yok etmek isteyen sensin.
20 Ve kral Ammon'u öldürmek için elini uzattı. Fakat Ammon onun darbelerine karşı koyup onun koluna vurdu; böylece kral kolunu kaldıramaz oldu.
21 Şimdi kral, Ammon'un kendini öldürebileceğini görünce, canını bağışlaması için Ammon'a yalvarmaya başladı.
22 Fakat Ammon kılıcını kaldırıp ona: "İşte kardeşlerimin hapishaneden çıkarılması için bana izin vermezseniz, sizi vuracağım" dedi.
23 Şimdi hayatını kaybetmekten korkan kral: "Eğer canımı bağışlarsan, dilediğin her şeyi, hatta krallığımın yarısını sana veririm" dedi.
24 Şimdi Ammon, yaşlı kralı istediği şekilde etkileyebileceğini görünce ona şöyle dedi: Eğer kardeşlerimin hapishaneden çıkmasına ve ayrıca Lamoni'nin kendi krallığını sürdürmesine izin verirseniz ve ondan hoşnut olup, düşündüğü her şeyi kendi istediği şekilde yapmasına izin verirseniz, o zaman sizin canınızı bağışlarım; yoksa sizi yere sereceğim.
25 Şimdi Ammon bu sözleri söylediğinde, kral hayatta kalacağı için sevinmeye başladı.
26 Ve kral, Ammon'un kendisini öldürmeyi hiç arzu etmediğini görünce ve ayrıca onun oğlu Lamoni için duyduğu büyük sevgiyi görünce son derece şaşırıp şöyle dedi: İstediklerinin hepsi bu kadarsa, kardeşlerini serbest bırakacağım ve oğlum Lamoni'nin krallığını sürdürmesine izin vereceğim; işte oğlumun şu andan itibaren krallığını sonsuza kadar elinde tutmasını sana bağışlıyorum; ve ben onu artık yönetmeyeceğim.
27 Ve ayrıca kardeşlerinizin hapishaneden çıkarılmasına izin vereceğim ve kardeşlerinizle birlikte krallığıma uğrayıp beni ziyarete gelmenizi sizden lütfedeceğim; çünkü sizinle görüşmeyi çok istiyorum. Çünkü kral kendisinin söylediği bu sözlere ve ayrıca oğlu Lamoni'nin konuştuğu sözlere çok şaşırmıştı; bu yüzden bunları öğrenmek istiyordu.
28 Ve öyle oldu ki Ammon ile Lamoni, Midoni ülkesine doğru yolculuklarına devam ettiler. Ve Lamoni ülkenin kralının gözünde iyilik buldu; bu yüzden Ammon'un kardeşleri hapishaneden çıkarıldılar.
29 Ve Ammon onlarla karşılaştığında son derecede üzüldü; çünkü işte, onlar çıplak bırakılmışlar ve kalın iplerle bağlandıkları için derileri çok yara bere içinde kalmıştı. Ve onlar üstelik açlık, susuzluk gibi her türlü sıkıntıları çekmişlerdi; yine de çektikleri bütün acılara dayanmışlardı.
30 Ve nasıl rast geldiyse, daha merhametsiz ve dik kafalı bir halkın eline düşmek onların kısmeti olmuştu; bu yüzden halk onların sözlerini dinlemek istememiş ve onları kapı dışarı etmişti; ve onları döverek evden eve, bir yerden başka bir yere Midoni ülkesine varıncaya kadar kovalamışlardı; ve orada yakalanıp hapse atılmışlar ve kalın iplerle bağlanmışlardı ve günlerce hapishanede tutulmuşlar ve Lamoni ile Ammon'un sayesinde kurtarılmışlardı.
Harun'un, Muloki'nin ve kardeşlerinin Lamanlılar'a ettikleri vaazların bir kaydı.
21. Bölüm'ün başından 26. Bölüm'ün sonuna kadar.
Harun, Amalekililer'e Mesih'in hakkında ve O'nun kefareti hakkında öğretir‑‑‑Harun ile kardeşleri Midoni'de hapse atılırlar‑‑‑Hapisten kurtarıldıktan sonra sinagoglarda öğretirler ve birçok kişiyi doğru yola döndürürler‑‑‑Lamoni, İsmail ülkesindeki halka dinsel özgürlük tanır. m.ö. tahminen 90--77 yılları.
Şİmdİ, Ammon ve kardeşleri, Lamanlılar'ın ülkesinin sınırında birbirlerinden ayrıldıktan sonra, işte Harun, Lamanlılar tarafından Yeruşalem adı verilen, atalarının doğduğu ülkenin adı verilmiş olan ülkeye doğru yola çıktı; ve burası ileride Mormon sınırlarıyla birleşiyordu.
2 Şimdi Lamanlılar, Amalekililer ve Amulon halkı Yeruşalem adını verdikleri büyük bir şehir inşa etmişlerdi.
3 Şimdi Lamanlılar fazlasıyla katı yürekliydi; fakat Amalekililer ve Amulonlular daha da katı yürekliydi; bu yüzden onlar Lamanlılar'ın yüreklerinin katılaşmasına, böylece onların kötülükte ve iğrençliklerinde güçlenmelerine neden oldular.
4 Ve öyle oldu ki Harun, Yeruşalem şehrine geldi ve ilkönce Amalekililer'e vaaz etmeye başladı. Ve onlara sinagoglarında vaaz etmeye başladı; çünkü onlar Nehorlar tarikatına göre sinagoglar inşa etmişlerdi; çünkü Amalekililer'in ve Amulonlular'ın çoğu Nehorlar tarikatının üyeleriydiler.
5 Bu nedenle Harun, halka vaaz vermek için onların sinagoglarından birine girdikten sonra onlara konuşurken, işte bir Amalekili ayağa kalktı ve onunla tartışmaya başlayarak şöyle dedi: Senin tanıklık ettiğin şey nedir? Sen bir melek mi gördün? Melekler bize niçin görünmüyorlar? İşte bu halk senin halkın kadar iyi değil midir?
6 Sen bir de tövbe etmezsek, bizim yok olup gideceğimizi söylüyorsun. Sen bizim yüreklerimizin düşüncesini ve maksadını nasıl bilirsin? Bizim tövbe etmemiz gerektiğini nasıl bilirsin? Bizim doğru bir halk olmadığımızı nasıl bilirsin? İşte, biz kutsal binalar inşa ettik ve Tanrı'ya ibadet etmek için toplanıyoruz. Biz Tanrı'nın bütün insanları kurtaracağına inanıyoruz.
7 Şimdi Harun ona: ATanrı'nın Oğlu'nun gelip insanlığı günahlarından fidye ile kurtaracağına inanıyor musun?@ dedi.
8 Ve o adam ona şöyle dedi: Biz senin böyle bir şeyi bildiğine inanmıyoruz. Biz böyle saçma geleneklere inanmıyoruz. Senin gelecekte olacak şeyleri bildiğine inanmıyoruz; ne de senin atalarının, ne de bizim atalarımızın gelecek hakkında söyledikleri şeyleri bildiklerine inanıyoruz.
9 Şimdi Harun onlara Mesih'in gelişi ile ilgili ve ayrıca ölülerin dirilişi ile ilgili kutsal yazıları açmaya başladı; ve kutsal yazılara göre Mesih'in ölümü, acıları ve O'nun kanının kefareti olmadan insanlık için hiçbir fidye ile kurtuluş olamazdı.
10 Ve öyle oldu ki Harun bu şeyleri onlara açıklamaya başladığında, Harun'a kızıp onunla alay etmeye başladılar; ve onun söylediği sözleri dinlemek istemediler.
11 Bunun üzerine Harun, sözlerini dinlemek istemediklerini görünce sinagoglarından ayrıldı ve Ani‑Anti adındaki bir köye uğradı; ve orada halka vaaz veren Muloki'yi ve Amma ile onun kardeşlerini de buldu. Ve onlar söz hakkında birçok kişiyle tartıştılar.
12 Ve öyle oldu ki onlar halkın yüreklerini sertleştirdiğini gördüler; bu yüzden oradan ayrılıp Midoni ülkesine geçtiler. Ve sözü orada birçok kişiye vaaz ettiler, ama öğrettikleri sözlere sadece birkaç kişi inandı.
13 Ne var ki Harun ile kardeşlerinden bazıları alınıp hapse atıldı ve geri kalanlar ise Midoni ülkesinden kaçarak çevredeki bölgelere dağıldılar.
14 Ve hapse atılanlar çok acı çektiler ve Ammon ile Lamoni'nin eli sayesinde kurtarıldılar; ve onlara yemek verilip giyecek sağlandı.
15 Ve onlar tekrar sözü bildirmek için ilerlediler ve böylece onlar hapisten birinci kez kurtarıldılar; ve bu şekilde acı çekmişlerdi.
16 Ve onlar Rab'bin Ruhu tarafından her nereye yönlendirilmişlerse oraya gittiler ve Amalekililer'in her sinagogunda ya da kabul edildikleri her Lamanlı cemaatinde Tanrı'nın sözünü vaaz ettiler.
17 Ve öyle oldu ki Rab onları öyle bir şekilde kutsamaya başladı ki onlar birçok kişiyi gerçeğin bilgisine getirdiler; evet, pek çok kişiyi günahları ve atalarının doğru olmayan gelenekleri hakkında ikna ettiler.
18 Ve öyle oldu ki Ammon ve Lamoni, Midoni ülkesinden kendi miras toprakları olan İsmail ülkesine geri döndüler.
19 Ve Kral Lamoni, Ammon'un kendisine hizmet etmesine ya da hizmetkârı olmasına müsaade etmedi.
20 Fakat İsmail ülkesinde sinagoglar inşa ettirdi; ve halkının ya da kendi yönetimi altındaki halkın bir araya gelip toplanmalarını sağladı.
21 Ve onlar için çok seviniyordu ve onlara çok şeyler öğretti. Ve ayrıca onlara kendi egemenliği altında bir halk olduklarını, özgür bir halk olduklarını ve babası kralın baskısından kurtulduklarını bildirdi; çünkü babası ona İsmail ülkesindeki ve çevresindeki topraklarda bulunan halkı yönetmesi için izin vermişti.
22 Ve ayrıca onlara her nerede olursa olsun, eğer bulundukları toprak Kral Lamoni'nin yönetimi altındaysa, istedikleri şekilde Tanrıları Rab'be ibadet edebilme özgürlüğüne sahip olduklarını bildirdi.
23 Ve Ammon, Kral Lamoni'nin halkına vaazda bulundu; ve öyle oldu ki onlara doğrulukla ilgili her şeyi öğretti. Ve tüm gayretiyle onlara her gün öğütler verdi; ve onlar onun sözünü dinlediler; ve onlar Tanrı'nın emirlerini yerine getirmeye can atıyorlardı.
Harun, Lamoni'nin babasına yaratılış, Adem'in düşüşü ve Mesih'in sayesinde gelen fidye ile kurtuluş planını öğretir‑‑‑Kral ve onun bütün ev halkı inanca döner‑‑‑Nefililer ve Lamanlılar arasındaki toprakların nasıl bölündüğü açıklanır. m.ö. tahminen 90--77 yılları.
Şİmdİ Ammon, Lamoni halkına bu şekilde sürekli olarak öğretirken, biz Harun ve onun kardeşlerinin öyküsüne döneceğiz; çünkü Midoni ülkesinden ayrıldıktan sonra Harun, Ruh tarafından Nefi ülkesine, hatta İsmail ülkesi hariç bütün ülkelerin başındaki kralın evine yöneltildi; ve o, Lamoni'nin babasıydı.
2 Ve öyle oldu ki Harun, kardeşleriyle beraber kralın sarayına gidip onun huzuruna çıktı ve kralın önünde eğilerek ona: "İşte, ey kral, bizler hapishaneden kurtardığın Ammon'un kardeşleriyiz" dedi.
3 Ve şimdi, ey kral, canımızı bağışlarsanız, biz sizin hizmetkârlarınız olacağız. Ve kral onlara şöyle dedi: Ayağa kalkın, canınızı size bağışlıyorum ve sizlerin hizmetkârlarım olmanıza izin vermeyeceğim; fakat bana bir yardımda bulunmanız için ısrar edeceğim; çünkü kardeşiniz Ammon'un sözlerinin cömertliği ve büyüklüğünden dolayı biraz canım sıkıldı; ve onun Midoni'den sizinle beraber buraya gelmemesinin sebebini bilmek isterim.
4 Ve Harun krala şöyle dedi: İşte, Rab'bin Ruhu onu başka bir yola çağırdı; o, Lamoni halkına öğretmek için İsmail ülkesine gitti.
5 Şimdi kral onlara şöyle dedi: Bu, Rab'bin Ruhu hakkında söylediğiniz nedir? İşte, canımı sıkan şey de bu!
6 Ve aynı zamanda Ammon'un---Eğer tövbe ederseniz kurtulacaksınız ve tövbe etmezseniz, son günde dışarı atılacaksınız---dediği bu şey nedir?
7 Ve Harun ona cevap verip şöyle dedi: Tanrı'nın varlığına inanıyor musun? Ve kral şöyle dedi: Amalekililer'in Tanrı'nın var olduğunu söylediğini bilirim ve onlara bir araya toplanıp O'na ibadet etmeleri için kutsal binalar inşa etmelerine izin verdim. Ve şimdi eğer sen Tanrı var diyorsan, işte inanacağım.
8 Ve şimdi Harun bunu işittiğinde yüreği sevinmeye başladı ve şöyle dedi: İşte, ey kral, siz şüphesiz nasıl yaşıyorsanız, Tanrı da vardır.
9 Ve kral: ATanrı, atalarımızı Yeruşalem ülkesinden çıkarıp getiren o Büyük Ruh mudur?@ dedi.
10 Ve Harun ona: AEvet, O Büyük Ruh'tur ve hem cennetteki hem de yerdeki her şeyi O yaratmıştır. Buna inanıyor musun?@ dedi.
11 Ve o: "Evet, ben Büyük Ruh'un her şeyi yarattığına inanıyorum ve sizin bütün bu şeyleri bana anlatmanızı isterim ve sözlerinize inanacağım" dedi.
12 Ve öyle oldu ki Harun; kralın, sözlerine inanacağını görünce Adem'in yaratılışından başlayıp krala kutsal yazıları---Tanrı'nın insanı nasıl kendi suretinde yarattığını ve Tanrı'nın ona emirler verdiğini ve yasayı çiğnediği için insanın düştüğünü---okudu.
13 Ve Harun kutsal yazıları Adem'in yaratılışından başlayarak ona açıkladı; insanlığın düşüşünü ve onların ölümlü durumunu ve ayrıca dünyanın kuruluşundan beri O'nun adına inanacak herkes için Mesih tarafından hazırlanmış olan fidye ile kurtuluş planını onun önüne koydu.
14 Ve insan düşmüş olduğu için kendiliğinden hiçbir şeye lâyık olamaz; fakat Mesih'in çektiği acılar ve O'nun ölümü; iman, tövbe ve başka diğer şeylerin sayesinde onların günahları için kefaret eder; ve böylece O, ölümün bağlarını koparır; öyle ki mezar zafer kazanamayacak ve ölümün dikeni görkem umutları içinde yutulacaktır; ve Harun bütün bunları krala açıkladı.
15 Ve öyle oldu ki Harun bu şeyleri ona açıkladıktan sonra kral şöyle dedi: Sözünü ettiğiniz bu sonsuz yaşama kavuşabilmek için ne yapmalıyım? Evet, bu kötü ruhun kökünü göğsümden söküp atmak ve O'nun Ruhu'nu kabul ederek Tanrı'dan doğabilmem için ne yapmalıyım ki sevinçle dolup son günde dışarı atılmayayım? İşte, dedi o: Bu büyük sevince kavuşabilmek için sahip olduğum her şeyden vazgeçeceğim, evet, krallığımı bırakacağım.
16 Fakat Harun ona şöyle dedi: Eğer sen bunu arzu ediyorsan, eğer Tanrı'nın önünde yere eğilir, evet, bütün günahlarından tövbe edip Tanrı'nın önünde yere eğilir ve alacağına inanarak, inançla O'nun adını çağırırsan, o zaman arzu ettiğin umuduna kavuşacaksın.
17 Ve öyle oldu ki Harun bu sözleri söyledikten sonra kral dizlerinin üstüne çöküp Rab'bin önünde eğildi; evet, hatta yere kapanıp kuvvetle şöyle diyerek yalvardı:
18 Ey Tanrı, Harun bana bir Tanrı'nın olduğunu söyledi; ve eğer Tanrı varsa ve sen Tanrı'ysan, kendini bana belirtir misin; ve ben seni tanımak ve son günde ölümden dirilip kurtulabilmek için bütün günahlarımı terk edeceğim. Ve şimdi kral bu sözleri söyler söylemez ölü gibi yere düştü.
19 Ve öyle oldu ki kralın hizmetkârları koşup kralın başına gelenleri kraliçeye anlattılar. Ve kraliçe içeri kralın yanına geldi; ve onun yerde ölü gibi yattığını ve aynı zamanda Harun ile kardeşlerinin sanki onun yere yığılmasına neden olmuş gibi dikildiklerini görünce, onlara öfkelendi ve hizmetkârlarının ya da kralın hizmetkârlarının onları tutup öldürmelerini emretti.
20 Şimdi hizmetkârlar kralın neden yere yığıldığını görmüşlerdi; bu yüzden Harun'la kardeşlerine el uzatmaya cesaret edemediler; ve kraliçeye yalvarıp şöyle dediler: Onlardan birinin hepimizden daha güçlü olduğunu gördüğünüz halde, bu adamları öldürmemizi niçin emrediyorsunuz? Bu yüzden, onların önünde düşeceğiz.
21 Şimdi kraliçe hizmetkârlarının korktuğunu görünce, üzerine herhangi bir uğursuzluk gelir diye kendisi de çok korkmaya başladı. Ve Harun ile onun kardeşlerini öldürsünler diye hizmetkârlarına gidip halkı çağırmalarını emretti.
22 Şimdi Harun, kraliçenin kararlılığını görünce, ayrıca halkın katı yürekli olduğunu bildiği için büyük bir kalabalığın toplanmasından ve aralarında büyük bir çekişmenin ve karışıklığın çıkmasından korktu; bu yüzden elini uzatarak kralı yerden kaldırdı ve ona: ADur!@ dedi. Ve kral gücünü toplayıp ayaklarının üzerinde durdu.
23 Şimdi bu, kraliçenin ve birçok hizmetkârın önünde oldu. Ve onlar bunu görünce oldukça şaşırıp korkmaya başladılar. Ve kral öne çıkıp onlara hizmet etmeye başladı. Ve onlara öyle hizmette bulundu ki bütün saray halkı Rab'be döndü.
24 Şimdi kraliçenin emri üzerine büyük bir kalabalık toplanmıştı ve onların arasında Harun ve kardeşleri yüzünden mırıldanmalar başlamıştı.
25 Fakat kral onların arasına gidip onlara hizmet etti. Ve onlar Harun ve onunla birlikte olanlara karşı yatıştırıldı.
26 Ve öyle oldu ki kral, halkın sakinleştiğini görünce Harun'la kardeşlerine kalabalığın ortasında durup sözü onlara vaaz etmelerini buyurdu.
27 Ve öyle oldu ki kral, ülkenin her tarafına, doğuda ve batıda denize kadar sınır oluşturan ve doğu denizinden batı denizine kadar ve sahil sınırının etrafında ve kuzeyde Zarahemla ülkesinin yanındaki çöl sınırında, doğudan batıya doğru akan Sidon ırmağının kaynağına bitişik Manti sınırının bir ucundan öbür ucuna kadar uzanan dar bir çöl şerit sayesinde Zarahemla ülkesinden ayrılmış olan çevredeki bütün bölgelerde var olan ve ülkesinin her tarafında bulunan halkının arasına bir duyuru gönderdi---ve böylece Lamanlılar ve Nefililer birbirlerinden ayrılmışlardı.
28 Şimdi, Lamanlılar'ın daha tembel olanları çölde yaşıyor ve çadırda kalıyorlardı; ve onlar Nefi ülkesinde batıdaki çölün bir ucundan diğer ucuna kadar yayılmışlardı; evet ve ayrıca sahil kenarında Zarahemla ülkesinin batısına ve atalarının ilk mirasları olan yerde Nefi ülkesinin batısına kadar yayılmışlardı ve böylece sahil boyunca sınırlar çizilmişti.
29 Ve ayrıca doğuda sahil tarafında, Nefililer tarafından geri püskürtülmüş olan pek çok Lamanlı vardı. Ve böylece Nefililer aşağı yukarı her yönden Lamanlılar tarafından çevrilmişlerdi; yine de Nefililer, Sidon ırmağının kaynağında çöl ile sınır oluşturan, doğudan batıya kadar çöl kenarının etrafında bulunan bütün kuzey bölgeleri ele geçirmişlerdi; hatta onlar kuzeyde Bolluk adını verdikleri ülkeye dek gelmişlerdi.
30 Ve burası onların Harabe adını verdikleri ülkenin sınırlarıyla birleşiyordu; bu ülke kuzey tarafa doğru o kadar genişti ki Zarahemla halkı tarafından bulunan, kemikleri hakkında sözünü ettiğimiz insanların daha önce yerleşmiş olduğu ve katledilmiş olduğu ülkeye dek uzanıyordu; burası onların ilk ayak bastığı yerdi.
31 Ve onlar oradan çıkıp güney çölüne geldiler. Böylece kuzeydeki ülkeye Harabe adı verildi ve güneydeki ülkeye Bolluk adı verildi; burası yiyecek bulmak için bir kısmı kuzeydeki ülkeden gelen her cinsten her çeşit vahşî hayvanlarla dolu bir çöldü.
32 Ve şimdi, Bolluk ve Harabe ülkeleri arasındaki sınır çizgisi, doğudan batı denizine kadar bir Nefili için sadece bir buçuk günlük yoldu; ve böylece Nefi ülkesi ile Zarahemla ülkesinin etrafı hemen hemen suyla çevrilmişti; orada kuzey ülkesiyle güney ülkesi arasında küçük bir boğaz vardı.
33 Ve öyle oldu ki Nefililer Bolluk ülkesinde doğudan batı denizine kadar yerleşmişlerdi; ve böylece Nefililer akıllarını kullanarak, nöbetçilerinin ve ordularının yardımıyla Lamanlılar'ı güneye kapadılar; böylece onlar kuzeyde başka hiçbir yeri ellerine geçiremeyeceklerdi; böylece kuzeydeki ülkeyi istila edemeyeceklerdi.
34 Bu yüzden Lamanlılar, Nefi ülkesi ve onun çevresindeki çölden başka hiçbir yeri ele geçiremediler. Şimdi bu Nefililer'in akıllıca bir davranışıydı; Lamanlılar onların düşmanı olduklarından, onların her taraftan kendilerine eziyet etmelerine izin veremezlerdi; ve böylece kendi isteklerine göre kaçabilecekleri bir ülkeleri olacaktı.
35 Ve şimdi bu kadar söyledikten sonra, yine Ammon'un ve Harun'un ve Omner'in ve Himni'nin ve onların kardeşlerinin öyküsüne dönüyorum.
Dinsel özgürlük ilan edilir‑‑‑Yedi ülke ve şehirdeki Lamanlılar inanca dönerler‑‑‑Onlar kendilerine Anti-Nefi‑Lehililer adını verirler ve lanetten kurtulurlar‑‑‑Amalekililer ve Amulonlular gerçeği reddederler. m.ö. tahminen 90--77 yılları.
İşte, şimdi öyle oldu ki Lamanlılar'ın kralı, Tanrı'nın sözünü ülkelerinin herhangi bir bölgesinde, her nerede olursa olsun vaaz etmeye çıkacak Ammon'a ya da Harun'a ya da Omner'e ya da Himni'ye veya kardeşlerinden hiçbirine el sürmesinler diye bütün halkının arasına bir duyuru yolladı.
2 Evet, onları bağlamak ya da hapishaneye atmak için ellerini uzatmasınlar diye aralarına resmi bir emir gönderdi; ne onların üzerine tüküreceklerdi, ne onlara vuracaklardı, ne onları sinagoglarından dışarı atacaklardı, ne onlara eziyet edeceklerdi, ne de onları taşlayacaklardı, fakat onlar evlerine ve aynı zamanda tapınaklarına ve kutsal binalarına serbestçe girebileceklerdi.
3 Ve böylece, onlar ilerleyip istedikleri şekilde sözü vaaz edebileceklerdi; çünkü kral ve onun bütün ev halkı Rab'be dönmüştü; bu yüzden kral, Tanrı'nın sözüne hiçbir şey engel olmasın diye, sözün ülkenin dört bir yanına ulaşması için bütün ülkedeki halkının arasına kendi yazdığı bir duyuruyu yolladı; böylece halkı, atalarının kötü gelenekleri hakkında ikna olabilirdi ve herkesin kardeş olduğuna ve cinayet işlememeleri ve yağma etmemeleri ve çalmamaları ve zina etmemeleri ve hiçbir kötülüğü işlememeleri gerektiğine ikna olabilirlerdi.
4 Ve şimdi öyle oldu ki kral bu duyuruyu çıkardıktan sonra, Harun'la kardeşleri şehirden şehre ve bir ibadet evinden diğerine gidip kiliseler kurdular ve Tanrı'nın sözünü onların arasında vaaz edip öğretmek için bütün ülkede Lamanlılar'ın arasında rahipler ve öğretmenler kutsayıp atadılar; ve böylece büyük bir başarı elde etmeye başladılar.
5 Ve binlerce kişi Rab'bin bilgisine getirildi, evet, binlerce kişi Nefililer'in geleneklerine inanmaya getirildi; ve onlara bugüne kadar elden ele teslim edilen kayıtlar ve peygamberlikler öğretildi.
6 Ve Rab'bin yaşadığı nasıl kesinse, kuşkusuz vahiy ve peygamberlik ruhuna ve onlarda mucizeler işleyen Tanrı'nın gücüne göre, Ammon ve kardeşlerinin vaazları sayesinde inananların veya gerçeğin bilgisine getirilenlerin hiçbiri---evet, size derim ki Rab'bin yaşadığı gibi, Lamanlılar'dan onların vaazına inananların ve Rab'be dönenlerin hiçbiri doğru yolu bırakmadı.
7 Çünkü onlar doğru bir halk oldular; isyan silahlarını bıraktılar; öyle ki Tanrı'ya ve kardeşlerinden birine karşı bir daha savaşmadılar.
8 Şimdi Rab'be dönenler şunlardır:
9 İsmail ülkesindeki Lamanlı halkı;
10 Ve ayrıca Midoni ülkesinde olan
Lamanlı halkı;
11 Ve ayrıca Nefi şehrinde olan
Lamanlı halkı;
12 Ve ayrıca Şilom ülkesinde ve
Şemlon ülkesinde ve Lemuel şehrinde ve Şimnilom şehrinde olan Lamanlı halkı.
13 Ve Rab'be dönen Lamanlılar'ın
şehirlerinin isimleri bunlardır; ve isyan silahlarını bırakanlar, evet, bütün
savaş silahlarını bırakanlar bunlardır; ve onların hepsi Lamanlılar'dı.
14 Ve Amalekililer'den sadece bir
kişi dışında hiç kimse doğru inanca dönmedi; ne de Amulonlular'dan her hangi
biri doğru inanca döndü; fakat onlar kendi yüreklerini ve ayrıca ülkede
yaşadıkları her bölgede, evet ve bütün kendi köy ve şehirlerinde Lamanlılar'ın
yüreklerini katılaştırdılar.
15 Bu yüzden, tövbe edip gerçeğin
bilgisine gelen ve inanca dönen bütün Lamanlı şehirlerin isimlerini verdik.
16 Ve şimdi öyle oldu ki kral ile
beraber doğru yola dönmüş olanlar kardeşlerinden ayırt edilebilmek için bir
isimleri olmasını istediler; bu yüzden kral, ayırt edilmeleri için üzerlerine
alacakları isim hakkında Harun ve rahiplerinden çoğuyla görüştü.
17 Ve öyle oldu ki onlar
kendilerine Anti-Nefi‑Lehililer adını verdiler ve bu isimle çağrılıp bir daha
Lamanlılar diye çağrılmadılar.
18 Ve onlar çok çalışkan bir halk
olmaya başladılar; evet ve Nefililer'e yakındılar; bu yüzden onlarla ilişki
kurmaya başladılar ve Tanrı'nın laneti onları bir daha takip etmedi.
Lamanlılar, Tanrı'nın halkına karşı
savaşmak için gelir‑‑‑Anti-Nefi‑Lehililer, Mesih'te sevinirler ve melekler
tarafından ziyaret edilirler. Kendilerini savunmak yerine ölüme katlanmayı
seçerler‑‑‑Daha çok Lamanlılar inanca döner.
m.ö.
tahminen 90--77 yılları.
Ve öyle oldu ki Amulon ülkesinde ve
ayrıca Helam ülkesinde ve Yeruşalem ülkesinde ve kısacası, çevredeki bütün
ülkelerde doğru inanca dönmeyen ve üzerlerine Anti-Nefi‑Lehili adını almayan
Amalekililer, Amulonlular ve Lamanlılar, Amalekililer ve Amulonlular tarafından
kardeşlerine karşı kışkırtılıp öfkelendirildiler.
2 Ve onlara karşı duydukları nefret
o kadar çok artmıştı ki krallarına karşı ayaklanmaya başladılar; öyle ki onun
kralları olmasını istemediler; bu yüzden Anti-Nefi‑Lehi halkına karşı
silahlandılar.
3 Şimdi kral, krallığı oğluna
bırakarak ona Anti-Nefi‑Lehi adını verdi.
4 Ve kral, Lamanlılar'ın Tanrı'nın
halkına karşı savaş hazırlıklarına başladıkları aynı yıl öldü.
5 Şimdi Ammon ve kardeşleri ve
onunla beraber gelen herkes Lamanlılar'ın kendi kardeşlerini yok etmek amacıyla
yaptıkları hazırlıkları görünce, Midyan ülkesine çıktılar ve Ammon orada bütün
kardeşleriyle buluştu; ve onlar oradan İsmail ülkesine, Lamanlılar'a karşı
kendilerini savunmak için ne yapmaları gerektiğini Lamoni ve onun kardeşi
Anti-Nefi‑Lehi ile görüşmek üzere meclis toplantısı yapmaya geldiler.
6 Şimdi Rab'be dönmüş olan bütün
halkın arasında kardeşlerine karşı eline silah almak isteyen bir tek kişi yoktu;
hayır, savaş hazırlığı bile yapmak istemiyorlardı; evet ve kralları da onlara
hazırlık yapmamalarını emretti.
7 Şimdi, onun bu konuda halka
söylediği sözler şunlardır: Sevgili halkım, Tanrıma şükrederim ki yüce Tanrımız
lütfuyla bu kardeşlerimiz Nefililer'i bize vaaz etmeleri ve kötü atalarımızın
gelenekleri hakkında bizi ikna edebilmeleri için gönderdi.
8 Ve işte ben, yüce Tanrıma
şükrederim ki bizlere Ruhundan bir parça ihsan ederek yüreklerimizi
yumuşatmıştır; böylece bu Nefili kardeşlerimizle ilişki kurmaya başladık.
9 Ve işte, ben yine yüce Tanrıma
şükrederim ki başlattığımız bu ilişki sayesinde günahlarımız ve işlediğimiz nice
cinayetler hakkında ikna olduk.
10 Ve yine Tanrıma, evet, yüce
Tanrıma şükrederim ki O bize bu şeylerden tövbe edebilmemizi bağışlamıştır ve O
ayrıca işlediğimiz onca günahları ve cinayetleri affetmiştir ve Oğlu'nun
erdemleri sayesinde suçumuzu yüreklerimizden söküp atmıştır.
11 Ve şimdi, işte sevgili
kardeşlerim, mademki işlediğimiz bütün günahlardan ve cinayetlerden tövbe edip
Tanrı'ya onları yüreklerimizden çekip çıkartmak bizim yapabileceğimiz her şeydi
(zira biz bütün insanlığın yüz karasıydık), çünkü Tanrı'nın lekemizi çıkarıp
atması için O'nun önünde yapabileceğimiz her şey yeterli bir şekilde tövbe
etmekti.
12 Şimdi, çok sevgili kardeşlerim,
mademki Tanrı lekelerimizi arıtmış ve kılıçlarımız pırıl pırıl olmuştur, o zaman
kılıçlarımızı bir daha kardeşlerimizin kanıyla lekelemeyelim.
13 İşte, size derim: Hayır,
kılıçlarımızın kardeşlerimizin kanıyla lekelenmemesi için haydi onları
saklayalım; çünkü olur da kılıçlarımızı yine lekelendirirsek, onlar
günahlarımızın kefareti için dökülecek yüce Tanrımızın Oğlu'nun kanıyla bir daha
yıkanıp parlatılamaz.
14 Ve yüce Tanrı bize merhamet
edip, mahvolmayalım diye bu şeyleri bize bildirmiştir; evet ve çocuklarımızı
sevdiği kadar bizim canlarımızı da sevdiği için bu şeyleri bize önceden
bildirdi; bu yüzden, kurtuluş planının gelecek kuşaklara bildirileceği gibi bize
de bildirilmesi için merhamet göstererek bizi meleklerinin aracılığıyla ziyaret
etmektedir.
15 Ah, Tanrımız ne merhametlidir!
Ve şimdi işte, lekelerimizden arınmak için yapabileceğimiz her şeyi yaptığımız
için ve kılıçlarımız parlatıldığı için haydi onları saklayalım ki onlar son
günde ya da O'nun önünde yargılanmaya getirileceğimiz günde Tanrı'mıza kanıt
olarak parlak kalsınlar; öyle ki O sözünü bize verdikten ve bizleri sözünün
vasıtasıyla temiz kıldıktan sonra, bir daha kılıçlarımızı kardeşlerimizin
kanıyla lekelemedik.
16 Ve şimdi kardeşlerim, eğer
kardeşlerimiz bizi öldürmek isterlerse, işte, kılıçlarımızı saklayacağız, evet,
hatta onları toprağın derinliklerine gömeceğiz; böylece kılıçlarımız son günde
onları bir daha kullanmamış olduğumuzun kanıtı olarak parlaklıklarını
koruyacaklardır; ve eğer kardeşlerimiz bizleri öldürürlerse, işte, biz
Tanrı'mıza gideceğiz ve kurtulacağız.
17 Ve öyle oldu ki kral bu
sözlerini bitirdiğinde, ve bütün halk bir araya toplanmıştı, kılıçlarını ve
insan kanı dökmek için kullanılan bütün silahları topladılar ve onları toprağın
derinliklerine gömdüler.
18 Ve onlar bunu kendi
görüşlerinde, Tanrı'ya ve aynı zamanda insanlığa bir kanıt olarak, bir daha
silah kullanmayıp insan kanı dökmeyeceklerini göstermek için yaptılar; ve bunu,
tanıklıkta bulunarak ve Tanrı ile antlaşma yaparak yaptılar; kardeşlerinin
kanını dökmektense kendi yaşamlarından vazgeçeceklerdi ve bir kardeşten sahip
olduğunu almaktansa, aksine ona vermeyi istiyorlardı; ve günlerini tembellik
içinde geçirmektense kendi elleriyle gayretle çalışmak istiyorlardı.
19 Ve böylece bu Lamanlılar gerçeği
öğrenip imana getirildiklerinde, onların kararlı olduklarını ve günah
işlemektense ölüme bile katlanacaklarını görüyoruz; ve böylece onların barış
silahlarını gömdüklerini ya da barış adına savaş silahlarını gömdüklerini
görüyoruz.
20 Ve öyle oldu ki kardeşleri
Lamanlılar ise savaş hazırlıklarını yapıp Nefi ülkesine geldiler; niyetleri
kralı öldürüp onun yerine başkasını yerleştirmek ve aynı zamanda Anti-Nefi‑Lehi
halkının ülkedeki varlığına son vermekti.
21 Şimdi Lamanlılar'ın üzerlerine
geldiğini gören halk, onları karşılamak üzere dışarı çıktı ve onların önünde
yere kapanarak Rab'bin adını çağırmaya başladı; ve onlar bu şekilde yere
kapanmışken Lamanlılar onların üzerine saldırıp onları kılıçla öldürmeye
başladılar.
22 Ve böylece hiçbir direnişle
karşılaşmadan, onlardan bin beşini öldürdüler; ve biz biliyoruz ki ölenler
kutsanmışlardır; çünkü onlar Tanrı’ları ile beraber yaşamaya gittiler.
23 Şimdi Lamanlılar, kardeşlerinin
kılıçtan kaçmadıklarını ve sağa veya sola dönmediklerini, ama yere kapanıp
öldüklerini ve hatta kılıcın altında ölürken bile Tanrı'ya şükrettiklerini
görünce‑‑‑
24 Şimdi Lamanlılar bunu görünce
onları öldürmekten vazgeçtiler; ve içlerinden pek çoğunun kılıç altında can
veren kardeşleri için yüreği sızlıyordu; çünkü yaptıklarına pişman olup tövbe
ettiler.
25 Ve öyle oldu ki onlar savaş
silahlarını yere atıp bir daha ellerine almak istemediler; çünkü işledikleri
cinayetlerden dolayı içleri yanıp tutuşuyordu; ve onlar da kendi kardeşleri
gibi, onları öldürmek üzere kalkan ellerin insafına dayanarak yere kapandılar.
26 Ve öyle oldu ki o gün Tanrı'nın
halkına öldürülmüş olanların sayısından daha fazla kişi katıldı; ve öldürülenler
doğru insanlardı; o nedenle kurtulmuş olmalarından asla şüphemiz yoktur.
27 Ve öldürülenlerin arasında bir
tane kötü insan yoktu; ama gerçeğin bilgisine getirilenlerin sayısı bini
geçiyordu; böylece Rab'bin, halkını kurtuluşa erdirmek için bir çok yoldan
çalıştığını görüyoruz.
28 Şimdi Lamanlılar'ın arasında
kardeşlerinin çoğunu öldürenlerin büyük bir bölümü Amalekililer ve
Amulonlular'dan oluşuyordu; onların çoğu Nehorlar tarikatındandı.
29 Şimdi, Rab'bin halkına
katılanların arasında Amalekili ya da Amulonlu veya Nehor tarikatından olan biri
yoktu; ama onlar Laman ve Lemuel'in asıl soyundan gelmeydiler.
30 Ve böylece açık bir şekilde
görebiliyoruz ki bir halk, Tanrı'nın Ruhu'yla bir kez aydınlatıldıktan ve
doğrulukla ilgili şeyler hakkında büyük bir bilgiye sahip olduktan sonra ve
arkasından doğru yoldan çıkıp günah ve suça düşerse, daha katılaşırlar ve
böylece onların durumu bu şeyleri hiç bilmemiş olmaktan daha da kötü olur.
Lamanlılar'ın saldırganlıkları
yayılır‑‑‑Nuh'un rahiplerinin soyu Abinadi'nin peygamberlikte bulunduğu gibi yok
olur‑‑‑Birçok Lamanlı inanca döndürülür ve Anti-Nefi‑Lehi halkına
katılır‑‑‑Mesih'e inanarak Musa yasasına uyarlar.
m.ö.
tahminen 90--77 yılları.
Ve işte, şİmdİ öyle oldu ki bu
Lamanlılar kendi kardeşlerini öldürdükleri için daha da öfkelendiler; bu yüzden
Nefililer'den intikam alacaklarına dair yemin ettiler; ve o zamanda
Anti-Nefi‑Lehi halkını bir daha öldürmeye kalkışmadılar.
2 Fakat ordularını toparlayıp
Zarahemla ülkesinin sınırlarına kadar geldiler ve Ammoniha topraklarında bulunan
halkın üzerine saldırıp onları yok ettiler.
3 Ve daha sonra Nefililer'le
yaptıkları birçok savaşta geri sürülüp öldürüldüler.
4 Ve Nuh'un rahipleri olan Amulon
ve kardeşlerinin hemen hemen bütün soyu öldürülen Lamanlılar'ın arasındaydı ve
Nefililer'in elleriyle öldürülmüşlerdi.
5 Ve geri kalanlar doğu çölüne
doğru kaçtılar ve orada Lamanlılar'ın üzerindeki güç ve yetkiye el koyarak,
inançları yüzünden birçok Lamanlı'yı ateşe atıp öldürdüler.
6 Çünkü onların pek çoğu büyük
kayıplar verdikten ve büyük acılar çektikten sonra, Harun ile kardeşlerinin
ülkelerinde kendilerine vaaz etmiş oldukları sözleri hatırlamaya tahrik
edildiler; bu yüzden atalarının geleneklerine inanmamaya ve Rab'be ve O'nun
Nefililer'e büyük güç verdiğine inanmaya başladılar; ve böylece onların çoğu
çöldeyken doğru yola döndü.
7 Ve öyle oldu ki Amulon'un
çocuklarından geride kalanlardan olan bu yöneticiler, onların, evet, bu şeylere
inananların hepsini idam ettirdiler.
8 Şimdi bu şehitlerin ölmesi
onların kardeşlerinin çoğunu öfkelendirdi ve çölde çekişmeler çıkmaya başladı;
ve Lamanlılar, Amulon ve kardeşlerinin soyunu avlamaya ve onları öldürmeye
başladılar; ve onlar doğu çölüne kaçtılar.
9 Ve işte onlar bugün bile
Lamanlılar tarafından avlanılmaktadır. Abinadi'nin, kendisini yakarak öldüren
rahiplerin soyu hakkında söylediği sözler böylece gerçekleşmiş oldu.
10 Çünkü o onlara: "Bana ne
yaparsanız, gelecekte olacakların bir örneği olacaktır" demişti.
11 Ve şimdi Abinadi, Tanrı'ya olan
inancı yüzünden yanarak ölenlerin ilkiydi; şimdi onun söylemek istediği şey
şuydu: Kendisi nasıl acı çekmişse, birçok insan da aynı şekilde yanarak can
verecekti.
12 Ve o, Nuh'un rahiplerine onların
soyunun, kendisine çektirdikleri gibi birçok kişinin öldürülmesine sebep
olacağını ve onların tıpkı çobansız bir koyunun yırtıcı hayvanlar tarafından
sürülüp öldürüldüğü gibi yaban ellere dağıtılıp öldürüleceğini söyledi; ve şimdi
işte, bu sözler doğrulanmış oldu; çünkü onlar Lamanlılar tarafından sürülüp
avlanıldılar ve vuruldular.
13 Ve öyle oldu ki Lamanlılar,
Nefililer'i yenemeyeceklerini anlayınca tekrar kendi ülkelerine geri döndüler;
ve onların çoğu yaşamak için İsmail ülkesine ve Nefi ülkesine gidip
Anti-Nefi‑Lehi halkı olan Tanrı'nın halkına katıldılar.
14 Ve onlar da kardeşleri gibi
savaş silahlarını yere gömdüler ve doğru bir halk olmaya başladılar; ve Rab'bin
yollarında yürüyüp O'nun emirlerine ve kanunlarına uydular.
15 Evet ve onlar Musa yasasını
yerine getirdiler; çünkü Musa yasasını hâlâ tutmaları gerekiyordu; çünkü yasa
tam olarak yerine gelmemişti. Musa yasasına uymakla birlikte, Mesih'in gelişini
dört gözle beklediler. Musa yasasının O'nun gelişinin bir simgesi olduğunu
anladılar ve Mesih'in kendilerine görüneceği zamana dek bu harici işlerin
yapılması gerektiğine inandılar.
16 Şimdi onlar kurtuluşun Musa
yasasıyla geldiğine inanmıyorlardı; fakat Musa yasası onların Mesih'e olan
imanlarını kuvvetlendirmeye yardımcı oluyordu; ve böylece inançları sayesinde
sonsuz kurtuluş için olan umutlarını yitirmediler; gelecek olan şeyler hakkında
söyleyen peygamberlik ruhuna güvendiler.
17 Ve şimdi işte, Ammon ve Harun ve
Omner ve Himni ve kardeşleri, Lamanlılar arasında elde ettikleri bu başarıdan
dolayı çok seviniyorlardı; çünkü Rab'bin onlara dualarına göre ihsan etmiş
olduğunu ve aynı zamanda sözünü en ince ayrıntısına kadar yerine getirdiğini
gördüler.
Ammon, Rab ile övünür‑‑‑Sadık
olanlar, Rab tarafından güçlendirilir ve onlara bilgi verilir‑‑‑İman sayesinde
insan binlerce kişiyi tövbeye getirebilir‑‑‑Tanrı'nın her şeye gücü yeter ve her
şeyi bilir. m.ö. tahminen 90--77 yılları.
Ve şİmdİ, Ammon'un kardeşlerine
söylediği sözler şunlardır: Kardeşlerim ve biraderlerim, işte size söylüyorum,
sevinmemiz için çok önemli nedenler var; çünkü Zarahemla ülkesinden
çıktığımızda, Tanrı'nın bize bu kadar büyük nimetler verebileceğini tahmin
edebilir miydik?
2 Ve şimdi sorarım: Bize vermiş
olduğu büyük nimetler nelerdir? Söyleyebilir misiniz?
3 İşte, sizin yerinize ben cevap
vereyim; çünkü kardeşlerimiz Lamanlılar karanlıkta, evet, hem de en karanlık
çukurdaydılar; fakat işte, onların çoğu Tanrı'nın harikulâde olan ışığını
görmeye getirildi! Ve bize verilen nimet budur ki bu büyük görevi başarmak üzere
Tanrı'nın elinde araçlar olduk.
4 İşte onlardan binlercesi
seviniyorlar ve onlar Tanrı'nın ağılına getirilmişlerdir.
5 İşte tarla biçilmeye hazırdı ve
ne mutlu sizlere, çünkü orağınızı salladınız ve kuvvetinizle biçtiniz, evet,
bütün gün çalıştınız; ve işte demetlerinizin sayısına bakınız! Ve onlar ziyan
olmasın diye ambarlara toplanacaktır.
6 Evet, onlar son günde kopan
fırtınayla yere serilmeyeceklerdir; evet ve onlar kasırgalarla
savrulmayacaklardır; fakat fırtına geldiğinde, fırtına onlara işlemesin diye
kendi yerlerine toplanacaklardır; evet, onlar şiddetli rüzgârlarla düşmanın
onları götürmek istediği yerlere sürüklenmeyeceklerdir.
7 Ama işte, onlar hasat sahibi olan
Rab'bin elindedirler ve onlar onundurlar; ve O, onları son günde yukarı
kaldıracaktır.
8 Tanrımızın adı mübarek olsun!
Haydi O'nu övmek için ilahiler söyleyelim; evet, O'nun kutsal adına şükredelim;
çünkü O daima doğruluk işler.
9 Çünkü biz Zarahemla ülkesinden
çıkmamış olsaydık, bizi yürekten seven bu sevgili kardeşlerimiz bize karşı
duydukları kinle hâlâ işkence çekiyor olacaklardı; evet ve aynı zamanda Tanrı
onlara yabancı gelecekti.
10 Ve öyle oldu ki Ammon bu sözleri
söylediğinde, kardeşi Harun onu azarlayarak şöyle dedi: Ammon, korkarım ki
sevincin senin övünmene neden oluyor!
11 Fakat Ammon ona: "Ben ne kendi
gücümle övünürüm, ne de kendi bilgeliğimle övünürüm; ama işte, benim sevincim
tamdır, evet, yüreğim sevinçten dolup taşar; ve ben Tanrımda sevineceğim" dedi.
12 Evet, ben bir hiç olduğumu
biliyorum; gücüme gelince zayıfım; bu yüzden kendimle değil, Tanrım ile
övünürüm; çünkü O'nun gücüyle her şeyi yapabilirim; evet, işte, bu ülkede birçok
büyük mucize gerçekleştirdik; bunun için O'nun adını sonsuza dek öveceğiz.
13 İşte O, kardeşlerimizden kaç
binlercesini cehennem azabından kurtardı; ve onlar kurtuluş sevgisinin ezgisini
söylemeye getirildiler ve bunun sebebi ise O'nun bizde bulunan sözünün gücüdür;
bu yüzden sevinmemiz için büyük bir sebep yok mudur?
14 Evet, O'nu sonsuza dek övmek
için sebebimiz var, çünkü O, en yüce Tanrı'dır ve kardeşlerimizi cehennem
zincirlerinden kurtarmıştır.
15 Evet, onlar sonsuz karanlık ve
yıkımla çepeçevre sarılmışlardı; fakat işte, O, onları kendisinin sonsuz
ışığına, evet, sonsuz kurtuluşa getirdi; ve onlar, O'nun sevgisinin eşsiz
cömertliğiyle çepeçevre sarıldılar; evet ve bizler bu büyük ve olağanüstü eseri
ortaya koymak için O'nun elinde araç olduk.
16 Bu yüzden övünelim; evet, Rab
ile övüneceğiz; evet, sevineceğiz; çünkü sevincimiz tamdır; evet, biz Tanrımızı
sonsuza dek öveceğiz. İşte, Rab ile kim gereğinden fazla övünebilir? Evet, kim
O'nun yüce kudretinden ve merhametinden ve insançocuklarına gösterdiği sabrından
fazlasıyla söz edebilir? İşte, size derim, ifade ettiklerim hissettiklerimin
yanında hiç kalır.
17 Tanrımızın o kadar merhametli
davranıp bizi korkunç, günahkâr ve kirli halimizden tutup çıkaracağı kimin
aklına gelirdi?
18 İşte, biz öfkeyle büyük
tehditler savurarak O'nun Kilisesini yıkmak için yola çıkmıştık.
19 Ah neden bizi o zaman korkunç
bir yıkıma uğratmadı, evet, neden adalet kılıcını üzerimize düşürüp bizi sonsuz
çaresizliğe mahkûm etmedi?
20 Ah, bunları düşünmek bile ruhumu
ürkütüyor. İşte O, adaletini üzerimizde uygulamadı, ama yüce merhametiyle
bizleri sonsuz sefalet ve ölüm çukurundan geçirip canımızın kurtuluşuna getirdi.
21 Ve şimdi işte, kardeşlerim, bu
şeyleri bilen sıradan insan kimdir? Size derim ki: Tövbe etmiş olandan başka hiç
kimse bu şeyleri bilemez.
22 Evet, tövbe edip inanç gösteren
ve hayırlı işler yapan ve devamlı hiç durmadan dua eden kişiye---böyle kişilere
Tanrı'nın sırlarını bilmek verilmiştir; evet, böyle kişilere asla vahiy
olunmamış şeyleri açıklamak verilecektir; evet ve bu kardeşlerimizi tövbeye
getirmek bize verildiği gibi, binlerce canı da tövbeye getirebilmek böyle
kişilere verilecektir.
23 Şimdi kardeşlerim, Zarahemla
ülkesinde olan kardeşlerimize; biz Lamanlı kardeşlerimize vaaz etmek üzere Nefi
ülkesine gidiyoruz dediğimizde, bize gülüp bizimle alay ettiklerini hatırlıyor
musunuz?
24 Çünkü onlar bize şöyle demişti:
Lamanlılar'ı gerçeğin bilgisine getirebileceğinize mi sanıyorsunuz? Yürekleri
kan dökmekten hoşlanan, günlerini en iğrenç kötülükleri işlemekle geçiren,
yolları başlangıçtan beri bir günahkârın yolları olan Lamanlılar'ı, onlar kadar
dik kafalı bir halkı atalarının geleneklerinin yanlış olduğuna ikna
edebileceğinizi mi sanıyorsunuz? Şimdi kardeşlerim, hatırlarsanız onların lisanı
buydu.
25 Ve üstelik: "Haydi onlara karşı silahlanalım, onları günahlarıyla birlikte
ülkeden silip atalım ki bizi ezip geçmesinler ve yok etmesinler" diyorlardı.
26 Fakat işte, sevgili kardeşlerim,
biz kardeşlerimizi öldürmek için değil, belki onların canlarından birkaçını
kurtarırız niyetiyle çöle geldik.
27 Şimdi yüreklerimiz bunalıp geri
dönmek üzereyken, işte Rab bizi teselli edip şöyle dedi: Kardeşleriniz
Lamanlılar'ın arasına gidip sıkıntılarınızı sabırla göğüsleyin ve ben sizi
başarılı kılacağım.
28 Ve şimdi işte, biz gelip onların
arasına çıktık ve acılarımıza sabırla katlanıp, her türlü yokluğu çektik; evet,
dünya merhametine güvenip ev ev dolaştık---sadece dünya merhametine değil,
Tanrı'nın merhametine de güvendik.
29 Ve evlerine girip onlara
öğrettik ve onlara sokaklarında öğrettik; evet ve onlara tepe başlarında
öğrettik ve ayrıca tapınaklarına ve sinagoglarına girip onlara öğrettik; ve
dışarı atıldık ve alay edildik ve üzerimize tükürüldü ve yanaklarımıza vuruldu;
ve taşlandık ve alınıp sağlam iplerle bağlandık ve hapishaneye atıldık; ve
Tanrı'nın kudreti ve hikmeti sayesinde yine kurtarıldık.
30 Ve her türlü sıkıntılara
katlandık ve bütün bunlara belki bir kaç canı kurtarmaya vasıta olabiliriz diye
katlandık; ve eğer olur da birkaç canın kurtulmasını sağlayabilirsek,
sevincimizin tam olacağını düşünüyorduk.
31 Şimdi işte, ilerisini düşünürsek
verdiğimiz emeklerin ürününü görebiliriz ve onlar az mıdır? Size derim: Hayır,
onlar çoktur; evet ve onların kendi kardeşlerine ve ayrıca bize gösterdikleri
sevgilerinden dolayı, samimi olduklarına tanıklık edebiliriz.
32 Çünkü işte, onlar düşmanlarının
canını almaktansa, kendi canlarını kurban etmeyi yeğlediler; ve kardeşlerine
karşı olan sevgilerinden dolayı savaş silahlarını toprağın derinliklerine
gömdüler.
33 Ve şimdi işte size söylüyorum:
Böylesine büyük bir sevgi ülkenin neresinde görülmüştür? İşte size derim: Hayır,
görülmemiştir; hatta Nefililer'in arasında bile görülmemiştir.
34 Çünkü işte, onlar kardeşlerine
karşı silahlanıp kendilerinin öldürülmesine izin vermeyebilirlerdi. Fakat işte,
onların çoğu canını teslim etti; ve biz sevgilerinden ve günaha karşı duydukları
nefretlerinden dolayı, onların Tanrı'larının yanına gittiğini biliyoruz.
35 Şimdi sevinmemize neden yok
mudur? Evet, size derim: Dünya başladığından beri hiçbir zaman bizim gibi bu
kadar çok sevinmeye nedeni olan insanlar olmamıştır; evet ve sevincim beni
Tanrımla övünmeye götürüyor; çünkü O, bütün kudrete, hikmete ve anlayışa
sahiptir; O her şeyi anlar ve tövbe edip adına iman eden herkese kurtuluşa kadar
merhametli olan bir Varlık'tır.
36 Şimdi eğer bu övünmekse, o zaman
ben övüneceğim; çünkü benim hayatım ve ışığım, sevincim ve kurtuluşum ve sonsuz
elemden fidye ile kurtuluşum budur. Evet, İsrail ağacının bir dalı olan ve
gövdesinden kopup yabancı bir ülkede kaybolup gitmiş bu halkı düşünen Tanrımın
adı mübarek olsun; evet, bu gurbet ellerde yurtsuz olan bizleri hatırlayan
Tanrımın adı mübarek olsun derim.
37 Şimdi kardeşlerim, hangi ülkede
olursa olsun, Tanrı'nın hiçbir insanı unutmadığını görüyoruz; evet, O halkının
sayısını bilir ve O'nun merhametli yüreği bütün yeryüzünü kaplar. Şimdi benim
sevindiğim ve çok minnettar olduğum şey budur; evet ve ben, Tanrıma sonsuza dek
şükredeceğim. Amin.
Rab, Ammon'a Anti-Nefi‑Lehi halkını
güvenli bir yere götürmesini emreder‑‑‑Alma ile buluşmalarında, Ammon'un sevinci
gücünü tüketip bitirir‑‑‑Nefililer, Anti-Nefi-Lehililer'e Yerşon topraklarını
verir‑‑‑Onlara Ammon halkı adı verilir.
m.ö.
tahminen 90--77 yılları.
Şİmdİ öyle oldu ki Nefİlİler'e karşı
savaşa giden bu Lamanlılar, onları yıkıma uğratmak için birçok mücadele
verdikten sonra onları yok etmeye çalışmanın boşuna olduğunu anlayıp tekrar Nefi
ülkesine geri döndüler.
2 Ve öyle oldu ki Amalekililer
verdikleri kayıplar yüzünden hayli öfkelenmişlerdi. Ve onlar Nefililer'den öç
alamayacaklarını görünce, halkı kardeşleri Anti-Nefi‑Lehi halkına karşı
kışkırttılar; bu yüzden tekrar onları öldürmeye başladılar.
3 Şimdi bu halk yine silahlarına
dokunmayı reddedip düşmanlarının arzusuna göre öldürülmeye razı oldular.
4 Şimdi Ammon ve kardeşleri
yürekten sevdikleri ve kendilerini yürekten seven bu halkın arasında yapılan bu
yıkım işini gördükleri zaman‑‑‑çünkü onlar, Tanrı tarafından onları sonsuz
yıkımdan kurtarmak için gönderilmiş melekler gibi muamele görüyorlardı‑‑‑bu
yüzden, Ammon ve kardeşleri, bu büyük yıkım işini gördükleri zaman, içleri
acıyla burkuldu ve krala şöyle dediler:
5 Haydi, Rab'bin bu halkını
toplayıp Zarahemla ülkesine, kardeşlerimiz Nefililer'in yanına gidelim ve
düşmanlarımızın elinden kaçıp yok olmayalım.
6 Fakat kral onlara: "İşte,
Nefililer, onlara karşı işlediğimiz onca cinayet ve günahlar yüzünden bizi
öldüreceklerdir" dedi.
7 Ve Ammon: ABen gidip Rab'be soracağım ve eğer O bize kardeşlerimizin yanına gidin
derse, gidecek misiniz?@ dedi.
8 Ve kral ona: "Evet, eğer Rab bize
gidin derse, kardeşlerimizin yanına gidip onlara karşı işlediğimiz onca
cinayetlerin ve günahların karşılığını ödeyinceye kadar onların köleleri
olacağız" dedi.
9 Fakat Ammon ona: "Onların
arasında kölelerin olması, babam tarafından çıkarılmış olan kardeşlerimizin
yasalarına aykırıdır; o nedenle haydi gidelim ve kardeşlerimizin merhametine
sığınalım" dedi.
10 Fakat kral ona: "Rab'be sor ve
eğer O bize gidin derse, gideceğiz; yoksa bu topraklarda öleceğiz" dedi.
11 Ve öyle oldu ki Ammon gidip
Rab'be sordu ve Rab ona şöyle dedi:
12 Bu halkı bu ülkeden al götür,
yok olup gitmesinler; zira şeytan, Amalekililer'in yüreğine sımsıkı yapışmıştır;
onlar, Lamanlılar'ı kendi kardeşlerine karşı öfkelenip onları öldürmeleri için
tahrik ediyorlar; o nedenle bu ülkeden çıkın; ve ne mutlu bu nesildeki halka,
çünkü onları koruyacağım.
13 Ve öyle oldu ki Ammon gidip
krala Rab'bin kendisine söylediği sözlerin hepsini bildirdi.
14 Ve onlar bütün halkı, evet,
Rab'bin bütün halkını toplayıp bütün sürülerini ve sığırlarını bir araya
getirdiler ve ülkeden ayrıldılar ve Nefi ülkesini Zarahemla ülkesinden ayıran
çöle geldiler ve oradan karşıya geçerek ülke sınırına ulaştılar.
15 Ve öyle oldu ki Ammon onlara:
"İşte, ben ve kardeşlerim Zarahemla ülkesine gidelim ve biz dönünceye kadar siz
burada kalın; ve sizi ülkelerine kabul edip etmeyeceklerine dair kardeşlerimizin
yüreklerini bir deneyelim" dedi.
16 Ve öyle oldu ki Ammon ülkeye
doğru giderken, kendisi ve kardeşleri sözü edilen yerde Alma'yla karşılaştılar;
ve işte, bu mutlu bir rastlantıydı.
17 Şimdi Ammon'un sevinci o kadar
büyüktü ki içi içine sığmıyordu; evet, Tanrısının sevinciyle kendinden geçti;
hatta hiç kuvveti kalmamıştı; ve tekrar yere düştü.
18 Şimdi böyle büyük bir sevinç
görülmüş müdür? İşte bu, gerçekten pişman olup mütevazı bir şekilde mutluluğu
arayanlardan başka hiç kimseye verilmeyen bir sevinçtir.
19 Şimdi kardeşleriyle karşılaşması
Alma'yı gerçekten çok sevindirdi ve aynı şekilde Harun, Omner ve Himni de çok
sevindiler; ama işte, onların sevinci güçlerini aşacak kadar büyük değildi.
20 Ve öyle oldu ki Alma,
kardeşlerini geri Zarahemla ülkesine, hatta kendi evine götürdü. Ve onlar gidip
başhakime, Nefi ülkesinde kardeşleri Lamanlılar'ın arasındayken başlarına
gelenleri anlattılar.
21 Ve öyle oldu ki başhakim ülkenin
her tarafına bir duyuru gönderip kendi kardeşleri olan Anti-Nefi‑Lehi halkını
aralarına kabul edip etmeyeceklerine dair halkın oy kullanmasını istedi.
22 Ve öyle oldu ki halkın sesi
çıktı, şöyle diyordu: İşte, biz Bolluk ülkesinin güneyinde, Bolluk ülkesiyle
birleşen, doğuda deniz kenarında bulunan Yerşon ülkesini onlara bırakacağız; ve
bu Yerşon ülkesi kardeşlerimize miras olarak vereceğimiz ülkedir.
23 Ve işte, Yerşon ülkesindeki
kardeşlerimizi koruyabilmek için ordularımızı Yerşon ülkesi ile Nefi ülkesi
arasına yerleştireceğiz; bunu kardeşlerimiz için, kendi kardeşlerine karşı
silaha sarılıp günah işlemekten korktukları için yapacağız; ve bu büyük korku
onlara, işledikleri onca cinayet ve korkunç kötülüklerden içten tövbe ettikleri
için gelmiştir.
24 Ve şimdi işte, biz bunu
kardeşlerimiz için, Yerşon ülkesini miras alsınlar diye yapıyoruz; ve
ordularımızı beslemek üzere erzaklarının bir kısmını bize verip yardım etmeleri
şartıyla onları ordularımızla düşmanlarından koruyacağız.
25 Şimdi, öyle oldu ki Ammon bunu
işittikten sonra, Alma ile birlikte Anti-Nefi‑Lehi halkının çölde çadırlarını
kurdukları yere geri dönüp bütün bunları onlara bildirdi. Ve Alma onlara Ammon,
Harun ve kardeşleriyle birlikte Rab'be nasıl döndüklerini anlattı.
26 Ve öyle oldu ki bu onları çok
sevindirdi. Ve onlar Yerşon ülkesine inip Yerşon ülkesini yurt edindiler; ve
Nefililer onlara Ammon Halkı adını verdi; dolayısıyla, bundan sonra hep bu
isimle ayırt edildiler.
27 Ve onlar Nefi halkı arasında
olup aynı zamanda Tanrı'nın Kilisesi'nden olan halkın arasında sayıldılar. Ve
onlar hem Tanrı'ya hem de insanlara karşı gösterdikleri ilgileriyle tanındılar;
çünkü onlar her konuda tamı tamına doğru ve dürüst insanlardı; ve yaşamlarının
sonuna kadar Mesih'e olan inançlarından dönmediler.
28 Ve onlar kardeş kanı dökmenin en
büyük iğrençlik olduğuna inanıyorlardı; ve kardeşlerine karşı ellerine silah
almaya asla ikna edilemediler; ve onlar Mesih'e ve dirilişe olan ümit ve
inançlarından dolayı ölüme asla dehşetle bakmadılar; bu yüzden onlar için ölüm,
Mesih'in ölüm üzerindeki zaferiyle yutulmuştu.
29 Bu yüzden kardeşlerine vurmak
için ellerine kılıç ve pala almadan önce, kardeşleri tarafından en şiddetli ve
en acı şekilde öldürülmeye razı oldular.
30 Ve böylece onlar gayretli ve çok
sevilen bir halk olup, Rab'bin çok önem verdiği bir halktı.
Lamanlılar büyük bir savaşta
yenilirler‑‑‑On binlerce insan ölür‑‑‑Kötüler sonsuz bir elem durumuna teslim
edilirler; doğrular ise hiç bitmeyecek bir mutluluğa ulaşırlar.
m.ö.
tahminen 77--76 yılları.
Ve şimdi öyle oldu ki Ammon halkı
Yerşon ülkesine yerleştirilip Yerşon ülkesinde bir kilise kurulduktan sonra ve
Nefili orduları Yerşon ülkesinin çevresine yerleştirildikten, evet, Zarahemla
ülkesinin etrafındaki bütün sınırlara yerleştirildikten sonra, işte
Lamanlılar'ın orduları kardeşlerini çölün içine kadar takip etmişlerdi.
2 Ve böylece dehşet verici bir
savaş başladı; evet, hatta Lehi'nin Yeruşalem'den ayrıldığı zamandan beri ülkede
yaşayan bütün insanların arasında böyle bir savaşın benzeri asla görülmemişti;
evet ve Lamanlılar'dan on binlercesi öldürülüp geniş bir alana dağıtıldılar.
3 Evet ve ayrıca Nefi halkı
arasında da korkunç bir katliam meydana geldi; buna rağmen Lamanlılar sürülüp
dağıtıldılar ve Nefi halkı tekrar kendi vatanlarına döndü.
4 Ve şimdi bu zaman ülkenin her
tarafında, bütün Nefi halkı arasında çok yas tutulup ağıtların işitildiği bir
zamandı---
5 Evet, dul kadınların kocaları
için üzülüp ağladığı, babaların da oğulları için üzülüp ağladığı ve kız evladın
erkek kardeşi için, evet, erkek kardeşin de babası için üzülüp ağladığı
işitildi; ve böylece ölen akrabaları için ağlayanların üzüntü çığlıkları
herkesin arasında işitiliyordu.
6 Ve şimdi, bu gerçekten keder dolu
bir gündü; evet, zaman ciddiyet zamanı ve çok oruç ve dua zamanıydı.
7 Ve böylece Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin on beşinci yılı sona erdi.
8 Ve Ammon'un ve kardeşlerinin ve
onların Nefi ülkesindeki yolculuklarının, o ülkede çektikleri acıların,
üzüntülerin ve sıkıntıların ve hissettikleri akıl almaz sevincin ve
kardeşlerinin Yerşon ülkesine kabul edilip orada güven altına alınmalarının
öyküsü budur. Ve şimdi bütün insanların Fidye ile Kurtarıcısı Rab, onların
canlarını sonsuza dek kutsasın.
9 Ve bunlar, Nefililer'in arasında
olan savaşların ve çekişmelerin ve ayrıca Nefililer'le Lamanlılar'ın arasında
olan savaşların öyküsüdür; ve hakimler yönetiminin on beşinci yılı sona erdi.
10 Ve ilk yıldan on beşinci yıla
kadar geçen süre binlerce insanın hayatına mal oldu, evet, dökülen kanların
korkunç manzarası herkesin gözleri önündeydi.
11 Ve binlerce beden toprağın
altına yatırılırken, binlerce beden yığın yığın yerde kalıp çürüdü; evet ve
yakınlarını kaybeden binlerce insan yasa boğulmuştu; çünkü ölenlerin, Rab'bin
vaadlerine göre sonsuz bir elem durumuna gönderilmiş olmalarından endişe duymaya
nedenleri vardı.
12 Yakınlarını kaybeden başka
binlerce insan ise gerçekten üzülmelerine rağmen, onların Rab'bin vaadlerine
göre dirilerek asla bitmeyecek bir mutluluk ortamında Tanrı'nın sağ tarafında
oturacaklarını ümit ediyorlar, hatta bunu bildikleri için seviniyorlardı.
13 Ve böylece günah, suç ve
insanların yüreğini tuzağa düşürmek için şeytanın kurduğu kurnazca planlarla
elde ettiği güç nedeniyle insanlar arasında ne büyük bir eşitsizlik olduğunu
görüyoruz.
14 Ve böylece biz, Rab'bin
bağlarında canla başla çalışmaları için insanlara yapılan büyük çağrıyı
görüyoruz ; ve böylece hem üzüntünün hem de sevincin başlıca sebebini‑‑‑insanlar
arasındaki ölüm ve yıkım yüzünden üzüntüyü ve Mesih'in hayata döndüren ışığından
dolayı sevinci---görüyoruz.
Alma melekler gibi büyük bir
istekle insanları tövbeye çağırmak ister‑‑‑Rab bütün uluslar için öğretmenler
verir‑‑‑Alma, Rab'bin işinden ve Ammon'un ve onun kardeşlerinin başarısından
dolayı çok mutlu olur. m.ö.
tahminen 76 yılı.
Ah keşke bir melek olsaydım ve
yüreğimin arzusuna göre çıkıp Tanrı'nın borazanıyla, yeri sarsacak bir sesle
haykırıp bütün insanları tövbeye çağırabilseydim.
2 Evet, her canın tövbe edip Tanrımıza gelmesi ve bütün dünyada daha fazla keder
olmaması için gök gürültüsünü andıran bir sesle onlara tövbe ve fidye ile
kurtuluş planını duyurmak isterdim.
3 Fakat işte, ben bir insanım ve bu
isteğimle günaha giriyorum; çünkü Rab'bin bana verdiği şeylerden hoşnut kalmam
lazım.
4 Kendi isteklerim yüzünden adil
bir Tanrı'nın verdiği sıkı emirleri değiştirmeye çalışmamalıyım; çünkü O'nun
insanlara, isteklerine göre ölüme ya da yaşama götüren şeyleri verdiğini
biliyorum; evet, O'nun insanlara haklarına düşen payı verdiğini, evet, onlara
isteklerine göre kurtuluşa ya da yıkıma götüren değişmeyen emirler verdiğini
biliyorum.
5 Evet ve biliyorum ki iyilik de
kötülük de bütün insanlara gelmiştir; iyiliği kötülükten ayırt edemeyen
suçsuzdur; ama iyiyi ve kötüyü bilen kişiye arzusuna göre iyilik ya da kötülük,
yaşam ya da ölüm, sevinç ya da vicdan azabı verilir.
6 Şimdi, bu şeyleri bildiğim halde,
çağrıldığım görevden daha fazlasını yapmayı niçin arzu edeyim?
7 Bir melek olup dünyanın her ucuna
sesimi duyurabilmeyi niçin arzu edeyim?
8 Çünkü işte, Rab bütün uluslara
sözünü, evet, sözünü hikmetle öğretmek için kendi uluslarından aynı dili konuşan
insanları, evet, onların sahip olmasını uygun gördüğü her şeyi onlara verir; bu
nedenle Rab'bin doğru ve gerçek olan değerlere göre bilgelikle nasihat verdiğini
görüyoruz.
9 Ben, Rab'bin bana emrettiğini
biliyorum ve bundan mutluluk duyarım. Kendimle övünmem, ama Tanrı'nın bana
emrettikleriyle övünürüm; evet ve benim övgüm budur, öyle ki Tanrı'nın elinde
araç olup belki bazı insanları tövbeye getirebilirim; ve benim sevincim budur.
10 Ve işte, kardeşlerimden pek
çoğunun gerçekten pişman olup Tanrıları Rab'be geldiğini gördüğümde, işte o
zaman ruhum sevinçle dolar; o zaman Rab'bin benim için neler yaptığını, evet,
hatta dualarımı işittiğini hatırlarım; evet, o zaman bana uzattığı merhametli
eli aklıma gelir.
11 Evet ve ayrıca atalarımın
tutsaklığını da hatırlarım; çünkü Rab'bin onları tutsaklıktan kurtardığını ve
böylece Kilisesini kurduğunu kesinlikle biliyorum; evet, İbrahim'in Tanrısı,
İshak'ın Tanrısı ve Yakup'un Tanrısı olan Rab Tanrı onları tutsaklıktan
kurtardı.
12 Evet, ben her zaman atalarımın
tutsaklılığını hatırlarım ve onları Mısırlılar'ın elinden kurtaran bu aynı Tanrı
onları tutsaklıktan kurtardı.
13 Evet ve bu aynı Tanrı onların
arasında Kilisesini kurdu; evet ve bu aynı Tanrı, bu halka sözü vaaz etmem için
beni kutsal bir çağrıyla çağırdı ve bana büyük başarı verdi; bundan duyduğum
sevincim tamdır.
14 Ama ben yalnızca kendi başarım
için sevinmem. Nefi ülkesine giden kardeşlerimin başarısından dolayı sevincim
daha tamdır.
15 İşte, onlar çok çalışıp çok
meyve getirdiler; ve onların ödülü ne kadar büyük olacaktır!
16 Şimdi, bu kardeşlerimin
başarısını düşündüğümde ruhum öylesine coşuyor ki sanki ruhum bedenimden
ayrılacakmış gibi sevincim o kadar büyük.
17 Ve şimdi, Tanrı bu kardeşlerime
Tanrı'nın Krallığı'nda oturmayı, evet ve onların emeklerinin ürünü olan herkese
de bir daha oradan çıkmamayı ihsan eylesin ki sonsuza dek O'na hamdetsinler. Ve
Tanrı sözlerime göre, söylediklerimin gerçekleşmesini ihsan eylesin. Amin.
Mesih-karşıtı Korihor, Mesih'le,
kefaretle ve peygamberlik ruhuyla alay eder‑‑‑Tanrı'nın olmadığını, insanın
düşmediğini, günaha karşı bir cezanın olmadığını ve Mesih'in olmadığını
öğretir‑‑‑Alma, Mesih'in geleceğini ve her şeyin Tanrı'nın varlığını
gösterdiğine tanıklık eder‑‑‑Korihor, gökten işaret ister ve birden dili
tutulur‑‑‑Şeytan, Korihor'a bir melek gibi görünüp ona söylemesi gereken şeyleri
öğretmiştir‑‑‑Korihor ayaklar altında ezilir ve ölür.
m.ö.
tahminen 76--74 yılları.
İşte, şimdi öyle oldu ki Ammon halkı
Yerşon ülkesine yerleştirildikten sonra, evet ve aynı zamanda Lamanlılar ülkeden
sürülüp, onların ölüleri ülkenin halkı tarafından gömüldükten sonra---
2 Şimdi çok olması nedeniyle
onların ölüleri sayılmadı; ne de Nefililer'in ölüleri sayıldı---fakat öyle oldu
ki onlar ölülerini gömdükten sonra ve aynı zamanda oruç, yas ve dua günlerinden
sonra (ve bu Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin on altıncı yılında
oluyordu) bütün ülkede sürekli huzur yaşanmaya başlandı.
3 Evet ve halk Rab'bin emirlerini
tutmaya dikkat ediyor ve Musa yasasına göre Tanrı'nın kutsal törenlerine sıkı
bir şekilde uyuyordu; çünkü Musa yasası vaktini dolduruncaya dek bu yasaya
uymaları öğretilmişti.
4 Ve böylece Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin on altıncı yılının başından sonuna kadar halk arasında
hiçbir karışıklık olmadı.
5 Ve öyle oldu ki hakimler
yönetimin on yedinci yılının başlangıcı sürekli huzur içinde geçti.
6 Fakat öyle oldu ki on yedinci
yılın sonuna doğru, Zarahemla ülkesine bir adam geldi ve o Mesih-karşıtı idi;
çünkü o, Mesih'in gelişine dair peygamberler tarafından söylenmiş olan
peygamberliklere karşı halka vaaz vermeye başladı.
7 Şimdi insanın inançlarını
yasaklayan bir yasa yoktu; çünkü insanların eşitliğini bozacak bir yasanın
bulunması Tanrı'nın emirlerine kesinlikle karşıydı.
8 Çünkü kutsal yazı: "Kime hizmet
edeceğinizi bugün seçin" der.
9 Şimdi bir insan Tanrı'ya hizmet
etmek isterse, bu onun ayrıcalığıydı ya da daha doğrusu, Tanrı'ya inanıyorsa
O'na hizmet etmek onun ayrıcalığıydı; ancak Tanrı'ya inanmıyorsa, onu
cezalandıran bir yasa yoktu.
10 Fakat adam öldüren ölümle
cezalandırılıyordu; ve zorla birisinin malını alan da cezalandırılıyordu; ve
hırsızlık yapan da cezalandırılıyordu; ve zina eden de cezalandırılıyordu; evet,
bütün bu kötülükleri işleyenler cezalandırılıyordu.
11 Çünkü insanların işledikleri
suçlara göre yargılanmalarını gerektiren bir yasa vardı. Yine de insanın
inancına karşı bir yasa yoktu; bu yüzden insan yalnızca işlediği suçlara göre
yargılandı; bu yüzden herkes eşit haklara sahipti.
12 Ve Korihor adındaki bu
Mesih-karşıtı halka Mesih'in gelmeyeceğini vaaz etmeye başladı (ve yasa ona
dokunamıyordu). Ve o şöyle diyerek vaaz ediyordu:
13 Ey aptalca ve boş umutlara bağlı
olanlar, niçin kendinizi böyle aptalca şeylerin boyunduruğu altına koyuyorsunuz?
Niçin bir Mesih bekliyorsunuz? Çünkü gelecekte olacakları hiç kimse bilemez.
14 İşte, kutsal peygamberler
tarafından bugüne kadar aktarıldığını söylediğiniz, peygamberlik dediğiniz bu
şeyler, işte, onlar atalarınızın aptal adetleridir.
15 Bunların gerçek olduğunu nereden
biliyorsunuz? İşte görmediğiniz şeyleri bilemezsiniz; o halde bir Mesih'in
geleceğini de bilemezsiniz.
16 Siz geleceğe bakıp
günahlarınızın bağışlanacağını söylüyorsunuz. Fakat işte, bu şaşkın bir
düşüncenin ürünüdür; ve akıllarınızı karıştıran bu şeyler sizleri olmayan
şeylere inanmaya sürükleyen atalarınızın geleneklerinden kaynaklanmaktadır.
17 Ve onlara bunun gibi daha birçok
şeyler söyledi; onlara insanların günahları için hiçbir kefaretin olamayacağını,
fakat herkesin bu hayatta yaratığın idaresine göre başarılı olduğunu anlattı; bu
yüzden herkes kendi aklı ölçüsünde refaha kavuşup, kendi gücüne göre zafer
kazanıyordu; ve insan ne yaparsa yapsın suç değildi.
18 Ve onlara bu şekilde vaaz ederek
birçok insanın yüreğini kandırdı ve onların işledikleri kötülüklerle
gururlanmalarına neden oldu; evet, birçok kadını ve erkeği cinsel
ahlaksızlıklara sürükledi; onlara Aİnsan öldüğünde her şey biter@ diyordu.
19 Şimdi bu adam, bir zamanlar
Lamanlı olan Ammon halkı arasında bu sözleri vaaz etmek için Yerşon ülkesine de
uğradı.
20 Fakat işte, onlar Nefililer'in
çoğundan daha akıllı çıktı; çünkü onu tutup bağladılar ve o halkın üzerinde
yüksek rahip olan Ammon'un huzuruna götürdüler.
21 Ve öyle oldu ki Ammon onun
ülkeden çıkarılmasını emretti. Ve Korihor oradan Gideyon ülkesine geçerek onlara
da vaaz etmeye başladı; ve burada pek başarılı olamadı; çünkü yakalanıp bağlandı
ve yüksek rahibin ve ayrıca ülkenin başhakiminin huzuruna çıkarıldı.
22 Ve öyle oldu ki yüksek rahip ona
şöyle dedi: Neden Rab'bin yollarını bozmak için dolaşıp duruyorsun? Niçin bu
halkın sevincini engellemek için Mesih'in gelmeyeceğini onlara öğretiyorsun?
Niçin kutsal peygamberlerin söylediği bütün peygamberliklere karşı konuşuyorsun?
23 Şimdi bu yüksek rahibin adı
Giddona'ydı. Ve Korihor ona şöyle dedi: Çünkü ben, atalarınızın aptalca
geleneklerini öğretmiyorum ve bu halka, onların üzerinde güç ve yetki gasp etmek
ve onları cahillik içinde bırakmak için söylediğiniz sözlere göre başlarını eğip
yerin dibine geçmelerini ve eskiden kalma papazların başlattığı saçma sapan
tören ve kurallara bağlı kalmalarını öğretmiyorum.
24 Siz bu halkın özgür bir halk
olduğunu söylüyorsunuz. İşte, ben onların esir olduğunu söylerim. Siz bu eskiden
kalma peygamberliklerin doğru olduğunu söylüyorsunuz. İşte, ben bunların doğru
olduğunu bilmediğinizi söylerim.
25 Siz bu halkın bir anne ve
babanın kabahati yüzünden suçlu ve düşmüş bir halk olduğunu söylüyorsunuz. İşte
ben bir çocuğun kendi anne ve babası yüzünden suçlu olmadığını söylerim.
26 Ve siz bir de Mesih'in
geleceğini söylüyorsunuz. Fakat işte, ben bir Mesih'in olacağını bilmediğinizi
söylerim! Ve ayrıca O'nun dünyanın günahları için öldürüleceğini söylüyorsunuz.
27 Ve böylece sizler bu halkı
atalarınızın aptalca geleneklerine ve kendi isteklerinize göre kandırıyorsunuz;
ve onların ellerinin emeğiyle karnınızı tıka basa doyurmak için onları köle gibi
alçaltıyorsunuz; öyle ki onlar utanmadan başlarını kaldırmaya cesaret
edemiyorlar; ve kendi hak ve ayrıcalıklarını kullanmaya cesaret edemiyorlar.
28 Evet onlar, keyiflerine göre
onları boyunduruğa koşan ve kendi gelenekleri ve rüyaları ve kaprisleri ve
hayalleri ve yapmacık sırları ile onları imana getiren rahiplerini gücendiririz
korkusuyla, kendilerinin olan bir şeyi bile kullanmaya cesaret edemezler; eğer
rahiplerin sözlerine göre hareket etmezlerse, adına Tanrı dedikleri bilinmeyen
bir varlığı incitmiş sayılırlar---bu varlık ise asla ne görülmüş ne de
bilinmiştir, asla var olmamış ve var olmayacaktır.
29 Şimdi yüksek rahip ve başhakim
onun kalbinin sertliğini gördüklerinde, evet, Tanrı'ya bile hakaret ettiğini
gördüklerinde, onun sözlerine karşılık vermek istemediler; fakat onu bağlatıp
görevlilerin eline teslim ettiler ve onu Alma'nın ve bütün ülkenin valisi olan
başhakimin huzuruna çıkarılması için Zarahemla ülkesine gönderdiler.
30 Ve öyle oldu ki Korihor, Alma ve
başhakimin huzuruna getirildiğinde, Gideyon ülkesinde yaptığı gibi aynı şekilde
konuşup durdu; evet, küfür etmeye devam etti.
31 Ve Alma'nın önünde bağırıp
çağırıp rahiplere ve öğretmenlere hakaretler yağdırdı; onları halkın emekleriyle
karınlarını tıka basa doyurmak için atalarının saçma sapan geleneklerine göre
halkı kandırmakla suçladı.
32 Şimdi Alma ona şöyle dedi: Sen
bizim bu halkın emekleriyle karnımızı doyurmadığımızı biliyorsun; çünkü işte,
hakimler yönetiminin başlangıcından bugüne kadar, Tanrı'nın sözünü halkıma
bildirmek için ülkenin etrafında yaptığım birçok yolculuğa rağmen kendi geçimimi
kendim sağladım.
33 Ve Kilise'de yaptığım birçok işe
rağmen, emeklerimin karşılığı için asla bir senine bile almadım; kardeşlerimden
hiçbirisi de yargı kürsüsünde çalıştıkları süre dışında asla ücret
almamışlardır; ve o zaman dahi yasalara göre sadece çalıştığımız saatin ücretini
aldık.
34 Ve şimdi, eğer biz Kilise'de
gördüğümüz işler için hiçbir ücret almıyorsak, gerçekleri bildirmekle
kardeşlerimizin sevindiğini görüp mutlu olmaktan başka Kilise'deki çalışmamızın
bize ne yararı vardır?
35 Sen kendin bizim hiçbir şey
kazanmadığımızı bildiğin halde, niçin para kazanmak için bizim bu halka vaaz
ettiğimizi söylüyorsun? Ve şimdi, halkın kalbini böyle sevinçle dolduran
bizlerin bu halkı aldattığını mı sanıyorsun?
36 Ve Korihor ona: "Evet" diye
cevap verdi.
37 Ve o zaman Alma ona: ATanrı'nın var olduğuna inanıyor musun?@ dedi.
38 Ve o: AHayır!@ cevabını verdi.
39 Şimdi Alma ona şöyle dedi:
Tanrı'nın var olduğunu ve Mesih'in de var olduğunu tekrar inkâr edecek misin?
Çünkü işte, sana söylüyorum: Ben, Tanrı'nın var olduğunu ve ayrıca Mesih'in
geleceğini biliyorum.
40 Ve şimdi senin elinde Tanrı'nın
var olmadığına veya Mesih'in gelmeyeceğine dair hangi kanıt var? Sana derim ki
sözünden başka hiçbir kanıtın yok!
41 Fakat işte, bu şeylerin doğru
olduğuna dair her şey bana tanıklık etmektedir; bütün her şey sana da bunların
doğru olduğuna dair tanıklık eder; ve onları inkâr edecek misin? Bunların doğru
olduğuna inanıyor musun?
42 İşte, ben senin inandığını
biliyorum, ama sende yalancı bir ruh var ve içinde yer etmesin diye sen
Tanrı'nın Ruhu'nu reddettin; ne var ki sana hükmeden şeytandır; ve o, Tanrı'nın
çocuklarını yok edebilmek için yaptığı hilelerle seni oradan oraya
sürüklemektedir.
43 Ve şimdi Korihor Alma'ya: "Eğer
sen Tanrı'nın var olduğuna dair beni ikna edebilecek bir işaret gösterirsen,
evet, bana O'nun gücünü gösterirsen, o zaman sözlerinin doğruluğuna inanacağım"
dedi.
44 Fakat Alma ona şöyle dedi: Sana
yeteri kadar işaret gösterilmiştir! Tanrını mı deneyeceksin? Bütün bu
kardeşlerinin ve ayrıca bütün kutsal peygamberlerin tanıklığı ortadayken, bana
bir işaret gösterin mi diyeceksin? Kutsal yazılar önünde duruyor, evet ve her
şey Tanrı'nın var olduğunu gösteriyor; evet, hatta dünya ve üzerindeki her şey,
evet ve onun hareketi, evet ve kendi düzeni içerisinde hareket eden bütün
gezegenler, Yüce bir Yaratıcının varlığına tanıklık ediyor.
45 Ve sen hâlâ oraya buraya
koşturup bu halka Tanrı'nın olmadığına dair tanıklık ederek, onların yüreklerini
aldatacak mısın? Ve bütün bu tanıklara rağmen Tanrı'yı yine de inkâr edecek
misin? Ve Korihor: "Evet, bana bir işaret göstermezsen, inkâr edeceğim" dedi.
46 Ve şimdi öyle oldu ki Alma ona:
"İşte, yüreğinin katılığından dolayı çok üzgünüm, evet, ruhunun mahvolması için
gerçeğin ruhuna hâlâ karşı çıkıyorsun" dedi.
47 Fakat işte, yalan dolu ve gönül
alıcı sözlerinle birçok ruhun yıkımına aracı olacağına, senin ruhunun kaybolup
gitmesi daha hayırlıdır; bu yüzden eğer bir daha inkâr edersen, işte Tanrı seni
vuracaktır; öyle ki dilin tutulacak, bir daha ağzını açıp bu halkı
aldatmayacaksın.
48 Şimdi Korihor ona: "Ben,
Tanrı'nın varlığını inkâr etmiyorum, sadece Tanrı'nın var olduğuna inanmıyorum;
ve ayrıca şunu söyleyeyim ki sen, Tanrı'nın var olduğunu bilmiyorsun; ve bana
bir işaret göstermedikçe inanmayacağım" dedi.
49 Şimdi Alma ona şöyle dedi: Bunu
sana bir işaret olarak veriyorum; öyle ki sözlerime göre dilsiz olacaksın; ve
Tanrı'nın adıyla derim ki dilin tutulacak ve bir daha konuşamayacaksın!
50 Şimdi Alma bu sözleri söyler
söylemez, Korihor'un dili tutuldu ve Alma'nın söylediği gibi konuşamadı.
51 Ve şimdi başhakim bunu görünce,
elini uzatarak Korihor'a yazıp şöyle dedi: Tanrı'nın gücüne ikna oldun mu?
Alma'nın işaretini kimin üzerinde göstermesini istiyordun? Sana işaret
göstermesi için başkalarına mı zarar vermesini bekliyordun? İşte Alma sana
işaret gösterdi; ve şimdi yine ısrar edecek misin?
52 Ve Korihor elini uzatıp yazarak
şöyle dedi: Dilimin tutulduğunu biliyorum, çünkü konuşamıyorum; ve Tanrı'nın
gücünden başka hiçbir şeyin bunu üzerime getiremeyeceğini biliyorum; evet ve ben
her zaman Tanrı'nın var olduğunu biliyordum.
53 Fakat işte, şeytan beni
kandırdı; çünkü bana bir melek şeklinde görünüp: "Git, bu halkı doğru yola
getir; çünkü onların hepsi doğru yoldan sapıp bilinmeyen bir tanrının peşine
düştüler" dedi. Ve bana: ATanrı yoktur!@ dedi. Evet ve bana ne söylemem gerektiğini öğretti. Ve ben onun
sözlerini öğrettim ve onları bedensel düşüncelere hoş geldiği için öğrettim; ve
büyük başarı elde edinceye kadar bu sözleri öğrettim; öyle ki onların doğru
olduğuna hakikaten inandım; ve bu yüzden bu büyük laneti üzerime getirinceye
kadar hakikate karşı durdum.
54 Şimdi o bunu söyledikten sonra,
bu lanetin üzerinden kaldırılması için Alma'nın Tanrı'ya dua etmesini rica etti.
55 Fakat Alma ona: "Eğer bu lanet
senden alınacak olursa, sen yine bu halkın yüreklerini aldatırsın; bu yüzden Rab
ne isterse o olacaktır" dedi.
56 Ve öyle oldu ki bu lanet
Korihor'un üzerinden alınmadı; fakat oradan kovuldu; ve evden eve gidip yiyeceği
için dilenir oldu.
57 Şimdi Korihor'un başına
gelenlerin haberi derhal bütün ülkede ilan edildi; evet, başhakim tarafından
ülkedeki bütün halka bir bildiri gönderildi; bu bildiri, Korihor'un sözlerine
inanmış olanların çok çabuk tövbe etmelerini, yoksa aynı yargıların onların
üzerine de geleceğini beyan ediyordu.
58 Ve öyle oldu ki onların hepsi
Korihor'un kötülükleri hakkında ikna oldular; bu yüzden onların hepsi tekrar
Rab'be döndüler; ve bu, Korihor'un işlediği türdeki kötülüklerin sonunu getirdi.
Ve Korihor ise evden eve gidip karnını doyurabilmek için yiyecek dilendi.
59 Ve öyle oldu ki Korihor, halkın
arasında, evet, Nefililer'den ayrılmış olup Zoram adında bir adam tarafından
yönetilen ve Zoramlılar adını alan bir halkın arasında dolaşırken---ve onların
arasında dolaşırken, işte, üstünden geçildi ve ayaklar altında çiğnenip can
verdi.
60 Ve biz böylece Rab'bin yollarını
saptıranların sonunun nasıl olacağını görüyoruz; ve böylece şeytanın son günde
kendi çocuklarına destek olmayacağını, ama onları alelâcele cehenneme çekeceğini
görüyoruz.
Alma inançtan sapan Zoramlılar'ın
yanlışlıklarını düzeltmek amacıyla bir misyona öncülük eder‑‑‑Zoramlılar,
Mesih'i inkâr edip seçilmiş olmanın yanlış bir kavramına inanmakta ve ezbere
dualarla ibadet etmektedirler‑‑‑Misyonerler Kutsal Ruh'la dolar‑‑‑Onların
üzüntüleri Mesih'in sevinciyle yok olup gider. m.ö. tahminen 74 yılı.
Şİmdİ öyle oldu ki Korihor öldükten
sonra, Alma Zoramlılar'ın Rab'bin yollarını saptırdığına ve onların başkanı olan
Zoram'ın halkın yüreklerini dilsiz putlara tapmaya yönlendirdiğine dair haberler
aldı; halkın kötülükleri yüzünden yüreği yine hasta olmaya başladı.
2 Çünkü kendi halkı arasında
kötülükler olduğunu bilmek, Alma'nın çok üzülmesine neden oluyordu; bu nedenle
Zoramlılar’ın Nefililer'den ayrılmış olmalarına yüreği çok üzülüyordu.
3 Şimdi Zoramlılar Zarahemla
ülkesinin doğusunda bulunan Antiyonum adını verdikleri ülkede toplanmışlardı; bu
ülke Yerşon ülkesinin güneyinde olup deniz kenarına yakındı; ayrıca
Lamanlılar'la dolu olan güney çölüyle sınırdı.
4 Şimdi Nefililer, Zoramlılar’ın
Lamanlılar'la ilişki kurmalarından ve bunun kendilerine büyük bir zarar
getireceğinden çok korkuyorlardı.
5 Ve şimdi, mademki sözün vaazı
halkı doğru olan şeyleri yapmaya kolayca yönlendiriyordu---evet, halkın
düşünceleri üzerinde kılıçtan ya da başlarına gelen her şeyden daha
etkiliydi---bu yüzden Alma, Tanrı sözünün kuvvetini denemenin uygun olacağını
düşündü.
6 Bu yüzden Ammon’u, Harun'u ve
Omner'i yanına alarak Himni'yi Zarahemla'daki Kilise’de bıraktı; ama ilk üçüyle
birlikte Melek'te bulunan Amulek ve Zeezrom'u da yanına aldı; ve ayrıca
oğullarından ikisini de yanına aldı.
7 Şimdi büyük oğlunu yanında
götürmedi ve onun adı Helaman'dı; yanında götürdüğü oğullarının adları Şiblon ve
Koriyanton'du; ve Alma’yla birlikte sözü Zoramlılar’a vaaz etmek için onların
arasına gidenlerin adları bunlardır.
8 Şimdi Zoramlılar Nefililer'e
karşı ayaklanıp onlardan ayrılmışlardı; bu yüzden Tanrı’nın sözü kendilerine
daha önce vaaz edilmişti.
9 Fakat onlar büyük hatalara
düşmüşlerdi, çünkü Musa yasasına göre Tanrı'nın emirlerine ve yasalarına
uymuyorlardı.
10 Kilise’nin uygulamalarına, yani
ayartılmamaları için her gün Tanrı'ya dua edip O’ndan yardım dilemeyi
istemiyorlardı.
11 Evet, kısacası birçok hususta
Rab'bin yollarından uzaklaştılar; işte bu yüzden Alma ve kardeşleri onlara sözü
vaaz etmek için bu ülkeye gittiler.
12 Şimdi onlar bu ülkeye
vardıklarında, işte, Zoramlılar'ın sinagoglar inşa edip Rab'bin günü adını
verdikleri haftanın bir günü toplandıklarını görünce çok şaşırdılar; ve onlar,
Alma ve kardeşlerinin o ana dek hiç görmedikleri bir tarzda ibadet ediyorlardı.
13 Çünkü sinagoglarının ortasında
baş üstü bir yükseklikte bulunan ayakta duracakları bir yer yapmışlardı; ve
üzerinde yalnızca bir kişi durabiliyordu.
14 Bu yüzden ibadet etmek isteyen
kişinin çıkıp bu şeyin üstünde durması ve ellerini göğe doğru uzatarak yüksek
sesle şöyle söyleyip haykırması gerekiyordu:
15 Kutsal, kutsal Tanrı! Biz senin
Tanrı olduğuna ve senin kutsal olduğuna inanıyoruz ve sen bir ruhtun ve şimdi de
bir ruhsun ve sonsuza dek bir ruh olacaksın.
16 Ey kutsal Tanrı, senin bizi
kardeşlerimizden ayırdığına inanıyoruz ve kardeşlerimizin atalarının çocuk aklı
ile kendilerine bırakmış oldukları geleneklere inanmıyoruz; fakat kutsal
çocukların olarak bizi seçtiğine ve ayrıca Mesih’in olmadığını bize bildirmiş
olduğuna inanıyoruz.
17 Fakat sen, dün, bugün ve sonsuza
dek aynısın ve çevremizde bulunanların hepsi senin öfkenle cehenneme atılmak
üzere seçilmişken, sen bizi kurtulmamız için seçtin; bu kutsallığın için, ey
Tanrı, sana şükrediyoruz; ve kardeşlerimizin saçma sapan geleneklerine kanıp
kötü yola düşmeyelim diye bizleri seçtiğin için sana şükürler olsun; bu
gelenekler ki kardeşlerimizi bir Mesih inancına bağlayıp onların yüreklerini sen
Tanrı’mızdan uzaklaştırmaktadır.
18 Ve ey Tanrı, seçkin ve kutsal
bir halk olduğumuz için sana tekrar şükrediyoruz. Amin.
19 Şimdi öyle oldu ki Alma ve onun
kardeşleri ve oğulları bu duaları duyduktan sonra hayretten dona kaldılar.
20 Çünkü işte, herkes teker teker
çıkıp bu aynı duaları ediyordu.
21 Şimdi, bu yerin adını
Rameyumptom koymuşlardı; bunun anlamı kutsal kürsü demekti.
22 Şimdi herkes Tanrı’ya bu
kürsüden aynı duayı okuyordu; Tanrı tarafından seçilmiş olup, Tanrı onları
kardeşlerinin gelenekleri ardından sürüklemediği için ve hakkında hiçbir şey
bilmedikleri gelecek olan şeylere yürekleri kandırılmadığı için Tanrı’larına
teşekkür ediyorlardı.
23 Şimdi, halkın hepsi bu şekilde
şükranlarını sunduktan sonra evlerine geri döndü; yeniden bu kutsal kürsüde
toplanıp kendi usullerine göre şükranlarını sununcaya dek Tanrı’ları hakkında
asla konuşmadılar.
24 Şimdi Alma bunu görünce, yüreği
sızladı; çünkü onların kötü ve aksi bir halk olduklarını anladı; evet, onların
gönlünün altında, gümüşte ve her türlü güzel eşyalarda olduğunu gördü.
25 Evet ve ayrıca onların
yüreklerindeki gururla böbürlenip kendilerini göklere çıkardığını gördü.
26 Ve göğe doğru seslenip şöyle
diyerek haykırdı: Ah! Ya Rab, hizmetkârlarının insançocukları arasında bu kadar
iğrenç kötülükleri görmeleri için ne zamana dek burada aşağıda, bu bedende
kalmalarına izin vereceksin?
27 İşte, ey Tanrı, onlar sana
yakarıyorlar, ancak yüreklerini gurur sarmıştır. İşte, ey Tanrı, onlar dünyanın
boş şeyleriyle, kendi büyüklükleriyle böbürlenirken, ağızlarıyla sana
yakarıyorlar.
28 Ey Tanrım, onların pahalı
giysilerine ve yüzüklerine ve bileziklerine ve altından takılarına ve
kendilerini süsledikleri bütün kıymetli şeylerine bir bak; ve işte, onların
gönlü bu şeylerdedir ve yinede sana yakarıp: AEy Tanrı, başkaları mahvolup giderken biz senin seçilmiş halkın
olduğumuz için sana teşekkür ederiz@ diyorlar.
29 Evet ve onlara Mesih'in
gelmeyeceğini bildirmiş olduğunu söylüyorlar.
30 Ey Rab Tanrı, bu halkın arasında
böyle bir kötülüğün ve sadakatsizliğin olmasına ne zamana kadar tahammül
edeceksin? Ya Rab, acizliğimden dolayı bana dayanma gücü ver. Çünkü ben zayıf
bir insanım ve bu halk arasında böyle bir kötülüğün olması ruhuma acılar
veriyor.
31 Ya Rab, yüreğim kan ağlıyor;
ruhumu Mesih'te teselli eder misin? Ya Rab, bu halkın kötülükleri yüzünden
üzerime gelecek olan bu sıkıntılara sabırla katlanabilmem için bana güç verir
misin?
32 Ya Rab, ruhumu teselli eder
misin ve benim ve ayrıca benimle beraber emek veren arkadaşlarımın başarılı
olmasını sağlar mısın---evet, Ammon'un ve Harun'un ve Omner'in ve ayrıca Amulek
ile Zeezrom'un ve ayrıca iki oğlumun---evet, onların hepsini teselli eder misin,
ya Rab? Evet, onların ruhlarını Mesih'te teselli eder misin?
33 Bu halkın kötülükleri yüzünden
üzerlerine gelecek sıkıntılara katlanabilmeleri için onlara güç verir misin?
34 Ya Rab, onları Mesih'in
aracılığıyla tekrar sana getirebilmemiz için bizim başarılı olmamızı sağlar
mısın?
35 İşte ya Rab, onların canları
kıymetlidir ve onların çoğu kardeşlerimizdir; bu yüzden, ya Rab bu
kardeşlerimizi tekrar sana getirebilmemiz için bize akıl ve güç ver.
36 Şimdi öyle oldu ki Alma bu
sözleri söyledikten sonra onunla beraber olan herkesin üzerine elini koydu. Ve
işte, ellerini onların üzerine koyduğunda, onlar Kutsal Ruh'la doldular.
37 Ve onlar bundan böyle ne
yiyeceğiz veya ne içeceğiz ya da ne giyeceğiz diye hiç kaygılanmadan
birbirlerinden ayrıldılar.
38 Ve Rab, aç ve susuz kalmamaları
için onlara gerekeni sağladı; evet ve Mesih'in sevinciyle her türlü sıkıntıları
aşabilmeleri için onlara ayrıca kuvvet verdi. Şimdi bu, Alma'nın duasına göre
oldu; ve bu, Alma inançla dua ettiği için oldu.
Alma, çektikleri sıkıntılar
yüzünden alçakgönüllü olan yoksullara öğretir‑‑‑İnanç, gerçek olan ama
görülmeyen bir şey için duyulan umuttur‑‑‑Alma, meleklerin erkeklere, kadınlara
ve çocuklara hizmet ettiğine tanıklık eder‑‑‑Alma, sözü bir tohuma
benzetir---Ekilerek bakılması gerekir---Sonra büyüyüp bir ağaç olur, ondan
sonsuz yaşamın meyvesi toplanır. m.ö.
tahminen 74 yılı.
Ve öyle oldu ki onlar çıkıp halka
Tanrı'nın sözünü vaaz etmeye başladılar; onların sinagoglarına ve evlerine
girdiler; evet ve sözü sokaklarında bile vaaz ettiler.
2 Ve öyle oldu ki onların arasında
çok çalıştıktan sonra, halkın yoksul kesimi arasında başarı elde etmeye
başladılar; çünkü işte, onlar giysilerinin kabalığı yüzünden sinagoglardan
kovulmuşlardı.
3 Bu nedenle, pislik olarak
görüldüklerinden, onların Tanrı'ya ibadet etmek için sinagoglarına girmelerine
izin verilmemişti; bu yüzden yoksuldular; evet, kardeşleri tarafından süprüntü
olarak görülüyorlardı; dolayısıyla onlar bu dünyanın malına göre yoksuldular; ve
aynı zamanda yüreklerinde de yoksuldular.
4 Şimdi Alma, Onida tepesinde halka
öğretip konuşurken, yanına az önce sözünü etmiş olduğumuz dünya malına göre
yoksul olmaları nedeniyle yürekte de yoksul olan kimselerden büyük bir kalabalık
geldi.
5 Ve onlar Alma'nın yanına geldiler
ve içlerinden en önde duranı ona şöyle dedi: İşte, bu kardeşlerim ne yapsınlar,
çünkü onlar yoksulluklarından dolayı bütün insanlar tarafından, evet ve
özellikle rahiplerimiz tarafından küçük görülüyorlar; çünkü onlar bizim kendi
ellerimizle çok çalışıp yaptığımız sinagoglarımızdan bizi kovdular; ve çok fakir
olduğumuz için bizi kovdular; ve bizim Tanrımıza ibadet edebileceğimiz hiçbir
yerimiz yok; ve işte, biz ne yapacağız?
6 Ve şimdi Alma bunu duyar duymaz
döndü ve yüzünü derhal ona doğru çevirip büyük bir sevinçle baktı; çünkü
çektikleri sıkıntıların onları gerçekten alçakgönüllü yaptığını ve onların sözü
dinlemeye hazır olduklarını gördü.
7 Bu yüzden diğer kalabalığa daha
fazla bir şey söylemedi; elini uzatıp, gerçekten tövbekâr olduğunu gördüğü
kişilere seslendi ve onlara şöyle dedi:
8 Görüyorum ki alçakgönüllüsünüz;
ve eğer öyleyse, ne mutlu sizlere!
9 İşte kardeşiniz: ABiz ne yapacağız, çünkü sinagoglarımızdan atıldık, bu yüzden Tanrımıza
ibadet edemiyoruz@ dedi.
10 İşte, size derim ki: Sizler
sinagoglarınızdan başka bir yerde Tanrı'ya ibadet edemeyeceğinizi mi
sanıyorsunuz?
11 Ve ayrıca size sorarım: Tanrı’ya
yalnızca haftada bir kere mi ibadet etmeniz gerektiğini sanıyorsunuz?
12 Size derim ki alçakgönüllü
olabilmeniz ve hikmet öğrenebilmeniz için sinagoglarınızdan kovulmanız hayırlı
olmuş; çünkü hikmet öğrenmeniz gereklidir; çünkü oradan kovulduğunuz için
kardeşleriniz tarafından hor görüldünüz ve çok yoksul olduğunuz için
alçakgönüllü oldunuz; çünkü alçakgönüllü olmaya zorlandınız.
13 Ve şimdi, alçakgönüllü olmaya
zorlandığınız için sizlere ne mutlu! Zira insan bazen, eğer alçakgönüllü olmaya
zorlanırsa, tövbe etmek ister; ve şimdi tövbe eden herkes mutlaka merhamet
bulacaktır ve merhamet bulup sonuna kadar dayanan kişi kurtulacaktır.
14 Ve şimdi size söylediğim gibi,
alçakgönüllü olmaya zorlandığınız için kutsandınız; sözden dolayı kendilerini
gerçekten alçaltanların daha fazla kutsanacağını düşünmez misiniz?
15 Evet, kendini gerçekten alçaltan
ve günahlarından tövbe ederek sonuna kadar dayanan kimse, kutsanacak olan
odur---evet, çok yoksul oldukları için, alçakgönüllü olmak zorunda kalanlardan
daha çok kutsanacaklardır.
16 Bu yüzden alçakgönüllü olmaya
zorlanmadan kendilerini alçaltanlara ne mutlu! Ya da başka bir deyişle,
Tanrı'nın sözüne inanan ve yüreğinde inatçılık olmadan vaftiz olan kişiye, evet,
söz kendisine bildirilmeden ya da onu bilmeye zorlanmadan inananlara ne mutlu!
17 Evet, eğer sen bize gökten bir
işaret gösterirsen, o zaman kesinlikle bileceğiz ve o zaman inanacağız diyenler
çoktur.
18 Şimdi sorarım, bu inanç mıdır?
İşte, size derim ki: Hayır! Çünkü eğer insan bir şeyi bilirse, inanması için
hiçbir neden yoktur; çünkü onu biliyordur.
19 Ve şimdi Tanrı'nın isteğini
bilip de onu yapmayan kişi, yalnızca inanan ya da yalnızca inanmaya nedeni olan
fakat günaha düşen kişiden çok daha fazla lanetli olmaz mı?
20 Şimdi, bu konuda yargıya siz
varın. İşte, size derim ki bir tarafta nasılsa öbür tarafta da öyledir; ve
herkes yaptığının karşılığını alacaktır.
21 Ve şimdi inanç hakkında dediğim
gibi, inanç bir şey hakkında tam bilgi sahibi olmak değildir; ancak inancınız
varsa, görülmeyen fakat gerçek olan şeyleri ümit edersiniz.
22 Ve şimdi, işte size söylüyorum
ve Tanrı'nın, adına inanan herkese karşı merhametli olduğunu hatırlamanızı
diliyorum; bu yüzden O, sizin her şeyden önce inanmanızı, evet, hem de O’nun
sözüne inanmanızı arzu eder.
23 Ve şimdi O, sözünü meleklerin
vasıtasıyla insanlara bildirir; evet, yalnızca erkeklere değil, aynı zamanda
kadınlara da bildirir. Şimdi hepsi bu kadar değildir; küçük çocuklara da çoğu
zaman akıllı ve bilgili insanları şaşırtan sözler verilmiştir.
24 Ve şimdi, sevgili kardeşlerim,
sıkıntı içinde olduğunuz ve kapı dışarı edildiğiniz için ne yapacağınızı mademki
benden öğrenmek istediniz---şimdi sizi kesinlikle yanlış bir şekilde yargılamak
niyetinde olduğumu düşünmenizi istemiyorum---
25 Çünkü ben hepinizin alçakgönüllü
olmaya zorlandığını söylemek istemiyorum; çünkü aranızda durumu ne olursa olsun,
mütevazı olanların bulunduğuna gerçekten inanıyorum.
26 Şimdi, inanç hakkında söylediğim
gibi---inanç tam bir bilgi değildir---benim sözlerim de böyledir. Sizler inancın
tam bir bilgi olmadığı gibi, benim sözlerimin de doğru olduğunu hemen
bilemezsiniz.
27 Fakat işte, sizler uyanıp
içinizdeki cevheri söylediğim sözleri tecrübe edebilecek derecede harekete
geçirir ve bir parça inanç gösterirseniz, evet, hatta inanmayı arzu etmekten
daha fazlasını yapamıyorsanız, sözlerimin bir kısmına yer verecek şekilde
inanıncaya kadar bırakın bu arzu sizin içinizde işlesin.
28 Şimdi, sözü bir tohuma
benzetelim. Şimdi, eğer yüreğinizde bir tohumun ekilmesine yer verirseniz, işte,
bu gerçek bir tohum ya da iyi bir tohum ise, inançsızlığından dolayı onu dışarı
atmazsanız, böylece Rab'bin Ruhu'na karşı durmazsanız, işte o göğüslerinizde
kabarmaya başlayacaktır ve siz bu kabarma hareketini hissettiğiniz zaman kendi
kendinize şöyle demeye başlayacaksınız: Bunun iyi bir tohum olması gerekir veya
söz iyidir; çünkü ruhumu açmaya başlıyor, evet, anlayışımı aydınlatmaya
başlıyor, evet, bana lezzetli gelmeye başlıyor.
29 Şimdi işte, bu sizin inancınızı
arttırmaz mı? Size derim ki: Evet! Yine de o eksiksiz bir bilgi olacak kadar
büyümemiştir.
30 Fakat işte tohum kabarıp
filizlenince ve büyümeye başlayınca, o zaman tohumun iyi olduğunu söylemeniz
gerekir; çünkü işte tohum kabarıp filizlenmiş ve büyümeye başlamıştır. Ve şimdi
işte, bu sizin inancınızı güçlendirmez mi? Evet, sizin inancınızı
güçlendirecektir; çünkü siz: ABen bunun iyi bir tohum olduğunu
biliyorum@ diyeceksiniz; çünkü işte
filizlenip büyümeye başlamıştır.
31 Ve şimdi işte, bunun gerçekten
iyi bir tohum olduğuna emin misiniz? Size derim ki: Evet! Çünkü her tohum kendi
benzerini çıkarır.
32 Bu yüzden, eğer bir tohum
büyürse, iyidir; fakat büyümezse, işte o iyi değildir; onun için atılır.
33 Ve şimdi işte, siz tecrübe edip
tohumu ektiğiniz için ve o da kabarıp filizlendiği ve büyümeye başladığı için
tohumun iyi olduğunu bilmeniz gerekir.
34 Ve şimdi işte, bilginiz tam
mıdır? Evet, bilginiz bu konuda tamdır ve inancınız durmuştur; ve bunun nedeni
bilmenizdir; çünkü sözün ruhunuzu doldurduğunu bilirsiniz ve aynı zamanda onun
filizlendiğini de biliyorsunuz; öyle ki anlayışınız aydınlanmaya başlamış ve
zihniniz açılmaya başlamıştır.
35 Öyleyse, bu gerçek değil midir?
Size derim ki: Evet! Çünkü bu ışıktır ve aydınlık olan her şey iyidir; çünkü
fark edilir; bu yüzden, onun iyi olduğunu bilmeniz gerekir; ve şimdi işte, siz
bu ışığın tadını aldıktan sonra, bilginiz tam mıdır?
36 İşte size derim ki: Hayır! Ve
inancınızı bir kenara atmamalısınız, zira siz tohumun iyi olup olmadığını görüp
denemek için onu ekerek sadece inancınızı gösterdiniz.
37 Ve işte, ağaç büyümeye
başladığında siz: AOna iyi bakıp besleyelim, kök salıp
büyüsün ve bize meyve versin@ diyeceksiniz. Ve şimdi işte, onu
büyük bir özenle beslerseniz, köklenip büyüyecek ve meyve verecektir.
38 Fakat siz ağacı ihmal edip onun
beslenmesine önem vermezseniz, işte kök salmayacaktır; ve kökü olmadığı için
güneşin sıcaklığı gelip onu kavurdukça solup kuruyacaktır ve siz de koparıp onu
dışarı atarsınız.
39 Şimdi bu, tohumun iyi
olmamasından dolayı değildir; ne de meyvesinin arzu edilmediğindendir; fakat
toprağınızın kısır oluşundan ve ağacı beslemek istememenizdendir; dolayısıyla
onun meyvesini alamazsınız.
40 Ve böylece eğer sözü beslemek
istemez ve onun meyvesini bir inanç gözüyle beklemezseniz, yaşam ağacının
meyvesini hiçbir zaman toplayamazsınız.
41 Fakat eğer sözü beslerseniz,
evet, ağacı büyümeye başlarken beslerseniz, büyük gayretle ve sabırla onun
meyvesini almayı inançla beklerseniz, o kök salacak ve işte sonsuz hayata
büyüyen bir ağaç olacaktır.
42 Ve sözü içinizde köklenmesi için
gayretinizle, inancınızla ve sabrınızla besledikçe, işte yakında onun en
değerli, tatlı olan her şeyden daha tatlı ve beyaz olan her şeyden daha beyaz,
evet ve saf olan her şeyden daha saf olan meyvesini koparacaksınız; ve bu
meyveden doyasıya yiyerek kendinize ziyafet vereceksiniz; öyle ki bir daha ne
acıkacaksınız, ne de susayacaksınız.
43 O zaman, ey kardeşlerim, ağacın
size meyve getirmesini beklerken inancınızın ve gayretinizin ve sabrınızın ve
dayanıklılığınızın ödülünü biçeceksiniz.
Zenos insanların her yerde dua edip
ibadet etmelerini ve yargıların Oğul nedeniyle geri çevrileceğini
öğretmiştir‑‑‑Zenok, merhametin Oğul'dan dolayı verildiğini öğretmiştir‑‑‑Musa
çölde Tanrı'nın Oğlu'nun bir simgesini havaya kaldırmıştır.
m.ö. tahminen 74 yılı.
Şİmdİ, Alma bu sözleri söyledikten sonra,
ona birini gönderdiler. Sözünü etmiş olduğu bu meyveyi elde edebilmek bir
Tanrı’ya inanmaları gerekip gerekmediğini ya da sözünü etmiş olduğu, yüreklerine
ekilmesi gerektiğini söylediği tohumu ya da sözü nasıl ekmeleri gerektiğini,
yani inançlarını nasıl göstermeye başlayacaklarını öğrenmek istediler.
2 Ve Alma onlara şöyle dedi: İşte,
sinagoglarınızdan kovulduğunuz için Tanrınıza ibadet edemediğinizi söylediniz.
Fakat işte size söylüyorum, eğer Tanrı'ya ibadet edemeyeceğinizi düşünüyorsanız,
çok yanılıyorsunuz ve kutsal yazıları araştırmanız gerekir; eğer kutsal
yazıların size bunu öğrettiğini düşünüyorsanız, onları anlamıyorsunuz.
3 Siz eski peygamberlerden Zenos'un
dua veya ibadet hakkında söylediği sözleri okuduğunuzu hatırlıyor musunuz?
4 Çünkü o şöyle dedi: Ey Tanrım,
sen merhametlisin; çünkü ben çöldeyken bile duamı işittin; evet, düşmanlarım
için dua ettiğimde merhametini esirgemeyip onların bana dönmelerini sağladın.
5 Evet, ey Tanrım, ve tarlamda sana
yakardığımda bana merhamet gösterdin; dua edip sana yakardığımda beni işittin.
6 Ve yine, ey Tanrım, evime
dönerken ettiğim duamı işittin.
7 Ve iç odama çekilip sana dua
ettiğimde, ya Rab, beni işittin.
8 Evet, insanlar tarafından
duyulmak için değil, senin tarafından duyulmak için sana yakardıklarında
çocuklarına merhamet gösterirsin ve onları işitirsin.
9 Evet, ey Tanrım, bana merhamet
ettin ve senin cemaatlerinin ortasında yakarışlarıma kulak verdin.
10 Evet ve düşmanlarım tarafından
kapı dışarı edilip hor görüldüğümde de sen beni işittin; evet, yakarışlarımı
işittin ve düşmanlarıma kızıp öfkenle onları anî bir yıkıma uğrattın.
11 Ve çektiğim sıkıntılar ve
samimiyetimden dolayı beni duydun; ve Oğlun nedeniyle bana böyle merhamet ettin;
bunun için her sıkıntımda sana haykıracağım; çünkü benim sevincim sendedir;
çünkü Oğlun’dan dolayı yargılarını üzerimden geri çevirdin.
12 Ve şimdi Alma onlara: AEskiden yaşamış olanların yazdığı bu kutsal yazılara inanıyor musunuz?@ dedi.
13 İşte, eğer inanıyorsanız,
Zenos'un dediklerine de inanmalısınız; çünkü işte o: AOğlu'ndan dolayı yargılarını geri çevirdin@ demiştir.
14 Şimdi işte kardeşlerim, sizlere: AKutsal yazıları okudunuz mu?@ diye sormak istiyorum. Eğer
okuduysanız, Tanrı'nın Oğlu'na nasıl inanamazsınız?
15 Çünkü bu konuda sadece Zenos'un
söyledikleri değil, Zenok’un sözleri de yazılıdır.
16 Çünkü işte Zenok: AYa Rab, Oğlun'dan dolayı kendilerine gösterdiğin merhametini anlamak
istemedikleri için bu halka öfkelisin@ demiştir.
17 Ve şimdi kardeşlerim, gördüğünüz
gibi geçmişte ikinci bir peygamber de Tanrı'nın Oğlu hakkında tanıklık etmiştir
ve halk onun sözlerini anlamak istemediği için onu taşlayıp öldürmüştür.
18 Fakat işte, bununla bitmiyor;
Tanrı'nın Oğlu hakkında konuşanlar sadece onlar değildir.
19 İşte, Musa da O’nun hakkında
konuşmuştur; evet ve işte, çölde bir simge yukarı kaldırıldı; öyle ki kim bu
simgeye bakarsa yaşayacaktı. Ve birçok kişi baktı ve yaşadı.
20 Fakat bu şeylerin manasını
sadece birkaç kişi anladı ve bunun nedeni ise katı yürekli olmalarıydı. Fakat
içlerinde o denli katı olanlar vardı ki bakmak bile istemediler; bu yüzden
öldüler. Şimdi onların bakmamalarının sebebi, bunun kendilerini iyileştireceğine
inanmamalarıydı.
21 Ey kardeşlerim, eğer siz sadece
gözlerinizi kaldırmakla şifa bulabilseydiniz, o zaman iyileşmek için çabucak
bakmaz mıydınız? Yoksa gözlerinizi kaldırmamak için inançsızlıkla yüreklerinizi
sertleştirip tembel olmayı ve sonuçta ölüp gitmeyi mi yeğlerdiniz?
22 Eğer istediğiniz buysa,
üzerinize felâketler yağacaktır; ama istediğiniz bu değilse, o zaman gözlerinizi
kaldırıp Tanrı'nın Oğlu'na, kendi halkını fidye ile kurtarmak için O'nun
geleceğine ve onların günahlarının kefareti için acı çekip öleceğine ve yeniden
dirilişi meydana getirmek üzere ölülerin arasından dirileceğine, bütün
insanların yaptıkları işlere göre yargılanmak üzere son günde, yani yargı
gününde O'nun önünde duracağına inanmaya başlayın.
23 Ve şimdi kardeşlerim, bu sözü
yüreğinize ekmenizi ve büyümeye başladığında onu inancınız ile beslemenizi arzu
ederim. Ve işte o içinizde sonsuz yaşama dek büyüyen bir ağaç olacaktır. Ve
şimdi dilerim Tanrı, kendi Oğlu'nun sevinciyle çektiğiniz yüklerin hafiflemesini
ihsan eder. Ve isterseniz, bütün bunları yapabilirsiniz. Amin.
Amulek, Mesih'te olan sözün
kurtuluş için olduğuna tanıklık eder‑‑‑Kefaret olmadığı takdirde bütün insanlık
mahvolacaktır‑‑‑Musa yasasının tümü Tanrı'nın Oğlu'nun kurbanlığına işaret
eder---Ebedi fidye ile kurtuluş planı iman ve tövbe üzerine kurulmuştur---Maddi
ve manevi nimetler için dua edin‑‑‑Bu yaşam insanların Tanrı'yla karşılaşmaya
hazırlanacakları zamandır---Tanrı'nın önünde korkarak kendi kurtuluşunuzu
başarın.
m.ö. tahminen 74 yılı.
Ve şimdi öyle oldu ki Alma bu sözleri
onlara söyledikten sonra yere oturdu ve Amulek ayağa kalkarak onlara öğretmeye
başladı ve şöyle dedi:
2 Kardeşlerim, Tanrı'nın Oğlu
olduğunu öğrettiğimiz Mesih'in gelişi ile ilgili olarak söylenenler hakkında
bilgisiz kalmanız mümkün değildir sanırım; evet, biliyorum ki bunlar size
aramızdan ayrılmanızdan önce ayrıntılı olarak öğretildi.
3 Ve sizler sevgili kardeşimden
sıkıntılarınız konusunda neler yapmanız gerektiğini size bildirmesini arzu
ettiğiniz için, o da sizin zihinlerinizi hazırlamak üzere biraz konuştu; evet ve
sizi inanmaya ve sabırlı olmaya---
4 Evet, hatta sözün ne kadar iyi
olduğunu tecrübe edebilmeniz için, yüreklerinize onu ekebilecek kadar inançlı
olmaya teşvik etti.
5 Ve zihninizi kurcalayan büyük
sorunun acaba sözün Tanrı'nın Oğlu'nda mı olduğunu, yoksa bir Mesih'in gelip
gelmeyeceği mi olduğunu gördük.
6 Ve aynı zamanda kardeşimin size
birçok örnekle kurtuluşa götüren sözün Mesih'te olduğunu kanıtladığını gördünüz.
7 Kardeşim, fidye ile kurtuluşun
Tanrı'nın Oğlu aracılığı ile geleceğini söyleyen Zenos'un sözlerini ve aynı
şekilde Zenok'un sözlerini hatırlattı; ve bu arada bunların doğru olduklarını
kanıtlamak için de Musa'yı örnek gösterdi.
8 Ve şimdi işte, size bunların
doğru olduğuna kendim de tanıklık etmek istiyorum. İşte size derim ki: Mesih'in
insançocuklarının arasına halkının suçlarını üzerine almak için geleceğini ve
dünyanın günahları için kefaret edeceğini biliyorum; çünkü bunu Rab Tanrı
söyledi.
9 Çünkü bir kefaretin olması
gerekir; çünkü Ebedi Tanrı'nın yüce planına göre bir kefaret olmalıdır; yoksa
bütün insanlığın mahvolması kaçınılmaz olacaktır; evet, herkes yüreğini
sertleştirmiş, evet, herkes düşüp kaybolmuştur ve yapılması gerekli olan kefaret
vasıta olmadıkça da bütün herkes mahvolacaktır.
10 Çünkü büyük ve son bir kurbanın
olması gereklidir; evet, bu ne bir insanın, ne bir hayvanın, ne de bir çeşit
kuşun kurban edilmesi değildir; çünkü bu bir insanın kurbanı olmayacaktır;
aksine bunun evrensel ve sonsuz bir kurban olması gerekecektir.
11 Şimdi, bir başkasının
günahlarını ödemek için kendi kanını kurban edebilecek insan yoktur. Şimdi bir
insan cinayet işlerse, işte âdil olan yasamız, onun kardeşinin canını alır mı?
Size derim: Hayır, almaz.
12 Fakat yasa öldürenin canını
ister; bu yüzden dünyanın günahları için ancak sınırsız bir kefaret yeterli
olacaktır.
13 Bunun için büyük ve son bir
kurban olması gerekecektir ve o zaman kan dökülmesi son bulacak ya da son
bulması gerekecektir; o zaman Musa yasası tamamlanmış olacaktır; evet, yasa tam
olarak her harfi ve noktasıyla tamamlanacaktır ve hiçbir şey ortadan
kalkmayacaktır.
14 Ve işte, yasanın bütün anlamı
budur; her zerresi o büyük ve son kurbanı işaret etmektedir ve o büyük ve son
kurban Tanrı’nın Oğlu olacaktır, evet, sınırsız ve ebedi olacaktır.
15 Ve böylece O, adına inanacak
herkese kurtuluş getirecektir; bu son kurbanın amacı, adalete üstün gelen ve
insanlara inanıp tövbe etmeleri için vasıtalar sağlayan merhametin ne kadar
derin olduğunu göstermektir.
16 Ve bu şekilde merhamet adaletin
gereklerini yerine getirip onları güvenliğin kolları arasında sararken, tövbe
etmek üzere inancını kullanmayan kişi ise adaletin gerektirdiği bütün yasaları
karşısında bulacaktır; bu yüzden büyük ve sonsuz kurtuluş planı sadece inanıp
tövbe eden kişilere getirilecektir.
17 Bu nedenle kardeşlerim, Tanrı
size lütfetsin ki sizler, inancınızı tövbe ederek gösterir ve size karşı
merhametli olması için O'nun kutsal adını çağırmaya başlarsınız.
18 Evet, O'na merhamet göstermesi
için yalvarın; çünkü O kurtaracak güçtedir.
19 Evet, alçakgönüllü olun ve O'na
sürekli dua edin.
20 Tarlalarınızda iken, evet, bütün
sürüleriniz için O'na yalvarın.
21 Evlerinizde, evet, bütün ev
halkınız için, sabah, öğle ve akşam O’na yalvarın.
22 Evet, düşmanlarınızın gücüne
karşı O'na yalvarın.
23 Evet, her doğruluğun düşmanı
olan şeytana karşı O'na yalvarın.
24 Tarlalarınızdaki ürün için O'na
yalvarın ki ürününüz bereketli olsun.
25 Tarlalarınızdaki sürüler için
O'na yalvarın ki onlar çoğalsın.
26 Fakat bununla da yetinmeyip iç
odalarınızda, gizli ve ıssız yerlerinizde içinizi O'na dökmelisiniz.
27 Evet, ve Rab'be yalvarmadığınız
zaman, yürekleriniz dolu olarak, kendi iyiliğiniz ve aynı zamanda etrafınızda
bulunan insanların iyiliği için sürekli yürekten dua ederek O'na yaklaşın.
28 Ve şimdi işte, sevgili
kardeşlerim, size derim ki her şeyin bu kadar olduğunu sanmayın; çünkü sizler
bütün bunları yaptıktan sonra eğer muhtaç olanları ve çıplakları geri
çevirirseniz ve hastaları ve sıkıntıda olanları ziyaret etmezseniz ve eğer
varsa, malınızdan muhtaç olanlara vermezseniz, size derim ki, eğer bunlardan
hiçbirini yapmazsanız, işte dualarınız boşunadır ve size hiçbir faydası olmaz ve
sizler de inancı inkâr eden iki yüzlüler gibi olursunuz.
29 Bu yüzden, eğer sizler
hayırsever olmayı hatırlamazsanız, madencilerin attığı ve insanların ayakları
altında çiğnenen artıklar gibi (bunun hiçbir değeri yoktur) olursunuz.
30 Ve şimdi kardeşlerim, sizlerin
bu kadar tanıklık elde ettikten sonra, kutsal yazıların da bunlara tanıklık
ettiğini görerek harekete geçmenizi ve tövbeye yaraşır meyveler vermenizi
dilerim.
31 Evet uyanarak yüreklerinizi daha
fazla sertleştirmemenizi dilerim; çünkü işte, kurtuluşunuzun zamanı ve günü
şimdidir; ve bundan dolayı eğer tövbe edip yüreklerinizi sertleştirmezseniz,
büyük kurtuluş planı sizin için derhal uygulanacaktır.
32 Çünkü işte bu hayat, insanların
Tanrı ile karşılaşmaya hazırlandıkları zamandır; evet, işte bu hayatın günü
insanların işlerini yapacakları gündür.
33 Ve şimdi, size daha önce
söylediğim gibi, mademki pek çok tanıklığınız oldu, o halde size yalvarıyorum ki
tövbe gününüzü hayatınızın sonuna kadar geciktirmeyin; çünkü, bize sonsuzluğa
hazırlanalım diye verilmiş olan bu hayat gününden sonra, işte eğer biz bu
hayattayken zamanımızı iyi bir şekilde değerlendirmezsek, arkasından, içinde
hiçbir işin yapılamayacağı karanlık gece gelecektir.
34 Sizler o korkunç dönüm noktasına
getirildikten sonra: ABen tövbe etmek istiyorum, Tanrıma
dönmek istiyorum@ diyemeyeceksiniz. Hayır, bunu
diyemeyeceksiniz, çünkü bu hayattan ayrılacağınız zamanda bedeninize sahip olan
o aynı ruh, o sonsuz dünyada da bedeninize hükmetmeye gücü olacak o aynı ruhtur.
35 Çünkü işte, eğer siz tövbe
edeceğiniz günü ta ölüme kadar geciktirmişseniz, işte, şeytanın ruhuna teslim
olmuşsunuz demektir ve o sizi kendisine mühürlemiştir; bu yüzden Rab'bin Ruhu
sizden uzaklaşmış ve içinizde O’na yer kalmamıştır ve şeytan sizin üzerinizde
tüm güce sahiptir; ve kötülerin son durumu budur.
36 Ve ben bunu biliyorum, çünkü
Rab, kutsal olmayan tapınaklarda bulunmayacağını, ancak doğruların yüreklerinde
yaşayacağını söylemiştir; evet ve aynı şekilde doğruların bir daha dışarı
çıkmamak üzere O'nun Krallığı'nda oturacağını, giysilerinin Kuzu'nun kanıyla
beyazlatılmış olacağını söylemiştir.
37 Ve şimdi, sevgili kardeşlerim,
sizlerin bunları hatırlayarak Tanrı'nın önünde, korkuyla kurtuluşunuzu
başarmanızı ve Mesih'in geleceğini bir daha inkâr etmemenizi arzu ediyorum.
38 Bir daha Kutsal Ruh'a karşı
gelmemenizi, aksine O'nu kabul edip Mesih'in adını üzerinize almanızı ve
kendinizi yere kadar alçaltıp her nerede olursanız olun Tanrı’ya ruhla ve
doğrulukla ibadet etmenizi ve O'nun size bağışladığı pek çok merhamet ve nimet
için her gün minnettarlık içinde yaşamanızı arzu ediyorum.
39 Evet ve aynı zamanda
kardeşlerim, şeytan tarafından ayartılmamanız, ona mağlûp olup son günde onun
köleleri olmamanız için sürekli uyanık durup dua etmenizi öğütlerim; çünkü işte,
o size ödül olarak iyi hiçbir şey vermez.
40 Ve şimdi sevgili kardeşlerim,
size sabırlı olmanızı, her türlü sıkıntılara dayanmanızı ve büyük
yoksulluğunuzdan dolayı sizi kapı dışarı edenlere karşı hakaret etmemenizi
tavsiye ederim; yoksa onlar gibi günahkâr olursunuz.
41 Aksine sizi sabırlı olmaya ve
bir gün bütün sıkıntılarınızdan kurtulacağınızın kesin umudu ile bu sıkıntılara
katlanmaya teşvik ederim.
Sözün vaaz edilmesi Zoramlılar'ın
hilelerini ortadan kaldırır---İnananları aralarından atarlar, onlar da
Yerşon'daki Ammon halkına katılırlar‑‑‑Alma, halkın kötülüklerinden dolayı
kederlenir. m.ö. tahminen 74 yılı.
Şİmdİ öyle oldu ki Amulek bu sözleri
söyledikten sonra, toplanan kalabalıktan ayrılıp Yerşon ülkesine geldiler.
2 Evet ve Zoramlılar'a sözü vaaz
ettikten sonra geri kalan kardeşler de Yerşon ülkesine geldiler.
3 Ve öyle oldu ki Zoramlılar'ın
arasındaki popüler kesim kendilerine vaaz edilen sözler hakkında birbirlerine
danıştıktan sonra, hilelerini bozduğu için sözden dolayı öfkelendiler; bu yüzden
bu sözleri dinlemek istemediler.
4 Ve onlar ülkenin her yanına haber
salarak bütün halkı topladılar ve söylenilmiş olan sözler hakkında onlarla
görüştüler.
5 Şimdi onların yöneticileri, rahip
ve öğretmenleri niyetlerini halka bildirmediler; dolayısıyla bütün halkın ne
düşündüğünü gizlice öğrenmiş oldular.
6 Ve öyle oldu ki onlar bütün
halkın fikrini anladıktan sonra, Alma ve kardeşlerinin söylediği sözlere hak
verenler ülkeden kovuldular; ve kovulanların sayısı çoktu; ve onlar da Yerşon
ülkesine geldiler.
7 Ve öyle oldu ki Alma ile
kardeşleri onlara hizmet ettiler.
8 Şimdi Zoram halkı Yerşon
ülkesinde bulunan Ammon halkına öfkelendi; ve çok kötü bir insan olan
Zoramlılar'ın baş yöneticisi, Ammon halkına haber göndererek kendilerinden
ayrılıp onların ülkesine gelmiş olan herkesi ülkelerinden kovmalarını istedi.
9 Ve onlara tehdit dolu sözler
savurdu. Ve şimdi Ammon halkı onların sözlerinden korkmadı; bu yüzden onları
ülkelerinden kovmadılar, fakat kendilerine gelen bütün fakir Zoramlılar’a kucak
açıp onları doyurup beslediler, giydirdiler ve onlara miras toprak verdiler; ve
ihtiyaçlarına göre onlara yardım ettiler.
10 Şimdi bu durum Zoramlılar'ı
Ammon halkına karşı kışkırtıp öfkelendirdi; ve Zoramlılar, Lamanlılar'la
kaynaşıp onları da Ammon halkına karşı kışkırtmaya başladılar.
11 Ve böylece Zoramlılar ve
Lamanlılar, Ammon halkına ve ayrıca Nefi halkına karşı savaşmak üzere
hazırlıklara başladılar.
12 Ve böylece Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin on yedinci yılı sona erdi.
13 Ve Ammon halkı Yerşon ülkesinden
ayrılıp Melek ülkesine geldi; ve böylece Nefili ordusunun Lamanlı ve Zoramlı
ordularına karşı savaşabilmesi için Yerşon ülkesinde yer açılmış oldu; ve
böylece hakimler yönetiminin on sekizinci yılında Lamanlılar ve Nefililer
arasında bir savaş başladı; ve onların yaptıkları savaşlar daha sonra
anlatılacaktır.
14 Ve Alma ve Ammon ve onların
kardeşleri ve ayrıca Alma'nın iki oğlu, Tanrı'nın elinde aracı olup
Zoramlılar'ın pek çoğunu tövbeye getirdikten sonra Zarahemla ülkesine geri
döndüler ve tövbeye getirilen herkes ülkelerinden kovulmuş olsalar da Yerşon
ülkesinde miras toprakları oldu ve onlar kendilerini ve eşlerini ve çocuklarını
ve vatanlarını savunmak için silaha sarıldılar.
15 Şimdi Alma, halkının
kötülükleri, evet, aralarında olan savaşlar, dökülen kanlar ve çekişmeler
yüzünden kedere boğuldu; ve her şehirdeki bütün halkın arasına sözü bildirmek
amacıyla gitmiş ya da sözü bildirmek üzere gönderilmişti; ve halkın yüreğinin
katılaşmaya başladığını ve sözün sıkılığı yüzünden onların gücenmeye başladığını
gördüğü için yüreğini acılar sardı.
16 Bu yüzden oğullarının her birine
doğrulukla ilgili konularda kendi emirlerini verebilmek için onların
toplanmalarını buyurdu. Ve kendi kayıtlarına göre oğullarına verdiği emirlerinin
anlatımı şöyledir.
Alma'nın, oğlu Helaman'a verdiği
emirler.
36. Bölüm’ün başından 37. Bölüm’ün sonuna kadar.
Alma, bir melek gördükten sonra
inanca nasıl döndüğünü Helaman'a anlatır---Hüküm giymiş bir ruhun acılarını
duyar; İsa'nın adını anar ve sonra da Tanrı'dan doğar‑‑‑Tatlı bir sevinç onun
ruhunu doldurur---Sıra sıra meleklerin Tanrı'yı övdüğünü görür---Doğru inancı
bulan birçok kişi de onun tadıp gördüğü şeyleri tadıp görürler.
m.ö.
tahminen 74 yılı.
Oğlum, sözlerimi iyi dinle; çünkü sana
yemin ederim ki Tanrı'nın emirlerini yerine getirdiğin sürece bu ülkede refaha
kavuşacaksın.
2 Atalarımızın tutsak edilişini ben
nasıl aklımdan çıkarmamışsam senin de bunu hatırlamanı isterim; çünkü onlar
tutsaklık altında yaşıyorlardı ve İbrahim'in Tanrı’sından ve İshak'ın
Tanrı’sından ve Yakup'un Tanrı’sından başka hiç kimse onları kurtaramazdı;
şüphesiz ki onları sıkıntıdan kurtaran O’dur.
3 Ve şimdi, ey oğlum Helaman, işte
sen daha gençsin ve bu nedenle senden sözlerimi dinlemeni ve benden öğrenmeni
diliyorum; çünkü biliyorum ki Tanrı'ya güvenen herkes yaşadıkları denemelerde,
zorluklarda ve sıkıntılarda desteklenecek ve son günde yukarı kaldırılacaktır.
4 Bunu kendiliğimden bildiğimi
düşünmeni istemem; bilgim maddi değil, manevîdir; dünyasal düşüncelerden değil,
Tanrı'dan gelmiştir.
5 Şimdi işte sana söylüyorum: Eğer
Tanrı'dan doğmamış olsaydım, bu şeyleri bilemezdim; ama Tanrı, kutsal meleğinin
ağzından bana bu şeyleri bildirdi; ama lâyık olduğum için değil.
6 Çünkü ben, Mosiya'nın oğullarıyla
beraber Tanrı'nın Kilisesi'ni yok etmek için dolaşıyordum; ama işte, Tanrı
kutsal meleğini göndererek bizi yolumuz üzerinde durdurdu.
7 Ve işte, melek gök gürültüsünü
andıran bir sesle bize konuştu ve ayağımızın altındaki her yer sarsıldı; ve
hepimiz yere düştük; çünkü Rab korkusu üzerimize çökmüştü.
8 Fakat işte, ses bana: AAyağa kalk!@ dedi. Ve ben doğrulup ayağa
kalktım ve meleği gördüm.
9 Ve melek bana: ASen kendi ölümüne razı olsan bile, bir daha Tanrı'nın Kilisesi'ni yok
etmeye çalışma!@ dedi.
10 Ve öyle oldu ki yere düştüm ve
üç gün üç gece ne ağzımı açabildim ne de elimi ayağımı kımıldatabildim..
11 Ve melek bana daha başka şeyler
söyledi; söylenenleri kardeşlerim duydular, ancak ben duymadım; çünkü
ASen kendi ölümüne razı olsan bile,
bir daha Tanrı'nın Kilisesi’ni yok etmeye çalışma!@ sözünü işitir işitmez, belki de öleceğim diye, öyle büyük bir korku ve
şaşkınlık içinde yere yığıldım ki artık başka bir şey işitmedim.
12 Sonsuz bir acıyla işkence
çektim; çünkü ruhum acıların en büyüğünü gördü ve işlediğim bütün günahlar bana
işkence ediyordu.
13 Evet işlediğim günah ve
kötülüklerin hepsini hatırladım; bu yüzden cehennem azabı çekiyordum; evet,
Tanrıma karşı isyan ettiğimi ve O'nun kutsal emirlerini hiçe saydığımı anladım.
14 Evet ve ben, O’nun çocuklarından
pek çoğunu öldürmüştüm; başka bir deyişle onları yıkıma sürüklemiştim; evet ve
kısacası, o kadar büyük kötülükler işlemiştim ki Tanrı’mın huzuruna çıkma
düşüncesi bile ruhumu tarif edilemez bir korkuyla dolduruyordu.
15 Ah keşke Tanrı’mın huzuruna
çıkarılıp yaptıklarıma göre yargılanacağıma, kovulup hem ruhum hem bedenim yok
olsaydı, diye düşündüm.
16 Ve şimdi, üç gün üç gece
cehennem ateşiyle yanan bir ruhun çektiği acıları çektim.
17 Ve öyle oldu ki bu şekilde
acıyla işkence çekerken, yüreğim işlediğim onca günahın hatırasıyla paramparça
olmuşken, işte babamın halka, Tanrı'nın Oğlu olan bir İsa Mesih'in, dünyanın
günahları için kefaret etmek üzere geleceğine dair söylemiş olduğu peygamberliği
hatırladım.
18 Şimdi, aklım bu düşünceyi
yakaladığında kalbimden: AEy Tanrı'nın Oğlu İsa, ölümün
sonsuz zincirleri ile sarılıp öd acısı içinde olan bana merhamet et!@ diye haykırdım.
19 Ve şimdi işte, bunu düşündüğümde
artık acılarımı hatırlayamaz oldum; evet, günahlarım aklıma geldiğinde artık acı
duymuyordum.
20 O zaman, ah nasıl da sevindim ve
ne fevkalâde bir ışık gördüm; evet, ruhumun sevinci çektiğim ağrılar kadar
büyüktü.
21 Evet, oğlum sana derim ki:
Çektiğim acıdan daha büyüğü ve kötüsü olamaz. Evet ve yine sana söylüyorum
oğlum, diğer tarafta ise benim sevincimden daha güzel, daha tatlı bir şey
olamaz.
22 Evet, atamız Lehi nasıl görmüşse
ben de Tanrı'yı tahtında otururken görür gibi oldum. O’nun etrafını şarkılar
söyleyen ve Tanrı’larını övüyormuş gibi gözüken sayılamayacak kadar büyük bir
melek topluluğu sarmıştı; evet ve ruhum orada olmaya can atıyordu.
23 Fakat işte, elim, ayağım yeniden
tutmaya başladı; ve ben ayağa kalkıp halka Tanrı'dan doğmuş olduğumu bildirdim.
24 Evet ve o günden şu ana dek,
insanları tövbeye getirmek, kendi tattığım müthiş sevinci onlara da tattırmak ve
böylece onlar da Tanrı'dan doğup Kutsal Ruh'la dolsunlar diye hiç durmadan
çalıştım.
25 Evet ve şimdi işte, ey oğlum,
Rab, emeklerimin meyvesinden dolayı beni çok ama çok sevindiriyor.
26 Çünkü O'nun bana verdiği sözün
sayesinde, işte, birçok kişi Tanrı'dan doğdu ve onlar da benim gibi tadıp
gözleriyle gördüler; dolayısıyla söylediğim bu şeyleri benim gibi biliyorlar; ve
benim bilgim Tanrı’dandır.
27 Ve çektiğim her türlü zorlukta
ve sınamada, evet ve her türlü sıkıntıda yalnız bırakılmadım; evet, Tanrı, beni
hapisten, zincirlerden ve ölümden kurtardı; evet ve ben O'na güvenirim ve O beni
yine kurtaracaktır.
28 Ve ben biliyorum ki, Tanrı beni
son günde kendisiyle beraber görkem içinde yaşamam için diriltecektir; evet ve
ben O'nu sonsuza dek öveceğim; çünkü O atalarımızı Mısır'dan çıkarıp,
Mısırlılar'ı Kızıldeniz'de yutmuştur; ve gücüyle onları vaadedilen diyara
götürmüştür; evet ve onları zaman zaman kölelik ve tutsaklıktan kurtarmıştır.
29 Evet ve ayrıca atalarımızı da
Yeruşalem ülkesinden çıkarmıştır ve sonsuz gücüyle onları zaman zaman kölelik ve
tutsaklıktan kurtarıp bugüne kadar getirmiştir; ve ben onların tutsaklığını hep
hatırımda tuttum; evet ve benim gibi sen de onların tutsaklığını hatırında
tutmalısın.
30 Fakat işte, oğlum, hepsi bununla
bitmiyor; çünkü benim bildiğim gibi sen de bilmelisin ki Tanrı'nın emirlerini
yerine getirdiğin sürece ülkede refaha kavuşacaksın; ve ayrıca şunu da bil ki
Tanrı'nın emirlerini yerine getirmezsen, O'nun huzurundan kovulacaksın. Şimdi
bu, Tanrı’nın dediği gibi olacaktır.
Pirinç levhalar ve diğer kutsal
yazılar insanları kurtuluşa kavuşturmak amacıyla korunur‑‑‑Yaredliler
kötülüklerinden dolayı yok edilmiştir---Onların gizli yeminleri ve antlaşmaları
halktan uzak tutulmalıdır‑‑‑Yaptığınız her şeyde Rab'be danışın‑‑‑Liyahona,
Nefililer'e yol gösterdiği gibi Mesih'in sözleri de insanlara sonsuz yaşamın
yolunu gösterir. m.ö. tahminen 74
yılı.
Ve şimdi oğlum Helaman sana bana
emanet edilen bu kayıtları almanı emrediyorum.
2 Ve ayrıca sana benim yaptığım
gibi bu halkın başından geçenleri Nefi Levhaları'na kaydetmeni ve benim koruyup
sakladığım bütün bu kutsal şeyleri benim koruduğum gibi senin de korumanı
emrediyorum; çünkü bunlar bilgece bir amaç için korunmaktadır.
3 Ve işlenmiş bu yazıları içeren,
üzerinde kutsal yazıların bulunduğu, hatta başlangıçtan beri atalarımızın
soyağacını gösteren bu pirinç levhalar‑‑‑
4 İşte, atalarımız bu levhaların
korunup bir kuşaktan diğerine aktarılacağına ve her ulusa, sülâleye, dile ve
halka ulaşıp içindeki sırlar onlar tarafından bilininceye kadar Rab'bin eliyle
korunup saklanacağına dair peygamberlik etmişlerdir.
5 Ve şimdi işte, onlar korundukları
sürece parlaklıklarını yitirmeyecek, evet ve parlamaya devam edecektir; evet ve
ayrıca kutsal yazıları içeren bu levhaların hepsi her zaman parlak kalacaktır.
6 Şimdi, sen bunu benim bir
akılsızlığım olarak düşünebilirsin; fakat işte sana derim ki küçük ve basit
şeylerden büyük şeyler doğar ve küçücük şeyler çoğu zaman bilgeleri utandırır.
7 Ve Rab Tanrı, yüce ve sonsuz
amaçlarını gerçekleştirebilmek için değişik yollardan çalışır; ve Rab, çok
önemsiz gibi gözüken şeylerle bilgeleri utandırır ve birçok insanın kurtulmasını
sağlar.
8 Ve şimdi, bu şeylerin bugüne
kadar korunması Tanrı'nın hikmetiydi; çünkü işte, onlar bu halkın hafızasını
açtı, evet, içlerinden pek çoğuna tuttukları yolun yanlışlığını gösterip
canlarının kurtuluşu için onları Tanrı’larının bilgisine getirdi.
9 Evet, sana derim ki bunlar
olmasaydı, yani bu levhalar üzerinde bulunan bu kayıtlar olmasaydı, Ammon ve
kardeşleri binlerce Lamanlıyı atalarının geleneğinin yanlışlığı konusunda yola
getiremezlerdi; evet, bu kayıtlar ve onların sözleri Lamanlılar’ı tövbeye
getirmiştir; yani, bunlar onları Tanrıları Rab'bin bilgisine ve Fidye ile
Kurtarıcıları olan İsa Mesih'le sevinç duymaya getirmiştir.
10 Ve kim bilir belki bunlar
sayesinde onlardan ve şimdi günah ve kötülükle yüreklerini sertleştiren bizim
dik kafalı Nefili kardeşlerimizden binlercesi Kurtarıcılarını tanımaya
getirileceklerdir.
11 Şimdi bu sırlar şimdilik bana
tümüyle bildirilmemiş olduğundan bu konuda fazla bir şey söylemek istemiyorum.
12 Ve onların bilgece bir amaç için
korunup saklandığını söylemekle yetineceğim; bu amacı ise Tanrı biliyor; çünkü
O, yaptığı her işte bilgelikle öğüt verir ve O'nun yolları doğrudur; ve O'nun
izlediği yol sonsuz bir yuvarlaktır.
13 Ey oğlum Helaman, Tanrı'nın
emirlerinin ne kadar sıkı olduğunu hatırla, hatırla! Ve O: AEğer siz emirlerimi yerine
getirirseniz, ülkede refaha kavuşacaksınız@ demiştir. Fakat siz O'nun emirlerini yerine getirmezseniz, O'nun
huzurundan kovulacaksınız.
14 Ve şimdi, ey oğlum, Tanrı'nın
gelecek kuşaklara gücünü göstermek için kutsal tuttuğu ve ayrıca kendisinde
bulunan bilgece bir amaçla koruyup saklayacağı bu kutsal şeyleri sana emanet
ettiğini hatırla.
15 Ve şimdi işte, ben peygamberlik
ruhuyla sana söylüyorum ki eğer Tanrı'nın emirlerini çiğnersen, işte, kutsal olan bu şeyler
Tanrı'nın gücüyle senden alınacaktır ve sen yelin sürüklediği saman ufağı gibi
elenmek üzere şeytana teslim edileceksin.
16 Ancak Tanrı'nın emirlerini
tutar, kutsal olan bu şeylere Rab'bin sana emrettiği gibi sahip çıkarsan, (çünkü
bu kutsal şeylerle neleri gerçekleştireceğini öğrenmek için her konuda Tanrı’ya
danışmalısın) işte ne dünyanın ne de cehennemin hiçbir gücü bunları senden
alamayacaktır; çünkü Tanrı, bütün sözlerini yerine getirecek güçtedir.
17 Çünkü sana vereceği bütün
sözleri yerine getirecektir; çünkü atalarımıza verdiği sözleri yerine
getirmiştir.
18 Çünkü O atalarımıza, gelecek
kuşaklara gücünü göstermek için kendisindeki bilgece bir amaçla bu şeyleri
koruyup saklayacağı sözünü vermiştir.
19 Ve şimdi işte Lamanlılar'dan
binlercesini gerçeğin bilgisine döndürerek bu amaçlarından birini yerine
getirdi; ve gücünü bu kutsal şeylerle göstermiştir ve gücünü bunlarla gelecek
kuşaklara da gösterecektir; bu nedenle bunlar korunup saklanacaktır.
20 Bu yüzden oğlum Helaman, sana
gayret edip bütün sözlerimi tutmanı ve yazıldığı şekilde Tanrı'nın emirlerini
yerine getirmeni emrediyorum.
21 Ve şimdi sana bu yirmi dört
levhadan söz edeceğim. Bunları iyi koru. Öyle ki karanlık dolu işler, sırlar ve
onların gizli işleri, yani şu yıkıma uğratılan halkın gizli işleri, bu halkın
gözü önüne serilsin; evet, onların bütün cinayetleri ve hırsızlıkları ve
yağmacılıkları ve bütün kötülükleri ve iğrençlikleri bu halkın gözü önüne
serilsin; evet ve bu çeviricileri de koru.
22 Çünkü işte Rab, halkının
karanlık işler çevirmeye başladığını, evet, gizli cinayetler işleyip
iğrençlikler yaptığını gördü; bu nedenle, eğer tövbe etmezlerse yeryüzünden
silinip yok edileceklerini söyledi.
23 Ve Rab şöyle dedi: Hizmetkârım
Gazelem için parlayıp karanlığı ışığa çevirecek bir taş hazırlayacağım; böylece
bana hizmet eden halkıma bildireceğim, onlara kardeşlerinin işlerini, evet,
onların gizli işlerini, karanlık işlerini ve yaptıkları kötülükleri ve
iğrençlikleri bildireceğim.
24 Ve şimdi, ey oğlum, bu
çeviriciler Tanrı'nın söylediği şu sözün yerine gelmesi için hazırlandı:
25 Onların bütün gizli işlerini ve
iğrençliklerini karanlıktan aydınlığa çıkaracağım; ve tövbe etmeyecek olurlarsa
onları yeryüzünden silip atacağım; ve onların bütün sırlarını ve iğrençliklerini
aydınlığa çıkaracağım; bu ülkeye gelecekte sahip olacak her ulus bunları
bilecek.
26 Ve şimdi oğlum, onların tövbe
etmediklerini görüyoruz; bu yüzden yok edilmişlerdir ve Tanrı'nın sözü de bugüne
kadar yerine gelmiştir; evet, onların gizli iğrençlikleri karanlıktan çıkarılıp
bize bildirilmiştir.
27 Ve şimdi oğlum, onların bütün
yeminlerini, sözleşmelerini ve gizli iğrençlikler yapmak üzere girdikleri
anlaşmalarını gizli tutmanı sana emrediyorum; evet ve onların bütün işaret ve
acayipliklerini bu halktan gizleyeceksin; öyle ki onlar bu şeyleri
öğrenmesinler, çünkü halkın bilmeden karanlığa düşmesinden ve yok olup
gitmesinden korkarım.
28 Çünkü işte, bütün bu ülkenin
üzerinde bir lanet vardır; öyle ki karanlığın işçileri tam anlamıyla
olgunlaştıklarında, Tanrı'nın gücü hepsinin üzerine ölüm gönderecektir; bu
yüzden, bu halkın yok olmasını istemem.
29 Bu nedenle onların yeminleri ve
antlaşmaları olan bu gizli planları bu halktan gizleyeceksin ve onlara yalnızca
onların kötülüklerini, cinayetlerini ve iğrençliklerini bildireceksin ve halka
bu tür kötülüklerden, iğrençliklerden ve cinayetlerden nefret etmelerini
öğreteceksin; ve ayrıca onlara bu halkın kendi kötülükleri, iğrençlikleri ve
cinayetleri yüzünden yok edildiğini de öğreteceksin.
30 Çünkü işte, onlar günahlarını
yüzlerine vurmak üzere aralarına gelmiş olan Rab'bin her peygamberini
öldürdüler; ve onların öldürdüğü peygamberlerin kanı kendilerini öldürenlerden
öç alınması için Tanrıları Rab'be yakardı; ve böylece Tanrı'nın yargıları bu
karanlığın ve gizli örgütlerin işçileri üzerine geldi.
31 Evet ve onlar tamamıyla
olgunlaşmadan önce tövbe etmeyecek olurlarsa, dilerim bu ülke o karanlığın ve
gizli örgütlerin işçileri için sonsuza dek hep lanetli olsun ve yok olup
gitsinler.
32 Ve şimdi oğlum, sana söylediğim
bu sözleri unutma; bu gizli planları bu halka emanet etme, ama onlara günah ve
kötülükten sonsuza dek nefret etmelerini öğret.
33 Onlara tövbe edip Rab İsa
Mesih'e iman etmelerini vaaz et; onlara kendilerini alçaltıp yumuşak huylu ve
alçakgönüllü olmalarını öğret; onlara Rab İsa Mesih'e olan imanları ile şeytanın
her ayartmasına karşı durmalarını öğret.
34 Onlara yumuşak huylu ve
alçakgönüllü olmalarını, iyi işlerde bulunmaktan yılmamayı öğret; çünkü ruhu
huzur bulacak olan kimseler bunlardır.
35 Ey oğlum bunları unutma ve genç
yaşta akıl öğren; evet, Tanrı'nın emirlerini tutmasını daha gençken öğren.
36 Evet ve geçimini sağlamak için
her konuda Tanrı'ya yakar; evet, her işin Rab için olsun ve her nereye gidersen
gidişin Rab için olsun; evet, bütün düşüncelerin Rab’be yönelmiş olsun; evet,
yüreğindeki sevgi sonsuza dek Rab'be olsun.
37 Sen her işinde Rab’be akıl danış
ve O seni hayırlı işlere yöneltecektir; evet, gece yatacağın zaman, Rab için yat
ki Rab seni uyurken korusun; ve sabah kalktığında, yüreğin Tanrı’na şükranla
dolsun; ve eğer bu dediklerimi yaparsan, son günde yukarı kaldırılacaksın.
38 Ve şimdi oğlum, atalarımızın
küre ya da kılavuz adını verdikleri şey hakkında söyleyeceklerim var---daha
doğrusu atalarımız buna tercümesi pusula anlamına gelen Liyahona adını
vermişlerdir; ve bunu Rab hazırlamıştır.
39 Ve işte, böyle ince bir
işçilikle yapılmış bir şeyi insanoğlu yapmış olamaz. Ve işte bu, atalarımızın
çölde gidecekleri yolu onlara göstermek için hazırlanmıştı.
40 Ve bu pusula onların Tanrı'ya
olan inançlarına göre işliyordu; bu nedenle onlar gidecekleri yolu bu iğlerle
Tanrı'nın kendilerine gösterebileceğine inandıklarında, işte istedikleri oldu;
dolayısıyla Tanrı'nın gücüyle bu mucizeyi ve bunun gibi daha birçok mucizeyi her
gün gerçekleştirir oldular.
41 Bu mucizeler önemsiz sayılacak
yollarla oldu, ancak onlara olağanüstü işler gösterdi. Onlar tembeldiler ve iman
edip gayret göstermeyi unuttular; işte o zaman, o harikulâde işlerin sonu geldi
ve yollarında ilerleyemediler.
42 Bu yüzden, işledikleri günahlar
yüzünden çölde kaldılar, yani dosdoğru ilerleymediler; ve açlık ve susuzluk
çektiler.
43 Ve şimdi ey oğlum, bu şeylerin
gölgesiz olmadıklarını anlamanı isterim; çünkü atalarımız uyuşuk davranıp bu
pusulaya dikkat etmedikleri için (şimdi bunlar gelip geçici şeylerdi), bolluk ve
bereket göremediler; ruhsal konularda da durum değişmez.
44 Çünkü işte, atalarımızın
vaadedilen diyara giden doğru yolu kendilerine gösteren bu pusulaya dikkat
etmeleri ne kadar kolay idiyse, sonsuz saadete giden doğru yolu sana gösterecek
Mesih'in sözlerini dinlemek de o kadar kolaydır.
45 Ve dediğim gibi şimdi burada bir
benzetme söz konusu değil midir? Çünkü, gösterdiği yönü izleyen atalarımızı bu
kılavuz kuşkusuz nasıl vaadedilen diyara getirmişse, Mesih'in sözleri de, eğer
onların göstereceği yolu izlersek, bizi bu üzüntü vadisinden çok daha iyi olan
vaadedilmiş bir diyara götürecektir.
46 Ey oğlum, yolun kolay oluşu
yüzünden tembel olmayalım; çünkü atalarımız için de durum buydu; çünkü onlar
için böyle bir yol hazırlanmıştı; öyle ki onlar baktıkları zaman yaşayacaklardı;
bizim için de durum budur. Yol hazırlanmıştır ve biz bakarsak, sonsuza dek
yaşayabiliriz.
47 Ve şimdi oğlum, bu kutsal
şeyleri özenle koru; evet, gözünü Tanrı'dan ayırmamaya dikkat et ve yaşa. Gidip
bu halka sözü bildir ve ciddi ol. Oğlum, hoşça kal.
Alma'nın, oğlu Şiblon'a emirleri.
38. Bölüm’ün sonuna kadar.
Şiblon, doğruluk uğruna eziyet
çeker‑‑‑Kurtuluş, dünyanın yaşamı ve ışığı olan Mesih'tedir‑‑‑Bütün
tutkularınızı dizginleyin. m.ö.
tahminen 74 yılı.
Oğlum, sözlerime kulak ver; çünkü
Helaman'a söylediğim gibi sana da söylüyorum: Tanrı'nın emirlerini yerine
getirdiğin sürece ülkede refaha kavuşacaksın; ve Tanrı'nın emirlerini yerine
getirmediğin zaman da onun huzurundan kovulacaksın.
2 Ve şimdi oğlum, Tanrı'ya
bağlılıkta gösterdiğin kararlılık, ümit ederim, beni çok sevindirecek; çünkü
genç yaşta Rab Tanrı’na bakmaya başladığın gibi, onun emirlerini dinlemeyi
sürdüreceğini umuyorum; çünkü ne mutlu sonuna kadar dayanan kişiye!
3 Ey oğlum sana derim ki Zoram
halkı arasındayken gösterdiğin bağlılık ve gayret ve sabır ve dayanıklılıktan
dolayı beni daha önce çok sevindirdin.
4 Çünkü senin zincire vurulmuş
olduğunu biliyorum; evet ve ayrıca Tanrı’nın sözü uğruna taşlandığını da
biliyorum; ve bütün bunlara sabırla dayandın, çünkü Rab seninleydi ve şimdi
biliyorsun ki seni kurtaran Rab’di.
5 Ve şimdi oğlum Şiblon,
hatırlamanı isterim ki Tanrı'ya olan güvenin ölçüsünde geçirdiğin denemelerden,
zorluklardan ve üzüntülerden kurtulacak ve son günde yukarı kaldırılacaksın.
6 Şimdi oğlum, bunları
kendiliğimden bildiğimi sanmanı istemem; bunları bana bildiren Tanrı'nın bende
bulunan Ruhu'dur; çünkü ben Tanrı'dan doğmamış olsaydım, bu şeyleri bilemezdim.
7 Ama işte, Rab yüce merhametiyle
halkı arasındaki yıkım işini bırakmamı bana bildirmek üzere meleğini gönderdi;
evet ve bir melekle yüz yüze geldim ve o benimle konuştu; ve onun sesi gök
gürültüsünü andırıyordu; ve her yer sarsıldı.
8 Ve öyle oldu ki üç gün üç gece
ruhum en derin acılar ve ıstırap içinde yandı kavruldu; ve Rab İsa Mesih'e
yakarıp merhametini dileyinceye kadar günahlarımdan asla bağışlanmadım. Ama
işte, O'na yalvardım ve ruhum huzura kavuştu.
9 Ve şimdi oğlum, bunu sana akıl
öğrenesin; insanlığın kurtulabilmesi için Mesih'in ve O'nun aracılığı olmadan
başka bir yol ya da çarenin olmadığını benden öğrenesin diye söyledim. İşte O,
dünyanın hayatı ve nurudur. İşte O, hakikatin ve doğruluğun sözüdür.
10 Ve şimdi sözü öğretmeye
başladığın gibi sürdürmeni dilerim ve her konuda gayretli ve ölçülü olmanı
isterim.
11 Sakın kendini gurura kaptırma;
evet, sakın kendi bilgeliğin ve gücünle övünme.
12 Atılgan ol, ama buyurucu olma;
ayrıca yüreğinin sevgiyle dolması için bütün tutkularını dizginlemeye özen
göster; tembellikten uzak durmaya dikkat et.
13 Zoramlılar gibi dua etme; çünkü
gördüğün gibi onlar insanlar tarafından duyulmak ve bilgelikleriyle övünmek için
dua ederler.
14 AEy Tanrım, kardeşlerimizden daha
iyi olduğumuz için sana şükürler olsun@ demek yerine AYa Rab, sana layık olamadım beni
bağışla ve kardeşlerimi hatırlayıp onlara merhamet göster@ de---evet, Tanrı'nın önünde
değersizliğini her zaman kabul et.
15 Ve Rab, ruhunu kutsayıp seni son
günde krallığına kabul etsin. Orada huzur içinde oturasın. Şimdi, oğlum, git ve
bu halka sözü öğret! Ciddi ol oğlum, hoşça kal.
Alma'nın, oğlu Koriyanton'a
emirleri.
39. Bölüm’ün başından 42. Bölüm’ün sonuna kadar.
Cinsel günah
iğrençliktir‑‑‑Koriyanton'un günahları Zoramlılar'ın sözü kabul etmesini
engeller‑‑‑Mesih'in fidye ile kurtarışı kendisinden önce gelen imanlıları da
kapsar. m.ö. tahminen 74 yılı.
Ve şİmdİ oğlum, sana, kardeşine
söylediğimden daha başka söyleyeceklerim var; çünkü işte sen, kardeşinin
Tanrı'nın emirlerini tutmadaki kararlılığını, bağlılığını ve gayretini görmedin
mi? İşte o, sana iyi bir örnek olmadı mı?
2 Çünkü sen, Zoram halkı
arasındayken benim sözlerime kardeşinin gösterdiği özeni göstermedin. Şimdi sana
karşı olduğum konu şu: Sen kendi gücün ve bilgeliğinle övünmeyi bırakmadın.
3 Ve bununla da kalmayıp, oğlum,
bana yürekler acısı veren bir şey yaptın; çünkü sen rahiplik görevini bırakıp
Lamanlılar'ın sınırları içindeki Siron ülkesine, fahişe İzabel'e gittin.
4 Evet, o birçok kişinin yüreğini
çalmıştır; fakat bu senin için bir mazeret değildi oğlum. Senin, sana emanet
edilen göreve sadık kalman gerekirdi.
5 Oğlum, bunların Rab'bin gözünde
bir iğrençlik olduğunu bilmez misin? Evet, masum kanı dökmekten veya Kutsal
Ruh'u inkâr etmekten sonra bütün günahların en iğrenci olduğunu bilmez misin?
6 Çünkü işte, eğer sen Kutsal Ruh'u
bir kere içinde yer aldıktan sonra inkâr edersen ve O'nu inkâr ettiğini
biliyorsan, işte bu bağışlanmayacak bir günahtır; evet ve kim Tanrı'nın ışığı ve
bilgisi altında cinayet işlerse, onun bağışlanması kolay değildir; evet, sana
derim ki oğlum, o kişinin bağışlanması kolay değildir.
7 Ve şimdi oğlum, Tanrı'dan diledim
ki keşke bu kadar büyük bir suç işlememiş olsaydın. Eğer senin iyiliğin için
olmasaydı, suçların üzerinde bu kadar durup da ruhuna böylesine eziyet etmezdim.
8 Fakat işte suçlarını Tanrı'dan
gizleyemezsin ve tövbe etmedikçe, bunlar son günde sana karşı tanıklık
edecektir.
9 Şimdi oğlum, dilerim tövbe edip
günahlarından vazgeçer ve gözlerinin tutkusunun peşinden daha fazla koşmazsın;
dilerim bütün bu hususlarda kendine hakim olursun; çünkü bunu yapmazsan hiçbir
şekilde Tanrı'nın Krallığı'nı miras alamazsın. Ah oğlum, bunları hatırla ve
bunlardan kendini sakınmayı görev bil.
10 Ve sana yaptığın işlerde
ağabeylerine danışmayı görev bilmeni emrediyorum; çünkü işte sen gençlik
yıllarındasın ve ağabeylerin tarafından kollanmaya ihtiyacın var. Ve onların
öğütlerine kulak ver.
11 Kendini boş ve aptalca şeylere
kaptırma; şeytanın senin yüreğini o kötü fahişelerin ardından sürüklemesine bir
daha izin verme. İşte ey oğlum, Zoramlılar'a ne kadar büyük bir kötülük yaptın;
çünkü onlar senin davranışını gördükten sonra benim sözlerime inanmak
istemediler.
12 Ve şimdi Rab'bin Ruhu bana şöyle
diyor: Çocuklarına iyilik etmelerini emret ki, birçok insanın yüreğini yok
olmaya sürüklemesinler; bu yüzden ey oğlum, Tanrı korkusuyla, sana
kötülüklerinden vazgeçmeni emrediyorum.
13 Bütün aklın, gücün ve kuvvetinle
Rab'be dönmeni ve hiç kimsenin yüreğini daha fazla kötülük yapmaya
sürüklememeni, fakat onlara dönerek hatalarını ve yapmış olduğun haksızlıkları
kabul etmeni emrediyorum.
14 Bu dünyanın zenginliklerinin ve
boş şeylerinin peşinde koşma; çünkü işte, onları yanında götüremezsin.
15 Ve şimdi de oğlum, Mesih'in
gelişi ile ilgili olarak sana birkaç şey söylemek istiyorum. İşte sana derim ki
dünyanın günahlarını kaldırmak üzere muhakkak gelecek olan O’dur; evet, O,
halkına kurtuluş müjdesini bildirmeye gelecektir..
16 Ve şimdi ey oğlum, bu halka bu
sevindirici haberi duyurup onların zihinlerini hazırlamak üzere çağrıldığın
görev buydu; ya da başka bir deyişle, kurtuluşun onlara gelebilmesi için
çağrıldın; öyle ki O geldiği zaman sözü dinlemeleri için kendi çocuklarının
zihinlerini hazırlayabilsinler.
17 Ve şimdi aklını bu konuda biraz
rahatlatayım. İşte, sen bunların bu kadar önceden bilinmesine şaşıyorsun. İşte
sana derim ki şu anda yaşayan bir can Tanrı'ya göre, Mesih'in geleceği zamandaki can kadar değerli
değil midir?
18 Fidye ile kurtuluş planının bu
halkın çocuklarına olduğu kadar, kendilerine de bildirilmesi gerekli değil
midir?
19 Rab’bin bir meleğini gönderip bu
sevindirici haberleri bize şimdi bu zamanda açıklaması, çocuklarımıza ya da
O’nun gelişinden sonra açıklaması kadar kolay değil midir?
Mesih bütün insanların dirilişini
gerçekleştirecektir---Doğru yaşamış olan ölüler Dinlenme Yeri’ne ve kötüler de
dış karanlığa gidip dirilecekleri günü bekleyeceklerdir---Dirilişte bütün her
şey kendine uygun mükemmel yapısına geri döndürülecektir. m.ö. tahminen 74 yılı.
Şİmdİ oğlum, sana söyleyeceğim bir kaç
şey daha var; çünkü senin aklının, ölülerin dirilişi konusunda rahatsız olduğunu
görüyorum.
2 İşte sana derim ki Mesih’in
gelişinden önce ölümden diriliş yoktur, yani bir başka deyişle şunu demek
istiyorum ki bu ölümlü beden ölümsüzlüğü; bu çürüme çürümezliği giymeyecektir.
3 İşte O, ölülerin dirilişini
gerçekleştirecektir. Fakat işte, oğlum, ölümden dirilme henüz gelmemiştir. Şimdi
sana bir sır vereyim; aslında saklı tutulan nice sırlar vardır ki onları
Tanrı'nın kendisinden başka hiç kimse bilmez. Fakat benim Tanrı'dan bilmek için
gayretle sorduğum bir şey vardı ki sana onu göstereceğim; bu, ölümden sonra
dirilme ile ilgilidir.
4 İşte herkesin ölümden sonra
dirileceği bir zaman kararlaştırılmıştır. Şimdi bunun ne zaman geleceğini hiç
kimse bilmez, kararlaştırılmış olan zamanı ancak Tanrı bilir.
5 Şimdi insanların ölümden sonra
dirilmeleri bir kere mi, ikinci kere mi, yoksa üçüncü kere mi olacak, bu o kadar
önemli değildir; çünkü Tanrı bütün bunları bilir; ve benim için böyle olacağını
bilmek, yani herkesin ölümden dirileceği bir zamanın kararlaştırılmış olduğunu
bilmek yeterlidir.
6 Şimdi ölüm zamanı ile diriliş
zamanı arasında bir süre olması gerekmektedir.
7 Ve şimdi bu ölüm zamanı ile
diriliş için kararlaştırılmış olan zamana kadar insanların ruhlarına ne
olacağını sormak istiyorum.
8 Şimdi insanların ölümden
dirilmesi için birden fazla kararlaştırılmış bir zamanın olup olmaması o kadar
önemli değildir; çünkü herkes bir seferde ölmeyecektir ve bu da önemli değildir;
Tanrı katında her şey bir tek gün gibidir ve zaman yalnızca insanlar için
ölçülüdür.
9 Bu nedenle, insanların ölümden
sonra tekrar dirilecekleri bir zaman kararlaştırılmıştır ve ölüm zamanı ile
dirilme zamanı arasında bir süre vardır. Ve şimdi, benim Rab'den öğrenmek için
gayretle sorduğum husus, bu süre zarfında insanların ruhlarına ne olduğudur; ve
ben şimdi şunu biliyorum.
10 Ve bütün insanların
dirilecekleri zaman geldiğinde, onlar Tanrı'nın insan için kararlaştırılmış olan
bütün süreleri bildiğini göreceklerdir.
11 Şimdi, ruhun ölüm ile diriliş
arasındaki durumu hakkında; işte, bir melek tarafından bana bütün insanların
ruhlarının bu ölümlü bedenden ayrılır ayrılmaz, evet, iyi ya da kötü olsun,
bütün insanların ruhlarının eve, onlara hayat vermiş olan Tanrı'nın yanına
götürüleceği bildirilmiştir.
12 Ve o zaman öyle olacak ki
doğruların ruhları Dinlenme Yeri denilen büyük bir mutluluk durumuna, çektikleri
tüm sıkıntılardan, kaygı ve üzüntülerden dinlenecekleri bir dinlenme durumuna,
bir huzur durumuna kabul edilecektir.
13 Ve o zaman öyle olacak ki
kötülerin ruhları, evet, kötü olanların---çünkü işte, onlar Rab'bin Ruhu'ndan
hiçbir pay ya da nasip alamamıştır; çünkü işte, onlar iyi işler yerine kötü
işleri seçmişlerdir; bu yüzden şeytanın ruhu onların içine girmiş ve onların
evine sahip olmuştur---ve bunlar dışarıdaki karanlığa atılacaklardır; orada
ağlama, inleme ve diş gıcırtısı olacaktır; ve bunun nedeni kendi kötülüklerinden
dolayı ve şeytanın isteği üzerine tutsak olarak götürülmüş olmalarıdır.
14 İşte, kötülerin ruhlarının
durumu budur; evet, onlar karanlıkta ve berbat bir durumda korkuyla, Tanrı'nın
gazabının ateşli öfkesinin üzerlerine gelmesini beklerler; onlar tekrar
dirilecekleri zamana kadar bu durumda böyle beklerlerken, doğrular da Dinlenme
Yeri’nde kalacaklardır.
15 Şimdi, ruhun dirilişten önceki
bu mutluluk ve sefalet durumunu, ilk dirilme olarak anlayanlar vardır. Evet, ben
bu söylenmiş olan sözlere göre, bunun ruhun ya da canın kalkarak mutluluğa ya da
sefalete gönderilmesine bir dirilme denilebileceğini kabul ediyorum.
16 Ve işte, Mesih'in ölülerin
arasından dirileceği zamana kadar yaşamış olan, şu an yaşamakta olan ya da daha
sonra yaşayacak olan herkesin dirilmesi anlamına gelen bir ilk dirilmeden de söz
edilmiştir.
17 Şimdi bu şekilde sözü edilen bu
ilk dirilmenin canların dirilmesi ve onların mutluluk ya da sefalete
gönderilmesi olabileceğini sanmıyoruz. Sen de bunun o anlama geldiğini
sanmamalısın.
18 İşte, sana derim ki: Hayır.
Fakat bu, Adem'in gününden Mesih'in dirilişine kadar ölmüş olan insanların
ruhlarıyla bedenlerinin yeniden birleşmesi anlamına gelir.
19 Şimdi sözü edilmiş olanların,
yani kötülerin ve doğruların ruhları ile bedenlerinin bir kerede birleşip
birleşmeyeceğini söylemiyorum. Şunu söylemekle yetineyim: Onların hepsi
dirilecektir; başka bir deyişle, onların dirilişi Mesih'in dirilişinden sonra
ölenlerin dirilmesinden önce olacaktır.
20 Şimdi oğlum, onların dirilişinin
Mesih'in dirileceği zaman olacağını söylemiyorum; fakat işte, ben kendi fikrime
göre, doğruların ruhları ile bedenlerinin Mesih'in dirildiği zaman ve O'nun göğe
yükselişinde yeniden birleşeceğini söylüyorum.
21 Fakat bunun, O dirildiği zaman
mı, yoksa daha sonra mı olacağını söylemiyorum; fakat şu kadarını söyleyeyim ki,
bedenin ölümü ile dirilişi arasında bir süre ve Tanrı tarafından
kararlaştırılmış olan ölülerin dirilecekleri ve hem ruh hem de bedenin yeniden
birleşeceği ve Tanrı'nın önüne getirilerek yaptıkları işlere göre
yargılanacakları zamana kadar ruhun bir mutluluk ya da sefalet durumu vardır.
22 Evet bu, peygamberlerin
ağızlarından söylenmiş olan bu şeylerin eski durumlarına getirilmesini sağlar.
23 Ruh bedene ve beden de ruha iade
edilecektir; evet ve bedenin her parçası ve her eklem kendi bedenine dönecektir;
evet, baştaki bir tel saç bile kaybolmayacaktır; fakat her şey kendi uygun ve
mükemmel yapısına dönüştürülecektir.
24 Ve şimdi oğlum, peygamberlerin
ağzıyla söylenmiş olan eski duruma dönüş budur.
25 Ve o zaman doğrular, Tanrı'nın
Krallığı'nda parlayacaklardır.
26 Fakat işte, kötülerin üzerine
korkunç bir ölüm gelir; çünkü onlar doğrulukla ilgili değerlere göre ölürler;
çünkü onlar temiz değildirler ve temiz olmayan hiçbir şey Tanrı'nın Krallığı'nı
miras alamaz; ancak onlar dışarı atılıp kendi emeklerinin ya da yaptıkları kötü
işlerinin meyvelerini yemeye gönderilirler ve bir acı bardağın tortusunu
içerler.
İnsanlar dirildiklerinde sonsuz bir
mutluluk ya da sonsuz sefalet durumuna gidecektir‑‑‑Kötülük hiçbir zaman
mutluluk olmamıştır‑‑‑Şehvet dolu insanlar bu dünyada Tanrı’sızdırlar---Herkes
ölümlülükte elde etmiş olduğu huy ve özellikleri taşıyacaktır. m.ö. tahminen 74 yılı.
Ve şimdi oğlum, sana sözü geçen eski
duruma dönüş hakkında söyleyeceğim bazı şeyler var; çünkü işte bazı kişiler
kutsal yazıları çarpıtmışlar ve bu yüzden doğru yoldan iyice sapmışlardır. Ve
senin aklının da bu konuda rahatsız olduğunu görüyorum. Ama işte, sana bunu
açıklayacağım.
2 Sana derim ki oğlum, eski duruma
getirme planı Tanrı'nın adaletinin gereğidir; çünkü her şeyin uygun düzenine
göre eski durumuna getirilmesi gereklidir. İşte, Mesih'in gücü ve dirilişine
göre, insanın ruhunun bedeniyle tekrar birleşmesi ve bedenin her parçasının eski
durumuna geri getirilmesi adil ve gereklidir.
3 Ve Tanrı'nın adaletine göre
insanların, yaptıkları işlere göre yargılanması gerekir; ve eğer onların bu
hayattaki işleri ve yüreklerinin arzuları iyi olmuşsa, onların son günde de iyi
olana döndürülmeleri gerekir.
4 Ve eğer onların yaptıkları işler
kötüyse, onlara kötülük iade edilecektir. Bu yüzden her şey kendi doğru düzenine
ve kendi doğal yapısına geri döndürülecektir---ölümlülük ölümsüzlükle, çürüme
çürümezlikle dirilecektir---kimileri bir tarafta Tanrı’nın Krallığı'nı miras
almak için sonsuz mutluluğa diriltilirken, kimileri de diğer tarafta şeytanın
krallığını miras almak için sonsuz sefalete diriltileceklerdir---
5 Mutluluk arzuları olan mutluluğa
ya da iyilik arzuları olan iyiliğe diriltilecektir; ve kötülük arzuları olan
kimse ise kötülüğe diriltilecektir; çünkü bütün gün kötülük yapmayı arzulayan
kişi, gece geldiğinde kötülüğünün karşılığını alacaktır.
6 Ve öbür tarafta da durum budur.
Eğer kişi günahlarından tövbe edip ömrünün sonuna kadar doğruluğu arzu etmişse,
o da doğruluğunun ödülünü alacaktır.
7 Bunlar Rab tarafından fidye ile
kurtarılan kimselerdir; evet, bunlar o sonsuz karanlık geceden kurtarılıp
çıkarılanlardır; ve böylece onlar ya dururlar, ya da düşerler; çünkü işte onlar
iyilik ya da kötülük yapma konusunda kendi kendilerinin yargıçlarıdır.
8 Şimdi, Tanrı'nın emirleri
değiştirilemez; bunun için yol hazırlanmıştır ve kim isterse oradan yürüyüp
kurtulabilir.
9 Ve şimdi işte oğlum, bugüne kadar
günah işlemek pahasına kendini tehlikeye atmış olduğun bu öğretiler konusunda
Tanrı’na karşı başka bir suç işleme tehlikesine girme.
10 İlk duruma geri dönüşten söz
edildiği için kendinin günahtan mutluluğa geri getirileceğini sanma. İşte sana
derim ki, kötülük hiçbir zaman mutluluk olmamıştır.
11 Ve şimdi oğlum, doğal
durumlarında, daha doğrusu bedensel durumlarında olan bütün insanlar diyeyim, öd
acılığı içindedirler ve kötülüğün bağları ile bağlanmışlardır; onlar bu dünyada
Tanrı’sızdırlar ve Tanrı'nın tabiatına karşı gelmişlerdir; bu yüzden onlar
mutluluğun tabiatına karşı bir durumdadırlar.
12 Ve şimdi işte, ilk duruma dönüş
sözünün anlamı, doğal durumda olan bir şeyi alıp onu doğal olmayan bir duruma
koymak mıdır, yoksa onu tabiatına karşı olan bir duruma mı koymaktır?
13 Ey benim oğlum, durum böyle
değildir; ilk duruma dönüş sözünün anlamı, kötülüğü tekrar kötülük edene ya da
bedenseli tekrar bedensel olana ya da şeytanlığı tekrar şeytan olana iade
etmektir; iyiyi tekrar iyi olana, doğruyu tekrar doğru olana, âdili tekrar âdil
olana, merhameti tekrar merhametli olana geri döndürmektir.
14 Bu yüzden oğlum, kardeşlerine karşı
merhametli olmaya özen göster; adaletle hareket et, doğrulukla yargıla ve
sürekli olarak iyilik yap; ve eğer bütün bunları yaparsan, o zaman ödülünü
alacaksın; evet, merhamet sana tekrar geri verilecektir; adalet sana tekrar geri
verilecektir; doğru yargı sana tekrar geri verilecektir; ve sen tekrar iyilikle
ödüllendirileceksin.
15 Çünkü gönderdiklerin sana tekrar
geri dönüp eski durumuna gelecektir; dolayısıyla eski duruma dönüş sözü
günahkârı daha çok suçlayarak onu hiçbir şekilde haklı çıkarmaz.
Ölümlülük insanların tövbe edip
Tanrı'ya hizmet etmelerine imkan tanıyan bir sınama dönemidir‑‑‑Düşüş bütün
insanlığın üzerine bedensel ve ruhsal bir ölüm getirmiştir‑‑‑Fidye ile kurtuluş
tövbe ile gelir‑‑‑Tanrı'nın kendisi dünyanın günahlarına kefaret
edecektir‑‑‑Merhamet tövbe edenler içindir, tövbe etmeyenler ise Tanrı'nın
adaleti ile karşı karşıyadır‑‑‑Merhamet kefaretten dolayı gelir‑‑‑Sadece gerçek
tövbekârlar kurtulacaktır. m.ö. tahminen 74 yılı.
Ve şimdi oğlum, senin zihnini
kurcalayan ve anlayamadığın daha başka şeyler olduğunu görüyorum---bu,
günahkârın cezalandırılmasında Tanrı’nın adaleti ile ilgilidir; çünkü aklından
günahkârın bir sefalet durumuna gönderilmesinin haksızlık olduğunu düşünmeye
çalışıyorsun.
2 Şimdi işte oğlum, bunu sana
açıklayacağım. Çünkü işte, Rab Tanrı ilk anne ve babamızı yaratılmış oldukları
toprağı işlemek üzere Aden bahçesinden çıkardıktan sonra--- evet, insanı oradan
kovdu ve hayat ağacını korumak için Aden bahçesinin doğu ucuna Kerubileri ve her
tarafa dönen alevli bir kılıç yerleştirdi---
3 Şimdi görüyoruz ki insan iyiyi ve
kötüyü bilerek, Tanrı gibi olmuştu ve elini uzatıp hayat ağacından alıp yemesin
ve sonsuza dek yaşamasın diye Rab Tanrı, meyveden yememesi için Kerubileri ve
alevli kılıcı koydu.
4 Ve böylece görüyoruz ki insana
tövbe etmesi, evet, tövbe edip Tanrı'ya hizmet etmesi için bir süre, bir sınanma
süresi verilmiştir.
5 Çünkü işte, eğer Adem hemen elini
uzatıp hayat ağacından yemiş olsaydı, tövbe edecek vakti olmadan Tanrı'nın
sözüne göre sonsuza kadar yaşayacaktı; evet ve ayrıca Tanrı'nın sözü boşa
çıkacak ve büyük kurtuluş planı da başarısızlığa uğramış olacaktı.
6 Fakat işte, insanın ölmesi
kararlaştırılmıştır---bu yüzden onların hayat ağacından mahrum edildikleri gibi,
yeryüzünden de kovulmaları gerekiyordu---ve insan sonsuza dek kayıp, evet,
düşmüş insan oldu.
7 Ve şimdi sen bununla görüyorsun
ki ilk anne babamız hem bedensel hem de ruhsal olarak Rab'bin huzurundan mahrum
kaldılar; ve böylece onların kendi iradelerine göre hareket etmek zorunda
kaldıklarını görüyoruz.
8 Şimdi işte, insanın bu bedensel
ölümden kurtarılması uygun değildi; çünkü bu, büyük mutluluk planını yok ederdi.
9 Dolayısıyla ruh hiçbir zaman
ölemeyeceği için ve düşüş bütün insanlığın üzerine hem bedensel hem de ruhsal
bir ölüm getirdiği için, yani Rab'bin huzurundan mahrum kaldıkları için,
insanlığın bu ruhsal ölümden kurtarılması gerekiyordu.
10 Dolayısıyla, onlar tabiatları
bakımından bedensel, şehvetli ve şeytanî olduklarından, bu sınanma durumu onlar
için bir hazırlanma durumu oldu; bir hazırlık durumu oldu.
11 Ve şimdi oğlum, unutma ki eğer
fidye ile kurtuluş planı olmasaydı, (yani bir kenara atılmış olsaydı) insanlar
ölür ölmez, ruhları Rab'bin huzurundan mahrum kalacak ve onlar sefil
olacaklardı.
12 Ve şimdi, insanın itaatsizliği
yüzünden kendi üzerine getirmiş olduğu bu düşkünlük durumundan onları
kurtarmanın hiçbir yolu yoktu.
13 Bu nedenle adalete göre, fidye
ile kurtuluş planı ancak insanların bu sınanma durumunda, evet, bu hazırlık
durumunda tövbe etmeleri koşuluyla yerine getirilebilirdi; zira bu koşullar
olmasaydı, merhamet adaletin işlerini yok etmedikçe, etkisini gösteremeyecekti.
Şimdi, adaletin işleri yok edilemezdi; eğer böyle olsaydı, Tanrı artık Tanrı
olamazdı.
14 Ve böylece bütün insanlığın
düşmüş olduğunu ve onların adaletin pençesinde bulunduklarını, evet, onları
sonsuza kadar huzurundan mahrum edip gönderen Tanrı'nın adaletini görüyoruz.
15 Ve şimdi merhamet planı bir
kefaret olmadan gerçekleşemezdi; bu yüzden Tanrı’nın bizzat kendisi merhamet
planını gerçekleştirip adaletin isteklerini karşılamak üzere dünyanın günahları
için kefaret eder; öyle ki Tanrı bunu mükemmel, âdil bir Tanrı ve aynı zamanda
merhametli bir Tanrı olmak için yapar.
16 Şimdi ruhun hayatının sonsuz
olması gerektiği kadar sonsuz bir cezalandırma olmasaydı, tövbe insanlara
gelemezdi; bu ceza, ruhun hayatı gibi sonsuz olan mutluluk planına karşı
konulmuştur.
17 Şimdi bir insan günah işlemeden
nasıl tövbe edebilirdi? Eğer hiçbir yasa olmasaydı, nasıl günah işleyebilirdi?
Ceza olmadan nasıl bir yasa olabilirdi?
18 Şimdi kararlaştırılmış bir ceza
vardır ve insana vicdan azabı veren doğru bir yasa verilmiştir.
19 Şimdi ABir insan öldürürse o ölmelidir@ diyen bir yasa olmasaydı, o zaman
öldüren kimse, ölmekten korkar mıydı?
20 Ve aynı şekilde, eğer günaha
karşı hiçbir yasa verilmeseydi, insanlar günah işlemekten hiç korkmazlardı.
21 Ve eğer hiçbir yasa verilmemiş
olsaydı, insanların günah işlemesi karşısında adalet veya merhamet ne
yapabilirdi? Çünkü onların yaratılış üzerinde hiçbir hakları olmayacaktı.
22 Fakat verilmiş olan bir yasa
vardır ve ona bağlı olarak ceza vardır ve tövbe verilmiştir; merhamet tövbe
ister; yoksa adalet yaratılıştan hakkını isteyip yasayı yerine getirir; yasa da
cezayı uygular; eğer böyle olmasaydı, adaletin işleri yok edilmiş olurdu ve
Tanrı da artık Tanrı olmazdı.
23 Fakat Tanrı, Tanrı olmaktan
vazgeçmez ve merhamet tövbekârın üzerinde hak iddia eder; merhamet de kefaretten
dolayı gelir ve kefaret ölülerin dirilişini gerçekleştirir; ve ölülerin dirilişi
de insanları Tanrı'nın huzuruna geri getirir; ve böylece onlar yasa ve adalet
gereğince, yaptıkları işlere göre yargılanmak üzere Tanrı'nın huzuruna geri
getirilirler.
24 Çünkü işte, adalet bütün
gereklerini yerine getirir ve merhamet kendisinin olan her şey üzerinde hak
iddia eder; ve böylece gerçekten tövbe etmiş olanların dışında hiç kimse
kurtarılmaz.
25 Ne, sen merhametin adaleti
soyabileceğini mi sanıyorsun? Sana derim ki: Hayır, zerre kadar bile değil. Eğer
öyle olsaydı, Tanrı artık Tanrı olmazdı.
26 Ve Tanrı, bu şekilde dünyanın
kuruluşundan beri hazırlanmış olan büyük ve sonsuz amaçlarını gerçekleştirir. Ve
böylece kurtuluş ve insanların fidye ile kurtuluşu ve aynı zamanda onların
yıkımı ve sefaleti meydana gelir.
27 Bu yüzden, ey oğlum, gelmek
isteyen gelsin ve hayat sularından serbestçe içsin; ve gelmek istemeyen kimse
ise gelmeye zorlanmaz; yalnız son günde işlerine göre kendisine geri
verilecektir.
28 Eğer kişi, ömrü boyunca kötülük
yapmayı arzulayıp tövbe etmemişse, işte, Tanrı’nın iade edişine göre kötülük
kendisine geri verilecektir.
29 Ve şimdi oğlum, bu konularda
daha fazla rahatsız olmamanı arzu ediyorum; ve seni yalnızca günahların rahatsız
etsin ve o sıkıntı da seni tövbeye götürsün.
30 Ey oğlum, Tanrı'nın adaletini
bir daha inkâr etmeni istemem. Tanrı'nın adaletini inkâr ederek, günahlarından
dolayı en ufak bir noktada bile kendini mazur görmeye çalışma; fakat Tanrı'nın
adaletinin, merhametinin ve sabrının yüreğinde tam hüküm sürmesini sağla ve bu
seni alçakgönüllülükle yerin tozuna kadar alçaltsın.
31 Ve şimdi ey oğlum, sen Tanrı
tarafından sözü bu halka vaaz etmek için çağrıldın. Ve şimdi oğlum, yoluna git,
sözü doğrulukla ve ağırbaşlılıkla duyur ki canları tövbeye getirebilesin ve
büyük merhamet planının onların üzerinde hükmü olabilsin. Ve Tanrı da her şeyi
sana sözlerime göre versin. Amin.
Alma'yla oğulları sözü vaaz
ederler‑‑‑Zoramlılar ve diğer Nefili ayrılıkçılar Lamanlı olur‑‑‑Lamanlılar
Nefililer'e karşı savaş açar‑‑‑Moroni, Nefililer'e koruyucu zırh giydirir‑‑‑Rab,
Alma'ya Lamanlılar'ın savaş stratejisini bildirir‑‑‑Nefililer evlerini,
özgürlüklerini, ailelerini ve dinlerini savunurlar---Moroni'nin ve Lehi'nin
orduları Lamanlılar'ın etrafını çevirir. m.ö. tahminen 74 yılı.
Ve şimdi, öyle oldu ki Alma'nın
oğulları sözü bildirmek üzere halkın arasına çıktı. Ve Alma’nın kendisi de
oturup dinlenemezdi; ve o da gitti.
2 Şimdi onların vaazları hakkında
daha fazla söylemeyeceğiz, ancak şu kadarını söyleyeyim ki peygamberlik ve vahiy
ruhuna göre sözü ve gerçeği vaaz ettiler ve çağrılmış oldukları Tanrı'nın kutsal
düzenine göre vaaz ettiler.
3 Ve şimdi hakimler yönetiminin on
sekizinci yılında Nefililer ile Lamanlılar'ın arasında geçen savaşların öyküsüne
dönüyorum.
4 Çünkü işte, öyle oldu ki
Zoramlılar Lamanlı oldular; bu yüzden Nefi halkı on sekizinci yılın başlarında
Lamanlılar'ın kendilerine saldıracağını anladı; bunun üzerine savaş hazırlığı
yaptılar; evet, kendi ordularını Yerşon ülkesinde bir araya topladılar.
5 Ve öyle oldu ki Lamanlılar
binlerce askerleriyle gelip Zoramlılar'ın ülkesi olan Antiyonum ülkesine
girdiler; ve onların lideri Zerahemna adında bir adamdı.
6 Ve şimdi Amalekililer aslen ve
tabiatça Lamanlılar'dan daha kötü ve cani ruhlu olduğundan, bu yüzden Zerahemna
Lamanlılar'ın üzerine başkomutanlar atadı ve onların hepsi Amalekililer ve
Zoramlılar’dı.
7 Şimdi Zerahemna bunu onları kendi
emellerine alet etmek ve Nefililer'e karşı duydukları kini canlı tutmak için
yapıyordu.
8 Çünkü işte, onun planı
Lamanlılar'ı Nefililer'e karşı kışkırtıp öfkelendirmekti; bunu onların üzerinde
büyük yetki sahibi olabilmek ve ayrıca Nefililer’i köleliğe sokarak onların
üzerinde güç kazanmak için yapıyordu.
9 Ve şimdi Nefililer'in amacı ise
kendi vatanlarını ve evlerini ve eşlerini ve çocuklarıni savunup onları
düşmanlarının elinden koruyabilmekti; ve ayrıca kendi hak ve ayrıcalıklarını,
evet ve aynı zamanda özgürlüklerini koruyup Tanrı'ya diledikleri şekilde ibadet
edebilmekti.
10 Çünkü onlar Lamanlılar'ın eline
düşecek olurlarsa, onların Tanrı'ya, gerçek ve yaşayan Tanrı'ya ruh ve
doğrulukla ibadet eden herkesi öldüreceklerini biliyorlardı.
11 Evet ve ayrıca Lamanlılar'ın
Ammon halkı adını alan kendi kardeşleri Anti‑Nefi‑Lehi halkına duydukları aşırı
nefreti de biliyorlardı---ve onlar silaha dokunmak istemiyorlardı, evet, bir
antlaşma yapmışlardı ve onu bozmak istemiyorlardı---bu nedenle Lamanlılar'ın
eline düşecek olurlarsa, bu onların sonu olacaktı.
12 Ve Nefililer onların yok
edilmesine izin veremezlerdi; bu nedenle onlara mirasları olarak toprak
verdiler.
13 Ve Ammon halkı da Nefililer’in
ordularının gereksinimlerini karşılamak için mallarının büyük bir kısmını onlara
verdiler; ve böylece Nefililer Laman, Lemuel ve İsmail oğullarından oluşan
Lamanlılar’a ve Nefililer'den ayrılmış olan Amalekililer'e, Zoramlılar'a ve
Nuh'un rahiplerinin soyundan gelenlere karşı tek başlarına karşı koymak
zorundaydılar.
14 Şimdi, bu soylardan gelenlerin
sayısı hemen hemen Nefililer kadar vardı; ve böylece Nefililer kardeşleriyle kan
dökmek derecesine kadar çarpışmak zorunda kaldılar.
15 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ın
orduları Antiyonum ülkesinde toplandıklarında, işte Nefililer'in orduları onları
karşılamak üzere Yerşon ülkesinde hazır bekliyorlardı.
16 Şimdi Nefililer'in başkanı,
başka bir deyişle, Nefililer'in başına başkomutan olarak seçilen adamın---şimdi
bütün Nefili ordularının komutası başkomutanın elindeydi---ve onun adı
Moroni'ydi;
17 Ve Moroni bütün orduların
komutasını ve savaşlarının yönetimini üzerine aldı. Ve Nefili ordularının başına
başkomutan olarak atandığında henüz yirmi beş yaşındaydı.
18 Ve öyle oldu ki Moroni, Yerşon
ülkesi sınırında Lamanlılar'ı karşıladı ve halkı kılıç, pala ve her türlü savaş
silahlarıyla donanmıştı.
19 Ve Lamanlı orduları Nefi halkını
görünce, daha doğrusu Moroni'nin, halkını göğüs zırhlarıyla ve
kol-kalkanlarıyla, evet ve ayrıca başlarını korumak üzere kalkanlarla
hazırladığını ve ayrıca onların kalın giysiler giymiş olduklarını görünce---
20 Şimdi Zerahemna'nın ordusu böyle
hazırlıklı değildi; onların sadece kılıçları ve palaları, yayları ve okları,
taşları ve sapanları vardı; ve bellerine kuşandıkları bir deri parçasının
dışında çıplaktılar; evet, Zoramlılar ve Amalekililer'in dışında hepsi çıplaktı.
21 Fakat onların ne göğüs zırhları
ne de kalkanları vardı---bu nedenle sayıları Nefililer'den kat kat üstün
olmasına rağmen, silahlarından dolayı Nefili ordularından çok korktular.
22 İşte, şimdi öyle oldu ki onlar
Yerşon sınırındaki Nefililer’e saldırmaya cesaret edemediler; bu nedenle
Antiyonum ülkesinden çöle çıktılar; ve Manti ülkesine gelip bu ülkeyi ele
geçirebilmek için ileride bulunan Sidon ırmağının kaynağından geçerek dolambaçlı
bir şekilde çölde yol aldılar; çünkü Moroni'nin orduları nereye gittiğimizi
bilemez diye düşünüyorlardı.
23 Fakat öyle oldu ki onlar çöle
çıkar çıkmaz, Moroni, onların ordugâhını gözetlemek üzere çöle casuslar
gönderdi; ve Moroni ayrıca Alma’nın peygamberlikleri hakkında bildiği için ona
birkaç adamını gönderdi ve ondan Lamanlı ordularına karşı kendilerini savunmak
için Nefili ordularının nereye gitmeleri gerektiği konusunda Rab'be danışmasını
istedi.
24 Ve öyle oldu ki Rab'bin sözü
Alma'ya geldi ve Alma, Moroni'nin habercilerine Lamanlı ordularının çölde
dolaşmakta olduğunu, sonra Manti ülkesine geçip halkın zayıf kısmı üzerine
saldırı başlatacaklarını bildirdi. Ve bu haberciler gidip bu haberi Moroni'ye
teslim etti.
25 Şimdi Moroni, Lamanlılar'ın bir
bölümü ülkeye geri dönüp herhangi bir şekilde şehri ele geçirir endişesiyle
ordusunun bir kısmını Yerşon ülkesinde bıraktı; ordusunun geri kalan kısmını da
alıp Manti ülkesine doğru yürüyüşe geçti.
26 Ve ülkenin bu bölgesinde yaşayan
herkesi, Lamanlılar'a karşı topraklarını ve vatanlarını, haklarını ve
özgürlüklerini korumak üzere savaşmaları için topladı; dolayısıyla Lamanlılar'ı
karşılamaya hazırdılar.
27 Ve öyle oldu ki Moroni, ordusuna
çölde Sidon ırmağının batı tarafında bulunan Sidon ırmağının kenarındaki vadide
gizlenmelerini emretti.
28 Ve Moroni, Lamanlı ordugâhının
geleceği zamanı bilmek için etrafa casuslar yerleştirdi.
29 Ve şimdi Moroni, Lamanlılar'ın
niyetini biliyordu; biliyordu ki onların niyeti kendi kardeşlerini öldürmek ya
da onları egemenlik altına alıp tutsaklığa düşürmekti, böylece kendileri için
bütün ülkede bir krallık kurabileceklerdi.
30 Ve Moroni Nefililer'in tek
arzusunun ise vatanlarını, özgürlüklerini ve kiliselerini korumak olduğunu
biliyordu; bunu bildiği için de onları hileye başvurarak savunmanın günah
sayılmayacağını düşündü; bu nedenle casuslarının sayesinde Lamanlılar'ın
geçeceği yolu öğrendi.
31 Bunun üzerine ordusunu ikiye
bölüp askerlerinin bir bölümünü vadiye getirerek onları vadinin doğu tarafına ve
Ripla tepesinin güney sırtına gizledi.
32 Ve geri kalanları da Sidon
ırmağının batı yakasındaki batı vadisine ve Manti ülkesinin sınırlarına dek
gizledi.
33 Ve böylece ordusunu istediği
gibi yerleştirdikten sonra onları karşılamaya hazırdı.
34 Ve öyle oldu ki Lamanlılar
tepenin kuzeyinde Moroni'nin ordusunun bir kısmının saklanmış olduğu yere
geldiler.
35 Ve Lamanlılar Ripla tepesini
aşıp vadiye geldiklerinde ve Sidon ırmağını geçmeğe başladıklarında, tepenin
güney tarafında saklanmakta olan ordu, Lehi adındaki bir adam tarafından
yönetiliyordu ve o birden ordusunu ileri sürdü ve Lamanlılar'ı doğu yönünde
arkadan kuşattı.
36 Ve öyle oldu ki Nefililer'in
arkadan saldırıya geçtiğini gören Lamanlılar dönüp Lehi'nin ordusuyla çarpışmaya
başladılar.
37 Ve her iki tarafta da ölüm işi
başlamıştı; ancak ölüm Lamanlılar tarafında daha dehşetliydi; çünkü onların
çıplak bedenleri hemen hemen her vuruşta ölüm getiren Nefililer'in kılıç ve
palalarının güçlü darbelerine karşı korunmasızdı.
38 Oysa öbür tarafta, Nefililer’in
arasında ancak arada bir Lamanlılar'ın kılıcıyla yaralanıp kan kaybından düşen
oluyordu; Nefililer'in vücutlarının önemli kısımları korunmuş olduğundan, daha
doğrusu vücudun hayatî noktaları göğüs zırhları, kalkanları ve miğferleri ile
korunmuş olduğundan Lamanlılar'ın darbelerinden kurtuldular; ve böylece
Nefililer Lamanlılar'ın arasındaki ölüm işini sürdürdüler.
39 Ve öyle oldu ki içlerinden
çoğunun öldürüldüğünü gören Lamanlılar o kadar çok korktular ki sonunda Sidon
ırmağına doğru kaçmaya başladılar.
40 Ve onlar Lehi ve adamları
tarafından kovalandılar ve Lehi tarafından Sidon sularına kadar sürüldüler; ve
Sidon sularını geçtiler. Ve Lehi, ırmağı geçmesinler diye ordusunu Sidon
ırmağının kenarında durdurdu.
41 Ve öyle oldu ki Moroni ve ordusu
Lamanlılar'ı Sidon ırmağının öbür tarafındaki vadide karşıladı ve üzerlerine
saldırıp onları öldürmeye başladı.
42 Ve Lamanlılar onların önünden
tekrar Manti ülkesine doğru kaçtılar ve tekrar Moroni'nin ordusuyla
karşılaştılar.
43 Şimdi bu durumda Lamanlılar
büyük bir hırsla savaştılar; evet, şimdiye kadar, hatta başından beri
Lamanlılar’ın böyle olağanüstü büyük bir kuvvet ve cesaretle savaşmaları asla
görülmemiştir.
44 Ve onlar başkomutanları ve
liderleri olan Zoramlılar ve Amalekililer tarafından, ayrıca başkomutanları ya
da büyük liderleri ve yarbayları olan Zerahemna tarafından gayrete getirildiler;
evet, onlar ejderhalar gibi savaştılar ve Nefililer’in çoğu onların eliyle
öldürüldü; evet, çünkü Nefililer’in çoğunun miğferlerini yardılar, göğüs
zırhlarını deldiler ve kollarını kestiler; ve Nefililer’i bu şekilde kızgın
öfkeleriyle vurdular.
45 Ancak Nefililer’e ilham veren
daha geçerli bir neden vardı; çünkü onlar monarşi ve kuvvet için
savaşmıyorlardı, ama yuvaları ve özgürlükleri, eşleri ve çocukları ve sahip
oldukları her şey için, evet, ibadet törenleri ve kiliseleri uğruna
savaşıyorlardı.
46 Ve onlar Tanrı’larına borçlu
hissettikleri görevi yerine getiriyorlardı; çünkü Rab onlara ve ayrıca atalarına
şöyle demişti: Birinci ve ikinci saldırı sizin suçunuz olmadığı sürece,
düşmanlarınızın sizi öldürmesine izin vermeyeceksiniz.
47 Ve Rab ayrıca: AAilelerinizi kan dökülmesi pahasına koruyacaksınız@ demişti. Dolayısıyla Nefililer bundan dolayı, kendilerini ve ailelerini
ve topraklarını, vatanlarını ve haklarını ve dinlerini savunmak için
Lamanlılar'la savaşıyorlardı.
48 Ve öyle oldu ki Moroni'nin
adamları Lamanlılar'ın şiddet ve öfkesini gördüklerinde geri çekilip onlardan
kaçmak üzereydiler. Ve onların niyetini anlayan Moroni, haberciler salarak
onları şu düşüncelerle, evet, vatanlarının, özgürlüklerinin, evet, tutsaklıktan
kurtulmalarının düşüncesiyle yüreklendirdi.
49 Ve öyle oldu ki dönüp
Lamanlılar'ın üzerine saldırdılar ve hep bir ağızdan Tanrıları Rab'be
özgürlükleri için ve kölelikten kurtulmak için yakardılar.
50 Ve kuvvetle Lamanlılar'a karşı
durmaya başladılar; ve kendilerini kurtarması için Rab'be yakarmaya başladıkları
saatte Lamanlılar önlerinden kaçmaya başladı ve Sidon sularına doğru kaçtılar.
51 Şimdi Lamanlılar sayıca daha
fazlaydı, evet, Nefililer'in iki katından daha fazla olmalarına rağmen Sidon
nehrinin kenarındaki vadide tek bir vücut halinde toplanıncaya kadar sürüldüler.
52 Bu yüzden Moroni'nin orduları
onların etrafını kuşattı; evet, hem de ırmağın her iki tarafından onların
etrafını sardı; çünkü işte, doğuda Lehi'nin adamları bekliyordu.
53 Bu nedenle Sidon ırmağının
doğusunda Lehi'nin adamlarını ve Sidon ırmağının batısında Moroni'nin ordularını
gören Zerahemna dört bir yandan Nefililerce sarılmış olduğunu anlayınca, hepsi
korkuya kapıldılar.
54 Şimdi Moroni onların dehşete
düştüklerini görünce, adamlarına artık kan dökmemelerini emretti.
Moroni, Lamanlılar'a barış
antlaşması yapmalarını emreder, aksi takdirde hepsi öldürülecektir‑‑‑Zerahemna
öneriyi reddeder ve savaş yeniden başlar‑‑‑Moroni'nin orduları Lamanlılar'ı
yener. m.ö. tahminen 74--73
yılları.
Ve öyle oldu ki onlar durup birkaç
adım geriye çekildiler. Ve Moroni Zerahemna'ya şöyle dedi: İşte Zerahemna, biz
kan döken insanlar olmak istemiyoruz. Elimize düştüğünü biliyorsun, yine de sizi
öldürmek istemiyoruz.
2 İşte, güç kazanmak için kanınızı
dökmek üzere sizlerle savaşmaya gelmedik; hiç kimseyi tutsaklık boyunduruğuna
koymayı da arzu etmiyoruz. Oysa sizin bize saldırmanızın asıl nedeni budur; evet
ve dinimiz yüzünden bize kızıyorsunuz.
3 Ama şimdi, görüyorsunuz ki Rab
bizimledir; ve görüyorsunuz ki sizi elimize teslim etti. Ve şimdi bunun dinimiz
ve Mesih'e olan inancımızdan dolayı olduğunu anlamanızı isterim. Ve şimdi bizim
bu inancımızı yıkamayacağınızı görüyorsunuz.
4 Şimdi görüyorsunuz ki bu,
Tanrı'ya olan gerçek inançtır; evet, görüyorsunuz ki Tanrı, O’na, inancımıza ve
dinimize bağlı kaldığımız sürece bizi destekleyecek ve bizi gözetip
koruyacaktır; ve biz günaha düşmedikçe ve inancımızı inkâr etmedikçe, Rab bizim
yok edilmemize asla izin vermeyecektir.
5 Ve şimdi ey Zerahemna,
kollarımıza güç verip sizleri yenmemizi sağlayan, her şeye gücü yeten Tanrı
adına, imanımız, dinimiz ve ibadet törenlerimiz ve Kilisemiz ve eşlerimizi ve
çocuklarımızı korumakla yükümlü olduğumuz kutsal görev, bizi toprağımıza ve
vatanımıza bağlayan özgürlük, evet, ayrıca tüm mutluluğumuzu borçlu olduğumuz
Tanrı'nın kutsal sözünün korunması ve bizim için en değerli olan her şey adına
sana emrediyorum.
6 Evet ve hepsi bu kadar değil;
yaşamak uğruna sahip olduğunuz her arzu adına, savaş silahlarınızı bize teslim
etmenizi size emrediyorum ki biz sizin kanınızı dökmek istemiyoruz; eğer
yolunuza gidip bir daha bize karşı savaşmaya gelmezseniz, hayatınızı
bağışlayacağız.
7 Ve şimdi, eğer bunu yapmazsanız,
işte elimizdesiniz ve ben adamlarıma üzerinize saldırmalarını emredeceğim ve
onlar vücudunuzda ölüm yaraları açacaklardır; böylece yok olup gideceksiniz; ve
o zaman bu halkın üzerinde kimin gücü olacak göreceğiz; evet, kim tutsaklığa
getirilecek göreceğiz.
8 Ve şimdi öyle oldu ki Zerahemna
bu sözleri işittikten sonra ileriye doğru çıkıp kılıcını, palasını ve yayını
Moroni'nin eline teslim etti ve ona şöyle dedi: işte savaş silahlarımız burada;
onları sana teslim ediyoruz; ancak bizim ve çocuklarımızın bozacağını bildiğimiz
bir yemini etmeye razı olmayız; savaş silahlarımızı alın ve bizi bırakın çöle
gidelim; yoksa kılıçlarımızı bırakmayız; ya ölürüz ya da galip geliriz.
9 İşte, biz sizin imanınızdan
değiliz; bizi sizin elinize teslim edenin Tanrı olduğuna inanmıyoruz;
kurnazlığınız sayesinde kılıçlarımızdan kurtulduğunuza inanıyoruz. İşte sizi
kurtaran göğüs zırhlarınız ve kalkanlarınızdır.
10 Ve şimdi Zerahemna bu sözleri
bitirdiğinde, Moroni almış olduğu kılıcı ve savaş silahlarını Zerahemna'ya geri
vererek: Aİşte, bu tartışmaya burada son vereceğiz."
11 AŞimdi söylemiş olduğum sözleri geri
alamam; bu nedenle Rab'bin yaşadığı nasıl gerçekse, bir daha bizimle savaşmaya
gelmeyeceğinize dair yemin edip gitmezseniz, burayı terk edemezsiniz. Şimdi
nasıl olsa elimizdesiniz, ya önerdiğim koşullara uyacaksınız ya da kanınızı yere
dökeceğiz@ dedi.
12 Ve şimdi Moroni bu sözleri
söylediğinde, Zerahemna kılıcını bırakmadı ve Moroni'ye öfkelenerek onu öldürmek
üzere ileri atıldı; ama kılıcını kaldırdığında, işte, Moroni'nin askerlerinden
biri kılıcına vurup onu yere düşürdü ve kılıcın kabzası kırıldı; ve asker ayrıca
Zerahemna'ya da vurup onun kafa derisini yüzdü ve bu deri yere düştü. Ve
Zerahemna önlerinden çekilip askerlerinin arasına gitti.
13 Ve öyle oldu ki orada durup
Zerahemna'nın kafa derisini yüzen asker, bu kafa derisini saç tarafından tutup
yerden kaldırdı ve onu kılıcının ucuna koydu ve kılıcını Lamanlılar'a doğru
uzatarak onlara yüksek sesle şöyle dedi:
14 Savaş silahlarınızı teslim
etmezseniz ve barış antlaşması yaparak buradan çekip gitmezseniz, şefinizin kafa
derisi olan bu kafa derisi yere düştüğü gibi, siz de aynı şekilde yere
serileceksiniz.
15 Şimdi birçok kişi bu sözleri
işitip kılıcın ucunda olan kafa derisini görünce korkudan dona kaldı; ve pek
çoğu gelip savaş silahlarını Moroni'nin ayaklarının önüne attı ve barış
antlaşması yaptılar. Ve antlaşma yapan herkesin çöle gitmesine izin verdiler.
16 Şimdi öyle oldu ki Zerahemna
öfkeden kudurmuştu ve askerlerinin geri kalanını Nefililer'e karşı daha büyük
bir güçle savaşmaları için kışkırtıp öfkelendirdi.
17 Ve şimdi Lamanlılar'ın inat
etmesi Moroni’yi kızdırmıştı; bu nedenle halkına üzerlerine atılıp onları
öldürmeleri emrini verdi. Ve öyle oldu ki onları öldürmeye başladılar; evet ve
Lamanlılar ellerinde kılıçları bütün güçleriyle savaştılar.
18 Fakat işte, onların çıplak
tenleri ve açık başları Nefililer'in keskin kılıçları karşısında korunmasızdı;
evet, işte onlar kılıç darbeleriyle delik deşik edilip vuruldular; evet ve
Nefililer'in kılıçları önünde hızlı bir şekilde yere serildiler ve Moroni'nin
askerinin kehanet ettiği gibi silinip süpürülmeye başladılar.
19 Şimdi tümüyle öldürülüp yok
edileceklerini anlayan Zerahemna, Moroni'ye bütün gücüyle seslenerek, geri
kalanların hayatı bağışlanırsa, kendisinin ve ayrıca halkının onlarla antlaşma
yapacağına ve bir daha onlara karşı savaşmaya gelmeyeceklerine dair söz verdi.
20 Ve öyle oldu ki Moroni, halkın
arasında devam eden bu ölüm işini yeniden durdurdu. Ve Lamanlılar'dan savaş
silahlarını aldı; ve Moroni’yle barış antlaşması yaptıktan sonra çöle
gitmelerine izin verildi.
21 Şimdi onların ölülerinin sayısı
çok olduğundan sayılmadı; evet, hem Lamanlılar'dan hem de Nefililer'den
ölenlerin sayısı çok büyüktü.
22 Ve öyle oldu ki Lamanlılar kendi
ölülerini Sidon sularına attılar ve onların cesetleri açıklara sürüklenip
denizin derinliklerine gömüldü.
23 Ve Nefililer'in yani Moroni'nin
orduları geri çekilerek kendi evlerine ve topraklarına döndüler.
24 Ve böylece Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin on sekizinci yılı sona ermiş oldu. Ve böylece Nefi
Levhaları'na yazılmış olan Alma'nın kayıtları sona erdi.
Helaman'ın hayattayken tutmuş
olduğu kayıtlara göre onun zamanında yaşayan Nefi halkının öyküsü, onların
yaptığı savaşlar ve aralarında çıkan anlaşmazlıklar.
45. Bölüm’ün başından 62. Bölüm’ün
sonuna kadar.
Helaman, Alma'nın sözlerine
inanır‑‑‑Alma, Nefililer'in yok olacağına dair peygamberlik ederBÜlkeyi hem kutsar hem de
lanetler‑‑‑Alma, Musa gibi Ruh tarafından göğe alınmış olabilir‑‑‑Kilise'de
anlaşmazlıklar çoğalır. m.ö.
tahminen 73 yılı.
İşte, şimdi öyle oldu ki Nefi halkı,
Rab bir kez daha kendilerini düşmanlarının ellerinden kurtardığı için son derece
sevindi; bu nedenle Tanrıları Rab'be şükranlarını sundular; evet ve çok oruç
tutup dua ettiler ve büyük bir sevinçle Tanrı'ya ibadet ettiler.
2 Ve öyle oldu ki Nefi halkı
üzerindeki hakimler yönetiminin on dokuzuncu yılında Alma kendi oğlu Helaman'a
gelip ona: ABugüne kadar tutulan kayıtlarla
ilgili sana söylediğim sözlerime inanıyor musun?@ dedi.
3 Ve Helaman ona: AEvet, inanıyorum@ dedi.
4 Ve Alma yeniden: AGelecek olan İsa Mesih'e inanıyor musun?@ dedi.
5 Ve o: AEvet, söylediğin her söze inanıyorum@ dedi.
6 Ve Alma yeniden ona: AEmirlerimi yerine getirecek misin?@ dedi.
7 Ve Helaman: AEvet, emirlerini tüm kalbimle yerine getireceğim@ dedi.
8 O zaman Alma ona şöyle dedi: Ne mutlu sana! Ve Rab seni bu ülkede refaha kavuşturacak.
9 Fakat işte, sana peygamberlikte
bulunacağım bazı şeyler var; ama sana peygamberlik edeceğim şeyleri kimseye
bildirmeyeceksin; evet, sana peygamberlik edeceğim şeyler ancak yerine geldikten
sonra bildirilecektir; bu yüzden söyleyeceğim sözleri yaz.
10 Ve söyleyeceklerim şudur: İşte,
bendeki vahiy ruhuna göre şunu algılıyorum ki bu aynı halk, yani Nefililer, İsa
Mesih onlara göründükten dört yüz yıl sonra inançlarını kaybedecektir.
11 Evet ve o zaman, Nefi halkının
sonu gelinceye kadar savaşlar ve salgın hastalıklar, evet, kıtlıklar ve
cinayetler göreceklerdir.
12 Evet ve bunlar olacak; çünkü
inançlarını yavaş yavaş kaybedecekler ve karanlık işlerin, şehvetin ve her türlü
kötülüğün içine düşecekler; evet, sana derim ki onlar o kadar büyük nur ve
bilgiye karşı günah işleyecekleri için, evet, sana söylüyorum, o günden
başlayarak dördüncü kuşak tümüyle yok olmadan bu büyük kötülük gelecektir.
13 Ve o büyük gün geldiğinde, işte,
şimdi hayatta olanların ya da şu anda Nefi halkı arasında sayılanların soyunun
bir daha Nefi halkının arasında sayılmayacağı zaman çok hızlı bir şekilde
gelecektir.
14 Fakat bu büyük ve korkunç günde
yok olmayıp sağ kalan herkes Lamanlılar'ın arasında sayılacak ve Rab'bin
öğrencileri adıyla anılacak birkaç kişi dışında herkes onlar gibi olacaktır; ve
Lamanlılar Rab’bin öğrencileri yok oluncaya kadar onların peşinden
koşturacaktır. Ve şimdi, bu peygamberlik kötülük yüzünden yerine gelecektir.
15 Ve şimdi öyle oldu ki Alma bu
şeyleri Helaman'a söyledikten sonra onu ve diğer oğullarını da kutsadı; ve
doğrular için dünyayı da kutsadı.
16 Ve Alma şöyle dedi: Rab Tanrı
şöyle diyor. Ülke, evet, bu ülke zamanı geldiğinde, kötülük işleyen her ulusun,
sülalenin, dilin ve halkın yok olup gitmesi için lanetlensin; ve dediğim gibi de
olacaktır; çünkü ülkemiz üzerinde olan Tanrı'nın laneti ve bereketi budur; çünkü
Rab günaha hiçbir şekilde müsaade gözüyle bakamaz.
17 Ve şimdi Alma bu sözleri
söyledikten sonra, Kilise’yi, evet, bundan böyle imanda sıkı duracak olan
herkesi kutsadı.
18 Ve Alma bunu yaptıktan sonra
Melek ülkesine gidiyormuş gibi Zarahemla ülkesinden ayrıldı. Ve öyle oldu ki
ondan bir daha haber alınamadı; onun nasıl öldüğü veya nereye gömüldüğü
konusunda hiçbir şey bilmiyoruz.
19 İşte şunu biliyoruz ki o doğru
bir insandı; ve Kilise’de onun aynı Musa gibi Ruh tarafından göğe alındığı ya da
Rab’bin eliyle gömüldüğü sözü yayıldı. Fakat işte, kutsal yazılar Rab'bin
Musa'yı kendi yanına aldığını söyler; ve biz Alma'yı da ruhta kendi yanına
aldığını sanıyoruz; dolayısıyla bu yüzden onun ölümü ve gömülmesi hakkında
hiçbir şey bilmiyoruz.
20 Ve öyle oldu ki Nefi halkı
üzerindeki hakimler yönetiminin on dokuzuncu yılının başında, Helaman sözü vaaz
etmek üzere halkın arasına çıktı.
21 Çünkü işte, Lamanlılar'la
yaptıkları savaşlar ve halkın arasında çıkan birçok önemsiz bozuşma ve
karışıklıktan dolayı, Tanrı sözünün aralarında bildirilmesi gerekiyordu; evet ve
bütün Kilise’nin düzenlenmesi gerekiyordu.
22 Bu yüzden Helaman ve kardeşleri
Kilise’yi bütün ülkede yeniden düzene sokmak için yola çıktılar, evet, Nefi
halkının sahip olduğu bütün ülkede bulunan her şehre gittiler. Ve öyle oldu ki
bütün ülkede her kilisenin üzerine rahipler ve öğretmenler atadılar.
23 Ve şimdi, öyle oldu ki Helaman
ve kardeşleri kiliselere rahipler ve öğretmenler atadıktan sonra üyelerin
arasında anlaşmazlıklar çıktı; ve onlar Helaman ve kardeşlerinin sözlerini
dinlemek istemediler.
24 Ne var ki çok büyük
zenginliklerinden dolayı gururlanıp yüreklerinde böbürlendiler; bu yüzden kendi
gözlerinde zengin oldular ve Tanrı’nın önünde dosdoğru yürümeleri için
kendilerine söylenilen sözleri dikkate almadılar.
Amalikiya kral olmak için bir
komplo düzenler‑‑‑Moroni, Özgürlük Hakkı’nı göğe kaldırır---Dinlerini
savunmaları için halkı bir araya toplar---Gerçekten inananlara AMesih'e İnananlar@ denir‑‑‑Yusuf'un soyundan geri kalanların bir
kısmı korunacaktır‑‑‑Amalikiya ve ayrılıkçılar Nefi ülkesine kaçarlar‑‑‑Özgürlük
davasını desteklemeyenler ölüme mahkûm olur. m.ö. tahminen 73--72 yılları.
Ve öyle oldu ki Helaman’ın ve
kardeşlerinin sözlerini dinlemek istemeyen herkes kendi kardeşlerine karşı
birlik oldular.
2 Ve şimdi işte, o kadar çok
öfkelenmişlerdi ki onları öldürme kararı aldılar.
3 Şimdi kendi kardeşlerine karşı
öfkelenenlerin lideri büyük ve güçlü bir adamdı; ve onun adı Amalikiya idi.
4 Ve Amalikiya kral olmak istiyordu
ve yanındaki öfkeli halk da onun kral olmasını istiyordu; ve ülkede bulunan alt
yargıçlar bu halkın büyük bir kısmını oluşturuyordu ve onların isteği güç
kazanmaktı.
5 Ve onlar Amalikiya'nın yağcı
sözleriyle yönlendiriliyorlardı; eğer onu destekleyip kral olmasını sağlarlarsa,
o da onları halkın başına yönetici yapacaktı.
6 Böylece onlar Helaman'ın ve
kardeşlerinin vaazlarına rağmen, Amalikiya’nın kışkırtmalarına alet olup
kardeşlerinden ayrıldılar, evet, Helaman’ın ve kardeşlerinin Kilise’ye
gösterdikleri o kadar büyük ilgiye rağmen, çünkü onlar Kilise’nin yüksek
rahipleriydi.
7 Ve Kilise’de Amalikiya'nın gurur
okşayıcı sözlerine inanan bir sürü insan vardı; bu yüzden onlar Kilise’den bile
ayrıldılar; ve böylece Lamanlılar'a karşı kazandıkları büyük zafere ve Rab'bin
eliyle kurtarılmış oldukları için duydukları o büyük sevince karşın, Nefi
halkının işleri iyice sallantıda ve tehlikeli bir durumdaydı.
8 Böylece insançocuklarının
Tanrıları Rab'bi ne kadar çabuk unuttuğunu, evet, ne kadar çabuk kötülük
yaptığını ve kötü olan tarafından nasıl kandırıldığını görüyoruz.
9 Evet ve aynı zamanda çok kötü bir
insanın insançocukları arasında ne kadar büyük kötülüklere neden olabileceğini
de görüyoruz.
10 Evet, kurnaz marifetlerin ve
gönül alıcı sözlerin adamı olan Amalikiya’nın pek çok insanın yüreğini kötülük
yapmaya, evet ve Tanrı'nın Kilisesi'ni ortadan kaldırmaya ve Tanrı'nın onlara
verdiği özgürlüğün temelini ya da doğruların hatırı için Tanrı'nın ülkenin
üzerine gönderdiği bu nimeti yıkmaya sürüklediğini görüyoruz.
11 Ve şimdi öyle oldu ki Nefili
ordularının başkumandanı olan Moroni bu karışıklığı duyduğunda Amalikiya'ya
öfkelendi.
12 Ve öyle oldu ki üzerindeki
giysiyi yırttı; bir parçasını alıp üstüne---Tanrımızın, dinimizin ve özgürlüğün
ve barışımızın, eşlerimizin ve çocuklarımızın anısına---diye yazdı ve bunu bir
direğin ucuna bağladı.
13 Ve miğferini takındı ve göğüs
zırhını ve kalkanlarını giyinerek silahını beline kuşandı; ve ucunda yırtık
giysisi olan direği aldı (ve ona Özgürlük Hakkı adını verdi) ve yere kapanıp
bütün gücüyle Tanrısına ülkeye sahip çıkacak bir tek Mesih’e İnananlar topluluğu
kalıncaya dek kardeşlerinin üzerinden özgürlük bereketini eksik etmemesi için
dua etti.
14 Çünkü Mesih'e gerçekten inanıp
Tanrı'nın Kilisesi’ne üye olan herkese Kilise’ye üye olmayanlar tarafından böyle
denildi.
15 Ve Kilise’ye üye olanlar iman
sahibi kişilerdi; evet, İsa'ya gerçekten inananların hepsi gelecek olan Mesih'e
duydukları inançlarından dolayı Mesih'in adını ya da çağrıldıkları gibi Mesih'e
İnananlar adını üzerlerine seve seve aldılar.
16 Ve bu nedenle Moroni o zaman
Mesih'e İnananlar'ın davasının galip gelmesi ve ülkenin özgürlüğünün korunması
için dua etti.
17 Ve öyle oldu ki Moroni, Tanrı'ya
içini döktükten sonra, Harabe ülkesinin güneyindeki bütün topraklara, evet ve
kısacası hem kuzeydeki hem de güneydeki bütün topraklara seçkin ülke ve özgürlük
ülkesi adını verdi.
18 Ve şöyle dedi: Kendi
suçlarımızla kendimizi yok etmediğimiz sürece Tanrı, Mesih'in adını üzerimize
aldığımız için nefret edilen bizlerin ayaklar altına alınıp yok edilmesine
kesinlikle izin vermeyecektir.
19 Ve Moroni bu sözleri söyledikten
sonra, halkın arasına çıkarak, herkes o giysi parçası üzerine yazmış olduğu
yazıyı görsün diye giysisinin yırtık parçasını havada sallayarak yüksek sesle
bağırıp şöyle dedi:
20 İşte, bu bayrağın vatanımızda
dalgalanmasını isteyen herkes Rab'bin gücüyle ileri gelsin ve Rab Tanrı’nın
kendisini mübarek kılması için haklarımızı ve dinimizi koruyacağına dair
antlaşma yapsın.
21 Ve öyle oldu ki Moroni bu
sözleri ilan ettiğinde, işte, halk silahlarını bellerine kuşanarak koşup geldi;
Tanrıları Rab'bi terk etmeyeceklerinin işareti olarak, yani antlaşma
yaptıklarını göstermek için üzerlerindeki giysilerini yırttılar; ya da başka bir
deyişle, Tanrı'nın emirlerini çiğneyecek olurlarsa veya günaha düşecek olurlarsa
ve Mesih'in adını üzerlerine almaktan utanç duyacak olurlarsa, giysilerini
yırttıkları gibi Rab'de onları öyle parçalara ayıracaktı.
22 Şimdi onların yaptıkları
antlaşma buydu ve onlar giysilerini Moroni'nin ayaklarının önüne atarak ona: AEğer günaha düşecek olursak, kuzey
ülkesindeki kardeşlerimiz gibi yok olup gideceğimize dair Tanrımızla bir
antlaşma yapıyoruz; evet, eğer günaha düşersek, giysilerimizi senin ayaklarının
önüne attığımız gibi, Tanrı da bizi düşmanlarımızın ayakları altında çiğnenmemiz
için onların ayaklarının dibine atsın@ dediler.
23 Moroni onlara şöyle dedi: İşte,
biz Yakup'un soyundan geri kalan bir parçayız; evet, giysisi kardeşleri
tarafından paramparça edilmiş olan Yusuf'un soyundan geri kalan bir parçayız;
evet ve şimdi işte, Tanrı'nın emirlerini tutmayı hatırlayalım; yoksa
giysilerimiz kardeşlerimizce yırtılır, hapislere atılırız, ya bizi öldürürler ya
da satarlar.
24 Evet, Yusuf’tan geride kalan bir
halk olarak özgürlüğümüze sahip çıkalım; evet, Yakup'un ölmeden önce söylediği
sözleri hatırlayalım; çünkü işte, Yusuf'un giysisinden kalan bir parçanın
çürümediğini ve korunmuş olduğunu gördü. Ve şöyle dedi: Oğlumun giysisinden geri
kalan bu parça nasıl korunmuşsa, oğlumun soyundan geride kalan bir bölüm
Tanrı’nın eliyle öyle korunacak ve Tanrı’nın yanına alınacaktır; öbürleri ise
giysisinin çürüyen kısımları gibi yok olup gidecektir.
25 Şimdi işte, bu durum benim
ruhumu üzüyor; yine de oğlumun soyundan bir bölümünün Tanrı'nın yanına alınacak
olmasından dolayı, ruhum oğlum için sevinç duyuyor.
26 Şimdi işte, Yakup'un
söyledikleri bunlardı.
27 Ve şimdi kim bilir Yusuf'un
soyundan geriye kalan, onun giysisi gibi yok olup gidecek olanlar belki de
bizden ayrılanlardır? Evet ve Mesih'e olan inancımızda sıkı durmazsak belki de
yok edilecek olanlar biz olacağız.
28 Ve şimdi öyle oldu ki Moroni bu
sözleri söyledikten sonra gitti ve ülkenin neresinde karışıklık çıkmışsa oraya
ayrıca adamlarını gönderdi ve özgürlüklerine sahip çıkmak isteyen ve
Amalikiya’ya ve ayrılıp Amalikiyalılar adını alanlara karşı durmak isteyen bütün
halkı bir araya topladı.
29 Ve öyle oldu ki Amalikiya,
Moroni halkının Amalikiyalılar'dan daha kalabalık olduğunu görünce---ve aynı
zamanda kendi halkının savundukları davanın haklılığı konusunda şüpheye
düştüğünü gördü---bu yüzden amacına ulaşamayacağından korkup, halkından
kendisiyle gelmek isteyenleri yanına katıp Nefi ülkesine doğru yola çıktı.
30 Şimdi Moroni, Lamanlılar'ın daha
fazla güçlenmesinin pek yerinde olmayacağını düşünüyordu; bu yüzden Amalikiya
halkının yolunu kesmeyi ya da onları yakalayıp geri getirmeyi ve Amalikiya'yı
ölüme mahkûm etmeyi düşünüyordu; evet, çünkü Amalikiya’nın Lamanlılar'ı
kendilerine karşı kışkırtıp öfkelendireceğini ve onları savaşmak üzere
üzerlerine getireceğini biliyordu; ve biliyordu ki Amalikiya amacına ulaşmak
için bunu yapardı.
31 Bu nedenle Moroni toplanıp
silahlanmış ve barışı sağlamak için antlaşma yapmış olan ordularını alıp çölde
Amalikiya'nın yolunu kesmenin yerinde olacağını düşündü; ve öyle oldu ki
ordusunu alıp çadırlarıyla beraber çöle doğru yürüyüşe geçti.
32 Ve öyle oldu ki Moroni arzu
ettiği şekilde hareket ederek çöle doğru ilerledi ve Amalikiya'nın ordularının
önünü çevirdi.
33 Ve öyle oldu ki Amalikiya
adamlarından birkaç kişiyle kaçtı ve geri kalanlar da Moroni'nin eline teslim
edilip Zarahemla ülkesine geri götürüldü.
34 Şimdi Moroni başhakimler
tarafından halkın oyuyla göreve atanan biri olduğundan, bundan dolayı Nefili
ordularını kendi iradesine göre sevk ve idare etme yetkisine sahipti.
35 Ve öyle oldu ki
Amalikiyalılar’dan özgür yönetimi korumak ve özgürlük davasını desteklemek üzere
antlaşma yapmak istemeyen kim varsa, onları ölüme mahkûm etti; ve özgürlük
antlaşmasını reddedenler azdı.
36 Ve öyle oldu ki Nefililer'in
sahip olduğu bütün ülkede bulunan her kulenin tepesine Özgürlük Hakkı’nı
çektirdi; ve böylece Moroni, Nefililer arasında özgürlük bayrağını dikmiş oldu.
37 Ve onlar ülkede yeniden huzur
görmeye başladı; ve böylece yaklaşık olarak hakimler yönetiminin on dokuzuncu
yılının sonuna kadar ülkede huzuru korudular.
38 Ve Helaman ve yüksek rahipler de
Kilise’de düzeni sağladılar; evet, dört yıl boyunca Kilise’de büyük bir huzur ve
sevinç yaşadılar.
39 Ve öyle oldu ki bir çok insan,
ruhlarının Rab İsa Mesih tarafından kurtarıldığına canı gönülden inanarak öldü;
böylece neşe içinde dünyayı terk ettiler.
40 Ve yılın bazı mevsimlerinde
ülkede sık sık görülen ateşli hastalıklardan ölenler oluyordu; ancak insanların
iklimin özelliklerinden dolayı maruz kaldıkları hastalıkların sebebini ortadan
kaldırmak için Tanrı'nın hazırladığı birçok bitki ve köklerin üstün
niteliklerinden dolayı ateşli hastalıklardan ölenler o kadar çok olmadı.
41 Fakat yaşlanıp ölenler çoktu; ve
Mesih'e inanarak ölenlerin O'nda mutluluk bulduklarına inanmamız gerekir.
Amalikiya ihanet, cinayet ve
entrika ile Lamanlılar'ın kralı olur‑‑‑Nefili ayrılıkçılar Lamanlılar'dan daha
kötü ve vahşîdir.
Şİmdİ biz kendi kayıtlarımıza, Amalikiya
ve onunla birlikte çöle kaçanlara dönelim; çünkü işte o, ardından gidenleri alıp
Nefi ülkesine çıktı ve Lamanlılar'ın arasına gitti ve Lamanlılar'ı Nefi halkına
karşı öyle kışkırtıp öfkelendirdi ki Lamanlılar'ın kralı ülkesinin her tarafına,
bütün halkının arasına ferman göndererek Nefililer'e karşı savaşa gitmek üzere
yeniden toplanmaları gerektiğini bildirdi.
2 Ve öyle oldu ki bu ferman onların
arasına ulaştığı zaman halk büyük bir korkuya kapıldı; evet, kralı
gücendirmekten korkuyorlardı ve ayrıca Nefililer'e karşı savaşa gidip
hayatlarını yitirmekten korkuyorlardı. Ve öyle oldu ki onlar, daha doğrusu
içlerinden çoğu kralın emirlerine itaat etmek istemedi.
3 Ve şimdi öyle oldu ki kral halkın
itaatsizliği yüzünden çok kızgındı; bu yüzden ordusunun emirlerine itaat eden
bölümünün idaresini Amalikiya'ya verdi ve onun gidip itaat etmeyenleri zorla
silah altına almasını emretti.
4 Şimdi işte, Amalikiya'nın
istediği de zaten buydu; çünkü kendisi kötülük etmekte çok kurnaz olan bir
adamdı; bu yüzden Lamanlılar'ın kralını tahttan indirmek için yüreğinde bir plan
kurdu.
5 Ve şimdi Amalikiya, kraldan yana
olan Lamanlılar'ın bu bölümünün komutanlığını eline geçirmişti; ve itaat
etmeyenlerin de desteğini kazanmaya çalıştı; bu nedenle Onida denilen yere
gitti, çünkü bütün Lamanlılar oraya kaçmışlardı; çünkü ordunun geldiğini fark
etmişler ve kendilerini öldürmek üzere geldiklerini sanarak silah deposunun
olduğu Onida'ya kaçmışlardı.
6 Ve başlarına birini kral ve lider
olarak atamışlar ve hiçbir gücün kendilerini Nefililer'e karşı savaşmaya
zorlayamayacağını kararlı bir şekilde kafalarına koymuşlardı.
7 Ve öyle oldu ki onlar Antipas
denilen dağın tepesinde toplanıp savaş hazırlıklarına başlamışlardı.
8 Şimdi Amalikiya'nın kralın emrine
göre hareket edip onlarla çarpışmaya niyeti yoktu; ama işte, onun amacı
Lamanlılar’ın ordusunun desteğini elde etmekti; böylece onların başına geçecek
ve kralı tahtından indirip krallığı eline geçirebilecekti.
9 Ve işte, öyle oldu ki Antipas
dağının yanındaki vadide ordusuna çadır kurdurdu.
10 Ve öyle oldu ki gece olunca
Antipas dağına gizliden bir elçi gönderdi; adı Lehonti olan dağdakilerin
başkanından dağın eteğine inmesini istedi; çünkü onunla konuşmak istiyordu.
11 Ve öyle oldu ki bu mesajı alan
Lehonti dağın eteğine inmeye cesaret edemedi. Ve öyle oldu ki Amalikiya
kendisine ikinci kez haber göndererek aşağı inmesini istedi. Ve öyle oldu ki
Lehonti yine inmek istemedi; ve üçüncü kez haber gönderdi.
12 Ve öyle oldu ki Amalikiya,
Lehonti'yi dağdan indirmeye ikna edemeyeceğini anlayınca, bu kez dağa çıkıp
Lehonti'nin ordugâhına kadar yaklaştı; ve tekrar dördüncü kez Lehonti'ye haber
gönderip ondan aşağıya gelmesini ve yanında muhafızlarını da getirmesini arzu
etti.
13 Ve öyle oldu ki Lehonti kendi
muhafızlarıyla Amalikiya'nın yanına geldiğinde, Amalikiya onun geceleyin ordusu
ile dağdan inmesini ve kral tarafından kendi idaresine verilen askerleri
ordugâhlarında kuşatmasını istedi ve eğer kendisini (Amalikiya'yı) bütün ordunun
başına ikinci başkomutan yaparsa, onları Lehonti'nin eline teslim edeceğini
söyledi.
14 Ve öyle oldu ki Lehonti
askerleriyle dağdan inerek Amalikiya'nın adamlarının etrafını kuşattı; öyle ki
Amalikiya’nın adamları şafak vakti uyanmadan önce, Lehonti'nin orduları onların
etrafını kuşattı.
15 Ve öyle oldu ki onlar
etraflarının sarıldığını görünce Amalikiya'ya yalvarıp öldürülmemek için
kardeşleriyle birleşmelerine izin vermesini istediler. Şimdi Amalikiya'nın tam
istediği de buydu.
16 Ve öyle oldu ki kralın
emirlerinin aksine adamlarını teslim etti. Şimdi kralı tahtından indirme amacına
ulaşabilmek için Amalikiya'nın istediği de buydu;
17 Şimdi Lamanlılar’ın arasındaki
adete göre başkomutanları öldüğü zaman ikinci komutan başkomutan olarak
atanırdı.
18 Ve öyle oldu ki Amalikiya
hizmetçilerinden birine Lehonti'ye azar azar zehir vermesini emretti; öyle ki
Lehonti öldü.
19 Şimdi Lehonti öldükten sonra,
Lamanlılar Amalikiya'yı önderleri ve başkomutanları olarak atadılar.
20 Ve öyle oldu ki Amalikiya
ordularıyla birlikte Nefi ülkesine, başkent olan Nefi şehrine doğru yürüyüşe
geçti (çünkü arzusuna ulaşmıştı).
21 Ve kral, muhafızları eşliğinde
onu karşılamaya geldi; çünkü Amalikiya'nın emirlerini yerine getirdiğini ve
Amalikiya'nın bu kadar büyük bir orduyu Nefililer'e karşı savaşmak üzere
topladığını sanıyordu.
22 Fakat işte, kral onu karşılamaya
geldiğinde, Amalikiya kralı karşılamak üzere hizmetkârlarını gönderdi. Ve
hizmetkârlar gidip büyüklüğüne saygı duyuyormuşçasına kralın önünde eğildiler.
23 Ve öyle oldu ki kral,
Lamanlılar’ın adetine göre barış işareti olarak elini uzatıp onları yerden
kaldırdı; bu, Nefililer'den aldıkları bir adetti.
24 Ve öyle oldu ki kral birinci
hizmetkârı yerden kaldırmıştı ki işte hizmetkâr kralın kalbine hançeri sapladı;
ve kral yere yığıldı.
25 Şimdi kralın hizmetkârları
aceleyle oradan kaçtılar; ve Amalikiya'nın hizmetkârları arkalarından şöyle
diyerek bağırdılar:
26 İşte, kralın hizmetkârları kralı
kalbinden bıçakladılar ve kral öldü ve onu öldürenler kaçıyorlar; İşte, gelin
görün!
27 Ve öyle oldu ki Amalikiya,
ordularına ilerleyip kralın başına ne geldiğini öğrenmelerini emretti; ve onlar
olay yerine gelip kralı kendi kan içinde yerde yatarken bulduklarında, Amalikiya
öfkelenmiş gibi gözükerek: AKralı seven herkes onun hizmetkârlarının peşinden gitsin ki onlar
öldürülsün@ dedi.
28 Ve öyle oldu ki kralı seven
herkes bu sözleri duyunca fırlayıp kralın hizmetkârlarının peşine düştüler.
29 Şimdi kralın hizmetkârları bir
ordunun peşlerinden geldiğini görünce daha çok korkup çöle kaçtılar; ve çölü
geçerek Zarahemla ülkesine geldiler ve Ammon halkıyla birleştiler.
30 Ve onların peşlerine düşen ordu
onların peşinden boşu boşuna gittiklerini görünce geri döndüler ve böylece
Amalikiya sahtekârlığıyla halkın gönlünü kazanmış oldu.
31 Ve öyle oldu ki ertesi gün
ordularıyla Nefi şehrine girerek şehri ele geçirdi.
32 Ve şimdi öyle oldu ki kraliçe
kralın öldürüldüğünü duyunca‑‑‑çünkü Amalikiya kraliçeye elçiler gönderip ona
kralın hizmetkârları tarafından öldürüldüğünü, ordusu ile onları takip ettiğini
fakat bunun sonuç vermediğini ve hizmetkârların kaçtığını bildirmişti-‑‑
33 Bu nedenle, kraliçe bu haberi
aldığında Amalikiya'ya haberciler göndererek, şehir halkının canını
bağışlamasını istedi ve ayrıca onun yanına gelmesi istedi ve ayrıca kralın
öldüğüne tanıklık etmek için yanında şahitler getirmesini de istedi.
34 Ve öyle oldu ki Amalikiya, kralı
öldüren aynı hizmetkârı ve onunla beraber olanların hepsini yanına alıp
kraliçeye, onun oturduğu yere gitti; ve onların hepsi kraliçeye kralın kendi
hizmetkârları tarafından öldürüldüğüne dair tanıklık ettiler; ve ayrıca: AKralın hizmetkârları kaçtı; bu
onların aleyhine tanıklık etmez mi?@ dediler. Ve böylece kralın ölümü hakkında kraliçeyi ikna ettiler.
35 Ve öyle oldu ki Amalikiya
kraliçenin sevgisini kazanmaya çalıştı ve onunla evlendi; ve böylece
sahtekârlığı ve kurnaz hizmetkârlarının yardımları sayesinde krallığı ele
geçirdi; evet, ülkenin her yanında, Lamanlılar'dan ve Lemuelliler'den ve
İsmailliler'den ve Nefi yönetiminden bugüne kadar Nefililer'den ayrılmış
olanlardan oluşan bütün Lamanlı halkın arasında kral olarak kabul edildi.
36 Şimdi bu ayrılanlar Nefililer
gibi aynı eğitimden geçmiş ve aynı bilgileri öğrenmişlerdi; evet, Rab'bin aynı
bilgisinde eğitilmişlerdi; yine de ne gariptir ki ayrılmalarından az bir zaman
sonra Lamanlılar'dan daha katı ve tövbesiz ve daha vahşî, kötü ve zalim
oldular---Lamanlılar'ın geleneklerini içlerine zevkle sindirerek kendilerini
tembelliğe ve her türlü şehvete kaptırdılar; evet, Tanrıları Rab'bi tamamen
unuttular.
Amalikiya, Lamanlılar'ı Nefililer'e
karşı kışkırtır---Moroni, halkını Mesih'e İnananlar'ın davasını savunmaları için
hazırlar---Özgürlük ve bağımsızlık onun sevincidir---Moroni güçlü bir Tanrı
adamıdır. m.ö. tahminen 72 yılı.
Ve öyle oldu ki Amalikiya krallığı
ele geçirir geçirmez, Lamanlılar'ın yüreklerini Nefili halkına karşı kışkırtmaya
başladı; evet, Lamanlılar'a kulelerinden Nefililer'in aleyhinde konuşacak
adamlar atadı.
2 Ve böylece onların yüreklerini
Nefililer'e karşı öyle tahrik etti ki hakimler yönetiminin on dokuzuncu yılının
sonunda planlarını bu derece gerçekleştirince, evet, Lamanlılar'ın başına kral
olarak geçirilince, bütün ülkeye krallık etmenin yollarını aradı, evet ve ülkede
bulunan bütün halkın, hem Nefililer'in hem de Lamanlılar'ın üzerinde hüküm
sürmek istiyordu.
3 Bu yüzden amacına ulaşmış
sayılırdı; çünkü Lamanlılar'ın yüreğini katılaştırıp, onların zihinlerini
körleştirmiş ve onları öfkelendirip o kadar çok tahrik etmişti ki Nefililer'e
karşı savaşa gitmek üzere büyük bir ordu toplamıştı.
4 Çünkü halkının sayısının
çokluğundan dolayı Nefililer'i yenip onları tutsak etmeye kararlıydı.
5 Ve böylece başkomutanları
Zoramlılar'ın arasından atadı; çünkü Nefililer'in kuvvetini, sığınaklarını ve
şehirlerinin en zayıf noktalarını en iyi onlar biliyordu; bu nedenle onları
ordularının üzerine başkomutanlar olarak atadı.
6 Ve öyle oldu ki çadırlarını alıp
çölde Zarahemla ülkesine doğru harekete geçtiler.
7 Şimdi öyle oldu ki Amalikiya hile
ve sahtekârlıkla güç toplarken, diğer tarafta Moroni, halkın zihnini Tanrıları
Rab'be bağlı kalmaya hazırlıyordu.
8 Evet, Nefili ordularının gücünü
arttırmakla uğraşıyordu ve küçük kaleler, yani sığınaklar yaptırıyor,
ordularının korunması için etrafa toprak yığınları attırıyordu ve ayrıca onların
etrafını kapatmak için şehirlerin etrafını ve ülkelerinin sınırlarını, evet,
bütün ülkenin etrafını taş duvarlarla ördürüyordu.
9 Ve en zayıf askeri noktalara daha
fazla adam yerleştirdi ve böylece Nefililer'in elinde bulunan ülkenin
savunmasını arttırıp kuvvetlendirdi.
10 Ve böylece özgürlüklerini,
vatanlarını, eşlerini ve çocuklarını ve huzurlarını korumak için hazırlık
yapıyordu; ve böylece Tanrıları Rab için yaşayıp düşmanları tarafından Mesih'e
İnananlar'ın davası denilen davayı savunabileceklerdi.
11 Ve Moroni güçlü ve kuvvetli bir
adamdı; mükemmel anlayışa sahip bir insandı; evet, kan dökmekten hoşlanmayan bir
insandı; ruhu memleketinin ve kardeşlerinin özgürlüğü ve bağımsızlığı,
tutsaklıktan ve kölelikten kurtulmasıyla mutluluk bulan biriydi.
12 Evet, halkına bağışladığı birçok
ayrıcalık ve bereketlerden dolayı yüreği Tanrı’sına şükretmekle dolu olan
biriydi; halkının iyiliği ve güvenliği için çok emek veren bir insandı.
13 Evet ve Mesih'e sarsılmaz bir
inançla bağlıydı ve halkını, haklarını ve vatanını ve dinini kanının son
damlasına kadar koruyacağına yemin etmişti.
14 Şimdi Nefililer'e, gerektiğinde
kan dökme pahasına da olsa düşmanlarına karşı kendilerini savunmaları
öğretilmişti; evet ve ayrıca onlara hiçbir zaman suç işlememeleri ve düşmana
karşı değilse, kendilerini savunmak dışında asla kılıç kaldırmamaları
öğretilmişti.
15 Ve bu onların inancıydı; öyle ki
böyle yaptıkları zaman Tanrı onları ülkede refaha kavuşturacaktı ya da başka bir
deyişle, Tanrı’nın emirlerine bağlı kalırlarsa, Tanrı onları ülkede refaha
kavuşturacaktı; evet, içinde bulundukları tehlikeye göre Tanrı’nın kendilerini
kaçıp gitmeleri ya da savaşa hazırlanmaları konusunda uyaracağına inanıyorlardı.
16 Ve ayrıca Tanrı’nın kendilerini
düşmanlarına karşı savunmaları için nereye gitmeleri gerektiğini bildireceğine
ve bu yolla Rab’bin kendilerini kurtaracağına inanıyorlardı; ve Moroni'nin
inancı buydu ve yüreği bundan mutluluk duyuyordu; kan dökmekten değil, ancak
iyilik yapmaktan, halkını korumaktan, evet, Tanrı'nın emirlerini yerine
getirmekten, evet ve kötülüğe karşı koymaktan mutluluk duyuyordu.
17 Evet, doğrusu ve doğrusu size
derim ki: Yaşamış olan, yaşamakta olan ve yaşayacak olan bütün insanlar her
zaman Moroni gibi olsalardı, işte, cehennemin gücünün ta kendisi sonsuza dek
sarsılmış olurdu; evet, şeytanın insançocuklarının yüreği üzerinde hiçbir zaman
gücü olmazdı.
18 İşte o, Mosiya'nın oğlu Ammon
gibi bir insandı, evet ve hatta Mosiya'nın diğer oğulları, evet ve aynı zamanda
Alma ve onun oğulları gibi biriydi; çünkü onların hepsi Tanrı'nın adamlarıydı.
19 Şimdi işte, Helaman ve
kardeşleri de en az Moroni kadar halka yardımı dokunmuş kimselerdi; çünkü
Tanrı'nın sözünü vaaz edip söylediği sözleri dinlemek isteyen herkesi tövbeye
vaftiz etmişlerdi.
20 Ve onlar böyle ilerlediler ve
halk onların sözlerinden dolayı kendilerini öyle alçalttı ki Rab tarafından çok
iyilik gördüler; ve böylece, evet, hatta dört yıl boyunca aralarında savaş ve
çekişme olmadı.
21 Fakat dediğim gibi, on dokuzuncu
yılın sonuna doğru, evet, kendi aralarında barış olmasına rağmen, istemeye
istemeye olsa da kardeşleri Lamanlılar'la savaşmak zorunda kaldılar.
22 Evet ve kısacası savaştan o
kadar çekinmelerine rağmen, Lamanlılar'la yaptıkları savaşlar uzun yıllar
boyunca hiç dinmedi.
23 Şimdi, Lamanlılar'a karşı silah
kaldırmak zorunda kaldıkları için üzülüyorlardı, çünkü kan dökmekten zevk
almıyorlardı; evet ve hepsi bu kadar değildi; Tanrı’larıyla karşılaşmaya hazır
olmayan nice kardeşlerini bu dünyadan sonsuz bir dünyaya göndermeye aracı
oldukları için de üzülüyorlardı.
24 Ancak geçmişte kardeşleri olan,
evet ve Kilise’lerinden ayrılıp kendilerini terk eden ve Lamanlılar’la
birleşerek kendilerini yok etmek üzere gelmiş olan bu insanların barbarca ve
acımasızca kendilerini öldürmelerine, eşlerini ve çocuklarını kılıçtan
geçirmelerine izin veremezlerdi.
25 Evet, aralarında Tanrı'nın
emirlerini yerine getirenler bulundukça, kardeşlerinin Nefililer’in kanının
dökülmesine sevinmelerine tahammül edemezlerdi; çünkü Rab'bin, emirlerini
tutacak olurlarsa ülkede refaha kavuşacaklarına dair sözü vardı.
İstilacı Lamanlılar savunması
güçlendirilmiş Ammoniha ve Nuh şehirlerini ele geçiremezler‑‑‑Amalikiya Tanrı'ya
lanet okur ve Moroni'nin kanını içeceğine dair yemin eder---Helaman ve
kardeşleri Kilise’yi güçlendirmeye devam ederler.
m.ö.
tahminen 72 yılı.
Ve şimdi öyle oldu ki on dokuzuncu
yılın on birinci ayında, ayın onuncu gününde, Lamanlı ordularının Ammoniha
ülkesine doğru yaklaşmakta olduğu görüldü.
2 Ve işte, bu şehir yeniden inşa
edilmiş ve Moroni, şehrin sınırlarına bir ordu yerleştirmişti; ve onlar
Lamanlılar'ın oklarından ve taşlarından korunmak için şehrin çevresine toprak
yığmışlardı; çünkü işte, Lamanlılar taşlar ve oklarla savaşırlardı.
3 İşte, Ammoniha şehrinin yeniden
inşa edilmiş olduğunu söyledim. Size derim ki, evet, şehrin bir bölümü yeniden
inşa edilmişti; ve Lamanlılar halkın kötülükleri yüzünden bu şehri daha önce bir
kez yerle bir ettiklerinden, burasının kendileri için yeniden kolay bir yem
olacağını düşündüler.
4 Fakat işte, çok büyük bir hayal
kırıklığına uğradılar; çünkü işte, Nefililer etraflarını kazıp çıkardıkları o
kadar yüksek toprak siperlerle çevirmişlerdi ki Lamanlılar hedefine varacak
şekilde onlara oklarını ve taşlarını atamıyorlardı; giriş yerinden geçmeden
onların üzerine saldırmaları imkânsızdı.
5 Şimdi bu defa Lamanlılar'ın
başkomutanları Nefililer'in güvenlik alanlarını hazırlamakta gösterdikleri
bilgeliğe son derece şaşırdılar.
6 Şimdi Lamanlılar'ın liderleri
sayıca fazla olmaları nedeniyle, evet, geçmişte olduğu gibi Nefililer’in üzerine
kolaylıkla saldırabileceklerini sanıyorlardı; evet ve onlar da kendilerini
kalkanlar ve göğüs zırhlarıyla hazırlamışlar ve aynı zamanda kendilerini deriden
yapılma giysilerle, evet, açık yerlerini kapatan çok kalın giysilerle
hazırlamışlardı.
7 Ve bu şekilde hazırlıklı
geldikleri için, kardeşlerini kolayca alt edip boyunlarına tutsaklık
boyunduruğunu geçirebileceklerini ya da keyiflerine göre onları kılıçtan geçirip
acımasızca öldürebileceklerini sanıyorlardı.
8 Fakat işte Nefililer'in, Lehi'nin
çocukları arasında bugüne dek hiç bilinmemiş bir şekilde onlara karşı koymaya
hazır olduklarını görünce ağızları apaçık kaldı. Şimdi onlar Moroni'nin
talimatlarına göre Lamanlılar'la savaşmaya hazırlanmışlardı.
9 Ve öyle oldu ki Lamanlılar ya da
Amalikiyalılar onların yaptığı savaş hazırlığına çok şaşırmışlardı.
10 Şimdi Kral Amalikiya kendi
ordusunun başında Nefi ülkesinden gelmiş olsaydı, belki de Lamanlılar'a Ammoniha
şehrindeki Nefililer'e saldırmaları emrini verirdi; çünkü işte, halkının kanının
dökülmesi hiç umurunda değildi.
11 Fakat işte, Amalikiya’nın
kendisi savaşmaya gelmemişti. Ve işte, onun başkomutanları ise Ammoniha
şehrindeki Nefililer'e saldırmaya cesaret edemediler; çünkü Moroni, Nefililer
arasında işlerin idaresini öyle değiştirmişti ki onların geri çekilme yerlerini
gören Lamanlılar'ın cesaretleri kırıldı ve onlara saldıramadılar.
12 Bu yüzden çadırlarını söküp çöle
geri çekildiler ve Nuh ülkesine doğru yürüyüşe geçtiler; çünkü Nefililer'e
saldırmak için en uygun ikinci yerin burası olacağını düşünüyorlardı.
13 Çünkü Moroni'nin ülkenin
etrafında bulunan her şehre takviye güç gönderip güvenlik kaleleri yaptırmış
olduğunu bilmiyorlardı; dolayısıyla büyük bir kararlılık içinde Nuh ülkesine
yürüdüler; evet, başkomutanları meydana çıkıp o şehrin halkını yok edeceklerine
dair yemin ettiler.
14 Fakat işte, o zamana dek çok
zayıf bir nokta olan Nuh şehrinin şimdi Moroni'nin yöntemleriyle
kuvvetlendirilmiş, evet, hatta Ammoniha şehrinden bile daha kuvvetli olduğunu
görünce hayretler içinde kaldılar.
15 Ve şimdi işte, bu Moroni’nin
hikmetiyle olmuştu; çünkü onların Ammoniha şehrinde korkuya kapılıp, o zamana
dek ülkenin en zayıf bölgesi Nuh şehri olduğu için gidip oraya saldıracaklarını
tahmin etmişti; ve böylece her şey istediği şekilde gelişmekteydi.
16 Ve işte, Moroni bu şehirdeki
adamlarının başına başkomutan olarak Lehi'yi atamıştı; ve bu Lehi, Sidon
ırmağının doğusundaki vadide Lamanlılar'la savaşan aynı Lehi'ydi.
17 Ve şimdi işte öyle oldu ki
Lamanlılar bu şehrin Lehi'nin emri altında olduğunu öğrenince, yeniden hayal
kırıklığına uğradılar; çünkü Lehi'den çok korkuyorlardı; ancak başkomutanları
şehre saldıracaklarına dair yemin edip söz vermişti; bu yüzden ordularını
sürdüler.
18 Şimdi işte, şehrin çevresinde
kazılan hendeğin derinliği ve atılan toprak yığınlarının yüksek oluşu nedeniyle
giriş kapısından başka bir yerden Nefililer'in güvenlik kalelerine girmeleri
mümkün değildi.
19 Ve böylece Nefililer kapıdan
başka bir yerden tırmanarak kaleden içeri girmeyi deneyecek olan herkesin
üzerine yukarıdan ok ve taş atarak onları öldürmek için hazır bekliyorlardı.
20 Böylece hazır beklediler; evet,
en güçlü adamlarından bir grup güvenlik alanlarına giriş kapısından girmeye
çalışacak herkesi kılıç ve sapanlarıyla öldürmeye hazırdı; ve böylece
Lamanlılar'a karşı kendilerini savunmak için hazırdılar.
21 Ve öyle oldu ki Lamanlı
komutanlar ordularını giriş kapısının önüne getirip Nefililer'in güvenlik
alanlarına ulaşabilmek için onlarla çarpışmaya başladılar; fakat işte, zaman
zaman geri püskürtüldüler, öyle ki çok ağır bir yenilgiye uğradılar.
22 Şimdi geçidin bulunduğu yerde
Nefililer'le baş edemeyeceklerini anlayınca, ordularını geçirmek ve eşit
koşullarda savaşabilmek için toprak yığınlarını kazıp yıkmaya başladılar; fakat
işte, bu girişimlerinde üzerlerine atılan ok ve taşlarla silinip süpürüldüler;
ve Nefililer’in hendeklerini toprak yığınlarından çektikleri toprakla
dolduracaklarına, hendekler yer yer kendi ölü ve yaralı vücutlarıyla doldu.
23 Böylece Nefililer düşmanları
üzerinde tam bir üstünlük sağlamışlardı; ve böylece Lamanlılar ise
başkomutanlarının hepsi ölünceye dek Nefililer’i yok etmeye çalıştılar; evet ve
binden fazla Lamanlı öldü; diğer tarafta ise Nefililer'den bir kişi bile
ölmemişti.
24 Geçitte Lamanlılar'ın oklarına
hedef olan elli kadar yaralı vardı, fakat onlar kalkanlarının, göğüs zırhlarının
ve miğferlerinin sayesinde korunmuşlardı; öyle ki yalnızca bacaklarından yara
almışlardı; çoğu da oldukça ciddi yaralardı.
25 Ve öyle oldu ki bütün
başkomutanlarının ölmüş olduğunu gören Lamanlılar çöle kaçtı. Ve öyle oldu ki
doğuştan Nefili olan kralları Amalikiya'ya uğradıkları büyük kaybı bildirmek
için Nefi ülkesine geri döndüler.
26 Ve öyle oldu ki Amalikiya,
Nefililer hakkındaki emeline ulaşamadığı için halkına son derece kızgındı;
Nefililer'in boynuna tutsaklık boyunduruğunu geçirememişti.
27 Evet, hırsından âdeta kudurdu ve
Tanrı'ya ve aynı zamanda Moroni'ye lanetler yağdırarak Moroni'nin kanını
içeceğine dair yemin etti; ve bunun nedeni ise Moroni'nin kendi halkının
güvenliğini sağlamak için Tanrı'nın emirlerini yerine getirmiş olmasıydı.
28 Ve öyle oldu ki diğer tarafta
ise Nefi halkı kendilerini düşmanlarının elinden kurtaran Tanrıları Rab'be eşsiz
gücünden dolayı şükrettiler.
29 Ve Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin on dokuzuncu yılı böylece sona erdi.
30 Evet ve kendi aralarında sürekli
huzur vardı; ve Helaman ve Şiblon ve Koriyanton ve Ammon ve kardeşleri, evet ve
tövbe için vaftiz olup Tanrı'nın kutsal düzenine göre atanan ve halkın arasına
vaaz etmek için gönderilen herkesin aracılığıyla bildirilen Tanrı'nın sözüne
gösterdikleri dikkat ve gayretten dolayı Kilise’de büyük bolluk ve bereket oldu.
Moroni, Nefililer'in ülkesinin
savunma gücünü arttırır‑‑‑Birçok yeni şehir kurarlar‑‑‑Kötülük işleyip
iğrençliklerle uğraştıkları zamanlarda savaş ve yıkım Nefililer'in kaderi
olmuştur---Moriyanton ve ayrılıkçıları Teyankum tarafından yenilgiye
uğratılır‑‑‑Nefiha ölür ve oğlu Pahoran yargı kürsüsüne geçer. m.ö. tahminen 72--67 yılları.
Ve şimdi öyle oldu ki Moroni savaşmak
için, daha doğrusu halkını Lamanlılar'a karşı savunmak için hazırlık yapmayı
bırakmadı; çünkü hakimler yönetiminin yirminci yılının başlarında ordularına
başlamalarını, öyle ki Nefililer'in sahip olduğu bütün ülkedeki her şehrin
çevresini kazmaya başlamalarını ve toprak yığınları ile çevirmelerini emretti.
2 Ve Moroni, bu toprak siperlerin
üzerine ağaç direkler diktirdi; evet, şehirlerin çevresine adam boyu
yüksekliğinde ağaç düzenekler kurdurdu.
3 Ve bu ağaçtan düzenekler üzerine,
etrafı çeviren ağaç direklere tutturulmuş sivri kazıklar koydurttu; ve bunlar
sağlam ve yüksekti.
4 Ve Moroni, bu kazıkların dikili
olduğu duvarları yukarıdan gözetleyen kuleler diktirdi ve bu kulelerin tepesine
de güvenlik alanları yaptırdı; öyle ki Lamanlılar'ın attıkları taş ve oklar
onlara zarar veremezdi.
5 Ve onlar şehrin surlarına
sokulmaya çalışan herkese bu kulelerin tepesinden istedikleri gibi ve güçleri
yettiğince taş atıp onları öldürmek için hazır bekliyorlardı.
6 Böylece Moroni, düşmanlarının
saldırılarına karşı bütün ülkedeki her şehrin çevresine kaleler kurdurdu.
7 Ve öyle oldu ki Moroni,
ordularını doğu çölüne çıkardı; evet ve onlar gidip doğu çölünde bulunan
Lamanlılar'ın hepsini Zarahemla ülkesinin güneyinde olan kendi ülkelerine
sürdüler.
8 Ve Nefi ülkesi doğu denizinden
batı denizine dek düz bir çizgi halinde uzanıyordu.
9 Ve öyle oldu ki Moroni
Lamanlılar'ın hepsini sahip oldukları toprakların kuzeyindeki doğu çölünden
kovduktan sonra, Zarahemla ülkesinde ve civarında oturan halka doğu çölüne,
hatta deniz kıyısına kadar gidip bu ülkeye yerleşmelerini emretti.
10 Ve güneyde sahip oldukları
toprakların sınırına da ordularını yerleştirdi ve ordularına kendilerini ve
halkını düşmanlarının elinden koruyabilmek için istihkâmlar yaptırdı.
11 Ve böylece Lamanlılar'ın doğu
çölündeki, evet ve ayrıca batıdaki kalelerinin hepsini saf dışı bırakıp
Nefililer'le Lamanlılar'ın arasında, yani Zarahemla ülkesiyle Nefi ülkesi
arasındaki, batı denizinden başlayarak Sidon ırmağının kaynağından geçen hattın
savunmasını arttırdı. Nefililer bütün kuzey ülkesini, evet, hatta Bolluk
ülkesinin kuzeyindeki bütün ülkeyi istedikleri gibi ele geçirdiler.
12 Böylece Moroni verdiği emeklerin
sonucu olarak aldığı korunma tedbirleri sayesinde sayıları her gün artmakta olan
ordularıyla sahip oldukları topraklar üzerinde Lamanlılar'ın hiçbir gücü
olmaması için onların kuvvet ve gücünü sahip oldukları topraklardan kesmeye
çalıştı.
13 Ve öyle oldu ki Nefililer bir
şehrin temelini attılar ve bu şehrin adını Moroni koydular; ve şehir doğu denizi
kıyısında bulunuyordu; ve güney yönünde Lamanlılar'ın elinde bulunan toprakların
sınırına yakındı.
14 Ve aynı zamanda Moroni şehriyle
Harun şehri arasında, Harun ile Moroni'nin sınırlarını birleştiren bir şehrin
temelini daha atmaya başladılar; ve bu şehre ya da bu ülkeye Nefiha adını
verdiler.
15 Ve aynı yıl kuzeyde de birçok
şehrin inşasına başladılar; kuzeyde deniz kıyısında Lehi adını verdikleri bir
şehri ise özel bir şekilde inşa ettiler.
16 Ve böylece yirminci yıl sona erdi.
17 Ve Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin yirmi birinci yılının başlarında Nefi halkının durumu bu elverişli şartlar içindeydi.
18 Ve çok büyük bir bolluk bereket görüp son derece zenginleştiler; evet ve çoğalıp ülkede güçlendiler.
19 Ve böylece Rab'bin insançocuklarına verdiği bütün sözleri yerine getirip yaptığı bütün işlerin ne kadar merhametli ve âdil olduğunu görüyoruz; evet, O'nun Lehi'ye söylemiş olduğu sözlerin hatta bugün bile doğrulanmış olduğunu görebiliyoruz. Rab şöyle demiştir:
20 Sana ve çocuklarına ne mutlu; ve onlar kutsanacak, emirlerimi yerine getirdikleri sürece ülkede refaha kavuşacaklar. Fakat şunu hatırla ki emirlerimi yerine getirmeyecek olurlarsa, Rab'bin huzurundan kovulacaklar.
21 Ve bu vaadlerin Nefi halkı için doğru olduğunu görüyoruz; çünkü kendi aralarındaki münakaşaları ve çekişmeleri, evet, cinayetleri ve yağmacılıkları, putperestlikleri, cinsel ahlaksızlıkları ve iğrençlikleri başlarına kendi savaş ve yıkımlarını getirdi.
22 Ve kötü kardeşlerinden binlercesi tutsaklığa teslim edilirken ya da kılıçtan geçirilirken ya da inançsızlık içinde yavaş yavaş kaybolup giderken ve Lamanlılar'la birleşirken, Rab'bin emirlerine bağlı kalanlar her zaman kurtarıldı.
23 Fakat işte, Nefi'nin yaşadığı zamandan beri Nefi halkı arasında, Moroni'nin günlerinde yaşanan mutluluk günlerinden daha güzel günler hiç görülmedi, evet, hatta şu an hakimler yönetiminin yirmi birinci yılında olduğu gibi hiç mutlu olmamışlardı.
24 Ve öyle oldu ki hakimler yönetimin yirmi ikinci yılı da, evet ve yirmi üçüncü yılı da barış içinde sona erdi.
25 Ve öyle oldu ki her ikisi de deniz kıyısında bulunan ve Lehi sınırlarına kadar uzanan Moriyanton ülkesi ile Lehi ülkesi konusunda aralarında çıkan çekişme olmasaydı, hakimler yönetiminin yirmi dördüncü yılının başında Nefi halkının arasında yine barış olacaktı.
26 Çünkü işte, Moriyanton ülkesini mülk edinen halk, Lehi ülkesinin bir kısmında hak iddia ediyordu; bu yüzden aralarında sıcak bir çekişme başladı; öyle ki Moriyanton halkı kardeşlerine karşı silaha sarıldılar ve onları kılıçtan geçirmeyi kafalarına koymuşlardı.
27 Fakat işte, Lehi ülkesini mülk edinen halk, Moroni'nin ordugâhına kaçıp yardım etmesi için Moroni’ye yalvardı; çünkü işte kabahatli olan onlar değildi.
28 Ve öyle oldu ki Moriyanton adında birisi tarafından yönetilen Moriyanton halkı, Lehi halkının Moroni'nin ordugâhına kaçmış olduğunu öğrenince, Moroni'nin ordusunun üzerlerine gelip kendilerini yok edeceğinden çok korktular.
29 Bu yüzden Moriyanton, kuzeyde büyük su kitleleriyle kaplı olan ülkeye kaçıp, kuzeyde bulunan bu ülkeyi ele geçirme fikrini halkın yüreğine koydu.
30 Ve işte, onlar bu planlarını gerçekleştireceklerdi (bu da çok ağıt yakmalarına neden olurdu), ama işte, Moriyanton çok hırslı birisi olduğu için, bu yüzden kadın hizmetçilerinden birisine öfkelendi ve onun üzerine düşüp kadını çok dövdü.
31 Ve öyle oldu ki kadın kaçıp Moroni'nin ordugâhına geldi ve Moroni'ye olup bitenleri ve ayrıca kuzey ülkesine kaçma niyetleri ile ilgili her şeyi anlattı.
32 Şimdi işte, Bolluk ülkesindeki halk, daha doğrusu Moroni bu halkın Moriyanton'un sözlerini dinleyip onun halkıyla birleşmesinden ve böylece Moriyanton'un ülkenin bu bölgelerini eline geçirmesinden korkuyordu; bu durum Nefi halkı arasında ciddi sonuçlar çıkarabilecek olayların temelini oluşturabilirdi; evet, bu da sonuçta özgürlüklerinin ellerinden alınmasına yol açabilirdi.
33 Bu yüzden
34 Ve öyle oldu ki Harabe ülkesinin sınırlarına varıncaya dek onların önünü çeviremediler; ve orada batı ve doğu denizleri arasında, evet, denizlerin yanından kuzey ülkesine doğru uzanan dar geçitte yollarını kestiler.
35 Ve öyle oldu ki Moroni tarafından gönderilip Teyankum adında birinin kumanda ettiği ordu Moriyanton halkına yetişti; ve Moriyanton halkı öyle inatçıydı ki (çünkü Moriyanton'un pohpohlayıcı sözlerinden ve işlediği kötülüklerden ilham almışlardı) aralarında savaş başladı; bu savaşta Teyankum Moriyanton'u öldürdü ve ordusunu yenerek onları esir aldı ve Moroni'nin ordugâhına döndü. Ve böylece Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin yirmi dördüncü yılı sona erdi.
36 Ve böylece Moriyanton halkı geri getirildi. Ve barışı korumak için antlaşma yaptıktan sonra Moriyanton ülkesi onlara geri verildi; ve Lehi halkıyla aralarında bir anlaşma yapıldı ve onlara da toprakları geri verildi.
37 Ve öyle oldu ki Nefi halkına barışın yeniden geldiği aynı yıl içinde ikinci başhakim Nefiha öldü. Tanrı önünde kusursuz bir doğrulukla yargı kürsüsündeki görevini tamamlamıştı.
38 Yine de Alma ve atalarınca en kutsal sayılan o kayıtları ve emanetleri
39 İşte, öyle oldu ki Nefiha'nın oğlu, babasının yerine yargı kürsüsüne oturmak üzere seçildi; evet, doğrulukla yargılayacağına, barışı ve halkın özgürlüğünü koruyacağına ve halka kutsal ayrıcalıkları olan Tanrıları Rab'be ibadet edebilme haklarını tanıyacağına, evet, yaşadığı her gün Tanrı davasını savunup destekleyeceğine ve kötüleri işledikleri suçlara göre adalete teslim edeceğine dair yemin edip düzenlenen kutsal bir törenle halkın üzerine başhakim ve vali olarak atandı.
40 Şimdi işte, onun adı Pahoran'dı. Ve Pahoran babasının yerine geçip yirmi dördüncü yılın sonunda Nefi halkı üzerindeki yönetimine başladı.
Kralcılar yasaları değiştirmeye ve bir kral getirmeye çalışırlar---Pahoran ve özgürlükçüler halkın oyu ile desteklenirler-‑‑Moroni, kralcıları ya ülkelerini savunmaya ya da ölüme mahkûm olmaya zorlar‑‑‑Amalikiya ve Lamanlılar takviye almış birçok şehri ele geçirirler‑‑‑Teyankum, Lamanlı istilâsını geri püskürtür ve Amalikiya'yı çadırında öldürür. m.ö. tahminen 67--66 yılları.
Ve şimdi öyle oldu ki Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin yirmi beşinci yılının başında, Lehi halkı ile Moriyanton halkının arasında toprakları konusunda barışı sağladılar; ve yirmi beşinci yıla barış içinde girdiler.
2 Yine de ülkede uzun süre barışı tam anlamıyla koruyamadılar, çünkü halkın arasında başhakim Pahoran hakkında kavga çıkmaya başladı; çünkü işte, halkın bir bölümü yasadaki bazı özel noktaların değiştirilmesini istiyordu.
3 Fakat işte, Pahoran yasayı değiştirmiyor, değiştirilmesine de izin vermiyordu; bu yüzden yasanın değiştirilmesiyle ilgili olarak dilekçeyle görüşlerini bildirenleri dinlemedi.
4 Bundan dolayı yasanın değiştirilmesini arzu edenler ona kızıp bundan böyle kendisinin ülkenin başhakimi olmasını istemediler; dolayısıyla bu konu üzerinde sıcak bir tartışma çıktıysa da kan dökülmedi.
5 Ve öyle oldu ki Pahoran'ın yargı kürsüsünden indirilmesini isteyenlere Akralcılar@ denildi; çünkü onlar yasanın özgür yönetimi devirip ülkenin başına bir kral getirilecek biçimde değiştirilmesini arzu ediyorlardı.
6 Ve Pahoran'ın ülkenin başhakimi olarak kalmasını isteyenler ise Aözgürlükçü@ adını aldılar; ve böylece kendi aralarında ikiye bölündüler; çünkü özgürlükçüler haklarını ve dini ayrıcalıklarını özgür bir yönetim aracılığıyla koruyacaklarına dair yemin etmişler veya antlaşma yapmışlardı.
7 Ve öyle oldu ki anlaşmazlığa yol açan bu mesele halkın oyuyla çözüldü. Ve öyle oldu ki halkın oyu özgürlükçülerden yana çıktı ve Pahoran yargı kürsüsünde kaldı; bu durum ise Pahoran'ın kardeşleri ve özgürlükçü halkın, yani kralcıları susturmayı başaran halkın çoğu arasında büyük bir sevinç yarattı, öyle ki kralcılar karşı koymaya cesaret edemeyip özgürlük davasını desteklemek zorunda kaldılar.
8 Şimdi kralların olmasından yana olanlar doğuştan asilzade olanlardı ve onlar kral olmak istiyorlardı; ve onlar halkın üzerinde güç ve yetki sahibi olmaya çalışanlar tarafından destekleniyordu.
9 Fakat işte, Nefi halkı arasında böyle bir çekişmenin bu vakitte olması çok tehlikeliydi; çünkü işte Amalikiya, Lamanlı halkın yüreklerini yine Nefi halkına karşı kışkırtmıştı ve ülkesinin her yanından asker toplamakta, bütün gayretiyle onları silahlandırıp savaşa hazırlamaktaydı; çünkü Moroni'nin kanını içeceğine dair yemin etmişti.
10 Fakat işte, onun verdiği sözün düşüncesizlikten başka bir şey olmadığını göreceğiz; yine de kendisini ve ordularını Nefililer'e karşı savaşmak için hazırladı.
11 Şimdi ordusu daha önce olduğu gibi kalabalık değildi, çünkü onlardan binlercesi Nefililer'in eliyle öldürülmüştü; ancak büyük kayıp vermelerine rağmen, Amalikiya fevkalâde büyük bir ordu toplamıştı, öyle ki Zarahemla ülkesine inmekten korkmadı.
12 Evet, Amalikiya'nın kendisi bile Lamanlılar'ın başında geldi. Ve bunlar hakimler yönetiminin yirmi beşinci yılında oluyordu; ve başhakim Pahoran konusunda aralarında çıkan tartışmalarla ilgili meseleleri çözmeye başladıkları aynı zamanda oluyordu.
13 Ve öyle oldu ki kralcılar denilen bu kişiler Lamanlılar'ın kendileriyle savaşmaya geldiklerini duyunca yürekten sevinip ellerine silah almayı reddettiler; çünkü başhakime ve aynı zamanda özgürlük taraftarı halka o kadar öfkelenmişlerdi ki ülkelerini savunmak için bile ellerine silah almak istemediler.
14 Ve öyle oldu ki Moroni bunları ve aynı zamanda Lamanlılar'ın ülke sınırına dayanmış olduklarını görünce bu insanların inatçılığına çok sinirlendi; çünkü onları korumak için canla başla çalışmıştı; evet, çok kızdı; ruhu onlara karşı öfkeyle doldu.
15 Ve öyle oldu ki halkın isteği üzerine ülkenin valisine bir dilekçe göndererek, dilekçeyi okumasını ve bu bölücüleri ya ülkelerini savunmaya zorlamak ya da onları ölüme mahkûm etmek için kendisine (Moroni'ye) yetki vermesini istedi.
16 Çünkü tek kaygısı halkın arasında çıkan bu tür çekişme ve anlaşmazlıklara son vermekti; çünkü işte bugüne kadar uğradıkları her felâketin sebebi buydu. Ve öyle oldu ki bu yetki halkın oyuyla kendisine verildi.
17 Ve öyle oldu ki
18 Ve öyle oldu ki ordular onların üzerine yürüyüp onların kibir ve soyluluklarını aşağıya çektiler; öyle ki Moroni'nin adamlarına karşı savaşmak için savaş silahını kaldıran herkes kılıçtan geçirilip yere serildi.
19 Ve öyle oldu ki bu bölücülerin dört bini kılıçtan geçirildi ve onların savaşta öldürülemeyen liderleri yakalanıp hapse atıldı; çünkü onların davalarını görmeye şimdi vakit yoktu.
20 Ve bu bölücülerden geri kalanlar ise kılıçtan geçirilip ölmektense özgürlük bayrağına boyun eğdiler; ve kulelerine ve şehirlerine Özgürlük Hakkı’nı çekip vatanlarını savunmak için ellerine silah almak zorunda kaldılar.
21 Ve böylece Moroni bu kralcıların sonunu getirmiş oldu; öyle ki artık kimse kralcılar lâkabıyla bilinmiyordu; ve böylece soylu kanı taşıdıklarını iddia eden bu insanların inatçılığına ve gururuna son verdi; fakat onlar da kardeşleri gibi alçakgönüllü olup tutsaklıktan kurtulmak için kahramanca savaşmak zorunda kaldılar.
22 İşte öyle oldu ki Moroni kendi halkı arasında çıkan savaş ve çekişmeleri böylece durdurup onları barış ve medeniyet içinde yaşamaya tâbi tutarken ve Lamanlılar'a karşı savaş hazırlıkları için düzenlemelerde bulunurken, işte Lamanlılar deniz kıyısında bulunan Moroni ülkesine girmişlerdi.
23 Ve öyle oldu ki Nefililer'in Moroni şehrinde yeterli güçleri yoktu; bu nedenle, Amalikiya onları sürüp pek çoğunu öldürdü. Ve öyle oldu ki Amalikiya bu şehri, evet, onların istihkâmlarının hepsini ele geçirdi.
24 Ve Moroni şehrinden kaçıp kurtulanlar Nefiha şehrine geldiler; ve Lehi şehrinde oturan halk da bir araya gelip hazırlık yaptılar; ve savaşmak için Lamanlılar'ı karşılamaya hazırdılar.
25 Fakat öyle oldu ki Amalikiya Lamanlılar'ın Nefiha şehrine saldırmalarına izin vermedi, onları deniz kıyısında bekletti; her şehre şehri koruyup savunmaları için adamlar bıraktı.
26 Ve böylece birçok şehri ele geçirerek ilerledi; doğu sınırında deniz kıyısı boyunca uzanan şehirlerin hepsini, Nefiha şehrini ve Lehi şehrini ve Moriyanton şehrini ve Omner şehrini ve Gid şehrini ve Mulek şehrini ele geçirdi.
27 Ve böylece Lamanlılar, Amalikiya'nın kurnazlığı ve kalabalık ordularının sayesinde pek çok şehri ele geçirdiler; bu şehirlerin hepsi Moroni'nin yaptığı takviyelerle çok güçlendirilmişti; alınan yerlerin hepsi Lamanlılar için kale görevi görüyordu.
28 Ve öyle oldu ki Bolluk ülkesi sınırlarına doğru yürüyüşe geçtiler; önlerine çıkan Nefililer'i sürüp pek çoğunu öldürdüler.
29 Fakat öyle oldu ki Lamanlılar, Moriyanton'u kaçarken öldürüp onun halkının önünü çeviren Teyankum’la karşılaştılar.
30 Ve öyle oldu ki Teyankum kalabalık ordusuyla Bolluk ülkesini ve ayrıca kuzey ülkesini ele geçirmek üzere ilerlemekte olan Amalikiya'nın da önünü kesti.
31 Fakat işte Amalikiya, Teyankum ve askerleri tarafından geri püskürtülünce hayal kırıklığına uğradı; çünkü onlar büyük savaşçılardı; çünkü Teyankum'un her adamı Lamanlılar’dan daha güçlü, savaş becerileri daha fazlaydı, öyle ki Lamanlılar'a karşı büyük bir üstünlük sağladılar.
32 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'a hiç rahat vermeyip karanlık basıncaya kadar onları öldürdüler. Ve öyle oldu ki Teyankum'la adamları çadırlarını Bolluk ülkesinin sınırına kurdular; ve Amalikiya ise çadırlarını sınırda deniz kıyısı boyunca uzanan kumsala kurdu; ve böylece geri sürüldüler.
33 Ve öyle oldu ki gece olunca, Teyankum ve bir hizmetkârı gizlice çıkıp gece vakti oradan ayrıldılar ve Amalikiya'nın ordugâhına girdiler; ve işte, Lamanlılar bütün gün yaptıkları işlerden ve havanın sıcaklığından dolayı çok yorulmuşlar ve uykuya yenik düşmüşlerdi.
34 Ve öyle oldu ki Teyankum gizlice kralın çadırına girdi ve onun kalbine bir mızrak sapladı ve kralın derhal ölmesine neden oldu; öyle ki kral hizmetkârlarını uyandıramadı.
35 Ve Teyankum yine gizli bir şekilde kendi ordugâhına döndü ve işte, adamları uyuyordu; ve onları kaldırıp yaptığı her şeyi onlara anlattı.
36 Ve Lamanlılar'ın uyanıp üzerlerine gelmelerinden korktuğu için ordularına hazır olmalarını emretti.
37 Ve böylece Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin yirmi beşinci yılı sona erdi; ve böylece Amalikiya'nın günleri sona erdi.
Lamanlılar'ın kralı olarak Amalikiya'dan sonra Ammoron başa geçer‑‑‑Moroni, Teyankum ve Lehi Nefililer'i Lamanlılar'a karşı zafere götürür‑‑‑Mulek şehri yeniden ele geçirilir ve Zoramlı Yakup öldürülür. m.ö. tahminen 66--64 yılları.
Ve şimdi, öyle oldu ki Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin yirmi altıncı yılında, işte, Lamanlılar birinci ayın ilk sabahı uyandıkları zaman, işte, Amalikiya'yı çadırında ölü olarak buldular; ve ayrıca Teyankum'un o gün kendileriyle savaşmaya hazır olduğunu gördüler.
2 Ve şimdi, bunu gören Lamanlılar korkuya kapıldılar ve kuzey ülkesine yürüme fikrinden vazgeçip bütün ordularıyla Mulek şehrine geri çekildiler ve istihkâmlarında kendilerini korumaya çalıştılar.
3 Ve öyle oldu ki Amalikiya'nın kardeşi halkın başına kral olarak seçildi ve onun adı Ammoron'du; böylece Kral Amalikiya'nın kardeşi Kral Ammoron onun yerine atanmış oldu.
4 Ve öyle oldu ki Ammoron, halkına kan dökerek almış oldukları şehirleri savunmalarını emretti; zira hiçbir şehri çok kan kaybetmeden ele geçirememişlerdi.
5 Ve şimdi Teyankum, Lamanlılar'ın aldıkları bu şehirleri ve ele geçirmiş oldukları ülkenin bu bölgelerini ellerinde tutmaya kararlı olduklarını gördü; ve onların sayılarının çokluğunu görünce, kalelerindeyken onlara saldırmayı denemenin pek akıllıca olmayacağını düşündü.
6 Fakat savaş hazırlığı yapıyormuşçasına çevrede adamlarını bulundurdu; evet, aslında onlara karşı kendini savunmak için hazırlık görüyordu; çevreye duvar ördürüyor ve sığınma yerleri hazırlatıyordu.
7 Ve öyle oldu ki
8 Ve eline düşen bütün esirleri tutması için Moroni, aynı zamanda Teyankum'a bir emir gönderdi; çünkü Lamanlılar çok sayıda esir almış oldukları için aldıkları esirlere karşılık olarak Lamanlı esirlerin hepsini elinde fidye olarak tutması gerekiyordu.
9 Ve Moroni ayrıca ona Bolluk ülkesinin savunmasını arttırarak kuzey ülkesine çıkan dar geçidi güvenlik altına alması için emir gönderdi; Lamanlılar’ın bu noktayı ellerine geçirip kendilerini her taraftan rahatsız edecek gücü bulmalarından korkuyordu.
10 Ve Moroni ayrıca Teyankum'a başka bir haber gönderip ondan ülkenin bu bölgesini muhakkak korumasını ve her fırsatı değerlendirip bu bölgedeki Lamanlılar'ı elinden geldiği kadar cezalandırmasını istedi; böylelikle belki ellerinden alınmış olan şehirleri hileyle ya da başka bir yolla geri alabilirdi; ve ayrıca ondan bölgede bulunan, Lamanlılar'ın eline düşmemiş olan şehirleri sağlamlaştırıp kuvvetlendirmesini istedi.
11 Ve ayrıca ona: AYanınıza gelecektim, ama işte, Lamanlılar batı denizi yakınındaki ülke sınırlarından üzerimize gelmekteler; ve işte, onlara karşı gidiyorum; onun için yanınıza gelemiyorum@ dedi.
12 Şimdi, kral (Ammoron) Zarahemla ülkesinden ayrılıp kraliçeye kardeşinin ölümünü bildirmişti; ve çok sayıda adam toplayarak batı denizi boyunca uzanan sınırdaki Nefililer'in üzerine yürüyüşe geçmişti.
13 Ve böylece Nefililer'in rahatını bozup kuvvetlerinin bir bölümünü ülkenin bu bölgesine çekmeye çalışıyordu; diğer taraftan aldıkları şehirlerde bırakmış olduğu askerlere ellerinden geldiği kadar doğu denizi boyunca uzanan sınırdaki Nefililer’i rahatsız edip ordularının gücüne göre onların topraklarını ele geçirmelerini emretti.
14 Ve böylece Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin yirmi altıncı yılı sonunda, Nefililer bu tehlikeli durumla karşı karşıyaydılar.
15 Fakat işte, öyle oldu ki hakimler yönetiminin yirmi yedinci yılında Teyankum, Moroni'nin verdiği emir üzerine---Moroni, ülkenin güney ve batı sınırlarını korumak amacıyla ordular düzenlemiş ve kendi askerleriyle Teyankum’un yardımına gidip kaybettikleri şehirleri geri almak için Bolluk ülkesine doğru yürüyüşe geçmişti---
16 Ve öyle oldu ki Teyankum, Mulek şehrine saldırıya geçip mümkün olursa şehri geri alma emrini almıştı.
17 Ve öyle oldu ki Teyankum, Mulek şehrine saldırıya geçmek için savaş hazırlıklarını yaptı ve ordusuyla Lamanlılar'ın üzerine yürüdü; ancak istihkâmlarında iken onları yenmesinin mümkün olamayacağını gördü; dolayısıyla bu niyetinden vazgeçip ordusuna takviye güç almak için tekrar Bolluk ülkesine dönüp Moroni'nin gelmesini bekledi.
18 Ve öyle oldu ki Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin yirmi yedinci
yılının sonuna doğru,
19 Ve yirmi sekizinci yılın başlarında Moroni, Teyankum ve başkomutanların büyük bir bölümü, Lamanlılar'ı yerlerinden çıkartıp kendileriyle savaşmak zorunda bırakmak için ne yapmaları gerektiğini tartışmak ya da onları oyuna getirip kalelerinden çıkarmanın bir yolunu bulup onlara karşı üstünlük sağlamak ve Mulek şehrini yeniden geri almak için savaş kurulu oluşturdular.
20 Ve öyle oldu ki onlar Mulek şehrini koruyan Lamanlılar'ın ordusuna, Yakup adındaki liderlerine elçiler gönderdiler; ondan ordusuyla dışarı çıkıp kendileriyle iki şehir arasındaki ovada karşılaşmasını istediler. Fakat işte, bir Zoramlı olan Yakup, ordusuyla çıkıp onlarla ovada karşılaşmak istemedi.
21 Ve öyle oldu ki Moroni'nin eşit koşullarda onlarla boy ölçüşmeye dair hiçbir umudu kalmamıştı; bunun üzerine Lamanlılar'ı kalelerinden çekip tuzağa düşürmek için bir plan kurdu.
22 Bu nedenle Teyankum'a yanına birkaç adam alıp deniz kıyısına inmesini emretti; ve Moroni ve ordusu geceleyin Mulek şehrinin batısındaki çölde yürüyüşe geçtiler; ve böylece, ertesi gün Teyankum'u fark eden Lamanlılar'ın muhafızları koşup liderleri Yakup'a haber ulaştırdılar.
23 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ın orduları Teyankum'a karşı yürüyüşe geçtiler; kalabalık oldukları için az sayıda adamı olan Teyankum'u kolayca yenebileceklerini düşünüyorlardı. Ve Teyankum, Lamanlılar'ın ordularının kendisine doğru geldiğini görür görmez, deniz kıyısından kuzey yönüne doğru geri çekilmeye başladı.
24 Ve öyle oldu ki Lamanlılar onun kaçmaya başladığını görünce bundan cesaret
bulup onları var güçleriyle kovalamaya başladılar. Ve Teyankum kendilerini boşu
boşuna kovalayan Lamanlılar'ı böyle uzağa çekerken, işte,
25 Ve onlar da bu emre uyup, şehri korumak üzere bırakılan bütün herkesi, evet, ellerindeki savaş silahlarını teslim etmek istemeyen herkesi öldürdüler.
26 Ve böylece
27 Ve öyle oldu ki Lamanlılar, Bolluk şehrinin yakınlarına gelinceye kadar Teyankum'un peşini bırakmadılar; ve daha sonra da Bolluk şehrini korumak üzere bırakılmış olan Lehi ve küçük bir ordu tarafından karşılandılar.
28 Ve şimdi işte, Lamanlılar'ın başkomutanları Lehi'nin ordusuyla kendilerine doğru gelmekte olduğunu görünce, büyük bir şaşkınlık içinde kaçmaya başladılar; Mulek şehrine varamadan Lehi’nin kendilerini yakalayacağından korkuyorlardı; çünkü yürümekten bitkin düşmüşlerdi ve Lehi'nin adamları ise dinçti.
29 Şimdi Lamanlılar, Moroni'nin ordusuyla arkalarında olduğunu bilmiyorlardı; ve tek korkuları Lehi ve adamlarıydı.
30 Şimdi Lehi ise
31 Ve öyle oldu ki fazla geri çekilemeden Lamanlılar’ın etrafı Nefililer tarafından sarıldı; bir yanda Moroni'nin adamları, diğer yanda ise Lehi'nin adamları vardı; onların hepsi dinçti ve kuvvetleri tam yerindeydi; oysa Lamanlılar epeyce yol yürüdüklerinden bitkin vaziyetteydiler.
32 Ve
33 Ve öyle oldu ki onların lideri olan, ayrıca Zoram soyundan gelen Yakup (ve kendisi baş eğmez bir ruha sahip olduğundan) Lamanlılar'ı Moroni'ye karşı büyük bir hırsla savaşmaları için ileri sürdü.
34
35 Ve öyle oldu ki her iki tarafta çok şiddetli bir şekilde çarpıştı ve iki
tarafta da ölenlerin sayısı çoktu; evet ve
36 Ve Lehi güçlü adamlarıyla onları arkadan o kadar büyük bir hiddetle sıkıştırmıştı ki arkada bulunan Lamanlılar savaş silahlarını bıraktılar; ve geri kalanlar ise büyük bir şaşkınlık içinde nereye gideceklerini ya da saldırıp saldırmayacaklarını bilemediler.
37 Şimdi
38 Ve öyle oldu ki Lamanlılar bu sözleri işitince, sağ kalan başkomutanlarının hepsi gelip savaş silahlarını Moroni'nin ayakları önüne attılar ve adamlarına da aynı şeyi yapmalarını emrettiler.
39 Fakat işte, içlerinden pek çoğu silahlarını teslim etmek istemedi; ve kılıçlarını bırakmak istemeyenler yakalanıp bağlandı; ve savaş silahları ellerinden alındı; ve kardeşleriyle birlikte Bolluk ülkesine yürümeye mecbur edildiler.
40 Ve şimdi tutsak alınanların sayısı öldürülenlerin sayısından daha fazlaydı; evet, her iki tarafta ölenlerin sayısından daha çoktu.
Lamanlı esirler Bolluk şehrinin güçlendirilmesinde kullanılır‑‑‑Nefililer'in arasındaki ayrılıklar Lamanlılar'ın zaferlerine katkıda bulunur‑‑‑Helaman, Ammon halkının iki bin delikanlısını emri altına alır. m.ö. tahminen 64--63 yılları.
Ve öyle oldu ki Lamanlı esirlerin başına
muhafızlar diktiler ve zorla götürüp onlara kendi ölülerini, evet ve ayrıca
öldürülmüş olan Nefililer'in ölülerini de gömdürttüler; ve işlerini yaparken
gözetlemeleri için
2 Ve Moroni Lehi'yle birlikte Mulek şehrine gidip şehrin kumandasını eline geçirdi ve kumandayı Lehi'ye devretti. Şimdi işte, bu Lehi Moroni'nin girmiş olduğu savaşların hemen hemen hepsinde onun yanında bulunmuş biriydi; ve Moroni gibi bir insandı; ve ikisi de birbirlerinin güvenliğinden dolayı büyük sevinç duyardı; evet, ikisi de birbirlerini çok severlerdi ve bütün Nefi halkı da onları çok severdi.
3 Ve öyle oldu ki Lamanlılar kendi ölülerini ve ayrıca Nefililer'in ölülerini gömmeyi bitirdikten sonra Bolluk ülkesine geri gönderildiler; ve Moroni'nin emri üzerine Teyankum onları çalıştırmaya başlayıp ülkenin, daha doğrusu Bolluk şehrinin etrafında bir hendek kazdırdı.
4 Ve onlara hendeğin iç tarafında ağaçtan bir siper yaptırdı; ve hendekten çıkarılan toprağı ise ağaç siperlerinin önüne yığdılar; ve böylece Bolluk şehrinin etrafını çok yüksek ağaç kütükler ve toprakla çevreleyen sağlam bir hisar inşa ettirinceye dek Lamanlılar’ı çalıştırdılar.
5 Ve bu şehir artık çok kuvvetli bir kale olmuştu ve bu şehirde Lamanlı
esirleri, evet, hatta onları kendi elleriyle yapmak zorunda kaldıkları
duvarların içinde tuttular. Şimdi
6 Ve öyle oldu ki Moroni böylece Lamanlılar'ın en büyük ordularından birine karşı zafer kazanarak Lamanlılar'ın Nefi ülkesindeki en kuvvetli kalelerinden biri olan Mulek şehrini ele geçirmişti; ve böylece, esirlerini muhafaza edebilmek için bir kale daha inşa ettirdi.
7 Ve öyle oldu ki o yıl Lamanlılar'la bir daha savaş yapmaya kalkışmadı; ancak adamlarını çalıştırıp onlara savaş hazırlığı yaptırdı, evet ve Lamanlılar'dan korunmak için istihkâmlar hazırlattı, evet ve onları kendi kadınlarını ve çocuklarını kıtlıktan ve sıkıntıdan kurtarmak ve ordularına yiyecek temin edebilmek için çalıştırdı.
8 Ve şimdi öyle oldu ki Nefililer'in arasında ayrılıklara yol açan bazı entrikalardan dolayı Moroni'nin bulunmadığı bir anda, güneyde batı denizi kıyısında bulunan Lamanlı orduları Nefililer’den bazı toprakları ele geçirmişlerdi, evet, öyle ki ülkenin bu bölgesinde bulunan Nefililer’in şehirlerinin çoğunu ele geçirmişlerdi.
9 Ve böylece aralarında çıkan kötülükler yüzünden, evet, kendi aralarında çıkan anlaşmazlıklar ve entrikalar yüzünden düşebilecekleri en tehlikeli duruma düşmüşlerdi.
10 Ve şimdi işte, aslen Lamanlı olan Ammon halkı hakkında söyleyeceğim birkaç sözüm var; onlar Ammon ve kardeşlerinin aracılığıyla, yani Tanrı sözünün ve gücünün sayesinde Rab'be döndürülmüşlerdi; ve onlar Zarahemla ülkesine getirilmişlerdi; ve o zamandan beri her zaman Nefililer tarafından korundular.
11 Ve ettikleri yemin nedeniyle kardeşlerine karşı silaha sarılmaları
engellenmişti; çünkü bir daha
12 Ve işte bu yüzden Zarahemla ülkesine getirildiler; ve Nefililer tarafından daima korundular.
13 Fakat öyle oldu ki Nefililer'in kendileri için atıldıkları tehlikeleri, çektikleri onca sıkıntı ve zorluğu görünce, üzülüp onlara acıdılar ve vatanlarını savunmak için silaha sarılmak istediler.
14 Fakat işte, savaş silahlarına sarılmak üzereyken Helaman ve kardeşlerinin ikna edici sözlerinden etkilendiler; çünkü etmiş oldukları yemini bozmak üzereydiler.
15 Ve Helaman böyle davranırlarsa ruhlarını kaybetmelerinden korkuyordu; bu nedenle bu antlaşmayı yapmış olan herkes kardeşlerini o anda içinde bulundukları bu tehlikeli durumda sıkıntı çekerken seyretmeye mecbur kaldı.
16 Fakat işte, öyle oldu ki düşmanlarına karşı kendilerini savunmak için savaş silahlarına sarılmayacaklarına dair antlaşma yapmamış çok sayıda oğulları vardı; onun için eli silah tutanların hepsi o zaman bir araya gelip Nefililer adını aldılar.
17 Ve onlar, Nefililer'in özgürlüğü için çarpışacaklarına, evet, canları pahasına da olsa vatanı savunacaklarına dair bir antlaşma yaptılar; evet, hatta özgürlüklerinden asla vazgeçmeyeceklerine, her koşul altında Nefililer'i ve kendilerini tutsaklıktan korumak için dövüşeceklerine dair antlaşma yaptılar.
18 Şimdi işte, o gençlerden iki bin tanesi bu antlaşmaya girip vatanlarını savunmak için savaş silahlarını aldılar.
19 Ve şimdi işte, o ana dek Nefililer için asla bir engel oluşturmamışlardı; şimdi bu dönemde onlara çok büyük destek oldular; çünkü savaş silahlarını alıp Helaman'ın liderleri olmasını istediler.
20 Ve onların hepsi gençti; ve onlar cesaret ve aynı zamanda kuvvet ve canlılıkta yiğitlerin yiğidiydiler; ama işte, hepsi bu kadar değil, kendilerine ne emanet edilirse edilsin, her zaman güvenilecek insanlardı.
21 Evet, onlar doğru ve ağırbaşlı insanlardı; çünkü onlara Tanrı'nın emirlerini yerine getirmeleri ve O’nun önünde doğrulukla yürümeleri öğretilmişti.
22 Ve şimdi öyle oldu ki Helaman iki bin genç askerinin başında, güneyde batı denizinin yanındaki ülke sınırında oturan halkın yardımına koşmak için yürüyüşe geçti.
23 Ve Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin yirmi sekizinci yılı böylece sona erdi.
Ammoron ve
Ve öyle oldu ki hakimler yönetiminin yirmi dokuzuncu yılının başlarında Ammoron Moroni'ye bir haber yollayarak esirlerin değiştirilmesini istedi.
2 Ve öyle oldu ki
3 Şimdi Lamanlılar birçok kadın ve çocuğu esir almışlardı ve Moroni'nin esirleri
ya da Moroni'nin almış olduğu esirler arasında tek bir kadın ve çocuk
bulunmuyordu; bu nedenle
4 Bu nedenle
5 İşte, Ammoron, halkıma karşı açtığın, daha doğrusu kardeşinin onlara karşı
açmış olduğu ve onun ölümünden sonra senin hâlâ sürdürmeye kararlı olduğun bu
savaş hakkında
6 İşte, size Tanrı'nın adaleti hakkında ve tövbe edip ordularınızı kendi topraklarınıza ya da Nefi ülkesi olan sahip olduğunuz topraklara geri çekmediğiniz sürece, başınızın üzerinde asılı duran Tanrı'nın her şeye gücü yeten öfkesinin kılıcı hakkında birkaç şey anlatmak istiyorum.
7 Evet, eğer bu sözleri dinleyecek kadar gücün olsaydı, bunları sana anlatırdım; evet, tövbe edip kanlı amaçlarınızdan vazgeçmezseniz ve ordularınızla kendi topraklarınıza geri dönmezseniz, senin ve kardeşin gibi cana kıymış katilleri yutmaya hazır bekleyen o korkunç cehennemden sana söz etmek isterim.
8 Fakat sen bu şeyleri daha önce reddedip Rab'bin halkına karşı savaştığın için, yine aynı şeyleri yapacağını tahmin edebiliyorum.
9 Ve şimdi işte, biz sizleri karşılamaya hazırız; evet ve amaçlarınızdan vazgeçmezseniz, işte, reddettiğiniz o Tanrı'nın gazabını tamamen yok oluncaya kadar üzerinize çekeceksiniz
10 Fakat geri çekilmeyecek olursanız, Rab'bin yaşadığı nasıl gerçekse, ordularımız üzerinize gelecek ve çok yakında ölümle ziyaret edileceksiniz; çünkü şehirlerimizi ve topraklarımızı size bırakmayacağız; evet ve dinimizi ve Tanrı’mızın davasını savunacağız.
11 Fakat işte, bana öyle geliyor ki bunlardan sana boşuna söz ediyorum; başka bir deyişle, senin bir cehennem çocuğu olduğunu varsayıyorum; bu yüzden mektubuma son verirken bir esir karşılığında bir adamı, karısını ve çocuklarını bırakma şartını kabul etmezsen, esir değiştirmeyeceğimi sana bildirmek istiyorum; eğer bu durumu kabul edersen, esir değiştiririm.
12 Ve işte, eğer bunu yapmazsan, ordularımla üzerinize yürüyeceğim; evet, hatta kadınlarımı ve çocuklarımı bile silahlandıracağım ve üzerinize geleceğim; ve sizin peşinizden ta ülkenize kadar, bizim ilk mirasımız olan ülkeye kadar geleceğim; evet ve kana karşı kan dökülecek, evet, cana karşı can alınacak; ve yeryüzünden silinip kökünüz kuruyuncaya kadar sizinle savaşacağım.
13 İşte, benim ve halkımın öfkesi burnumuzda! Siz bizi öldürmeye çalıştınız ve biz ise sadece kendimizi savunmaya çalıştık. Fakat işte, bizi tekrar öldürmeye kalkışırsanız, biz de sizi öldürmeye çalışacağız; evet ve ülkemizi, ilk mirasımız olan ülkeyi geri alacağız.
14 Şimdi mektubumu burada bitiriyorum. Ben Moroni'yim; Nefili halkının bir lideriyim.
15 Şimdi öyle oldu ki Ammoron bu mektubu alınca öfkelenip Moroni'ye başka bir mektup yazdı; ve onun yazıp söylediği sözler şunlardır:
16 Ben Lamanlılar'ın kralı Ammoron'um; öldürdüğünüz Amalikiya'nın kardeşiyim. İşte onun kanının intikamını sizden alacağım; evet ve ordularımla üzerinize geleceğim, çünkü sizin tehditlerinizden korkmuyorum.
17 Çünkü işte, atalarınız kardeşlerine karşı öyle büyük bir haksızlık ettiler ki onların hakkı olmasına rağmen, yönetici olma haklarını onlardan çaldılar.
18 Ve şimdi işte, silahlarınızı bırakıp, yönetmeye hakkı olanların yönetimi altına girerseniz, o zaman ben de halkıma silahlarını bırakmalarını emredeceğim ve bir daha sizinle savaşmayacaklar.
19 İşte bana ve halkıma karşı bir sürü tehdit solumuşsun; ama bak, tehditlerinizden korkmuyoruz.
20 Yine de elimdeki yiyeceği savaşçılarıma saklayabilmek için karşılıklı esir değiştirme isteğini memnuniyetle kabul edeceğim; ve biz sonsuza dek sürecek bir savaşa devam edeceğiz; ya Nefililer'i yetkimiz altına sokacağız ya da onları sonsuza dek yok edeceğiz.
21 Ve şu reddettiğimizi söylediğin Tanrı'ya gelince, işte, biz böyle bir varlığı tanımıyoruz; siz de tanımıyorsunuz; fakat olur da böyle bir varlık varsa, bildiğimiz tek şey O'nun sizi yarattığı gibi bizi de yarattığıdır.
22 Ve eğer öyle olur da bir şeytan ve cehennem varsa, işte Tanrı, öldürdüğünüz ve böyle bir yere gittiğini üstü kapalı olarak söylediğin kardeşimle birlikte yaşamak üzere seni de oraya göndermeyecek midir? Ama işte, bunların sözünü bile etmeye değmez.
23 Ben Ammoron'um ve atalarınızın zorla Yeruşalem’den çıkardıkları Zoram'ın soyundan geliyorum.
24 Ve işte şimdi, ben cesur bir Lamanlı'yım; işte, bu savaş onların uğradığı haksızlıkların öcünü almak ve onların yönetim haklarını ele geçirip korumak üzere başlamıştır; ve Moroni'ye yazdığım mektubuma burada son veriyorum.
Şİmdİ öyle oldu ki Moroni bu mektubu aldığında daha da öfkelendi; çünkü Ammoron'un bile bile herkesi aldatmaya çalıştığını biliyordu; evet, Ammoron'u Nefi halkına karşı savaş açmaya iten sebebin haklı bir sebep olmadığını kendisinin bildiğini biliyordu.
2 Ve Moroni şöyle dedi: İşte, mektubumda belirttiğim gibi, Ammoron amaçlarından vazgeçmediği sürece onunla esir değiştirmeyeceğim; çünkü elindeki güçten daha fazlasına sahip olmasına izin veremem.
3 İşte, Lamanlılar'ın esir aldığı halkımı nerede tuttuklarını biliyorum; ve mademki Ammoron mektubumda istemiş olduğum şeyleri yerine getirmek istemiyor, işte, sözüm doğrultusunda hareket edeceğim; evet, barış diye yalvarıncaya kadar aralarında ölüm saçacağım.
4 Ve şimdi öyle oldu ki
5 Ve öyle oldu ki Laman adında birini bulup getirdiler; ve o, Amalikiya tarafından öldürülen kralın hizmetkârlarından biriydi.
6 Şimdi
7 Şimdi Nefililer, Gid şehrinde gözaltında tutuluyordu; bu yüzden
8 Ve gece olduğunda, Laman Nefililer'i gözaltında tutan bekçilerin yanına gitti; ve işte, yaklaştığını gören bekçiler ona seslendiler; fakat Laman onlara: AKorkmayın! İşte, ben bir Lamanlı'yım. İşte, Nefililer'in elinden kaçıp kurtulduk; ve onlar uyuyorlar; ve işte, onların şarabından biraz alıp yanımızda getirdik@ dedi.
9 Şimdi bu sözleri işiten Lamanlılar onu sevinçle karşıladılar ve ona: ABize şarabından biraz ver de içelim, yanında böyle şarap getirdiğin için çok memnun olduk; çünkü yorgunuz@ dediler.
10 Fakat Laman onlara: AŞarabımızı Nefililer'e karşı savaşmaya gideceğimiz zamana saklayalım@ dedi. Fakat bu sözler onların şarap içme arzularını daha da arttırdı.
11 Çünkü onlar: AYorgunuz, onun için şaraptan bir yudum alalım; ve yakında Nefililer’e karşı savaşa gitmemiz için bize güç verecek şarap hakkımız nasıl olsa gönderilecek @ dediler.
12 Ve Laman onlara: ADilediğiniz gibi olsun!@ dedi.
13 Ve öyle oldu ki şaraptan bol bol içtiler ve tadı hoşlarına gittiği için daha çok içtiler; ve şarap özel olarak hazırlandığından sertti.
14 Ve öyle oldu ki içip neşelendiler ve çok geçmeden hepsi zil zurna sarhoş oldu.
15 Ve şimdi Laman ile adamları onların hepsinin sarhoş olup derin bir uykuya daldıklarını görünce, Moroni'nin yanına dönüp olan biten her şeyi ona anlattılar.
16 Ve şimdi her şey Moroni'nin planladığı gibi olmuştu. Ve Moroni adamlarını savaş silahlarıyla hazırladı ve Lamanlılar sarhoş olup derin derin uyurken Gid şehrine geldi; ve içeri esirlere savaş silahları attılar, öyle ki esirlerin hepsi silahlandı.
17 Evet,
18 Ancak Lamanlılar'ı uyandırmış olsalardı, işte onlar sarhoştu ve Nefililer onları öldürebilirdi.
19 Fakat işte, Moroni’nin isteği bu değildi; adam öldürmekten veya
20 Nasıl olsa amacına ulaşmıştı; çünkü şehrin surları içinde bulunan Nefili esirleri silahlandırmıştı ve surların içinde bulunan bu bölümleri ele geçirebilmeleri için onlara gereken gücü sağlamıştı.
21 Ve Moroni ondan sonra yanındaki adamları biraz geri çekerek Lamanlı ordularının etrafını sarmalarını emretti.
22 Şimdi işte bunların hepsi gece vakti yapıldı; öyle ki Lamanlılar sabahleyin uyandıklarında dışarıda Nefililer tarafından sarılmış olduklarını ve içeride de esirlerinin silahlandırılmış olduğunu gördüler.
23 Ve böylece Nefililer'in kendilerinden daha güçlü olduğunu gördüler; ve bu koşullarda Nefililer'le savaşmanın pek akıllıca bir iş olmayacağını düşündüler; bu nedenle başkomutanları askerlerinin savaş silahlarını bırakmalarını istedi ve topladıkları silahları getirip Nefililer'in ayakları önüne attılar ve merhamet dilediler.
24 Şimdi işte, Moroni'nin isteği de
buydu. Onları esir alıp şehri ele geçirdi ve Nefili olan esirlerin hepsinin
serbest bırakılmasını emretti; ve onlar Moroni'nin ordusuna katıldılar ve onun
ordusunu çok güçlendirdiler.
25 Ve öyle oldu ki Moroni esir
aldığı Lamanlılar'ı Gid şehrinin çevresinde bulunan istihkâmları sağlamlaştırmak
için çalıştırmaya başladı.
26 Ve öyle oldu ki Gid şehrini
istediği gibi kuvvetlendirdikten sonra, esirlerini Bolluk şehrine aldırdı; ve bu
şehri de çok güçlü bir kuvvetle korudu.
27 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ın
çevirdiği tüm dolaplara rağmen, Nefililer aldıkları esirlerin hepsini korumayı
bilip hiç kimseyi ellerinden kaçırmadılar; ve aynı zamanda geri aldıkları
toprakları ve üstünlüklerini korudular.
28 Ve öyle oldu ki Nefililer
yeniden galip gelmeye ve hak ve ayrıcalıklarını geri almaya başladılar.
29 Lamanlılar geceleyin birçok kez
onların etrafını sarmaya çalıştılarsa da bu girişimleri sonunda pek çoğu esir
düştü.
30 Ve zehirleyerek ya da sarhoş
edip öldürmek için Nefililer'e kendi şaraplarından içirmeyi pek çok kez
denediler.
31 Fakat işte, Nefililer bu zor
günlerinde Tanrıları Rab'bi hatırlamakta ağır davranmadılar. Onların tuzaklarına
düşmediler; evet, ilk önce Lamanlı esirlerden bir kaçına vermeden, onların
şarabından içmediler.
32 Ve aralarında kimseye zehir
verilmemesi için böyle tedbirli hareket ediyorlardı; çünkü onların şarapları
Lamanlı birini zehirlerse, Nefili birini de zehirleyecekti; ve bütün içkilerini
böyle denediler.
33 Ve şimdi öyle oldu ki Moroni'nin
Moriyanton şehrine saldırıya geçmek üzere hazırlık yapması gerekiyordu; çünkü
işte, Lamanlılar kendi emekleriyle Moriyanton şehrini öyle istihkâm etmişlerdi
ki burası güçlü bir kale olmuştu.
34 Ve bu şehre durmadan yeni
kuvvetler ve ayrıca yeni malzemeler getiriyorlardı.
35 Ve Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin yirmi dokuzuncu yılı böylece sona erdi.
Helaman, Moroni'ye bir mektup
göndererek Lamanlılar'la yaptıkları savaşın durumunu anlatır‑‑‑Antipus ve
Helaman Lamanlılar'a karşı büyük bir zafer kazanırlar‑‑‑Helaman'ın iki bin
delikanlı oğlu mucizevi bir güçle savaşır ve hiçbiri ölmez. 1. ayet
m.ö. tahminen 62 yılı, 2--19 ayetler
m.ö. tahminen 66 yılı ve 20--57 ayetler
m.ö. tahminen 65--64 yılları.
Ve şimdi öyle oldu ki hakimler
yönetiminin otuzuncu yılının başlarında, birinci ayın ikinci gününde Moroni
Helaman'dan ülkenin o bölgesinde bulunan halkın durumunu anlatan bir mektup
aldı.
2 Ve onun yazıp söylediği sözler
şunlardır: Benim hem Rab'de, hem de savaş sıkıntılarımızda yürekten sevdiğim
kardeşim Moroni; işte, sevgili kardeşim, ülkenin bu bölgesindeki savaşımızla
ilgili sana söyleyeceklerim var.
3 İşte Ammon'un Nefi ülkesinden
getirdiği bu insanların oğullarından iki bin tanesi---şimdi onların atamız
Lehi'nin büyük oğlu Laman'ın soyundan geldiğini biliyorsun.
4 Şimdi onların gelenekleri ya da
inançsızlıkları konusunda uzun uzun anlatmama gerek yok; zira bütün bunları
biliyorsun---
5 Bu yüzden sana şu kadarını
söyleyeyim ki bu gençlerden iki bini savaş silahlarını alıp benim liderleri
olmamı istediler; ve biz vatanımızı savunmak için ilerledik.
6 Ve şimdi sen onların babalarının
kan dökmek amacıyla kardeşlerimize karşı savaş silahı kaldırmayacağız diye
yaptıkları antlaşmayı da biliyorsun.
7 Fakat yirmi altıncı yılda, onlar
kendileri için katlandığımız acı ve sıkıntıları gördüklerinde yaptıkları
antlaşmayı bozup bizi savunmak için savaş silahlarına sarılmaya hazırdılar.
8 Fakat yapmış oldukları bu
antlaşmayı bozmalarına izin vermedim; zira ettikleri yemini tutmaları nedeniyle
Tanrı'nın bizi kuvvetlendireceğine, öyle ki daha fazla acı çekmeyeceğimize
inanıyordum.
9 Fakat işte, çok sevineceğimiz bir
şey oldu. Çünkü işte, yirmi altıncı yıl içinde, ben Helaman bu iki bin genç
adamın başında ülkenin bu bölgesindeki halkın üzerine lider olarak atamış
olduğun Antipus'a yardım etmek için Yahudiye şehrine yürüdüm.
10 Ve iki bin oğlumu (zira onlar
oğullar denmeye layıktır) Antipus'un ordusuyla birleştirdim; Antipus gelen bu
yardıma çok sevindi; çünkü işte, Lamanlılar'ın kuvvetleri adamlarımızdan pek
çoğunu öldürmüş olduklarından Antipus'un ordusu Lamanlılar tarafından
azaltılmıştı; bu yüzden yas tutmamız gerekir.
11 Ancak bize teselli veren nokta
şudur ki onlar vatanları ve Tanrı’ları uğruna ölmüşlerdir; evet ve onlar
mutludur.
12 Ve Lamanlılar'ın elinde çok
sayıda esir bulunuyordu; bu esirlerin hepsi komutandır; çünkü onların dışında
hiç kimseyi sağ bırakmadılar. Ve eğer öldürülmemişlerse, onların şu an Nefi
ülkesinde olduklarını sanıyoruz.
13 Ve şimdi Lamanlılar'ın onca
cesur adamımızın kanını akıtarak ele geçirmiş oldukları şehirler şunlardır:
14 Manti ülkesi veya Manti şehri ve
Zeezrom şehri ve Kumeni şehri ve Antipara şehri.
15 Ve Yahudiye şehrine vardığımda
ellerindeki şehirler bunlardı; ve ben, Antipus'la adamlarını şehrin savunmasını
arttırmak için var güçleriyle çalışırken buldum.
16 Evet ve onlar hem ruhen hem de
bedenen çökmüşlerdi; çünkü şehirlerini korumak için gündüzleri kahramanca
savaşıp geceleri ise çalışmışlardı; ve böylece her türlü büyük sıkıntılara
katlanmışlardı.
17 Ve şimdi onlar burada ya galip
gelmeye ya da ölmeye karar vermişlerdi; bu yüzden yanımda getirdiğim bu küçük
kuvvetin, evet, bu benim oğullarımın onlara ne denli büyük ümit verip onları
sevindirdiğini tahmin edebilirsin.
18 Ve öyle oldu ki Lamanlılar,
Antipus'un ordusunun takviye güç aldığını görünce, Ammoron'un emriyle Yahudiye
şehrine yani bize karşı savaş açmaları engellendi.
19 Ve böylece biz Rab'bin lütfuna
erdik; çünkü bu zayıf halimizde bize saldıracak olsalardı, belki de ufacık
ordumuzu yok edeceklerdi; ancak böylece kurtulmuş olduk.
20 Ammoron, almış oldukları bu
şehirleri korumaları emrini verdi. Ve yirmi altıncı yıl böylece sona erdi. Ve
yirmi yedinci yılın başında kendimizi ve şehrimizi savunmaya hazırdık.
21 Şimdi, Lamanlılar'ın bize
saldırmalarını arzu ediyorduk; çünkü kendi kalelerindeyken onlara saldırmak
istemiyorduk.
22 Ve öyle oldu ki gece veya gündüz
Lamanlılar bizi atlatıp kuzeydeki diğer şehirlerimize saldırıya geçmesin diye
onların hareketlerini izlemek üzere çevreye casuslar yerleştirdik.
23 Çünkü bu şehirlerde oturanların
onlara karşı direnecek yeterli gücü olmadığını biliyorduk; bu nedenle, bizi
geçecek olurlarsa onlara arkalarından saldırmak istiyorduk ve böylece önden
saldırıya uğradıkları aynı anda biz de onları arkadan durduracaktık. Onları
yenebileceğimizi hesap ediyorduk; fakat işte, umduğumuzu bulamadık.
24 Yeteri kadar kuvvetli
olamamaktan ve yenik düşmekten korktukları için ne ordularının tamamıyla ne de
ordularının bir bölümüyle yanımızdan geçmeye cesaret edemediler.
25 Zarahemla şehrine yürümeye
cesaret edemedikleri gibi Sidon kaynağından geçip Nefiha şehrine gitmeye de
cesaret edemediler.
26 Ve böylece, almış oldukları bu
şehirleri kendi kuvvetleriyle korumaya kararlıydılar.
27 Ve şimdi öyle oldu ki bu yılın
ikinci ayında, bu iki bin oğlumun babaları bize büyük miktarda erzak getirdiler.
28 Ve bunun yanı sıra Zarahemla
ülkesinden bize iki bin adam gönderildi. Ve böylece biz on bin adamla ve onlar
için ve onların eşleri ve çocukları için gönderilmiş erzaklarımızla hazır
bekliyorduk.
29 Ve kuvvetimizin her gün böyle
arttığını ve destek olarak erzak aldığımızı gören Lamanlılar korkmaya başladılar
ve erzak ve kuvvet alışımızı belki durdururuz düşüncesiyle ani saldırılara
başladılar.
30 Şimdi Lamanlılar'ın bu durumdan
rahatsızlık duymaya başladıklarını görünce onları etkilemek için bir hile
düzenlemek istedik; bu yüzden Antipus küçük oğullarımla çıkıp güya yakındaki bir
şehre erzak götürüyormuşuz gibi komşu şehre yürüyüşe geçmemizi emretti.
31 Ve Antipara şehrinin yakınından
geçerek güya ileride deniz kenarındaki şehre gidiyormuşuz gibi hareket
edecektik.
32 Ve öyle oldu ki yanımızda erzak
taşıyormuş gibi bu şehre gitmek üzere yürüyüşe geçtik.
33 Ve öyle oldu ki Antipus
ordusunun bir bölümünü şehri savunmak üzere bırakıp öbür bölümüyle yürüyüşe
geçti. Fakat ben küçük ordumla ilerleyip Antipara şehrine yaklaşıncaya kadar
yola çıkmadı.
34 Ve şimdi, Lamanlılar'ın en
kuvvetli, evet, en büyük ordusu Antipara şehrine yerleştirilmişti.
35 Ve öyle oldu ki casuslarından
haber alır almaz ordularıyla çıkıp üzerimize geldiler.
36 Ve öyle oldu ki onların önünden
kuzeye doğru kaçtık. Ve böylece Lamanlılar'ın en kuvvetli ordusunu arkamızdan
çekmiş olduk.
37 Evet, onları oldukça
uzaklaştırmıştık, öyle ki Antipus'un ordusunun tüm güçleriyle peşlerinden
geldiğini görünce ne sağa ne de sola döndüler; fakat dümdüz arkamızdan gelmeye
devam ettiler ve biz onların amacının Antipus onlara yetişmeden bizi yakalayıp
öldürmek olduğunu sanıyoruz; ve bunu halkımız tarafından sarılmamak için
yapıyorlardı.
38 Ve şimdi tehlikede olduğumuzu
gören Antipus ordusunun yürüyüşünü hızlandırdı.
Fakat işte gece olmuştu; bu nedenle
bizi yakalayamadılar, Antipus da onlara yetişemedi; onun için geceyi geçirmek
üzere kamp kurduk.
39 Ve öyle oldu ki şafak sökmeden
önce, işte, Lamanlılar peşimize düşmüştü. Şimdi onlarla savaşacak kadar güçlü
değildik; evet, küçük oğullarımın onların eline düşmesine izin veremezdim; bu
nedenle çöle doğru yürüyüp yolumuza devam ettik.
40 Şimdi çevreleri sarılır
korkusuyla ne sağa ne de sola dönmeye cesaret edemiyorlardı; ben de sağa ya da
sola dönmek istemiyordum; beni yakaladıklarında onlara karşı koyamayacağımız
için bizi öldürüp kaçacaklar diye korkuyordum; ve böylece bütün gün karanlık
çökene dek çölün derinliklerine kaçtık.
41 Ve öyle oldu ki tekrar gün
ağardığında Lamanlılar'ın üzerimize geldiğini görüp önlerinden kaçtık.
42 Fakat öyle oldu ki çok geçmeden
peşimizi bırakıp durdular; ve bu yedinci ayın üçüncü gününün sabahında oldu.
43 Ve şimdi Antipus'un onlara
yetişip yetişmediğini bilmiyorduk. Ancak adamlarıma: "İşte, geri dönüp
tuzaklarına düşelim diye mi durdular bunu bilmiyoruz!
44 "Bunun için siz ne dersiniz
oğullarım, onlara karşı savaşmaya gider misiniz?" dedim.
45 Ve şimdi sevgili kardeşim Moroni
sana derim ki ben böyle büyük bir cesareti asla görmedim, hayır, bütün
Nefililer'in arasında bile böyle cesarete rastlamadım.
46 Çünkü ben onları her zaman
oğullarım diye çağırdığım gibi (çünkü hepsi de çok gençti) onlar da bana: "Baba,
işte Tanrımız bizimledir ve bizim öldürülmemize izin vermeyecektir; o halde kalk
gidelim; eğer kardeşlerimiz bizi rahat bıraksalardı onları katletmek istemezdik;
bu yüzden Antipus'un ordusu onlara yenik düşmeden haydi gidelim" dediler.
47 Şimdi onlar o zamana dek hiç
savaşmamışlardı; yine de ölümden korkmuyorlardı; ve kendi canlarından daha çok
atalarının özgürlüğünü düşünüyorlardı; evet, anneleri onlara şüphe etmezlerse
Tanrı'nın kendilerini kurtaracağını öğretmişti.
48 Ve onlar annelerinin sözlerini
bana uzun uzun anlatarak: "Annelerimizin bunu bildiğine şüphemiz yoktur"
dediler.
49 Ve öyle oldu ki ben, iki binimle
peşimizden gelen Lamanlılar'la savaşmak üzere geri döndüm. Ve şimdi işte,
Antipus'un orduları onlara yetişmiş ve korkunç bir savaş başlamıştı.
50 Kısa bir sürede çok uzun mesafe
yürüdükleri için yorgun düşen Antipus'un ordusu neredeyse Lamanlılar'ın eline
düşmek üzereydi; ve eğer ben iki binimle geri dönmemiş olsaydım amaçlarına
ulaşacaklardı.
51 Çünkü Antipus ve onun
komutanlarının pek çoğu hızlı yürüyüş sonunda yorgun düştükleri için kılıçtan
geçirilerek öldürülmüşlerdi. Dolayısıyla komutanları öldüğü için şaşkına dönen
Antipus'un adamları Lamanılar'ın önünden kaçmaya başlamıştı.
52 Ve öyle oldu ki Lamanlılar
cesaretlenip onları kovalamaya başladılar; ve böylece Lamanlılar büyük bir
kuvvetle onların peşinden kovalarken, Helaman iki biniyle onlara arkalarından
saldırdı ve onları büyük bir kırımla öldürmeye başladı; öyle ki Lamanlılar'ın
bütün ordusu durup Helaman'a döndü.
53 Şimdi Lamanlılar'ın geri
döndüğünü gören Antipus halkı adamlarını toplayıp tekrar Lamanlılar'ın
arkasından saldırdılar.
54 Ve şimdi öyle oldu ki biz Nefi
halkı, yani Antipus'un halkı ve ben iki binimle Lamanlılar'ın etrafını sarıp
onları öldürmeye başladık; evet, öyle ki savaş silahlarını bırakıp savaş esiri
olarak teslim olmak zorunda kaldılar.
55 Ve şimdi öyle oldu ki onlar bize
teslim olduktan sonra, işte, benimle beraber savaşan gençlerin çoğunun
öldürülmüş olduğundan korkarak onları saydım.
56 Fakat işte, onlardan hiçbirinin
ölmediğini görünce nasıl sevindim anlatamam; evet ve onlar sanki Tanrı'nın
gücüyle savaşmışlardı; evet, böyle mucizevi bir güçle savaşan insanlar hiç
görülmemiştir; ve öyle büyük bir güçle Lamanlılar'a saldırmışlardı ki onları
dehşete düşürmüşlerdi; ve bu yüzden Lamanlılar savaş esiri olarak teslim
oldular.
57 Ve esirlerimiz için yerimiz
olmadığından, onları Lamanlılar'ın ordularından uzak tutup nezaret altında
bulundurmak için Zarahemla ülkesine gönderdik ve onlarla birlikte Antipus'un sağ
kalan adamlarından bir kısmını da gönderdik; ve geri kalanları ise alıp benim
Ammonlu gençlerimle birleştirdim ve geri Yahudiye şehrine doğru yürüyüşe geçtik.
Helaman, Antipara'yı nasıl
aldıklarını, Kumeni şehrinin teslim oluşunu ve daha sonra da bu şehri nasıl
savunduklarını anlatır‑‑‑Ammonlu gençler yiğitçe savaşırlar; hepsi
yaralanmıştır, ama hiçbiri ölmemiştir-‑‑Gid, Lamanlı esirlerin öldürülüşünü ve
kaçışlarını bildirir. m.ö.
tahminen 63 yılı.
Ve şimdi öyle oldu ki Kral
Ammoron'dan bir mektup aldım; mektubunda eğer aldığımız savaş esirlerini teslim
edersem, karşılığında Antipara şehrini bize bırakacağını yazıyordu.
2 Fakat krala bir mektup göndererek
Antipara şehrini alacak kadar yeterli gücümüz olduğundan eminiz dedim; ve bu
şehir karşılığında esirleri serbest bırakırsak akılsızca davranmış olacağımızı
ve aldığımız esirleri sadece değiş tokuş şartıyla serbest bırakacağımızı yazdım.
3 Ve Ammoron önerimi reddetti;
çünkü esirlerin değiştirilmesinden yana değildi; bu nedenle Antipara şehrine
yürümek için hazırlıklara başladık.
4 Ancak Antipara halkı şehri terk
edip istihkâm etmek üzere kendilerine ait başka şehirlere kaçtılar; ve böylece
Antipara şehri elimize düştü.
5 Ve hakimler yönetiminin yirmi
sekizinci yılı böylece sona erdi.
6 Ve öyle oldu ki yirmi dokuzuncu
yılın başında, Zarahemla ülkesinden ve çevre ülkelerden erzak yardımı ve ordumuz
için altı bin kişilik ek yardım aldık; buna ilâveten Ammonlular'ın oğullarından
altmış tanesi ağabeylerine, benim iki bin kişilik küçük birliğime katılmak için
geldi. Ve işte şimdi güçlüydük, evet ve bize bol miktarda erzak da getirilmişti.
7 Ve öyle oldu ki Kumeni şehrini
korumak üzere yerleştirilen orduyla savaşmak istiyorduk.
8 Ve şimdi işte, çok geçmeden
arzumuzu nasıl gerçekleştirdiğimizi sana göstereceğim; evet, güçlü
kuvvetlerimizle, daha doğrusu güçlü kuvvetlerimizin bir bölümüyle geceleyin
Kumeni şehrinin etrafını erzak yardımı almalarına az bir zaman kala sardık.
9 Ve öyle oldu ki şehrin çevresinde
ordugâh kurup birçok gece bekledik; ancak kılıcımız üzerinde uyuduk ve
Lamanlılar'ın çok defa denedikleri gibi geceleyin üzerimize gelip bizi
öldürmelerini engellemek için nöbetçiler diktik; ancak bunu denedikleri her
sefer onların kanı döküldü.
10 En sonunda erzakları geldi; ve
gece vakti şehre girmek üzereydiler. Ve biz Lamanlılar değil Nefililer'dik; bu
yüzden onları yakalayıp erzaklarını aldık.
11 Ve Lamanlılar bekledikleri
yardımdan bu şekilde yoksun kalmalarına rağmen, yine de şehri korumaya
kararlıydılar; dolayısıyla bu erzakları alıp Yahudiye'ye, esirlerimizi ise
Zarahemla ülkesine göndermek zorunda kaldık.
12 Ve öyle oldu ki çok geçmeden
Lamanlılar yardım geleceği konusunda bütün umutlarını yitirmeye başladılar;
bunun üzerine şehri elimize teslim ettiler; ve böylece Kumeni şehrini ele
geçirme planımız başarıya ulaşmıştı.
13 Fakat öyle oldu ki sayıca çok
olmamıza rağmen esirlerimiz çok fazla olduğundan onları muhafaza etmek için ya
bütün gücümüzü kullanmak zorunda kalacak ya da onları öldürecektik.
14 Çünkü işte, onlar topluca
kaçmaya çalışıyorlardı; ve taşla ve sopayla veya ellerine ne geçirirlerse onunla
kavga ediyorlardı; öyle ki savaş esiri olarak teslim olanların iki binden
fazlasını öldürdük.
15 Bu nedenle onların hayatına ya
son vermemiz ya da elimizde kılıç onları Zarahemla ülkesine dek kontrol altında
tutmamız gerekiyordu; ve ayrıca elimizdeki erzak Lamanlılar'dan aldığımız
erzaklara rağmen ancak kendi halkımıza yetecek kadardı.
16 Ve şimdi bu kritik durumda, bu
savaş esirleri konusunda bir karara varabilmek çok ciddi bir mesele olmuştu;
neyse ki onları Zarahemla ülkesine göndermeye karar verdik; bunun için
adamlarımızdan bir bölümünü ayırarak esirleri Zarahemla ülkesine götürmekle
görevlendirdik.
17 Fakat öyle oldu ki onlar ertesi
gün döndü. Ve şimdi işte, onlara esirlere ne olduğunu sormadık; çünkü işte
Lamanlılar üzerimize saldırmıştı; ve onlar bizi Lamanlılar'ın elinden kurtarmak
için tam zamanında dönmüşlerdi. Çünkü işte, Ammoron onlara yeniden erzak yardımı
ve aynı zamanda kalabalık bir ordu göndermişti.
18 Ve öyle oldu ki esirlerle
gönderdiğimiz bu adamlar Lamanlılar'ı durdurmak için tam vaktinde yetiştiler;
Lamanlılar neredeyse bizi yeniyorlardı.
19 Fakat işte, benim iki bin altmış
kişilik küçük birliğim her şeyi göze alarak dövüştü; evet, Lamanlılar'a karşı
boyun eğmediler ve kendilerine karşı koyan herkesi kılıçtan geçirdiler.
20 Ve ordumuzun geri kalan bölümü
Lamanlılar'ın önünden geri çekilmek üzereyken, işte bu iki bin altmış kişi boyun
eğmeden ve yılmadan savaştılar.
21 Evet ve onlar verilen her emre
itaat edip harfi harfine yerine getirmeye dikkat ettiler; evet ve onlara
inançlarına göre verildi; ve annelerinin onlara öğrettiğini söylemiş oldukları
sözler aklıma geldi.
22 Ve şimdi işte, bu büyük zaferi
bu oğullarıma ve esirleri götürmek üzere seçilmiş olan bu insanlara borçluyuz;
çünkü Lamanlılar'ı yenenler onlardı; bu yüzden Lamanlılar, Manti şehrine geri
sürüldüler.
23 Ve şehrimiz Kumeni bizde kaldı;
ve hepimiz kılıçtan geçirilmemiştik, ama çok kayıp vermiştik.
24 Ve öyle oldu ki Lamanlılar kaçıp
gittikten sonra, yaralı adamlarımın derhal ölülerin arasından alınmasını
emrettim ve yaralarını sardırdım.
25 Ve öyle oldu ki benim iki bin
altmış oğlumdan iki yüz tanesi kan kaybından baygın yatıyordu; ancak Tanrı'nın
iyiliği sayesinde onlardan bir kişinin bile can vermemesi bizi çok şaşırttı,
bütün ordumuzu da sevince boğdu; evet ve aralarında çok yara almayan bir kişi
bile yoktu.
26 Ve şimdi onların kurtulması,
evet, kardeşlerimizden bin kişi ölürken onların sağ kalması bütün ordumuzu
hayretler içinde bıraktı. Ve biz bunu haklı olarak Tanrı'nın mucizevi gücüne
bağlıyoruz. Çünkü onlar inanmaları öğretilen her şeye canı gönülden
inanmışlardı---öyle ki adil bir Tanrı vardı ve şüphe etmeyen herkes O'nun
olağanüstü gücüyle korunacaktı.
27 Şimdi sözünü ettiğim kişilerin
imanı buydu; onlar gençtir ve kararlı insanlardır; ve onlar sürekli Tanrı'ya
güvenmektedirler.
28 Ve şimdi öyle oldu ki böylece
yaralılarımızın yaralarını sarıp çok sayıda olan ölülerimizi ve ayrıca
Lamanlılar'ın ölülerini gömdükten sonra, işte, Gid'e Zarahemla ülkesine gitmek
üzere yola çıkardıkları esirlere ne olduğunu sorduk.
29 Şimdi Gid, esirleri koruma
altında ülkemize götürmek üzere seçilmiş olan bölüğün başkumandanıydı.
30 Ve şimdi, Gid'in bana söylediği
sözler şunlardır: İşte biz esirlerimizle birlikte Zarahemla ülkesine doğru
yürümeye başladık. Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ın ordugâhını gözetlemek üzere
gönderilen ordumuzun casuslarına rastladık.
31 Ve onlar bize bağırıp: "İşte,
Lamanlılar'ın orduları Kumeni şehrine doğru yürüyorlar; ve işte, onların üzerine
saldıracaklar, evet ve halkımızı öldürecekler" dediler.
32 Ve öyle oldu ki esirlerimiz
onların bağırışlarını işittiler; bu da onları cesaretlendirdi; ve bize karşı
ayaklandılar.
33 Ve öyle oldu ki isyan
çıkardıkları için kılıçlarımızı üzerlerine indirdik. Ve öyle oldu ki hep birden
kılıçlarımızın önüne atıldılar; sonuçta onların çoğu öldü ve geride kalanlar ise
çemberi yarıp kaçtılar.
34 Ve işte, firar etmelerinin
ardından onları yakalayamadığımız için hızlı bir şekilde Kumeni şehrine doğru
yürüyüşe geçtik; ve işte, şehri savunmak için kardeşlerimizin yardımına tam
zamanında yetişmiştik.
35 Ve işte, yine düşmanlarımızın
elinden kurtulduk. Ve Tanrımızın adı mübarek olsun! Çünkü işte, bizi kurtaran,
evet, bizim için bu büyük işi yapan O'dur.
36 Şimdi öyle oldu ki ben Helaman,
Gid'in bu sözlerini duyunca hepimiz yok olmayalım diye Tanrı'nın bizi korumakta
göstermiş olduğu iyiliğinden dolayı içim büyük bir sevinçle doldu; evet ve
ölenlerin ruhlarının Tanrı'larının rahatına kavuşmuş olduklarına inanıyorum.
Helaman, Gid ve Teyomner bir savaş
hilesiyle Manti şehrini ele geçirir‑‑‑Lamanlılar geri çekilir‑‑‑Ammon halkının
oğulları özgürlük ve inançlarını kararlılıkla savundukları için korunurlar.
m.ö. tahminen 63--62 yılları.
Ve işte, şimdi öyle oldu ki bundan
sonra amacımız Manti şehrini almaktı; fakat işte, küçük bölüklerimizle onları
şehirden çıkarmak olası değildi. Çünkü işte, daha önce ne yaptığımızı
hatırlıyorlardı; bu yüzden onları kalelerinden hile ile çekmeyi başaramadık.
2 Ve sayıca bizim ordumuzdan epeyce
fazla olduklarından gidip kalelerindeyken onlara saldırmaya cesaret edemiyorduk.
3 Evet ve kendi topraklarımızdan
geri alabildiğimiz ülkenin bu bölgelerini savunmak için adamlarımızı kullanmamız
gerekiyordu; bu yüzden Zarahemla ülkesinden ek kuvvet ve yeni erzak yardımı
alıncaya kadar beklememiz gerekiyordu.
4 Ve öyle oldu ki böylece ülkemizin
valisine bir elçi göndererek halkımın yaptıkları hakkında kendisine bilgi
verdim. Ve öyle oldu ki Zarahemla ülkesinden gelecek erzak ve kuvvet yardımını
beklemeye koyulduk.
5 Fakat işte, bu bizim pek işimize
yaramadı; çünkü Lamanlılar'a her gün çok miktarda yiyecek ve asker yardımı
geliyordu; ve bu vakitte halimiz böyleydi.
6 Ve Lamanlılar zaman zaman bize
karşı anî saldırılar düzenliyorlardı; bizi hileyle yok etmeyi kafalarına
koymuşlardı; ancak geri çekilme yerleri ve kaleleri yüzünden onlarla savaşa
giremiyorduk.
7 Ve öyle oldu ki içinde
bulunduğumuz bu zor durumda aylarca, yiyecek yokluğundan ölümle göz göze
gelinceye kadar bekledik.
8 Fakat öyle oldu ki yardımımıza
gelen iki bin kişilik bir ordunun koruması altında bize gönderilen yiyecekleri
aldık; ve kendimizi ve vatanımızı düşmanlarımızın eline düşmekten kurtarmak,
evet, çok kalabalık bir düşmanla savaşmak için elimize geçen yardımın hepsi
buydu.
9 Ve şimdi yaşadığımız bu utancın
nedenini ya da onların niçin bize daha fazla kuvvet göndermediklerini
bilmiyorduk; bu yüzden hem üzgündük hem de korku içindeydik; Tanrı'nın
yargılarının herhangi bir şekilde ülkemizin üzerine gelmesinden, böylece yenik
düşüp tamamen yok olmaktan korkuyorduk.
10 Bu nedenle bizi kuvvetlendirip
düşmanlarımızın elinden kurtarması, evet ve ayrıca halkımızın geçimi için
şehirlerimizin, topraklarımızın ve malımızın bizde kalması ve bize bunu
gerçekleştirecek gücü vermesi için Tanrı'ya dua edip O'na içimizi döktük.
11 Evet ve öyle oldu ki Tanrımız
Rab uğrayıp bizi kurtaracağına dair bize güvence verdi; evet, öyle ki ruhumuza
huzur konuştu ve bize büyük inanç verdi; ve O'nun sayesinde kurtulacağımızı ümit
etmemizi istedi.
12 Ve bize gönderilen küçük
ordumuzla cesaretimiz artmıştı; ve düşmanlarımızı yenmeye ve topraklarımızı ve
malımızı mülkümüzü ve eşlerimizi ve çocuklarımızı ve özgürlük davamızı korumaya
kesinlikle kararlıydık.
13 Ve böylece bütün kuvvetimizle
Manti şehrindeki Lamanlılar'a doğru ilerledik ve şehrin yanındaki çölün
kenarında çadırlarımızı kurduk.
14 Ve öyle oldu ki ertesi gün
Lamanlılar bizim şehrin yanında bulunan çölün kenarına kadar geldiğimizi
görünce, ordularımızın sayısını ve gücünü anlamak için her yanımıza casuslarını
gönderdiler.
15 Ve öyle oldu ki sayıca kuvvetli
olmadığımızı gördüklerinde ve bize karşı savaşmaya gelip bizi öldürmezlerse
bekledikleri yardımı engellememizden korktukları için ve aynı zamanda kalabalık
ordularıyla bizi kolayca alt edebileceklerini düşünerek, bu yüzden bize karşı
savaşmak için hazırlıklara başladılar.
16 Ve onların bize karşı gelmek
üzere hazırlık yaptıklarını görünce, işte, Gid'e küçük bir kuvvetle çöle gidip
gizlenmesini ve aynı zamanda Teyomner ile küçük bir birliğe de çölde
saklanmalarını emrettim.
17 Şimdi Gid ve adamları sağ
tarafta ve diğerleri ise sol taraftaydılar; ve onlar böylece gizlendikten sonra,
işte, ben ordumun geri kalan kısmıyla ilk çadır kurduğumuz aynı yerde kalıp
Lamanlılar'ın savaşmaya gelmesini bekledim.
18 Ve öyle oldu ki Lamanlılar
kalabalık bir orduyla üzerimize yürüdüler. Ve gelip bizi kılıçtan geçirmek
üzereydiler ki beraberimde olan adamlarıma çöle çekilmelerini emrettim.
19 Ve öyle oldu ki Lamanlılar bizi
yakalayıp öldürmeyi o kadar çok arzu ediyorlardı ki büyük bir hızla peşimize
düştüler; bu nedenle arkamızdan çöle kadar geldiler; ve biz Gid ve Teyomner'in
arasından geçtik, öyle ki Lamanlılar onları fark etmediler.
20 Ve öyle oldu ki Lamanlılar
geçtikten sonra ya da orduları geçtikten sonra Gid ve Teyomner gizlendikleri
yerden çıkıp Lamanlı casusların şehre dönmelerini engellemek için onların yolunu
kestiler.
21 Ve öyle oldu ki casusların
yolunu kestikten sonra, şehre doğru koşturup şehri korumak için bırakılan
nöbetçilere saldırdılar; öyle ki onları öldürüp şehri ele geçirdiler.
22 Şimdi Lamanlılar birkaç nöbetçi
dışında bütün ordunun çöle sürüklenmesine izin vermiş oldukları için böyle oldu.
23 Ve öyle oldu ki bu yolla Gid ile
Teyomner onların kalelerini ele geçirdiler. Ve öyle oldu ki biz çölde uzun bir
süre yol aldıktan sonra Zarahemla ülkesine doğru yola koyulduk.
24 Ve Lamanlılar Zarahemla ülkesine
doğru götürüldüklerini fark edince, bunun kendilerini yok etmek için hazırlanmış
bir plan olmasından çok korktular; bunun üzerine yeniden çöle, evet, hem de
geldikleri aynı yoldan geri çekilmeye başladılar.
25 Ve işte gece bastırmıştı ve
onlar çadırlarını kurdular; çünkü Lamanlılar'ın başkomutanları Nefililer'in yol
yürümekten yorulmuş olduklarını düşünüyordu; ve Nefililer'in bütün ordularını
sürmüş olduklarını zannederek Manti şehri konusunda bir endişeleri olmadı.
26 Şimdi öyle oldu ki gece olunca
adamlarımı uyutmadım, başka bir yoldan Manti ülkesine doğru ilerlemelerini
emrettim.
27 Ve gece vakti yol aldığımızdan,
işte ertesi gün Lamanlılar'dan çok ilerideydik; böylece onlardan önce Manti
şehrine vardık.
28 Ve öyle oldu ki bu hileye
başvurarak Manti şehrini kan dökmeden ele geçirmiş olduk.
29 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ın
ordusu şehre yaklaşıp kendileriyle karşılaşmaya hazır olduğumuzu görünce
hayretten dona kaldılar ve o kadar çok korktular ki çöle kaçtılar.
30 Evet ve öyle oldu ki
Lamanlılar'ın orduları ülkenin bütün bu bölgesinden kaçıp gittiler. Fakat işte,
yanlarında ülkeden birçok kadın ve çocuğu da götürdüler.
31 Ve Lamanlılar tarafından alınan
şehirlerin hepsi şimdi bizim elimizdedir; ve Lamanlılar'ın esir alıp
götürdükleri dışında bütün herkes, babalarımız, eşlerimiz ve çocuklarımız kendi
evlerine geri dönmektedir.
32 Fakat işte, bu kadar çok sayıda
şehri ve bu kadar çok mülkü koruyabilmek için ordumuz küçük kalmaktadır.
33 Fakat işte, bu topraklar
üzerinde bize zafer kazandıran Tanrımıza güveniyoruz; öyle ki bize ait olan bu
şehirleri ve toprakları elimize geçirdik.
34 Şimdi hükümetin bize daha fazla
kuvvet göndermemesinin nedenini bilmiyoruz; yanımıza gelen bu adamlar da daha
fazla kuvvet alamayışımızın nedenini bilmiyorlar.
35 İşte, bilemiyoruz; belki de
başarılı olamadınız ve kuvvetlerinizi ülkenin o bölgesine çekmek zorunda
kaldınız; eğer öyleyse şikayet etmek istemiyoruz.
36 Ve eğer öyle değilse, işte,
hükümet içinde bazı bölücü grupların olmasından korkuyoruz; öyle ki
hükümettekiler bize daha fazla askeri yardım göndermiyorlar; çünkü ellerinde
bize gönderilenden daha fazla adam olduğunu biliyoruz.
37 Fakat işte, bu önemli değil.
Ordularımız zayıf olsa da Tanrı'nın bizi kurtaracağına, evet, bizi
düşmanlarımızın elinden kurtaracağına güveniyoruz.
38 İşte, bu yirmi dokuzuncu yılın
sonudur ve topraklarımız elimizdedir; ve Lamanlılar, Nefi ülkesine kaçmıştır.
39 Haklarında övgü dolu sözler
söylediğim Ammon halkının bu oğulları benimle birlikte Manti şehrindedir; ve Rab
onlara destek olmuştur, evet ve onları kılıçtan geçirilmekten korumuştur; öyle
ki içlerinden bir can bile ölmemiştir.
40 Fakat işte, aldıkları onca
yaralara rağmen, Tanrı'nın kendilerini özgür kıldığı hürriyete çok sıkı
bağlıdırlar; ve Tanrıları Rab'bi her gün hatırlamaya özen gösterirler, evet,
onlar Tanrı'nın yasalarına, hükümlerine ve emirlerine uymaya sürekli dikkat
ederler; ve gelecekle ilgili peygamberliklere inançları kuvvetlidir.
41 Ve şimdi, ey sevgili kardeşim
Moroni, bizi kurtaran ve özgür kılan Tanrımız Rab seni huzurundan hiç eksik
etmesin; evet ve bu halktan yardımını esirgemeyip bizim geçimimiz için gerekli
olup Lamanlılar'ın elimizden aldıkları bütün mal ve mülkümüzü geri almakta seni
başarılı kılsın. Ve şimdi, işte, mektubuma burada son veriyorum. Ben, Alma'nın
oğlu Helaman'ım.
Moroni, Pahoran'dan Helaman'ın
kuvvetlerini güçlendirmesini ister‑‑‑Lamanlılar, Nefiha şehrini ele
geçirirler‑‑‑Moroni hükümete karşı öfkelenir. m.ö. tahminen 62 yılı.
Şİmdİ öyle oldu ki Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin otuzuncu yılında, Moroni Helaman'dan aldığı mektubu
okuduktan sonra Helaman'ın durumunun iyi olmasından, evet, kaybedilmiş
toprakları geri almakta gösterdiği büyük başarıdan dolayı çok mutlu oldu.
2 Evet ve bunu bulunduğu bölgede,
bütün ülkenin etrafında yaşayan herkese sevinmeleri için bildirdi.
3 Ve öyle oldu ki hemen Pahoran'a
bir mektup yollayıp ondan Helaman'ı, yani Helaman'ın ordularını güçlendirmesi
için adam toplamasını istedi; böylece Helaman mucizevi bir başarıyla geri aldığı
ülkenin bu kısmını kolayca elinde tutabilecekti.
4 Ve öyle oldu ki Moroni bu mektubu
Zarahemla ülkesine gönderdikten sonra, Lamanlılar'ın kendilerinden almış
oldukları bu toprak ve şehirlerden geri kalanları ele geçirmek için yeniden plan
yapmaya başladı.
5 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'a
karşı savaşa gitmek için Moroni böyle hazırlık yapmaktayken, işte Lamanlılar,
Moroni şehrinden ve Lehi şehrinden ve Moriyanton şehrinden toplanmış olan Nefiha
halkının üzerine saldırdılar.
6 Evet, Manti ülkesinden ve
çevredeki ülkelerden kaçmak zorunda kalanlar gelip ülkenin bu bölümünde bulunan
Lamanlılar'a katılmışlardı.
7 Ve böylece çok kalabalık
olduklarından, evet ve her gün takviye güç aldıklarından, Ammoron'un emri
üzerine Nefiha halkına saldırdılar ve onları çok korkunç bir şekilde topluca
öldürmeye başladılar.
8 Ve onların orduları o kadar
kalabalıktı ki Nefiha halkından sağ kalanlar onların önünden kaçmak zorunda
kaldılar ve gelip Moroni'nin ordusuna katıldılar.
9 Ve şimdi Moroni, Nefiha şehrini
savunmaları için halka yardımcı olmak amacıyla bu şehre adam gönderilmiş
olduğunu sanıyordu; ve şehri Lamanlılar'dan geri almaktansa, şehrin
Lamanlılar'ın eline düşmesini önlemenin daha kolay olacağını bildiği için
onların bu şehri kolayca savunabileceklerini düşünüyordu.
10 Bu nedenle elindeki bütün
kuvvetleri geri aldığı bu toprakları savunmak için yanında tuttu.
11 Ve şimdi Moroni, Nefiha şehrinin
düştüğünü görünce buna çok üzüldü ve halkın işlediği kötülükler yüzünden onlar
kardeşlerinin eline düşecek mi acaba diye şüphelenmeye başladı.
12 Şimdi bütün başkomutanları da
onun gibi şüphe içindeydiler. Onlar da halkın kötülükleri yüzünden şüphelenip
şaşkına döndüler; ve bunun sebebi Lamanlılar'ın onlara karşı kazandıkları
başarıydı.
13 Ve öyle oldu ki Moroni
vatanlarının özgürlüğü konusunda ilgisizce davrandıkları için hükümete
kızıyordu.
Moroni, hükümetin orduları ihmal
etmesi konusunda Pahoran'a şikayette bulunur‑‑‑Rab iyilerin öldürülmesine izin
verir‑‑‑Nefililer düşmanlarının elinden kurtulmak için bütün güçlerini ve
imkanlarını kullanmalıdır‑‑‑Moroni ordularına yardım sağlanmazsa, hükümete karşı
savaş açacağı tehdidinde bulunur. m.ö.
tahminen 62 yılı.
Ve öyle oldu ki Moroni, ülkenin
valisi Pahoran'a yeniden yazdı ve onun yazıp söylediği sözler şunlardır: İşte
mektubumu bu ülkenin başhakimi ve valisi olan Zarahemla şehrindeki Pahoran'a ve
ayrıca bu halk tarafından onları yönetmek ve bu savaşın işlerini yürütmek üzere
seçilmiş olan bütün herkese yazıyorum.
2 Çünkü işte onları kınamak için
söyleyeceğim bazı şeyler var; çünkü işte, adam toplayıp onları kılıç, pala ve
her çeşit savaş silahlarıyla silahlandırmak ve ülkemizin hangi bölgesine girmiş
olurlarsa olsunlar Lamanlılar'a karşı göndermek üzere seçilmiş olduğunuzu
biliyorsunuz.
3 Ve şimdi işte, size derim ki ben
kendim ve ayrıca adamlarım ve aynı zamanda Helaman ve onun adamları çok büyük
acılar çektik; evet, hatta açlık, susuzluk ve yorgunluk gibi her türlü ve her
çeşit acılara katlandık.
4 Fakat işte, çektiğimiz
sıkıntıların hepsi bu kadar olsaydı, ne söylenir ne de şikâyette bulunurduk.
5 Fakat işte halkımız arasında olan
kıyım büyüktür; evet, binlercesi kılıçtan geçirilmiştir; oysa ordumuz için
yeterince askeri kuvvet gönderip onların yardımına koşsaydınız, bu olmazdı.
Evet, bizlere karşı çok büyük ihmalkârlık ettiniz.
6 Ve şimdi işte, bu oldukça büyük
ihmalin nedenini öğrenmek istiyoruz; evet, bu düşüncesizliğinizin nedenini
bilmek istiyoruz.
7 Düşmanlarımız çevrenizde ölüm
işini yaymaktayken, evet, kardeşlerinizden binlercesini öldürürken, siz
tahtlarınızda bilinçsiz ve düşüncesiz bir şekilde oturmayı düşünebilir misiniz?
8 Evet, hatta korunmaları için size
güvenen, evet, sizleri kendilerine yardım edebileceğiniz bir mevkiye getiren
insanlara, evet, ordular gönderip onları kuvvetlendirerek içlerinden
binlercesini kılıçtan geçirilmekten kurtarabilirdiniz.
9 Fakat işte bununla da
kalmadınız---Onlardan yiyeceğinizi esirgediniz; öyle ki birçok insan bu halkın
mutluluğu için duydukları büyük arzularından dolayı kanlarının son damlasına
kadar savaşıp öldüler; evet ve onlara karşı gösterdiğiniz çok büyük ihmalkârlık
yüzünden onlar bunu açlıktan ölmek üzereyken yapmışlardır.
10 Ve şimdi sevgili
kardeşlerim---çünkü sevilmeye layık olmanız gerekir; evet ve bu halkın özgürlüğü
ve mutluluğu için daha fazla gayret göstermeniz gerekirdi; fakat işte, onları o
kadar çok ihmal ettiniz ki binlerce insanın kanı öç almak için başlarınız
üzerine gelecektir; evet, Tanrı onların döktüğü her gözyaşı ve çektiği her acıyı
bilmektedir---
11 İşte siz tahtlarınızda oturup
hiçbir iş yapmazken, Tanrı'nın yüce iyiliğiyle sizi kurtaracağını mı
zannediyorsunuz? İşte, eğer böyle olacağını sanıyorsanız, boşuna
ümitleniyorsunuz.
12 Bunca ölen kardeşinizin kendi
kötülükleri yüzünden mi öldüğünü sanıyorsunuz? Size derim, eğer böyle
düşünüyorsanız yanılıyorsunuz; çünkü size derim ki birçok insan kılıçtan
geçirildi; ve işte bunun için siz hüküm giyeceksiniz.
13 Çünkü Rab kendi adalet ve
yargısının kötülerin üzerine gelmesi için iyilerin öldürülmesine izin verir; bu
nedenle öldürülmüş oldukları için iyilerin kaybolup gittiklerini sanmayın; fakat
işte, onlar Tanrıları Rab'bin rahatına kavuşurlar.
14 Ve şimdi işte, size söylüyorum;
bu halkın aşırı tembelliği yüzünden, evet, hatta hükümetimizin tembelliği ve
kendi kardeşlerine, evet, hatta ölen herkese karşı gösterdikleri aşırı
ihmalkârlık yüzünden, Tanrı'nın yargılarının bu halkın üzerine gelmesinden son
derece korkuyorum.
15 Çünkü ilkönce kendi başımızda
başlayan bu kötülük olmasaydı, düşmanlarımıza karşı koyabilirdik, böylece
üzerimizde hiçbir güç elde edemezlerdi.
16 Evet, kendi aramızda çıkan bu
savaş olmasaydı, evet, aramızda bu kadar çok kan
dökülmesine neden olan bu kralcılar
olmasaydı, evet, kendi aramızda çekişeceğimize, şimdiye dek olduğu gibi
kuvvetlerimizi birleştirebilseydik, evet, bu kralcılar üzerimizde güç ve yetki
edinme arzusu beslemeselerdi, bize karşı kılıca sarılıp aramızda o kadar çok kan
dökülmesine neden olacaklarına, özgürlük davamıza sadık kalıp bizimle birleşerek
düşmanlarımıza karşı yürümüş olsalardı, evet, düşmanlarımıza karşı Rab'bin
kuvvetiyle gitseydik, düşmanlarımızı darmadağın ederdik; çünkü bu, Rab'bin sözü
doğrultusunda yerine gelmiş olacaktı.
17 Ama işte, Lamanlılar şu an
üzerimize saldırıyorlar, topraklarımızı ele geçirip halkımızı, evet,
kadınlarımızı ve çocuklarımızı kılıçtan geçiriyorlar ve her türlü acılar
çektirip onları tutsak edip götürüyorlar; ve bütün bunlar güç ve yetki peşinde
koşanların, evet, hatta şu kralcıların büyük kötülükleri yüzünden oldu.
18 Fakat bu konuyu niçin bu kadar
uzatıyorum? Çünkü kim bilir belki sizler de yetki peşindesiniz. Kim bilir belki
siz de vatan hainisiniz.
19 Yoksa ülkemizin kalbinde,
güvenlik içinde olduğunuz için mi bizi ihmal ediyorsunuz, bu yüzden mi bize
yiyecek ve ordumuzu kuvvetlendirmek için asker gönderilmesine engel oldunuz?
20 Tanrınız Rab'bin emirlerini
unuttunuz mu? Evet, atalarımızın tutsaklığını unuttunuz mu? Kaç kez
düşmanlarımızın elinden kurtarıldığımızı unuttunuz mu?
21 Yoksa biz tahtlarımızda
oturmuşken ve Rab'bin bizim için tedarik ettiği yollara başvurmazken, Rab'bin
yine bizi kurtaracağını mı sanıyorsunuz?
22 Evet, ülkemizin çevresindeki
sınırlarda binlerce insan kılıçtan geçirilip, evet, yaralanıp kanları
akmaktayken, çevrenizde binlerce, evet ve on binlerce tembel tembel oturan
insanlar gibi tembel tembel mi oturacaksınız?
23 Siz rahatça oturup olanları
seyrederken, Tanrı'nın sizi suçsuz sayacağını mı sanıyorsunuz? İşte size
söylüyorum: Hayır! Şimdi Tanrı'nın, "Önce kabın içi temizlenecek, sonra da kabın
dışı temizlenecek" dediğini hatırlamanızı dilerim.
24 Ve şimdi yaptıklarınızdan tövbe
etmez ve kalkıp işe koyulmaz ve Helaman'ın geri aldığı ülkenin bu bölgelerine
bakabilmesi ve bizim de bu tarafta kaybettiğimiz malımız ve mülkümüzden geri
kalanları kurtarabilmemiz için bize ve Helaman'a yiyecek ve asker yardımı
göndermeyecek olursanız, işte bizim önce kabın içini, evet, yani hükümetimizin
büyük başını temizleyinceye kadar Lamanlılar'la bir daha savaşmamamız gerekir.
25 Ve eğer siz mektubumdaki
isteklerimi kabul etmez ve ortaya çıkıp bana gerçek bir özgürlük ruhu
göstermezseniz ve ordularımızı kuvvetlendirmeye çalışıp takviye göndermezseniz
ve geçimlerini sağlamak için onlara yiyecek vermezseniz, işte özgürlükçü
adamlarımdan bir bölümünü ülkemizin bu bölgesini savunmaları için bırakacağım ve
hiçbir kuvvetin onlara karşı işlememesi için Tanrı'nın kuvvet ve bereketini
onların üzerinde bırakacağım---
26 Ve bunu inançları kuvvetli
olduğu için ve çektikleri sıkıntılar karşısında sabırlı oldukları için
yapacağım---
27 Ve sizin yanınıza geleceğim ve
aranızda özgürlük isteyen biri varsa, evet, eğer özgürlüğün bir tek kıvılcımı
dahi kalmışsa, işte zorla kuvvet ve yetki sahibi olmak isteyenlerin kökünü
kurutuncaya kadar aranızda isyanlar çıkartacağım.
28 Evet, işte ben sizin kuvvet ve
yetkinizden değil, ancak Tanrımdan korkarım; ve O'nun emirleri uyarınca ülkemin
davasını savunmak için kılıcımı kaldırıyorum; ve sizin kötülükleriniz yüzünden o
kadar çok kayıp verdik.
29 İşte vakit gelmiştir, evet,
şimdi vakit yakındır ki siz vatanınızı ve çocuklarınızı savunmak için harekete
geçmezseniz, adaletin kılıcı başınızın üzerinde asılı duracaktır; evet ve o
kılıç üzerinize düşüp sizi tamamen yok edinceye kadar yoklayacaktır.
30 İşte, sizden yardım bekliyorum;
ve yardımımıza koşmazsanız, işte yanınıza, Zarahemla ülkesine kadar geleceğim ve
sizi kılıçtan geçireceğim, öyle ki özgürlük davamız uğruna bu halkın
ilerleyişini engellemeniz için artık daha fazla gücünüz kalmayacak.
31 Çünkü işte, Rab günah içinde
yaşamanıza ve kötülüklerinizde kuvvetlenip doğru olan halkını yok etmenize izin
vermeyecektir.
32 İşte, siz dünyanın şöhretini ve
boş şeylerini sevdiğiniz için kötülük yaparken, Rab'bin, atalarının gelenekleri,
evet ve bizden ayrılmış olanların arttırdığı kinleri nedeniyle Lamanlılar'ı
cezalandırıp sizleri esirgeyeceğini mi sanıyorsunuz?
33 Tanrı'nın yasalarına karşı
geldiğinizi biliyorsunuz ve bu yasaları ayaklarınızın altında ezdiğinizi de
biliyorsunuz. İşte Rab bana şöyle dedi: Vali olarak göreve getirdiğiniz kişiler
günahlarından ve kötülüklerinden tövbe etmezlerse, onlara karşı savaşa
gideceksiniz.
34 Ve şimdi işte, ben Moroni,
Tanrımın emirlerini yerine getirmek üzere yaptığım antlaşmaya göre hareket etmek
zorundayım; bu nedenle Tanrı'nın sözüne uyarak bana ve ayrıca Helaman'a derhal
kendi yiyeceğiniz ve askerlerinizden göndermenizi istiyorum.
35 Ve işte, eğer siz bunu
yapmazsanız, vakit geçirmeden üzerinize geleceğim; çünkü işte, Tanrı açlıktan
ölmemize izin vermeyecektir; bu yüzden kılıca başvurmak zorunda kalsak bile,
Tanrı sizin yiyeceğinizden bize de verecektir. Şimdi Tanrı'nın sözünü yerine
getirmeye dikkat edin.
36 İşte, ben başkomutanınız
Moroni'yim. Güç peşinde değilim, amacım bunu aşağıya çekmektir. Gözüm bu
dünyanın şanı ve şerefinde değil, ancak Tanrımın görkeminde ve vatanımın
özgürlüğü ve mutluluğundadır. Ve böylece mektubuma burada son veriyorum.
Pahoran Moroni'ye hükümete karşı
çıkarılan ayaklanma ve isyandan söz eder‑‑‑Kralcılar Zarahemla'yı ele geçirip
Lamanlılar'la ittifak kurarlar‑‑‑Pahoran isyancılara karşı askeri yardım ister. m.ö. tahminen 62 yılı.
İşte şimdi öyle oldu ki Moroni
mektubunu Başvali'ye gönderdikten kısa bir süre sonra Başvali Pahoran'dan bir
mektup aldı. Ve kendisine gönderilen sözler şunlardır:
2 Ben bu ülkenin başvalisi Pahoran,
bu sözleri ordunun başkomutanı Moroni'ye gönderiyorum. İşte, Moroni, sana derim
ki büyük acılarınızdan dolayı sevinç duymuyorum, evet, çektiğiniz acılar ruhumu
kedere boğuyor.
3 Fakat işte, bazıları var ki
çektiğiniz sıkıntılara seviniyorlar; evet, o kadar ki bana ve ayrıca halkımın
özgürlükçü kısmına karşı ayaklandılar; evet ve ayaklananların sayısı çok
fazladır.
4 Ve bu büyük kötülüğe neden
olanlar beni yargı kürsüsünden indirmeye çalışanlardır; çünkü gönül alıcı sözler
kullanarak pek çok insanın yüreğini kandırdılar; bunlar aramızda çıkacak korkunç
sıkıntıların nedenidir; onlar yiyeceklerimize el koyup özgürlük taraftarı
adamlarımızın gözünü korkuttular; bu yüzden onlar sizin yanınıza gelemediler.
5 Ve işte, beni huzurlarından
kovdular ve ben kimi bulabildiysem onlarla birlikte Gideyon ülkesine kaçtım.
6 Ve işte, ülkenin bu bölgesinin
her yanına bir duyuru gönderdim; ve işte, halk silaha sarılıp vatanlarını ve
özgürlüklerini savunmak, bize yapılan haksızlıkların öcünü almak için her gün
akın akın bize katılıyorlar.
7 Ve bize katılanların sayısı o
kadar çok oldu ki bize karşı ayaklananlara meydan okuduk; evet, öyle ki bizden
korkuyorlar ve bizimle savaşmaya cesaret edemiyorlar.
8 Ülkeyi, yani Zarahemla şehrini
ele geçirip başlarına bir kral seçtiler; ve bu kişi Lamanlılar'ın kralına yazıp
onunla ittifak kurdu; yapılan bu ittifakla Zarahemla şehrinin savunmasını
kendisi üstlendi; çünkü bu şehrin korumasını üstlenerek, Lamanlılar'ın ülkenin
geri kalan bölümünü ele geçirebileceklerini düşünüyor ve bütün halk Lamanlılar'a
bağlandıktan sonra bu halkın başına kral olarak atanmayı umuyordu.
9 Ve şimdi, mektubunda beni
eleştiriyorsun, ama bu hiç önemli değil; kızmadım, aksine yüreğinin yüceliği
beni mutlu etti. Ben, Pahoran, yalnızca halkımın hak ve özgürlüğünü korumak için
yargı kürsümde oturmaktan başka bir güç peşinde değilim. Ruhum Tanrı'nın bizi
özgür kıldığı bu özgürlüğe sıkı bir şekilde bağlıdır.
10 Ve şimdi işte, kan dökme
pahasına da olsa kötülüğe karşı direneceğiz. Eğer Lamanlılar kendi topraklarında
kalsalardı, onların kanını dökmezdik.
11 Bize karşı ayaklanıp kılıca
sarılmasalardı, kardeşlerimizin de kanını dökmezdik.
12 Tanrı'nın adaleti zorunlu
kılsaydı ya da Tanrı böyle yapmamızı emretmiş olsaydı, tutsaklık boyunduruğuna
vurulmaya razı olurduk.
13 Fakat işte O, düşmanlarımıza
boyun eğmemizi emretmez, ama O'na güvenmemizi emreder; ve bizi O kurtaracaktır.
14 Bu yüzden, sevgili kardeşim
Moroni, gel kötülüğe karşı duralım ve sözümüzle karşı koyamadığımız kötülüğe,
evet, isyan ve bölücülük gibi kötülüklere kılıcımızla karşı çıkalım ki
özgürlüğümüzü koruyup Kilisemizin büyük ayrıcalığında ve Fidye ile
Kurtarıcımızın ve Tanrımızın davasında sevinelim.
15 O nedenle adamlarından bir
kısmını yanına alıp çabucak yanıma gel ve geri kalan adamlarını da Lehi ve
Teyankum'un emrine bırak; kendilerinde bulunan özgürlük ruhuna, yani Tanrı'nın
Ruhu'na göre ülkenin o kısmında savaşı yönetmeleri için onlara yetki ver.
16 İşte, sen bana ulaşıncaya kadar
sağ kalmaları için onlara bir miktar erzak gönderdim.
17 Buraya gelirken elinden geldiği
kadar kuvvet topla; ve bizde bulunan imana göre Tanrımızın kuvvetiyle derhal bu
bölücülerin üzerine gidelim.
18 Ve Lehi ve Teyankum'a göndermek
üzere daha fazla yiyeceğimizin olması için Zarahemla şehrini ele geçireceğiz;
evet, Rab'bin kuvvetiyle üzerlerine yürüyüp bu büyük alçaklığa son vereceğiz.
19 Ve şimdi Moroni, mektubunu almak
beni sevindirdi; çünkü ne yapmamız gerektiği konusunda, kardeşlerimize karşı
yürümenin doğru olup olmayacağı konusunda biraz endişeliydim.
20 Ama tövbe etmezlerse, Rab'bin
sana onlara karşı yürümeni emrettiğini söylüyorsun.
21 Lehi ve Teyankum'u Rab'de
kuvvetlendirmeye gayret et. Onlara korkmamalarını söyle, çünkü Tanrı onları ve
aynı zamanda kendilerini özgür kıldığı bu özgürlüğe sıkıca bağlı kalan herkesi
kurtaracaktır. Ve şimdi sevgili kardeşim Moroni'ye yazdığım mektubumu burada
bitiriyorum.
Moroni, Gideyon ülkesinde bulunan
Pahoran'ın yardımına koşar‑‑‑Vatanlarını savunmayı reddeden kralcılar
öldürülür‑‑‑Pahoran ve Moroni Nefiha'yı yeniden ele geçirirler‑‑‑Birçok Lamanlı,
Ammon halkına katılır‑‑‑Teyankum Ammoron'u öldürür, sonra da kendisi şehit
düşer‑‑‑Lamanlılar ülkeden çıkartılır ve barış sağlanır‑‑‑Helaman rahiplik
hizmetine geri dönerek Kilise'yi güçlendirir. m.ö. tahminen 62--57 yılları.
Ve öyle oldu ki Moroni bu mektubu
alınca, Pahoran'ın kendi vatanının özgürlüğü ve davasına hainlik etmeyip sadakat
göstermesinden dolayı yüreği çok büyük bir sevinçle dolup cesaretlendi.
2 Fakat Pahoran'ı yargı kürsüsünden
kovanların kötülükleri yüzünden, evet, sonuçta hem vatanlarına hem de
Tanrı'larına karşı baş kaldıranlar yüzünden büyük üzüntü duydu.
3 Ve öyle oldu ki Moroni,
Pahoran'ın arzusu üzerine yanına birkaç adam alarak ordusunun geri kalan kısmını
Lehi ve Teyankum'un kumandasına bıraktı ve Gideyon ülkesine doğru yürüyüşe
geçti.
4 Ve girdiği her yerde özgürlük
bayrağını kaldırarak Gideyon ülkesine doğru yürüyüşü boyunca toplayabildiği
kadar kuvvet topladı.
5 Ve öyle oldu ki binlerce insan
onun bayrağın altında toplandı; ve özgürlüklerini koruyup tutsaklığa düşmemek
için kılıçlarını kuşandılar.
6 Ve böylece Moroni yürüyüşü
boyunca toplayabildiği kadar adam toplayıp Gideyon ülkesine ulaştı; ve
kuvvetlerini Pahoran'ın kuvvetleriyle birleştirdiğinde çok güçlü oldular; hatta
ülkeyi ele geçirip özgürlükçü halkı Zarahemla ülkesinden kovan o bölücülerin
kralı olan Pakus'un adamlarından daha kuvvetli oldular.
7 Ve öyle oldu ki Moroni ve Pahoran
ordularıyla Zarahemla ülkesine inip şehre doğru yürüdüler ve Pakus'un
adamlarıyla karşılaşır karşılaşmaz savaşa tutuştular.
8 Ve işte, Pakus öldürüldü ve
adamları ise tutsak edildi; ve yargı kürsüsü tekrar Pahoran'a iade edildi.
9 Ve Pakus'un adamları ve yakalanıp
hapse atılmış olan kralcılar yasalara göre mahkemede yargılandılar ve yasalara
göre idam edildiler; evet, vatanlarını savunmak için silahlanmayıp ona karşı
savaşan herkes, yani Pakus'un adamları ile bu kralcılar ölüm cezasına
çarptırıldı.
10 Ve böylece vatanın güvenliği
için bu yasaya sıkıca uyulması gerekliydi; evet ve özgürlüklerini inkâr eden her
kim olursa olsun, yasa gereği derhal ölüm cezasına çarptırıldı.
11 Ve böylece Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin otuzuncu yılı sona erdi. Moroni ile Pahoran özgürlük
davasına bağlı kalmayanların hepsini ölümle cezalandırıp Zarahemla ülkesindeki
kendi halkları arasında huzuru sağladılar.
12 Ve öyle oldu ki Nefi halkı
üzerindeki hakimler yönetiminin otuz birinci yılının başında Moroni Helaman'a
ülkenin bu bölgesini korumasında yardımcı olmak üzere derhal erzak ve ayrıca
altı bin askerden oluşan bir ordu gönderdi.
13 Ve Lehi ve Teyankum'un ordusuna
da altı bin kişilik bir orduyla yeterli miktarda yiyecek gönderdi. Ve öyle oldu
ki bu, ülkeyi Lamanlılar'a karşı kuvvetlendirmek için yapıldı.
14 Ve öyle oldu ki Moroni ve
Pahoran, Zarahemla ülkesinde çok sayıda asker bırakarak, kalabalık bir orduyla
Nefiha ülkesine doğru yürüyüşe geçtiler; zira bu şehirdeki Lamanlılar'ı
düşürmeye kararlıydılar.
15 Ve öyle oldu ki o ülkeye doğru
yol alırken Lamanlılar'ın büyük bir birliğini yakalayıp onların çoğunu
öldürdüler; ve onların erzak ve savaş silahlarına el koydular.
16 Ve öyle oldu ki onları
yakaladıktan sonra Nefililer'e karşı bir daha savaş silahlarını
kaldırmayacaklarına dair antlaşma yaptırdılar.
17 Ve bu antlaşmayı yaptıktan sonra
onları birlikte yaşamaları için Ammon halkının yanına gönderdiler; ve
öldürülmeyenlerin sayısı yaklaşık dört bin kişi kadardı.
18 Ve öyle oldu ki onları
gönderdikten sonra Nefiha ülkesine doğru yollarına devam ettiler. Ve öyle oldu
ki Nefiha şehrine geldiklerinde, Nefiha şehrinin yanındaki Nefiha ovasında
çadırlarını kurdular.
19 Şimdi Moroni, Lamanlılar'ın
kendileriyle savaşmak üzere ovaya çıkmalarını arzu ediyordu; ancak Lamanlılar
onların olağanüstü cesaretlerini biliyordu ve sayılarının da çok fazla olduğunu
görünce, bu yüzden karşılarına çıkmaya cesaret edemediler; bu nedenle o gün
savaşmadılar.
20 Ve gece olduğunda, Moroni gece
karanlığında ilerleyip, Lamanlılar'ın ordularıyla şehrin hangi tarafında kamp
kurduklarını gizlice öğrenmek için surların üzerine çıktı.
21 Ve öyle oldu ki giriş kapısının
yanında doğu tarafında toplanmışlardı ve hepsi uykudaydı. Ve şimdi Moroni kendi
ordusuna dönüp çabucak sağlam ipler ve merdivenler hazırlattı, bunları surların
üzerinden şehrin içine sarkıtacaklardı.
22 Ve öyle oldu ki Moroni
adamlarını yürüyüşe geçirip onları surlara çıkardı ve surların üzerinden şehrin
bu bölümüne, evet, Lamanlılar'ın ordularıyla kamp kurmadıkları batı tarafına
indirdi.
23 Ve öyle oldu ki sağlam ipleri ve
merdivenleri sayesinde hepsi geceleyin şehrin içine indiler; böylece sabah
olduğunda hepsi şehrin surları içindeydi.
24 Ve şimdi, Lamanlılar uyanıp
Moroni'nin ordularını surların içinde görünce o kadar çok korkuya kapıldılar ki
geçitten çıkarak kaçtılar.
25 Ve şimdi önünden kaçtıklarını
gören Moroni, adamlarını üzerlerine hücum ettirip içlerinden pek çoğunu öldürdü
ve çoğunun da etrafını sarıp onları esir aldı; ve geri kalanlar ise deniz
kıyısında bulunan Moroni ülkesine kaçtılar.
26 Böylece Moroni ile Pahoran
hiçbir kayıp vermeden Nefiha şehrini ele geçirdiler; ve Lamanlılar'ın çoğu
öldürülmüştü.
27 Şimdi öyle oldu ki esir alınan
Lamanlılar'dan pek çoğu Ammon halkına katılıp özgür bir halk olmayı arzu
ediyordu.
28 Ve öyle oldu ki bunu arzu eden
herkes dileğine kavuştu.
29 Dolayısıyla Lamanlı esirlerin
hepsi Ammon halkıyla birleşip canla başla çalışmaya koyuldular; toprağı sürüp
her nevi tahıl yetiştirdiler ve her çeşit sürüleri ve davarları oldu; ve böylece
Nefililer ağır bir yükten kurtulmuş oldu; evet, öyle ki bütün Lamanlı esirlerin
yükünden kurtuldular.
30 Şimdi öyle oldu ki Moroni'nin
Nefiha şehrini ele geçirip pek çoğunu esir almasıyla Lamanlılar'ın ordusu
oldukça azalmıştı; ve esir alınan Nefililer'in çoğunun geri getirilmesi
Moroni'nin ordusunu ise oldukça kuvvetlendirmişti; bunun üzerine Moroni, Nefiha
ülkesinden Lehi ülkesine geçti.
31 Ve öyle oldu ki Moroni'nin
üzerlerine yürüdüğünü gören Lamanlılar'ı yeniden korku sardı ve Moroni'nin
ordusunun önünden kaçtılar.
32 Ve öyle oldu ki Moroni ve
ordusu, Lehi ve Teyankum'la karşılaşıncaya dek onları şehirden şehre
kovaladılar; ve Lamanlılar, Moroni ülkesine gelinceye kadar Lehi ile
Teyankum'dan kaçıp aşağı deniz kenarına indiler.
33 Ve Lamanlı ordularının hepsi bir
araya toplandılar; öyle ki hepsi Moroni ülkesinde tek bir vücut halinde
toplandılar. Şimdi Lamanlılar'ın kralı Ammoron da onlarla beraberdi.
34 Ve öyle oldu ki Moroni, Lehi ve
Teyankum ordularıyla Moroni ülkesinin sınırları civarında ordugâh kurdular; öyle
ki Lamanlılar hem güney sınırında hem de doğu sınırında çölle çevriliydiler.
35 Ve böylece gece ordugâhlarını
burada kurdular. Çünkü işte, hem Nefililer hem Lamanlılar çok yol yürüdükleri
için yorgundular; bu nedenle geceleyin Teyankum'dan başka savaş kurnazlığı
düşünen yoktu; çünkü Ammoron'a o kadar çok kızıyordu ki ona göre Nefililer'le
Lamanlılar arasında bu kadar çok savaşın çıkmasına ve kan dökülmesine, evet ve
bu kadar çok kıtlığa neden olan bu büyük ve uzun savaşın sorumluları Ammoron ve
kardeşi Amalikiya idi.
36 Ve öyle oldu ki Teyankum
kızgınlıkla çıkıp Lamanlılar'ın ordugâhına girdi ve şehrin surlarından sarkıp
aşağı indi. Ve bir iple oradan oraya gidip kralı buldu ve mızrağını atıp kralın
yüreğinin yanına sapladı. Fakat işte, kral ölmeden önce hizmetkârlarını
uyandırdı; öyle ki hizmetkârlar Teyankum'un peşine düşüp onu öldürdüler.
37 Şimdi öyle oldu ki Lehi ve
Moroni, Teyankum'un öldüğünü öğrenince son derece üzüldüler; çünkü işte o vatanı
için kahramanca savaşmış bir insandı; evet, özgürlüğün gerçek bir dostuydu; ve
dayanılması güç son derece ağır bir sürü acılara katlanmıştı. Fakat işte o
ölmüştü ve bütün dünyanın gittiği yoldan gitmişti.
38 Şimdi öyle oldu ki ertesi gün
Moroni yürüyüşe geçip Lamanlılar'ın üzerine saldırdı; öyle ki onları ağır bir
yenilgiye uğrattılar ve onları ülkeden sürdüler; ve Lamanlılar kaçıp gittiler; o
dönemde bir daha Nefililer'le savaşmak için geri gelmediler.
39 Ve böylece Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin otuz birinci yılı sona erdi; ve böylece Nefililer yıllar
boyunca savaş, kan ve kıtlık görmüş ve çekmedikleri acı kalmamıştı.
40 Ve Nefi halkı arasında
cinayetler ve çekişmeler ve bölünmeler ve kötülüğün her türlüsü vardı; ancak
doğruların hatırına, evet, doğruların duaları nedeniyle canları bağışlanmıştı.
41 Fakat işte, Nefililer'le
Lamanlılar arasında oldukça çok uzun süren bu savaşın yüzünden pek çok insanın
yüreği savaşın çok uzun sürmesinden dolayı katılaşmıştı; ve birçok insanın
yüreği de çektikleri sıkıntılardan dolayı yumuşamıştı; öyle ki Tanrı'nın önünde
kendilerini alçakgönüllülüğün derinliklerine kadar alçalttılar.
42 Ve öyle oldu ki Moroni, ülkenin
Lamanlılar'ın saldırılarına en açık olan kısımlarını yeterince
kuvvetlendirinceye kadar istihkâm ettikten sonra Zarahemla şehrine döndü; ve
Helaman da miras toprağına geri döndü; ve Nefi halkı arasında yeniden barış
sağlandı.
43 Ve Moroni ordularının
kumandasını Moroniha adındaki oğlunun eline teslim etti; ve ömrünün geri kalan
günlerini huzur içinde geçirmek üzere kendi evine çekildi.
44 Ve Pahoran yargı kürsüsüne geri
döndü; ve Helaman yeniden Tanrı'nın sözünü halka vaaz etme görevini üzerine
aldı; çünkü çıkan bunca çekişme ve savaştan sonra Kilise'de yeniden bir
düzenleme yapılması gerekiyordu.
45 Bu nedenle Helaman ve kardeşleri
büyük bir güçle Tanrı'nın sözünü bildirmek üzere çıktılar. Böylece birçok insanı
yaptıkları kötülükler hakkında ikna edip günahlarından tövbe etmelerini ve
Tanrıları Rab'be vaftiz olmalarını sağladılar.
46 Ve öyle oldu ki Tanrı'nın
Kilisesi'ni ülkenin her yanında yeniden kurdular.
47 Evet ve yasalara ilişkin
düzenlemeler yapıldı. Ve hakimleri ve başhakimleri seçildi.
48 Ve Nefi halkı ülkede yeniden
bolluk ve berekete kavuşmaya başladı ve ülkede çoğalıp yeniden çok güçlenmeye
başladılar. Ve çok zengin olmaya başladılar.
49 Ama zenginliklerine ya da
kuvvetlerine veya başarılarına rağmen kendi gözlerinde gurura kapılmadılar;
Tanrıları Rab'bi hatırlamakta da ağır davranmadılar; Tanrı'nın önünde
kendilerini son derece alçalttılar.
50 Evet, Rab'bin kendileri için
yapmış olduğu yüce şeyleri, O'nun kendilerini ölümden ve zincirlerden ve
hapishanelerden ve her türlü sıkıntılardan ve düşmanlarının elinden kurtardığını
hatırladılar.
51 Ve onlar Tanrıları Rab'be
sürekli olarak dua ettiler, öyle ki Rab, söz verdiği şekilde onları bereketledi;
böylece güçlenip ülkede başarılı ve zengin oldular.
52 Ve öyle oldu ki bütün bunlar
oldu. Ve Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin otuz beşinci yılında Helaman
öldü.
Şiblon ve daha sonra Helaman kutsal
kayıtları teslim alır‑‑‑Birçok Nefili kuzey ülkesine yolculuk eder‑‑‑Hagot batı
denizine yelken açan gemiler inşaat eder‑‑‑Moroniha Lamanlılar'ı savaşta yener.
m.ö. tahminen 56--52 yılları.
Ve öyle oldu ki Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin otuz altıncı yılının başında, Alma tarafından Helaman'a
teslim edilmiş olan kutsal emanetleri Şiblon aldı.
2 Ve kendisi doğru bir insandı ve
Tanrı'nın önünde doğrulukla yürürdü; ve Tanrısı Rab'bin emirlerini yerine
getirmek için sürekli iyilik yapmaya dikkat ederdi; ve kardeşi de aynı yoldaydı.
3 Ve öyle oldu ki Moroni de öldü.
Ve böylece hakimler yönetiminin otuz altıncı yılı sona erdi.
4 Ve öyle oldu ki hakimler
yönetiminin otuz yedinci yılında, beş bin dört yüz kişilik adamdan, onların
eşlerinden ve çocuklarından oluşan büyük bir topluluk Zarahemla ülkesinden
ayrılıp kuzeydeki ülkeye gitti.
5 Ve öyle oldu ki Hagot çok meraklı
bir kişi olduğu için, bu yüzden gidip Harabe ülkesine yakın olan Bolluk
ülkesinin sınırında kendisi için çok büyük bir gemi inşa etti ve gemiyi kuzey
ülkesine geçit sağlayan dar kara parçasının yanındaki batı denizine indirdi.
6 Ve işte, birçok Nefili ve aynı
zamanda birçok kadın ve çocuk gemiye binip yüklü bir erzakla yelken açtılar; ve
kuzeye doğru yola çıktılar. Ve otuz yedinci yıl böylece sona erdi.
7 Ve otuz sekizinci yılda, bu adam
başka gemiler de inşa etti. Ve ilk gemi de geri geldi; ve daha çok sayıda insan
gemiye bindi; ve onlar da yanlarına epeyce erzak alıp yine kuzeydeki ülkeye
doğru yola çıktılar.
8 Ve öyle oldu ki onlardan bir daha
haber alınamadı. Ve biz onların denizin derinliklerinde boğulup öldüklerini
sanıyoruz. Ve öyle oldu ki başka bir gemi daha denize açıldı ve onun da nereye
gittiğini bilmiyoruz.
9 Ve öyle oldu ki bu yıl içinde çok
sayıda insan kuzey ülkesine gitti. Ve otuz sekizinci yıl böylece sona erdi.
10 Ve öyle oldu ki hakimler
yönetiminin otuz dokuzuncu yılında Şiblon da öldü; ve Koriyanton o ülkeye giden
insanlara erzak götürmek üzere bir gemiyle kuzey ülkesine gitmişti.
11 Bu yüzden Şiblon ölümünden önce
bu kutsal emanetleri, babasının adı verilmiş olan, Helaman'ın Helaman adındaki
oğluna teslim etmeyi uygun gördü.
12 Şimdi işte, Alma tarafından gün
ışığına çıkarılmaması emredilen o kısımlar hariç, Helaman'ın elinde bulunan bu
oyma kayıtların hepsi yazılarak ülkenin her yanındaki insançocuklarının arasına
gönderildi.
13 Ancak bu şeylerin kutsal
tutulması ve kuşaktan kuşağa devredilmesi gerekiyordu; bu nedenle, onlar bu yıl
Şiblon ölmeden önce Helaman'a teslim edildi.
14 Ve öyle oldu ki bu yıl içinde
yine Lamanlılar'ın tarafına geçen bazı bölücüler vardı; ve Lamanlılar yine
Nefililer'e karşı kışkırtılıp öfkelendiriliyordu.
15 Ve ayrıca bu aynı yıl içinde
onlar büyük bir orduyla Moroniha halkına karşı, yani Moroniha'nın ordusuna karşı
savaşmaya geldiler; bu savaşta çok büyük kayıplar vererek yenilgiye uğradılar ve
tekrar kendi topraklarına geri sürüldüler.
16 Ve böylece Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin otuz dokuzuncu yılı sona erdi.
17 Ve böylece Alma'nın ve oğlu
Helaman'ın ve diğer oğlu Şiblon'un öyküsü sona erdi.
Bölümler:
Nefililer'in başından geçenler.
Savaşları, çekişmeleri ve anlaşmazlıkları. Ve aynı zamanda Helaman'ın oğlu olan
Helaman'ın kayıtlarına göre ve ayrıca oğullarının kayıtlarına göre Mesih'in
gelişinden önce ve hatta Mesih'in gelişine kadar yaşamış birçok kutsal
peygamberin peygamberlikleri. Ve ayrıca Lamanlılar'ın çoğu inanca döndürülür.
Doğru inancı nasıl buldukları anlatılır. Mesih'in gelişine kadar, Helaman ve
oğullarının kayıtlarına göre Lamanlılar'ın doğruluğunu ve Nefililer'in kötülük
ve iğrençliklerini anlatan bu kayıtlara ve diğer kayıtlara Helaman Kitabı denir.
II. Pahoran başhakim olur ve Kişkumen
tarafından öldürülür‑‑‑Pakumeni yargı kürsüsüne geçer‑‑‑Koriyantumur Lamanlı
ordularının başına geçerek Zarahemla'yı alır ve Pakumeni'yi öldürür‑‑‑Moroniha,
Lamanlılar'ı yener ve Zarahemla'yı yeniden ele geçirir---Ve Koriyantumur
öldürülür. m.ö.
tahminen 52--50 yılları.
VE şimdi işte, öyle oldu ki Nefi
halkı üzerindeki hakimler yönetiminin kırkıncı yılının başlangıcında, Nefi halkı
arasında ciddi bir sorun yaşanmaya başladı.
2 Çünkü işte, Pahoran ölüp bütün
dünyanın gittiği yoldan gitmişti; bu yüzden Pahoran'ın çocukları olan
kardeşlerin arasında yargı kürsüsüne kimin geçeceği konusunda ciddi bir çekişme
başladı.
3 Şimdi yargı kürsüsü için
çekişenlerin, ayrıca halkı da çekişmeye kışkırtanların adları şunlardı: Pahoran,
Paanki ve Pakumeni.
4 Şimdi Pahoran'ın oğullarının
hepsi bu kadar değildi (zira onun oğulları çoktu); ancak yargı kürsüsü için
çekişenler bunlardı; bu yüzden onlar halkın üçe bölünmesine neden oldular.
5 Buna rağmen, öyle oldu ki Pahoran
halkın oyu ile Nefi halkının başına başhakim ve vali olarak seçildi.
6 Ve öyle oldu ki Pakumeni yargı
kürsüsünü ele geçiremeyeceğini görünce, o da halkın oyuna katıldı.
7 Fakat işte, Paanki ve onun
valileri olmasını isteyen bir kısım halk buna çok öfkelendi; bu yüzden Paanki
pohpohlayıcı sözler söyleyerek bu insanları kardeşlerine karşı ayaklandırmak
üzereydi.
8 Ve öyle oldu ki bunu başarmak
üzereyken, işte, ele geçirildi ve halkın oyu ile yargılanarak ölüme mahkum
edildi; çünkü isyan çıkarmış ve halkın özgürlüğünü yok etmeye çalışmıştı.
9 Şimdi Paanki'nin valileri
olmasını isteyenler onun ölüme mahkum edildiğini görünce, bu yüzden öfkelendiler
ve işte Kişkumen adlı birisini Pahoran'ın yargı kürsüsüne kadar göndererek
Pahoran'ı yargı kürsüsünde otururken öldürttüler.
10 Ve Kişkumen, Pahoran'ın
hizmetkârları tarafından izlendi; fakat işte, Kişkumen'in kaçışı öyle hızlı
olmuştu ki kimse onu yakalayamadı.
11 Ve o kendisini gönderenlere
gitti ve hepsi orada bir antlaşma yaptılar, evet, Kişkumen'in Pahoran'ı
öldürdüğünü kimseye söylemeyeceklerine dair Sonsuz Yaratıcı'larının adına yemin
ettiler.
12 Bu yüzden Kişkumen, Nefi halkı
arasında tanınmıyordu; çünkü Pahoran'ı öldürdüğü zaman kılık değiştirmişti. Ve
Kişkumen ve onunla antlaşma yapmış olan çetesi bulunamayacakları şekilde halkın
arasına karıştılar, fakat bulunanların hepsi ölüme mahkum edildi.
13 Ve şimdi işte, Pakumeni halkın
oyu ile kardeşi Pahoran'ın yerine hüküm sürmek üzere halkın başhakimi ve valisi
seçildi; ve bu onun hakkıydı. Ve bunların hepsi hakimler yönetiminin kırkıncı
yılında oldu ve bununla da sona erdi.
14 Ve öyle oldu ki hakimler
yönetiminin kırk birinci yılında, Lamanlılar büyük sayıda bir ordu topladılar ve
adamlarını kılıçlarla ve palalarla ve yaylarla ve oklarla ve miğferlerle ve
göğüs zırhlarıyla ve her türden çeşitli kalkanlarla donattılar.
15 Ve Nefililer'le meydan savaşı
yapmak için yeniden aşağıya geldiler. Ve başlarında adı Koriyantumur olan bir
adam vardı; ve o, Zarahemla soyundan geliyordu; ve Nefililer'in arasından çıkan
bir bölücüydü; ve iri yarı ve güçlü bir adamdı.
16 Bu yüzden Ammaron'un oğlu, adı
Tubalot olan Lamanlılar'ın kralı, Koriyantumur'un güçlü bir adam olduğunu,
kuvveti ve ayrıca üstün zekasıyla Nefililer'e karşı koyabileceğini, böylece onu
göndermekle Nefililer'e karşı üstünlük sağlayabileceğini düşünüyordu;
17 Bu yüzden onları kışkırtıp
öfkelendirdi ve ordularını bir araya toplayarak Koriyantumur'u onların başına
komutan olarak atadı; ve Nefililer'e karşı savaşmaları için ordularını Zarahemla
ülkesine doğru yürüyüşe geçirtti.
18 Ve öyle oldu ki hükümette o
kadar çok çekişme ve sorun vardı ki Zarahemla ülkesinde yeteri kadar nöbetçi
tutmamışlardı; çünkü Lamanlılar'ın büyük Zarahemla şehrine saldırmak üzere
ülkelerinin merkezine gelmeye cesaret edemeyeceklerini düşünmüşlerdi.
19 Fakat öyle oldu ki Koriyantumur
büyük sayıdaki ordusunun başında yürüyerek ilerledi ve şehirde oturanların
üzerine saldırdı; ve öylesine büyük bir hızla ilerlemişlerdi ki Nefililer'in
ordularını toplamaya zamanları olmadı.
20 Bu yüzden Koriyantumur şehrin
girişindeki nöbetçileri kılıçtan geçirip bütün ordusu ile şehre girdi; ve
kendilerine karşı gelen herkesi öldürdüler; böylece şehrin tamamını ele
geçirdiler.
21 Ve öyle oldu ki başhakim
Pakumeni, Koriyantumur'un önünden kaçıp şehrin surlarına kadar geldi. Ve öyle
oldu ki Koriyantumur onu duvara öyle çok çarptı ki Pakumeni öldü. Ve böylece
Pakumeni'nin günleri sona erdi.
22 Ve şimdi Koriyantumur, Zarahemla
şehrini ele geçirdiğini görünce ve Nefililer'in önlerinden kaçtığını ve
öldüklerini ve yakalanıp hapse atıldıklarını ve bütün ülkedeki en kuvvetli
kalenin kontrolünü ele geçirdiğini görünce, öylesine yüreklendi ki neredeyse
ülkenin tamamını ele geçirmek üzere saldırıya geçecekti.
23 Ve şimdi Koriyantumur, Zarahemla
ülkesinde kalmadı; fakat büyük bir ordu ile Bolluk şehrine doğru ilerledi; çünkü
yolunu kılıçla açarak ilerlemeye ve ülkenin kuzey kısımlarını ele geçirmeye
kararlıydı.
24 Ve Nefililer'in en büyük
kuvvetlerinin ülkenin merkezinde olduğunu sanarak, bu yüzden onların küçük
gruplar dışında toplanmalarına zaman bırakmadan ilerledi ve bu şekilde halkın
üzerine saldırdı ve onları kılıçtan geçirip yere serdi.
25 Fakat işte Koriyantumur'un
ülkenin merkezine yaptığı bu ilerleme Nefililer'den ölenlerin sayısı çok
olmasına rağmen Moroniha'ya onların üzerinde büyük bir üstünlük sağladı.
26 Çünkü işte Moroniha,
Lamanlılar'ın ülkenin merkezine kadar gelmeye cesaret edemeyeceklerini, ancak
daha önce yaptıkları gibi sınır boylarındaki şehirlere saldıracaklarını
sanmıştı; bu yüzden Moroniha güçlü ordularına sınıra yakın bölgeleri
korumalarını emretmişti.
27 Fakat işte, Lamanlılar onun
umduğunun aksine korkmadan ülkenin merkezine kadar gelmişler ve başkent
Zarahemla şehrini ele geçirmişlerdi; ve ülkenin en önemli bölgelerinden geçerek,
halkı kadın erkek, çoluk çocuk demeden katledip birçok şehri ve kaleyi ele
geçirmişlerdi.
28 Fakat Moroniha bunu öğrenir
öğrenmez, onları Bolluk ülkesine gelmeden önce durdurmak için hemen Lehi'yi bir
orduyla üzerlerine yolladı.
29 Ve Lehi denileni yaparak onları
Bolluk ülkesine gelmeden önce durdurdu ve onlarla savaşa başladı; sonuçta onlar
Zarahemla ülkesine doğru geri çekilmeye başladılar.
30 Ve öyle oldu ki Moroniha geri
çekilen Lamanlılar'ın yolunu kesti ve onlarla öyle bir savaşa girişti ki son
derece kanlı bir savaş oldu; evet, birçok insan öldürüldü ve sayılan ölülerin
arasında Koriyantumur da bulundu.
31 Ve şimdi işte, Lamanlılar iki
taraftan da çekilemediler; ne kuzeye, ne güneye, ne doğuya, ne de batıya
çekilebildiler; çünkü her taraftan Nefililerce kuşatılmışlardı.
32 Ve Koriyantumur, Lamanlılar'ı o
şekilde Nefililer'in ortasına atmıştı ki Nefililer'in ellerine düşmüşler ve
Koriyantumur'un kendisi ölmüştü; ve Lamanlılar, Nefililer'in eline teslim
oldular.
33 Ve öyle oldu ki Moroniha,
Zarahemla şehrini yeniden ele geçirdi ve tutsak alınan Lamanlılar'ın ülkeden
barış içinde ayrılmalarını emretti.
34 Ve böylece hakimler yönetiminin
kırk birinci yılı sona erdi.
Helaman'ın oğlu Helaman başhakim
olur---Gadiyanton, Kişkumen çetesini yönetir---Helaman'ın hizmetkârı Kişkumen'i
öldürür ve Gadiyanton çetesi çöle kaçar. m.ö. tahminen 50--49 yılları.
Ve öyle oldu ki hakimler yönetiminin
kırk ikinci yılında, Moroniha, Nefililer ile Lamanlılar arasında barışı tekrar
sağladıktan sonra, işte yargı kürsüsüne geçecek hiç kimse yoktu; bu yüzden yargı
kürsüsüne kimin geçeceği konusunda halkın arasında çekişmeler çıkmaya başladı.
2 Ve öyle oldu ki Helaman'ın oğlu
olan Helaman halkın oyu ile yargı kürsüsüne seçildi.
3 Fakat işte Pahoran'ı öldürmüş
olan Kişkumen, Helaman'ı da öldürmek için pusuya yatmış bekliyordu; ve
kötülüğünün hiç kimse tarafından bilinmemesi için antlaşmaya girmiş olan çetesi
tarafından destekleniyordu.
4 Çünkü konuşmasını çok iyi bilen
ve mesleği olan gizli cinayet ve eşkıyalık işlerini son derece ustalıkla yürüten
Gadiyanton adlı biri vardı; bu yüzden Gadiyanton, Kişkumen çetesinin lideri
oldu.
5 Bu yüzden Gadiyanton onlara ve
ayrıca Kişkumen'e pohpohlayıcı sözler söyleyerek kendisini yargı kürsüsüne
geçirirlerse, çetesinin üyelerine halk arasında güç ve yetki vereceğini söyledi;
bu yüzden Kişkumen, Helaman'ı ortadan kaldırmanın yollarını aramaya başladı.
6 Ve öyle oldu ki Kişkumen,
Helaman'ı öldürmek amacıyla yargı kürsüsüne doğru giderken, işte Helaman'ın
hizmetkârlarından biri geceleyin dışarı çıkmış ve kılık değiştirerek bu çetenin
Helaman'ı öldürmek için kurduğu planları öğrenmişti;
7 Ve öyle oldu ki hizmetkâr,
Kişkumen'le karşılaştı ve ona bir işaret verdi; bu yüzden Kişkumen ona ne yapmak
istediğini bildirdi ve Helaman'ı öldürebilmek için ondan kendisini yargı
kürsüsüne götürmesini istedi.
8 Ve Helaman'ın hizmetkârı
Kişkumen'in yüreğinden geçen her şeyi bildiğinden ve onun amacının cinayet
işlemek olduğunu bildiğinden ve onun çetesine üye olan herkesin amacının da
cinayet işlemek, hırsızlık etmek ve güç kazanmak olduğunu bildiğinden, (ve bu
onların gizli planları ve çeteleriydi) Helaman'ın hizmetkârı, Kişkumen'e:
AHaydi yargı kürsüsüne gidelim!@ dedi.
9 Şimdi bu Kişkumen'i çok memnun
etmişti; çünkü amacını gerçekleştirebileceğini sanıyordu; fakat işte, yargı
kürsüsüne giderlerken Helaman'ın hizmetkârı Kişkumen'i tam kalbinden bıçakladı
ve Kişkumen hiç ses çıkarmadan yere ölü olarak yığıldı. Ve hizmetkâr koşup
Helaman'a gördüğü, duyduğu ve yaptığı her şeyi anlattı.
10 Ve öyle oldu ki Helaman bu
eşkıyalar ve gizli katiller çetesinin yakalanıp yasalara göre idam edilmeleri
için adamlarını yolladı.
11 Fakat işte Gadiyanton,
Kişkumen'in dönmediğini görünce, onun öldürülmüş olmasından korktu; bu yüzden
çetesine peşinden gelmelerini emretti. Ve gizli bir yoldan çöle çıkarak ülkeden
kaçtılar; ve böylece Helaman onları yakalatmak üzere adamlarını gönderdiğinde,
onlar hiçbir yerde bulunamadı.
12 Ve bu Gadiyanton'dan daha sonra
tekrar söz edilecektir. Ve böylece Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin
kırk ikinci yılı sona erdi.
13 Ve işte, bu kitabın sonunda, bu
Gadiyanton'un bütün Nefi halkının yıkılmasına, evet, neredeyse tamamen yok
olmasına neden olacağını göreceksiniz.
14 İşte, Helaman Kitabı'nın sonunu
kastetmiyorum, bütün bu yazdıklarımı aldığım Nefi Kitabı'nın sonundan söz
ediyorum.
Birçok Nefili kuzeydeki ülkeye göç
eder---Evlerini çimentodan yaparlar ve pek çok kayıt tutarlar---On binlerce
insan doğru inancı bulur ve vaftiz olur---Tanrı'nın sözü insanları kurtuluşa
götürür---Helaman'ın oğlu Nefi yargı kürsüsüne geçer. m.ö. tahminen 49--39
yılları.
Ve şimdi, öyle oldu ki hakimler
yönetiminin kırk üçüncü yılında, kilisedeki biraz gurur dışında Nefi halkının
arasında hiç çekişme olmadı; bu da halkın arasında ufak tefek bazı
anlaşmazlıkların çıkmasına neden oldu; kırk üçüncü yılın sonunda bu sorunlar
çözüldü.
2 Ve kırk dördüncü yılda halkın
arasında hiçbir çekişme olmadı; kırk beşinci yılda pek çekişme olmadı.
3 Ve öyle oldu ki kırk altıncı
yılda, evet, birçok çekişmeler ve anlaşmazlıklar oldu; bu arada oldukça çok
sayıda insan Zarahemla ülkesini terk ederek kuzey ülkesini miras almaya gitti.
4 Ve onlar çok uzun bir mesafe
yolculuk edip büyük su kitlelerinin ve birçok nehirlerin bulunduğu bir yere
geldiler.
5 Evet ve ülkenin her yanına
dağıldılar, kendilerinden önce ülkeyi pek çok insanın yurt edinmiş olması
nedeniyle, ülkenin ıssız hale getirilmemiş ve ağaçsız kalmamış bölgelerine
dağıldılar.
6 Ve şimdi, bu ülkenin hiçbir kısmı
ağaç yokluğu dışında ıssız değildi; fakat daha önce ülkeye yerleşen halkın büyük
bir yıkıma uğraması nedeniyle buraya Harabe adı verildi.
7 Ve ülkede çok az ağaç olması
nedeniyle buraya yerleşen halk çimento kullanmada çok ustalaştı; bu yüzden
oturdukları evleri çimentodan yaptılar.
8 Ve öyle oldu ki onlar çoğalıp
yayıldılar ve ülkenin güneyinden kuzeyine gittiler ve güneydeki denizden
kuzeydeki denize, batıdaki denizden doğudaki denize kadar öyle yayıldılar ki
bütün yeryüzünü kaplamaya başladılar.
9 Ve ülkenin kuzeyindeki halk
çadırlarda ve çimentodan yapılmış evlerde oturuyorlar ve toprağın üzerinde
yeşeren ağaçları büyümeleri için kesmiyorlardı; böylece zamanı gelince,
evlerini, evet, şehirlerini ve tapınaklarını ve sinagoglarını ve kutsal
sığınaklarını ve her türlü binalarını inşa edebilecekleri keresteye sahip
olacaklardı.
10 Ve öyle oldu ki ülkenin
kuzeyinde çok az kereste olduğu için gemi ile oraya çok kereste gönderdiler.
11 Ve böylece kuzey ülkesindeki
halka hem ahşaptan hem de çimentodan birçok şehir kurma olanağını sağladılar.
12 Ve öyle oldu ki doğuştan Lamanlı
olan Ammon halkından birçok kişi de bu ülkeye gitti.
13 Ve şimdi, bu halkın yaptığı
işleri anlatan birçok kayıt, bu halkın arasındaki birçok kişi tarafından
kendileri hakkında ayrıntılı ve geniş bir şekilde tutuldu.
14 Fakat işte, bu halkın yaptığı
işlerin yüzde biri, evet, Lamanlılar'ın ve Nefililer'in başından geçenler ve
aralarındaki savaşları ve çekişmeleri ve anlaşmazlıkları ve vaazları ve
peygamberlikleri ve gemicilikleri ve gemi inşa etmeleri ve tapınaklar,
sinagoglar ve kutsal sığınaklar inşa etmeleri ve doğrulukları ve kötülükleri ve
cinayetleri ve hırsızlıkları ve yağmacılıkları ve her türlü iğrençlikleri ve
cinsel ahlaksızlıkları bu esere sığamaz.
15 Fakat işte her türden birçok
kitap ve kayıt bulunuyor ve bunlar özellikle Nefililer tarafından tutulmuştur.
16 Ve bu kayıtlar Nefililer
tarafından bir kuşaktan diğerine yasaları çiğneyip öldürülünceye, yağmalanıncaya
ve avlanılıncaya ve sürülünceye ve katledilinceye ve yeryüzünün her tarafına
dağıtılıncaya ve Lamanlılar'la karışıncaya ve artık Nefililer diye anılmayıp
kötü, vahşi ve insafsız oluncaya, evet, hatta tıpkı Lamanlılar gibi oluncaya
kadar aktarılmıştır.
17 Ve şimdi tekrar kendi
anlattıklarıma dönüyorum; bu yüzden söylediklerim, Nefi halkı arasında büyük
çekişmeler ve karışıklıklar ve savaşlar ve anlaşmazlıklar olduktan sonra
olmuştur.
18 Ve hakimler yönetiminin kırk
altıncı yılı sona erdi.
19 Ve öyle oldu ki ülkede hâlâ
büyük bir çekişme devam ediyordu, evet, hatta kırk yedinci yılda ve aynı zamanda
kırk sekizinci yılda da.
20 Buna rağmen Helaman yargı
kürsüsünü adaletle ve eşitlikle yönetti; evet, Tanrı'nın yasalarını, yargılarını
ve emirlerini yerine getirmeye dikkat etti; ve sürekli olarak Tanrı'nın gözünde
doğru olanı yaptı; ve babasının yolunda yürüyerek ülkede başarıya ulaştı.
21 Ve öyle oldu ki onun iki oğlu
oldu. Büyüğüne Nefi ve küçüğüne ise Lehi adını verdi. Ve onlar Rab için
yetişmeye başladılar.
22 Ve öyle oldu ki Nefi halkı
üzerindeki hakimler yönetiminin kırk sekizinci yılının sonuna doğru Nefili
halkının arasındaki savaşlar ve çekişmeler biraz da olsa azalmaya başladı.
23 Ve öyle oldu ki hakimler
yönetiminin kırk dokuzuncu yılında, Gadiyanton eşkıyasının ülkenin büyük
yerleşim alanlarında kurduğu gizli çeteler dışında, ülkenin her yanında sürekli
olarak barış sağlandı; bu çeteler o zamanlar hükümetin başında olanlar
tarafından bilinmiyordu; bu yüzden ülkede yok edilemediler.
24 Ve öyle oldu ki bu aynı yılda
kilisede öylesine büyük bir gelişme oldu ki binlerce insan kiliseye katıldı ve
tövbe ederek vaftiz oldular.
25 Ve kilisenin başarısı öyle büyük
ve halkın üzerine dökülen nimetler o kadar çoktu ki yüksek rahipler ve
öğretmenler bile hayretler içinde kalmışlardı.
26 Ve öyle oldu ki Rab'bin işi,
birçok canın, hatta on binlerce canın vaftiz olması ve Tanrı'nın Kilisesi ile
birleşmesi sayesinde ilerledi.
27 Böylece Rab'bin, yüreklerinin
tüm içtenliği ile O'nun kutsal adını anan herkese karşı merhametli olduğunu
görebiliriz.
28 Evet, böylece cennetin kapısının
herkese açık olduğunu, hatta Tanrı'nın Oğlu olan İsa Mesih'in adına inananlara
açık olduğunu görüyoruz.
29 Evet, dileyen herkesin şeytanın
bütün kurnazlığını, tuzaklarını ve hilelerini paramparça edecek ve Mesih'in
öğrencisini kötüleri yutmak üzere hazırlanmış olan sonsuz sefalet çukurunun
karşısındaki dar ve ince yoldan geçirecek diri ve güçlü olan Tanrı’nın sözüne
sarılabileceğini görüyoruz.
30 Ve Tanrı'nın sözü onların
canlarını, evet, onların ölümsüz canlarını İbrahim'le ve İshak'la ve Yakup'la ve
bütün kutsal atalarımızla beraber oturmaları için Göklerin Krallığı'ndaki
Tanrı'nın sağ eline getirecektir, oradan bir daha ayrılmayacaklardır.
31 Ve bu yıl Zarahemla ülkesinde ve
çevredeki bölgelerde, hatta Nefililer'in elindeki bütün ülkede sürekli olarak
sevinç yaşandı.
32 Ve öyle oldu ki kırk dokuzuncu
yılın geriye kalan kısmı barış ve çok büyük sevinç içinde geçti; evet ve
hakimler yönetiminin ellinci yılı da sürekli olarak barış ve büyük sevinç içinde
geçti.
33 Ve hakimler yönetimin elli
birinci yılı da barış içinde geçti, ancak kiliseye---Tanrı'nın Kilisesi'ne
değil, ama Tanrı'nın Kilisesi'ne üye olduklarını iddia edenlerin
yüreklerine---gurur girmeye başladı.
34 Ve onlar gururla kendilerini
yükselterek kardeşlerinin çoğuna baskı yaptılar. Şimdi bu büyük bir kötülüktü;
halkın alçakgönüllü olan kısmının çok eziyet çekip birçok sıkıntılara
katlanmasına neden oldu.
35 Buna rağmen onlar, ruhları
sevinç ve teselli ile doluncaya kadar, evet, yürekleri paklanıp kutsallaşıncaya
kadar sık sık oruç tutup dua ettiler ve alçakgönüllülükte giderek kuvvetlendiler
ve Mesih'e olan inançları giderek sağlamlaştı; bu kutsallık yüreklerini Tanrı'ya
verdikleri için olur.
36 Ve öyle oldu ki elli ikinci yıl
da, halkın yüreğine giren aşırı büyük gurur dışında barış içinde geçti; ve bunun
nedeni ülkedeki çok büyük zenginlikleri ve kazandıkları başarıydı; ve onların
gururu her geçen gün daha çok arttı.
37 Ve öyle oldu ki hakimler
yönetiminin elli üçüncü yılında Helaman öldü ve büyük oğlu Nefi onun yerine
hüküm sürmeye başladı. Ve öyle oldu ki Nefi yargı kürsüsünü adaletle ve
eşitlikle yürüttü; evet, Tanrı'nın emirlerini yerine getirdi ve babasının
yolundan yürüdü.
Nefili bölücüler ve Lamanlılar
güçlerini birleştirerek Zarahemla ülkesini ele geçirirler---Nefililer
işledikleri kötülükler yüzünden yenilirler---Kilise yavaş yavaş küçülür ve halk
Lamanlılar gibi güçsüzleşir. m.ö.
tahminen 38--30 yılları.
Ve öyle oldu ki elli dördüncü yılda
kilisede birçok anlaşmazlık çıktı ve ayrıca halkın arasında o kadar çok çekişme
oldu ki sonuçta çok kan döküldü.
2 Ve halkın isyan çıkaran kesimi
öldürüldü ve ülkeden atıldı; ve onlar da Lamanlılar'ın kralına gittiler.
3 Ve öyle oldu ki bunlar
Lamanlılar'ı Nefililer'e karşı savaşa kışkırtmaya çalıştılar; fakat işte,
Lamanlılar o kadar çok korkuyorlardı ki bu bölücülerin sözlerine kulak
vermediler.
4 Fakat öyle oldu ki hakimler
yönetiminin elli altıncı yılında, Nefililer'den Lamanlılar'a katılan bölücüler
oldu; ve bunlar ötekilerle birlikte Lamanlılar'ı kışkırtıp onları Nefililer'e
karşı öfkelendirmeyi başardılar; ve bütün bir yıl boyunca savaşa hazırlandılar.
5 Ve elli yedinci yılda
Nefililer'le savaşmak için aşağıya geldiler ve öldürme işine başladılar; evet,
öyle ki hakimler yönetiminin elli sekizinci yılında Zarahemla ülkesini ele
geçirmeyi başardılar; evet ve hatta Bolluk ülkesinin yanındaki ülkeye kadar olan
bütün toprakları ele geçirdiler.
6 Ve Nefililer ile Moroniha'nın
orduları Bolluk ülkesine kadar sürüldüler.
7 Ve orada batı denizinden, doğu
denizine kadar olan yerde Lamanlılar'a karşı kuvvetlendiler; ülkelerinin
kuzeyini savunmak için ordularını yerleştirip kuvvetlendirdikleri bu hattın
uzunluğu bir Nefili için bir günlük yoldu.
8 Ve böylece bölücü Nefililer,
Lamanlılar'ın büyük ordusunun yardımıyla ülkenin güneyinde bulunan Nefililer'in
sahip olduğu her şeyi ele geçirmişlerdi. Ve bütün bunlar hakimler yönetiminin
elli sekizinci ve elli dokuzuncu yıllarında oldu.
9 Ve öyle oldu ki hakimler
yönetiminin altmışıncı yılında, Moroniha ordularıyla ülkenin birçok kısmını ele
geçirmeyi başardı; evet, Lamanlılar'ın eline düşmüş olan birçok şehri tekrar
geri aldılar.
10 Ve öyle oldu ki hakimler
yönetiminin altmış birinci yılında bütün topraklarının yarısını tekrar ele
geçirmeyi başardılar.
11 Şimdi kendi aralarında
işledikleri kötülükler ve iğrençlikler olmasaydı, Nefililer bu büyük kayba ve
katliama uğramayacaklardı; evet ve bu kötülük ve iğrençlikler Tanrı'nın
Kilisesi'ne üye olduklarını iddia edenlerin arasında da oluyordu.
12 Ve bunun nedeni yüreklerindeki
gururdu, büyük zenginlikleriydi, evet, yoksulları ezmeleri, açlardan yiyecek,
çıplaklardan giyecek esirgemeleri ve alçakgönüllü kardeşlerinin yanağına tokadı
atmaları, kutsal olan şeylerle alay etmeleri, peygamberlik ve vahiy ruhunu inkâr
etmeleri, cinayet işlemeleri, yağmacılıkları, yalancılıkları, hırsızlıkları,
zina işlemeleri, büyük kavgalar çıkarmaları ve Nefi ülkesine kaçıp Lamanlılar'ın
arasına katılmaları idi.
13 Ve bu büyük kötülükleri yüzünden
ve kendi güçleriyle övündükleri için, kendi başlarına bırakıldılar; bu yüzden
başarılı olamadılar, fakat hemen hemen ellerindeki bütün topraklar gidinceye
kadar Lamanlılar'ın belâsına uğradılar, vuruldular ve sürüldüler.
14 Fakat işte, Moroniha, halka
kötülüklerinden dolayı birçok şey vaaz etti ve Helaman'ın oğulları olan Nefi ile
Lehi de halka birçok şey vaaz ettiler; evet ve onlara kötülükleri hakkında ve
günahlarından tövbe etmezlerse başlarına gelecekler hakkında birçok
peygamberlikte bulundular.
15 Ve öyle oldu ki onlar tövbe
ettiler ve tövbe ettikleri ölçüde refaha kavuşmaya başladılar.
16 Çünkü Moroniha onların tövbe
ettiklerini gördüğü zaman, mallarının ve topraklarının yarısını geri alıncaya
kadar onları bir yerden başka yere, bir şehirden başka şehre götürmeyi göze
aldı.
17 Ve böylece hakimler yönetiminin altmış birinci yılı sona erdi.
18 Ve öyle oldu ki hakimler yönetiminin altmış ikinci yılında Moroniha, Lamanlılar'dan başka hiçbir şey geri alamadı.
19 Bu yüzden topraklarının geriye kalan kısmını ele geçirmek için yaptıkları planlardan vazgeçtiler; çünkü Lamanlılar'ın sayıları o kadar artmıştı ki Nefililer'in onlardan daha güçlü olması mümkün değildi; bu yüzden Moroniha ele geçirdiği toprakları koruyabilmek için bütün ordularını kullandı.
20 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ın sayılarının büyüklüğünden dolayı, Nefililer yenilmekten, ayak altında ezilmekten ve öldürülüp yok edilmekten çok korkuyorlardı.
21 Evet, Alma'nın peygamberliklerini ve ayrıca Mosiya'nın sözlerini hatırlamaya başladılar; ve kendilerinin dik kafalı bir halk olduklarını ve Tanrı'nın emirlerini hiçe saydıklarını gördüler.
22 Ve Mosiya'nın yasalarını ya da Rab'bin ona halka vermesi için buyurduğu yasaları değiştirerek ayakları altında çiğnediklerini gördüler; ve yasalarının bozulduğunu ve kötü bir halk olduklarını, öyle ki aynı Lamanlılar gibi kötü olduklarını gördüler.
23 Ve kötülüklerinden dolayı kilise yavaş yavaş küçülmeye başladı; ve peygamberlik ruhuna ve vahiy ruhuna artık inanmamaya başladılar; ve Tanrı'nın yargıları onların yüzüne dik dik bakıyordu.
24 Ve kardeşleri Lamanlılar gibi zayıf düştüklerini gördüler ve Rab'bin Ruhu artık onları korumuyordu; evet, Rab'bin Ruhu kutsal olmayan tapınaklarda barınmadığı için artık onlardan uzaklaşmıştı.
25 Bu yüzden Rab kendi mucizevi ve eşsiz gücüyle onları korumaktan vazgeçti; çünkü onlar bir inançsızlık ve korkunç kötülük durumuna düşmüşlerdi; ve Lamanlılar'ın kendilerinden çok daha fazla sayıda olduklarını ve Tanrıları Rab'be bağlanmadıkça mahvolmalarının kaçınılmaz olduğunu gördüler.
26 Çünkü işte, adam adama kıyaslandığında Lamanlılar'ın kendileri kadar güçlü olduklarını gördüler. Ve böylece bu büyük suçu işlemiş oldular; evet, böylece suçları yüzünden birkaç yıl içinde güçlerini yitirdiler.
Nefi ve Lehi kendilerini vaaz etmeye adarlar---Onların adları atalarının hayatlarını örnek almaları gerektiğini hatırlatır---Mesih tövbe edenleri fidye ile kurtarır---Nefi ve Lehi birçok kimseyi inanca döndürür, hapse atılırlar ve etrafları ateşle sarılır---Üç yüz kişinin üzerini kara bir bulut kaplar---Yer sarsılır ve bir ses insanlara tövbe etmelerini emreder---Nefi ile Lehi meleklerle konuşurlar ve kalabalığın etrafı ateşle çevrilir. m.ö. tahminen 30 yılı.
Ve öyle oldu ki bu aynı yıl içinde, işte, Nefi, yargı kürsüsünü Sezoram adında birisine teslim etti.
2 Çünkü onların yasaları ve hükümetleri halkın oyu ile belirlendiği ve kötülüğü seçenler iyiliği seçenlerden daha fazla olduğu için, bu yüzden yok olmalarının zamanı gelmişti; çünkü yasaları bozulmuştu.
3 Evet ve hepsi bu kadar değildi; onlar dik kafalı bir halktı, öyle ki ne yasa ile ne de adaletle idare edilebildiler; yoksa bu onların yıkımını getirirdi.
4 Ve öyle oldu ki Nefi onların kötülükleri yüzünden yorgun düşmüştü; ve yargı kürsüsünü bıraktı ve ömrünün geri kalan günlerini Tanrı'nın sözünü vaaz etmeye adadı; ve kardeşi Lehi de ömrünün geri kalan günlerini Tanrı'nın sözünü vaaz etmeye adadı.
5 Çünkü babaları Helaman'ın kendilerine söylediği sözleri hatırladılar. Ve onun söylediği sözler şunlardır:
6 İşte oğullarım, diliyorum ki Tanrı'nın emirlerini yerine getirmeyi hatırlarsınız; ve isterim ki bu sözlerimi halka bildirirsiniz. İşte, size Yeruşalem ülkesinden çıkıp gelen ilk atalarımızın adlarını verdim; ve bunu, adlarınızı hatırladığınız zaman onları hatırlayasınız diye yaptım; ve onları hatırladığınız zaman onların yaptığı işleri hatırlayabilir ve onların yaptığı işleri hatırladığınız zaman da onların yaptığı işlerin iyi olduğunun hem söylendiğini hem de yazılı olduğunu bilebilirsiniz.
7 Bu yüzden oğullarım, sizin iyi olanı yapmanızı diliyorum; öyle ki onlar hakkında iyi şeyler söylenip yazıldığı gibi sizin için de iyi şeyler söylenip yazılsın.
8 Ve şimdi oğullarım, işte sizden istediğim daha başka şeyler var; ancak bunları övünmeniz için değil, ama cennette kendinize bir hazine, evet, ölümsüz ve solmayan bir hazine biriktirebilmeniz için yapmanızı istiyorum; evet, böylece sonsuz yaşamın değerli armağanına sahip olabilirsiniz; bu armağanın atalarımıza verildiğine inanmaya hakkımız var.
9 Ah oğullarım hatırlayın, Kral Benyamin'in halkına konuştuğu sözleri hatırlayın! Evet, gelecek olan İsa Mesih'in kefaret kanının aracılığı dışında, insanın kurtulabileceği başka bir yol veya çare yoktur; evet O'nun dünyayı fidye ile kurtarmaya geleceğini hatırlayın.
10 Ve Amulek'in Ammoniha şehrinde Zeezrom'a söylediği sözleri de hatırlayın; çünkü ona Rab'bin kesinlikle halkını fidye ile kurtarmaya geleceğini, ancak onları günahları içinde değil, günahlarından fidye ile kurtaracağını söyledi.
11 Ve O'na Baba tarafından halkını günahlarından tövbe şartıyla kurtarması için yetki verildi; bu yüzden tövbe koşullarının müjdesini açıklamak için meleklerini gönderdi; bu tövbe onları Fidye ile Kurtaran'ın gücüne ve ruhlarının kurtuluşuna getirir.
12 Ve şimdi oğullarım hatırlayın, hatırlayın ki temelinizi Tanrı'nın Oğlu olan Fidye ile Kurtarıcımız Mesih'in kayası üzerine kurmalısınız; öyle ki şeytan kendi güçlü rüzgarlarını gönderdiğinde, evet, kasırga çıktığı sırada oklarını attığında, evet, yağdırdığı dolu ve güçlü fırtınası size çarptığında, üzerinizde hiçbir gücü olmayacak, sizi sefalet uçurumuna ve sonsuz felakete sürükleyemeyecek; bu kaya üzerine evinizi kurduğunuzdan dolayı, ki bu sağlam bir temeldir, eğer insanlar bu temel üzerine evlerini kurarlarsa yıkılamazlar.
13 Ve öyle oldu ki Helaman'ın, oğullarına öğrettiği sözler bunlardı; evet, Helaman onlara yazılmayan birçok şeyler ve aynı zamanda yazılı olan birçok şeyler öğretti.
14 Ve onlar babalarının sözlerini hatırladılar; ve bu yüzden Tanrı'nın emirlerini yerine getirip Bolluk şehrinden başlamak üzere Nefi halkının arasına Tanrı'nın sözünü öğretmeye gittiler.
15 Ve oradan Gid şehrine ve Gid
şehrinden de Mulek şehrine gittiler.
16 Ve böylece ülkenin güneyinde
oturan bütün Nefi halkının arasında dolaşıncaya kadar bir şehirden diğerine
gittiler; ve oradan Zarahemla ülkesine, Lamanlılar'ın arasına gittiler.
17 Ve öyle oldu ki öylesine büyük
bir güçle vaaz ettiler ki Nefililer'den ayrılıp diğer tarafa geçen bölücülerin
çoğunu şaşkına çevirdiler; öyle ki onlar da gelip günahlarını itiraf ettiler ve
tövbe ederek vaftiz oldular ve yaptıkları haksızlıkları düzeltmeye çalışmak için
derhal Nefililer'in yanına döndüler.
18 Ve öyle oldu ki Nefi ve Lehi,
Lamanlılar'a büyük bir güç ve yetki ile vaaz ettiler; çünkü bu güç ve yetki
onlara konuşabilmeleri için verilmişti ve söyleyecekleri sözler de onlara
verilmişti.
19 Bu yüzden Lamanlılar'ı büyük
şaşkınlığa uğratarak onları öylesine ikna edecek şekilde konuştular ki Zarahemla
ülkesinde ve çevresinde sekiz bin Lamanlı tövbe ederek vaftiz oldu ve atalarının
geleneklerinin kötü olduğuna ikna oldular.
20 Ve öyle oldu ki Nefi ve Lehi,
oradan ilerleyerek Nefi ülkesine vardılar.
21 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ın
bir ordusu tarafından yakalanıp hapse atıldılar; evet, hatta Ammon ve
kardeşlerinin, Limhi'nin hizmetkârları tarafından atıldıkları aynı hapishaneye
atıldılar.
22 Ve hapishaneye atılıp günlerce
yiyeceksiz kaldıktan sonra, işte Lamanlılar onları götürüp öldürmek için
hapishaneye girdiler.
23 Ve öyle oldu ki Nefi ile
Lehi'nin etrafı sanki ateşle kuşatılmıştı; bu yüzden onlar yanma korkusuyla
onlara el sürmeye cesaret edemediler. Yine de Nefi ile Lehi'ye bir şey olmadı;
ve onlar sanki ateşin ortasında duruyorlardı, ama yanmıyorlardı.
24 Ve onlar etraflarının bir ateş
sütunuyla kuşatıldıklarını ve ateşin onlara zarar vermediğini gördüklerinde
yüreklendiler.
25 Çünkü Lamanlılar'ın ellerini
onlara sürmeye ve yaklaşmaya cesaret edemediklerini ve hayretten dilleri
tutulmuş gibi orada durduklarını gördüler.
26 Ve öyle oldu ki Nefi ve Lehi
onların önünde durup onlarla konuşmaya başladılar ve onlara şöyle dediler:
Korkmayın! Çünkü işte, bu harika olayı size gösteren Tanrı'dır; bu olayla bize
el sürüp bizi öldüremeyeceğiniz size gösterilmiştir.
27 Ve işte, onlar bu sözleri söyler
söylemez, yer korkunç bir şekilde sarsıldı ve hapishanenin duvarları sanki
yıkılacakmış gibi sarsıldı; fakat işte, yıkılmadı. Ve işte hapishanede olanlar
bölücü Lamanlılar ve Nefililer idi.
28 Ve öyle oldu ki kara bir bulut
onları gölgeledi ve müthiş ağır bir korku üzerlerine geldi.
29 Ve öyle oldu ki sanki kara
bulutun üzerinden bir ses geldi ve şöyle dedi: Tövbe edin, tövbe edin ve size
iyi haberleri müjdelemeleri için gönderdiğim hizmetkârlarımı bir daha öldürmeye
çalışmayın.
30 Ve öyle oldu ki bu sesi
duyduklarında, bunun gök gürültüsü ya da çok şiddetli bir ses olmadığını, fakat
işte tamamıyla yumuşak, sanki fısıltıyı andıran sakin bir ses olduğunu
anladılar; ve bu ses onların içini deldi.
31 Ve sesin yumuşaklığına rağmen,
işte yer korkunç bir şekilde sarsıldı ve hapishanenin duvarları sanki yere
yıkılacakmış gibi tekrar sallandı; ve işte onları gölgeleyen kara bulut
dağılmadı.
32 Ve işte ses yeniden gelip şöyle dedi: Tövbe edin, tövbe edin! Çünkü Göklerin Krallığı yaklaşmıştır; ve artık hizmetkârlarımı öldürmeye çalışmayın. Ve öyle oldu ki yer tekrar sarsıldı ve duvarlar sallandı.
33 Ve ses üçüncü kez yine geldi ve onlara insan dilinin söyleyemeyeceği harika sözler söyledi; ve duvarlar tekrar sallandı ve yer sanki yarılacakmış gibi sarsıldı.
34 Ve öyle oldu ki Lamanlılar kendilerini gölgeleyen kara bulut yüzünden kaçamıyorlardı; evet ve aynı zamanda üzerlerine gelen korkudan dolayı kımıldayamıyorlardı.
35 Şimdi onların arasında doğuştan Nefili olan biri vardı; bir zamanlar Tanrı'nın Kilisesi'nin üyesi olup daha sonra onlardan ayrılmıştı.
36 Ve öyle oldu ki adam döndü ve işte, kara bulutların arasından Nefi ile Lehi'nin yüzlerini gördü; ve işte onların yüzleri sanki meleklerin yüzleri gibi pırıl pırıl parlıyordu. Ve onların gözlerini göğe dikmiş olduklarını gördü; ve onlar sanki gördükleri bir varlıkla konuşup ona sesleniyormuş gibi davranıyorlardı.
37 Ve öyle oldu ki bu adam kalabalığa seslenerek onlara dönüp bakmalarını söyledi. Ve işte onlara dönmeleri ve bakmaları için güç verildi; ve Nefi ile Lehi'nin yüzlerini gördüler.
38 Ve onlar bu adama: Aİşte, bütün bunların anlamı nedir ve bu adamlar kimle konuşuyor?@ dediler.
39 Şimdi bu adamın adı Aminadab'dı. Ve Aminadab onlara: ATanrı'nın melekleri ile konuşuyorlar!@ dedi.
40 Ve öyle oldu ki Lamanlılar ona: ABizi gölgeleyen bu kara bulutun üzerimizden kaldırılması için ne yapmalıyız?@ dediler.
41 Ve Abinadab onlara şöyle dedi: Tövbe edip Alma, Amulek ve Zeezrom tarafından size öğretilen Mesih'e inanıncaya kadar bu sese yakarın; ve bunu yaptığınız zaman sizi gölgeleyen bu kara bulut üzerinizden kaldırılacaktır!
42 Ve öyle oldu ki hepsi yeri sarsan sese doğru yakarmaya başladılar; evet, hatta kara bulut dağılıncaya kadar yakardılar.
43 Ve öyle oldu ki etraflarına bakınıp kendilerini gölgeleyen kara bulutun dağıldığını gördükleri zaman, işte, kendilerinin, evet, oradaki herkesin bir ateş sütunu ile sarılmış olduklarını gördüler.
44 Ve Nefi ile Lehi onların ortasındaydı; evet, onların çevresi kuşatılmıştı; evet, sanki alevli bir ateşin ortasında duruyorlardı; ancak ateş ne onlara zarar veriyordu, ne de hapishanenin duvarlarını yakıyordu; ve onlar ifade edilemeyecek yüce bir sevinçle dolmuşlardı.
45 Ve işte Tanrı'nın Kutsal Ruhu gökten inerek yüreklerine girdi; ve sanki ateşle dolmuşlardı ve harikulade sözler söyleyebiliyorlardı.
46 Ve öyle oldu ki onlara bir ses geldi, evet, fısıltıya benzeyen hoş bir ses şöyle diyordu:
47 Esenlik, esenlik olsun sizlere, çünkü dünyanın kuruluşundan beri var olan Çok Sevdiğime inandınız.
48 Ve şimdi, bunu duydukları zaman, sesin nereden geldiğini görmek için gözlerini yukarıya çevirdiler; ve işte, göklerin açıldığını gördüler ve melekler gökten inip onlara hizmet ettiler.
49 Ve bunları görüp duyanlar yaklaşık üç yüz kişiydi; ve onlara ilerleyip şaşırmamaları ve kuşkuya düşmemeleri söylendi.
50 Ve öyle oldu ki onlar gidip duydukları ve gördükleri her şeyi çevredeki bütün bölgelerde duyurarak halka öğrettiler; sonuçta Lamanlılar'ın büyük bir kısmı gördükleri kanıtların büyüklüğünden dolayı onlara inandılar.
51 Ve inananların hepsi savaş silahlarını yere bıraktı ve aynı zamanda atalarının nefretlerini ve geleneklerini bıraktılar.
52 Ve öyle oldu ki Nefililer'e topraklarını geri verdiler.
Doğru Lamanlılar kötü Nefililer'e sözü vaaz ederler---Her iki halk da huzur ve bolluk dolu bir dönemde refah içinde yaşarlar---Günahın yaratıcısı olan Lusifer, kötülerin ve Gadiyanton eşkıyalarının yüreklerini cinayet işlemeye ve kötülük yapmaya kışkırtır---Eşkıyalar, Nefi hükümetini ele geçirirler. m.ö. tahminen 29--23 yılları.
Ve öyle oldu ki bütün bunlar hakimler yönetiminin altmış ikinci yılı sona erdiğinde olmuştu ve Lamanlılar çoğunlukla doğru bir halk olmuşlardı; öyle ki doğrulukları, inançlarındaki sağlamlılık ve kararlılıktan dolayı Nefililer'inkini geçmişti.
2 Çünkü işte Nefililer'in çoğu katı yürekli, pişmanlık duymayan, oldukça kötü insanlar olmuşlardı; öyle ki Tanrı sözünü ve aralarına gelen bütün vaazları ve peygamberlikleri reddediyorlardı.
3 Buna rağmen kilise halkı, Lamanlılar'ın inanca dönmelerinden, evet, aralarında kurulan Tanrı'nın Kilisesi'nden dolayı büyük bir sevinç içindeydiler. Ve birbirleriyle dostluklar kurup birlikte sevindiler; ve büyük bir sevinç yaşıyorlardı.
4 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ın çoğu Zarahemla ülkesine inerek Nefi halkına doğru inancı nasıl bulduklarını açıkladılar ve onları inanca ve tövbeye teşvik ettiler.
5 Evet ve çoğu çok büyük bir güç ve yetkiyle vaaz ettiler; öyle ki Nefililer'in çoğunu alçakgönüllülüğün derinliklerine götürüp Tanrı'nın ve Kuzu'nun alçakgönüllü yandaşları olmalarını sağladılar.
6 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ın birçoğu kuzey ülkesine gitti; ve Nefi ile Lehi de halka vaaz vermek için kuzeydeki ülkeye gittiler. Ve böylece altmış üçüncü yıl sona erdi.
7 Ve işte, bütün ülkede öylesine bir barış hüküm sürdü ki Nefililer gerek Nefililer'in arasında olsun, gerekse Lamanlılar'ın arasında olsun ülkede istedikleri yere gidebiliyorlardı.
8 Ve öyle oldu ki Lamanlılar da gerek Lamanlılar'ın arasında olsun, gerekse Nefililer'in arasında olsun istedikleri yere gidebiliyorlardı; ve böylece birbirleri ile serbestçe görüşebildiler, alıp sattılar ve istedikleri şekilde kazanç sağladılar.
9 Ve öyle oldu ki onlar, hem Lamanlılar hem de Nefililer, oldukça zenginleştiler; ve ülkenin hem güneyinde hem de kuzeyinde oldukça bol altın, gümüş ve her türlü değerli metalleri oldu.
10 Şimdi ülkenin güneyine Lehi ve kuzeyine de Tsedekiya'nın oğlunun adı Mulek verildi; çünkü Rab, Mulek'i ülkenin kuzeyine ve Lehi'yi ülkenin güneyine getirmişti.
11 Ve işte, bu iki ülkede her türlü altın, gümüş ve her türden değerli maden vardı; ve aynı zamanda her çeşit madeni arıtıp işleyen becerikli işçiler vardı; ve bu şekilde zenginleştiler.
12 Hem kuzeyde hem de güneyde bol tahıl yetiştirdiler ve hem kuzeyde hem de güneyde işleri son derece iyi gitti. Ve ülkede çoğalarak son derece güçlendiler. Ve birçok sürüler ve büyükbaş hayvanlar, evet, besili hayvanlar yetiştirdiler.
13 İşte kadınları çok çalıştı, eğirdi ve çıplaklıklarını örtmek için ince dokunmuş ketenden ve her çeşit kumaştan türlü türlü giysiler diktiler. Ve böylece altmış dördüncü yıl huzur içinde geçti.
14 Ve altmış beşinci yılda da büyük sevinç ve barış içinde yaşadılar, evet, gelecekte olacak şeyler hakkında kendilerine birçok şey vaaz edilmiş ve peygamberlikte bulunulmuştu. Ve böylece altmış beşinci yıl geçti.
15 Ve öyle oldu ki hakimler yönetiminin altmış altıncı yılında, işte, Sezoram yargı kürsüsünde otururken bilinmeyen bir el tarafından öldürüldü. Ve öyle oldu ki aynı yıl, halk tarafından onun yerine seçilen oğlu da öldürüldü. Ve altmış altıncı yıl böylece sona erdi.
16 Ve altmış yedinci yılın başında halk tekrar aşırı derecede kötüleşmeye başladı.
17 Çünkü, işte Rab onları dünyanın zenginlikleriyle o kadar uzun bir zaman kutsamıştı ki onları öfkelendirecek, savaşıp kan döktürecek bir sorun çıkmamıştı; bu yüzden yüreklerini zenginliklerine bağlamaya başladılar; evet, birbirlerinden üstün olabilmek için kazanç sağlamanın yollarını aramaya başladılar; bu yüzden, kazanç sağlayabilmek için gizli cinayetler işlemeye, hırsızlık yapmaya ve yağmacılığa başladılar.
18 Ve şimdi işte, bu katiller ve yağmacılar Kişkumen ve Gadiyanton tarafından kurulmuş bir çeteydi. Ve şimdi öyle olmuştu ki Nefililer'in arasında bile Gadiyanton'un çetesine ait birçok kişi bulunuyordu. Fakat işte, Lamanlılar'ın kötüleri arasında sayıları daha çoktu. Ve onlara Gadiyanton eşkıyaları ve katilleri denildi.
19 Ve başhakim Sezoram'ı ve oğlunu yargı kürsüsünde öldürenler onlardı; ve işte, ele geçirilememişlerdi.
20 Ve şimdi öyle oldu ki Lamanlılar aralarında eşkıyalar olduğunu öğrendikleri zaman çok üzüldüler; ve onların kökünü kazımak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.
21 Fakat işte, şeytan Nefililer'in çoğunun yüreklerini öyle kışkırttı ki onlar bu eşkıya çeteleriyle birleştiler ve bulunabilecekleri her türlü güç durumda birbirlerini koruyup kollayacaklarına ve ceza çekmeden cinayet işleyip, yağmacılık ve hırsızlık yapacaklarına dair yemin ederek bu eşkıyalarla antlaşma yaptılar.
22 Ve öyle oldu ki onların işaretleri, evet, gizli işaretleri ve gizli sözleri vardı; ve bunu antlaşmaya girmiş bir kardeşi ayırt edebilmek için yapıyorlardı; bu şekilde kardeşlerden biri ne kötülük yaparsa yapsın, ona kardeşleri ve antlaşmaya girmiş olan çete üyeleri tarafından bir zarar gelmeyecekti.
23 Ve böylece cinayet işleyebildiler ve yağma edebildiler ve çalabildiler ve fuhuş yapabildiler ve ülkelerinin ve ayrıca Tanrı'larının yasalarına karşı her türlü kötülüğü yapabildiler.
24 Ve çetelerine bağlı olanlardan kim olursa olsun onların kötülüklerini ve iğrençliklerini başkalarına açıklayacak olursa, yargılanacaktı; fakat bu yargılama ülkelerinin yasalarına göre değil, Gadiyanton ve Kişkumen tarafından verilen kendi kötülüklerinin yasalarına göre olacaktı.
25 Şimdi işte Alma'nın, halkın yıkımına yol açacağından korktuğu için oğluna ortaya çıkarılmamalarını emrettiği gizli yeminler ve antlaşmalar bunlardır.
26 Şimdi işte, bu gizli yeminler ve antlaşmalar Gadiyanton'a, Helaman'a teslim edilen kayıtlardan gelmedi; fakat işte, bunlar ilk anne ve babamızı yasak meyveyi yemeleri için kandıran o aynı varlık tarafından Gadiyanton'un kalbine konuldu.
27 Evet, Kain'e, eğer kardeşi Habil'i öldürürse bundan kimsenin haberi olmayacağını söyleyip onunla gizli plan kuran bu aynı varlıktı. Ve bu varlık, o zamandan beri Kain'le ve onun takipçileriyle birlikte planlarına devam etmektedir.
28 Ve aynı şekilde cennete ulaşabilecekleri kadar yüksek bir kule yapmayı insanların kalplerine koyan yine bu aynı varlıktır. Ve o kuleden bu ülkeye gelen halkı aldatan, karanlık işleri ve iğrençlikleri ülkenin her tarafına yayarak halkı tam bir yıkıma ve sonsuz bir cehenneme sürükleyen aynı varlıktır.
29 Evet, Gadiyanton'un kalbine bu karanlık işleri ve gizli cinayetleri sürdürmeyi koyan o aynı varlıktır; ve o, bunları insanlığın başlangıcından bu güne kadar yapmıştır.
30 Ve işte bütün günahların yaratıcısı odur. Ve işte, bu varlık insançocuklarının kalplerini etkileyebildiği sürece karanlık işlerini ve gizli cinayetlerini sürdürüp onların gizli planlarını ve yeminlerini ve antlaşmalarını ve korkunç kötülük planlarını nesilden nesle devreder.
31 Ve şimdi işte, Nefililer'in yüreklerini de kötü bir şekilde etkilemişti, evet, öyle etkilemişti ki Nefililer son derece kötü oldular; evet, çoğu doğruluk yolunu terk ederek, Tanrı'nın emirlerini ayakları altında çiğnediler ve kendi yollarına dönüp kendi altın ve gümüşlerinden kendileri için putlar yaptılar.
32 Ve öyle oldu ki bütün bu kötülüklerin onlara gelmesi yalnızca birkaç yıl sürdü; öyle ki bu kötülüklerin çoğu onlara Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin altmış yedinci yılında geldi.
33 Ve Nefililer'in kötülükleri altmış sekizinci yılda da artmaya devam etti; bu kötülükler yüzünden doğrular büyük acı ve üzüntü çektiler.
34 Ve böylece Nefililer'in yavaş yavaş inançlarını kaybetmeye başladıklarını ve kötülük ve iğrençlikte ilerlediklerini, diğer yandan Lamanlılar'ın Tanrı'larının bilgisinde giderek büyüdüklerini görüyoruz; evet, O'nun yasalarını ve emirlerini tutmaya başladılar ve O'nun önünde doğru ve dürüst bir şekilde yürümeye başladılar.
35 Ve böylece Rab'bin Ruhu'nun kötülüklerinden ve yüreklerinin katılığından dolayı Nefililer'den geri çekilmeye başladığını görüyoruz.
36 Ve böylece Rab'bin kolaylık gösterdikleri sözlerine inanmak istedikleri için Ruhu'nu Lamanlılar'ın üzerine dökmeye başladığını görüyoruz.
37 Ve öyle oldu ki Lamanlılar, Gadiyanton eşkıyalarının çetesinin peşini bırakmadılar; ve Tanrı'nın sözünü eşkıyaların en kötü olanlarının arasında vaaz ettiler; sonuçta bu eşkıya çetesi Lamanlılar'ın arasında tamamen yok edildi.
38 Ve öyle oldu ki diğer yandan Nefililer, eşkıyaların en kötülerinden başlayarak onları Nefili ülkesinin her tarafına yayılana kadar yüreklendirip desteklediler ve doğruların çoğunluğunu kandırıp onları karanlık işlerine inandırdılar ve ganimetlerini onlarla paylaşıp onları gizli cinayetlerine ve çetelerine ortak ettiler.
39 Ve böylece hükümetin bütün yönetimini ellerine geçirdiler; öyle ki yoksulları, yumuşak huylu insanları ve Tanrı'nın alçakgönüllü yandaşlarını ayakları altında ezdiler, vurup kırarak onlara sırt çevirdiler.
40 Ve böylece onların korkunç bir durumda olduklarını ve sonsuz bir yıkıma hazırlandıklarını görüyoruz.
41 Ve öyle oldu ki Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin altmış sekizinci yılı böylece sona erdi.
Helaman'in Oğlu Nefİ'nİn Peygamberlİğİ---Tanrı, Nefi halkını öfkesiyle yoklayacağını ve eğer kötülüklerinden tövbe etmezlerse onları tamamen yok edeceği tehdidinde bulunur. Tanrı, Nefi halkını salgın hastalıklarla vurur; halk tövbe ederek O'na döner. Lamanlı Samuel, Nefililer'e peygamberlikte bulunur.
7. Bölüm'ün başından 16. Bölüm'ün sonuna kadar.
Nefi kuzeyde kabul edilmez ve Zarahemla'ya geri döner---Bahçesindeki kulede dua eder ve daha sonra halkı tövbe etmeye ya da mahvolmaya çağırır. m.ö. tahminen 23--21 yılları.
İşte şimdi, öyle oldu ki Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin altmış dokuzuncu yılında, Helaman'ın oğlu Nefi kuzeydeki ülkeden Zarahemla ülkesine döndü.
2 Çünkü kuzey ülkesindeki halkın arasına gidip Tanrı'nın sözünü onlara vaaz etmiş ve onlara birçok peygamberlikte bulunmuştu.
3 Ve onun bütün sözlerini öyle reddetmişlerdi ki onların arasında kalması mümkün değildi; tekrar doğduğu ülkeye geri döndü.
4 Ve halkın işlediği kötülükler yüzünden durumlarının çok kötü olduğunu ve Gadiyanton eşkıyalarının yargı kürsülerini ele geçirdiğı gördü---yurdun gücünü ve yetkisini zorla ellerine geçirmişlerdi; Tanrı'nın emirlerini bir yana atıp O'nun önünde doğru hiçbir şey yapmıyorlardı; insançocuklarına haklarını vermiyorlardı.
5 Doğruları doğruluklarından dolayı mahkum ediyorlar, suçluları ve kötüleri ise paraları olduğu için cezasız bırakıyorlardı; ve üstelik bu kişilere hükümetin baş makamlarında görev verip kendi isteklerine göre hüküm sürmelerine ve hareket etmelerine izin veriyorlardı; bu yoldan kazanç sağlayıp dünyanın övgüsünü kazanmak, üstelik daha kolay bir şekilde zina işlemek, çalıp öldürmek ve kendi istedikleri şekilde hareket etmek istiyorlardı.
6 Şimdi bu büyük kötülük Nefililer'e birkaç yıl içinde gelmişti; ve Nefi bunu gördüğü zaman, göğsünün altında yatan kalbi üzüntüyle doldu ve ruhunun acısı içinde şöyle haykırdı:
7 Ah, keşke atam Nefi'nin Yeruşalem ülkesinden çıktığı günlerde yaşasaydım, o zaman onunla birlikte bu vaadedilen diyarda sevinirdim; o zamanlar, onun halkı bir şey rica edildiğinde hemen yapar, Tanrı'nın emirlerini sıkı bir şekilde tutarlardı; ve kötülüğe kolay kolay sarılmaz ve Rab'bin sözlerine çabuk kulak verirlerdi.
8 Evet, eğer o günlerde yaşayabilseydim, o zaman kardeşlerimin doğruluğundan dolayı ruhum sevinç duyardı.
9 Fakat işte, bu günlerde yaşamak için gönderildim ve ruhum, kardeşlerimin bu kötülükleri yüzünden acıyla dolacak.
10 Ve işte, şimdi öyle oldu ki bu, Nefi'nin bahçesindeki kulenin üzerinde geçiyordu. Bu kule, Zarahemla şehrindeki büyük pazara giden anayolun yakınındaydı; bu yüzden Nefi, bahçesindeki kulenin üzerinde diz çökmüştü; bu kule anayola açılan bahçe kapısının yanındaydı.
11 Ve öyle oldu ki yoldan geçen bazı kimseler kulenin üzerinde Tanrı'ya içini döken Nefi'yi gördüler ve koşup halka gördüklerini anlattılar; ve halk da kendi kötülükleri yüzünden bu kadar büyük yas tutmanın nedenini öğrenmek için kalabalık halde toplanıp geldi.
12 Ve şimdi, Nefi ayağa kalktığında büyük bir kalabalığın toplanmış olduğunu gördü.
13 Ve öyle oldu ki ağzını açıp onlara şöyle dedi: İşte, buraya niçin toplandınız? Size kötülüklerinizi anlatayım diye mi?
14 Evet, kötülüklerinizden dolayı yüreğim kan ağladığından, Tanrıma içimi dökmek üzere kuleme çıktım diye mi buraya toplandınız!
15 Ve ağlayıp feryat ettiğim için buraya toplanmış hayret ediyorsunuz; evet ve hayret etmekte çok haklısınız; evet, hayret etmeniz de gerekir, zira şeytanın yüreklerinize sımsıkı yapışmasına izin vermişsiniz.
16 Evet, ruhlarınızı sonsuz sefalete ve sonsuz dertlere savurmaya çalışanın sizi kandırmasına nasıl izin verdiniz?
17 Ah, tövbe edin, tövbe edin! Neden ölmek istiyorsunuz? Dönün! Tanrınız Rab'be dönün! O sizi neden terk etti?
18 Çünkü yüreklerinizi sertleştirdiniz; evet, iyi çobanın sesine kulak vermek istemiyorsunuz; evet, O'nu size karşı öfkelenmesi için tahrik ettiniz.
19 Ve işte, eğer tövbe etmezseniz, sizi toplamak yerine, işte sizi darmadağın edecektir; öyle ki köpeklere ve vahşi hayvanlara yem olacaksınız.
20 Ah, nasıl olur da Tanrınızı, sizi kurtardığı aynı günde unutabiliyorsunuz?
21 Fakat, işte bunu kazanç sağlamak için, insanlar tarafından övülmek için, evet, ve altın ve gümüş sağlamak için yaptınız. Ve sizler yüreklerinizi zenginliklere ve bu dünyanın boş şeylerine vermişsiniz; bunlar için cinayet işliyorsunuz ve yağmalıyorsunuz ve hırsızlık yapıyorsunuz ve komşunuza karşı yalan tanıklık ediyorsunuz ve her türlü kötülükleri yapıyorsunuz.
22 Ve bu nedenle, eğer tövbe etmezseniz başınıza felaketler gelecek. Çünkü tövbe etmezseniz, işte bu büyük şehir ve ülkemizde bulunan çevredeki büyük şehirlerin hepsi elinizden alınacaktır; öyle ki yeriniz yurdunuz kalmayacaktır; çünkü işte Rab size bugüne kadar olduğu gibi düşmanlarınıza karşı koyacak gücü vermeyecektir.
23 Çünkü, işte Rab şöyle diyor: Kötülere gücümü göstermeyeceğim, ne birine ne de ötekine!
Sadece günahlarından tövbe edip sözlerime kulak verenlere gücümü göstereceğim. Şimdi bu yüzden anlamanızı diliyorum ki kardeşlerim, tövbe etmezseniz Lamanlılar sizden daha iyi durumda olacaklar.
24 Çünkü işte, onlar sizden daha doğru insanlar, çünkü onlar sizin almış olduğunuz büyük bilgiye karşı günah işlemediler; bunun için Rab onlara karşı merhametli olacak; evet, onların ömürlerini uzatıp soyunu çoğaltacak; sizler ise tövbe etmezseniz, tamamen yok olacaksınız.
25 Evet, aranıza gelen bu büyük iğrençlikten dolayı vay halinize! Ve Gadiyanton tarafından kurulan çeteyle, evet, o gizli çeteyle birleşmişsiniz!
26 Evet, çok aşırı zenginlikleriniz yüzünden sizi gereğinden fazla yükselten, yüreklerinize girmesine izin verdiğiniz gururdan dolayı başınıza felaketler gelecek.
27 Evet, kötülükleriniz ve iğrençliklerinizden dolayı vay halinize!
28 Ve tövbe etmezseniz, mahvolacaksınız; evet, topraklarınız bile elinizden alınacak ve yeryüzünden silinip atılacaksınız.
29 İşte şimdi, bunların olacağını ben kendimden söylemiyorum; çünkü bunları ben kendimden bilmiyorum; fakat işte, bunların doğru olduğunu biliyorum, çünkü Rab Tanrı bana bu şeylerin doğru olduğunu bildirdi; bu yüzden bunların olacağına tanıklık ederim.
Rüşvetçi hakimler, halkı Nefi'ye karşı kışkırtmaya çalışır---İbrahim, Musa, Zenos, Zenok, Eziyas, İşaya, Yeremya, Lehi ve Nefi, onların hepsi Mesih'e tanıklık ettiler---Nefi, Tanrı'dan esinlenerek başhakimin öldürüldüğünü bildirir. m.ö. tahminen 23--21 yılları.
Ve öyle oldu ki Nefi, bu sözleri söylediğinde, işte orada hem hakim olan hem de Gadiyanton'un gizli çetesine üye olan kimseler vardı; ve onlar öfkelenerek Nefi'ye bağırdılar ve halka şöyle dediler: Niçin bu adamı yakalayıp işlediği suça göre cezalandırılması için onu buraya getirmiyorsunuz?
2 Niçin bu adamın suratına bakıp onun bu halka ve yasalarımıza karşı hakaret etmesine izin veriyorsunuz?
3 Çünkü işte, Nefi onlara yasalarının ne kadar yozlaştığını söylemişti; evet, Nefi yazılamayan birçok şey söyledi; ama Tanrı'nın emirlerine karşı hiçbir şey söylemedi.
4 Ve bu hakimler ona kızmıştı, çünkü Nefi onların karanlık dolu gizli işlerini açıkça yüzlerine vurmuştu; ancak ona el sürmeye cesaret edemediler; çünkü halkın kendilerine karşı ses çıkarmasından korkuyorlardı.
5 Bu yüzden halka seslenerek: ANiçin bu adamın bize karşı hakaret etmesine izin veriyorsunuz? Çünkü işte, bu adam bütün bu halkı yok olmaya mahkum ediyor; evet ve ayrıca bu büyük şehirlerimizin elimizden alınacağını ve gidecek bir yerimizin kalmayacağını söylüyor!@ dediler.
6 Ve şimdi, biz bunun mümkün olmadığını biliyoruz; çünkü işte, biz güçlüyüz ve şehirlerimiz de büyüktür; bu yüzden düşmanlarımızın üzerimizde hiçbir güçleri olamaz.
7 Ve öyle oldu ki onlar halkı bu şekilde kışkırtarak Nefi'ye karşı öfkelendirdiler ve aralarında karışıklıklar çıkarttılar. Çünkü bazıları: ABu adamı rahat bırakın, çünkü o iyi bir adamdır; ve eğer tövbe etmezsek, onun söylediği bu şeyler kesinlikle olacaktır!@ diye bağırıyordu;
8 Evet işte, onun bize karşı tanıklık ettiği bütün yargılar başımıza gelecektir; çünkü onun kötülüklerimizle ilgili olarak doğru tanıklık ettiğini biliyoruz. Ve işte, bizim kötülüklerimiz çoktur! Ve bu adam kötülüklerimizi bildiği gibi başımıza nelerin geleceğini de biliyor;
9 Evet ve işte, o bir peygamber olmasaydı, bu şeyler hakkında tanıklık edemezdi.
10 Ve öyle oldu ki Nefi'yi öldürmeye çalışanlar korkularından mecbur kalarak, Nefi'ye el uzatamadılar; bu yüzden Nefi, bazılarının gözüne girdiğini görünce tekrar onlara konuşmaya başladı; geri kalanlar ise korkuyordu.
11 Bu yüzden onlarla biraz daha konuşmaya zorlanarak şöyle dedi: İşte kardeşlerim, Tanrı'nın bir insana, hatta Musa'ya Kızıldeniz'in sularına vurması için güç verdiğini ve suların o yana ve bu yana ayrıldığını, sonuçta atalarımız İsrailliler'in kuru zemin üzerinden karşıya geçtiklerini ve suların Mısır ordularını örterek onları yuttuğunu okumadınız mı?
12 Ve şimdi işte, Tanrı bu adama bu kadar güç vermişse, o zaman aranızda niçin tartışıyor ve O'nun tövbe etmediğiniz zaman başınıza gelecek olan yargıları bilebilme gücünü bana vermediğini söylüyorsunuz?
13 Fakat, işte sizler yalnızca benim sözlerimi inkâr etmekle kalmıyorsunuz, ama aynı zamanda atalarımız tarafından söylenmiş olan sözlerin hepsini de ve ayrıca kendisine büyük güç verilmiş olan bu adam tarafından, Musa tarafından söylenilen sözleri de, evet, Mesih'in gelişi hakkında onun söylediği sözleri de inkâr ediyorsunuz.
14 Evet, Musa, Tanrı'nın Oğlu'nun geleceğine dair tanıklık etmedi mi? Ve Musa'nın çölde pirinçten yılanı kaldırdığı gibi, gelecek olan da böyle kaldırılacaktır.
15 Ve o yılana bakanların yaşayacakları gibi, aynı şekilde Tanrı'nın Oğlu'na imanla bakarak tövbekâr ruhlu olanlar da yaşayacaklar, hatta sonsuz yaşama kavuşacaklardır.
16 Ve şimdi işte, bu şeyleri yalnız Musa değil, aynı zamanda onun zamanından İbrahim'in zamanına kadar olan bütün kutsal peygamberler de tanıklık etmişlerdir.
17 Evet ve işte, İbrahim O'nun gelişini gördü ve mutlulukla dolarak sevindi.
18 Evet ve işte size derim ki bunları bilen yalnızca İbrahim değildi; fakat İbrahim'in zamanından önce de Tanrı'nın düzenine göre, evet, hatta Tanrı'nın Oğlu'nun düzenine göre çağrılan birçokları vardı; ve bu, fidye ile kurtuluşun kendilerine geleceğini, O'nun gelişinden binlerce yıl önce halk görsün diye oldu.
19 Ve şimdi İbrahim'in zamanından beri bu şeylere tanıklık eden birçok peygamberin geldiğini bilmenizi isterim; evet işte, Zenos peygamber cesur bir şekilde bunlara tanıklık etti; bu yüzden de öldürüldü.
20 Ve işte, Zenok ve Eziyas ve İşaya ve Yeremya da (Yeremya, Yeruşalem'in yıkılacağına tanıklık eden aynı peygamberdir) tanıklık ettiler ve şimdi biliyoruz ki Yeruşalem, Yeremya'nın söylediği gibi yıkıldı. O halde niçin Tanrı'nın Oğlu, onun peygamberlik ettiği gibi gelmesin?
21 Ve şimdi Yeruşalem'in yıkıldığı konusunda tartışacak mısınız? Mulek dışında, Tsedekiya'nın oğullarının öldürülmediğini mi söyleyeceksiniz? Evet ve Tsedekiya'nın soyunun bizimle birlikte olduğunu ve onların Yeruşalem ülkesinden sürüldüğünü görmüyor musunuz? Fakat işte, hepsi bu kadar değil;
22 Atamız Lehi bu şeylere tanıklık ettiği için Yeruşalem'den sürüldü. Nefi ile birlikte atalarımızın hemen hemen hepsi bugüne kadar bu şeylere tanıklık ettiler; evet, onlar Mesih'in gelişini dört gözle beklediler ve buna tanıklık ettiler ve O'nun geleceği günde sevinç buldular.
23 Ve işte O, Tanrı'dır ve onlarla birliktedir ve kendisini onlara göstermiştir; öyle ki onlar O'nun tarafından fidye ile kurtarılmıştır; ve gelecek olandan dolayı, onlar O'nu yüceltmişlerdir.
24 Ve şimdi, sizler bunları bildiğinize göre ve yalan söylemeksizin bunları inkâr edemeyeceğinize göre, bu yüzden bu konuda günah işlediniz; çünkü size verilen onca kanıtlara rağmen, bütün bunları reddettiniz; evet, sizler bunların doğru olduğuna dair her şeyi, hem gökteki hem de yerdeki her şeyi kanıt olarak gördünüz.
25 Fakat işte, sizler gerçekleri inkâr ederek kutsal Tanrınıza karşı isyan ettiniz; ve bu gün bile kendinize cennette hazineler biriktirmek yerine, ki orada hiçbir şey çürümez ve kirli hiçbir şey oraya giremez, kendinize yargı günü için öfke biriktiriyorsunuz.
26 Evet hatta, bu gün bile cinayetleriniz, cinsel ahlâksızlıklarınız ve kötülükleriniz yüzünden sonsuz yıkıma hazırlanıyorsunuz; evet ve tövbe etmezseniz, bu yıkım yakında size gelecektir.
27 Evet, işte şimdiden kapınıza kadar gelip dayanmıştır; evet, yargı kürsüsüne gidip bakın! Ve işte, hakiminiz öldürülmüş, kanlar içinde yatıyor; ve onu yargı kürsüsüne geçmek isteyen kardeşi öldürmüştür.
28 Ve işte, her ikisi de sizin gizli çetenizin üyeleridir, kurucuları ise Gadiyanton ile insanların ruhlarını yok etmeye çalışan o uğursuzdur.
Haberciler başhakimi yargı kürsüsünde ölü bulurlar---Hapse atılıp daha sonra serbest bırakılırlar---Nefi, Tanrı'dan esinlenerek Seantum'un katil olduğunu kanıtlar--- Bazıları Nefi'yi peygamber olarak kabul eder. m.ö. tahminen 23--21 yılları.
İşte şimdi, öyle oldu ki Nefi bu sözleri söylediğinde, aralarından bazıları yargı kürsüsüne doğru koştu; evet, gidenler hatta beş kişiydi ve yolda giderken kendi aralarında şöyle dediler:
2 İşte, şimdi bu adamın peygamber olup olmadığını ve Tanrı'nın böylesine şaşılacak şeyleri bize peygamberlik etmesi için ona emir verip vermediğini kesinlikle göreceğiz. İşte, Tanrı'nın böyle bir şey yaptığına inanmıyoruz; evet, onun peygamber olduğuna inanmıyoruz; ancak onun başhakim hakkında söyledikleri doğruysa, yani başhakim ölüyse, o zaman söylediği diğer sözlerin de doğru olduğuna inanacağız.
3 Ve öyle oldu ki var güçleriyle koşup yargı kürsüsüne geldiler; ve işte başhakim yere düşmüş kanlar içinde yatıyordu.
4 Ve şimdi işte, bunu gördüklerinde öyle afalladılar ki yere düştüler; çünkü Nefi'nin başhakimle ilgili söylediği sözlere inanmamışlardı.
5 Fakat şimdi, kendi gözleriyle gördükten sonra inandılar ve Nefi'nin halkın üzerine geleceğini söylediği bütün yargıları düşünerek korktular; bu yüzden korkudan titreyerek yere düştüler.
6 Şimdi hakim öldürüldükten hemen sonra, hakimi kılık değiştiren kardeşi gizlice bıçaklayıp kaçmıştı; ve hizmetkârlar koşup cinayet haberini halkın arasında çığlıklar atarak onlara bildirdiler.
7 Ve işte halk yargı kürsüsünün olduğu yerde toplandı; ve işte şaşkın şaşkın bakarlarken yere yığılmış olan beş adamı gördüler.
8 Ve şimdi işte, buradaki halkın Nefi'nin bahçesinde toplanan kalabalıktan haberleri yoktu; bu yüzden kendi aralarında şöyle dediler: Hakimi bu adamlar öldürmüş olmalı ve Tanrı da elimizden kaçmasınlar diye onları çarpmış!
9 Ve öyle oldu ki onları tutup bağladılar ve hapse attılar. Ve hakimin öldürüldüğüne ve katillerinin yakalanıp hapse atıldığına dair her yere bir duyuru gönderildi.
10 Ve öyle oldu ki ertesi gün, halk öldürülen büyük başhakimin cenaze töreninde yas tutup oruç tutmak için bir araya toplandı.
11 Ve böylece Nefi'nin bahçesinde bulunan ve onun sözlerini dinleyen hakimler de cenaze töreninde bir araya gelmişlerdi.
12 Ve öyle oldu ki onlar halkın arasında soruşturup: ABaşhakimin ölüp ölmediğini araştırmak için gönderilen beş kişi nerede?@ dediler. Ve onlar da cevap olarak: AGönderdiğinizi söylediğiniz beş kişi hakkında bilgimiz yok, ama hapse attığımız beş tane katil var!@ dediler.
13 Ve öyle oldu ki hakimler onların getirilmelerini emretti; ve onlar getirildi ve işte onlar gönderilen beş kişiydi; ve işte hakimler ne olup bittiğini öğrenmek için onları sorguya çektiler ve adamlar da onlara yaptıklarını bir bir anlatarak şöyle dediler:
14 Koşup yargı kürsüsünün olduğu yere geldik ve her şeyin Nefi'nin tanıklık ettiği şekilde karşımıza çıktığını görünce hayretten donarak yere düştük; ve şaşkınlığımız geçtikten sonra, işte bizi hapse attılar.
15 Şimdi bu adamın öldürülmesine gelince, bunu kimin yaptığını bilmiyoruz; ama şu kadarını biliyoruz ki istediğinize uyup koştuk geldik ve başhakimin Nefi'nin dediği şekilde ölü olduğunu gördük.
16 Ve şimdi öyle oldu ki hakimler olanları halka açıkladılar ve Nefi'ye doğru bağırarak şöyle dediler: İşte biliyoruz ki bu Nefi'nin hakimin öldürülmesi konusunda birisiyle anlaşmış olması gerek, sonra da bize böyle bir açıklamada bulundu; böylece bizi inancına döndürüp Tanrı tarafından seçilmiş büyük bir adam ve peygamber olarak kendisini yükseltmek istiyor.
17 Ve şimdi işte, bu adamın maskesini düşüreceğiz, suçunu itiraf edecek ve bize bu hakimin gerçek katilini bildirecek.
18 Ve öyle oldu ki o beş kişi cenaze günü serbest bırakıldı. Ancak onlar Nefi'ye karşı söyledikleri sözlerden dolayı hakimleri azarladılar ve onlarla teker teker tartışarak onları şaşkına çevirdiler.
19 Buna rağmen onlar Nefi'yi yakalattılar ve bağlatarak kalabalığın önüne getirttiler; ve Nefi'ye söylediklerinin tersini söylettirip onu ölüme mahkum edebilmek için değişik yollardan onu sorgulamaya başladılar.
20 Ona: ASen suç ortağısın, bu cinayeti işleyen adam kim? Şimdi bize söyle ve suçunu itiraf et, dediler; işte para, konuşursan ve onunla yaptığın anlaşmayı kabul edersen hayatını bile bağışlarız!@ dediler.
21 Fakat Nefi onlara şöyle dedi: Ey sizi aptallar, yürekleri sünnetsiz, kör ve dik kafalı halk! Bu günah yolunda yürümeye devam etmenize Tanrınız Rab'bin daha ne kadar katlanacağını sanıyorsunuz?
22 Ey sizler, tövbe etmezseniz, sizleri şu an beklemekte olan büyük yıkım yüzünden inim inim inleyerek yas tutmaya başlamanız gerekir!
23 İşte, başhakimimiz Seezoram'ı öldürmek için bir adamla anlaştığımı söylüyorsunuz. Fakat işte size derim, bu konuda bilginiz olsun diye size tanıklık ettiğim için, evet, hatta aranızdaki kötülük ve iğrençlikleri bildiğime dair sizlere bir kanıt gösterdiğim için bunlar başıma geliyor.
24 Ve bunu yaptığım için, bu suçu işlemek üzere birisiyle anlaştığımı söylüyorsunuz; evet, size bu işareti gösterdiğim için bana kızıyorsunuz ve beni öldürmek istiyorsunuz.
25 Ve şimdi işte, size başka bir işaret daha göstereceğim ve bakalım bunu bildireceğim için beni yine öldürmeye kalkacak mısınız?
26 İşte size derim, Seezoram'ın kardeşi Seantum'un evine gidin ve kendisine:
27 APeygamber olduğunu iddia edip halkın başına birçok felaketler geleceğini peygamberlik eden Nefi, kardeşin Seezoram'ı öldürmen için seninle işbirliği yaptı mı?@ diye sorun.
28 Ve işte, o size: AHayır!@ diyecektir.
29 Ve siz de ona: AKardeşini öldürdün mü?@ diyeceksiniz.
30 Ve o korkarak ne diyeceğini bilemeyecek ve işte inkâr edecektir; ve şaşırmış gibi görünmeye çalışarak, yine de size masum olduğunu söyleyecektir.
31 Fakat işte üzerini kontrol
ederseniz, pelerinin eteğinde kan bulacaksınız.
32 Ve bunu görünce: APeki bu kan nereden geliyor? Bunun kardeşinin kanı olduğunu bilmiyor
muyuz?@ diyeceksiniz.
33 Ve o zaman titreyerek sanki
eceli gelmiş gibi benzi solacaktır.
34 Ve sonra şöyle diyeceksiniz: Bu
korkudan ve benzinin solmasından dolayı, işte senin suçlu olduğunu biliyoruz.
35 Ve o zaman daha da çok korkacak;
ve o zaman size itiraf edip bu cinayeti işlediğini artık inkâr etmeyecektir.
36 Ve arkasından ben Nefi'nin,
Tanrı'nın gücüyle bana bildirilmesi dışında bu konuda hiçbir bilgim olmadığını
size söyleyecek. Ve o zaman benim dürüst bir adam olduğumu ve Tanrı tarafından
size gönderilmiş olduğumu bileceksiniz.
37 Ve öyle oldu ki gidip Nefi'nin
söylediği gibi yaptılar. Ve işte, Nefi'nin söylediği sözler gerçekti; çünkü
Seantum, dediği gibi inkâr etti ve dediği gibi itiraf etti.
38 Ve asıl katilin kendisi olduğunu
kabul etti; böylece beş kişi ile beraber Nefi de serbest bırakıldı.
39 Ve Nefililer'den bazıları
Nefi'nin sözlerine inandılar. Ve bazıları da beş kişinin tanıklığından dolayı
inandılar; çünkü onlar hapishanedeyken inanca dönmüşlerdi.
40 Ve şimdi halkın arasında
Nefi'nin peygamber olduğunu söyleyen bazıları vardı.
41 Ve bazıları da: ABakın o bir tanrıdır, çünkü tanrı olmasaydı, bütün bunları bilemezdi.
Çünkü işte, yüreklerimizden geçen düşünceleri ve başka şeyleri bize söyledi; ve
hatta başhakimimizin gerçek katilinin kim olduğunu bize bildirdi!@ dedi.
Rab, Nefi'ye mühürleme yetkisi
verir---Ona dünyada ve cennette bağlama ve çözme yetkisi verilir---Halka tövbe
etmelerini, yoksa mahvolacaklarını buyurur---Ruh onu bir kalabalıktan öteki
kalabalığa sürükler. m.ö. tahminen 21--20 yılları.
Ve öyle oldu ki halk arasında öyle
bir anlaşmazlık çıktı ki herkes kimi o tarafa kimi bu tarafa, kendi yollarına
gittiler ve ortalarında duran Nefi'yi orada yalnız başına bıraktılar.
2 Ve öyle oldu ki Nefi de Rab'bin
kendisine gösterdiği bu şeyleri derin derin düşünerek evine doğru yola koyuldu.
3 Ve öyle oldu ki bu şekilde
düşüncelere dalmıştı---Nefili halkının kötülüğünden, gizli karanlık işlerinden
ve cinayetlerinden ve yağmacılıklarından ve her türlü günahlarından dolayı canı
sıkılmıştı---ve öyle oldu ki yüreği böyle dolu bir halde düşüncelere dalmışken,
işte kendisine bir ses gelerek şöyle dedi:
4 Nefi, yaptıklarından dolayı sana ne mutlu! Çünkü sana verdiğim sözleri yılmadan nasıl bu halka duyurduğunu gördüm. Ve onlardan korkmadın ve kendi canını kurtarmayı düşünmedin; fakat hep benim isteğimin ne olduğunu anlamaya çalıştın ve emirlerimi yerine getirdin.
5 Ve şimdi, bunu yılmadan yaptığın için, işte seni sonsuza kadar kutsayacağım; ve seni sözde ve eylemde, imanda ve işlerde güçlü yapacağım; evet, hatta her şey senin sözüne göre olacak; çünkü sen benim istemediğim bir şeyi istemezsin.
6 İşte, sen Nefi'sin ve ben de
Tanrı'yım. İşte sana meleklerimin huzurunda bildiriyorum ki sen bu halkın
üzerinde yetki sahibi olacaksın ve bu halkın kötülüklerine göre toprağı açlıkla,
salgın hastalıkla ve yıkımla vuracaksın.
7 İşte sana yetki veriyorum ki
yeryüzünde mühürleyeceğin her şey cennette de mühürlenmiş olacak ve yeryüzünde
çözeceğin her şey cennette de çözülmüş olacak; ve bu halkın arasında böyle bir
gücün olacak.
8 Ve böylece bu tapınağa ikiye
yarıl dersen, dediğin olacak.
9 Ve bu dağa yıkıl, dümdüz ol
dersen, dediğin olacak.
10 Ve işte, Tanrı bu halkı
cezalandıracak dersen, öyle olacak.
11 Ve şimdi işte, sana gidip bu
halka şunu bildirmeni emrediyorum: Her şeye gücü yeten Rab Tanrı şöyle diyor:
Tövbe etmezseniz, ölünceye kadar cezanızı çekeceksiniz!
12 Ve işte, şimdi öyle oldu ki Rab
Nefi'ye bu sözleri söylediği zaman, Nefi durdu ve evine gitmedi; fakat ülkenin
her yanına dağılmış olan topluluklara geri döndü ve onlara tövbe etmezlerse yok
olacaklarına dair kendisine söylenmiş olan Rab'bin sözünü duyurmaya başladı.
13 Şimdi işte, Nefi'nin başhakimin
ölümü ile ilgili olarak onlara söylediği büyük mucizeye rağmen, onlar
yüreklerini katılaştırarak Rab'bin sözlerine kulak vermediler.
14 Bu yüzden Nefi onlara Rab'bin
sözünü bildirerek: ARab, tövbe etmezseniz yıkımla
cezalandırılacağınızı söylüyor!@ dedi.
15 Ve öyle oldu ki Nefi onlara sözü
bildirdiğinde, işte yüreklerini daha da katılaştırdılar ve onun sözlerine kulak
vermediler; bu yüzden ona sövüp saydılar ve hapse atabilmek için onu yakalamaya
çalıştılar.
16 Fakat işte, Tanrı'nın gücü
onunla birlikteydi ve onu yakalayıp hapse atamadılar; çünkü Nefi, Ruh tarafından
alınıp aralarından uzaklaştırılmıştı.
17 Ve öyle oldu ki böylece Ruh'la
birlikte kalabalıktan kalabalığa gitti ve Tanrı'nın sözünü herkese duyuruncaya
ya da bütün halkın arasına gönderinceye kadar bildirdi.
18 Ve öyle oldu ki onun sözlerine
kulak vermek istemediler; ve aralarında öyle çekişmeler çıkmaya başladı ki
içlerinde bölünerek birbirlerini kılıçla öldürmeye başladılar.
19 Ve böylece Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin yetmiş birinci yılı sona erdi.
Nefi, Rab'bi savaş yerine kıtlık
göndermeye razı eder---Birçok insan ölür---Halk tövbe eder ve Nefi, Rab'den
yağmur göndermesini ısrarla diler---Nefi ile Lehi birçok vahiy alır---Gadiyanton
eşkıyaları kendilerini güvence altına alırlar.
m.ö. tahminen 20--6 yılları.
Ve öyle oldu ki hakimler yönetiminin
yetmiş ikinci yılında çekişmeler o kadar arttı ki ülkenin her yanında bütün Nefi
halkı arasında savaşlar oldu.
2 Ve bu yıkım ve kötülük işini
yürütenler eşkıyaların gizli çetesiydi. Ve bu savaş bütün yıl sürdü ve yetmiş
üçüncü yılda da devam etti.
3 Ve öyle oldu ki bu yıl Nefi,
Rab'be yakararak şöyle dedi:
4 Ya Rab, bu halkın kılıçla yok
olmasına izin verme; fakat ya Rab bunun yerine ülkede kıtlık olsun da onlar
Tanrıları Rab'bi hatırlamaya yönelsinler; belki de tövbe edip sana dönerler.
5 Ve Nefi'nin söylediği gibi oldu.
Ve ülkede bütün Nefi halkı arasında büyük bir kıtlık meydana geldi. Ve böylece
yetmiş dördüncü yılda kıtlık devam etti ve kılıçla başlayan yıkım işi durdu,
fakat kıtlıkla şiddetlendi.
6 Ve bu yıkım işi yetmiş beşinci
yılda da devam etti. Çünkü toprak kuraklıkla vurulmuştu ve tahıl mevsimi tahıl
vermedi; ve Nefililer'in toprakları olduğu gibi Lamanlılar'ın toprakları da
dahil bütün yeryüzü lanetlenmişti; bu şekilde cezalandırıldılar; sonuçta
kötülerin bulunduğu bölgelerde binlerce insan telef oldu.
7 Ve öyle oldu ki halk kıtlıktan
yok olmak üzere olduklarını görünce Tanrıları Rab'bi hatırlamaya başladı; ve
Nefi'nin sözlerini hatırlamaya başladılar.
8 Ve halk başhakimlerine ve
liderlerine yalvararak Nefi'yle konuşmalarını ona: Aİşte senin bir Tanrı adamı olduğunu biliyoruz ve bu nedenle Tanrımız
Rab'be üzerimizden bu kıtlığı alması için dua et ki bizim yok olacağımıza dair
söylediğin sözlerin gerçekleşmesin!@ demelerini istedi.
9 Ve öyle oldu ki hakimler Nefi'ye
söylenilmesi istenilen sözleri söylediler. Ve öyle oldu ki Nefi, halkın tövbe
ettiğini ve çulla örtünerek kendilerini alçalttıklarını gördüğünde, tekrar
Rab'be haykırarak şöyle dedi:
10 Ya Rab, bu halkın tövbe ettiğini
ve aralarından Gadiyanton çetesini tamamen ortadan kaldırdıklarını görüyorsun ki
artık onların soyu tükendi ve onların gizli planları da kendileriyle birlikte
gömüldü.
11 Şimdi, ya Rab bu
alçakgönüllülüklerinden dolayı ne olur öfkeni onlardan çevir de şimdiye kadar
yok ettiğin kötü insanların yıkımı ile öfken yatışsın.
12 Ya Rab, ne olur öfkeni, evet,
korkunç öfkeni çevir ve bu ülkedeki bu kıtlığı durdur.
13 Ya Rab, ne olur beni duy ve
sözlerimin gerçekleşmesini sağla ve yeryüzüne yağmur gönder ki toprak ürününü ve
tahılını mevsiminde çıkarsın.
14 Ya Rab, kılıç hastalığı dursun
da kıtlık gelsin dediğim zaman sözlerimi duymuştun; ve hatta şu an yine
sözlerimi duyacağını biliyorum; çünkü sen: AEğer bu halk tövbe ederse, onları
esirgeyeceğim!@ demiştin.
15 Evet, ya Rab ve görüyorsun ki
onlar başlarına gelen kıtlık, salgın hastalık ve yıkım yüzünden tövbe ettiler.
16 Ve şimdi, ya Rab, ne olur öfkeni
çevirip onların sana hizmet edip etmeyeceklerini bir daha dener misin? Ve eğer
sana hizmet ederlerse, ya Rab, söylediğin sözlere göre onları kutsayabilirsin.
17 Ve öyle oldu ki yetmiş altıncı
yılda Rab öfkesini halktan çevirdi ve toprağa o kadar çok yağmur yağdırdı ki
toprak meyve mevsiminde meyve verdi. Ve öyle oldu ki tahıl mevsiminde de tahıl
verdi.
18 Ve işte, halk sevinerek Tanrı'yı
yüceltti ve bütün ülke sevinçle doldu; ve artık Nefi'yi öldürmeye çalışmadılar,
aksine onu Tanrı tarafından büyük güç ve yetki verilmiş büyük bir peygamber ve
bir Tanrı adamı olarak gördüler.
19 Ve işte kardeşi Lehi'nin de
doğrulukta kendisinden aşağı kalır yanı yoktu.
20 Ve böylece, öyle oldu ki Nefi
halkı ülkede tekrar refah içinde yaşamaya başladı ve harabe olmuş yerlere
binalar kurmaya başladı ve çoğalmaya ve yayılmaya, hatta ülkenin hem kuzeyini
hem de güneyini, batı denizinden doğu denizine kadar her tarafı doldurmaya
başladılar.
21 Ve öyle oldu ki yetmiş altıncı
yıl barış içinde geçti. Ve yetmiş yedinci yıl barış içinde başladı; ve Kilise
ülkenin her tarafına yayıldı; halkın büyük bir kısmı, hem Nefililer hem de
Lamanlılar kiliseye katıldılar; ve ülkede çok büyük bir huzur yaşandı; ve
böylece yetmiş yedinci yıl sona erdi.
22 Ve yetmiş sekizinci yıl da barış
içinde geçti, ancak peygamberler tarafından verilen öğretilerin ayrıntıları
üzerinde bazı tartışmalar oldu.
23 Ve yetmiş dokuzuncu yılda çok
sürtüşme olmaya başladı. Fakat öyle oldu ki her gün birçok vahiy aldıkları için
öğretinin gerçek noktalarını bilen Nefi, Lehi ve birçok kardeşleri, bu yüzden
halka vaaz ettiler, öyle ki aynı yıl onların sürtüşmelerine son verdiler.
24 Ve öyle oldu ki Nefi halkı
üzerindeki hakimler yönetiminin sekseninci yılında, Nefi halkını terk edip
birkaç yıl önce Lamanlılar'a katılıp Lamanlı adını alan bazı bölücüler vardı ve
ayrıca bunlar tarafından veya bu bölücüler tarafından kışkırtılıp öfkelendirilen
Lamanlılar'ın asıl soyundan olan bazıları vardı; bu yüzden, onlar kardeşlerine
karşı bir savaşa başladılar.
25 Ve onlar adam öldürüp ne
bulurlarsa yağmalıyorlardı; ve ardından da dağlara, çöle ve gizli yerlere
çekilip bulunamayacakları bir şekilde saklanıyorlardı; her geçen gün sayıları
kendilerine katılan yeni bölücülerle artıyordu.
26 Ve böylece zamanla, evet birkaç
yıl içinde oldukça büyük bir eşkıya çetesi oldular ve Gadiyanton'un bütün gizli
planlarını ortaya çıkardılar; ve böylece Gadiyanton eşkıyaları olup çıktılar.
27 Şimdi işte, bu eşkıyalar büyük
bir zarara, evet, hatta Nefi halkı arasında ve Lamanlı halkı arasında büyük bir
yıkıma neden oldular.
28 Ve öyle oldu ki bu yıkım işine
bir son vermek gerekiyordu; bu yüzden bu eşkıya çetesini bulup onları yok etmek
için güçlü adamlardan kurulu bir orduyu çöle ve dağlara yolladılar.
29 Fakat işte, öyle oldu ki onlar o
yıl kendi topraklarına geri sürüldüler. Ve böylece Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin sekseninci yılı sona erdi.
30 Ve öyle oldu ki seksen birinci
yılın başlangıcında yeniden bu eşkıya çetesinin üzerine yürüdüler ve onların
çoğunu öldürdüler; ve aynı zamanda kendileri de büyük bir yıkıma uğradılar.
31 Ve dağları ve çölleri istila
eden büyük sayıdaki bu eşkıyalardan dolayı çölden ve dağlardan geri çekilip
tekrar kendi topraklarına geri dönmek zorunda kaldılar.
32 Ve öyle oldu ki bu yıl böyle
sona erdi. Ve eşkıyalar yeniden çoğalmaya ve giderek kuvvetlenmeye devam
ettiler; sonunda Nefililer'in ve ayrıca Lamanlılar'ın tüm ordularına karşı
geldiler; ve ülkenin her tarafında halkın üzerine büyük bir korku saldılar.
33 Evet, ülkenin birçok bölgesine
baskın yapıp halkı büyük bir yıkıma uğrattılar; evet, birçok insanı öldürdüler
ve diğerlerini ise, evet özellikle onların kadın ve çocuklarını tutsak alarak
çöle götürdüler.
34 Şimdi halkın kendi kötülükleri
yüzünden başlarına gelen bu büyük felaket onları tekrar Tanrıları Rab'bi
hatırlamaya yöneltti.
35 Ve böylece hakimler yönetiminin
seksen birinci yılı sona erdi.
36 Ve seksen ikinci yılda Tanrıları
Rab'bi tekrar unutmaya başladılar. Ve seksen üçüncü yılda işledikleri kötülükler
giderek artmaya başladı. Ve seksen dördüncü yılda davranışlarını yine
düzeltmediler.
37 Ve öyle oldu ki seksen beşinci
yılda gururları ve kötülükleri giderek arttı; ve böylece yeniden yıkıma
hazırlanıyorlardı.
38 Ve böylece seksen beşinci yıl
sona erdi.
İnsanlar kararsızdır, akılsızdır ve
çabuk kötülük yaparlar---Rab, halkını cezalandırarak yola getirir---İnsanların
hiçliği Tanrı'nın kudreti ile karşılaştırılır---Yargı gününde insanlar ya sonsuz
yaşamı ya da sonsuz laneti kazanacaklardır. m.ö. tahminen 6 yılı.
Ve böylece, insançocuklarının
yüreklerinin ne kadar sahte ve kararsız olduğunu görüyoruz; evet, Rab'bin sonsuz
iyiliğiyle kendisine güvenenleri nasıl kutsayıp refaha kavuşturduğunu
görebiliyoruz.
2 Evet ve halkını refaha
kavuşturduğu aynı zamanda görebiliyoruz ki, evet onların tarlalarını, sürülerini
ve büyükbaş hayvanlarını ve altınlarını ve gümüşlerini ve her türden her çeşit
değerli eşyalarını çoğalttığında, onları sağ bırakıp düşmanlarının elinden
kurtardığında, onlara karşı savaş ilan etmemeleri için düşmanlarının yüreğini
yumuşattığında, evet, kısacası bütün bunları halkının refahı ve mutluluğu için
yaptığında; evet, işte o zaman onlar yüreklerini katılaştırıp Tanrıları Rab'bi
unuturlar ve Kutsal Olanı ayaklarının altında çiğnerler---evet ve bunu rahata
kavuştukları ve çok başarılı oldukları için yaparlar.
3 Ve böylece görüyoruz ki Rab
halkını birçok sıkıntılarla cezalandırıp yola getirmedikçe, evet, onları ölümle
ve dehşetle ve kıtlıkla ve her türlü salgın hastalıklarla yoklamadıkça O'nu
hatırlamazlar.
4 Ah insançocukları ne kadar
akılsız ve ne kadar kibirli ve ne kadar kötü ve ne kadar şeytanca, kötülük
yapmakta ne kadar aceleci ve iyilik yapmakta ne kadar ağırdır! Evet, kötü olanın
sözünü duymada ve yüreklerini bu dünyanın boş şeylerine koymada ne kadar
acelecidir!
5 Evet, onlar ne kadar çabuk
gururlanırlar; evet, övünmek ve her türlü kötülüğü yapmak için ne kadar çabuk
davranırlar; ve Tanrıları Rab'bi hatırlamada ve O'nun öğütlerine kulak vermede
ne kadar yavaş, evet, bilgeliğin yollarında ne kadar yavaş yürürler.
6 İşte kendilerini yaratmış olan
Tanrıları Rab'bin hükmetmesini ve kendilerini yönetmesini istemezler; onlara
karşı olan büyük iyiliği ve merhametine rağmen, O'nun öğütlerini hiçe sayarlar
ve O'nun rehberleri olmasını istemezler.
7 Ah insançocuklarının hiçliği ne
kadar büyüktür; evet, onlar toprağın tozundan daha da değersizdirler.
8 Çünkü işte, yerin tozu, Yüce ve
Sonsuz Tanrımızın emriyle oradan oraya hareket eder ve parçalara ayrılır.
9 Evet, işte O'nun sesiyle tepeler
ve dağlar titrer ve sarsılır.
10 Ve O'nun sesinin gücü ile dağlar
ve tepeler paramparça olur, evet, vadi gibi düz olurlar.
11 Evet, O'nun sesinin gücüyle
bütün yeryüzü sarsılır;
12 Evet, O'nun sesinin gücüyle
dünyanın temeli tam merkezine kadar sarsılır.
13 Evet ve dünyaya: ADön@ derse, dünya döner.
14 Evet, dünyaya: AGeri git ki gün saatlerce uzasın@ derse, öyle olur;
15 Ve böylece, dünya onun sözüne
göre geri gider ve insana sanki güneş duruyormuş gibi gelir; evet ve işte, böyle
olur; çünkü dönen kesinlikle güneş değil, dünyadır.
16 Ve işte O ayrıca büyük derin
sulara: AKuruyun@ derse, öyle olur.
17 İşte bu dağa: AKalk, buraya gel ve şu şehrin üstüne düş de gömülsün@ derse, işte öyle olur.
18 Ve işte bir adam toprağın altına
define saklarsa ve Rab da: ABu define onu saklayanın
kötülükleri yüzünden lanetlensin@ derse, işte define lanetlenir.
19 Ve eğer Rab: ALanetli ol, hiç kimse seni artık şu andan itibaren sonsuza kadar
bulamasın@ derse, işte bundan sonra sonsuza
kadar onu kimse bulamayacaktır.
20 Ve işte eğer Rab bir adama: AKötülüklerin yüzünden sonsuza dek
lanetleneceksin@ derse, öyle olur.
21 Ve eğer Rab: AKötülüklerinden dolayı huzurumdan kovulacaksın@ derse, öyle yapar.
22 Ve O'nun böyle söyleyeceği
kişinin vay haline! Çünkü kötülük yapana böyle söylenecektir ve o
kurtulamayacaktır; bu nedenle insanların kurtulabilmeleri için tövbe ilan
edilmiştir.
23 Bu yüzden tövbe edenlere ve
Tanrıları Rab'bin sesine kulak verenlere ne mutlu! Çünkü kurtulacak olanlar
bunlardır.
24 Ve Tanrı yüce bütünlüğüyle
insanlara tövbe etmelerini ve hayırlı işler yapmalarını bağışlasın ki onlara
yaptıkları işlere göre lütuf üzerine lütuf geri verilsin.
25 Ve dilerim ki bütün insanlar
kurtulabilsinler. Ne var ki büyük ve son günde bazılarının dışarı atılacağını,
evet, Rab'bin huzurundan atılacağını okuyoruz;
26 Evet, sonsuz bir sefalet
durumuna gönderilerek şu sözü gerçekleştireceklerdir: İyilik yapanlar sonsuz
yaşama kavuşacaklar, kötülük yapanlar ise sonsuz laneti hak edeceklerdir. Ve
böyle olacaktır. Amin.
Lamanlı Samuel'in Nefililer'e
peygamberliği.
13. Bölüm'ün başından 15. Bölüm'ün sonuna kadar.
Lamanlı Samuel tövbe etmezlerse
Nefililer'in yok olacağına dair peygamberlikte bulunur---Kendileri ve
zenginlikleri lanetlenmiştir---Peygamberleri reddederler ve onları taşlarlar;
etrafları cinler tarafından kuşatılmıştır ve kötülük yaparak mutluluk bulmaya
çalışırlar.
m.ö. tahminen 6 yılı.
Ve şimdi öyle oldu ki seksen altıncı
yılda, Lamanlılar Musa yasasına göre Tanrı'nın emirlerine sımsıkı bir şekilde
uyarlarken, Nefililer hâlâ kötülük yapmaya, evet, büyük kötülükler yapmaya devam
ettiler.
2 Ve öyle oldu ki bu yıl Samuel
adlı bir Lamanlı, Zarahemla ülkesine gelerek halka vaaz vermeye başladı. Ve öyle
oldu ki günlerce halka tövbe etmelerini vaaz etti; ve onu aralarından attılar; o
da kendi ülkesine geri dönmek üzereydi.
3 Fakat işte Rab'bin sesi ona
gelerek geri dönmesini ve yüreğine her ne gelirse halka peygamberlik etmesini
söyledi.
4 Ve öyle oldu ki onun şehre
girmesine izin vermediler; bu yüzden gidip şehrin surlarına çıktı ve elini
uzatıp yüksek sesle haykırarak halka, Rab'bin yüreğine koyduğu her şeyi
peygamberlik etti.
5 Ve onlara şöyle dedi: İşte, ben
Lamanlı Samuel, Rab'bin yüreğime koyduğu sözleri söylüyorum; ve işte O benim
yüreğime, adalet kılıcının bu halkın üzerinde sallandığını ve dört yüz yıl
geçmeden adalet kılıcının bu halkın üzerine düşeceğini söylememi koydu.
6 Evet, bu halkı ağır bir yıkım
beklemektedir ve yıkım bu halkın üzerine mutlaka gelecektir; ve tövbe etmekten
ve dünyaya kesinlikle gelecek olan ve halkı için birçok şeylere katlanıp
öldürülecek olan Rab İsa Mesih'e iman etmekten başka hiçbir şey bu halkı
kurtaramaz.
7 Ve işte, Rab'bin bir meleği bunu
bana bildirdi ve ruhuma sevindirici haberleri getirdi. Ve işte siz de
sevindirici haberleri alabilesiniz diye, bunu size bildirmek üzere gönderildim;
ama işte siz beni kabul etmediniz.
8 Bu yüzden Rab şöyle diyor: Nefili
halkı yüreklerinin katılığından dolayı tövbe etmezse, sözümü onlardan alacağım
ve Ruhumu onlardan geri çekeceğim ve onlara daha fazla katlanmayacağım ve
kardeşlerinin yüreklerini onlara karşı döndüreceğim.
9 Ve dört yüz yıl geçmeden onları
cezalandıracağım; evet, onları kılıçla, kıtlıkla ve salgın hastalıklarla
yoklayacağım.
10 Evet, onları kızgın öfkemle
yoklayacağım ve düşmanlarınızdan dördüncü kuşakta yaşayacak olan bazıları sizin
tamamen yıkıma uğrayacağınızı görecekler; ve Rab, tövbe etmezseniz bu mutlaka
olacak diyor; ve yıkımınıza dördüncü kuşaktakiler neden olacak.
11 Fakat tövbe edip Tanrınız Rab'be
dönerseniz, öfkemi sizden çevireceğim, diyor Rab; evet, Rab şöyle diyor: Tövbe
ederek bana dönecek olanlara ne mutlu, ama tövbe etmeyenin vay haline!
12 Evet, bu büyük Zarahemla
şehrinin vay haline! Çünkü işte, bu şehir doğruların sayesinde kurtulmuştur;
evet, bu büyük şehrin vay haline! Çünkü Rab diyor: Görüyorum ki orada birçok
insan, evet, hatta bu büyük şehrin büyük bir bölümü yüreklerini bana karşı
sertleştirecekler, diyor Rab.
13 Fakat tövbe edenlere ne mutlu!
Çünkü onları Ben koruyacağım. Fakat işte bu büyük şehirde bulunan doğrular
olmasaydı, işte gökten ateş indirip şehri yok ederdim.
14 Fakat işte şehir, doğruların
hatırı için ayakta kalmıştır. Fakat işte, Rab şöyle diyor: Doğruları aranızdan
atacağınız zaman geldiğinde, o zaman yıkımınız için hazır olacaksınız; evet,
içindeki kötülük ve iğrençliklerden dolayı bu şehrin vay haline!
15 Evet ve içindeki kötülük ve
iğrençliklerden dolayı Gideyon şehrinin de vay haline!
16 Evet, içlerindeki kötülük ve iğrençliklerden
dolayı, Nefililer'in elindeki topraklarda bulunan bütün şehirlerin vay haline!
17 Ve işte, ülkedeki halkın
yüzünden, evet, onların kötülük ve iğrençlikleri yüzünden ülkenin üzerine bir
lanet gelecektir, diyor Orduların Rabbi.
18 Ve öyle olacak ki diyor
Orduların Rabbi, evet, bizim yüce ve gerçek Tanrımız: Her kim dünyada hazineler
saklarsa ve eğer kendisi doğru bir insan değilse ve onları Rab'be saklamamışsa,
ülkedeki büyük lanet yüzünden onları bir daha bulamayacaktır.
19 Çünkü Rab şöyle diyor: Onların
hazinelerini bana saklamalarını isterim ve hazinelerini bana saklamayanlar ise
lanetleneceklerdir; çünkü doğru olanlardan başka hiç kimse hazinelerini bana
saklamaz; ve hazinelerini bana saklamayan kimsenin hem kendisi hem de hazinesi
lanetlenecektir ve ülkedeki lanet yüzünden hiç kimse hazinelerini
kurtaramayacaktır.
20 Ve yüreklerini zenginliklere
verdikleri için hazinelerini saklayacakları gün gelecek ve yüreklerini
zenginliklerine verdikleri için düşmanlarının önünden kaçarlarken hazinelerini
saklayacaklar; çünkü onları bana saklamak istemedikleri için, onlara da,
hazinelerine de lanet olsun! Ve o gün onlar vurulacaklardır, diyor Rab.
21 İşte, ey bu büyük şehrin halkı
sözlerimi dinleyin! Evet, Rab'bin söylediği sözlere kulak verin! Çünkü işte Rab,
zenginlikleriniz yüzünden lanetlendiğinizi ve aynı zamanda zenginliklerinizin de
yüreklerinizi onlara verdiğiniz ve onları size verenin sözlerine kulak
vermediğiniz için lanetlendiğini söylüyor.
22 Sizler Rab Tanrınızı ve O'nun
size verdiği nimetleri hatırlamıyorsunuz, tersine hep zenginliklerinizi
hatırlıyorsunuz; onlar için Rab Tanrınıza şükretmiyorsunuz; evet, yürekleriniz
Rab'be açık değil; ne var ki yürekleriniz büyük bir gururla böbürleniyor,
övünüyor, çok hava atmaya, kıskanmaya, sürtüşmeye, kin beslemeye, baskı yapmaya
ve cinayet işlemeye ve her türlü kötülük yapmaya can atıyor.
23 Bundan dolayı Rab Tanrı hem
ülkenizin hem de zenginliklerinizin üzerine lanet yağdırdı ve bunu işlediğiniz
kötülükler yüzünden yaptı.
24 Evet, gelmiş olan bu zamandan
dolayı vay bu halkın haline! Çünkü siz tıpkı eskiden yaptıkları gibi
peygamberleri kovup onlarla alay ediyorsunuz ve onları taşlayıp öldürüyorsunuz
ve onlara her türlü kötülüğü yapıyorsunuz.
25 Ve şimdi sizler konuşurken
diyorsunuz ki: Eğer biz eskiden atalarımızın günlerinde yaşamış olsaydık,
peygamberleri öldürmez, onları taşlayıp kovmazdık.
26 İşte siz onlardan daha
kötüsünüz; çünkü Rab'bin yaşadığı gibi, eğer bir peygamber aranıza gelip de size
Rab'bin sözünü bildirir ve bu sözler günahlarınıza ve kötülüklerinize tanıklık
ederse, öfkelenip onu kovarsınız ve onu öldürmek için türlü yollara
başvurursunuz; evet, işlerinizin kötü olduğuna tanıklık ettiği için, onun
yalancı bir peygamber olduğunu ve onun bir günahkâr olduğunu ve şeytandan
olduğunu söylersiniz.
27 Fakat işte biri aranıza gelip: ABunu yapın, bu kötülük sayılmaz,
şunu yapın zarar görmezsiniz@ derse; evet, AKendi yüreğinizin gururuna göre yürüyün, evet, gözlerinizin gururuna
göre yürüyün ve gönlünüzün dilediği her şeyi yapın@ derse---ve aranıza biri gelir de böyle derse onu kabul eder ve onun bir
peygamber olduğunu söylersiniz.
28 Evet onu göklere çıkartır, ona
servetinizden verirsiniz; ona altınınızdan ve gümüşünüzden verirsiniz ve ona
pahalı elbiseler giydirirsiniz; ve size pohpohlayıcı sözler konuşup her şeyin
yolunda gittiğini söylediği için onun bir hatasını bulmazsınız.
29 Ey siz kötü ve sapık nesil, ey
yürekleri taşlaşmış, dik kafalı halk! Rab'bin size daha ne kadar katlanacağını
sanıyorsunuz? Evet, aptal ve kör rehberler tarafından size yol gösterilmesine
daha ne kadar göz yumacaksınız? Evet, daha ne kadar karanlığı ışığa tercih
edeceksiniz?
30 Evet, işte, Rab'bin öfkesi size
karşı alevlendi; işte O, kötülüklerinizden dolayı ülkeyi lanetledi.
31 Ve işte zamanı gelince, O sizin
zenginliklerinizi lanetleyecek ve zenginlikleriniz elinizden kayıp gidecek, öyle
ki onları tutamayacaksınız; ve yoksulluk günlerinizde onları yanınızda
bulamayacaksınız.
32 Ve yoksulluk günlerinizde Rab'be
yakaracaksınız, ama boş yere yakaracaksınız; çünkü yıkımınız çoktan üzerinize
gelmiştir ve ölümünüz kesinleşmiştir; ve işte o gün ağlayıp inleyeceksiniz,
diyor Orduların Rabbi. Ve o zaman ağlayıp sızlayarak şöyle diyeceksiniz:
33 Ah keşke tövbe etseydim de
peygamberleri öldürmeseydim ve onları taşlayıp kovmasaydım. Evet, o gün sizler: AAh keşke Rab Tanrımızı bize
zenginliklerimizi verdiği günde hatırlasaydık, o zaman onlar kaygan olmazlardı,
biz de onları kaybetmezdik; çünkü işte, zenginliklerimiz elimizden gitti!@ diyeceksiniz.
34 İşte buraya bir alet koyuyoruz,
ertesi gün yok oluyor; ve işte, savaş gününde kılıçlarımızı aradığımız zaman da
onlar elimizden alınmış oluyor.
35 Evet, hazinelerimizi sakladık ve
onlar ülkedeki lanet yüzünden elimizden kayıp gitti.
36 Ah keşke Rab'bin sözü bize
geldiği gün tövbe etseydik; çünkü işte, ülke lanetlendi ve her şey elimizden
kayıp gidiyor ve biz onları tutamıyoruz.
37 İşte, cinler tarafından
kuşatıldık; evet, ruhlarımızı yok etmek isteyenin melekleri tarafından
çevrildik. İşte, kötülüklerimiz büyüktür. Ya Rab, kızgınlığını bizden çeviremez
misin? Ve o günlerde sizin sözleriniz böyle olacak.
38 Fakat işte denenme günleriniz
geçti; kurtuluş gününüzü sonsuza kadar ertelediniz, ama artık çok geç ve
yıkımınız kesinleşti; evet, çünkü yaşadığınız her gün elde edemeyeceğiniz
şeylerin peşinden koşturdunuz ve kötülük yaparak mutluluk aradınız; bu ise bizim
Yüce ve Sonsuz Başımızdan gelen doğruluğun tabiatına ters düşer.
39 Ey ülke halkı, sözlerimi duyun!
Ve Rab'bin öfkesinin sizden dönmesi ve sizin de tövbe ederek kurtulmanız için
dua ediyorum.
Samuel, Mesih doğduğunda geceleyin
aydınlık olacağını ve yeni bir yıldızın doğacağını bildirir---Mesih insanları
geçici ve ruhsal ölümden fidye ile kurtarır---Ölümünün işaretleri olarak üç gün
karanlık olacak, kayalar parçalanacak ve doğada büyük karışıklıklar
görülecektir. m.ö. tahminen 6
yılı.
Ve öyle oldu ki Lamanlı Samuel
yazılamayacak daha birçok yüce şey hakkında peygamberlik etti.
2 Ve işte onlara: Aİşte size bir işaret veriyorum@ dedi; çünkü beş yıl daha geçecek ve işte arkasından Tanrı'nın Oğlu,
adına inanan herkesi fidye ile kurtarmak için gelecek.
3 Ve işte O'nun geleceği zaman için
size şu işareti vermek istiyorum; çünkü işte, O'nun gelişinden önceki gece,
gökte o kadar büyük ışıklar parlayacak ki karanlık olmayacak; öyle ki insana
sanki gündüzmüş gibi görünecek.
4 Bu yüzden, bir gündüz ve bir gece
ve bir gündüz sanki bir gün gibi olacak ve gece olmayacak; ve bu size bir işaret
olacaktır; çünkü siz güneşin hem doğuşunu hem de batışını göreceksiniz; bu
yüzden kesinlikle iki gündüzün ve bir gecenin olduğunu bileceksiniz; ancak o
gece karanlık olmayacak; ve bu O'nun doğmadan önceki gece olacak.
5 Ve işte, daha önce hiç
görmediğiniz bir yıldız doğacak ve bu da size bir işaret olacaktır.
6 Ve işte hepsi bununla kalmayıp
gökyüzünde birçok işaret ve mucizeler olacaktır.
7 Ve öyle olacak ki hepiniz o kadar
hayrete düşüp şaşıracaksınız ki yere kapanacaksınız.
8 Ve öyle olacak ki Tanrı'nın
Oğlu'na kim inanırsa, sonsuz yaşama kavuşacak olan odur.
9 Ve işte Rab böyle, meleği
aracılığıyla bana bunları gelip size söylememi emretti; evet, bu şeyler hakkında
sizlere peygamberlik etmemi emretti; evet, bana: ABu halka tövbe edin ve Rab'bin
yolunu hazırlayın@ diye haykırmamı söyledi.
10 Ve şimdi ben bir Lamanlı olduğum
ve Rab'bin bana emrettiği sözleri sizlere söylediğim için ve bu sözler de
sizlere ağır geldiğinden, bana kızıyorsunuz ve beni öldürmek istiyorsunuz; ve
beni aranızdan kovdunuz.
11 Ve siz sözlerimi işiteceksiniz;
çünkü kötülüklerinizden dolayı sizi bekleyen Tanrı'nın yargılarını duyup
bilesiniz ve ayrıca tövbe etmenin koşullarını öğrenesiniz diye bu amaçla bu
şehrin surları üzerine çıktım.
12 Ve bunu aynı zamanda Tanrı'nın
Oğlu, göğün ve yerin Babası, başlangıçtan beri her şeyin Yaratıcısı olan İsa
Mesih'in gelişini, O'nun gelişinin işaretlerini bilesiniz ve O'nun adına
inanasınız diye yaptım.
13 Ve eğer O'nun adına inanırsanız,
bütün günahlarınızdan tövbe etmek istersiniz; böylece O'nun erdemleri sayesinde
de günahlarınızdan bağışlanabilirsiniz.
14 Ve işte size başka bir işaret,
evet O'nun ölümüne ilişkin bir işaret vereceğim.
15 Çünkü işte, kurtuluşun
gelebilmesi için O'nun mutlaka ölmesi gereklidir; evet, ölülerin dirilişini
gerçekleştirmek için ve böylece insanların Rab'bin huzuruna getirilebilmelerini
sağlayabilmek için O'nun ölmesi gerekli ve uygundur.
16 Evet, işte, bu ölüm dirilişi
gerçekleştirir ve bütün insanlığı ilk ölümden, o ruhsal ölümden fidye ile
kurtarır; çünkü bütün insanlık Adem'in düşüşüyle Rab'bin huzurundan ayrılmakla
hem geçici hem de ruhsal bakımdan ölmüş sayılır.
17 Fakat işte, Mesih'in dirilişi
insanlığı, evet, hatta tüm insanlığı kurtaracak ve onları tekrar Rab'bin
huzuruna getirecektir.
18 Evet ve bu diriliş tövbenin
koşullarını ortaya koyar ki tövbe eden kimse kesilip ateşe atılmaz; ama tövbe
etmeyen kim olursa olsun kesilip ateşe atılır; ve onların üzerine tekrar ruhsal
bir ölüm, evet, ikinci bir ölüm gelecektir; çünkü onlar doğrulukla ilgili
değerlere göre tekrar mahrum kalmışlardır.
19 Bu yüzden tövbe edin, tövbe edin! Korkarım ki bunları bildiğiniz halde yapmayarak kendi kendinizi mahkum edecek ve bu ikinci ölüme getirileceksiniz.
20 Fakat işte, size başka bir işaretten, O'nun ölümüyle ilgili bir işaretten söz ediyordum; işte, O'nun ölüm acısı çekeceği gün güneş kararacak ve size ışığını vermeyi reddedecektir; ve aynı şekilde ay ve yıldızlar da ışık vermeyi reddedeceklerdir; ve O'nun ölüm acısı çekeceği zamandan, ölülerin arasından tekrar dirileceği zamana kadar, üç gün boyunca, bu ülkenin üzerinde hiçbir ışık olmayacaktır.
21 Evet, O'nun ruhunu teslim edeceği zaman, saatlerce gök gürleyecek, şimşekler çakacak ve yeryüzü sarsılıp titreyecek; ve bu dünyanın üzerindeki, hem dünyanın üzerindeki hem de altındaki, şu an katı olarak bildiğiniz ya da büyük bir bölümü sağlam bir kütle olan kayalar parçalanacaktır.
22 Evet, kayalar yarılacak sonra da bütün dünyada, evet, hem yerin üzerinde hem de altında tabakalar, çatlaklar ve kırılmış parçalar halinde bulunacaktır.
23 Ve işte, büyük kasırgalar çıkacak ve birçok dağlar vadi gibi alçaltılacak ve şimdi vadi denilen birçok yerler ise çok yüksek dağlar olacaktır.
24 Ve birçok geniş yollar parçalanacak ve birçok şehirler harabeye dönüşecektir.
25 Ve birçok mezarlar açılıp ölülerini serbest bırakacak ve birçok azizler ise çok kişilere görünecektir.
26 Ve işte melek benimle böyle konuştu; çünkü bana saatlerce göğün gürleyeceğini ve şimşeklerin çakacağını söyledi.
27 Ve bana bütün bunların gök gürlerken, şimşek çakarken ve fırtına koparken olacağını ve üç gün süreyle bütün yeryüzünün karanlıkla örtüleceğini söyledi.
28 Ve melek bana insançocukları arasında inançsızlığa yer kalmaması için bu işaretlerin ve bu mucizelerin bütün ülkede olacağını ve inanmaları için birçok kişinin bundan daha büyük şeyler göreceklerini söyledi.
29 Ve bunun amacı, inanan herkesin kurtulabilmesi ve inanmak istemeyenlerin üzerine de adil bir yargının gelmesidir; ve eğer mahkûm edilirlerse, bu mahkûmiyeti kendi üzerlerine kendileri getirirler.
30 Ve şimdi hatırlayın kardeşlerim, hatırlayın ki mahvolan her kimse kendi isteğiyle mahvolur; ve kim kötülük işlerse kendine kötülük eder; çünkü işte, sizler özgürsünüz; kendi bildiğiniz gibi hareket etmekte serbestsiniz; çünkü işte, Tanrı sizi bilgilendirerek özgür kılmıştır.
31 O size iyiyi kötüden ayırmayı öğretmiş ve yaşamı ya da ölümü seçebilme özgürlüğünü vermiştir; ve iyilik yaparak iyilik bulabilirsiniz, daha doğrusu iyi olan şeyler size geri verilecektir; başka bir deyişle kötülük yaparsanız kötü olan şeyler size geri verilecektir.
Rab, Nefililer'i sevdiği için onları cezalandırarak yola getirir---İnanca dönen Lamanlılar inançlarında kararlı ve bağlıdırlar---Rab son günlerde Lamanlılar'a merhamet gösterecektir. m.ö. tahminen 6 yılı.
Ve şimdi, sevgili kardeşlerim, işte tövbe etmezseniz, evlerinizin ıssız bırakılacağını size bildiriyorum.
2 Evet, tövbe etmezseniz, kadınlarınızın çocuklarını emzirecekleri gün onları ağlatan bir sürü nedenler olacak; çünkü sizler kaçmaya çalışacaksınız ve sığınacak bir yer bulamayacaksınız; evet ve çocuk bekleyenlerin vay haline! Çünkü onlar ağır oldukları için kaçamayacaklar, bu yüzden çiğnenip ölüme terk edilecekler.
3 Evet, kendilerine gösterilecek olan bütün işaret ve mucizeleri gördükten sonra tövbe etmezlerse, Nefi halkı denilen bu halkın vay haline! Çünkü işte, onlar Rab'bin seçtiği bir halktır; evet O, Nefi halkını sevdi ve aynı zamanda onları yola getirmek için cezalandırdı; evet, onları kötülük yaptıkları zamanlar sevdiği için cezalandırdı.
4 Fakat işte kardeşlerim, Lamanlılar'ın sürekli olarak yaptıkları kötülüklerden dolayı, onlardan nefret etti ve bu da atalarının geleneklerinin kötülüğünden dolayı idi. Fakat işte, Nefililer'in vaazlarıyla onlara kurtuluş geldi ve bu nedenle Rab de onların ömrünü uzattı.
5 Ve onların büyük bir kısmının görevlerinin başında olduklarını ve Tanrı'nın önünde dikkatle yürüdüklerini ve Musa yasasına göre O'nun emirlerini, kanunlarını ve kararlarını yerine getirmeye dikkat ettiklerini görmenizi isterim.
6 Evet size derim ki onların çoğu böyle yapmakta ve yorulmayan bir gayretle kardeşlerinin geriye kalan bölümünü gerçeğin bilgisine getirmeye çabalamaktadırlar; bu yüzden her gün birçok insan onlara katılmaktadır.
7 Ve işte siz kendiniz de biliyorsunuz, çünkü buna tanık oldunuz; atalarının kötü ve iğrenç geleneklerini bilerek, gerçeğin bilgisine getirilenler, kutsal yazılara, evet, kutsal peygamberlerin yazılmış olan peygamberliklerine inanmaya yöneltilenler ve bunlar vasıtasıyla Rab'be inanıp tövbe etmeye ve yüreklerinde bir değişiklik meydana getiren inanç ve tövbeye yöneltilenler;
8 Bu yüzden bu aşamaya gelen herkes, siz de bilirsiniz ki, inançlarında ve ayrıca kendilerini özgür kılan bu şeyde kararlı ve bağlıdırlar.
9 Ve ayrıca biliyorsunuz ki onlar savaş silahlarını gömmüşlerdir ve herhangi bir şekilde günah işlemekten korktukları için onları çıkarmazlar; evet, onların günah işlemekten korktuklarını görebilirsiniz; çünkü işte, onlar düşmanlarının ayakları altında ezilip öldürülmeye katlanacaklar ve Mesih'e olan inançlarından dolayı onlara karşı kılıçlarını kaldırmak istemeyeceklerdir.
10 Ve şimdi inandıktan sonra inandıkları şeye bağlı kaldıkları ve bir kere aydınlatıldıktan sonra kararlı oldukları için, işte Rab, kötülüklerine rağmen onları kutsayacak ve ömürlerini uzatacaktır.
11 Evet, kardeşlerimiz Lamanlılar'ın eski durumlarına getirilerek tekrar gerçeğin bilgisine kavuşturulmaları konusunda atalarımız tarafından ve ayrıca Zenos peygamber ve başka birçok peygamber tarafından söylenilen zaman gelinceye kadar onlar inançlarını yavaş yavaş kaybetseler bile, Rab onların ömrünü uzatacaktır.
12 Evet, size şöyle söylerim ki Rab, kardeşlerimiz Lamanlılar'a son günlere ait vaadler vermiştir; ve yaşayacakları birçok sıkıntılara ve yeryüzünde oradan oraya sürükleneceklerine ve avlanılacaklarına ve vurulacaklarına ve sığınacak bir yer bulamadan başka ülkelere dağıtılacak olmalarına rağmen, Rab onlara merhametli davranacaktır.
13 Ve bu onların Fidye ile Kurtarıcılarının, yüce ve gerçek çobanlarının bilgisi olan gerçek bilgiye tekrar getirilecekleri ve O'nun koyunları arasında sayılacakları peygamberliğe göredir.
14 Bu yüzden size derim: Eğer tövbe etmezseniz, onların durumu sizin durumunuzdan daha iyi olacaktır.
15 Çünkü işte, eğer size gösterilen güçlü işler onlara, evet, atalarının gelenekleri yüzünden inançlarını yavaş yavaş kaybedenlere gösterilmiş olsaydı, onların bir daha inançlarını kaybetmeyeceklerini kendiniz görebilirdiniz.
16 Bu yüzden Rab şöyle diyor: Ben onları tamamen yok etmeyeceğim; fakat bilgeliğimle kararlaştıracağım günde onların yine bana dönmelerini sağlayacağım, diyor Rab.
17 Ve şimdi işte, Nefili halkı hakkında Rab şöyle diyor: Aralarında yaptığım nice güçlü işlere rağmen, eğer onlar tövbe etmezler ve benim isteğime uymazlarsa, inançsızlıklarından dolayı onları tamamen yok edeceğim diyor Rab; ve Rab'bin yaşadığı nasıl kesinse bunlar da öyle gerçekleşecektir, diyor Rab.
Samuel'e inanan Nefililer, Nefi tarafından vaftiz edilir---Samuel tövbe etmeyen Nefililer'in attığı oklar ve taşlar ile öldürülemez---Bazıları yüreklerini katılaştırırken başkaları melekler görür---İnanmayanlar, Mesih'e ve O'nun Yeruşalem'e geleceğine inanmanın mantığa uygun olmadığını söylerler. m.ö. tahminen 6--1 yılları.
Ve şimdi, öyle oldu ki birçok kişi Lamanlı Samuel'in şehir surlarının üzerinde söylediği sözleri duydu. Ve onun sözlerine inananların hepsi gidip Nefi'yi aradılar ve gelip onu bulduklarında inkâr etmeyip günahlarını ona itiraf ettiler ve Rab'be vaftiz olmak istediler.
2 Fakat Samuel'in sözlerine inanmayanların hepsi ona kızdılar; ve surların üzerindeyken onu taşladılar ve surların üzerinde dururken çok kişi ona ok attı, ama Rab'bin Ruhu onunla beraber olduğundan taşları ve okları ile onu vuramadılar.
3 Şimdi onu vuramadıklarını gördüklerinde, onun sözlerine inananlar çoğaldı; öyle ki onlar vaftiz olmak için Nefi'ye gittiler.
4 Çünkü işte, Nefi, halkın Mesih'in yakında geleceğini bilmesi için vaftiz ederek ve peygamberlikte bulunarak ve vaaz ederek ve halkı tövbeye çağırarak onlara işaretler ve harikulade şeyler gösteriyor ve halkın arasında mucizeler yapıyordu.
5 Onlara yakında görülecek olan olayları, gerçekleştikleri zaman bunların kendilerine daha önceden bildirildiğini bilip hatırlamaları ve inanmaları için bildiriyordu; bu yüzden, Samuel'in sözlerine inanan herkes vaftiz olmak için Nefi'nin yanına gitti; çünkü onlar tövbe edip günahlarını itiraf ederek geldiler.
6 Fakat aralarından büyük bir bölümü Samuel'in sözlerine inanmadı; bu yüzden onu taşları ve okları ile vuramadıklarını gördüklerinde, komutanlarına bağırarak: ABu herifi tutup bağlayın; çünkü işte onda şeytan var ve içindeki şeytanın gücünden dolayı ona taşlarımız ve oklarımızla vuramıyoruz; bu yüzden onu tutup bağlayın ve alıp götürün!@ dediler.
7 Ve onu yakalamak için ilerlediklerinde işte, o kendisini surlardan aşağı attı ve onların ülkesinden kaçtı, evet, hatta kendi ülkesine döndü ve orada kendi halkı arasında vaaz etmeye ve peygamberlik etmeye başladı.
8 Ve işte, Nefililer arasında bir daha ondan hiç haber alınamadı; ve halkın başına gelenler bunlardı.
9 Ve Nefi halkı üzerindeki hakimler yönetiminin seksen altıncı yılı böyle sona erdi.
10 Ve hakimler yönetiminin seksen yedinci yılı da böyle sona erdi; halkın çoğunluğu gururlarında ve kötülüklerinde kalırken, küçük bir bölümü Tanrı'nın önünde daha dikkatli bir şekilde yürüyordu.
11 Ve hakimler yönetiminin seksen
sekizinci yılında da durum böyleydi.
12 Ve hakimler yönetiminin seksen
dokuzuncu yılında halkın işlerinde pek değişiklik olmadı; ancak halk işlediği
kötülüklerde daha çok sertleşmeye ve Tanrı'nın emirlerine gittikçe daha aykırı
olan işler yapmaya başladı.
13 Fakat öyle oldu ki hakimler
yönetiminin doksanıncı yılında, halka büyük işaretler ve mucizeler verildi; ve
peygamberlerin sözleri yerine gelmeye başladı.
14 Ve melekler insanlara, hikmetli
kişilere göründüler ve onlara büyük sevincin müjdesini bildirdiler; böylece bu
yıl kutsal yazılar gerçekleşmeye başladı.
15 Buna rağmen halk yüreklerini
katılaştırmaya başladı; hem Nefililer hem de Lamanlılar'dan en çok inananların
dışında, herkes kendi kuvvetine ve kendi bilgisine güvenmeye başlayarak şöyle
dedi:
16 Birçok şeyin arasından bazı
şeyleri doğru olarak tahmin etmiş olabilirler; fakat işte, biz söylenmiş olan bu
büyük ve olağanüstü işlerin hepsinin gerçekleşemeyeceğini biliyoruz.
17 Ve aralarında tartışmaya ve
çekişmeye başlayarak şöyle dediler:
18 Mesih diye bir varlığın gelmesi
mantığa uygun değildir; eğer öyleyse, yani söylendiği gibi Tanrı'nın Oğlu, göğün
ve yerin Babası ise, niçin kendisini Yeruşalem'dekilere göstereceği gibi bize de
göstermeyecektir?
19 Evet, niçin Yeruşalem ülkesinde
görüneceği gibi bu ülkede de kendisini göstermeyecektir?
20 Fakat işte, biz bunun aramıza
değil, fakat uzakta bilmediğimiz bir ülkeye gelecek olan büyük ve harikulade bir
şeye bizi inandırmak için atalarımız tarafından bize bırakılmış kötü bir gelenek
olduğunu biliyoruz; bu yüzden kendi gözlerimizle bunların doğruluğuna tanık
olamayacağımız için, onlar bizi cahil olarak uyutmaya devam edeceklerdir.
21 Ve onlar kötü olanın kurnaz ve
esrarengiz sanatı ile, bizim anlayamayacağımız bazı gizli büyük işler çevirerek
bizi sözlerine ve aynı zamanda kendilerine hizmetçi yaparak ezmek istiyorlar;
çünkü bize sözü öğretmeleri için onlara bağlı olduğumuzdan, eğer hayatımız
boyunca kendimizi onlara teslim edersek, bizi bu şekilde cahil bırakacaklardır.
22 Ve halk yüreklerinde aptalca ve
boş olan daha pek çok şeylere inandı; ve halkın düzeni çok bozulmuştu; çünkü
şeytan onları durmadan kötülük yapmaya kışkırtıyordu; evet, iyi olana ve gelecek
olana karşı halkın yüreklerini katılaştırabilmek için ülkenin her yanında
dedikodular ve tartışmalar yayarak dolaşıyordu.
23 Ve Rab'bin halkı arasında
gösterilen işaretlere ve harikulade şeylere rağmen ve onların yaptıkları birçok
mucizelere rağmen, şeytan tüm ülkede halkın yüreğini kıskıvrak yakalamıştı.
24 Ve Nefi halkı üzerindeki
hakimler yönetiminin doksanıncı yılı bu şekilde sona erdi.
25 Ve böylece Helaman ve
oğullarının kayıtlarına göre Helaman Kitabı sona erdi.
Bölümler:
Nefİ'nİn Kİtabi
HELAMAN'IN OĞLU NEFİ'NİN OĞLU
Ve Helaman, Yahuda kralı
Tsedekiya'nın yönetiminin ilk yılında Yeruşalem'den ayrılan Lehi'nin oğlu
Nefi'nin soyundan biri olan Alma'nın oğlu olan Alma'nın oğlu Helaman'ın oğlu
idi.
Helaman'ın oğlu Nefi ülkeden
ayrılır, kayıtları oğlu Nefi tutar---İşaretlerin ve mucizelerin bolluğuna
rağmen, kötüler doğruları öldürmeyi planlar‑‑‑Mesih'in doğacağı gece
gelir‑‑‑İşaret verilir ve yeni bir yıldız doğar‑‑‑Yalanlar ve aldatmacalar
çoğalır ve Gadiyanton eşkıyaları birçok insanı acımasızca öldürür.
m.s. tahminen 1--4 yılları.
ŞİMDİ öyle oldu ki doksan birinci yıl
geçmiş ve Lehi'nin Yeruşalem'den ayrılalı altı yüz yıl olmuştu; ve o yıl
Lakoneyus ülkenin başhakimi ve valisi seçilmişti.
2 Ve Helaman'ın oğlu Nefi, en büyük
oğlu Nefi'ye, pirinç levhalar ile tutulmuş olan bütün kayıtları ve Lehi'nin
Yeruşalem'den çıkışından beri kutsal olarak saklanmış olan her şeyi emanet
ederek Zarahemla ülkesinden ayrılmıştı.
3 Bu şekilde ülkeden ayrıldı, ama
nereye gittiğini hiç kimse bilmiyor; ve oğlu Nefi onun yerine kayıtları, evet,
bu halkın kayıtlarını tuttu.
4 Ve öyle oldu ki doksan ikinci
yılın başında, işte, peygamberlerin ettikleri peygamberlikler daha çok yerine
gelmeye başladı; çünkü halkın arasında daha büyük işaretler ve daha büyük
mucizeler olmaya başladı.
5 Fakat bazı kişiler Lamanlı
Samuel'in söylediği sözlerin yerine gelmesi gereken zamanın geçtiğini söylemeye
başladılar.
6 Ve onlar kardeşlerinin durumuna
sevinerek: Aİşte zaman geçti ve Samuel'in
sözleri yerine gelmedi; o halde sizin bu konudaki sevinciniz ve inancınız
boşunaydı@ demeye başladılar.
7 Ve öyle oldu ki ülkenin her
tarafında büyük bir kargaşalık çıkardılar ve halktan inananlar söylenmiş olan bu
şeylerin herhangi bir şekilde gerçekleşmeyeceğinden korkarak çok üzülmeye
başladılar.
8 Fakat işte, inançlarının boşuna
olmadığını görmek için gecesiz bir gün gibi olacak olan o gündüz ve o gece ve o
gündüzü yılmadan beklediler.
9 Şimdi öyle oldu ki inanmayanlar,
eğer Samuel peygamber tarafından verilmiş olan işaret görünmezse, o geleneklere
inanan herkesin öldürüleceği bir gün kararlaştırdılar.
10 Şimdi öyle oldu ki Nefi'nin oğlu
Nefi, halkının bu kötülüğünü gördüğünde, yüreğini büyük bir üzüntü sardı.
11 Ve öyle oldu ki dışarı çıkıp
yere kapandı ve halkı adına, evet, atalarının geleneğine inandıkları için
öldürülmek üzere olanların adına Tanrısına var gücüyle yakardı.
12 Ve öyle oldu ki bütün gün var
gücüyle Rab'be yakardı ve işte, Rab'bin sesi ona gelerek şöyle dedi:
13 Başını kaldır ve sevin; çünkü
işte zaman geldi, işaret bu gece verilecek ve Ben, yarın onlara kutsal
peygamberlerimin ağzıyla bildirdiğim her şeyi yerine getireceğimi dünyaya
göstermek üzere dünyaya geleceğim.
14 İşte Ben, insançocuklarına
dünyanın kuruluşundan beri bildirdiğim her şeyi ve hem Baba'nın hem de Oğul'un
isteğini---Baba'nın isteğini kendimden dolayı, Oğul'un isteğini ise kendi
bedenimden dolayı---yerine getirmek için kendiminkilere geliyorum. Ve işte zaman
geldi ve işaret bu gece verilecek.
15 Ve öyle oldu ki Nefi'ye gelen bu
sözler bildirildiği şekilde gerçekleşti; çünkü işte, güneş battığında karanlık
olmadı; ve gece geldiğinde de karanlık olmadığından halk şaşırmaya başladı.
16 Ve peygamberlerin sözlerine
inanmamış olan pek çokları ölü gibi yere serildiler; çünkü peygamberlerin
sözlerine inananlar için düzenlemiş oldukları büyük yıkım planının bozguna
uğradığını gördüler; çünkü önceden verilmiş olan işaret artık gelmişti.
17 Ve Tanrı'nın Oğlu'nun yakında
görüneceğini anlamaya başladılar; evet, kısacası batıdan doğuya, hem kuzey
ülkesinde, hem de güney ülkesinde olan yeryüzündeki bütün insanlar o kadar
hayrete düştüler ki yere kapandılar.
18 Çünkü onlar peygamberlerin
bunlara uzun yıllar tanıklık ettiklerini ve verilen işaretin artık gerçekleşmiş
olduğunu biliyorlardı; ve kötülüklerinden ve inançsızlıklarından dolayı korkmaya
başladılar.
19 Ve öyle oldu ki bütün o gece hiç
karanlık olmadı; tersine ortalık sanki öğle vakti gibi aydınlıktı. Ve öyle oldu
ki güneş sabahleyin yine kendine özgü düzenine göre doğdu ve onlar önceden
verilmiş olan işarete göre bu günün Rab'bin doğacağı gün olduğunu bildiler.
20 Ve öyle olmuştu ki, evet, her
şey en küçük ayrıntısına kadar peygamberlerin dediği gibi olmuştu.
21 Ve ayrıca öyle oldu ki
bildirildiği şekilde yeni bir yıldız göründü.
22 Ve öyle oldu ki şeytan, halkın
görmüş olduğu bu işaretlere ve mucizelere inanmamaları ve yüreklerini
katılaştırmaları için bundan böyle onların aralarına yalanlar göndermeye
başladı; fakat bu yalanlara ve aldatmacalara rağmen halkın büyük bir bölümü iman
edip Rab'be döndü.
23 Ve öyle oldu ki Nefi ve daha
birçokları halkın arasına girerek tövbe için vaftiz ettiler; bunun sayesinde çok
günahlar bağışlandı. Ve böylece halk ülkede tekrar huzur bulmaya başladı.
24 Ve artık çekişme kalmamıştı,
ancak bazı kimseler Musa yasasına uymanın bundan böyle gerekli olmadığını kutsal
yazılarla kanıtlamaya çalışarak vaaz vermeye başladılar. Şimdi onlar kutsal
yazıları anlamadıklarından bu konuda yanılıyorlardı.
25 Fakat öyle oldu ki onlar kısa
zamanda doğru inanca dönerek hatalarını kabul ettiler; çünkü yasanın henüz
tamamlanmadığı, ama her zerresinin tamamlanacağı kendilerine bildirildi; evet,
Musa yasasının tamamlanması gerekeceğine dair onlara söz geldi; evet, her şey
tamamlanıncaya kadar hiçbir harf ya da nokta eksilmeyecekti; bu yüzden bu aynı
yılda onlara hataları gösterildi; onlar da hatalarını kabul ettiler.
26 Ve böylece doksan ikinci yıl
bütün kutsal peygamberlerin peygamberlik sözlerine göre yerine gelmiş olan
işaretlerden dolayı halka müjdeler getirerek geçti.
27 Ve öyle oldu ki dağlarda yaşayan
ve ülkeye zarar veren Gadiyanton eşkıyalarının dışında doksan üçüncü yıl da
huzur içinde geçti; sığındıkları ve gizlendikleri yerler çok kuvvetli olduğundan
halk onlarla baş edemiyordu; bu yüzden onlar halkın arasında birçok cinayet
işleyip birçok insanı acımasızca öldürdüler.
28 Ve öyle oldu ki doksan dördüncü
yılda bu eşkıyalar büyük ölçüde çoğalmaya başladı; çünkü Nefililer'in arasından
birçok bölücü onların yanına kaçmıştı; bu durum ülkede kalan Nefililer'e büyük
üzüntü veriyordu.
29 Ve Lamanlılar'ın arasında da
büyük bir üzüntü kaynağı vardı; çünkü işte, onların yıllar geçip de büyüyüp
kuvvetlenmeye başlayan çocukları kendi başlarını alıp, bazı Zoramlılar'ın
yalanlarına ve pohpohlayıcı sözlerine kanarak bu Gadiyanton eşkıyalarına
katılmışlardı.
30 Ve böylece Lamanlılar da sıkıntı
içindeydiler ve yükselen yeni neslin işlediği kötülükler yüzünden inançları ve
doğrulukları azalmaya başlamıştı.
Halkın arasındaki kötülük ve
iğrençlikler artar‑‑‑Nefililer ve Lamanlılar, Gadiyanton eşkıyalarına karşı
kendilerini korumak amacıyla birleşirler‑‑‑İnanca dönen Lamanlılar'ın tenleri
beyazlaşır ve Nefili adını alırlar. m.s. tahminen 5--16 yılları.
Ve öyle oldu ki doksan beşinci yıl da
böyle geçip gitti ve halk duyduğu işaret ve mucizeleri unutmaya, gökten gelen
bir işaret ya da mucize karşısında daha az şaşırmaya başladı; öyle ki yürekleri
katılaşmaya ve zihinleri körleşmeye başladı; ve görüp duymuş oldukları hiçbir
şeye inanmamaya başladılar.
2 Yüreklerinden birtakım boş
şeyleri hayal ederek bütün bunların insanlar tarafından ve şeytanın gücüyle
insanların yüreklerini kandırıp doğru yoldan saptırmak için gerçekleştirildiğini
düşünüyorlardı; ve böylece şeytan, halkın yüreğini yeniden ele geçirmişti; öyle
ki halkın gözlerini kör edip onları Mesih öğretisinin boş ve aptalca olduğuna
inanmaya sürükledi.
3 Ve öyle oldu ki halkın yaptığı
kötülük ve iğrençlikler giderek artmaya başladı; ve daha başka bir işaretin ya
da mucizenin olacağına inanmıyorlardı; ve şeytan gittiği her yerde yürekleri
saptırıyor, halkı ayartarak ülkede büyük kötülükler yapmalarına neden oluyordu.
4 Ve doksan altıncı yıl ve ayrıca
doksan yedinci yıl ve ayrıca doksan sekizinci yıl ve ayrıca doksan dokuzuncu yıl
böyle geçti.
5 Ve aynı zamanda Mosiya'nın Nefi
halkının kralı olduğu zamandan bu yana yüz yıl geçmişti.
6 Ve Lehi, Yeruşalem'den
ayrıldıktan sonra altı yüz dokuz yıl geçmişti.
7 Ve Mesih'in dünyaya geleceğine
dair peygamberler tarafından konuşulan işaretin verilmesinin üzerinden dokuz yıl
geçmişti.
8 Şimdi Nefililer zamanlarını
işaretin verildiği bu andan, yani Mesih'in gelişinden itibaren hesaplamaya
başladılar; dolayısıyla dokuz yıl geçmişti.
9 Ve kayıtların sorumluluğunu alan
Nefi'nin babası Nefi, Zarahemla ülkesine geri dönmedi ve ülkenin hiçbir yerinde
de izine rastlanılmadı.
10 Ve öyle oldu ki onların arasına
gönderilen onca vaaz ve peygamberliğe rağmen halk yine de kötülüklerinden
vazgeçmiyordu; ve onuncu yıl da böylece geçti; ve on birinci yıl da kötülük
içinde geçti.
11 Ve öyle oldu ki on üçüncü yılda
ülkenin her tarafında savaşlar ve çekişmeler çıkmaya başladı; çünkü Gadiyanton
eşkıyalarının sayıları o kadar çok artmıştı ki ve onlar o kadar çok insanı
öldürmüşler, o kadar çok şehri yakıp yıkmışlar ve ülkenin her yanında o kadar
çok ölüm ve katliam saçmışlardı ki bütün halkın, hem Nefililer'in hem de
Lamanlılar'ın onlara karşı silaha sarılmaları gerekmişti.
12 Bu yüzden Rab'be dönmüş olan
bütün Lamanlılar, kardeşleri Nefililer'le birleşip kendi canlarının, eşlerinin
ve çocuklarının güvenliği için, evet ve ayrıca kendi haklarını, kendi kilise ve
ibadet etme ayrıcalıklarını ve kendi özgürlüklerini ve hürriyetlerini korumak
için bu Gadiyanton eşkıyalarına karşı silaha sarılmak zorunda kaldılar.
13 Ve öyle oldu ki büyük bir
vahşete dönüşen bu savaş yüzünden Nefililer, bu on üçüncü yıl bitmeden önce
tamamıyla yok olma tehlikesi geçirdiler.
14 Ve öyle oldu ki Nefililer ile
birleşen bu Lamanlılar Nefililer'in arasında sayıldı.
15 Ve üzerlerindeki lanet
kaldırıldı ve tenleri Nefililer'inki gibi beyazlaştı.
16 Ve onların delikanlıları son
derece yakışıklı, kızları da son derece güzel oldular ve Nefililer'in arasında
sayılıp Nefili adını aldılar. Ve on üçüncü yıl böylece sona erdi.
17 Ve öyle oldu ki on dördüncü
yılın başlangıcında Nefi halkıyla eşkıyalar arasında çıkan savaş devam ederek
oldukça şiddetlendi; ancak Nefi halkı eşkıyalara karşı bazı üstünlükler sağladı;
öyle ki onları topraklarından dağlara ve gizli yerlerine sürdüler.
18 Ve on dördüncü yıl böylece sona erdi. Ve eşkıyalar on beşinci yılda Nefi halkına karşı saldırıya geçtiler; ve Nefi halkının kötülükleri ve aralarında sürüp giden anlaşmazlık ve çekişmeler nedeniyle Gadiyanton eşkıyaları onlara karşı büyük üstünlük sağladı.
19 Ve on beşinci yıl böylece sona erdi; ve halkın durumu böyle derin acılar içindeydi; ve yıkım kılıcı üzerlerinde asılı duruyordu ki her an bu kılıçla vurulma tehlikesi içindeydiler ve bu olursa, kötülükleri yüzünden olacaktı.
Gadiyanton reisi Gidiyanhi, Lakoneyus'un ve Nefililer'in teslim olmalarını ve topraklarını teslim etmelerini ister‑‑‑Lakoneyus Gidgidoni'yi orduların başkomutanı olarak atar‑‑‑Nefililer kendilerini savunmak amacıyla Zarahemla ve Bolluk şehirlerinde toplanırlar. m.s. tahminen 16--18 yılları.
Ve şimdi öyle oldu ki Mesih'in gelişinin on altıncı yılında ülkenin valisi Lakoneyus, bu eşkıya çetesinin reisi ve valisinden bir mektup aldı; ve şu sözler yazılıydı ve şöyle diyordu:
2 Ey ülkenin baş valisi soylu Lakoneyus! İşte sana yazdığım bu mektupla özgürlüğünüz ve hakkınız saydığınız değerleri korumak için gösterdiğin ve halkının da gösterdiği kararlılıktan dolayı seni gerçekten çok övmek isterim; evet, özgürlüğünüzü, malınızı mülkünüzü ve vatanınızı ya da böyle adlandırdığınız şeyleri savunurken sanki bir tanrının eli sizleri destekliyormuş gibi şimdilik iyi dayanıyorsunuz.
3 Ve ey soylu Lakoneyus, emrim altındaki onca kahraman askerlerimle baş edebileceğini sanıyorsan, bu boş düşüncen ve akılsızlığından dolayı sana acıyorum. Onlar şimdi şu an silahları elinde gidin Nefililer'e saldırıp onları yok edin sözünü büyük bir merakla bekliyorlar.
4 Ve savaş meydanında denenmiş adamlarımın ne yenilmez bir ruha sahip olduklarını biliyorum; ve onlara ettiğiniz onca haksızlıklar nedeniyle size karşı sonsuz nefretleri olduğunu da biliyorum; bu nedenle size saldıracak olurlarsa, sizi tam bir yıkıma uğratacaklardır.
5 Bu yüzden savaş meydanında gösterdiğiniz soylu davranış ve doğruluğuna inandığınız konuda kararlı oluşunuz nedeniyle iyiliğinizi düşünerek size bu mektubu yazıp kendi elimle mühürlüyorum.
6 Bu yüzden kılıçla üzerinize gelip hepinizi yok etmeden şehirlerinizi, topraklarınızı ve malınızı mülkünüzü bu halkıma teslim etmeniz arzusuyla size yazıyorum.
7 Ya da başka bir deyişle, bize teslim olun, bizimle birleşip gizli işlerimizi öğrenin ve kardeşimiz olun; öyle ki kölemiz değil, bizim gibi olup kardeşimiz olun ve bütün servetimizin ortakları olun.
8 Ve işte, eğer bunu yaparsanız size yemin ederek söz veriyorum ki yok edilmeyeceksiniz; fakat bunu yapmazsanız, size yemin ederek söz veriyorum ki gelecek ay ordularıma size saldırmalarını emredeceğim; ve elleri hiç durmayacak, kimseyi sağ bırakmayacaklar; ama sizi öldürecekler ve soyunuz tükeninceye dek kılıcı üzerinize indirecekler.
9 Ve işte, ben Gidiyanhi'yim ve bu gizli Gadiyanton cemiyetinin yöneticisiyim; bu cemiyetin ve yaptığı işlerin iyi olduğunu biliyorum; ve bunlar eski tarihten beri vardır ve bize devredilmiştir.
10 Ey Lakoneyus, bu mektubu sana topraklarınızı, malınızı mülkünüzü kan dökülmeksizin teslim edeceğiniz ümidiyle yazıyorum; böylece yönetici olma haklarını elinden almakla kendilerine ettiğiniz kötülük yüzünden sizlerden ayrılmış olan bu halkım yeniden haklarına ve yönetime kavuşabilecek; ve bunu yapmazsanız, onlara yapılan haksızlıkların öcünü alacağım. Ben Gidiyanhi'yim.
11 Ve şimdi öyle oldu ki Lakoneyus bu mektubu aldığında, Gidiyanhi'nin Nefililer'in ülkesine sahip olmayı istemekle gösterdiği yüzsüzlüğe ve kendilerine hiçbir haksızlık yapılmamış olmasına rağmen haksızlıkların öcünü alacağına dair halka gözdağı vermesine çok şaşırdı; oysa ayrılıp bu kötü ve iğrenç eşkıyalarla birleşmekle kendi kendilerine haksızlık etmişlerdi.
12 Şimdi işte, ülkenin valisi bu Lakoneyus doğru bir kişiydi ve eşkıya birisinin istek ve tehditleri onu korkutamazdı; bu nedenle eşkıyaların yöneticisi Gidiyanhi'nin mektubuna aldırmadı, ama halkına, eşkıyalar dağdan inip saldıracakları zaman kendilerine güç vermesi için Rab'be yakarmalarını emretti.
13 Evet, bütün halkın arasına bir duyuru göndererek eşlerini ve çocuklarını, sığırlarını ve davarlarını, toprakları dışında bütün mülklerini bir yerde toplamalarını istedi.
14 Ve onların etrafını surlarla çevirtti ve son derece güçlü surlar yaptırdı. Ve gece gündüz kendilerini eşkıyalara karşı korumaları ve nöbet beklemeleri için her yana hem Nefililer'in hem de Lamanlılar'ın ordularından, yani Nefili sayılan herkesin arasından muhafız birlikleri yerleştirdi.
15 Evet, onlara: ARab'bin yaşadığı gibi, bütün kötülüklerinizden tövbe edip Rab'be yakarmazsanız, bu Gadiyanton eşkıyalarının elinden asla kurtulamayacaksınız@ dedi.
16 Ve Lakoneyus'un sözleri ve peygamberlikleri o kadar büyük ve olağanüstüydü ki bütün halk korkuya kapıldı ve Lakoneyus'un sözlerini yerine getirmek için büyük gayret gösterdi.
17 Ve öyle oldu ki Lakoneyus bütün Nefi ordularının başına, eşkıyalar çölden saldırıp üzerlerine geleceği zaman orduları kumanda edecek başkomutanlar atadı.
18 Şimdi bütün Nefili ordularının büyük kumandanı ve bütün başkomutanların başkanı seçildi ve onun adı Gidgidoni'ydi.
19 Şimdi bütün Nefililer'in arasında vahiy ruhuna ve ayrıca peygamberlik ruhuna sahip kişileri başkomutanları seçmek (günaha düştükleri dönemler dışında) gelenek olmuştu; dolayısıyla bu Gidgidoni başhakim olduğu gibi, ayrıca onların arasında büyük bir peygamberdi.
20 Şimdi halk Gidgidoni'ye: ARab'be dua et de dağlara çıkalım, çöle gidelim ve eşkıyaların üzerine saldırıp onları kendi topraklarında yok edelim!@ dedi.
21 Fakat Gidgidoni onlara şöyle dedi: Rab göstermesin; çünkü gidip onlara saldırırsak Rab bizi ellerine teslim eder; bu nedenle ülkemizin merkezinde hazırlanıp bütün ordularımızı bir araya toparlayacağız ve onlara saldırmayacağız; ancak onların bize saldırmasını bekleyeceğiz; bu yüzden Rab'bin yaşadığı gibi, eğer biz bunu yaparsak, Rab onları elimize düşürecek.
22 Ve öyle oldu ki on yedinci yılda, yılın sonlarına doğru, Lakoneyus'un duyurusu bütün ülkenin her yanına ulaşmıştı; ve binlerce, on binlerce insan atlarını ve arabalarını ve sığırlarını ve bütün sürülerini ve büyükbaş hayvanlarını ve tahılını ve bütün eşyalarını yanına alarak düşmanlarına karşı kendilerini savunmak için belirlenen toplanma yerine gelinceye kadar toplu halde yürüdüler.
23 Ve belirlenen yer Zarahemla ülkesiydi ve Zarahemla ülkesi ile Bolluk ülkesi arasındaki ülkeydi, evet, Bolluk ülkesi ile Harabe ülkesi arasındaki sınıra kadar uzanıyordu.
24 Ve Nefililer denen binlerce
insan bu ülkede toplandı. Şimdi kuzey ülkesinin üzerinde bulunan büyük lânetten
dolayı, Lakoneyus onlara güney ülkesinde toplanmalarını emretti.
25 Ve düşmanlarına karşı
kendilerini hazırlayıp aynı yerde bir arada yaşadılar ve Lakoneyus'un söylediği
sözlerden öyle korkuyorlardı ki bütün günahlarından tövbe ettiler; ve düşmanları
onlarla savaşmak üzere dağlardan indiklerinde kendilerini kurtarması için
Tanrıları Rab'be dua ettiler.
26 Ve düşmanları yüzünden büyük
üzüntü içerisindeydiler. Ve Gidgidoni onlara her çeşit savaş silahları yaptırıp,
küçük ve büyük kalkanlar ve zırhla kuvvetlenmeleri için talim yaptırdı.
Nefi orduları Gadiyanton
eşkıyalarını yener‑‑‑Gidiyanhi öldürülür ve onun yerine geçen Zemnariha
asılır‑‑‑Nefililer kazandıkları zaferler için Rab'be şükrederler. m.s. tahminen 19--22 yılları.
Ve öyle oldu ki on sekizinci yılın
sonuna doğru, bu eşkıya orduları savaşa hazırlandıktan sonra dağlardan ve
tepelerden aşağı inip çölden, kalelerinden ve gizlendikleri yerlerden çıkmaya
başladılar ve hem güney ülkesindeki hem de kuzey ülkesindeki toprakları ele
geçirmeye başladılar ve Nefililer'in boşalttığı bütün toprakları ve ıssız
bırakılan şehirleri ele geçirmeye başladılar.
2 Fakat işte, Nefililer'in
boşalttığı bu topraklarda ne yabani hayvan ne de av hayvanı vardı; ve eşkıyalar
için kırsaldan başka bir yerde av yoktu.
3 Ve yiyecek bir şey bulamayan
eşkıyaların kırsaldan başka bir yerde yaşamlarını sürdürmeleri mümkün değildi;
çünkü Nefililer sürülerini, büyükbaş hayvanlarını ve bütün varlıklarını toplayıp
arkalarında boş bir ülke bırakarak tek bir beden halinde bütünleşmişlerdi.
4 Bu yüzden yiyecek bulmak ve
yağmalamak için eşkıyaların gidip Nefililer'le açıktan savaşa tutuşmaktan başka
çareleri kalmamıştı; oysa Nefililer tek bir beden olarak toplanmışlardı ve
sayıları çok fazlaydı ve kendilerine yedi yıl yetecek kadar yiyecek
biriktirmişlerdi ve atları, sığırları ve her çeşit sürüleri vardı; bu süre
içinde de eşkıyaları ülkenin her yanından silip atmayı umuyorlardı; ve on
sekizinci yıl böyle geçti.
5 Ve öyle oldu ki on dokuzuncu yıl
Gidiyanhi, Nefililer'le savaşmanın tek çıkar yol olduğunu gördü; çünkü ayakta
durabilmek için yağmalamaktan, çalmaktan ve öldürmekten başka çareleri yoktu.
6 Ve ülkenin etrafına yayılıp tahıl
ekmeye çekiniyorlardı. Çünkü Nefililer'in üzerlerine saldırıp kendilerini
öldürmelerinden korkuyorlardı; bu yüzden Gidiyanhi ordularına o yıl Nefililer'e
karşı savaşma emri verdi.
7 Ve öyle oldu ki savaşmaya
geldiler ve bu altıncı ayda oluyordu; ve işte, savaşmaya geldikleri gün büyük ve
korkunç bir gündü; ve eşkıyalar gibi kuşanmışlardı; ve bellerinde kuzu derisi
sarılıydı ve kendilerini kanla boyamışlardı ve kafaları kazılıydı ve miğfer
takmışlardı; silahları ve kanla boyalı olmaları Gidiyanhi'nin ordularına
heybetli ve korkunç bir görünüm vermişti.
8 Ve öyle oldu ki Gidiyanhi
ordusunun bu görünümü karşısında Nefili ordularının hepsi yere kapanıp canlarını
bağışlaması ve kendilerini düşmanlarının elinden kurtarması için Tanrıları
Rab'be yakardılar.
9 Ve öyle oldu ki Gidiyanhi'nin
orduları bunu görünce bağıra bağıra sevinç çığlıkları atmaya başladılar; çünkü
Nefililer'in, ordularının dehşetinden korkuya kapılıp yere kapandıklarını
sanmışlardı.
10 Ne var ki bunda aldandılar;
çünkü Nefililer onlardan değil, Tanrı'larından korkuyorlardı ve kendilerini
koruması için O'ndan yardım diliyorlardı; bu yüzden Gidiyanhi'nin orduları
onların üzerlerine atıldığında, Nefililer onlara karşı durmaya hazırdılar; evet,
Rab'bin gücüyle onları karşıladılar.
11 Ve savaş bu altıncı ayda
başladı; ve büyük ve korkunç bir savaştı, evet, o kadar büyük ve korkunç bir
katliam oldu ki Lehi, Yeruşalem'den ayrılalı beri bütün Lehi halkının arasında
böylesine büyük bir katliam olmamıştı.
12 Ve Gidiyanhi'nin tehditlerine ve
ettiği yeminlere rağmen, işte, Nefililer onları öyle bir yenilgiye uğrattılar ki
eşkıyalar Nefililer'in önünden geri çekildiler.
13 Ve öyle oldu ki Gidgidoni,
ordularına eşkıyaların peşinden çöl sınırına kadar gitmelerini ve yolda ellerine
düşecek hiç kimseyi sağ bırakmamalarını emretti; bunun üzerine ordu onların
peşine düşüp çöl sınırına varıncaya kadar, hatta Gidgidoni'nin verdiği emri
yerine getirinceye kadar yakaladıklarını öldürdüler.
14 Ve öyle oldu ki cesaretle karşı
koyup savaşan Gidiyanhi'nin kaçarken peşine düşüldü; ve uzun süren savaşta
yorgun düştüğünden yakalanıp öldürüldü. Ve eşkıya Gidiyanhi'nin böylece sonu
gelmişti.
15 Ve öyle oldu ki Nefili orduları
tekrar güvenlik alanlarına geri döndüler. Ve öyle oldu ki bu on dokuzuncu yıl
sona erdi ve eşkıyalar bir daha savaşmaya gelmedi; yirminci yılda da gelmediler.
16 Ve yirmi birinci yıl savaşmaya
değil de Nefi halkını her yandan sarmak üzere geldiler; zira Nefi halkının
topraklarına gitmelerini önleyip her yandan etraflarını kuşatır ve dışarıyla
olan tüm ilişkilerini keserlerse, istekleri doğrultusunda onları teslim olmaya
zorlayabileceklerini düşünüyorlardı.
17 Şimdi başlarına Zemnariha adında
başka birini reis olarak getirmişlerdi; dolayısıyla bu kuşatma emrini veren
Zemnariha'ydı.
18 Fakat işte, bu Nefililer'in
işine yaramıştı; çünkü Nefililer büyük miktarda erzak depoladıkları için
eşkıyaların bu kuşatmayı onları etkileyecek kadar uzun bir süre sürdürmeleri
mümkün değildi.
19 Ve eşkıyaların erzakları ise
yeterli değildi; çünkü işte, yaşayabilmek için kırsalda vurdukları hayvanların
etinden başka yiyecek bir şeyleri yoktu.
20 Ve öyle oldu ki kırsaldaki
yabani av hayvanlarının sayısı o kadar azalmıştı ki eşkıyalar açlıktan ölmek
üzereydiler.
21 Ve Nefililer gece gündüz
durmadan harekete geçerek onların ordularının üzerine saldırarak onlardan
binlercesini, on binlercesini kılıçtan geçirdiler.
22 Ve böylece gece gündüz
üzerlerine gelen bu büyük yıkım yüzünden Zemnariha halkı bu niyetlerinden caymak
arzusundaydı.
23 Ve öyle oldu ki Zemnariha,
halkına kuşatmayı kaldırıp kuzey ülkesinin en uzak bölgelerine çekilmek üzere
yola çıkmaları emrini verdi.
24 Ve şimdi, onların planlarından
haberdar olan Gidgidoni, yiyecek yokluğu ve içlerinden pek çoğunun öldürülmüş
olması nedeniyle zayıf düştüklerini biliyordu; bu yüzden geceleyin ordularını
gönderip geri çekilecekleri yolu kesti ve geri çekilecekleri yolu ordularıyla
kapattı.
25 Ve bunu geceleyin eşkıyaların
önüne geçip yaptılar; öyle ki ertesi gün eşkıyalar yürüyüşe geçtikleri zaman
karşılarında Nefili ordularını buldular; hem önden hem de arkadan
kuşatılmışlardı.
26 Ve güney yönünde giden
eşkıyaların geri çekildikleri yol da kesilmişti. Ve her şey Gidgidoni'nin
emriyle yapılmıştı.
27 Ve içlerinden binlercesi
Nefililer'e teslim olup tutuklandılar ve teslim olmayanlar ise öldürüldü.
28 Ve liderleri Zemnariha da
yakalanıp bir ağaca asıldı, evet, hatta bir ağacın tepesinde ölünceye dek asılı
kaldı. Ve onu ölünceye kadar ağaçta asılı bıraktıktan sonra ağacı kestiler ve
yüksek sesle haykırarak şöyle dediler:
29 Rab, halkını doğru ve kutsal
yürekli oldukları sürece korusun; bu adam nasıl yere düşürülmüşse, Rab'bin
halkını güç kazanmak ve gizli örgütler kurmak için öldürmeye çalışacak olanların
hepsi de böyle yere düşürülsün.
30 Ve sevinçle dolup hep bir
ağızdan:
AKorunmak için Tanrı'larının adını
andıkları sürece, İbrahim'in Tanrısı ve İshak'ın Tanrısı ve Yakup'un Tanrısı bu
halkı doğruluktan ayırmasın!@ diyerek yeniden haykırdılar.
31 Ve öyle oldu ki Tanrı'nın
kendilerini düşmanlarının eline düşmekten korumakla göstermiş olduğu büyük
iyilikten dolayı hep birden şarkılar söyleyip Tanrı'larını övmeye başladılar.
32 Evet, şöyle haykırdılar: En Yüce
Tanrı'ya Hozana! Ve şöyle haykırdılar: En Yüce Tanrı'nın, her şeye gücü yeten
Rab Tanrı'nın adı mübarek olsun!
33 Ve Tanrı'nın onları
düşmanlarının elinden kurtararak gösterdiği büyük iyilikten dolayı, yürekleri
sevinçle dolup çok gözyaşı döktüler; ve tövbe ettikleri ve alçakgönüllü
oldukları için sonsuz bir yıkımdan kurtarılmış olduklarını biliyorlardı.
Nefililer tövbe ederek
günahlarından vazgeçerler‑‑‑Mormon, halkının tarihini yazar ve onlara ölümsüz
sözü bildirir‑‑‑İsrail uzun ayrılığından sonra bir araya getirilecektir.
m.s.
tahminen 22--26 yılları.
Ve şimdi işte, bütün Nefi halkı
arasında, bütün kutsal peygamberlerin söylemiş olduğu sözler hakkında en ufak
şüphesi olan diri bir can yoktu; çünkü peygamberlerin sözlerinin yerine gelmesi
gerektiğini biliyorlardı.
2 Ve peygamberlerin söyledikleri
şekilde verilmiş olan birçok işaret nedeniyle Mesih'in gelmiş olması gerektiğini
biliyorlardı; ve geçmişte olanlardan biliyorlardı ki bütün her şey söylendiği
şekilde yerine gelecekti.
3 Bu yüzden bütün günahlarını,
iğrençliklerini ve cinsel ahlâksızlıklarını terk edip gece gündüz canla başla
Tanrı'ya hizmet ettiler.
4 Ve şimdi öyle oldu ki eşkıyaların
hepsini tutukladıktan sonra, öyle ki öldürülmeyenlerden bir teki bile kaçıp
kurtulamamıştı, tutukluları hapishaneye atıp onlara Tanrı sözünün vaaz
edilmesini sağladılar; ve günahlarından tövbe edip bir daha adam
öldürmeyeceklerine dair antlaşmaya girenler özgür bırakıldı.
5 Fakat antlaşmaya girmeyip
yüreklerinde bu gizli cinayetlerin özlemini taşımaya devam eden herkes, evet,
kardeşlerine karşı tehdit soluduğu görülen herkes suçlu bulunup yasalara göre
cezalandırıldı.
6 Ve sayısız cinayet işleyip bir o
kadar da kötülükte bulunan bu gizli, kötü ve iğrenç çetelerin hepsini böylece
ortadan kaldırdılar.
7 Ve yirmi ikinci ve ayrıca yirmi
üçüncü ve yirmi dördüncü ve yirmi beşinci yıl böylece geçti; ve yirmi beş yıl bu
şekilde geçti.
8 Ve kimilerinin gözünde büyük ve
olağanüstü sayılacak pek çok şey olmuştu; ancak bunların hepsi bu kitaba
yazılamaz; evet, bu kitaba yirmi beş yıl boyunca bunca insan arasında olup
bitenlerin yüzde biri bile sığmaz.
9 Fakat işte, bu halkın yaptığı
bütün işleri anlatan kayıtlar vardır; ve bu konuda daha kısa, ancak doğru bir
anlatım Nefi tarafından verilmiştir.
10 Bu yüzden, bu olayları anlatan
kendi kayıtlarımı, Nefi levhaları adı verilen levhalar üzerine işlenip yazılmış
olan Nefi kayıtlarına göre yazdım.
11 Ve işte, bu anlattıklarımı kendi
elimle hazırladığım levhalar üzerine işliyorum.
12 Ve işte, benim adım Mormon'dur,
Alma'nın halk arasında Kilise'yi kurduğu ülkenin, evet, yasayı çiğnedikten sonra
aralarında ilk kilisenin kurulmuş olduğu Mormon ülkesinin adı bana verilmiştir.
13 İşte ben, Tanrı'nın Oğlu İsa
Mesih'in bir öğrencisiyim. Ben O'nun tarafından O'nun sözünü halkı arasında
bildirmeye çağrıldım; öyle ki sonsuz yaşama kavuşabilsinler diye.
14 Ve Tanrı'nın isteğiyle, ölüp
gitmiş olan kutsal kişilerin duaları inançları doğrultusunda yerine gelsin diye
olup biten bu olayları kayıtlara geçirmem yerinde
olacaktır---
15 Evet, Lehi'nin Yeruşalem'den
ayrıldığı zamandan şu ana kadar olup bitenleri kısaca anlatan bir kayıt
tutacağım.
16 Bu yüzden anlattıklarımı bana
gelinceye dek yaşamış olanların tuttuğu kayıtlardan yararlanarak yazıyorum.
17 Ve sonra da kendi gözlerimle
gördüğüm şeyleri anlatan bir kayıt tutacağım.
18 Ve hazırladığım kayıtların doğru
ve gerçek olduğunu biliyorum; ancak dilimize uygun olarak yazamadığımız birçok
şey var.
19 Ve şimdi kendimden söz etmeyi
bırakıp benden önce olup bitenleri anlatacağım.
20 Ben Mormon'um ve doğrudan
Lehi'nin soyundan geliyorum. Atalarımızı Yeruşalem ülkesinden çıkardığı (ve bunu
kendisinden ve bu ülkeden çıkardığı kimselerden başkası bilmiyordu) ve
canlarımızın kurtuluşu için, bana ve halkıma bu kadar çok bilgi verdiği için
Tanrım ve Kurtarıcım İsa Mesih'i övmeye nedenim var.
21 O elbette Yakup'un evini kutsadı
ve Yusuf'un soyuna karşı merhametli davrandı.
22 Ve emirlerini yerine
getirdikleri ölçüde Lehi'nin çocuklarını bereketledi ve söz verdiği şekilde
onları refaha kavuşturdu.
23 Evet ve Yusuf'un soyundan geri
kalanların bir kısmını kesinlikle Tanrıları Rab'bin bilgisine yeniden
getirecektir.
24 Ve Rab'bin yaşadığı nasıl
kesinse, Rab yeryüzünün her tarafına dağılmış Yakup'un soyundan geri kalan
herkesi dünyanın dört bir yanından bir araya toplayacaktır.
25 Ve bütün Yakup Evi ile antlaşma
yaptığı için O'nun uygun göreceği bir zamanda Yakup Evi ile yaptığı antlaşma
yerine gelecek ve sonuçta bütün Yakup Evi'nin kendisiyle yapmış olduğu
antlaşmayı tanımalarını sağlayacaktır.
26 Ve o zaman Tanrı'nın Oğlu olan
Fidye ile Kurtarıcıları İsa Mesih'i tanıyacaklar ve o zaman dağılıp gitmiş
oldukları dünyanın dört bir tarafından kendi ülkelerinde toplanacaklardır; evet,
Rab'bin yaşadığı gibi, bu böyle olacaktır. Amin.
Nefililer refaha kavuşur‑‑‑Gurur,
servet ve sınıf farklılığı doğar‑‑‑Kilise çıkan anlaşmazlıklarla
bölünür‑‑‑Şeytan, halkı açık isyana teşvik eder‑‑‑Birçok peygamber halkı tövbeye
çağırır ve öldürülür---Peygamberlerin katilleri hükümeti ele geçirmek için
suikastlar hazırlarlar. m.s. tahminen 26--30 yılları.
Ve şimdi öyle oldu ki yirmi altıncı
yılda tüm Nefi halkı; her adam ailesini, sürülerini ve büyükbaş hayvanlarını,
atlarını ve sığırlarını ve bütün mallarını alarak kendi topraklarına geri döndü;
2 Ve öyle oldu ki erzaklarının
hepsini tüketmemişlerdi; bu nedenle yiyip bitirmedikleri her tür tahıllarını ve
altınlarını ve gümüşlerini ve bütün değerli eşyalarını yanlarına alarak hem
kuzeydeki hem de güneydeki, hem kuzey ülkesindeki hem de güney ülkesindeki
topraklarına ve mülklerine geri döndüler.
3 Ve Lamanlı kalmak isteyip ülkede
barışı sürdürmek üzere antlaşmaya girmiş olan bu eşkıyalara çalışıp geçimlerini
sağlamaları için sayılarına göre toprak verdiler; ve böylece bütün ülkede barışı
sağladılar.
4 Ve yeniden refaha kavuşup sayıca
artmaya başladılar; ve yirmi altıncı ve yirmi yedinci yıllar geçti ve ülkede
büyük bir düzen sağlandı; ve yasalarını eşitlik ve adalet üzerine kurmuşlardı.
5 Ve şimdi yasalara karşı
gelmedikleri sürece tüm ülkede halkın sürekli olarak refaha kavuşmasını
engelleyecek hiçbir şey yoktu.
6 Ve şimdi ülkede bu büyük barışı
sağlayanlar Gidgidoni, hakim Lakoneyus ve seçilmiş olan diğer liderlerdi.
7 Ve öyle oldu ki pek çok şehir
yeniden inşa edilip eski şehirlerin çoğu da onarıldı.
8 Ve pek çok cadde yapılıp şehirden
şehre, ülkeden ülkeye ve bir yerden başka bir yere götüren yollar yapıldı.
9 Ve yirmi sekizinci yıl da böyle
geçti ve halk sürekli olarak huzur içinde yaşadı.
10 Fakat öyle oldu ki yirmi
dokuzuncu yılda halkın arasında birtakım tartışmalar çıkmaya başladı; ve bazı
kimseler çok aşırı zenginlikleri nedeniyle gururlanarak ve övünerek kendilerini
göklere çıkardılar, evet, hatta aşırı baskı uygulamaya başladılar.
11 Zira ülkede pek çok tüccar ve
aynı zamanda pek çok avukat ve memur vardı.
12 Ve halk zenginliğine ve eğitim
görme şansına göre sınıflara ayrılmaya başladı; evet, kimileri fakir olmaları
nedeniyle cahil kalıyor, kimileri ise zengin oldukları için iyi eğitim
görüyorlardı.
13 Bazıları gurura kapılıp kendini
yüceltirken diğerleri gayet alçakgönüllü davranıyorlardı; bazıları küfüre
küfürle karşılık verirken, diğerleri küfüre, baskıya ve her türlü sıkıntılara
katlanıyor, karşılık vermiyor ve sövüp saymıyorlardı; tersine Tanrı'nın önünde
alçakgönüllü ve tövbekârdılar.
14 Ve böylece bütün ülkede öyle
büyük bir eşitsizlik ortaya çıkmıştı ki Kilise bölünmeye başladı; evet, öyle ki
otuzuncu yılda gerçek inanca dönen birkaç Lamanlı topluluğu dışında Kilise
ülkenin her tarafında bölündü; ve onlar inançlarını bırakmadılar, çünkü Rab'bin
emirlerini canla başla yerine getirmek isteyen, sağlam, kararlı ve yerinden
sarsılmayan insandılar.
15 Şimdi halkın bu kötülüğünün
nedeni şuydu: Şeytanın, halkı her türlü kötülüğe kışkırtmaya, onların
koltuklarını gururla kabartmaya ve onları güç ve yetki ve zenginlik ve dünyanın
boş şeyleri peşinde koşturtmaya ayartacak büyük bir gücü vardı.
16 Ve böylece şeytan, halkın
yüreğini her tür kötülüğü işlemeye sürükledi; bu nedenle halk barışın tadını
sadece bir kaç yıl çıkarabildi.
17 Ve böylece otuzuncu yılın
başlarında---uzunca bir süre şeytanın ayartmalarına teslim olan halk onun
götürmek istediği her yere sürüklenmiş ve onun arzu ettiği hangi kötülük varsa
işlemişti---ve böylece bu otuzuncu yılın başlarında, korkunç kötülük işledikleri
bir durumdaydılar.
18 Şimdi onlar bilmeden günah
işlemediler, çünkü Tanrı'nın kendilerinden ne istediğini biliyorlardı; çünkü bu
onlara öğretilmişti; bu yüzden bile bile Tanrı'ya karşı geldiler.
19 Ve şimdi bunlar Lakoneyus'un
oğlu Lakoneyus zamanında oluyordu; çünkü halkı o yıl babasının yerine geçen
Lakoneyus yönetiyordu.
20 Ve göklerden vahiy alan adamlar
olmaya başladı ve gönderildi; bütün ülkede yaşayan halkın arasında durup onların
işlediği günahlar ve kötülükler hakkında cesurca vaaz vererek tanıklık ettiler
ve Rab'bin, halkı için gerçekleştireceği fidye ile kurtuluş hakkında ya da başka
bir deyişle, Mesih'in dirilişi hakkında onlara tanıklık ettiler; ve O'nun ölümü
ve çekeceği acılar hakkında cesaretle tanıklık ettiler.
21 Şimdi halkın arasından birçok
kişi bu şeylere tanıklık edenlere çok kızıyordu; ve kızanlar ise genelde
başhakimler, yüksek rahiplik ve avukatlık yapmış kişilerdi; evet, avukat
olanların hepsi bu şeylere tanıklık edenlere kızıyordu.
22 Şimdi ülkenin valisi tarafından
cezası onaylanmadan ne bir avukatın, ne bir hakimin, ne de bir yüksek rahibin
bir kimseyi ölüm cezasına çarptırmaya yetkisi vardı.
23 Şimdi Mesih'le ilgili konularda
tanıklık edenlerin, cesaretle tanıklık edenlerin pek çoğu hakimlerin
aracılığıyla yakalanıp gizlice idam edildi; onların ölüm haberi ülke valisine
ölümlerinden önce ulaşmadı.
24 Şimdi işte, ülkenin valisi
tarafından yetki verilmeksizin bir kişinin idam edilmesi ülke yasalarına
aykırıydı.
25 Bu yüzden Zarahemla ülkesine,
ülkenin valisine, yasalara aykırı olarak Rab'bin peygamberlerini ölüm cezasına
çarptıran bu hakimler hakkında şikayet geldi.
26 Şimdi öyle oldu ki onlar
yakalanıp halk tarafından verilmiş olan yasalara göre işlemiş oldukları
suçlardan yargılanmak üzere hakim önüne çıkarıldılar.
27 Şimdi öyle oldu ki bu hakimlerin
pek çok dostu ve akrabası vardı; ve geri kalanların, evet, hemen hemen bütün
avukatların ve yüksek rahiplerin hepsi toplanıp yasalara göre yargılanacak olan
bu hakimlerin akrabalarıyla birlik oldular.
28 Ve kendi aralarında bir antlaşma
yaptılar, evet, geçmiştekilerin verdiği bu antlaşma tüm doğruluğa karşı
birleşilmesi için şeytanın verip yönettiği antlaşmaydı.
29 Bu yüzden Rab'bin halkına karşı
birleşip onları yok etmek ve cinayetten suçlu onları yasalara göre uygulanmak
üzere olan adaletin pençesinden kurtarmak için bir antlaşma yaptılar.
30 Ve ülkelerindeki yasaları ve
hakları hiçe sayarak valiyi öldürmek ve ülkenin başına bir kral geçirmek için
birbirleriyle antlaşma yaptılar; böylece ülke artık özgür olmayacak, fakat
kralların yönetimi altına girecekti.
Başhakim öldürülür, hükümet
devrilir ve halk aşiretlere bölünür‑‑‑Bir Mesih karşıtı olan Yakup gizli bir
örgütün kralı olur‑‑‑Nefi tövbeyi ve Mesih'e inancı vaaz eder‑‑‑Melekler ona her
gün hizmet ederler ve Nefi ölen kardeşini diriltir‑‑‑Birçokları tövbe eder ve
vaftiz olur. m.s.
tahminen 30--33 yılları.
Şİmdİ işte, size göstereceğim gibi onlar
ülkenin başına bir kral atamadılar; ama aynı yıl, evet, otuzuncu yılda ülkenin
baş hakimini yargı kürsüsünde otururken öldürdüler, evet, onu katlettiler.
2 Ve halk bölünüp birbirlerine
cephe aldılar; ve herkes ailesine, akrabalarına ve dostlarına göre
birbirlerinden ayrılıp aşiretler oluşturdular; ve böylece ülkedeki hükümeti
devirdiler.
3 Ve her aşiret kendine bir şef ya
da başkan seçti; ve böylece aşiretler ve aşiret başkanları çıktı.
4 Şimdi işte, aralarında ailesi,
akraba ve dostları az olan bir tek kişi bile yoktu; bu nedenle aşiretleri çok
büyüdü.
5 Şimdi bütün bu olanlara rağmen
aralarında yine de bir savaş çıkmamıştı; ve bu kötülüklerin hepsi halkın başına
kendilerini şeytanın gücüne teslim ettikleri için gelmişti.
6 Ve hükümetin düzeni peygamberleri
öldürenlerin akraba ve dostlarının kurduğu gizli örgütler yüzünden geçerliliğini
yitirdi.
7 Ve ülkede o kadar çok çekişmeye
neden oldular ki halkın arasındaki doğruların neredeyse hepsi kötü yolu
seçmişti; evet, aralarında sadece birkaç doğru insan kalmıştı.
8 Ve böylece altı yıl olmamıştı ki
halkın büyük bir bölümü kendi kusmuğuna dönen köpek gibi ya da çamurda
yuvarlanmaya dönen domuz gibi doğruluğa sırt çevirdiler.
9 Şimdi halkın başına bu denli
büyük bir kötülük getiren bu gizli örgüt toplanıp başlarına Yakup adını
verdikleri birini getirdiler.
10 Ve ona kralımızsın dediler; bu
yüzden Yakup bu kötü çetenin kralı oldu; ve İsa hakkında tanıklık eden
peygamberlere karşı çıkanlara elebaşılık edenlerden biriydi.
11 Ve öyle oldu ki onların sayısı,
aşiret başkanlarının kendi aşiretlerine göre düzenlendikleri yasalar dışında
aralarında bir birlik kuran halk aşiretleri kadar değildi; yine de birbirlerine
düşmandılar; dürüst insan olmamalarına rağmen, yine de hükümeti yıkmak üzere
antlaşma yapmış olanlara karşı duydukları nefret nedeniyle bir araya
gelmişlerdi.
12 Bu yüzden düşmanlarının
kendilerinden daha kalabalık olduğunu gören Yakup, çetenin kralı olarak halkına
ülkenin kuzeyindeki en uzak bölgelere doğru kaçmalarını ve orada bölücülerle
birleşinceye (çünkü pek çok bölücünün kendilerine katılacağını söyleyerek onları
aldattı) ve halkın arasındaki aşiretlerle mücadele edebilecek yeterli güçleri
oluncaya kadar kendileri için bir krallık kurmalarını emretti; onlar da buna
uydular.
13 Ve gidişleri o denli çabuk oldu
ki halk onları engellemeye fırsat bulamadı; halkın kendilerine ulaşamayacağı bir
yere gittiler. Ve böylece otuzuncu yıl sona erdi; ve Nefi halkı işte bu hallere
düşmüştü.
14 Ve öyle oldu ki otuz birinci
yılda her adam ailesine, akrabasına ve dostlarına göre aşiretlere ayrılmış,
ancak birbirleriyle savaşmayacaklarına dair bir anlaşma yapmışlardı; ne var ki
yasalar ve yönetim şekli konusunda birlik sağlayamadılar, zira buna şefleri ve
başkanları karar veriyordu. Ancak bir aşiretin öbürüne zarar vermemesi için çok
sıkı yasalar koydular; bir ölçüde de olsa bu yolla ülkede barışı sağladılar; ne
var ki yürekleri Tanrıları Rab'den uzaklaşmıştı; ve peygamberleri taşlıyor ve
onları aralarından kovuyorlardı.
15 Ve öyle oldu ki Nefi---melekler
tarafından ziyaret edilip ayrıca Rab'bin sesini işitmişti, bu yüzden melekler
görüp görgü tanığı olduğundan ve Mesih'in hizmetini anlaması için kendisine güç
verildiğinden ve ayrıca halkın birdenbire doğruluğa sırt çevirip kötülük ve
iğrençliklerine dönmesine tanıklık etmiş olduğundan;
16 Bu yüzden, onların
yüreklerindeki katılık ve zihinlerindeki körlük nedeniyle üzüntü
duyduğundan---aynı yıl halkın arasına giderek tövbe ve Rab İsa Mesih'e iman
yoluyla günahların bağışlanması konusunda cesaretle tanıklık etmeye başladı.
17 Ve halka pek çok konuda öğretti;
ancak bunların hepsi yazılamaz ve bir bölümünü yazmak da yeterli olmayacağından,
öğrettikleri bu kitaba yazılmadı. Ve Nefi, güçle ve büyük yetkiyle öğretti.
18 Ve öyle oldu ki kendilerinden
daha büyük bir güce sahip olduğu için ona öfkelendiler; çünkü onun sözlerine
inanmamak mümkün değildi; çünkü Rab İsa Mesih'e olan inancı o kadar büyüktü ki
melekler her gün ona hizmet ediyordu.
19 Ve İsa'nın adıyla cinleri ve
kirli ruhları kovdu ve hatta halk tarafından taşlanarak öldürülmüş olan
kardeşini diriltti.
20 Ve bunu gözleriyle görüp
tanıklık eden halk gücü nedeniyle ona kızıyordu; ve İsa adıyla halkın gözü
önünde daha birçok mucize yaptı.
21 Ve öyle oldu ki otuz birinci yıl
geçti ve Rab'be dönen pek az insan vardı; ancak Rab'be dönenlerin hepsi bütün
gerçekliğiyle halka, inandıkları İsa Mesih'te bulunan Tanrı'nın Ruhu ve gücünün
kendilerini ziyaret ettiğini açıkladı.
22 Ve üzerinden cinler kovulmuş,
hastalık ve sakatlıkları iyileşmiş herkes bütün gerçekliğiyle halka, Tanrı'nın
Ruhu'nun onlarda etkin olduğunu ve iyileştirildiklerini gösterdiler; ve aynı
zamanda işaretler gösterip halkın arasında bazı mucizeler de gerçekleştirdiler.
23 Otuz ikinci yıl da böylece geçip
gitti. Ve otuz üçüncü yılın başlarında Nefi, halka haykırarak onlara tövbe ve
günahların bağışlanmasını vaaz etti.
24 Şimdi şunu da hatırlamanızı
isterim ki tövbeye getirilenler arasında suyla vaftiz olmayan bir tek kişi
yoktu.
25 Bu yüzden, Nefi tarafından bu
görevi yerine getirmek üzere adamlar atandı; böylece kendilerine katılacak
herkesin suyla vaftiz olması gerekiyordu; ve bunu tövbe ettiklerini ve
günahlarından bağışlandıklarını Tanrı'nın ve halkın önünde kanıtlamak ve
tanıklık etmek için yaptılar.
26 Ve bu yılın başlarında pek çok
kimse tövbe için vaftiz oldu; ve yılın büyük bir bölümü böyle geçip gitti.
Kasırgalar, depremler, yangınlar,
hortumlar ve doğadaki karışıklıklar Mesih'in çarmıha gerildiğini
doğrular‑‑‑Birçok insan ölür‑‑‑Ülkeyi üç gün karanlık kaplar---Sağ kalanlar
talihlerine yanarlar. m.s. tahminen 33--34 yılları.
Ve şimdi öyle oldu ki kayıtlarımıza
göre ve biz kayıtlarımızın doğru olduğunu biliyoruz, çünkü işte, bu kayıtları
tutan doğru bir insandı---çünkü İsa'nın adıyla gerçekten birçok mucizeler
yapmıştı; ve hiç kimse bütün kötülüklerinden temizlenmeden İsa'nın adıyla bir
mucize yapamazdı---
2 Ve şimdi öyle oldu ki, eğer bu
adam zamanımızın hesaplanmasında hata yapmamışsa, otuz üçüncü yıl bitmişti.
3 Ve halk Lamanlı Samuel peygamber
tarafından verilmiş olan işareti, evet, ülkenin üzerine üç gün karanlığın
çökeceği süreyi büyük bir ciddiyetle beklemeye başladı.
4 Ve o kadar çok işaret verilmiş
olmasına rağmen, halkın arasında büyük kuşkular ve tartışmalar çıkmaya başladı.
5 Ve öyle oldu ki otuz dördüncü
yılın birinci ayında, ayın dördüncü gününde, o zamana kadar bütün ülkede eşi
görülmemiş büyük bir fırtına koptu.
6 Ve ayrıca kuvvetli ve korkunç bir
kasırga çıktı; ve öyle korkunç gök gürültüsü vardı ki bütün dünyayı
parçalayacakmış gibi sarsıyordu.
7 Ve bütün ülkede hiç görülmemiş
çok keskin şimşekler çaktı.
8 Ve Zarahemla şehri alev aldı.
9 Ve Moroni şehri denizin
derinliklerine gömüldü ve orada oturanlar boğuldu.
10 Ve Moroniha şehrinin üzerine
toprak yığılarak şehrin olduğu yerde büyük bir dağ oluştu.
11 Ve güneydeki ülkede büyük ve
korkunç bir yıkım oldu.
12 Fakat işte, kuzey ülkesindeki
yıkım daha büyük ve korkunçtu; çünkü işte, orada kasırgalar ve hortumlar ve gök
gürültüleri ve şimşekler ve bütün yeryüzünün feci bir şekilde sarsılmasından
dolayı ülkenin bütün yüzeyi değişti.
13 Ve anayollar alt üst olup düz
yollar bozuldu ve birçok düz yerler engebeli oldu.
14 Ve birçok büyük ve önemli
şehirler sulara gömüldü ve birçokları yandı ve birçokları da binaları yıkılıp,
insanları ezilerek yerlerinde taş üstünde taş kalmayıncaya kadar sarsıldı.
15 Ve birkaç şehir ayakta kaldı;
ama bu şehirlerdeki hasar da son derece büyüktü ve buralarda oturanların çoğu
hayatlarını kaybetti.
16 Ve bazılarını da hortum götürdü;
ama onların süpürülüp götürüldüklerinin dışında nereye gittiklerini kimse
bilmez.
17 Ve böylece kasırgalar ve gök
gürültüleri ve yıldırımlar ve yer sarsıntıları yüzünden bütün yeryüzünün şekli
bozuldu.
18 Ve işte kayalar yarıldı; bütün
yeryüzündeki kayalar öyle parçalanmıştı ki ülkenin her tarafı kırılmış kayalar,
yarıklar ve çatlaklarla doluydu.
19 Ve öyle oldu ki gök gürültüleri
ve şimşekler ve fırtınalar ve kasırgalar ve depremler durduktan sonra---çünkü
işte, bunların hepsi üç saat kadar sürdü; ve bazı kimseler bu sürenin daha uzun
olduğunu söyledilerse de bütün bu büyük ve korkunç olaylar yaklaşık üç saat
içinde oldu---ve ondan sonra işte, ülkenin üzerine karanlık çöktü.
20 Ve öyle oldu ki bütün ülkenin
üzerine öyle koyu bir karanlık çöktü ki halktan sağ kalanlar karanlık buharı
hissedebildiler.
21 Ve karanlıktan dolayı ne mum, ne
meşale hiçbir ışık yoktu; en iyi kuru odunlarıyla bile ateş yakamadılar; öyle ki
hiçbir şekilde ışık yoktu.
22 Ve ülkenin üzerine yayılmış olan
karanlık sis o kadar koyuydu ki hiçbir ışık görünmüyordu; ne bir ateş, ne bir
parıltı, ne güneş, ne ay, ne de yıldızlar görünüyordu.
23 Ve öyle oldu ki üç gün süreyle
hiçbir ışık görülmedi; ve bütün halkın arasında sürekli olarak büyük yas
tutanların, feryat edip ağlayanların sesi duyuldu; evet, üzerlerine gelmiş olan
bu karanlık ve büyük yıkımdan dolayı halkın inlemeleri büyüktü.
24 Ve bir yerde şöyle bağrıştıkları
duyuluyordu: Ah keşke bu büyük ve korkunç günden önce tövbe etmiş olsaydık da
kardeşlerimiz esirgenip o büyük Zarahemla şehrinde yanmasalardı!
25 Ve bir başka yerde de şöyle
ağlayıp yas tuttukları duyuluyordu: Ah keşke bu büyük ve korkunç günden önce
tövbe etseydik de peygamberleri öldürüp taşlamasaydık ve onları kovmasaydık; o
zaman analarımız, güzel kızlarımız ve çocuklarımız esirgenmiş olurlardı ve bu
büyük Moroniha şehrinde toprağa gömülmezlerdi. Ve halkın feryadı böyle büyük ve
korkunçtu.
Karanlıkta Mesih'in sesi birçok
insanın ve şehrin kötülükleri yüzünden yok olduğunu bildirir‑‑‑Aynı zamanda
tanrısallığını açıklayarak, Musa yasasının tamamlandığını ilan eder ve insanları
kendisine gelerek kurtulmaya çağırır.
m.s. tahminen 34 yılı.
Ve öyle oldu ki yeryüzünde yaşayan
bütün insanların arasında, bu ülkenin her yanında şöyle haykıran bir ses
duyuldu:
2 Vay, vay, vay bu halkın haline! Eğer tövbe etmezlerse, bütün yeryüzünde yaşayan insanların vay haline! Çünkü halkımın güzel oğullarının ve kızlarının ölümüne şeytan gülüyor ve melekleri seviniyor; ve onlar kendi kötülükleri ve iğrençlikleri yüzünden can verdiler.
3 İşte, o koca Zarahemla şehrini ve orada oturanları ateşe verip yaktım.
4 Ve işte, o büyük Moroni şehrinin denizin derinliklerine gömülmesine ve orada oturanların da boğulmalarına neden oldum.
5 Ve işte, peygamberlerin ve azizlerin kanı onlara karşı artık bana gelmesin diye işledikleri kötülükleri ve iğrençlikleri gözümün önünden saklamak için şu büyük Moroniha şehrini ve orada oturanların üzerini toprakla örttüm.
6 Ve işte, Gilgal şehrini batırıp orada oturanları da yerin derinliklerine gömdüm.
7 Evet ve Oniha şehrini ve orada oturanları ve Mokum şehrini ve orada oturanları ve Yeruşalem şehrini ve orada oturanları yerin derinliklerine gömdüm. Ve peygamberlerin ve azizlerin kanı onlara karşı artık bana gelmesin diye işledikleri kötülükleri ve iğrençlikleri gözümün önünden saklamak için yerlerini sele verdim.
8 Ve işte Gadiyandi şehrini ve Gadiyomna şehrini ve Yakup şehrini ve Gimgimno şehrini, bu şehirlerin hepsini yerin dibine gömdüm ve yerlerine tepeler ve vadiler yaptım; ve peygamberlerin ve azizlerin kanı onlara karşı artık bana gelmesin diye işledikleri kötülükleri ve iğrençlikleri gözümün önünden saklamak için orada oturanları yerin derinliklerine gömdüm.
9 Ve işte, Kral Yakup'un halkının oturduğu şu büyük Yakubugat şehrini, bütün dünyadaki tüm kötülüklerden daha büyük günahları ve kötülükleri nedeniyle, gizli cinayetleri ve çeteleri yüzünden ateşe verip yaktım; çünkü halkımın huzurunu bozup ülkenin hükümetini yıkanlar onlardır; bu nedenle peygamberlerin ve azizlerin kanı onlara karşı artık bana gelmesin diye onları gözümün önünden yok etmek için ateşe verdim.
10 Ve işte, Laman şehrini ve Yeş şehrini ve Gad şehrini ve Kişkumen şehrini ve orada oturanları yaptıkları kötülükler için, peygamberleri kovdukları ve onlara kötülüklerini ve iğrençliklerini bildirmek üzere gönderdiğim kişileri taşladıkları için ateşe verip yaktım.
11 Ve onların hepsini kovup aralarında bir tek doğru insan kalmadığı için, işledikleri kötülükler ve iğrençlikler gözümün önünden saklansın diye, aralarına gönderdiğim peygamberlerin ve azizlerin kanı yerden onlara karşı bana seslenmesin diye, üzerlerine ateş gönderip onları yok ettim.
12 Ve işledikleri kötülükler ve iğrençlikler yüzünden bu ülkenin ve bu halkın üzerine çok büyük felâketler getirdim.
13 Onlardan daha doğru olduğunuz için esirgenmiş olan ey sizler, sizleri iyileştirmem için şimdi bana dönmeyecek misiniz ve günahlarınızdan tövbe edip doğru inanca dönmeyecek misiniz?
14 Evet, doğrusu size derim ki eğer bana gelirseniz, sonsuz yaşama kavuşursunuz. İşte merhamet elim size doğru uzanmıştır ve kim gelirse onu kabul edeceğim; ve bana gelenlere ne mutlu!
15 İşte, ben Tanrı'nın Oğlu İsa Mesih'im. Göğü ve yeri ve bunların içindeki her şeyi ben yarattım. Başlangıçtan beri Baba'yla birlikteydim. Ben Baba'dayım ve Baba bendedir; ve Baba adını bende yüceltmiştir.
16 Ben kendiminkilere geldim, ama
onlar beni kabul etmedi. Ve benim geleceğimle ilgili Kutsal Yazılar yerine
gelmiştir.
17 Ve beni kabul edenlerin hepsine
Tanrı'nın oğulları olma hakkını verdim; ve adıma iman edecek herkese de aynı
hakkı vereceğim; çünkü işte, fidyeyle kurtuluş benim aracılığımla gelir ve Musa
yasası bende tamamlanır.
18 Ben dünyanın ışığı ve hayatıyım.
Ben, Alfa ve Omega'yım, başlangıç ve sonum.
19 Ve artık bana kan dökerek adak
sunmayacaksınız; evet, kurbanlarınız ve yakılmalık adaklarınız sona erecektir;
çünkü kurbanlarınızın ve yakılmalık adaklarınızın hiçbirini kabul etmeyeceğim.
20 Ve kurban olarak bana kırık bir
yürek ve pişmanlık duyan bir ruh sunacaksınız. Ve Lamanlılar bana olan
inançlarından dolayı doğru inanca döndüklerinde bilmeden nasıl ateş ve Kutsal
Ruh'la vaftiz olmuşlarsa, aynı şekilde kırık bir yürek ve pişman bir ruhla bana
geleni ben de ateş ve Kutsal Ruh'la vaftiz edeceğim.
21 İşte, ben dünyaya fidye ile
kurtuluşu getirmek ve dünyayı günahtan kurtarmak için geldim.
22 Bu yüzden kim tövbe edip küçük
bir çocuk gibi bana gelirse, onu kabul edeceğim; çünkü Tanrı'nın Krallığı
böylelerinindir. İşte, böyleleri için canımı verip onu tekrar geri aldım; bu
yüzden, ey dünyanın uçları tövbe edin ve bana gelip kurtulun.
Ülkede saatlerce sessizlik
olur‑‑‑Mesih'in sesi halkını tıpkı bir tavuğun civcivlerini topladığı gibi
toplayacağını vaad eder---Halkın doğru olan kısmı korunmuştur.
m.s. tahminen 34--35 yılları.
Ve şimdi işte, öyle oldu ki ülkedeki
bütün herkes bu sözleri duyup tanık oldu. Ve bu sözlerden sonra ülkede saatlerce
sessizlik oldu.
2 Çünkü halkın şaşkınlığı o kadar
büyüktü ki ölen akrabaların kaybından dolayı ağlayıp sızlanmayı bıraktılar; bu
yüzden bütün ülkede saatlerce süren bir sessizlik oldu.
3 Ve öyle oldu ki halk yeniden bir
ses duydu; ve herkes sesi işitti ve şunların söylendiğine tanık oldu:
4 Ey Yakup'un soyundan gelen, evet,
İsrail Evi'nden olan harap edilmiş bu büyük şehirlerin halkı, bir tavuğun
civcivlerini kanatları altına topladığı gibi, seni kaç kez toplayıp besledim.
5 Ve yine, civcivlerini kanatları
altına toplayan bir tavuk gibi sizleri kaç kez toplamak istedim, evet, ey düşen
İsrail Evi'nin halkı; evet, ey Yeruşalem'de oturan İsrail Evi'nin halkı, siz de
düşüp gittiniz; evet, civcivlerini toplayan bir tavuk gibi sizleri toplamak
istedim, ama siz istemediniz.
6 Ey esirgediğim İsrail Evi!
Yürekten tövbe eder ve bana dönersen, civcivlerini kanatları altına toplayan bir
tavuk gibi seni her seferinde toplayacağım.
7 Fakat yürekten tövbe edip bana
dönmezsen, ey İsrail Evi, atalarınla yaptığım antlaşma yerine geleceği zamana
kadar, oturduğun yerler ıssız kalacak.
8 Ve şimdi öyle oldu ki halk bu
sözleri duyduktan sonra, işte akrabalarını ve dostlarını yitirdiği için yeniden
ağlayıp sızlanmaya başladı.
9 Ve öyle oldu ki üç gün böyle
geçti. Ve sabah oldu ve ülkenin üzerinden karanlık çekildi ve yerin sarsılması
durdu ve kayaların yarılması durdu ve korkunç inilti sesleri kesildi ve
gürültülü sesler yok oldu.
10 Ve yer yeniden birleşti ve
durdu; ve canları esirgenmiş olanların yası, ağlayıp dövünmeleri son buldu; ve
yasları sevince ve yaktıkları ağıtlar Fidye ile Kurtaracıları, Rab İsa Mesih'e
şükür ve övgüye dönüştü.
11 Ve peygamberlerin şimdiye kadar
söylemiş oldukları Kutsal Yazılar yerine gelmişti.
12 Ve kurtarılanlar halkın
arasındaki daha doğru olanlardı; ve peygamberleri taşlamayıp kabul edenler
bunlardı; ve azizlerin kanını dökmeyip esirgenmiş olanlar bunlardı.
13 Ve onlar esirgendi ve yerin
dibine batırılıp gömülmediler; ve denizin derinliklerinde boğulmadılar; ve
ateşle yakılmadılar; ne üzerlerine bir şey düştü ne de ezilerek öldüler; ve
hortuma yakalanıp götürülmediler; ne karanlıktan ne de buharlı dumandan
etkilendiler.
14 Ve şimdi okuyan anlasın; elinde
Kutsal Yazılar bulunan onları araştırsın ve ateşle ve dumanla ve kasırgalarla ve
hortumlarla ve yerde açılan yarıkların onları çekip yutmasıyla gelen bütün bu
ölüm ve yıkımın ve bütün bu olanların birçok kutsal peygamberin ettiği
peygamberlikleri yerine getirip getirmediğini bakıp görsün.
15 İşte, size söylüyorum: Evet,
niceleri Mesih'in gelişinde bunların olacağına dair tanıklık etti ve bunlara
tanıklık ettikleri için öldürüldüler.
16 Evet, peygamber Zenos bu şeyler
hakkında tanıklık etti ve Zenok da bunlardan söz etti; çünkü onların soyundan
geriye biz kaldığımız için onlar özellikle bizim hakkımızda tanıklıkta
bulundular.
17 İşte, atamız Yakup da, Yusuf'un
soyundan geriye kalanların bir bölümü hakkında tanıklıkta bulundu. Ve işte,
bizler de Yusuf'un soyundan geri kalanlardan değil miyiz? Ve bizim hakkımızda
tanıklık eden bu şeyler atamız Lehi'nin Yeruşalem'den getirmiş olduğu pirinç
levhalarda yazılı değil mi?
18 Ve öyle oldu ki otuz dördüncü
yılın sonlarında, işte, size göstereceğim ki esirgenmiş olan Nefi halkına ve
geçmişte Lamanlı olarak anılıp esirgenmiş olanlara çok büyük lütuf gösterildi ve
başlarına o kadar büyük bereketler döküldü ki Mesih, göğe yükseldikten az bir
zaman sonra gerçekten kendini onlara gösterdi---
19 Onlara bedenini gösterdi ve
onlara hizmet etti; ve onun hizmeti burada anlatılacaktır. Bu yüzden sözlerime
şimdilik son veriyorum.
Kalabalık Bolluk ülkesinde bir
araya toplandığı sırada, İsa Mesih, Nefi halkına görünüp onlara öğretti ve bu
şekilde onlara kendisini gösterdi.
11. Bölüm'ün başından 26. Bölüm'ün sonuna kadar.
Baba, Sevgili Oğlu için tanıklıkta
bulunur‑‑‑Mesih görünerek kefaretini açıklar‑‑‑Halk O'nun ellerindeki,
ayaklarındaki ve böğründeki yara izlerine dokunur---Hozana diye
haykırırlar---Mesih onlara vaftiz şeklini ve usulünü açıklar‑‑‑Çekişme ruhu
şeytandandır‑‑‑Mesih'in öğretisi şudur: İnsanlar inanmalı ve vaftiz olup Kutsal
Ruh'u almalıdır. m.s.
tahminen 34 yılı.
Ve şimdi öyle oldu ki Nefi halkından
büyük bir kalabalık Bolluk ülkesindeki tapınağın etrafında bir araya geldi; ve
herkes meydana gelmiş olan bu büyük ve olağanüstü değişikliği hayret ve
şaşkınlıkla birbirlerine gösteriyordu.
2 Ve aynı zamanda, aralarında ölümü
ile ilgili olarak işaret verilmiş olan bu İsa Mesih'ten konuşuyorlardı.
3 Ve öyle oldu ki aralarında bu
şekilde konuşuyorlarken sanki gökten geliyormuş gibi bir ses duydular ve
etraflarına bakındılar, çünkü duydukları sesi anlamadılar; ve bu sert veya
yüksek bir ses değildi; buna rağmen, ince bir ses olsa da duyanların
yüreklerinin derinliklerine kadar o şekilde delerek girdi ki vücutlarında
titremeyen bir yer bırakmadı; evet, ruhlarının derinliklerine girerek
yüreklerini yaktı.
4 Ve öyle oldu ki sesi yine
duydular, ama anlamadılar.
5 Ve sesi üçüncü kez yine
işittiklerinde, dinlemek için kulak verdiler ve gözlerini sesin geldiği yöne
çevirdiler; ve kımıldamadan sesin geldiği göğe doğru baktılar.
6 Ve işte, üçüncü kez duydukları
sesi anladılar; ve onlara şöyle diyordu:
7 İşte, Sevgili Oğlum, O'ndan
hoşnudum, adımı O'nda yücelttim---O'nu dinleyin!
8 Ve öyle oldu ki bu sözleri
anladıklarında gözlerini tekrar göğe diktiler ve işte, gökten bir İnsan'ın
indiğini gördüler; ve beyaz bir kaftan giyinmişti; ve inip onların ortasında
durdu; ve bütün kalabalığın gözleri O'nun üzerindeydi ve birbirleriyle konuşmak
için ağızlarını bile açmaya cesaret edemediler; ve bunun ne anlama geldiğini
bilemediler, çünkü kendilerine bir meleğin göründüğünü sandılar.
9 Ve öyle oldu ki O elini uzattı ve
halka şöyle diyerek konuştu:
10 İşte, ben peygamberlerin dünyaya
geleceğine dair tanıklık ettikleri İsa Mesih'im.
11 Ve işte, ben dünyanın ışığı ve
hayatıyım; ve Baba'nın bana verdiği o acı kâseden içtim ve dünyanın günahlarını
üzerime alarak Baba'yı yücelttim; bunu yaparken başlangıçtan beri Baba'nın her
isteğine katlandım.
12 Ve öyle oldu ki İsa bu sözleri
söylediğinde, bütün topluluk yere kapandı; çünkü onlar, Mesih'in göğe
yükselişinden sonra kendisini onlara göstereceğinin aralarında peygamberlik
edilmiş olduğunu hatırladılar.
13 Ve öyle oldu ki Rab onlara şöyle
diyerek konuştu:
14 Kalkın, yanıma gelin ve
ellerinizi böğrüme koyun; ve ellerimdeki ve ayaklarımdaki çivi izlerini de
yoklayın; böylece Benim İsrail'in Tanrısı ve bütün dünyanın Tanrısı olduğumu ve
dünyanın günahları için öldürülmüş olduğumu bilin.
15 Ve öyle oldu ki topluluk gidip
ellerini O'nun böğrüne koydu ve ellerindeki ve ayaklarındaki çivi izlerine
dokundu; ve herkes birer birer ilerleyerek bunu yaptı; ve kendi gözleriyle görüp
kendi elleriyle hissederek, O'nun peygamberler tarafından yazılan ve geleceği
bildirilen Kişi olduğuna kesinlikle inanıp tanıklık ettiler.
16 Ve herkes gidip de kendi
gözleriyle tanık olduktan sonra, hepsi bir ağızdan şöyle diyerek haykırdı:
17 Hozana! Yücelerden yüce
Tanrı'nın adı kutlu olsun! Ve İsa'nın ayaklarına kapanarak O'na secde ettiler.
18 Ve öyle oldu ki O, Nefi'ye
seslenerek (çünkü Nefi kalabalığın içindeydi) öne doğru gelmesini emretti.
19 Ve Nefi kalkıp öne doğru yürüdü
ve Rab'bin önünde eğilerek O'nun ayaklarını öptü.
20 Ve Rab, ayağa kalkmasını
emretti. Ve Nefi ayağa kalkarak O'nun önünde durdu.
21 Ve Rab ona şöyle dedi: Ben
tekrar göğe yükseleceğim zaman bu halkı vaftiz etmen için sana yetki veriyorum.
22 Ve Rab, diğerlerini de çağırarak
onlara da aynı şeyleri söyledi ve onlara da vaftiz etme yetkisini verdi. Ve
onlara şöyle dedi: Şu şekilde vaftiz edeceksiniz ve aranızda hiçbir tartışma
olmayacak.
23 Doğrusu size derim ki sözleriniz
sayesinde günahlarından tövbe edip benim adımla vaftiz olmak isteyen herkesi şu
şekilde vaftiz edeceksiniz: İşte, suya inip ayakta duracaksınız ve benim adımla
onları vaftiz edeceksiniz.
24 Ve şimdi işte, söyleyeceğiniz
sözler şunlardır, onların adını söyleyip şöyle diyeceksiniz:
25 İsa Mesih'ten yetki almış
olarak, seni, Baba'nın ve Oğul'un ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz ediyorum. Amin.
26 Ve ondan sonra da onları tamamen
suya batıracaksınız ve tekrar sudan dışarı çıkaracaksınız.
27 Ve bu şekilde benim adımla
vaftiz edeceksiniz; çünkü işte, doğrusu size derim ki Baba ve Oğul ve Kutsal Ruh
birdir; ve ben Baba'dayım ve Baba bendedir ve Baba ile ben biriz.
28 Ve size emrettiğim şekilde
vaftiz edeceksiniz. Ve bundan önce olduğu gibi artık aranızda hiçbir tartışma
olmayacaktır; daha önce olduğu gibi öğretilerim üzerinde aranızda hiçbir
tartışma olmayacaktır.
29 Çünkü doğrusu, doğrusu size
derim ki içinde çekişme ruhu olan kişi benden değildir, ancak çekişmenin babası
olan şeytandandır; ve şeytan insanların yüreklerini birbirlerine karşı öfkeyle
çekişmeleri için kışkırtır.
30 İşte insanların yüreklerini
birbirlerine karşı öfkelenmeleri için kışkırtmak benim öğretim değildir; benim
öğretim bunların bırakılmasıdır.
31 İşte doğrusu, doğrusu, size
derim ki ben size öğretimi bildireceğim.
32 Ve bu benim öğretim olup,
Baba'nın bana verdiği öğretidir; ve ben Baba'ya tanıklık ederim, Baba da bana
tanıklık eder ve Kutsal Ruh da Baba'ya ve bana tanıklık eder; ve ben, Baba'nın
her yerde bütün insanlara, tövbe ederek bana inanmalarını emrettiğine tanıklık
ederim.
33 Ve bana inanarak vaftiz olan
kimse kurtulacaktır; ve Tanrı'nın Krallığı'nı miras alacak olanlar onlardır.
34 Ve bana inanmayıp vaftiz olmayan
ise hüküm giyecektir.
35 Doğrusu, doğrusu size derim ki
bu benim öğretimdir ve onun Baba'dan olduğuna tanıklık ederim; ve bana inanan,
Baba'ya da inanır; ve Baba da ona benim hakkımda tanıklık eder, çünkü Baba onu
ateş ve Kutsal Ruh'la ziyaret edecektir.
36 Ve Baba bu şekilde benim
hakkımda tanıklık edecektir ve Kutsal Ruh da ona Baba ve benim hakkımda tanıklık
edecektir; çünkü Baba ve Ben ve Kutsal Ruh biriz.
37 Ve yine size derim ki tövbe edip
küçük bir çocuk gibi olmalı ve benim adımla vaftiz olmalısınız, yoksa hiçbir
şekilde bu şeyleri elde edemezsiniz.
38 Ve yine size derim ki tövbe edip
benim adımla vaftiz olmalı ve küçük bir çocuk gibi olmalısınız, yoksa hiçbir
şekilde Tanrı'nın Krallığı'nı miras alamazsınız.
39 Doğrusu, doğrusu, size derim ki
benim öğretim budur ve evini bunun üzerine kuran, benim kayamın üzerine kurmuş
olur ve cehennemin kapıları onlara karşı zafer kazanamayacaktır.
40 Ve bundan daha fazlasını ya da
daha eksiğini bildiren ve onu benim öğretim diye kuran kişi kötüden gelir ve
evini benim kayamın üzerine değil de kumlu bir temele kurmuştur; ve seller gelip
rüzgarlar onlara vurduğunda, böylelerini karşılamak için cehennemin kapıları
açık duracaktır.
41 Onun için bu halka gidin ve
söylediğim sözleri yeryüzünün uçlarına bildirin.
İsa Onikiler'i çağırarak onlara
yetki verir‑‑‑Nefililer'e Dağdaki Vaaz'a benzer bir konuşma yapar---Gerçek
mutluluktan söz eder‑‑‑Öğretileri Musa yasasını aşar ve onlardan daha büyük bir
öncelik taşır---İnsanlara, O'nun ve Babası'nın mükemmel olduğu gibi mükemmel
olmaları emredilir‑‑‑Matta 5 ile karşılaştırın.
m.s.
tahminen 34 yılı.
Ve öyle oldu ki İsa bu sözleri
Nefi'ye ve çağrılmış olanlara söylediğinde, (şimdi çağrılmış olanların ve vaftiz
etmek için güç ve yetki almış olanların sayısı on ikiydi) ve işte, elini
topluluğa doğru uzattı ve onlara şöyle diyerek seslendi: Aranızdan size hizmet
etmek üzere ve hizmetkârınız olmaları için seçtiğim bu Onikiler'in sözlerine
kulak verecek olursanız kutsanacaksınız; ve ben onlara sizi suyla vaftiz
etmeleri için yetki verdim; ve siz suyla vaftiz olduktan sonra, işte, ben de
sizi ateş ve Kutsal Ruh'la vaftiz edeceğim; bu yüzden, beni görüp tanıdıktan
sonra bana inanıp vaftiz olursanız kutsanacaksınız!
2 Ve yine, beni gördüğünüze ve beni
tanıdığınıza tanıklık edeceğiniz zaman sizin sözlerinize inanacak olanlar ise
daha fazla kutsanacaklardır. Evet, sizin sözlerinize inanıp alçakgönüllülüğün
derinliklerine inerek vaftiz olacak olanlara ne mutlu! Çünkü onlar ateşle ve
Kutsal Ruh'la ziyaret edilecekler ve günahlarından bağışlanacaklardır.
3 Evet, ne mutlu ruhta fakir olup
bana gelenlere, çünkü Göklerin Krallığı onlarındır.
4 Ve yine, ne mutlu yas tutan
herkese, çünkü onlar teselli edilecekler.
5 Ve ne mutlu yumuşak huylu
olanlara, çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar.
6 Ve ne mutlu doğruluğa acıkıp
susayan herkese, çünkü onlar Kutsal Ruh'la doyurulacaklar.
7 Ve ne mutlu merhametli olanlara,
çünkü onlar merhamet bulacaklar.
8 Ve ne mutlu yüreği temiz olan
herkese, çünkü onlar Tanrı'yı görecekler.
9 Ve ne mutlu barıştırıcı herkese,
çünkü onlara Tanrı'nın çocukları denilecek.
10 Ve ne mutlu benim adım uğruna
zulüm gören herkese, çünkü Göklerin Krallığı onlarındır.
11 Ve benim uğruma insanlar size
sövüp zulmettikleri ve yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri
zaman ne mutlu size!
12 Çünkü sizin sevinciniz büyük
olacak ve son derece mutlu olacaksınız, çünkü cennetteki ödülünüz büyük
olacaktır; çünkü sizden önceki peygamberlere de böyle zulmettiler.
13 Doğrusu, doğrusu, size derim ki
size yeryüzünün tuzu olmanızı emrediyorum; ama tuz tadını yitirirse, yeryüzü ne
ile tuzlanacak? Bu tuz artık dışarı atılıp insanların ayakları altında
ezilmekten başka hiçbir işe yaramaz.
14 Doğrusu, doğrusu, size derim ki
size bu halkın ışığı olmanızı emrediyorum. Bir tepe üzerine kurulan şehir
gizlenemez.
15 İşte, insanlar bir mum yakıp onu
tahıl ölçeğinin altına koyarlar mı? Hayır, tersine onu şamdana koyarlar ki,
evdeki herkese ışık verir.
16 Bu yüzden ışığınız bu halkın
önünde öyle parlasın ki, onlar da iyi işlerinizi görerek göklerde olan Babanızı
yüceltsinler.
17 Benim yasayı ya da peygamberleri
yıkmaya geldiğimi sanmayın. Ben yıkmaya değil, ancak tamamlamaya geldim;
18 Çünkü doğrusu size derim ki
yasadan bir harf ya da bir nokta bile çıkarılmamıştır; ancak bütün yasa bende
tamamlanmıştır.
19 Ve işte, size Babamın yasasını
ve emirlerini bana inanasınız ve günahlarınızdan tövbe ederek kırık bir yürek ve
pişmanlık duyan bir ruhla bana gelesiniz diye verdim. İşte, emirler önünüzde
duruyor ve yasa da tamamlandı.
20 Onun için bana gelin ve
kurtulun; çünkü doğrusu size derim ki size bu zamanda vermiş olduğum emirlerimi
tutmazsanız, hiçbir şekilde Göklerin Krallığı'na giremeyeceksiniz.
21 Eskilerin söylediklerini
duydunuz ve önünüzde de yazılı duruyor ki: Öldürmeyeceksin! Ve öldüren herkes
Tanrı yargısının tehlikesine uğrayacaktır.
22 Fakat size derim ki kardeşine
kızan herkes O'nun yargısının tehlikesine uğrayacaktır. Ve kim kardeşine ARaka@ derse, Meclis yargısının
tehlikesine uğrayacaktır. Ve kim: ASen aptalsın!@ derse, cehennem ateşinin tehlikesiyle karşı karşıya gelecektir.
23 Bu yüzden, eğer bana geleceksen
ya da bana gelmeyi istiyorsan ve kardeşinin sana karşı bir şeyi olduğunu
hatırlarsan---
24 Kardeşinin yanına git ve önce
kardeşinle barış, ondan sonra da tüm kalbinle bana gel ki Ben de seni kabul
edeyim.
25 Düşmanınla yolda beraberken
çabuk anlaş ki herhangi bir zamanda seni yakalamasın ve sen de hapse
atılmayasın.
26 Doğrusu, doğrusu, sana derim ki
son senineyi ödemeden oradan asla çıkamazsın. Ve sen hapisteyken, bir senine
bile ödeyebilir misin? Doğrusu, doğrusu, sana derim ki: Hayır!
27 İşte, eskiden yaşayanlar
tarafından: AZina etmeyeceksin!@ diye yazılmıştır.
28 Fakat ben size derim ki bir
kadına şehvetle bakan herkes, zaten yüreğinde zina etmiştir.
29 İşte size bir emir veriyorum ki
bunlardan hiçbirinin yüreklerinize girmesine izin vermeyin;
30 Çünkü bu şeylerden uzak durup
kendinizi inkâr etmeniz ve çarmıhınızı yüklenmeniz, cehenneme atılmanızdan daha
iyidir.
31 AKim karısını boşarsa ona boş kağıdı
versin@ diye yazılmıştır.
32 Doğrusu, doğrusu, size derim ki
karısını zinadan başka bir nedenle boşayan her adam, onu zinaya itmiş olur; ve
boşanmış bu kadınla evlenen de zina işlemiş olur.
33 Ve yine: AYalan yere yemin etmeyeceksin, ama Rab'be ettiğin yeminleri tutacaksın@ diye yazılıdır;
34 Fakat doğrusu, doğrusu, size
derim ki hiçbir şekilde yemin etmeyin; ne gök üzerine yemin edin, çünkü orası
Tanrı'nın tahtıdır;
35 Ne yer üzerine, çünkü orası
O'nun ayaklarının basamağıdır;
36 Ne de başınızın üzerine, çünkü
bir tek saç telini siyah ya da beyaz yapamazsın.
37 Ancak sözünüz: AEvet, evet; hayır hayır@ olsun; çünkü bundan fazlası
kötüdür.
38 Ve işte: AGöze göz ve dişe diş@ diye yazılmıştır.
39 Fakat size derim ki kötüye karşı
direnmeyin; sağ yanağına kim vurursa, ona öteki yanağını da çevir.
40 Ve eğer birisi seni mahkemeye
verip gömleğini almak isterse, ona abanı da bırak.
41 Ve kim seni bir mil gitmeye
zorlarsa, onunla iki mil git.
42 Senden isteyene ver ve senden
ödünç isteyeni geri çevirme.
43 Ve işte: AKomşunu seveceksin ve düşmanından nefret edeceksin@ diye de yazılmıştır;
44 Fakat işte, ben size derim ki:
Düşmanlarınızı sevin, size lanet edenleri kutsayın, sizden nefret edenlere
iyilik yapın ve sizi hor görüp kullananlar ve size zulmedenler için dua edin;
45 Öyle ki Cennette olan Babanızın
çocukları olasınız; çünkü O, güneşini kötülerin ve iyilerin üzerine doğdurur.
46 Bu yüzden yasa altında olan,
eskiden kalan her şey bende tamamlandı.
47 Eski şeyler geçti ve her şey
yenilendi.
48 Bu yüzden, sizin benim gibi ya
da Cennetteki Babanız gibi mükemmel olmanızı istiyorum.
İsa, Nefililer'e Rab'bin Duasını
öğretir‑‑‑Onlar cennette hazine biriktirmelidir‑‑‑Onikiler'e, hizmette
bulunurken maddi konuları düşünmemeleri emredilir‑‑‑Matta 6 ile karşılaştırın.
m.s.
tahminen 34 yılı.
Do™rusu, doğrusu, size derim ki yoksullara
sadaka vermenizi dilerim; ama sadakalarınızı insanlar tarafından görülmek için
onların gözü önünde vermemeye dikkat edin, yoksa Cennetteki Babanız'dan hiçbir
ödül alamazsınız.
2 Bu nedenle sadaka vereceğiniz
zaman ikiyüzlülerin, insanların övgüsünü kazanabilmek için sinagoglarda ve
sokaklarda yaptıkları gibi önünüzde borazan çaldırmayın. Doğrusu size derim ki
onlar ödüllerini aldılar.
3 Fakat sen sadaka verdiğin zaman,
sol elin sağ elinin ne yaptığını bilmesin.
4 Öyle ki verdiğin sadaka gizli
kalsın; ve gizlilikte gören Baban seni açıkça ödüllendirecektir.
5 Ve dua ettiğin zaman ikiyüzlüler
gibi yapma; çünkü onlar insanlar tarafından görülmek için sinagoglarda ve sokak
köşelerinde durup dua etmesini severler. Doğrusu size derim ki onlar ödüllerini
aldılar.
6 Fakat sen dua ettiğinde, kendi
odana çekil ve kapını kapattıktan sonra gizlide olan Babana dua et; ve gizlide
olanı gören Baban seni açıkça ödüllendirecektir.
7 Fakat sen dua ettiğinde puta
tapanlar gibi boş sözler tekrarlayıp durma; çünkü onlar çok konuşarak
duyulacaklarını sanırlar.
8 Bu yüzden onlar gibi olmayın,
çünkü Babanız nelere ihtiyacınız olduğunu siz O'ndan dilemeden önce bilir.
9 Onun için siz şöyle dua edin:
Cennetteki Babamız, adın kutsansın.
10 Cennette olduğu gibi, dünyada da
senin isteğin olsun.
11 Ve bize borçlu olanları
bağışladığımız gibi, sen de bizim borçlarımızı bağışla.
12 Ve bizim ayartılmamıza izin
verme, bizi kötüden kurtar.
13 Çünkü krallık, güç ve yücelik
sonsuza dek senindir. Amin.
14 Çünkü, eğer siz insanların
suçlarını bağışlarsanız, Cennetteki Babanız da sizi bağışlayacaktır.
15 Fakat siz insanların suçlarını
bağışlamazsanız, Babanız sizin suçlarınızı bağışlamayacaktır.
16 Ayrıca oruç tuttuğunuz zaman,
iki yüzlüler gibi surat asmayın; çünkü onlar insanlara oruçlu görünmek için
suratlarını asarlar. Doğrusu size derim ki onlar ödüllerini almışlardır.
17 Fakat sen oruç tuttuğun zaman
başına yağ sürüp yüzünü yıka.
18 Öyle ki insanlara değil, gizlide
olan Babana oruçlu görünesin; ve gizlide olanı gören Baban da seni açıkça
ödüllendirecektir.
19 Yeryüzünde kendinize hazineler
biriktirmeyin, burada güve ve pas yiyip bozar; ve hırsızlar girip çalar.
20 Fakat kendinize cennette
hazineler biriktirin; orada ne güve ne de pas onları yiyip bozar; ve hırsız
girip çalamaz.
21 Çünkü hazineniz neredeyse,
yüreğiniz de orada olacaktır.
22 Bedenin ışığı gözdür; bu yüzden,
gözün sağlamsa, bütün bedenin ışıkla dolu olacaktır.
23 Ama gözün kötüyse, bütün bedenin
karanlıkla dolu olacaktır. O halde, senin içindeki ışık karanlık ise, ne
korkunçtur o karanlık!
24 Hiç kimse iki efendiye hizmet
edemez; çünkü ya birinden nefret edip diğerini sevecek ya da birine bağlanarak
diğerini hor görecektir. Siz Tanrı'ya ve Mammon'a hizmet edemezsiniz.
25 Ve şimdi, öyle oldu ki İsa bu
sözleri söyledikten sonra seçmiş olduğu Onikiler'e bakıp onlara şöyle dedi:
Söylediğim bu sözleri hatırlayın. Çünkü işte, sizler benim bu halka hizmet etmek
üzere seçtiğim kişilersiniz. Bu nedenle size diyorum: Hayatınız için ne
yiyeceğiz ya da ne içeceğiz diye, bedeniniz için de ne giyeceğiz diye
kaygılanmayın. Hayat yiyecekten ve beden giyecekten daha önemli değil mi?
26 Gökteki kuşlara bakın; çünkü
onlar ne eker, ne biçer, ne de ambarlara biriktirirler; Cennetteki Babanız yine
de onları doyurur. Siz onlardan çok daha değerli değil misiniz?
27 İçinizden hanginiz kaygılanmakla
boyuna bir arşın ekleyebilir?
28 Ve giyecek konusunda neden
kaygılanıyorsunuz? Kır zambaklarının nasıl büyüdüğüne bakın; ne çalışırlar, ne
de iplik eğirirler.
29 Ve yine size derim ki tüm
görkemine rağmen Süleyman bile bunlardan biri gibi giyinip kuşanmamıştı.
30 Bu yüzden, bugün var olup yarın
fırına atılacak olan kır otunu böyle giydirip kuşatan Tanrı, imanınız az
değilse, sizi de aynı şekilde giydirip kuşatacaktır.
31 Öyleyse, ne yiyeceğiz, ne
içeceğiz ya da ne giyeceğiz diyerek kaygılanmayın.
32 Çünkü Cennetteki Babanız bütün
bunlara ihtiyacınız olduğunu bilir.
33 Fakat siz ilkönce Tanrı'nın
Krallığı'nı ve O'nun doğruluğunu arayın ve bütün bu şeyler size verilecektir.
34 Dolayısıyla yarın için
kaygılanmayın; çünkü yarınki gün kendisi için kaygılanacaktır. Her günün derdi
kendine yeter.
İsa şöyle emreder: Yargılamayın,
Tanrı'dan isteyin, sahte peygamberlerden sakının‑‑‑Baba'nın isteğini yerine
getirenlere kurtuluşu vaad eder‑‑‑Matta 7 ile karşılaştırın.
m.s.
tahminen 34 yılı.
Ve şimdi öyle oldu ki İsa bu sözleri
söyledikten sonra yine kalabalığa döndü ve tekrar ağzını açıp onlara şöyle dedi:
Doğrusu, doğrusu, size derim, yargılamayın ki yargılanmayasınız.
2 Çünkü hangi yargı ile
yargılarsanız onunla yargılanacaksınız; ve hangi ölçüyle ölçerseniz, aynı
ölçüyle ölçüleceksiniz.
3 Ve sen neden kardeşinin gözündeki
çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği görmezlikten gelirsin?
4 Ya da nasıl olur da kardeşine:
ABırak, gözündeki çöpü çıkarayım@ dersin? Ve işte, mertek kendi gözünde!
5 Seni ikiyüzlü, önce kendi
gözündeki merteği çıkar; ve o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha
iyi görürsün.
6 Kutsal olanı köpeklere vermeyin
ve incilerinizi domuzların önüne atmayın, yoksa onları ayaklarının altında
çiğnerler ve geri dönüp sizi parçalarlar.
7 Dileyin ve size verilecektir;
arayın ve bulacaksınız; kapıyı çalın ve size açılacaktır.
8 Çünkü her dileyen alır ve arayan
bulur; ve kapıyı çalana, kapı açılır.
9 Ya da içinizden hangi adam oğlu
ekmek ister de, ona taş verir?
10 Ya da balık ister de, ona yılan
verir?
11 O halde sizler kötü olduğunuz
halde çocuklarınıza iyi armağanlar vermeyi biliyorsanız, Cennetteki Babanız
kendisinden dileyenlere çok daha iyi şeyler vermez mi?
12 Bu nedenle insanların size nasıl
davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın; çünkü yasa ve
peygamberler bunu söyler.
13 Dar kapıdan girin; çünkü yıkıma
götüren kapı geniş ve yol enlidir; ve oradan girenler çoktur.
14 Çünkü hayata götüren kapı dar ve
yol incedir; ve onu bulanlar azdır.
15 Sahte peygamberlerden sakının;
onlar size koyun postu içinde gelirler, ama içten yırtıcı kurtlardır.
16 Onları meyvelerinden
tanıyacaksınız. İnsanlar dikenlerden üzüm ya da deve dikenlerinden incir
toplarlar mı?
17 Aynı şekilde her iyi ağaç iyi
meyve verir; fakat çürük ağaç kötü meyve verir.
18 İyi ağaç kötü meyve veremez;
çürük ağaç da iyi meyve vermez.
19 İyi meyve vermeyen her ağaç
kesilip ateşe atılır.
20 Bu nedenle, onları meyvelerinden
tanıyacaksınız.
21 Bana: ARab, Rab!@ diyen herkes Göklerin Krallığı'na
girmeyecektir; ancak Cennetteki Babam'ın isteğini yerine getiren girecektir.
22 O gün birçokları bana: ARab, Rab, biz senin adınla peygamberlik etmedik mi? Ve senin adınla
cinleri kovmadık mı? Ve senin adınla birçok harika işler yapmadık mı?@ diyecekler.
23 Ve o zaman, ben de onlara açıkça
şöyle diyeceğim: Ben sizi hiç tanımadım; çekilin önümden, ey kötülük yapanlar!
24 Onun için, bu sözlerimi duyup
uygulayan kişiyi, ben evini kaya üzerine kuran akıllı bir adama benzeteceğim.
25 Ve yağmur yağdı ve seller geldi;
ve rüzgarlar esip o eve çarptılar; ve ev yıkılmadı, çünkü kaya üzerine
kurulmuştu.
26 Ve bu sözlerimi duyup da
uygulamayan herkes, evini kum üzerine kuran aptal bir adama benzer---
27 Ve yağmur yağdı ve seller geldi;
ve rüzgarlar esip o eve çarptılar; ve ev yıkıldı ve onun yıkılışı büyük oldu.
İsa, Musa yasasının kendisinde
tamamlandığını bildirir‑‑‑Nefililer kendisinin Yeruşalem'de sözünü ettiği öteki
koyunlardır---Yeruşalem'deki Rab'bin halkı kötülüklerinden dolayı İsrail'in
dağılmış koyunlarını tanımazlar. m.s.
tahminen 34 yılı.
Ve şimdi, öyle oldu ki İsa bu
sözlerini bitirdikten sonra gözlerini kalabalığın üzerine çevirerek onlara şöyle
dedi: İşte, Babam'ın yanına çıkmadan önce size öğrettiklerimi duydunuz; bu
yüzden, bu sözlerimi hatırlayıp onları uygulayanı ben son günde yukarı
kaldıracağım.
2 Ve öyle oldu ki İsa bu sözleri
söylediğinde aralarında hayrete kapılarak Musa yasası ile ilgili düşüncelerini
merak edenler olduğunu gördü; çünkü onlar eski şeylerin geçtiğini ve her şeyin
yenilendiği sözlerini anlamamışlardı.
3 Ve İsa onlara şöyle dedi: Size
eski şeyler geçti ve her şey yenilendi, dediğime şaşmayın.
4 İşte, size derim ki Musa'ya
verilen yasa artık tamamlanmıştır.
5 İşte yasayı veren benim ve halkım
İsrail ile antlaşma yapan da benim; bu yüzden, yasa bende tamamlandı; çünkü ben
yasayı tamamlamak için geldim; dolayısıyla yasa sona ermiştir.
6 İşte, ben peygamberlerin
söylediklerini geçersiz kılmıyorum; çünkü bende tamamlanmamış olanların hepsi,
doğrusu size derim ki, onların hepsi tamamlanacaktır.
7 Ve eski şeyler geçti dediğim için
ileride olacaklarla ilgili söylenmiş olanları da ortadan kaldırmıyorum.
8 Çünkü işte, halkımla yapmış
olduğum antlaşmanın hepsi tam olarak yerine gelmemiştir; fakat Musa'ya verilmiş
olan yasa benimle sona ermiştir.
9 İşte yasa ve ışık benim. Bana
bakıp sonuna kadar dayanırsanız, yaşayacaksınız; çünkü sonuna kadar dayanana,
ben sonsuz yaşamı vereceğim.
10 İşte, size emirleri verdim; bu
yüzden emirlerimi tutun. Ve yasa ve peygamberler budur; çünkü onlar gerçekten
bana tanıklık ettiler.
11 Ve şimdi öyle oldu ki İsa bu
sözleri söyledikten sonra, seçmiş olduğu Onikiler'e şöyle dedi:
12 Sizler benim öğrencilerimsiniz
ve Yusuf Evi'nin bir kalıntısı olan bu halka bir ışıksınız.
13 Ve işte, burası sizin mirasınız
olan ülkedir ve Baba onu size vermiştir.
14 Ve Baba hiçbir zaman bunu
Yeruşalem'deki kardeşlerinize söylememi emretmedi.
15 Hiçbir zaman da Baba bana,
ülkeden çıkardığı İsrail Evi'nin öteki oymaklarından kendilerine söz etmemi
emretmedi.
16 Baba bana sadece şunu onlara söylememi emretti:
17 Bu ağıldan olmayan başka koyunlarım da var; onları da getirmeliyim; ve onlar benim sesimi işitecekler ve tek sürü, tek çoban olacak.
18 Ve şimdi, onlar dik kafalılıklarından ve inançsızlıklarından dolayı sözlerimi anlamadılar; bu yüzden Baba bana bu konuda kendilerine başka bir şey söylemememi emretti.
19 Fakat doğrusu, size derim ki Baba bana şunu emretti, ben de size bildiriyorum: Siz onların kötülüklerinden dolayı aralarından ayrıldınız; bu yüzden sizi tanımamaları kendi kötülüklerinden dolayıdır.
20 Ve doğrusu, size yine derim ki, Baba onların arasından diğer oymakları da ayırmıştır; ve onların diğer oymaklardan haberdar olmamaları kötülüklerinden dolayıdır.
21 Ve doğrusu size derim ki, işte sizler: ABenim bu ağıldan olmayan başka koyunlarım da var; onları da getirmeliyim; ve onlar benim sesimi işitecekler ve tek sürü, tek çoban olacak!@ dediklerimsiniz.
22 Ve onlar beni anlamadılar; çünkü bu sözünü ettiklerimin Yahudi olmayan uluslar olduğunu sandılar; çünkü Yahudi olmayan ulusların, onların vaazlarıyla doğru inanca döndürüleceklerini anlamadılar.
23 Ve ben, onlar benim sesimi duyacaklar, dediğim zaman beni anlamadılar; ve Yahudi olmayan ulusların hiçbir zaman benim sesimi duymayacaklarını, yani Kutsal Ruh'un aracılığı olmadan kendimi onlara göstermeyeceğimi anlamadılar.
24 Fakat işte, siz hem benim sesimi işittiniz hem de beni gördünüz; ve sizler benim koyunlarımsınız ve Baba'nın bana verdiklerinin arasında sayılısınız.
İsa, İsrail'in başka kayıp koyunlarını ziyaret edecektir‑‑‑Son günlerde Sevindirici Haber, Yahudi olmayan uluslara ve daha sonra da İsrail Evi'ne gidecektir‑‑‑Rab'bin halkı, O'nun Sion'u tekrar getireceğini kendi gözleriyle görecektir. m.s. tahminen 34 yılı.
Ve doğrusu, doğrusu size derim ki bu ülkeden olmayan ve hizmet etmek üzere bulunduğum Yeruşalem ülkesinden ve o ülkenin çevresindeki hiçbir bölgeden olmayan başka koyunlarım daha var.
2 Çünkü bu dediklerim henüz benim sözümü işitmediler ve onlara kendimi hiç göstermedim.
3 Fakat ben, Baba'dan onlara gitmek için emir aldım ve böylece onlar benim sesimi duyacaklar ve koyunlarımın arasında sayılacaklar; öyle ki tek bir sürü ve tek bir çoban olacak; bu yüzden kendimi onlara göstermeye gidiyorum.
4 Ve ben gittikten sonra bu sözleri yazmanızı emrediyorum; eğer öyle olur da hizmetim sırasında beni görmüş ve benimle birlikte bulunmuş olan Yeruşalem'deki halkım, sizin hakkınızda ve kendilerinin bilmediği diğer kayıp oymaklar hakkında Kutsal Ruh'un aracılığıyla bilgi almak için Baba'ya benim adımla sormazlarsa, sizin yazacağınız bu sözler saklanıp bir gün Yahudi olmayan uluslara gösterilecek, öyle ki inançsızlıkları yüzünden yeryüzünde dağıtılacak olan soylarının kalıntısı, Yahudi olmayan bütün ulusların sayesinde bir araya toplanabilsin veya Kurtarıcıları olan beni tanımaları sağlanabilsin.
5 Ve o zaman ben onları yeryüzünün dört bir tarafından bir araya toplayacağım ve o zaman Baba'nın bütün İsrail Evi halkı ile yapmış olduğu antlaşmayı yerine getireceğim.
6 Ve ne mutlu Yahudi olmayan uluslara, çünkü onlar bana, ben ve Baba hakkında kendilerine tanıklık eden Kutsal Ruh'la ve O'nun aracılığıyla inanıyorlar.
7 İşte onların bana olan inançlarından ve sizlerin inançsızlığından dolayı, Baba şöyle diyor: Ey İsrail Evi, bu şeylerin tamamının Yahudi olmayan uluslara bildirilmesi için gerçek son günlerde onlara gelecektir.
8 Fakat Yahudi olmayan ulusların arasındaki inanmayanların vay haline, diyor Baba---çünkü bu ülkeye gelip İsrail Evi'nden olan halkımı dağıtmalarına rağmen; ve İsrail Evi'nden olan halkım aralarından atılıp onların ayakları altında çiğnenmesine rağmen;
9 Ve Baba'nın Yahudi olmayan uluslara merhametinden ve ayrıca Baba'nın İsrail Evi'nden olan halkımın üzerindeki yargılarından dolayı, doğrusu, doğrusu size derim ki bütün bunlardan sonra ve ben, İsrail Evi'nden olan halkımın vurulmasına ve acılar çekmesine ve öldürülmesine ve aralarından atılmalarına ve onlar tarafından nefret edilmelerine ve onların arasında bir ıslık sesi ve bir masal konusu olmalarına neden olduktan sonra---
10 Ve Baba size şöyle söylememi emrediyor: Yahudi olmayan uluslar o gün benim Sevindirici Haber'ime karşı günah işleyip Sevindirici Haber'imin tamamını reddedecek olurlarsa ve yüreklerinin gururuyla kendilerini bütün öbür ulusların ve dünyadaki bütün insanların üzerinde yüceltecek olurlarsa ve her çeşit yalancılık, dolandırıcılık ve şeytanlıkla ve iki yüzlülüğün her türlüsüyle, cinayetler ve rahiplik kurnazlığı ve cinsel ahlaksızlıklar ve gizli iğrençliklerle dolacak olurlarsa; ve bütün bu şeyleri yaparak, Sevindirici Haber'imin tamamını reddedecek olurlarsa, Sevindirici Haber'imin tamamını onların arasından getireceğim, diyor Baba.
11 Ve ey İsrail Evi, o zaman Ben, halkımla yapmış olduğum antlaşmayı hatırlayacağım ve Sevindirici Haber'imi onlara getireceğim.
12 Ve ey İsrail Evi, Yahudi olmayan ulusların senin üzerinde hiçbir gücü olmayacağını sana göstereceğim; ancak ey İsrail Evi, seninle yaptığım antlaşmayı hatırlayacağım ve sen de benim Sevindirici Haber'imin tam bilgisine kavuşacaksın.
13 Fakat ey İsrail Evi, eğer Yahudi olmayan uluslar tövbe eder ve bana dönerlerse, diyor Baba, işte onlar halkımın arasında sayılacaklar.
14 Ve Ben, İsrail Evi'nden olan halkımın onların arasından geçmesine ve onları ayakları altında çiğnemelerine izin vermeyeceğim, diyor Baba.
15 Fakat ey İsrail Evi, eğer onlar bana dönüp sesime kulak vermezlerse, onlara izin vereceğim, evet, halkımın onların arasından geçmesine ve onları ayakları altında çiğnemelerine izin vereceğim; ve onlar tadını kaybedip atılan ve halkımın ayakları altında çiğnenmekten başka bir işe yaramayan tuz gibi olacaklar, ey İsrail Evi.
16 Doğrusu, doğrusu size derim ki Baba bu ülkeyi bu halka mirasları olarak vermemi emretti.
17 Ve o zaman İşaya peygamberin söylediği sözler yerine gelecektir:
18 Bekçilerin, seslerini yükselterek hep bir ağızdan şarkılar söyleyecekler; çünkü Rab'bin, Sion'u geri getireceğini kendi gözleriyle görecekler.
19 Ey Yeruşalem harabeleri sevinçle coşun, hep bir ağızdan şarkılar söyleyin; çünkü Rab, halkını teselli etti, Yeruşalem'i fidye ile kurtardı.
20 Rab, bütün ulusların gözü önünde kutsal kolunu sıvadı; ve dünyanın her ucu Tanrı'nın kurtarışını görecek.
İsa, sözlerini düşünüp anlamaları için halkı dua etmeye çağırır‑‑‑Onların hastalarını iyileştirir‑‑‑Yazılması mümkün olmayan bir dille halk için dua eder‑‑‑Melekler onların çocuklarına hizmet ederler ve onların etrafı ateşle kuşatılır. m.s. tahminen 34 yılı.
İşte, şimdi öyle oldu ki İsa bu sözleri söyledikten sonra tekrar topluluğa doğru bakıp onlara: Aİşte, benim vaktim yaklaştı!@ dedi.
2 Ben sizin güçsüz olduğunuzu ve Babamın şu an size söylememi emrettiği bütün sözleri anlayamadığınızı görüyorum.
3 Bu yüzden, evlerinize dönerek size söylediğim sözleri iyice düşünün ve Baba'dan benim adımla anlama gücü isteyin ki zihinlerinizi yarına hazırlayasınız ve ben size yine geleceğim.
4 Ama şimdi, Baba'nın yanına gidiyorum ve ayrıca kendimi İsrail'in kayıp oymaklarına göstereceğim; çünkü onlar Baba'nın gözünde kayıp değildirler, çünkü O onları nereye götürdüğünü bilir.
5 Ve öyle oldu ki İsa böyle konuştuktan sonra, gözleriyle topluluğu baştan aşağı süzdü ve onların gözyaşları içinde olduklarını ve sanki kendileriyle biraz daha kalmasını istiyorlarmış gibi gözlerini kırpmadan O'na baktıklarını gördü.
6 Ve onlara şöyle dedi: İşte, size karşı yüreğim merhametle dolu.
7 Aranızda hasta biri var mı?
Onları buraya getirin. Kötürüm veya kör veya topal veya sakat veya cüzamlı veya
eli ayağı kurumuş veya sağır veya herhangi bir derdi olan birisi var mı? Onları
buraya getirin ve ben onları iyileştireceğim, çünkü size acıyorum; yüreğim
merhametle dolu.
8 Çünkü anlıyorum ki,
Yeruşalem'deki kardeşlerinize yapmış olduklarımı size de göstermemi
istiyorsunuz; çünkü sizi iyileştirebilmem için yeterli inancınızın olduğunu
görüyorum.
9 Ve öyle oldu ki böyle konuştuktan
sonra, bütün topluluk, hastaları ve dertlileri ve kötürümleri ve kör olanları ve
sağırları ve bütün sıkıntıda olanları ile birlikte ilerledi; ve O, kendisine
getirilen herkesi iyileştirdi.
10 Ve onların hepsi, hem
iyileşenler hem de sağlam olanlar, O'nun ayaklarına kapanarak O'na secde
ettiler; ve kalabalığa rağmen O'na yaklaşabilenler onun ayaklarını öptüler; öyle
ki gözyaşlarıyla onun ayaklarını yıkadılar.
11 Ve öyle oldu ki O, küçük
çocukların getirilmesini emretti.
12 Bunun üzerine onlar küçük
çocuklarını getirip O'nun etrafında yere oturttular ve İsa da onların ortasında
durdu; ve topluluk, bütün çocuklar O'na götürülünceye kadar yol açtı.
13 Ve öyle oldu ki onların hepsi
getirildikten sonra, ve İsa onların ortasında duruyordu, topluluğa yere diz
çökmelerini buyurdu.
14 Ve öyle oldu ki hepsi yere diz
çöktüklerinde, İsa içinden inleyerek şöyle dedi: Baba, İsrail Evi'nden olan
halkın işlediği kötülükler yüzünden çok rahatsızım.
15 Ve bu sözleri söyleyince kendisi
de yere diz çöktü; ve işte Baba'ya dua etti ve dua ettiği şeyler yazılamaz; ve
kalabalıktan O'nu duyanlar buna tanıklık etti.
16 Ve onlar şöyle tanıklık ettiler:
İsa'nın Baba'yla konuşurken gördüğümüz ve duyduğumuz şeyler kadar büyük ve
olağanüstü şeyleri daha önce ne göz görmüştür ne de kulak duymuştur.
17 Ve İsa'nın söylediğini
gördüğümüz ve duyduğumuz şeyler kadar büyük ve olağanüstü şeyleri hiçbir dil
söyleyemez, hiçbir insan yazamaz ve hiçbir insanın yüreği kavrayamaz; ve O'nun
Baba'ya bizim için dua ettiğini duyduğumuz zaman ruhlarımızı dolduran sevinci
hiç kimse anlayamaz.
18 Ve öyle oldu ki İsa, Baba'ya dua
etmeyi bitirdiği zaman ayağa kalktı; ancak kalabalığın sevinci o kadar büyüktü
ki onlar yere serilmişti.
19 Ve öyle oldu ki İsa onlara
seslenip ayağa kalkmalarını buyurdu.
20 Ve onlar yerden kalktılar ve İsa
onlara şöyle dedi: İnancınızdan dolayı sizlere ne mutlu! Ve şimdi işte, benim
sevincim tamdır.
21 Ve bu sözleri söyledikten sonra
ağladı ve kalabalık buna tanık oldu; ve onların küçük çocuklarını birer birer
aldı, onları kutsadı ve Baba'ya onlar için dua etti.
22 Ve bunu yaptıktan sonra yine
ağladı.
23 Ve topluluğa seslenerek onlara: AKüçük çocuklarınıza bakın@ dedi.
24 Ve onlar çocuklarını görmek için
baktıkları sırada gözlerini göğe doğru çevirdiler ve göklerin açıldığını ve
meleklerin gökten sanki bir ateşin ortasındaymış gibi indiklerini gördüler; ve
melekler inip bu küçük çocukların etrafında toplandılar ve küçük çocukların
etrafı ateşle çevrildi; ve melekler onlara hizmet ettiler.
25 Ve topluluk bunu görüp duydu ve
tanıklık etti; ve onlar tanıklıklarının doğru olduğunu biliyorlar; çünkü herkes
bunları kendileri için görüp duydu; ve onların sayısı yaklaşık iki bin beş yüz
candı; ve onlar erkek, kadın ve çocuklardan oluşuyordu.
İsa, Nefililer'in arasında Rab'bin
Sofrasını başlatır‑‑‑Her zaman onun adıyla dua etmelerini emreder‑‑‑Layık
olmadığı halde onun etinden yiyip kanından içenler hüküm
giyeceklerdir‑‑‑Öğrencilere Kutsal Ruh'u verme yetkisi verilir.
m.s.
tahminen 34 yılı.
Ve öyle oldu ki İsa öğrencilerine
kendisine biraz ekmek ve şarap getirmelerini emretti.
2 Ve onlar ekmek ve şarap almaya
gittiklerinde, topluluğa yere oturmalarını buyurdu.
3 Ve öğrenciler ekmek ve şarapla
geldiklerinde ekmeği aldı, onu bölüp kutsadı; ve yemelerini emrederek
öğrencilere verdi.
4 Ve onlar yiyip doyduktan sonra
topluluğa da vermelerini emretti.
5 Ve topluluk yiyip doyduktan
sonra, İsa öğrencilerine şöyle dedi: İşte aranızdan birisi atanacak ve ben ona
ekmeği bölüp kutsaması ve benim adıma inanıp benim adımla vaftiz olacak olan
Kilisemin halkına vermesi için yetki vereceğim.
6 Ve bu ekmeği bölüp kutsadığım ve
onu size verdiğim gibi, siz de bunu her zaman aynen benim yaptığım gibi yapmaya
dikkat edeceksiniz.
7 Ve bunu, size gösterdiğim
bedenimi hatırlamak için yapacaksınız. Ve bu, Baba'ya beni her zaman
hatırladığınızın bir tanıklığı olacaktır. Ve eğer beni her zaman hatırlarsanız,
benim Ruhum da sizlerle birlikte olacaktır.
8 Ve öyle oldu ki bu sözleri
söyledikten sonra öğrencilerine kâseden şarap alıp içmelerini, sonra da içsinler
diye topluluğa da vermelerini emretti.
9 Ve öyle oldu ki onlar da öyle
yaptılar ve şaraptan içerek doydular; ve topluluğa verdiler, onlar da içip
doydular.
10 Ve öğrenciler bunu yaptıktan
sonra İsa onlara şöyle dedi: Bunu yaptığınız için size ne mutlu! Çünkü bu, benim
emirlerimin yerine getirilmesi demektir ve size verdiğim emirlerimi tutmaya
istekli olduğunuzun Baba'ya tanıklığıdır.
11 Ve siz tövbe edip benim adımla
vaftiz olanlara her zaman böyle yapacaksınız; ve bunu sizin için döktüğüm kanımı
hatırlamak amacıyla yapacaksınız; böylelikle Baba'ya beni her zaman
hatırladığınıza dair tanıklık edeceksiniz. Ve eğer beni her zaman hatırlarsanız,
benim Ruhum da sizinle birlikte olacaktır.
12 Ve bunları yapmanız için size emir veriyorum. Ve eğer her zaman bunları yaparsanız size ne mutlu! Çünkü siz benim kayam üzerine kurulusunuz.
13 Fakat aranızda kim bunlardan daha fazlasını ya da eksiğini yaparsa, onlar benim kayamın üzerine kurulmuş olamaz; ancak kumdan bir temel üzerine kurulmuş olur; ve yağmur yağıp seller geldiğinde ve rüzgarlar esip onlara vurduğunda, onlar yıkılacak ve cehennemin kapıları onları karşılamak üzere açık bir şekilde hazır bekleyecektir.
14 Bu yüzden, eğer Baba'nın size vermemi emrettiği emirlerimi yerine getirecek olursanız, size ne mutlu!
15 Doğrusu, doğrusu size derim ki uyanık durup sürekli dua etmelisiniz ki şeytan sizi ayartıp tutsak olarak alıp götürmesin.
16 Ve ben nasıl sizin aranızda dua ettiysem, siz de tövbe edip benim adımla vaftiz olan halkımın arasında, Kilisem'de öyle dua edeceksiniz. İşte ışık benim; ben size örnek oldum.
17 Ve öyle oldu ki İsa bu sözleri öğrencilerine söyledikten sonra, yine kalabalığa dönüp onlara şöyle dedi:
18 İşte doğrusu, doğrusu size derim ki uyanık durup sürekli dua etmelisiniz ki ayartılmayasınız; çünkü şeytan sizi buğday gibi elekten geçirmek için istiyor.
19 Bu yüzden, Baba'ya benim adımla sürekli dua etmelisiniz.
20 Ve alacağınıza inanarak, benim adımla Baba'dan doğru ne isterseniz isteyin, işte size verilecektir.
21 Ailelerinizin arasında Baba'ya her zaman benim adımla dua edin ki eşleriniz ve çocuklarınız kutsansın.
22 Ve işte, sık sık bir araya toplanacaksınız; ve bir araya toplandığınızda hiç kimsenin aranıza gelmesini yasaklamayacaksınız; onların aranıza gelmesine izin vereceksiniz, yasaklamayacaksınız.
23 Fakat onlar için dua edeceksiniz ve onları kovmayacaksınız; ve eğer öyle olur da size sık sık gelirlerse, onlar için Baba'ya benim adımla dua edeceksiniz.
24 Bu yüzden ışığınızı havaya kaldırın ki dünyayı aydınlatsın. İşte, sizin havaya kaldıracağınız ışık benim‑‑‑öyle ki benim yaptığım işleri gördünüz. İşte siz, Baba'ya dua ettiğimi gördünüz ve hepiniz tanık oldunuz.
25 Ve size hiçbirinizin uzaklaşmamasını, ancak bana gelerek dokunup görmenizi emrettiğimi biliyorsunuz; siz de dünyaya aynısını yapacaksınız; ve kim bu emri dinlemezse, kendisini günaha teşvik etmiş olur.
26 Ve şimdi öyle oldu ki İsa bu sözleri söylediğinde, gözlerini yeniden seçmiş olduğu öğrencilerine çevirerek onlara şöyle dedi:
27 İşte doğrusu, doğrusu size derim ki size bir emir daha veriyorum ve ondan sonra da Babama gidip bana vermiş olduğu diğer emirleri yerine getirmeliyim.
28 Ve şimdi işte, size vereceğim emir şudur: Benim etimi ve kanımı kutsadığınız zaman, layık olmayan hiç kimsenin bile bile benim etimden ve kanımdan yiyip içmesine izin vermeyeceksiniz.
29 Çünkü layık olmadan kim benim etimden yer ve kanımdan içerse, ruhuna yargı yiyip içmiş olur; bu yüzden, eğer bir kimsenin benim etimden yiyip kanımdan içmeye layık olmadığını bilirseniz, ona bunu yasaklayacaksınız.
30 Yine de onu aranızdan kovmayacaksınız; tersine ona hizmet edeceksiniz ve kendisi için Baba'ya benim adımla dua edeceksiniz; ve öyle olur da tövbe eder ve benim adımla vaftiz olursa, o zaman onu kabul edip kendisine benim etimden ve kanımdan vereceksiniz.
31 Ama, eğer o tövbe etmezse, halkımı yok etmemesi için halkımın arasında sayılmayacaktır; çünkü işte ben koyunlarımı bilirim ve onlar sayılıdır.
32 Yine de onları sinagoglarınızdan ya da ibadet yerlerinizden kovmayacaksınız; çünkü böylelerine hizmet etmeye devam edeceksiniz; çünkü bakarsınız geri gelip tövbe ederler ve yüreklerinin tüm içtenliğiyle bana gelirler, ben de onları iyileştiririm; ve siz onları kurtuluşa getirmeye aracı olursunuz.
33 Bunun için size emir olarak verdiğim bu sözlere uyun ki suçlu bulunmayasınız; çünkü Baba'nın suçlu bulduğu kimsenin vay haline!
34 Ve size bu emirleri aranızda çıkmış olan anlaşmazlıklardan dolayı veriyorum. Ve eğer aranızda hiçbir anlaşmazlık çıkmazsa, size ne mutlu!
35 Ve şimdi ben, Baba'ya gidiyorum; çünkü sizin iyiliğiniz için Baba'ya gitmem gerekiyor.
36 Ve öyle oldu ki İsa bu sözleri bitirdiği zaman, seçmiş olduğu öğrencilere birer birer eliyle dokundu; ta ki hepsine dokununcaya kadar; ve onlara dokunurken onlara konuştu.
37 Ve topluluk onun söylediği sözleri duymadı; bu yüzden tanıklık edemediler; ama öğrenciler, O'nun kendilerine Kutsal Ruh'u vermek için yetki verdiğine tanıklık ettiler. Ve ben size daha sonra bu tanıklığın doğru olduğunu göstereceğim.
38 Ve öyle oldu ki İsa onların hepsine dokunduktan sonra, bir bulut geldi ve kalabalığın üzerine gölgesi düştü; öyle ki onlar İsa'yı göremediler.
39 Ve bulut onların üzerindeyken, İsa aralarından ayrılıp göğe çıktı. Ve öğrenciler O'nun yeniden göğe çıktığını görüp tanıklık ettiler.
On iki öğrenci halka hizmet eder ve Kutsal Ruh için dua ederler---Öğrenciler vaftiz olarak Kutsal Ruh'u ve meleklerin hizmetini alırlar‑‑‑İsa yazılamayacak sözler söyleyerek dua eder---Bu Nefililer'in çok büyük inancı olduğunu söyler. m.s. tahminen 34 yılı.
Ve şimdi öyle oldu ki İsa göğe yükseldikten sonra topluluk dağılıp, her erkek karısını ve çocuklarını alarak kendi evine döndü.
2 Ve henüz hava kararmadan, her tarafta, halkın arasında, topluluğun İsa'yı gördüğüne, onlara hizmet ettiğine ve ertesi gün kendisini tekrar topluluğa göstereceğine dair bir haber hemen yayıldı.
3 Evet ve İsa ile ilgili haber hatta bütün gece etrafa yayıldı ve haber o kadar çabuk yayıldı ki çok sayıda, evet, çok büyük bir kalabalık, ertesi gün İsa'nın kendisini topluluğa göstereceği yerde olabilmek için bütün gece çok çalıştılar.
4 Ve öyle oldu ki ertesi gün kalabalık bir araya geldiği zaman, işte, Nefi ile ölümden diriltmiş olduğu adı Timoteyus olan kardeşi ve ayrıca onun Yunus adlı oğlu ve ayrıca Matoni ve kardeşi Matoniha ve Kumen ve Kumenonhi ve Yeremya ve Şemnon ve Yunus ve Tsedekiya ve İşaya---şimdi bunlar İsa'nın seçmiş olduğu öğrencilerin adıydı---ve öyle oldu ki onlar ilerleyip topluluğun ortasında durdular.
5 Ve işte, topluluk çok büyük olduğundan onları on iki bölüme ayırmak zorunda kaldılar.
6 Ve Onikiler topluluğa öğrettiler; ve işte, onları yere diz çöktürerek Baba'ya İsa'nın adıyla dua etmelerini sağladılar.
7 Ve öğrenciler de Baba'ya İsa'nın
adıyla dua ettiler. Ve öyle oldu ki ayağa kalkıp halka hizmet ettiler.
8 İsa'nın söylemiş olduğu aynı
sözleri---İsa'nın söylediği sözlerden hiçbirini değiştirmeden--- öğrettikten
sonra, işte, onlar tekrar diz çöktüler ve Baba'ya İsa'nın adıyla dua ettiler.
9 Ve onlar en çok istedikleri şey
için dua ettiler; ve Kutsal Ruh'un kendilerine verilmesini istediler.
10 Ve onlar bu şekilde dua ettikten
sonra suyun kenarına indiler ve topluluk onları izledi.
11 Ve öyle oldu ki Nefi suya inerek
vaftiz oldu.
12 Ve sudan çıktıktan sonra vaftiz
etmeye başladı. Ve İsa'nın seçmiş olduğu herkesi vaftiz etti.
13 Ve öyle oldu ki onların hepsi
vaftiz olup sudan çıktıktan sonra, Kutsal Ruh üzerlerine düştü ve onlar Kutsal
Ruh ve ateşle doldular.
14 Ve işte, onlar sanki ateşle
sarıldılar ve bu ateş gökten indi ve topluluk bunu görerek tanıklık etti; ve
melekler gökten inerek onlara hizmet ettiler.
15 Ve öyle oldu ki melekler
öğrencilere hizmet ederken, işte, İsa geldi ve ortalarında durarak onlara hizmet
etti.
16 Ve öyle oldu ki topluluğa
seslenerek tekrar yere diz çökmelerini buyurdu ve aynı zamanda öğrencilerine de
yere diz çökmelerini buyurdu.
17 Ve öyle oldu ki onların hepsi
yere diz çöktüklerinde, öğrencilerine dua etmelerini buyurdu.
18 Ve işte, onlar dua etmeye
başladılar; ve İsa'yı Rableri ve Tanrıları diye çağırarak O'na dua ettiler.
19 Ve öyle oldu ki İsa onların
arasından ayrılarak biraz uzağa gitti ve yere kapanarak şöyle dedi:
20 Baba, Kutsal Ruh'u bu seçtiğim
kimselere verdiğin için sana şükürler olsun; ve bana olan inançlarından dolayı,
ben onları dünyadan seçtim.
21 Baba, onların sözlerine inanacak
herkese Kutsal Ruh'u vermen için sana dua ediyorum.
22 Baba, onlar bana inandıkları
için sen onlara Kutsal Ruh'u verdin; ve bana inandıklarını görüyorsun, çünkü
onları işitiyorsun ki bana dua ediyorlar; ve onlarla beraber olduğum için bana
dua ediyorlar.
23 Ve şimdi Baba, sana onlar için
dua ediyorum, ayrıca onların sözlerine inanacak olan herkes için dua ediyorum
ki, bana inansınlar ve Baba, senin bende olduğun gibi, ben de onlarda olayım ki
hepimiz bir olalım.
24 Ve öyle oldu ki İsa bu şekilde
Baba'ya dua ettikten sonra öğrencilerinin yanına geldi; ve işte, onlar aralıksız
O'na dua etmeye devam ediyorlardı; ve çok fazla söz söylemiyorlardı; çünkü nasıl
dua edecekleri kendilerine verilmişti ve içleri istekle doluydu.
25 Ve öyle oldu ki İsa, kendisine
dua ederlerken onları kutsadı ve yüzü onlara gülümsedi ve yüzünün ışığı
üzerlerinde parladı; ve işte onlar da İsa'nın yüzü ve giysileri gibi
bembeyazdılar; ve işte onların beyazlığı bütün beyazlıkları aşıyordu, evet,
hatta yeryüzündeki hiçbir şey onların beyazlığı kadar beyaz olamazdı.
26 Ve İsa onlara : ADua etmeye devam edin@ dedi; onlar yine de dua etmeyi
bırakmadılar.
27 Ve O, onların yanından tekrar
dönerek biraz uzaklaştı ve yere kapandı; ve Baba'ya şöyle diyerek yine dua etti:
28 Baba, inançlarından dolayı
seçtiğim kimseleri pakladığın için sana şükrederim ve onlar için ve aynı zamanda
onların sözlerine inanacak olanlar için dua ediyorum ki iman edenler onların
sözlerine inanarak, onların bende paklandığı gibi aynı şekilde bende
paklansınlar.
29 Baba, sana dünya için değil,
inançlarından dolayı dünyadan bana vermiş oldukların için dua ediyorum ki onlar
bende paklansınlar; öyle ki Baba, senin bende olduğun gibi, ben de onlarda
olayım ki hepimiz bir olalım ve ben onlarda yüceleyim.
30 Ve İsa, bu sözleri söyledikten
sonra tekrar öğrencilerin yanına geldi; ve işte onlar sadık bir şekilde sürekli
olarak O'na dua ediyorlardı; ve onlara yine gülümsedi; ve işte, onlar da tıpkı
İsa gibi bembeyazdılar.
31 Ve öyle oldu ki O tekrar biraz
uzaklaştı ve Baba'ya dua etti.
32 Ve onun dua ederken söylediği
sözleri dil konuşamaz ve onun dua ederken söylediği sözleri kimse yazamaz.
33 Ve kalabalık duyup tanıklık
etti; ve yürekleri açıldı ve onun dua ederken söylediği sözleri yüreklerinde
anladılar.
34 Fakat onun duasının sözleri o
kadar büyük ve harikulâdeydi ki onları insan ne yazabilir ne de söyleyebilir.
35 Ve öyle oldu ki İsa dua etmeyi
bitirdikten sonra tekrar öğrencilerin yanına geldi ve onlara şöyle dedi: Ben bu
kadar büyük inancı Yahudilerin arasında hiç görmedim; bu nedenle, onların
inançsızlıklarından dolayı onlara bu kadar büyük mucizeler gösteremedim.
36 Doğrusu, size derim ki onların
arasında sizin gördüğünüz kadar böyle büyük şeyler gören kimse olmadı; onlar
sizin duyduğunuz kadar büyük sözleri de duymadılar.
İsa mucizevi bir şekilde ekmek ve
şarap sağlar ve Rab'bin Sofrasını kurar‑‑‑Yakup'un soyundan geri kalanlar
Tanrıları Rab'bin bilgisine erişecekler ve Amerika kıtasını miras
alacaklardır---İsa, Musa gibi bir peygamberdir ve Nefililer peygamberlerin çocuklarıdır‑‑‑Rab'bin halkından
diğerleri Yeruşalem'de toplanacaktır. m.s. tahminen 34 yılı.
Ve öyle oldu ki İsa topluluğa ve
öğrencilerine dua etmeyi bırakmalarını emretti. Ve yüreklerinden dua etmeyi
bırakmamalarını emretti.
2 Ve kalkıp ayakta durmalarını
buyurdu. Ve onlar kalkıp ayakta durdular.
3 Ve öyle oldu ki yine ekmek bölüp
onu kutsadı ve öğrencilerine yemeleri için verdi.
4 Ve onlar yedikten sonra ekmek
bölüp topluluğa dağıtmalarını emretti.
5 Ve ekmeği topluluğa vermelerinden
sonra, onlara içmeleri için şarap verdi ve ondan topluluğa da vermelerini
emretti.
6 Şimdi ne öğrenciler ne de
toplananlar yanlarında hiç ekmek ya da şarap getirmemişlerdi.
7 Fakat, gerçekten, onlara yemek
için ekmek ve ayrıca içmek için şarap verdi.
8 Ve onlara şöyle dedi: Bu ekmekten
yiyen, benim vücudumdan kendi ruhuna yemiş olur; ve bu şaraptan içen, benim
kanımdan kendi ruhuna içmiş olur; ve onun ruhu hiçbir zaman ne acıkır, ne de
susar; fakat doymuş olur.
9 Şimdi bütün topluluk yiyip
içtikten sonra, işte Ruh ile doldular; ve onlar hep bir ağızdan haykırarak hem
görüp hem de işitmiş oldukları İsa'yı yücelttiler.
10 Ve öyle oldu ki onların hepsi
İsa'yı yücelttiklerinde, O onlara şöyle dedi: İşte şimdi, İsrail Evi'nin bir
kalıntısı olan bu halkla ilgili olarak Baba'nın bana vermiş olduğu emri
tamamlamış oldum.
11 Hatırlayın, sizinle konuşurken
demiştim ki İşaya'nın sözlerinin yerine geleceği zaman‑‑‑işte onlar yazılı,
önünüzde duruyor; bu yüzden onları araştırın‑‑‑
12 Ve doğrusu, doğrusu size derim
ki İşaya'nın sözleri yerine geleceği zaman, o zaman Baba'nın halkıyla yaptığı
antlaşma da yerine gelmiş olacaktır, ey İsrail Evi.
13 Ve o zaman yeryüzünün her
tarafına dağıtılacak olanlardan geriye kalanlar, doğudan ve batıdan, güneyden ve
kuzeyden toplanacaklar; ve kendilerini fidye ile kurtaran Tanrıları Rab'bin
bilgisine getirileceklerdir.
14 Ve Baba bana bu ülkeyi miras
olarak size vermemi emretti.
15 Ve size derim ki eğer Yahudi
olmayan uluslar, halkımı dağıttıktan sonra alacakları nimetlerin ardından tövbe
etmezlerse‑‑‑
16 O zaman Yakup Evi'nden geriye
kalmış olan sizler onların arasında ilerleyeceksiniz; ve sayıca çok kalabalık
olacak olan onların ortasında olacaksınız; ve onların arasında orman
hayvanlarının arasındaki bir aslan gibi ve koyun sürülerinin arasındaki genç bir
aslan gibi olacaksınız; o aslan ki, eğer geçerse çiğner ve parçalar; ve kurtaran
olmaz.
17 Senin elin rakiplerinin üzerine
kaldırılacak ve bütün düşmanların kesilip atılacak.
18 Ve ben halkımı harman yerine
demetlerini toplayan bir adam gibi toplayacağım.
19 Çünkü Baba'nın antlaşma yaptığı
halkımı, evet, ben senin boynuzunu demir yapacağım ve senin toynaklarını tunç
yapacağım. Ve sen çok halklar ezeceksin; ve onların kazancını Rab'be ve onların
mallarını bütün yeryüzünün Rab'bine adayacağım. Ve işte, bunu yapacak olan
benim.
20 Ve öyle olacak ki, diyor Baba,
benim adaletimin kılıcı o günde onların üzerinde asılı duracak ve eğer tövbe
etmezlerse, onların üzerine düşecek, diyor Baba, evet, hatta bütün Yahudi
olmayan ulusların üzerine düşecek.
21 Ve öyle olacak ki ey İsrail Evi,
Ben halkımı yerleştireceğim.
22 Ve İşte, atanız Yakup ile yapmış
olduğum antlaşmayı yerine getirmek için, bu halkı bu ülkeye yerleştireceğim; ve
burası bir Yeni Yeruşalem olacak. Ve cennetin güçleri bu halkın arasında olacak;
evet, Ben de sizin aranızda olacağım.
23 İşte Ben, Musa'nın sözünü ettiği
ve şöyle dediği kişiyim: Tanrınız Rab sizin için kardeşlerinizin arasından benim
gibi bir peygamber çıkaracak, onun size söyleyeceği her sözü dinleyeceksiniz. Ve
öyle olacak ki o peygamberi dinlemek istemeyen her can halkın arasından
kovulacaktır.
24 Doğrusu, size derim ki, evet, ve
Samuel ve ondan sonra gelip konuşmuş olan peygamberlerin hepsi benim hakkımda
tanıklık etmişlerdir.
25 Ve işte, sizler o peygamberlerin
çocuklarısınız; ve sizler İsrail Evi'ndensiniz; ve sizler Baba'nın atalarınızla,
İbrahim'e şu sözleri söyleyerek yapmış olduğu antlaşmadansınız: Ve senin soyunun
aracılığıyla yeryüzündeki bütün sülaleler kutsanacaktır.
26 Baba, beni önce sizin için
kaldırdı ve beni her birinizi kötülüklerinizden döndürerek sizi kutsamam için
gönderdi; ve bu, siz o antlaşmanın çocukları olduğunuz içindir‑‑‑
27 Ve ey İsrail Evi, siz
kutsandıktan sonra Baba, İbrahim'e şöyle diyerek yaptığı antlaşmayı yerine
getirecektir: Yeryüzündeki bütün sülaleler senin soyunun aracılığıyla
kutsanacaktır---benim aracılığımla Kutsal Ruh, Yahudi olmayan ulusların üzerine
dökülecek; Yahudi olmayan ulusların üzerindeki bu nimet halkımı dağıtmaları için
onları herkesten daha güçlü kılacaktır.
28 Ve onlar bu ülkenin halkı
üzerinde bir kamçı olacaklardır. Ancak onlar benim Sevindirici Haber'imin
bütününü aldıktan sonra bana karşı yüreklerini sertleştirirlerse, o zaman ben
onların kötülüklerini tekrar kendi başlarına indireceğim, diyor Baba.
29 Ve halkım ile yapmış olduğum
antlaşmayı hatırlayacağım; ve bana uygun bir zamanda onları bir araya
toplayacağıma ve atalarının ülkesini yeniden mirasları olarak onlara vereceğime
dair onlarla bir antlaşma yaptım; bu ülke Yeruşalem ülkesidir, sonsuza dek
onlara vaadedilen diyardır, diyor Baba.
30 Ve öyle olacak ki zaman gelecek
Sevindirici Haber'imin bütünü onlara vaaz edilecek.
31 Ve onlar bana, benim Tanrı'nın
Oğlu, İsa Mesih olduğuma inanacaklar ve Baba'ya benim adımla dua edecekler.
32 O zaman onların bekçileri
seslerini yükselterek, birlikte şarkı söyleyecekler; çünkü kendi gözleriyle
görecekler.
33 Sonra Baba onları tekrar bir
araya getirecek ve onlara Yeruşalem'i miras toprakları olarak verecektir.
34 O zaman onlar sevinçten
coşacaklar---Ey Yeruşalem harabeleri, birlikte şarkı söyleyin, çünkü Baba
halkını teselli etti, Yeruşalem'i fidye ile kurtardı.
35 Baba bütün ulusların gözü önünde
kutsal kolunu sıvadı; ve dünyanın dört bir ucu Baba'nın kurtarışını görecektir;
ve Baba ile ben biriz.
36 Ve o zaman yazılanlar yerine
gelecektir: Uyan ey Sion, gene uyan ve kuvvetini giy; ey Yeruşalem, kutsal
şehir, güzel giysilerini giy; çünkü senin içine sünnetsiz ve kirli insan artık
girmeyecek.
37 Kalk, üzerindeki tozu silk;
otur, ey Yeruşalem; boynundaki bağdan çözül, ey Sion'un tutsak kızı.
38 Çünkü Rab şöyle diyor: Siz
kendinizi bir hiç uğruna sattınız ve para karşılığında olmadan fidye ile
kurtarılacaksınız.
39 Doğrusu, doğrusu size derim ki
halkım benim adımı bilecek; evet, o gün onlar konuşanın ben olduğumu bilecekler.
40 Ve o zaman şöyle diyecekler:
Dağlar üzerinde onlara müjdeler getirenin ayakları ne güzeldir, o müjdeci ki,
barış ilan ediyor, onlara iyi müjdeler getiriyor, kurtuluş ilan ediyor; Sion'a
diyor: Tanrın egemendir!
41 Ve o zaman şu haykırış
yükselecek: Gidin, gidin, çıkın buradan, temiz olmayana dokunmayın; onun
ortasından çıkın gidin; Rab'bin kaplarını taşıyan sizler, temizlenin.
42 Çünkü aceleyle çıkmayacaksınız
ve kaçarak gitmeyeceksiniz; çünkü Rab önünüzden gidecek ve İsrail'in Tanrısı
sizi arkanızdan koruyacaktır.
43 İşte, hizmetkârım akıllıca
davranacak; yüceltilecek, övülecek ve çok yüce olacak.
44 Nasıl ki, çoğu sana
şaştılar---onun yüzü herhangi bir insanının yüzünden ve şekli insan oğullarının
şeklinden daha çok bozulmuştu‑‑‑
45 Böylece birçok ulusları
serpecektir; krallar onun önünde ağızlarını kapatacaklar; çünkü onlar
kendilerine anlatılmamış olanı görecekler ve duymadıkları şeyleri düşünecekler.
46 Doğrusu, doğrusu size derim ki
şüphesiz bütün bunlar Baba'nın bana emrettiği şekilde olacaktır. O zaman
Baba'nın halkı ile yapmış olduğu bu antlaşma yerine gelecektir; ve o zaman
halkım tekrar Yeruşalem'de oturacak ve orası onların miras ülkesi olacaktır.
İsrail, Mormon Kitabı ortaya
çıktığında toplanacaktır‑‑‑Yahudi olmayan uluslar özgür bir halk olarak Amerika
kıtasına yerleşeceklerdir‑‑‑İnanıp itaat ederlerse kurtulacaklardır; yoksa
kovulacaklar ve yok edileceklerdir‑‑‑İsrail Yeni Yeruşalem'i kuracak ve kayıp
oymaklar geri dönecektir. m.s. tahminen 34 yılı.
Ve doğrusu size derim ki bunların ne
zaman yerine geleceğini bilmeniz için size bir işaret veriyorum---öyle ki
halkımı uzun süren dağınıklığından toplayacağım, ey İsrail Evi, ve Sion'umu
yeniden onların arasında kuracağım.
2 Ve işte, size işaret olarak şunu
veriyorum---çünkü doğrusu size derim ki Yahudi olmayan uluslar, Yakup Evi'nden
geriye kalan bu halkı ve onların elleriyle dağıtılacak olan bu halkımı
tanıyabilsin diye size bu bildirdiklerim ve bundan sonra kendi bildireceklerim
ve Kutsal Ruh'un gücüyle Baba'nın size verecekleri, Yahudi olmayan uluslara
bildirileceği zaman;
3 Doğrusu, doğrusu size derim ki
bunlar Baba'dan onlara bildirileceği ve Baba'dan geleceği, onlardan size
geleceği zaman;
4 Çünkü Baba'nın hikmeti ki onların
bu ülkeye yerleşmeleri ve Baba'nın gücüyle bu ülkede özgür bir halk olarak
yükselmeleri gerekir; öyle ki ey İsrail Evi, bu bilgiler onlardan sizin
soyunuzun bir kalıntısına ulaşabilsin ve Baba'nın halkıyla yapmış olduğu
antlaşma yerine gelsin.
5 Bu yüzden, bu işler ve daha sonra
aranızda yapılacak olan işler, Yahudi olmayan uluslardan, kötülük yüzünden
inançsızlığa düşecek olan sizin soyunuza geleceği zaman;
6 Çünkü Baba'nın, gücünü Yahudi
olmayan uluslara gösterebilmesi için, bu bilgilerin Yahudi olmayan uluslardan
gelmesi belirtilen şekilde Baba'ya uygun düşer; bu nedenle, eğer Yahudi olmayan
uluslar yüreklerini sertleştirmezlerse, tövbe ederek bana gelebilir ve benim
adımla vaftiz olarak, benim öğretimin gerçek noktalarını öğrenebilirler, böylece
benim halkımın arasında sayılabilirler, ey İsrail Evi;
7 Ve bu şeyler olduğunda, senin
soyun bunları öğrenmeye başlayacak---bu, onlara Baba'nın İsrail Evi'nden olan
halk ile yapmış olduğu antlaşmayı yerine getirmek üzere şimdiden işine başlamış
olduğunu bilmeniz için bir işaret olacaktır.
8 Ve o gün geldiğinde, öyle olacak
ki krallar ağızlarını kapatacaklar; çünkü onlar kendilerine anlatılmamış olanı
görecekler ve duymadıkları şeyleri düşünecekler.
9 Çünkü o gün Baba benim uğruma
onların arasında büyük ve harika bir iş yapacak; ve bir adam çıkıp bunu onlara
bildirmesine rağmen, aralarında inanmayanlar olacak.
10 Fakat işte, hizmetkârımın hayatı
benim elimde olacaktır; bu nedenle, onların yüzünden yara alsa da, ona zarar
veremeyecekler. Ama ben onu iyileştireceğim; çünkü ben onlara kendi hikmetimin
şeytanın kurnazlığından daha üstün olduğunu göstereceğim.
11 Bu yüzden, öyle olacak ki kim,
İsa Mesih olan benim sözlerime inanmazsa, Baba sözlerimi onun aracılığıyla
Yahudi olmayan uluslara getirecek ve ona Yahudi olmayan uluslara sözlerimi
getirmesi için güç verecek ki, (bu, Musa'nın dediği gibi olacaktır) onlar
antlaşmalı olan halkımın arasından kovulacaktır.
12 Ve Yakup'un bir kalıntısı olan
halkım, Yahudi olmayan ulusların arasında, evet, onların ortasında, orman
hayvanlarının arasındaki bir aslan gibi, koyun sürülerinin arasındaki genç bir
aslan gibi olacak; o aslan ki, eğer geçerse çiğner ve parçalar; ve kurtaran
olmaz.
13 Onların elleri rakiplerinin
üzerine kaldırılacak ve bütün düşmanları kesilip atılacaktır.
14 Evet, eğer tövbe etmezlerse,
Yahudi olmayan ulusların vay haline; çünkü o gün öyle olacak ki, diyor Baba:
Atlarınızı aranızdan söküp atacağım ve savaş arabalarınızı yok edeceğim;
15 Ve memleketinin şehirlerini
söküp atacağım ve bütün kalelerini yıkacağım;
16 Ve büyücülüğü ülkenden söküp
atacağım ve artık falcıların olmayacak;
17 Oyma putlarını ve dikili
taşlarını senin içinden söküp atacağım ve kendi ellerinin işine artık
tapınmayacaksın.
18 Ve içinizdeki korulukları
koparıp atacağım; aynı şekilde şehirlerinizi de yıkacağım.
19 Ve öyle olacak ki bütün yalanlar
ve aldatmacalar ve kıskançlıklar ve kavgalar ve rahiplik kurnazlıkları ve cinsel
ahlaksızlıklar ortadan kaldırılacak.
20 Çünkü öyle olacak ki diyor Baba:
Ey İsrail Evi, o gün tövbe etmeyip Sevgili Oğluma gelmek istemeyenleri ben
halkımın arasından söküp atacağım.
21 Ve putperestlerden olduğu gibi,
onlardan da hiç benzerini duymadıkları bir şekilde öfkemle öç alacağım.
22 Fakat eğer onlar tövbe edip
sözlerime kulak verirlerse ve yüreklerini sertleştirmezlerse Kilisemi onların
arasında kuracağım; ve onlar da antlaşmaya girecekler ve mirasları olmak üzere
bu ülkeyi vermiş olduğum bu Yakup'un geri kalanları arasında sayılacaklardır.
23 Ve onlar Yakup'un geri kalanları
olan halkıma ve ayrıca İsrail Evi'nden bu ülkeye gelecek olan herkese, Yeni
Yeruşalem adı verilecek olan bir şehri yapmaları için yardım edeceklerdir.
24 Ve ondan sonra bütün bu ülke
üzerinde dağıtılmış olan halkıma, Yeni Yeruşalem'de toplanmaları için yardım
edeceklerdir.
25 Ve ondan sonra cennetin gücü
onların arasına inecek; ve ben de onların ortasında olacağım.
26 Ve ondan sonra Baba'nın işi o
gün başlayacak; yani bu Sevindirici Haber bu halkın geri kalanlarının arasında
öğretileceği zaman başlayacak. Doğrusu, size derim ki o gün Baba'nın işi,
dağılmış olan bütün halkımın arasında, evet, Baba'mın Yeruşalem'den çıkardığı
kayıp oymaklar arasında da başlayacaktır.
27 Evet, Baba'ya benim adımla dua
ederek, bana gelebilmeleri için yolu hazırlama işine, Baba, dağılmış olan bütün
halkımın arasında başlayacaktır.
28 Evet ve o zaman Baba, halkının
mirasları olan ülkeye, evlerine gelip toplanabilmeleri için yolu hazırlamak
üzere, bütün uluslar arasında işe başlayacaktır.
29 Ve onlar bütün uluslardan
çıkacaklar; acele ile çıkmayacaklar ve kaçarak gitmeyecekler, çünkü Ben onların
önünden gideceğim, diyor Rab, ve Ben onların artçısı olacağım.
Son günlerde Sion ve destekleri
kurulacak ve İsrail merhamet ve şefkat içinde toplanacaktır---Galip
geleceklerdir‑‑‑İşaya 54 ile karşılaştırın.
m.s. tahminen 34 yılı.
Ve o zaman yazılmış olanlar yerine
gelecektir: Ezgiler söyle, ey kısır, sen ki doğurmadın; ezgiler söyle ve yüksek
sesle çağır, sen ki doğum sancısı çekmedin; çünkü terk edilmiş kadının
çocukları, evli kadının çocuklarından çoktur, diyor Rab.
2 Çadırının yerini genişlet ve
meskenlerinin eteklerini gersinler; esirgeme, iplerini uzat ve kazıklarını
sağlamlaştır.
3 Çünkü sağa sola yayılacaksın; ve
senin soyun Yahudi olmayan ulusları miras alacak ve ıssız şehirleri halk ile
dolduracak.
4 Korkma, çünkü utanmayacaksın ve
şaşırmayacaksın; çünkü utandırılmayacaksın; çünkü gençliğinin utancını
unutacaksın ve gençliğindeki rezaletleri hatırlamayacaksın ve dulluğunun
utancını da bir daha hatırlamayacaksın.
5 Çünkü senin yaratıcın, senin
kocan, O'nun adı Orduların Rabbi'dir ve seni Fidye ile Kurtaran, İsrail'in
Kutsalı'dır---O'na bütün dünyanın Tanrısı denilecektir.
6 Çünkü Rab, reddedildiğin zaman
seni terk edilmiş, ruhu üzüntülü bir kadın ve genç hanım diye çağırdı, diyor
senin Tanrın.
7 Çünkü seni kısa bir süre için
terk ettim, ama seni büyük merhametlerle toplayacağım.
8 Biraz öfkeyle yüzümü senden bir
an sakladım, fakat sonsuz bir şefkatle sana merhamet edeceğim, diyor fidye ile
seni kurtaran Rab.
9 Çünkü bu, benim için Nuh suları
gibidir; çünkü Nuh suları yeryüzünü artık örtmeyecek diye nasıl ant içtiysem,
sana karşı öfkelenmeyeceğim diye öyle ant içtim.
10 Çünkü dağlar gidecek ve tepeler
kaldırılacak, fakat iyiliğim senin üzerinden kalkmayacak ve benim barışımın
antlaşması yok olmayacak, diyor sana merhamet eden Rab.
11 Ey sen, kasırgaya tutulmuş ve
teselli bulamamış düşkün, işte, güzel renkli harçlarla taşlarını yerine
koyacağım ve gök yakutlarla temellerini atacağım.
12 Ve pencerelerini akik taşından
ve kapılarını kızıl yakuttan ve bütün sınırlarını güzel taşlardan yapacağım.
13 Ve bütün çocukların Rab
tarafından öğretilecek; ve çocuklarının huzuru büyük olacak.
14 Doğrulukla pekişeceksin;
eziyetten uzak olacaksın, çünkü korkmayacaksın; ve terörden uzak kalacaksın,
çünkü sana yaklaşmayacak.
15 İşte, onlar şüphesiz sana karşı
toplanacaklar; bu benden gelmeyecek; sana karşı kim toplanırsa senin iyiliğin
için düşecektir.
16 İşte, ateşteki kömürleri üfleyen
ve işine göre aletler yapan demirciyi Ben yarattım; ve harap etsin diye yakıp
yıkıcıyı da Ben yarattım.
17 Sana karşı yapılan hiçbir silah
işe yaramayacak; ve yargılamada sana hakaret eden her dili suçlu çıkaracaksın.
Rab'bin hizmetkârlarının mirası budur ve onların doğruluğu bendendir, diyor Rab.
İsa, İşaya'nın sözlerini
onaylar‑‑‑Halka, peygamberlerin yazdıklarını araştırmasını emreder‑‑‑Lamanlı
Samuel'in, Diriliş ile ilgili sözleri onların kayıtlarına eklenir.
m.s. tahminen 34 yılı.
Ve şimdi, işte, size derim ki bunları
araştırmalısınız. Evet, size bunları gayretle araştırmanız için bir emir
veriyorum; çünkü İşaya'nın söylediği sözler büyüktür.
2 Çünkü o şüphesiz İsrail Evi'nden
olan halkımla ilgili her şeyi söyledi; bu yüzden, Yahudi olmayan uluslara da
konuşmuş olması gerekir.
3 Ve onun söylediği sözlere göre
söylediği her şey yerine gelmiştir ve gelecektir.
4 Bu yüzden sözlerime kulak verip
size söylediklerimi yazın; ve onlar zamanı gelince ve Baba'nın isteğine göre
Yahudi olmayan uluslara ulaşacaktır.
5 Ve sözlerimi dinleyen ve tövbe
edip vaftiz olan herkes kurtulacaktır. Peygamberlerin yazdıklarını araştırın;
çünkü bunlar hakkında tanıklık edenler çoktur.
6 Ve şimdi öyle oldu ki İsa bu
sözleri söyleyip onların almış olduğu bütün kutsal yazıları onlara açıkladıktan
sonra, onlara yine şöyle dedi: İşte sizin elinizde olmayan başka kutsal yazıları
da yazmanızı istiyorum.
7 Ve öyle oldu ki Nefi'ye: ATuttuğun kayıtları getir@ dedi.
8 Ve Nefi, kayıtları getirip de
O'nun önüne koyunca, İsa onlara göz atarak şöyle dedi:
9 Doğrusu, size derim ki
hizmetkârım Lamanlı Samuel'e, Baba'nın adını Ben'de yücelteceği gün, birçok
azizin ölümden dirilip birçoklarına görüneceği ve onlara hizmet edeceği hakkında
bu halka tanıklık etmesini emretmiştim. Ve onlara: ABöyle olmadı mı?@ dedi.
10 Ve öğrencileri O'na cevap
vererek: AEvet, Rab, Samuel senin sözlerine
göre peygamberlik etti ve onların hepsi de yerine geldi@ dediler.
11 Ve İsa onlara: ABirçok azizin dirilerek, birçoklarına göründüğünü ve onlara hizmet
ettiğini nasıl oldu da yazmadınız?@ dedi.
12 Ve öyle oldu ki o zaman Nefi,
bunun yazılmamış olduğunu hatırladı.
13 Ve öyle oldu ki İsa bunun
yazılmasını emretti; bu yüzden, İsa'nın emrettiği şekilde yazıldı.
14 Ve şimdi öyle oldu ki İsa,
onların yazdığı kutsal yazıların hepsini tek bir bütün olarak açıkladıktan
sonra, onlara kendilerine açıklamış olduğu bu şeyleri öğretmeleri için emir
verdi.
Rab'bin habercisi İkinci Geliş için
yolu hazırlayacak‑‑‑Mesih yargı kürsüsünde oturacak‑‑‑İsrail'in ondalık ve bağış
ödemesi emredilir‑‑‑Bir anılma kitabı tutulur‑‑‑Malaki 3 ile karşılaştırın.
m.s.
tahminen 34 yılı.
Ve öyle oldu ki İsa onlara Baba'nın
Malaki'ye vermiş olup kendilerine söyleyeceği sözleri yazmalarını emretti. Ve
öyle oldu ki onlar yazıldıktan sonra da bunları açıkladı. Ve onlara söylediği
sözler şunlardı, şöyle diyordu: Baba, Malaki'ye şöyle dedi: İşte, habercimi
göndereceğim ve önümde yolu hazırlayacak; ve aradığınız Rab kendi tapınağına
ansızın gelecektir, hatta hoşnut olduğunuz antlaşma habercisi; işte O
gelecektir, diyor Orduların Rabbi.
2 Fakat O'nun geleceği güne kim
dayanabilir ve göründüğü zaman kim durabilir? Çünkü O, maden tasfiye edenin
ateşi ve çırpıcının sabunu gibi olacak.
3 Ve gümüş tasfiye eden ve
temizleyen adam gibi oturacak; ve Levi oğullarını temiz kılacak ve onları altın
ve gümüş gibi tasfiye edecek; öyle ki onlar Rab'be doğrulukla bir adak
sunabilecekler.
4 O zaman eski günlerde ve geçmiş
yıllarda olduğu gibi Yahuda'nın ve Yeruşalem'in adağı Rab'be hoş gelecek.
5 Ve yargı için size yaklaşacağım;
ve büyücülere karşı ve zina edenlere karşı ve yalan yere yemin edenlere karşı ve
ücretinde ücretliye, dul kadınla öksüze zulüm edenlere karşı ve yabancıyı
kovanların ve Ben'den korkmayanlara karşı Ben tez şahit olacağım, diyor
Orduların Rabbi.
6 Çünkü Ben Rab'bim; Ben değişmem;
bundan ötürü siz, ey Yakup oğulları telef olmadınız.
7 Atalarınızın günlerinden beri
kutsal törenlerimden saptınız ve onları tutmadınız. Bana dönün, Ben de size
döneyim, diyor Orduların Rabbi. Fakat siz: ANe ile dönelim?@ diyorsunuz.
8 İnsan Tanrı'yı soyar mı? Yine de
siz beni soydunuz. Fakat siz: ABiz seni nasıl soyduk?@ dersiniz. Ondalıklarda ve
bağışlarda.
9 Siz bir lanetle lanetlendiniz;
çünkü siz, hem de bütün bu ulus beni soydunuz.
10 Ondalığın hepsini ambar evine
getirin de evimde yemek olsun; ve beni şimdi bununla deneyin, diyor Orduların
Rabbi, göklerin pencerelerini size açmayacak mıyım ve size yetecek kadardan
fazla üzerinize bereket dökmeyecek miyim?
11 Ve yiyip bitireni sizin
iyiliğiniz için azarlayacağım ve toprağınızın ürününü bozmayacaktır; ve
tarlalarınızdaki asmanız da zamanından önce meyvesini dökmeyecek, diyor
Orduların Rabbi.
12 Ve bütün uluslar size
bereketlenmiş diyecekler; çünkü hoşa gider bir memleket olacaksınız, diyor
Orduların Rabbi.
13 Bana karşı sözleriniz sert oldu,
diyor Rab. Yine de siz: ASana karşı ne söyledik?@ diyorsunuz.
14 Siz dediniz: Tanrı'ya hizmet
etmek boşunadır; ve O'nun kutsal törenlerini yerine getirmemizin ve Orduların
Rabbi'nin önünde yas tutup yürümemizin ne yararı oldu?
15 Ve şimdi biz gururlulara mutlu
diyoruz; evet, kötülük edenlerin de işi ileriye gidiyor; evet, Tanrı'yı
deneyenler bile kurtuluyorlar.
16 O zaman Rab'den korkanlar
birbirleriyle söyleştiler ve Rab kulak verip bunu işitti; ve Rab'den korkup
adını düşünenler için O'nun önünde bir anılma kitabı yazıldı.
17 Mücevherlerimi toplayacağım
günde, onlar benim olacaklar, diyor Orduların Rabbi; ve bir adam kendisine
hizmet eden oğlunu nasıl korursa, onları öyle koruyacağım.
18 O zaman döneceksiniz ve doğru
ile kötü arasında ve Tanrı'ya hizmet edenle O'na hizmet etmeyen arasında ayırt
edeceksiniz.
İkinci Geliş'te gururlular ve
kötüler saman çöpü gibi yanacaklar---İlya, o büyük ve korkunç günden önce
dönecek---Malaki 4 ile karşılaştırın.
m.s. tahminen 34 yılı.
Çünkü işte, fırın gibi yanacak olan gün
geliyor; ve bütün gururlular, evet ve kötülük işleyenlerin hepsi saman
olacaklar; ve gelecek olan gün onları yakacak, diyor Orduların Rabbi, öyle ki,
onlarda ne kök ne de dal bırakacak.
2 Fakat benim adımdan korkan sizler
için Doğruluğun Oğlu kanatlarında şifa ile kalkacak; ve çıkacaksınız ve ahırdaki
buzağılar gibi büyüyeceksiniz.
3 Ve kötüleri ayaklarınızın altına
alacaksınız; çünkü bunu yapacağım günde onlar ayaklarınızın tabanları altında
kül olacaklar, diyor Orduların Rabbi.
4 Hizmetkârım Musa'nın yasasını,
kanunları ve hükümleriyle hatırlayın; o yasayı ki, Horeb'te bütün İsrail için
Ben ona emrettim.
5 İşte, Rab'bin büyük ve korkunç
günü gelmeden önce, Ben size İlya peygamberi göndereceğim.
6 Ve o da babaların yüreğini
çocuklara ve çocukların yüreğini de babalarına döndürecektir; gelip de dünyayı
lanetle vurmayayım diye.
İsa baştan sona kadar her şeyi
açıklar‑‑‑Bebekler ve çocuklar yazılamayacak birçok şeyi söylerler‑‑‑Mesih'in
Kilisesi'nde olanların aralarında her şey ortaktır.
m.s.
tahminen 34 yılı.
Ve şimdi, öyle oldu ki İsa bu şeyleri
söyledikten sonra onları topluluğa açıklayarak büyük küçük her şeyin yorumunu
yaptı.
2 Ve O şöyle dedi: Baba, elinizde
bulunmayan bu kutsal yazıları size vermemi emretti; çünkü onların gelecek
kuşaklara aktarılması O'nun hikmetidir.
3 Ve İsa, onlara başlangıçtan
yüceliğiyle geleceği zamana kadar olan her şeyi açıkladı; evet, yeryüzünde
meydana gelecek olan her şeyi, hatta maddesel öğelerin kızgın bir sıcaklıkla
eriyerek yerin tomar gibi dürüleceği ve göklerle yerin geçip gideceği zamana
kadar olacak her şeyi açıkladı;
4 Ve hatta bütün halkların ve bütün
sülâlelerin ve bütün ulusların ve dillerin, iyi veya kötü, yaptıkları işlerden
yargılanmak üzere Tanrı'nın önünde duracakları o büyük ve son güne kadar olup
bitecek her şeyi açıkladı.
5 Eğer onların işleri iyiyse
dirilerek sonsuz yaşama, kötüyse dirilerek lanete kavuşacaklardır; dünya
başlamadan önce var olan Mesih'teki merhamet, adalet ve kutsallığa göre,
birbirlerine paralel olarak, biri bir tarafa, diğeri de öbür tarafa gidecektir.
6 Ve şimdi, bu kitapta İsa'nın
gerçekten bu halka öğrettiklerinin yüzde biri bile yazılamaz.
7 Fakat işte, O'nun bu halka
öğrettiklerinin daha fazlası Nefi Levhaları'nda bulunmaktadır.
8 Ve O'nun halka öğrettiklerinin
küçük bir kısmı olarak bunları yazdım; ve ben, bunları İsa'nın söylediği sözlere
göre, Yahudi olmayan uluslardan tekrar bu halka getirilmeleri amacıyla yazdım.
9 Ve onlar bunu alacakları zaman,
inançlarının denenmesi için önce bunları almaları uygundur ve öyle olur da
bunlara inanırlarsa, o zaman kendilerine daha büyük şeyler gösterilecektir.
10 Ve öyle olur da bunlara
inanmazlarsa, o zaman kendilerinden daha büyük şeyler esirgenerek cezaya
uğratılacaklardır.
11 İşte, Nefi Levhaları üzerine
işlenip yazılmış olan sözlerin hepsini yazmak üzereydim; ancak Rab bunu
yasaklayıp: AHalkımın inancını denemek istiyorum@ dedi.
12 Bu yüzden, ben Mormon, Rab'bin
bana emrettiklerini yazıyorum. Ve şimdi ben Mormon, sözlerime son vererek yazmam
emredilen sözleri yazmaya devam ediyorum.
13 Bu yüzden, Rab'bin gerçekten üç
gün boyunca bu halka öğrettiğini anlamanızı isterim; ve ondan sonra da kendisini
onlara sık sık gösterdi ve sık sık ekmek bölerek, kutsayıp onlara verdi.
14 Ve öyle oldu ki sözü edilmiş
olan topluluğun çocuklarına öğretip onlara hizmet etti ve onların dillerini
çözdü; onlar da babalarına büyük ve harikulade sözler söylediler, hatta bu
sözler O'nun halka açıkladığı sözlerden daha büyük sözlerdi; ve İsa,
konuşabilsinler diye onların dillerini çözmüştü.
15 Ve öyle oldu ki O göğe çıktıktan
sonra---kendisini onlara ikinci kez gösterip Baba'nın yanına gittikten sonra,
onların bütün hastalarını ve topallarını iyileştirdikten, körlerinin gözlerini,
sağırların kulaklarını açtıktan sonra ve hatta aralarında her çeşit tedavi
yaptıktan ve ölmüş bir adamı dirilttikten ve gücünü onlara göstererek Baba'nın
yanına çıktıktan sonra‑‑‑
16 İşte, öyle oldu ki ertesi gün
topluluk tekrar bir araya gelerek bu çocukları hem görüp hem de duydu; evet,
küçük çocuklar bile ağızlarını açıp harikulade sözler söylediler; ve
söyledikleri sözlerin hiç kimse tarafından yazılmasına izin verilmedi.
17 Ve öyle oldu ki İsa'nın seçmiş
olduğu öğrenciler, ondan sonra kendilerine gelenlerin hepsini vaftiz edip onlara
öğretmeye başladılar; ve İsa'nın adında vaftiz olan herkes Kutsal Ruh ile doldu.
18 Ve onların çoğu yazılması yasak
olan, dille söylenilemez şeyleri görüp duydular.
19 Ve birbirlerine öğretip hizmet
ederek ellerindeki her şeyi kendi aralarında paylaştılar; herkes birbirine karşı
adil bir şekilde davrandı.
20 Ve öyle oldu ki her şeyi İsa'nın
kendilerine emrettiği şekilde yaptılar.
21 Ve İsa'nın adıyla vaftiz
olanlar, Mesih'in Kilisesi adını aldılar.
İsa, onlara Kilise'ye kendi adını
vermelerini emreder‑‑‑Görevi ve kefaret amacıyla kurban oluşu, O'nun Sevindirici
Haber'ini oluşturur‑‑‑İnsanların Kutsal Ruh'un aracılığıyla kutsallaşabilmeleri
için tövbe ederek vaftiz olmaları emredilir---Tıpkı İsa gibi olmalıdırlar.
m.s.
tahminen 34--35 yılları.
Ve öyle oldu ki İsa'nın öğrencileri
her yeri dolaşarak, hem görüp hem de duymuş oldukları şeyleri vaaz ediyorlar ve
İsa'nın adıyla vaftiz ediyorlardı; öyle oldu ki öğrenciler bir araya toplanarak
güçlü dua ve oruçta birleştiler.
2 Ve İsa yine kendini onlara
gösterdi; çünkü onlar, Baba'ya O'nun adıyla dua ediyorlardı; ve İsa gelerek
onların ortasında durdu ve onlara şöyle dedi: Size ne vermemi istiyorsunuz?
3 Ve onlar da O'na: ARab, bu Kilise'ye ne ad vereceğimizi bize bildirmeni istiyoruz; çünkü bu
konuda halkın arasında tartışmalar çıktı@ dediler.
4 Ve Rab onlara şöyle dedi:
Doğrusu, doğrusu size derim ki neden halk bunun için tartışıp söylenir?
5 Onlar Mesih'in adını, yani benim
adımı üzerinize almalısınız diyen kutsal yazıları okumadılar mı? Çünkü sizler
son günde bu adla çağrılacaksınız.
6 Ve benim adımı üzerine alıp
sonuna kadar dayanan kişi, son günde kurtulacaktır.
7 Bu yüzden her ne yaparsanız benim
adımla yapacaksınız; o halde Kilise'ye benim adımı vereceksiniz ve Baba'ya benim
adımla dua edeceksiniz ki O da Kilise'yi benim hatırım için nimetlendirsin.
8 Ve nasıl olur da benim adımı
taşımayan, benim Kilisem olur? Çünkü eğer bir kilise Musa'nın adıyla anılırsa, o
zaman Musa'nın kilisesi olur; ya da eğer bir adamın adıyla anılırsa, o zaman bir
adamın kilisesi olur; ama benim adımla anılırsa, o zaman benim Kilisem'dir, eğer
onlar benim Sevindirici Haber'im üzerine kurulmuşlarsa!
9 Doğrusu, size derim ki siz benim
Sevindirici Haber'im üzerine kurulusunuz; bu yüzden her ne ad verirseniz, benim
adımı vermelisiniz; bu nedenle, eğer Baba'ya Kilise için dua ederseniz, eğer
benim adımla dua ederseniz, Baba sizi duyacaktır;
10 Ve öyle olur da eğer Kilise
benim Sevindirici Haber'im üzerine kurulmuşsa, o zaman Baba kendi işlerini onda
gösterecektir.
11 Fakat öyle olur da benim
Sevindirici Haber'im üzerine değil de insanların işleri ya da şeytanın işleri
üzerine kurulmuşsa, doğrusu size derim ki onlar işlerinde bir süre sevinecekler
ve kısa bir süre sonra da son gelince kesilerek ateşe atılacaklardır; oradan
geriye dönüş yoktur.
12 Çünkü yaptıkları işler onları
izleyecektir; çünkü onlar işlerinden dolayı kesileceklerdir; bu yüzden size
söylemiş olduğum bu sözleri hatırlayın.
13 İşte, size Sevindirici Haber'imi
verdim ve size vermiş olduğum Sevindirici Haber şudur---Ben dünyaya Babamın
isteğini yapmak için geldim; çünkü beni Babam gönderdi.
14 Ve Babam beni çarmıha gerilmek
için gönderdi ve çarmıha gerildikten sonra da bütün insanları kendime
çekebileyim diye; böylece Ben nasıl insanlar tarafından kaldırıldıysam, Baba da
aynı şekilde insanları kaldıracak ve onlar benim önümde durarak iyi ya da kötü
olan işlerine göre yargılanacaklardır---
15 Ve Ben bu amaçla yukarı
kaldırıldım; bu yüzden, Baba'nın gücüne göre bütün insanları kendime çekeceğim
ki onlar işlerine göre yargılanabilsinler.
16 Ve öyle olacak ki tövbe edip
benim adımla vaftiz olan kimse dolu olacaktır; ve eğer sonuna kadar dayanırsa,
işte, dünyayı yargılamak için duracağım günde, Babamın önünde o kimseyi suçsuz
sayacağım.
17 Ve sonuna kadar dayanmayan
kimse, aynı zamanda kesilip ateşe atılacak olandır; Baba'nın adaletinden dolayı
oradan artık geriye dönmeleri mümkün değildir.
18 Ve O'nun insançocuklarına
verdiği söz budur. Ve bu yüzden vermiş olduğu sözü yerine getirir ve O yalan
söylemez; her sözünü yerine getirir.
19 Ve temiz olmayan hiçbir şey
O'nun Krallığı'na giremez; bu yüzden inandıkları ve bütün günahlarından tövbe
ettikleri ve sonuna kadar sadık kaldıkları için giysilerini benim kanımla
yıkamış olanlardan başka hiç kimse O'nun rahatına kavuşamaz.
20 Şimdi emir şudur: Ey dünyanın
dört bir yanında olanlar, hepiniz tövbe ederek bana gelin ve adımla vaftiz olun
ki Kutsal Ruh'u alarak kutsallaşın; böylece son günde önümde lekesiz bir şekilde
durasınız.
21 Doğrusu, doğrusu size derim ki
benim Sevindirici Haber'im budur; ve siz benim Kilisemde ne yapmanız gerektiğini
biliyorsunuz; çünkü benim yaptığımı gördüğünüz işleri siz de yapacaksınız; çünkü
benim yaptığımı gördüğünüz işlerin aynısını siz de yapacaksınız;
22 Bu yüzden, eğer bunları
yaparsanız, ne mutlu size; çünkü son günde yukarı alınacaksınız.
23 Yazılması yasak olanların
dışında, gördüklerinizi ve duyduklarınızı yazın.
24 Daha önce olmuş olanlar nasıl
yazıldıysa, bu halkın yapacağı işleri de yazın.
25 Çünkü işte, bu halk yazılmış ve
yazılacak olan kitaplara göre yargılanacaktır; çünkü onların işleri bu
kitapların aracılığıyla insanlara bildirilecektir.
26 Ve işte, her şey Baba tarafından
yazılmıştır; bu yüzden, dünya yazılacak olan kitaplara göre yargılanacaktır.
27 Ve biliniz ki size vereceğim
adil yargıya göre bu halkın yargıçları olacaksınız. O halde, nasıl insanlar
olmalısınız? Doğrusu size derim ki benim gibi olmalısınız.
28 Ve şimdi ben, Baba'nın yanına
gidiyorum. Ve doğrusu size derim ki benim adımla Baba'dan her ne dilerseniz,
size verilecektir.
29 Bu yüzden dileyin ve siz
alacaksınız; kapıyı çalın ve size açılacaktır; çünkü isteyen alacak ve kapıyı
çalana kapı açılacaktır.
30 Ve şimdi, işte, sizin için ve
ayrıca bu kuşak için sevincim büyük ve tamdır; evet ve hatta Baba ve tüm kutsal
melekler de sizin için ve bu kuşak için sevinmektedir; çünkü onların hiçbiri
kaybolmamıştır.
31 İşte sizin anlamanızı istiyorum;
çünkü bu kuşaktan şu an sağ olanları kastediyorum ki onlardan hiçbiri
kaybolmamıştır; ve onlardan dolayı sevincim tamdır.
32 Fakat işte, bu kuşaktan sonraki
dördüncü kuşak için kederliyim; çünkü onlar mahvolanın oğlu gibi onun tarafından
tutsak alınıp götürüleceklerdir; çünkü onlar, beni gümüşe ve altına ve güvenin
yiyip bitirebileceği ve hırsızların girip çalabileceği şeylere satacaklardır. Ve
o gün ben onlara gelip yaptıklarını kendi başlarına indireceğim.
33 Ve öyle oldu ki İsa bu sözleri
bitirdikten sonra öğrencilerine şöyle dedi: Dar kapıdan girin; çünkü yaşama
götüren kapı dar ve yol incedir ve onu bulanlar azdır; fakat ölüme götüren kapı
geniş, yol enlidir ve hiçbir insanın iş yapamayacağı gece gelinceye kadar oradan
geçenler çok olacaktır.
Onikiler'den dokuzu öldüklerinde
kendilerine Mesih'in Krallığı'nda bir miras verilmesini ister ve bunun
yapılacağına dair kendilerine söz verilir‑‑‑Üç Nefili, İsa'nın yeniden gelişine
kadar dünyada kalabilmek için ölümü yenme gücünü ister ve bu onlara
verilir‑‑‑Göğe alınırlar ve söylenmesi yasak olan şeyleri görürler; onlar şu an
insanların arasında hizmet etmektedir.
m.s.
tahminen 34--35 yılları.
Ve öyle oldu ki İsa, bu sözleri
söylediği zaman öğrencileriyle birer birer konuşarak, onlara şöyle dedi: Ben,
Baba'nın yanına gittikten sonra, benden dileğiniz nedir?
2 Ve onların üçü hariç, hepsi
konuşup: ABir insan ömrü kadar yaşadıktan
sonra, bizi çağırdığın görevin sona ermesini ve senin yanına, krallığına çabucak
gelmeyi istiyoruz@ dediler.
3 Ve İsa onlara şöyle dedi: Bunu
benden istediğiniz için sizlere ne mutlu! Bunun için, siz yetmiş iki yaşınızı
doldurduğunuz zaman benim yanıma, krallığıma geleceksiniz ve benimle
dinleneceksiniz.
4 Ve onlarla konuştuktan sonra
üçlere dönerek onlara şöyle dedi: Baba'nın yanına çıktıktan sonra sizin için ne
yapmamı istersiniz?
5 Ve onlar yüreklerinde olandan
dolayı üzgündüler; çünkü yüreklerinin arzusunu O'na söy1emeye cesaret
edemediler.
6 Ve İsa onlara şöyle dedi: İşte,
ben sizin düşüncelerinizi biliyorum; ve siz, Yahudiler beni çarmıha germeden
önce hizmetim sırasında benimle birlikte olan sevgili Yuhanna'nın benden
istediğini istiyorsunuz.
7 Bu yüzden sizler daha çok
kutsanacaksınız, çünkü sizler hiçbir zaman ölümü tatmayıp, Baba'nın
insançocukları için yapacağı bütün işleri görmek için, hatta Baba'nın isteğine
göre her şey tamamlanıncaya kadar, Ben yüceliğimle, cennetin güçleriyle
gelinceye kadar yaşayacaksınız.
8 Ve siz hiçbir zaman ölüm acısı
çekmeyeceksiniz; fakat ben yüceliğimle geleceğim zaman, göz açıp kapayıncaya
kadar ölümlülükten ölümsüzlüğe değiştirileceksiniz; ve o zaman Babamın
Krallığı'nda kutsanacaksınız.
9 Ve yine, siz bedende yaşarken
dünyanın günahlarından başka acı ve keder çekmeyeceksiniz; ve bütün bunları
benden arzu ettiğiniz için yapacağım, çünkü dünya durdukça insanların canlarını
bana getirebilmeyi arzu ettiniz.
10 Ve bunun için sizin sevinciniz
tam olacak ve sizler Babamın Krallığı'nda oturacaksınız; evet, Babamın bana tam
bir sevinç verdiği gibi sizin sevinciniz de tam olacak ve siz de benim gibi
olacaksınız; ve ben Baba gibiyim; ve Baba ile ben biriz.
11 Ve Kutsal Ruh, Baba ile bana
tanıklık eder; ve Baba, benden dolayı Kutsal Ruh'u insançocuklarına verir.
12 Ve öyle oldu ki İsa bu sözleri
söyledikten sonra, dünyada kalacak olan üçünün dışında her birine parmağı ile
dokundu ve sonra da oradan ayrıldı.
13 Ve işte, gökler açılarak onlar
göğe alındılar ve söylenemeyecek şeyler görüp duydular.
14 Ve onlara bunları söylemeleri
yasaklandı; kendilerine görüp duyduklarını söyleyecek güç de verilmedi.
15 Ve bedenlerinde mi, yoksa
bedenlerinin dışında mı olduklarını bilemediler; çünkü bu, onlara görünümleri
değişmiş gibi geldi; öyle ki onlar bu etten oluşan bedenden ölümsüz bir duruma
değişip Tanrı'ya ait şeyleri görebildiler.
16 Fakat öyle oldu ki onlar tekrar
yeryüzünde öğrettiler; ancak kendilerine cennette verilmiş olan emirden dolayı
görüp duyduklarını öğretmediler.
17 Ve şimdi, görünüşleri değiştiği
günden sonra ölümlü mü yoksa ölümsüz mü olduklarını bilmiyorum.
18 Fakat verilmiş olan kayıtlara
göre bildiğim şudur---onlar ülkede dolaştılar ve bütün insanlara hizmet ettiler,
vaazlarına inanan herkesi Kilise'de birleştirdiler; onları vaftiz ettiler; ve
vaftiz olanların hepsi Kutsal Ruh'u aldı.
19 Ve onlar, Kilise'ye ait
olmayanlar tarafından hapse atıldılar. Ve hapishaneler onları tutamadı, çünkü
yarılıp yıkıldılar.
20 Ve onları yerin içine attılar;
fakat Tanrı'nın sözüyle yeri yardılar, öyle ki O'nun gücüyle toprağın
derinliklerinden kurtuldular; ve bu yüzden onları tutabilecek kadar derin
çukurlar kazamadılar.
21 Ve üç kere fırına atıldılar ve
hiçbir zarar görmediler.
22 Ve iki kere yabani hayvanların
inine atıldılar; ve işte, onlar yavru kuzu ile oynayan bir çocuk gibi
hayvanlarla oynadılar ve kendilerine hiçbir zarar gelmedi.
23 Ve öyle oldu ki onlar bu şekilde
Nefi halkının arasında ilerleyerek, ülkede bütün insanlara Mesih'in Sevindirici
Haber'ini vaaz ettiler; ve halk Rab'be dönerek Mesih'in Kilisesi'nde birleşti;
ve böylece bu kuşaktan olan halk İsa'nın sözüne göre kutsanmış oldu.
24 Ve şimdi, ben Mormon, bir süre
için bu konudaki sözlerime son veriyorum.
25 İşte, ben ölümü hiç tatmayacak
olanların adlarını yazacaktım, fakat Rab yasakladı; bu yüzden adlarını
yazmıyorum, çünkü onlar dünyadan saklıdırlar.
26 Fakat işte, ben onları gördüm ve
onlar bana yardım ettiler.
27 Ve işte, onlar Yahudi olmayan
ulusların arasında olacaklar ve Yahudi olmayan uluslar onları tanımayacaktır.
28 Onlar Yahudiler'in arasında da
bulunacaklar ve Yahudiler onları tanımayacaklardır.
29 Ve öyle olacak ki Rab,
hikmetiyle uygun gördüğünde, onlar İsrail'in bütün dağılmış oymaklarına ve bütün
uluslara, sülâlelere, dillere ve halklara hizmet edecekler; ve isteklerinin
yerine gelmesi için ve kendilerinde bulunan Tanrı'nın inandırıcı gücüyle,
onların arasından birçok canı İsa'ya getireceklerdir.
30 Ve onlar Tanrı'nın melekleri
gibidir; ve eğer Baba'ya İsa'nın adıyla dua ederlerse, kendilerine iyi görünen
herkese kendilerini gösterebilirler.
31 Bu yüzden, bütün insanların
şüphesiz Mesih'in yargı kürsüsü önünde duracağı büyük gün gelmeden önce, onlar
tarafından büyük ve harikulade işler yapılacaktır.
32 Evet, hatta Yahudi olmayan
ulusların arasında o yargı gününden önce, onlar tarafından büyük ve harikulade
bir iş yapılacaktır.
33 Ve eğer elinizde Mesih'in
harikulade işlerinin hepsini anlatan bütün kutsal yazılar olsaydı, Mesih'in
sözlerine göre bunların kesinlikle olacağını bilirdiniz.
34 Ve İsa'nın ve ayrıca O'nun
seçerek halkın arasına gönderdiği kimselerin sözlerine kulak vermek
istemeyenlerin vay haline; çünkü İsa'nın sözlerini ve O'nun gönderdiklerinin
sözlerini kabul etmeyen, O'nu kabul etmez; ve bu yüzden İsa da onları son günde
kabul etmeyecektir.
35 Ve bu insanlar doğmamış olsaydı,
kendileri için daha iyi olurdu. Çünkü siz kurtuluş gelsin diye, insanların
ayakları altında ezilmiş olan gücenmiş bir Tanrı'nın adaletinden
kurtulabileceğinizi mi sanıyorsunuz?
36 Ve şimdi işte ben, Rab'bin
seçmiş olduklarından söz ederken, evet, göğe alınmış olan bu üç öğrenciden söz
ederken, onların ölümlülükten arınarak ölümsüzleştirilip
ölümsüzleştirilmediklerini bilmiyorum demiştim.
37 Fakat işte, ben bunu yazdıktan
sonra Rab'den sordum ve O bana onların vücutlarında bir değişiklik yapılması
gerektiğini, yoksa ölümü tatmaları gerektiğini bildirdi.
38 Bu yüzden, onların ölümü
tatmamaları ve insanların günahlarının dışında hiçbir acı ve keder çekmemeleri
için vücutlarında bir değişiklik yapıldı.
39 Şimdi bu değişiklik, son günde
yapılacak değişikle aynı değildir; fakat onlarda öyle bir değişiklik yapıldı ki
şeytanın onların üzerinde hiçbir gücü olamaz; öyle ki şeytan onları ayartamaz;
ve onlar bedenlerinde günahlarından arınarak kutsal oldular ve böylece dünyanın
güçleri onları etkileyemez.
40 Ve onlar Mesih'in yargı gününe
kadar bu durumda kalacaklardır; ve o gün onlar daha büyük bir değişiklik
görecekler ve bir daha ayrılmadan Tanrı ile birlikte sonsuza kadar cennetlerde
yaşamak üzere Baba'nın Krallığı'na alınacaklardır.
Mormon Kitabı'nın gün ışığına
çıkışı, Rab'bin İsrail'i toplayıp antlaşmalarını yerine getireceğinin bir
işaretidir‑‑‑O'nun son gün vahiylerini ve armağanlarını kabul etmeyenler
lanetleneceklerdir. m.s. tahminen
34--35 yılları.
Ve şimdi işte, size derim ki Rab
hikmetinde uygun gördüğü zaman, bu sözler onun söylediği şekilde Yahudi olmayan
uluslara ulaşacaktır; o zaman siz, Baba'nın, İsrail çocuklarının mirasları olan
ülkelere geri getirilmeleriyle ilgili olarak onlarla yapmış olduğu antlaşmanın
şimdiden yerine gelmeye başladığını bilebilirsiniz.
2 Ve sizler kutsal peygamberler
aracılığıyla söylenmiş olan Rab'bin sözlerinin hepsinin yerine geleceğini
bilebilirsiniz; ve Rab'bin, İsrail çocuklarına gelişini geciktirdiğini
söylemenize gerek yoktur.
3 Ve söylenmiş olan sözlerin boş
olduğunu yüreklerinizden geçirmenize gerek yoktur; çünkü işte, Rab, İsrail
Evi'nden olan halkı ile yapmış olduğu antlaşmayı hatırlayacaktır.
4 Ve siz bu sözlerin aranıza
geldiğini gördüğünüzde, işte o zaman Rab'bin yaptıklarını daha fazla öfkeyle
reddetmenize gerek kalmayacaktır; çünkü adaletinin kılıcı O'nun sağ elinde
bulunacak ve işte, o gün, eğer siz O'nun yaptıklarını öfkeyle reddedecek
olursanız, O da adalet kılıcıyla sizi yakalayacaktır.
5 Rab'bin yaptıklarını öfkeyle
reddedenin vay haline; evet, Mesih'i ve O'nun işlerini inkâr edecek olanın vay
haline!
6 Evet, Rab'bin vahiylerini inkâr
ederek: ARab artık vahiy yoluyla ya da
peygamberlik yoluyla ya da armağanlar yoluyla ya da diller yoluyla ya da
iyileştirme yoluyla ya da Kutsal Ruh'un gücüyle iş görmüyor!@ diyenin vay haline.
7 Evet ve o gün kazanç sağlamak
için, İsa Mesih tarafından hiçbir mucizenin yapılamayacağını söyleyenin vay
haline! Çünkü bunu yapan yıkımın oğlu gibi olacaktır; çünkü Mesih'in sözüne
göre, o kişi için hiç merhamet yoktu.
8 Evet ve sizin artık Yahudilere ya
da İsrail Evi'nden geride kalanların hiçbirine kızıp ıslık çalmanıza, onları
reddetmenize ve onlarla alay etmenize gerek kalmayacaktır; çünkü işte, Rab
onlarla yapmış olduğu antlaşmasını hatırlar ve onlara yemin ettiği şekilde
davranacaktır.
9 Bu yüzden Rab, İsrail Evi ile
yapmış olduğu antlaşmayı yerine getireceği zaman adaletini göstermesin diye
O'nun sağ elini sola çevirebileceğinizi sanmanıza gerek yoktur.
Son günlerdeki Yahudi olmayan
uluslara tövbe etmeleri ve Mesih'e gelerek İsrail Evi ile birlikte sayılmaları
emredilir. m.s. tahminen 34--35
yılları.
Ey Yahudi olmayan uluslar kulak verin
ve Yaşayan Tanrı'nın Oğlu İsa Mesih'in sizinle ilgili olarak söylememi emrettiği
sözlerini dinleyin; çünkü işte O, bana şöyle söyleyip yazmamı emretti:
2 Ey bütün Yahudi olmayan uluslar,
kötü yollarınızdan dönün; ve kötü işlerinizden, yalanlarınızdan ve
hilelerinizden ve fahişeliklerinizden ve gizli iğrençliklerinizden ve
putperestliklerinizden ve cinayetlerinizden ve rahiplik kurnazlıklarınızdan ve
kıskançlıklarınızdan ve sürtüşmelerinizden ve bütün kötülüklerinizden ve
iğrençliklerinizden tövbe edin ve bana gelerek benim adımla vaftiz olun; böylece
günahlarınızdan bağışlanabilir ve Kutsal Ruh'la dolabilirsiniz; böylece İsrail
Evi'nden olan halkım ile birlikte sayılabilirsiniz.
İSA MESİH'İN ÖĞRENCİLERİNDEN BİRİ OLAN
NEFİ'NİN OĞLU NEFİ'NİN KİTABI
Nefi'nin kayıtlarına göre Nefi halkının tarihçesi.
Nefililer'in ve Lamanlılar'ın hepsi
Rab'be dönerler‑‑‑Her şeyleri ortaktır, mucizeler gerçekleştirirler ve ülkede
refah içinde yaşarlar---İki asır sonra ayrılıklar, kötülükler, sahte kiliseler
ve eziyetler baş gösterir‑‑‑Üç yüz yıl sonra hem Nefililer hem de Lamanlılar
kötüleşirler‑‑‑Ammaron kutsal kayıtları saklar.
m.s. tahminen 35--321 yılları.
VE öyle oldu ki otuz dördüncü yıl
geçti ve otuz beşinci yıl da geçti; ve işte, İsa'nın öğrencileri çevredeki bütün
ülkelerde Mesih'in Kilisesini kurmuşlardı. Ve onlara gelen ve günahlarından
candan tövbe eden herkes İsa'nın adıyla vaftiz edildi; ve Kutsal Ruh'u da
aldılar.
2 Ve öyle oldu ki otuz altıncı
yılda bütün ülkedeki halk, gerek Nefililer gerekse Lamanlılar, Rab'be döndürüldü
ve aralarında hiçbir kavga ve tartışma olmadı ve herkes birbirine karşı adaletli
davrandı.
3 Ve aralarında her şey ortaktı; bu
yüzden zengin ve fakir, köle ve özgür yoktu, fakat herkes özgürlüğe kavuşmuş ve
göksel armağana ortak olmuştu.
4 Ve öyle oldu ki otuz yedinci yıl
da geçti ve ülkede hâlâ huzur devam ediyordu.
5 Ve İsa'nın öğrencileri tarafından
o kadar büyük ve harikulade işler yapılıyordu ki onlar hastaları iyileştirip
ölüleri dirilttiler ve topalları yürüttüler ve körlerin gözlerini, sağırların
kulaklarını açtılar; ve insançocukları arasında her türlü mucizeler yaptılar; ve
İsa'nın adıyla olmadan hiçbir mucize yapmadılar.
6 Ve böylece otuz sekizinci ve
ayrıca otuz dokuzuncu ve kırk birinci ve kırk ikinci yıllar geçti; evet, hatta
kırk dokuzuncu ve ayrıca elli birinci ve elli ikinci yıllar geçti; evet ve elli
dokuzuncu yıl da geçti.
7 Ve Rab onları ülkede çok refaha
kavuşturdu; evet, öyle ki yanmış olan şehirlerin yerlerine yeniden şehirler
yaptılar.
8 Evet, hatta o büyük Zarahemla
şehrini bile yeniden yaptırdılar.
9 Fakat birçok şehir batmış ve
yerlerini sular doldurmuştu; bu yüzden, bu şehirler yeniden yapılamadı.
10 Ve şimdi, işte, öyle oldu ki
Nefi halkı güçlenip, büyük bir hızla çoğalarak çok güzel ve sevimli bir halk
oldu.
11 Ve onlar evlenip evlendirildiler
ve Rab'bin onlara vermiş olduğu birçok vaadlere göre bereketlendiler.
12 Ve artık Musa Yasası'nın
kurallarına ve kutsal törenlerine göre yürümeyip, Rab'lerinden ve Tanrı'larından
aldıkları emirlere göre yürüdüler; oruç tutup dua etmeye devam etiler ve sık sık
dua edip Rab'bin sözünü işitmek için bir araya toplandılar.
13 Ve öyle oldu ki bütün ülkede,
bütün halkın arasında hiçbir çekişme olmadı; fakat İsa'nın öğrencileri arasında
güçlü mucizeler yapıldı.
14 Ve öyle oldu ki yetmiş birinci
ve yetmiş ikinci yıllar geçti, evet ve sonunda yetmiş dokuzuncu yıl da geçti;
evet, hatta yüz yıl geçmişti ve İsa'nın seçmiş olduğu öğrencilerinden kalması
gereken üçü dışında hepsi Tanrı'nın Dinlenme Yeri'ne gitmişti; ve onların yerine
başka öğrenciler atandı; ve o kuşaktakilerin çoğu öldü.
15 Ve öyle oldu ki halkın yüreğinde
yaşayan Tanrı sevgisinden dolayı ülkede hiçbir çekişme olmadı.
16 Ne bir kıskançlık, ne bir kavga,
ne bir gürültü, ne bir cinsel ahlaksızlık, ne bir yalan, ne bir cinayet, ne de
şehvetin hiçbir türlüsü görülmedi; ve şüphesiz Tanrı'nın eliyle yaratılmış bütün
insanların arasında onlardan daha mutlu bir halk olamazdı.
17 Ne bir eşkıya, ne bir katil, ne
bir Lamanlı ne de herhangi bir gruba ait kimse vardı; fakat hepsi birdi,
Mesih'in çocukları ve Tanrı Krallığı'nın varisleriydiler.
18 Ne kadar da mutluydular! Çünkü
Rab onları bütün işlerinde nimetlendirmişti; evet, hatta yüz on yıl geçinceye
dek nimetlendirilip refaha kavuşturuldular; ve Mesih'ten sonraki ilk kuşak gelip
geçti ve bütün ülkede hiçbir çekişme olmadı.
19 Ve öyle oldu ki bu son kayıtları
tutmuş olan Nefi (ve o bunları Nefi Levhaları üzerine kaydetmişti) öldü ve
yerine kayıtları oğlu Amos tuttu; ve o da Nefi Levhaları'nın üzerine kayıt
tuttu.
20 Ve Amos seksen dört yıl kayıt
tuttu ve halktan kiliseye karşı ayaklanıp üzerlerine Lamanlılar adını alan küçük
bir grup dışında, ülkede hâlâ huzur vardı; bu yüzden ülkede yeniden Lamanlılar
görülmeye başladı.
21 Ve öyle oldu ki Amos da öldü (ve
bu Mesih'in gelişinden sonraki yüz doksan dördüncü yılda oldu) ve oğlu Amos onun
yerine kayıtları tuttu; ve o da Nefi Levhaları'nın üzerine kayıt tuttu; ve onlar
da bu kitap olan Nefi Kitabı'na yazıldı.
22 Ve öyle oldu ki iki yüz yıl
geçti ve birkaç kişi dışında ikinci nesil de geçip gitti.
23 Ve şimdi ben Mormon bilmenizi
isterim ki, halk o kadar çoğalmıştı ki ülkenin her tarafına yayılarak Mesih'te
buldukları refahtan dolayı çok zengin oldular.
24 Ve şimdi bu iki yüz birinci
yılda aralarında gururla böbürlenen, yani pahalı elbiseler giyen ve her türlü
iyi cins inciler ve dünya güzellikleri takınan kişiler görülmeye başladı.
25 Ve bu zamandan sonra, artık
mallarını ve zenginliklerini aralarında paylaşmadılar.
26 Ve sınıflara bölünmeye
başladılar; ve kazanç sağlamak için kiliseler kurmaya başladılar ve Mesih'in
gerçek Kilisesini inkâr etmeye başladılar.
27 Ve öyle oldu ki iki yüz on yıl
geçtikten sonra ülkede birçok kilise vardı; evet, Mesih'i tanıdıklarını iddia
eden birçok kilise bulunuyordu, ama onlar Mesih'in Sevindirici Haber'inin büyük
bir kısmını inkâr ediyorlardı; öyle ki her türlü kötülüğün işlenmesine izin
verip, layık olmadıklarından dolayı kendilerine yasak edilmiş olanlara kutsal
olan şeyleri veriyorlardı.
28 Ve bu kilise, kötülük yüzünden
ve onların yüreklerini ele geçiren şeytanın gücünden dolayı çok büyüdü.
29 Ve ayrıca Mesih'i inkâr eden
başka bir kilise daha vardı ve alçakgönüllü oluşlarından ve Mesih'e olan
inançlarından dolayı Mesih'in gerçek Kilisesi'ne hiç rahat vermiyorlardı; ve
onların arasında yapılan birçok mucizelerden dolayı onlardan nefret ediyorlardı.
30 Bu yüzden, onlarla birlikte
kalan İsa'nın öğrencilerinin üzerinde güç ve yetki kullandılar ve onları hapse
attılar; fakat onlarda bulunan Tanrı sözünün gücüyle hapishaneler ikiye yarıldı
ve onlar çıkıp onların arasında güçlü mucizeler yaptılar.
31 Ne var ki bütün bu mucizelere
rağmen halk yüreklerini sertleştirdi ve Yeruşalem'deki Yahudiler'in, İsa'yı
söylediği sözlerden dolayı öldürmeye çalıştıkları gibi onları da öldürmeye
çalıştılar.
32 Ve onları kızgın fırınlara
attılar, fakat onlar oradan hiçbir zarar görmeden çıktılar.
33 Ve onları ayrıca vahşi
hayvanların inlerine attılar, ama vahşi hayvanlarla tıpkı bir çocuğun bir kuzu
ile oynadığı gibi oynadılar ve hiçbir zarar görmeden onların arasından çıktılar.
34 Bunlara rağmen halk yüreklerini
sertleştirdi, çünkü birçok rahip ve sahte peygamber tarafından baştan çıkartılıp
birçok kiliseler kurdular ve kötülüğün her türlüsünü işlediler. Ve İsa'nın
halkına saldırdılar, ama İsa'nın halkı onlara karşılık vermedi. Ve bu şekilde
iki yüz otuz yıl geçinceye kadar, yıllarca inançsızlık ve kötülük içinde
sürüklenip durdular.
35 Ve şimdi öyle oldu ki bu yılda,
evet, iki yüz otuz birinci yılda halkın arasında büyük bir bölünme oldu.
36 Ve öyle oldu ki bu yılda
Nefililer denilen bir halk ortaya çıktı ve bunlar Mesih'e gerçekten inananlardı;
ve onların arasında Lamanlılar'ın, Yakuplular, Yusuflular ve Zoramlılar diye
adlandırdıkları kimseler de vardı.
37 Dolayısıyla Mesih'e gerçekten
inananlara ve O'nu gerçekten sayanlara (aralarında dünyada kalacak olan İsa'nın
üç öğrencisi de bulunuyordu) Nefililer ve Yakuplular ve Yusuflular ve Zoramlılar
denildi.
38 Ve öyle oldu ki Sevindirici
Haber'i reddedenlere Lamanlılar, Lemuelliler ve İsmailliler denildi; ve bunlar
atalarının başlangıçtan bu yana yavaş yavaş inançlarını kaybettikleri gibi
inançlarını kaybetmediler, tersine Mesih'in Sevindirici Haber'ine karşı bile
bile isyan ettiler ve çocuklarına da inanmamalarını öğrettiler.
39 Ve bu, başlangıçta olduğu gibi
atalarının kötülükleri ve iğrençlikleri yüzündendi. Ve Lamanlılar'a başlangıçtan
beri Nefi çocuklarından nefret etmeleri öğretildiği gibi, onlara da Tanrı'nın
çocuklarından nefret etmeleri öğretildi.
40 Ve öyle oldu ki iki yüz kırk
dört yıl geçti ve halkın durumu bu şekildeydi. Ve halkın daha kötü olan kısmı
güçlenerek Tanrı'nın halkından daha çok kalabalık oldular.
41 Ve kendilerine yeni kiliseler
kurup onları her türlü kıymetli eşyalarla süslemeye devam ettiler. Ve böylece
iki yüz elli ve iki yüz altmış yılları geçti.
42 Ve öyle oldu ki halkın kötü olan
kısmı tekrar Gadiyanton'un gizli yeminlerini ve çetelerini
ortaya çıkardılar.
43 Ve Nefi halkı denilen halk da
aşırı zenginliklerinden dolayı yüreklerinin gururuna kapılıp kardeşleri
Lamanlılar gibi kibirli olmaya başladı.
44 Ve bundan sonra öğrenciler
dünyanın günahlarından dolayı üzüntü duymaya başladılar.
45 Ve öyle oldu ki üç yüz yıl
geçtiğinde gerek Nefi halkı, gerekse Lamanlılar aynı şekilde çok kötü insanlar
olmuşlardı.
46 Ve öyle oldu ki Gadiyanton
eşkıyaları ülkenin her tarafına yayıldılar; ve İsa'nın öğrencilerinden başka hiç
doğru kimse kalmadı. Ve bol bol altın ve gümüş biriktirdiler ve her çeşit mal
alım satım işleriyle uğraştılar.
47 Ve öyle oldu ki üç yüz beş yıl
geçtikten sonra (ve halk hâlâ kötülük yapmaya devam ediyordu) Amos öldü ve
kardeşi Ammaron onun yerine kayıtları tuttu.
48 Ve öyle oldu ki üç yüz yirmi yıl
geçtikten sonra Ammaron, Kutsal Ruh tarafından zorlanarak kutsal olan
kayıtları---evet, hatta kuşaktan kuşağa aktarılan---hatta Mesih'in gelişinden
sonraki üç yüz yirminci yıla kadar tutulmuş olan bütün kutsal kayıtları sakladı.
49 Ve bu kayıtlar Rab'bin
peygamberliklerine ve verdiği sözlere göre Yakup Evi'nden geride kalanlara
tekrar ulaşabilsin diye onları Rab'be sakladı. Ve Ammaron'un kayıtları böylece
son bulur.
Bölümler:
Ammaron, Mormon'a kutsal kayıtlar
hakkında bilgi verir---Nefililer ve Lamanlılar arasında savaş başlar---Üç Nefili
göğe alınır---Kötülük, inançsızlık, üfürükçülük ve büyücülük çoğalır.
m.s.
tahminen 321--326 yılları.
VE şimdi ben Mormon, hem gördüğüm
hem de duyduğum şeyleri kaydediyorum ve bunlara Mormon Kitabı adını veriyorum.
2 Ve Ammaron, kayıtları Rab'be
sakladığı zaman bana geldi (ben o zamanlar on yaşlarındaydım ve halkımın
bilgisinden biraz öğrenmeye başlamıştım) ve Ammaron bana şöyle dedi: Senin aklı
başında ve her şeyi çabuk kavrayan bir çocuk olduğunu görüyorum.
3 Bu yüzden, yirmi dört yaşına
geldiğin zaman bu halkın arasında gördüğün şeyleri hatırlamanı istiyorum ve o
yaşa gelince Antum ülkesine, adı Şim tepesi olacak tepeye git; ve ben orada
Rab'be bu halkla ilgili bütün kutsal yazıları sakladım.
4 Ve işte sen, Nefi levhalarını
yanına alıp geri kalan levhaları oldukları yerde bırakacaksın; ve bu halkın
arasında gördüğün her şeyi Nefi Levhaları'nın üzerine işleyip yazacaksın.
5 Ve Nefi'nin soyundan gelen ben
Mormon, (ve babamın adı da Mormon'du) Ammaron'un bana emrettiklerini hatırladım.
6 Ve öyle oldu ki on bir
yaşındayken babam beni güney ülkesine, yani Zarahemla ülkesine götürdü.
7 Ülkenin her yanı binalarla
dolmuştu ve halkın sayısı neredeyse denizdeki kum kadar çoktu.
8 Ve öyle oldu ki bu yıl Nefililer
ve Yakuplular ve Yusuflular ve Zoramlılar'dan oluşan Nefililer'le bir savaş
çıktı; ve bu savaş Nefililer ile, Lamanlılar, Lemuelliler ve İsmailliler
arasında oldu.
9 Şimdi Lamanlılar, Lemuelliler ve
İsmailliler'e Lamanlılar deniliyordu ve karşılıklı iki taraf Nefililer ve
Lamanlılar'dı.
10 Ve öyle oldu ki Sidon suları
kıyısındaki Zarahemla sınırına yakın bir yerde aralarında savaş başladı.
11 Ve öyle oldu ki Nefililer çok
sayıda adam toplamışlardı, bu sayı hatta otuz bini geçiyordu. Ve öyle oldu ki
aynı yıl aralarında birçok çatışmalar oldu; bu çatışmalarda Nefililer
Lamanlılar'ı yenip onların çoğunu öldürdüler.
12 Ve öyle oldu ki Lamanlılar
planlarından vazgeçtiler ve ülkede barış sağlandı; ve barış yaklaşık dört yıl
sürdü; bu süre içinde hiç kan dökülmedi.
13 Fakat kötülük ülkenin her
yanında öylesine kol geziyordu ki Rab sevgili öğrencilerini onların arasından
aldı ve halkın kötülükleri yüzünden mucizeler ve hastaları iyileştirme işi son
buldu.
14 Ve Rab tarafından hiçbir armağan
verilmedi ve Kutsal Ruh, kötülükleri ve inançsızlıkları yüzünden hiç kimsenin
üzerine gelmedi.
15 Ve ben, on beş yaşında ve
oldukça ağırbaşlı olduğumdan Rab tarafından ziyaret edildim ve İsa'nın iyiliğini
tadarak tanıdım.
16 Ve bu halka vaaz etmeye
çalıştım, ama ağzım kapandı ve onlara vaaz etmem yasaklandı; çünkü işte, onlar
Tanrı'larına karşı bile bile isyan etmişler ve sevgili öğrenciler onların
kötülükleri yüzünden ülkeden alınmışlardı.
17 Ne var ki onların arasında
kaldım, fakat yüreklerinin katılığı yüzünden onlara vaaz etmem yasaklandı; ve
ülke, yüreklerinin katılığı yüzünden onlar için lanetlendi.
18 Ve Lamanlılar'ın arasındaki bu
Gadiyanton eşkıyaları ülkeyi öylesine istila etmişlerdi ki ülkede oturanlar
hazinelerini toprağa gömmeye başladılar; ve onlar kaygan oldular, çünkü Rab
ülkeyi lanetlemişti; öyle ki onları ne ellerinde tutabiliyorlar ne de
saklayabiliyorlardı.
19 Ve öyle oldu ki üfürükçülük,
büyücülük ve sihirbazlık ortaya çıktı ve kötünün gücü bütün ülkede etkisini
gösteriyordu; böylece Abinadi'nin ve ayrıca Lamanlı Samuel'in söylediği sözlerin
hepsi gerçekleşti.
Mormon, Nefi ordularını
yönetir---Kan ve katliam ülkenin her tarafını sarar---Nefililer lanetlilerin
kederi ile ağlayıp yas tutarlar---Onlara tanınan lütuf gününün süresi
dolmuştur---Mormon, Nefi Levhaları'nı ele geçirir---Savaşlar sürer. m.s. tahminen 327--350
yılları.
Ve öyle oldu ki aynı yıl Nefililer
ile Lamanlılar arasında yeniden bir savaş çıktı. Ve ben yaşça küçük olmama
rağmen çok boylu bosluydum; bu yüzden Nefi halkı beni liderleri, yani ordularına
komutan olarak atadı.
2 Bu yüzden öyle oldu ki on altı
yaşında, Nefili ordularının birinin başında Lamanlılar'ın üzerine yürüdüm;
böylece üç yüz yirmi altı yıl geçmişti.
3 Ve öyle oldu ki üç yüz yirmi
yedinci yılda Lamanlılar üzerimize öyle büyük bir güçle geldiler ki ordularımı
korkuttular; bu yüzden onlar savaşmak istemediler ve kuzeydeki ülkelere doğru
çekilmeye başladılar.
4 Ve öyle oldu ki Angola şehrine
kadar geldik ve şehri ele geçirip Lamanlılar'a karşı kendimizi savunmak için
hazırlık yaptık. Ve öyle oldu ki var gücümüzle şehrin savunmasını arttırdık;
fakat aldığımız bütün önlemlere rağmen Lamanlılar üzerimize saldırıp bizi
şehirden sürdüler.
5 Ve bizi Davut ülkesinden de
sürdüler.
6 Ve yürüyüşe geçtik ve batı
sınırında deniz kıyısında bulunan Yeşu ülkesine vardık.
7 Ve öyle oldu ki halkımızı tek
vücut halinde bir araya getirebilmek için elimizden geldiği kadar çabuk davranıp
onları topladık.
8 Fakat işte, ülke eşkıyalarla ve
Lamanlılar'la doluydu; ve üzerlerinde asılı duran büyük yıkıma karşın halkım
yaptıkları kötülüklerden tövbe etmedi; bu yüzden, gerek Nefililer'in gerekse
Lamanlılar'ın arasındaki cinayetler ve katliamlar ülkenin her tarafına
yayılmıştı; ve ülkenin her tarafında tam bir anarşi yaşanıyordu.
9 Ve şimdi Lamanlılar'ın bir kralı
vardı ve onun adı Harun idi; ve o, kırk dört bin kişilik bir orduyla üzerimize
saldırdı. Ve işte, ona kırk iki bin kişiyle karşı koydum. Ve öyle oldu ki onu
ordumla öyle bir yenilgiye uğrattım ki önümden kaçıp gitti. Ve işte bütün bunlar
olup bittiğinde üç yüz otuz yıl geçmişti.
10 Ve öyle oldu ki Nefililer
kötülüklerinden tövbe etmeye başladılar ve peygamber Samuel'in peygamberlik
ettiği gibi feryat etmeye başladılar; çünkü işte, ülkedeki hırsızlar ve
eşkıyalar ve katiller ve sihirbazlık sanatı ve büyücülük yüzünden kimse
elindekini koruyamaz olmuştu.
11 Böylece bütün bu olanlar
yüzünden bütün ülkede ve özellikle de Nefi halkı arasında yas tutulup ağıt
yakılmaya başlandı.
12 Ve öyle oldu ki ben Mormon,
onların Rab önünde üzüntülerini, ağıt yakmalarını ve ağlayışlarını gördüğümde
yüreğim için için sevinç duymaya başladı; Rab'bin merhametini ve sabrını
bildiğimden, Rab'bin onlara merhamet göstereceğini ve onların yeniden doğru bir
halk olacağını sanıyordum.
13 Fakat işte, bu sevincim boşa
çıktı; çünkü duydukları üzüntü Tanrı'nın iyiliğiyle olan tövbe için değil,
tersine lanetlenmiş olmanın verdiği üzüntüydü; çünkü Rab onların günah işlerken
mutlu olmalarına her zaman izin vermiyordu.
14 Ve onlar kırık bir yürek ve
tövbekâr bir ruhla İsa'ya gelmek yerine, Tanrı'ya lanet okuyup ölmeyi arzu
ettiler. Ne var ki canlarını kurtarmak için kılıçla mücadele ettiler.
15 Ve öyle oldu ki beni yine keder
sardı ve gerek bedensel gerekse ruhsal olarak lütuf gününün onlar için geçmiş
olduğunu gördüm; Tanrı'larına açıkça karşı geldikleri için onlardan
binlercesinin kılıçtan geçirilip toprağın üzerine gübre gibi yığıldıklarını
gördüm. Ve üç yüz kırk dört yıl böyle geçti.
16 Ve öyle oldu ki üç yüz kırk
beşinci yılda Nefililer Lamanlılar'ın önünden kaçmaya başladılar; ve Yaşon
ülkesine gelinceye dek kovalandılar ve yakalanmaktan kıl payı kurtuldular.
17 Ve şimdi Yaşon şehri, Ammaron'un
yok olmasın diye kayıtları Rab'be sakladığı yere yakındı. Ve işte, Ammaron'un
sözüne uyarak oraya gidip Nefi Levhalarını aldım ve Ammaron'un sözleri
doğrultusunda bir kayıt tuttum.
18 Ve bütün kötülük ve
iğrençliklerin tam bir anlatımını Nefi Levhaları'na yazdım; ne var ki onların
yaptığı kötülüklerin ve iğrençliklerin hepsini bu levhalara yazmaktan
kaçınıyorum; çünkü işte, insanların tuttuğu yolları görecek yaşa geldiğimden
beri kötülük ve iğrençliklerin kesintisiz bir manzarasına tanık oldum.
19 Ve onların kötülükleri yüzünden
başıma neler gelmedi ki! Çünkü yüreğim onların kötülükleri yüzünden bütün
yaşamım boyunca acıyla doldu; ancak son günde yukarı kaldırılacağımı biliyorum.
20 Ve öyle oldu ki bu yıl
Lamanlılar yine Nefi halkının peşine düşüp onları kovaladılar. Ve öyle oldu ki
kuzeyde Şem adındaki ülkeye varıncaya dek kovalandık.
21 Ve öyle oldu ki Şem şehrinin
savunmasını güçlendirip halkımızı belki yıkımdan kurtarırız umuduyla onları
elimizden geldiğince Şem'e topladık.
22 Ve öyle oldu ki üç yüz kırk
altıncı yılda üzerimize gelmeye başladılar.
23 Ve öyle oldu ki halkıma konuştum
ve onları var gücümle Lamanlılar'ın önünde cesurca dikilip karıları ve çocukları
ve evleri ve yuvaları için savaşmaya çağırdım.
24 Ve sözlerim az da olsa onlara
güç verdi; öyle ki Lamanlılar'ın önünden kaçmayıp cesaretle onlara karşı
koydular.
25 Ve öyle oldu ki otuz bin kişilik
bir orduyla elli bin kişilik bir orduya karşı savaştık. Ve öyle oldu ki onların
önünde öyle kararlı bir şekilde kendimizi savunduk ki önümüzden kaçtılar.
26 Ve öyle oldu ki ordularımızla
kaçanların peşine düşüp onlarla yeniden savaşa tutuştuk ve onları yenilgiye
uğrattık; ne var ki Rab'bin gücü bizimle değildi; evet, kendi halimize
bırakılmıştık; öyle ki Rab'bin Ruhu bizi terk etmişti; bu yüzden kardeşlerimiz
gibi güçsüz olmuştuk.
27 Ve halkımın başına gelen bu
büyük felaket yüzünden, onların kötülükleri ve iğrençlikleri yüzünden yüreğim
üzüntü içindeydi. Fakat işte, Lamanlılar'ın ve Gadiyanton eşkıyalarının üzerine
yürüyüp mirasımız olan toprakları ele geçirinceye dek savaştık.
28 Ve üç yüz kırk dokuzuncu yıl
bitmişti. Ve üç yüz ellinci yılda Lamanlılar'la ve Gadiyanton eşkıyalarıyla bir
antlaşma yaptık; bu antlaşmaya göre mirasımız olan toprakları bölüştük.
29 Ve Lamanlılar bize kuzey
ülkesini, evet, güney ülkesine geçiş sağlayan dar geçite kadar olan toprakları
verdiler. Ve biz de Lamanlılar'a güney ülkesinin tamamını verdik.
Mormon, Nefililer'i tövbe etmeye
çağırır---Büyük bir zafer kazanırlar ve kendi güçleriyle övünürler---Mormon
onları yönetmeyi reddeder ve onlar için ettiği dualar inançla
yapılmamıştır---Mormon Kitabı, İsrail'in on iki oymağını Sevindirici Haber'e
inanmaya çağırır.
m.s. tahminen 360--362 yılları.
Ve öyle oldu ki Lamanlılar on yıl
daha geçinceye kadar savaşmaya gelmediler. Ve işte, silah ve topraklarını savaş
gününe hazırlamaları için halkım Nefililer'i çalıştırdım.
2 Ve öyle oldu ki Rab bana bu halka
şöyle haykıracaksın dedi: Tövbe edin ve bana gelin ve vaftiz olun ve Kilisemi
yeniden kurun ve canınız bağışlanacaktır.
3 Ve bu halka çağrıda bulundum, ama
boşunaydı; ve canlarını bağışlayıp tövbe etmeleri için onlara fırsat verenin Rab
olduğunu anlayamadılar. Ve işte, Tanrıları Rab'be karşı yüreklerini
katılaştırdılar.
4 Ve öyle oldu ki bu onuncu yıl
sona erdiğinde, Mesih'in gelişinden bu yana toplam üç yüz altmış yıl geçmiş
oluyordu ki Lamanlılar'ın kralı bana bir mektup gönderip bizimle tekrar savaşmak
üzere hazırlık yapmakta olduklarını bildirdi.
5 Ve öyle oldu ki halkıma Harabe
ülkesindeki bir şehre toplanmaları emrini verdim; bu şehir güney ülkesine çıkan
dar geçitin yanındaki sınırda bulunuyordu.
6 Ve topraklarımızın hiçbir kısmını
ellerine geçirmesinler diye Lamanlı ordularını durdurmak için ordularımızı
buraya yerleştirdik; bu yüzden bütün gücümüzle onlara karşı hazırlandık.
7 Ve öyle oldu ki üç yüz altmış
birinci yılda Lamanlılar bizimle savaşmak üzere Harabe şehrine indiler; ve öyle
oldu ki o yıl onları öyle bir yenilgiye uğrattık ki tekrar kendi topraklarına
döndüler.
8 Ve üç yüz altmış ikinci yıl yine
savaşmaya geldiler. Ve onları yeniden yenilgiye uğratıp pek çoğunu öldürdük ve
onların ölüleri denize atıldı.
9 Ve şimdi halkım Nefililer elde
ettikleri bu büyük başarıdan dolayı kendi güçleriyle övünmeye ve düşmanları
tarafından öldürülen kardeşlerinin kanının intikamını alacaklarına dair göğün
üzerine ant içmeye başladılar.
10 Ve düşmanlarına karşı savaşa
gidip onları ülkeden silip atacaklarına dair göğün ve ayrıca Tanrı'nın tahtı
üzerine ant içtiler.
11 Ve öyle oldu ki ben Mormon, o
andan sonra kötülük ve iğrençliklerini gördüğüm bu halkın komutanı ve lideri
olmayı kesinlikle reddettim.
12 İşte onlara önderlik etmiştim;
işledikleri kötülüklere rağmen birçok savaşta onları yönetip içimdeki Tanrı
sevgisiyle onları tüm kalbimle sevmiştim; ve onlar için bütün gün dua edip
ruhumu Tanrıma dökmüştüm; ne var ki yüreklerinin katılığı yüzünden inançla dua
edemiyordum.
13 Ve onları üç kez düşmanlarının
elinden kurtarmama rağmen, günahlarından tövbe etmediler.
14 Ve düşmanlarıyla savaşmaya gidip
kardeşlerinin kanının intikamını alacaklarına dair Rabbimiz ve Kurtarıcımız İsa
Mesih'in kendilerine yasak ettiği her şey adına yemin ettiklerinde, işte Rab'bin
sesi bana gelip şöyle dedi:
15 Öç benimdir ve karşılığını ben
vereceğim; ve bu halkı kurtarmama rağmen tövbe etmedikleri için, işte onlar
yeryüzünden silinip atılacaklar.
16 Ve öyle oldu ki düşmanlarıma
karşı gitmeyi kesinlikle reddettim ve Rab'bin bana emrettiği şekilde hareket
ettim; ve Ruh'un ileride olacaklara tanıklık eden belirtileri doğrultusunda
görüp işittiğim şeyleri yararsız bir tanık gibi bildirdim.
17 Bu yüzden, ey Yahudi olmayan
uluslar size ve aynı zamanda İsrail Evi'ne yazıyorum, bu iş başlayacağı zaman
mirasınız olan topraklara geri dönme hazırlığı içinde olacaksınız.
18 Evet, işte, dünyanın her ucunda
yaşayan herkese yazıyorum; evet, İsa'nın Yeruşalem ülkesinde öğrencileri olmak
üzere seçtiği Onikiler tarafından yaptığınız işlere göre yargılanacak olan siz
İsrail'in on iki oymağına yazıyorum.
19 Ve ayrıca İsa'nın bu ülkede
seçmiş olduğu Onikiler tarafından yargılanacak olan bu halktan geri kalanlara da
yazıyorum; ve bu ülkede ki Onikiler de İsa'nın Yeruşalem ülkesinde seçtiği diğer
Onikiler tarafından yargılanacaklardır.
20 Ve bana bu şeyleri gösteren
Ruh'tur; bu nedenle hepinize yazıyorum. Ve size şu yüzden, hepinizin, evet,
Adem'in tüm insanlık ailesine üye olan her canın Mesih'in yargı kürsüsü önünde
duracağını bilmeniz için yazıyorum; ve yaptığınız işlerin iyi ya da kötü oluşuna
göre yargılanmaya çıkarılacaksınız.
21 Ve ayrıca aranıza gelecek olan
İsa Mesih'in Sevindirici Haber'ine inanmanız için yazıyorum; ve ayrıca Rab'bin
antlaşmalı halkı olan Yahudiler'in, gördükleri ve işittikleri İsa'dan başka bir
tanıkları olsun diye, O öldürdükleri İsa ki gerçek Mesih ve gerçek Tanrı idi.
22 Keşke dünyanın dört bir ucunda
yaşayan herkesi tövbe etmeye ve Mesih'in yargı kürsüsü önünde yargılanmak üzere
hazırlanmaya ikna edebilsem.
Savaş ve katliam sürer---Kötüler
kötüleri cezalandırır---İsrail tarihinde bu kadar kötülük
görülmemiştir---Kadınlar ve çocuklar putlara kurban edilir---Lamanlılar
Nefililer'i önlerine katarak onları silip süpürmeye başlarlar.
m.s.
tahminen 363--375 yılları.
Ve şimdi öyle oldu ki üç yüz altmış
üçüncü yılda Nefililer ordularıyla Harabe ülkesinden çıkarak Lamanlılar'la
savaşmaya gittiler.
2 Ve öyle oldu ki Nefili orduları
tekrar Harabe ülkesine geri sürüldü. Ve onlar daha yorgun iken Lamanlılar'ın
dinç bir ordusu onların üzerine geldi; ve korkunç bir savaşa tutuştular; öyle ki
Lamanlılar Harabe şehrini ele geçirdiler ve birçok Nefili'yi öldürerek pek
çoğunu da esir aldılar.
3 Ve geriye kalanlar ise kaçıp
Teankum şehrindeki halka katıldılar. Şimdi bu Teankum şehri sınırda, deniz
kenarındaydı; ve aynı zamanda Harabe şehrine de yakındı.
4 Ve Nefililer'in orduları
Lamanlılar'a gidip saldırdıkları için vurulmaya başladılar; çünkü böyle yapmamış
olsalardı, Lamanlılar onlara karşı bir üstünlük sağlayamayacaktı.
5 Fakat işte, Tanrı'nın yargıları
kötüleri yakalar; ve kötüler de kötüler tarafından cezalandırılır; çünkü
insançocuklarının yüreklerini kan dökmeye kışkırtanlar kötülerdir.
6 Ve öyle oldu ki Lamanlılar
Teankum şehrine saldırmak üzere hazırlık yaptılar.
7 Ve öyle oldu ki üç yüz altmış
dördüncü yılda Lamanlılar Teankum şehrini de ele geçirmek için Teankum şehrine
saldırdılar.
8 Ve öyle oldu ki onlar Nefililer
tarafından püskürtülerek geri sürüldüler. Ve Lamanlılar'ı kaçırdıklarını gören
Nefililer tekrar kendi güçleriyle övünerek kendi kuvvetleri ile gittiler ve
Harabe şehrini tekrar ele geçirdiler.
9 Ve şimdi bütün bunlar olurken,
her iki taraftan, gerek Nefililer'den gerekse Lamanlılar'dan binlerce kişi
ölmüştü.
10 Ve öyle oldu ki üç yüz altmış
altıncı yıl geçti ve Lamanlılar savaşmak için yine Nefililer'in üzerine
yürüdüler; ve Nefililer işledikleri kötülüklerden tövbe etmek bir yana,
kötülüklerini ısrarla sürdürmeye devam ettiler.
11 Ve halkın arasında yaşanan, hem
Nefililer'in hem de Lamanlılar'ın arasında geçen bu korkunç kan ve katliam
sahnesini dille ifade etmek veya yazıyla tam olarak anlatmak mümkün değildir; ve
bütün yürekler sertleşmişti, öyle ki sürekli olarak kan dökmekten zevk aldılar.
12 Ve Rab'bin sözüne göre, bu
halkın arasında olduğu gibi, bütün Lehi çocukları ve hatta bütün İsrail Evi'nin
arasında bu kadar büyük bir kötülük asla olmamıştı.
13 Ve öyle oldu ki Lamanlılar
Harabe şehrini ele geçirdiler ve bunu, sayıları Nefililer'in sayısından daha
fazla olduğu için yaptılar.
14 Ve Teankum şehrine de yürüyüp
oradaki halkı sürdüler; ve hem kadın hem çocuk birçok esir alarak onları puttan
tanrılarına kurban olarak sundular.
15 Ve öyle oldu ki üç yüz altmış
yedinci yılda, Lamanlılar'ın kadınlarını ve çocuklarını kurban etmelerine
öfkelenen Nefililer öyle büyük bir hırsla Lamanlılar'ın üzerine yürüdüler ki
Lamanlılar'ı yeniden yenerek onları ülkelerinden sürüp attılar.
16 Ve Lamanlılar üç yüz yetmiş
beşinci yıla kadar bir daha Nefililer'e saldırmadılar.
17 Ve bu yıl bütün güçleriyle
Nefililer'e karşı savaşmaya geldiler; ve çok kalabalık oldukları için onları
saymak mümkün değildi.
18 Ve o zamandan sonra Nefililer,
Lamanlılar üzerinde bir daha üstünlük sağlayamadılar; ancak çiğin güneş
karşısında eridiği gibi onların önünde silinip yok oldular.
19 Ve öyle oldu ki Lamanlılar
Harabe şehrine saldırdılar; ve Harabe ülkesinde çok korkunç bir savaş oldu ve
onlar bu savaşta Nefililer'i yendiler.
20 Ve Nefililer onların önünden
tekrar kaçıp Boaz şehrine geldiler; ve orada büyük bir cesaretle Lamanlılar'a
karşı durdular, öyle ki Lamanlılar ikinci kez saldırıncaya kadar onları
yenemediler.
21 Ve Lamanlılar ikinci kez
geldiklerinde, Nefililer'i sürüp onları çok büyük bir katliamdan geçirerek
topluca öldürdüler; onların kadınları ve çocukları yine putlara kurban edildi.
22 Ve öyle oldu ki Nefililer yine
Lamanlılar'ın önlerinden kaçtılar ve beraberlerinde kasabalardaki ve köylerdeki
halkı da alıp götürdüler.
23 Ve şimdi ben Mormon,
Lamanlılar'ın ülkeyi yıkmak üzere olduklarını görünce, Şim tepesine gittim ve
Ammaron'un Rab'be saklamış olduğu bütün kayıtları aldım.
Mormon tekrar Nefili ordularını kan
ve katliam dolu savaşlarda yönetir---Mormon Kitabı, bütün İsrail'i İsa'nın Mesih
olduğuna inandırmak için gün ışığına çıkacaktır---Lamanlılar inançsızlıkları
yüzünden darmadağın olacaklar ve Ruh onlarla uğraşmaktan
vazgeçecektir---Lamanlılar Sevindirici Haber'i son günlerde Yahudi olmayan
uluslardan alacaklardır. m.s.
tahminen 375--384 yılları.
Ve öyle oldu ki Nefililer'e bir daha
yardım etmeyeceğime dair ettiğim yeminden pişmanlık duyup aralarına gittim; ve
kendilerini sıkıntılarından kurtarabileceğimi düşünerek beni yeniden ordularının
başına getirdiler.
2 Fakat işte, Rab'bin yargılarının
üzerlerine geleceğini bildiğim için ümitsizdim; çünkü kötülüklerinden tövbe
etmiyorlar, yine de canlarını kurtarmak için kendilerini yaratan Varlığın adını
anmadan mücadele veriyorlardı.
3 Ve öyle oldu ki Erden şehrine
kaçtığımız sırada Lamanlılar üzerimize saldırdı; fakat işte, geri püskürtüldüler
ve şehri bu kez almayı başaramadılar.
4 Ve öyle oldu ki tekrar üzerimize
saldırmalarına rağmen biz şehri savunduk. Ve Nefililer'in savunduğu başka
şehirler de vardı, bu güçlü kaleler Lamanlılar'ın önümüzde uzanan bölgeye
geçmelerini engellediği için onlar buradan geçemiyorlar ve ülkemiz insanlarını
yok edemiyorlardı.
5 Fakat öyle oldu ki Lamanlılar
geçtiğimiz her yeri ve bu yerlerde toplu olarak bulunmayan halkı yerle bir
ederek halkın köylerini, kasabalarını ve şehirleri ateşe verdiler; ve üç yüz
yetmiş dokuz yıl böyle geçti.
6 Ve öyle oldu ki üç yüz sekseninci
yılda Lamanlılar yine bizimle savaşmaya geldiler ve cesurca onlara karşı koyduk;
ancak bütün çabalarımız boşa çıktı; zira o kadar kalabalıktılar ki Nefililer'i
ayakları altında çiğnediler.
7 Ve öyle oldu ki yeniden kaçmaya
başladık ve Lamanlılar gelmeden kaçanlar kurtuldu, ama Lamanlılar'dan daha çabuk
davranamayanlar ise silinip süpürüldü ve yok edildi.
8 Ve şimdi işte, ben Mormon
gözlerimin önünde yaşanan böylesine korkunç bir kan ve katliam sahnesini anlatıp
insanların yüreğini parçalamak istemem; ne var ki bunların kesinlikle
bildirilmesi ve gizli olan her şeyin damların üzerinden açıklanması gerekir.
9 Ve ayrıca bu bilgilerin, bu
halktan geride kalacak olanlara ve ayrıca Rab'bin dediğine göre bu halkı
dağıtacak olan Yahudi olmayan uluslara ulaşması gerekir ki bu halk onların
arasında bir hiç sayılacaktır---Bu yüzden bunların kısa bir özetini yazıyorum,
aldığım emir nedeniyle ve bu halkın kötülüklerinden dolayı çok büyük üzüntü
duymamanız için gördüklerimi tam olarak anlatmaya cesaret edemiyorum.
10 Ve şimdi işte, nimetlerinin
kendilerine nereden geldiğini bilip anlamaları için bunu hem onların soyuna hem
de İsrail Evi'ne ilgi duyan Yahudi olmayan uluslara söylüyorum.
11 Çünkü böylelerinin İsrail
Evi'nin başına gelecek felakete üzüleceklerini biliyorum; evet, bu halk yıkıma
uğradığı için üzüntü duyacaklar; bu halk tövbe etmediği için üzüntü duyacaklar;
eğer tövbe etmiş olsalardı, İsa'nın kolları onları sıkıca sarabilirdi.
12 Şimdi bu şeyler Yakup Evi'nden
geride kalanlara yazılmıştır; ve kötülüğün bunları onlara ulaştırmayacağını
Tanrı bildiği için bu şekilde yazılmışlardır; ve bunlar zamanı geldiğinde gün
ışığına çıkarılmak üzere Rab'be saklanmalıdırlar.
13 Ve aldığım buyruk şudur; ve
işte, bu yazılanlar Rab'bin emrine göre, hikmetiyle uygun gördüğü bir zamanda
ortaya çıkacaktır.
14 Ve işte, yazılanlar Yahudiler'in
arasındaki inançsızlara ulaşacak; ve şu amaçla onlara ulaşacak---İsa'nın Mesih
olduğuna, yaşayan Tanrı'nın Oğlu olduğuna inansınlar diye; Baba, En Çok
Sevdiği'nin aracılığıyla Yahudiler'i yani bütün İsrail Evi'ni, Tanrıları Rab'bin
onlara vermiş olduğu mirasları olan ülkeye geri getirip yaptığı antlaşmayı
yerine getirebilsin ve büyük ve sonsuz amacını gerçekleştirebilsin diye.
15 Ve aynı zamanda bu halkın soyu,
kendilerine Yahudi olmayan uluslardan gelecek olan O'nun Sevindirici Haberi'ne
daha sıkı bir şekilde inansınlar diye ulaşacak; çünkü bu halk dağıtılıp şimdiye
dek aramızda hiç görülmemiş, evet, hatta Lamanlılar'ın arasında da görülmemiş,
tarifi imkansız derecede kara, pis ve tiksindirici bir halk olacak; ve bu
onların başına inançsızlıkları ve putperestlikleri yüzünden gelecek.
16 Çünkü işte, Rab'bin Ruhu artık
onların atalarıyla uğraşmayı bırakmıştır; ve onlar bu dünyada Mesihsiz ve
Tanrısız'dırlar; ve rüzgarın süpürüp götürdüğü saman çöpüne benzerler.
17 Geçmişte sevimli bir halktılar
ve çobanları Mesih'ti; evet, hatta onlara Tanrı Baba yol gösterirdi.
18 Fakat şimdi işte, onlar rüzgara
kapılmış bir saman çöpü gibi ya da yelkensiz veya demirsiz kendini yönlendirecek
bir şeyi olmayıp dalgalar üzerinde sallanan bir gemi misali şeytana kapılmış
gidiyorlar ve tıpkı onun gibiler.
19 Ve işte Rab, onların ülkede
alabilecekleri nimetleri bu ülkenin sahibi olacak Yahudi olmayan uluslara
ayırdı.
20 Fakat işte, öyle olacak ki onlar
Yahudi olmayan uluslar tarafından sürülüp dağıtılacaklar; ve Yahudi olmayan
uluslar tarafından sürülüp dağıtıldıktan sonra, işte o zaman Rab, İbrahim'le ve
bütün İsrail Evi'yle yapmış olduğu antlaşmayı hatırlayacak.
21 Ve Rab ayrıca doğruların onlar
için etmiş olduğu duaları da hatırlayacak.
22 Ve o zaman ey Yahudi olmayan
uluslar, kötü yollarınızdan dönüp tövbe etmezseniz, Tanrı'nın gücü önünde nasıl
durabilirsiniz?
23 Tanrı'nın elinde olduğunuzu
bilmez misiniz? O'nun tüm güce sahip olduğunu ve yüce emriyle dünyanın bir tomar
gibi dürüleceğini bilmez misiniz?
24 Bu yüzden, tövbe edip O'nun
önünde kendinizi alçaltın ki gelip adaletini size göstermesin---Yoksa Yakup'un
soyundan kalanlar aranızda aslan gibi ilerleyip sizi paramparça edecekler ve
kurtaran olmayacaktır.
Nefililer son çatışmalar için
Kumora ülkesinde toplanırlar---Mormon kutsal kayıtları Kumora tepesine
saklar---Lamanlılar zafer kazanır ve Nefi ulusu yok edilir---Yüz binlerce insan
kılıçtan geçirilir. m.s. tahminen 385 yılı.
Ve şimdi, halkım Nefililer'in
yıkılışını anlatan kayıtlarımı bitiriyorum. Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ın önünde
yürüyüşe geçtik.
2 Ve ben Mormon, Lamanlılar'ın
kralına bir mektup yazarak kendisinden halkımızı Kumora denilen bir tepenin
yakınındaki Kumora ülkesine toplamamıza müsaade etmesini istedim; ve onlarla
orada savaşabilirdik.
3 Ve öyle oldu ki Lamanlılar'ın
kralı bu isteğimi kabul etti.
4 Ve öyle oldu ki Kumora ülkesine
giderek çadırlarımızı Kumora tepesinin etrafına kurduk; ve burası çok sulak,
ırmaklar ve pınarlar olan bir ülkeydi ve burada Lamanlılar'a karşı üstünlük
sağlamayı umuyorduk.
5 Ve üç yüz seksen dört yıl
geçtiğinde, halkımızdan geriye kalan herkesi Kumora ülkesine toplamıştık.
6 Ve öyle oldu ki bütün halkımızı
tek bir vücut olarak Kumora ülkesine topladıktan sonra, işte ben Mormon, artık
yaşlanmaya başlamıştım; ve bunun halkımın son savaşı olacağını biliyordum ve
Rab'den atalarımızın bize bıraktığı kutsal kayıtların Lamanlılar'ın eline
düşmemesi için emir almıştım (çünkü Lamanlılar onları yok ederlerdi); onun için
bu kayıtları Nefi Levhaları'nı esas alarak yazdım ve Rab'bin eliyle bana emanet
edilmiş olan ve oğlum Moroni'ye verdiğim bu birkaç levhanın dışındaki bütün
kayıtları Kumora tepesine sakladım.
7 Ve öyle oldu ki halkım, eşleri ve
çocuklarıyla birlikte Lamanlı ordularının şimdi kendilerine doğru yürüdüğünü
gördü; ve bütün kötülerin yüreklerini dolduran o korkunç ölüm korkusu ile
onların gelmelerini beklediler.
8 Ve öyle oldu ki bizimle savaşmaya
geldiler ve sayılarının çokluğundan dolayı herkes korkuyla doldu.
9 Ve öyle oldu ki onlar halkımın
üzerine kılıçla ve yayla ve okla ve baltayla ve her türlü savaş silahlarıyla
saldırdılar.
10 Ve öyle oldu ki adamlarım, evet,
yani yanımda olan on bin kişi yere serildi ve ben de aralarında yaralı düştüm;
ve onlar yanımdan geçip giderek hayatıma son vermediler.
11 Ve Lamanlılar aramızdan geçip
biz yirmi dört kişi dışında bütün halkımı öldürdükten sonra (sağ kalanların
arasında oğlum Moroni de vardı) halkımın ölüleri arasında biz sağ kalanlar
ertesi gün, Lamanlılar kamplarına döndüklerinde, Kumora tepesinden, benimle ilk
saflarda vuruşan ve benim yönettiğim halkımdan on bin kişinin yere serilmiş
olduğunu gördük.
12 Ve halkımdan oğlum Moroni'nin
komutasındaki on bin kişinin de yere serilmiş olduğunu gördük.
13 Ve işte, Gidgidona'nın on bini
de ölmüştü ve kendisi de ölülerin arasındaydı.
14 Ve Lama kendi on bini ile
ölmüştü; ve Gilgal da kendi on bini ile ölmüştü; ve Limha da kendi on bini ile
ölmüştü; ve Yeneyum da kendi on bini ile ölmüştü; ve Kumeniha ve Moroniha ve
Antiyonum ve Şiblom ve Şem ve Yeş'in her biri kendi on binleri ile düşüp
ölmüşlerdi.
15 Ve öyle oldu ki her biri kendi
on binleri ile kılıçtan geçirilen on kişi daha vardı; evet, benimle birlikte
olan yirmi dört kişinin, güney ülkelerine kaçmış olan birkaç kişinin ve kaçıp
Lamanlılar'a sığınmış olan birkaç kişinin dışında bütün halkım ölmüştü; ve
onların etleri ve kemikleri ve kanları yerde yatıyordu ve onları öldüren eller
tarafından çürüyüp parçalanmak ve toprak anaya dönmek üzere oraya
bırakılmışlardı.
16 Ve öldürülmüş olan halkımdan
dolayı yüreğim parçalanarak şöyle haykırdım:
17 Ey güzel insanlar Rab'bin
yollarını nasıl bıraktınız! Ey güzel insanlar, kollarını açarak sizi bekleyen
İsa'yı nasıl reddedebildiniz!
18 İşte bunu yapmasaydınız,
düşmeyecektiniz. Ama işte düştünüz ve ben sizin ölümünüze ağlıyorum.
19 Ey siz güzel oğullar ve kızlar,
siz babalar ve analar, siz kocalar ve kadınlar, ey siz güzeller, nasıl oldu da
düştünüz!
20 Fakat işte, geçip gittiniz ve
benim kederim sizi geri getiremez.
21 Ve yakında sizin ölümlülüğünüzün
ölümsüzlüğü giyineceği ve şimdi bozulup çürümekte olan bu bedenlerin çok
geçmeden çürümez bedenler olacağı gün gelecektir; ve o zaman sizler işlerinize
göre yargılanmak üzere Mesih'in yargı kürsüsünün önünde duracaksınız; ve eğer
öyle olur da doğru bulunursanız, o zaman sizden önce gitmiş olan atalarınızla
birlikte kutsanacaksınız.
22 Ah keşke üzerinize bu büyük
yıkım gelmeden önce tövbe etseydiniz. Fakat işte, siz gittiniz ve Baba, evet,
Cennetin Sonsuz Babası sizin durumunuzu biliyor ve size adaletine ve merhametine
göre davranacak.
Mormon, son günlerde yaşayacak
Lamanlılar'ı Mesih'e inanmaya, O'nun Sevindirici Haber'ini kabul etmeye ve
kurtulmaya çağırır---Kutsal Kitap'a inananların hepsi aynı zamanda Mormon
Kitabı'na da inanacaktır. m.s. tahminen 385 yılı.
Ve şimdi işte, eğer öyle olur da
Tanrı sözlerimi onlara verirse, esirgenmiş olan bu halktan geride kalanlara
atalarının yaptıklarını bilmeleri için birkaç şey söylemek istiyorum; evet, size
sesleniyorum, ey İsrail Evi'nden geride kalanlar; ve size söyleyeceğim sözler
şunlardır:
2 Bilin ki siz İsrail
Evi'ndensiniz.
3 Bilin ki tövbeye gelmelisiniz,
yoksa kurtulamazsınız.
4 Bilin ki savaş silahlarınızı
bırakmalı, artık kan dökmekten zevk almamalısınız ve Tanrı size emretmedikçe
silahlarınızı elinize bir daha almamalısınız.
5 Bilin ki atalarınızın bilgisine
gelip bütün günah ve kötülüklerinizden tövbe etmelisiniz ve İsa Mesih'e, O'nun
Tanrı'nın Oğlu olduğuna ve Yahudiler tarafından öldürüldüğüne ve Baba'nın
gücüyle ölümden dirildiğine ve bu şekilde mezarı yenip ölümün dikeninin de
kendisinde yutulduğuna inanmalısınız.
6 Ve O ölülerin dirilişini
gerçekleştirir, buna göre insan O'nun yargı kürsüsü önünde durmak üzere
dirilecektir.
7 Ve O dünyanın fidye ile
kurtuluşunu gerçekleştirdi; buna göre yargı gününde, önünde suçsuz bulunana,
O'nun Krallığı'nda Tanrı huzurunda yaşamak bağışlanmıştır. Orada sonsuz bir
mutluluk durumunda, yukarıdaki korolarla birlikte o, tek bir Tanrı olan Baba'ya
ve Oğul'a ve Kutsal Ruh'a sürekli övgüler sunacaktır.
8 Bu yüzden tövbe edip İsa'nın
adıyla vaftiz olun ve sizin önünüze konacak olan, yalnızca bu kayıttaki değil,
aynı zamanda Yahudi olmayan uluslara Yahudiler'den gelecek olan, Yahudi
olmayanlar uluslardan da size gelecek olan kayıttaki Mesih'in Sevindirici
Haber'ine sarılın.
9 Çünkü işte, bu kayıt o kayıtlara
inanabilmeniz için yazılmıştır; ve eğer ona inanırsanız, buna da inanacaksınız;
ve buna inanırsanız, atalarınızı ve Tanrı'nın gücüyle onların aralarında
yapılmış olan olağanüstü işleri de bileceksiniz.
10 Ve Yakup'un soyunun bir
kalıntısı olduğunuzu da bileceksiniz; bundan dolayı, siz ilk antlaşmanın halkı
arasında sayılıyorsunuz; ve eğer öyle olur da Mesih'e inanıp önce suyla, sonra
da ateş ve Kutsal Ruh'la, Kurtarıcımızı örnek alarak O'nun bize emrettiği
şekilde vaftiz olursanız, yargı gününde sizin için iyi olacaktır. Amin.
Lamanlılar, Nefililer'i arayıp
buldukları yerde öldürürler---Mormon Kitabı, Tanrı'nın gücü ile gün ışığına
çıkacaktır---Rab'bin işine öfkelenenlerin ve O'nun işine karşı mücadele
edenlerin üzerine lanet okunur---Nefili kayıtlar kötülüğün, yozlaşmanın ve
inançtan sapmanın olduğu bir gün ortaya çıkacaktır. m.s. tahminen 400--421 yılları.
İşte, ben Moroni, babam Mormon'un
kayıtlarını bitiriyorum. İşte, babamın yazmamı emrettiği bir iki şey daha var.
2 Ve şimdi öyle oldu ki Kumora'daki
o büyük müthiş savaştan sonra, işte güneydeki ülkeye kaçan Nefililer'in hepsi
Lamanlılar tarafından yakalanarak öldürüldü.
3 Ve onlar babamı da öldürdüler ve
halkımın yıkıma uğratılışının üzgün öyküsünü yazmak için yalnız ben kaldım.
Fakat işte, onlar yitip gittiler ve ben babamın emrini yerine getiriyorum. Ve
beni de öldürürler mi bilmiyorum.
4 Bu yüzden bu kayıtları yazıp
toprağa saklayacağım ve benim nereye gideceğim önemli değildir.
5 İşte, babam bu kayıtları tutmuş
ve onlara amacını yazmıştır. Ve işte, levhaların üzerinde yer olsaydı, onu da
yazardım, ama yer yok; ve madenim de yok, çünkü tek başımayım. Babam ve bütün
akrabalarımın hepsi savaşta öldü. Ne arkadaşım ne de gidecek bir yerim var; ve
Rab'bin bana daha ne kadar yaşamam için izin vereceğini de bilmiyorum.
6 İşte, Rabbimiz ve Kurtarıcımızın
gelişinden bu yana dört yüz yıl geçti.
7 Ve işte, Lamanlılar halkım
Nefililer'i yok edinceye kadar, onları şehirden şehre ve oradan oraya
kovaladılar; ve onların yıkılışı büyük oldu; evet, halkım Nefililer büyük ve
olağanüstü bir yıkıma uğradılar.
8 Ve işte, bunu yapan Rab'bin
elidir. Ve işte, Lamanlılar birbirleriyle de savaşıyorlar ve bu ülkenin her
tarafında sürekli olarak cinayet işlenip kan dökülüyor; ve hiç kimse savaşın ne
zaman sona ereceğini bilmiyor.
9 Ve şimdi işte, onlardan bir daha
söz etmeyeceğim, çünkü ülkede artık Lamanlılar'dan ve eşkıyalardan başka kimse
kalmadı.
10 Ve İsa'nın öğrencileri dışında
gerçek Tanrı'yı bilen hiç kimse kalmadı; halkın işlediği kötülükler o kadar
büyüktü ki Rab o zamana dek ülkede kalmış olan öğrencilerin halkın arasında
bulunmalarına izin vermedi; ve onların ülkede olup olmadıklarını hiç kimse
bilmez.
11 Fakat işte, babamla ben onları
gördük ve onlar bize yardım etti.
12 Ve bu kayıtları alan ve onları
içindeki eksikliklerden dolayı kınamayan kimse, bunlardan daha büyük şeyleri
bilecektir. İşte, ben Moroni'yim; ve eğer mümkün olsaydı, size her şeyi
bildirirdim.
13 İşte, ben bu halktan söz etmeyi
bitiriyorum. Ben Mormon'un oğluyum ve babam Nefi'nin soyundandır.
14 Ve bu kayıtları Rab'be saklayan
benim; levhaların Rab'bin emrinden dolayı hiçbir değeri yoktur. Çünkü O
gerçekten hiç kimsenin onları kazanç elde etmek için alamayacağını söylemiştir;
ancak onların içindeki kayıtların çok büyük değeri vardır; ve onları kim gün
ışığına çıkarırsa, Rab onu kutsayacaktır.
15 Çünkü hiç kimsenin Tanrı
tarafından kendisine verilmedikçe bu kayıtları gün ışığına çıkarmaya gücü
yetmez; çünkü Tanrı bunun sadece O'nun yüceliğini düşünerek yapılmasını ya da
uzun zamandır dağılmış bulunan Rab'bin antlaşma yaptığı eski halkının iyiliği
için yapılmasını ister.
16 Ve bunları ışığa çıkaracak olana
ne mutlu! Çünkü onlar Tanrı'nın sözüne göre karanlıktan aydınlığa
çıkarılacaklardır; evet, onlar topraktan çıkarılacak ve karanlığın içinden
parlayarak halkın bilgisine ulaşacaktır; ve bu, Tanrı'nın gücüyle yapılacaktır.
17 Ve eğer bu yazılarda hatalar
varsa, bunlar insan hatalarıdır. Fakat işte, bizim bildiğimiz bir hata yok;
ancak Tanrı her şeyi bilir; bu yüzden bu yazıları kınayan dikkat etsin ki
cehennem ateşinin tehlikesi ile karşı karşıyadır.
18 "Bana bu kayıtları gösterin,
yoksa cezalandırılacaksınız!" diyen kimse Rab'bin yasakladığını emretmekten
sakınsın.
19 Çünkü işte, aceleyle yargılayan
aynı şekilde aceleyle yargılanacaktır; çünkü yaptığı işlerin karşılığını
alacaktır; bu yüzden kim vurursa, ona da Rab tarafından vurulacaktır.
20 İşte kutsal yazı:
Aİnsan ne vuracak, ne de
yargılayacaktır@ der. Çünkü yargı bana aittir, diyor Rab; ve intikam da benimdir ve
karşılığını Ben vereceğim.
21 Ve öfke soluyan, Rab'bin işine
karşı çekişen ve Rab'bin İsrail Evi'nden olan antlaşmalı halkına karşı
savaşarak: ABiz Rab'bin işini yok edeceğiz ve
Rab de İsrail Evi ile yapmış olduğu antlaşmayı hatırlamayacak@ diyen kişi, kesilip ateşe atılmak
tehlikesi ile karşı karşıyadır.
22 Çünkü Rab'bin sonsuz amaçları,
O'nun verdiği bütün sözler yerine gelinceye kadar devam edecektir.
23 İşaya'nın peygamberliklerini
araştırın. İşte, ben onları yazamam. Evet, işte size derim ki benden önce gitmiş
olan ve bu ülkenin sahibi olan azizler haykıracaklar, evet, hatta tozun içinden
Rab'be haykıracaklar; ve Rab nasıl yaşıyorsa, onlarla yapmış olduğu antlaşmayı
hatırlayacaktır.
24 Ve Rab onların kardeşleri için
olan dualarını bilir. Ve onların inançlarını da bilir; çünkü O'nun adıyla
dağları yerinden kaldırabilmişlerdi; ve O'nun adıyla dünyayı sarsabilmişlerdi;
ve O'nun sözünün gücüyle hapishanelerin yıkılmasına neden olmuşlardı; evet,
hatta kızgın fırınlar bile onlara zarar verememişti; ne vahşi hayvanlar ne de
zehirli yılanlar O'nun sözünün gücüyle onlara dokunabilmişlerdi.
25 Ve işte Rab'bin yardımıyla
bunları gün ışığına çıkaracak olan kişi için de dualar ettiler.
26 Ve hiç kimsenin bunların
olmayacağını söylemesine gerek yoktur; çünkü bunlar mutlaka olacaktır; çünkü bu
sözleri Rab söyledi; çünkü bunlar Rab'bin eliyle topraktan çıkacak ve hiç kimse
bunun önüne geçemeyecektir; ve bunlar, mucizelerin bittiği söylendiği bir günde
olacak ve sanki ölülerden konuşan biri gibi gelecektir.
27 Ve bu, azizlerin kanının gizli
çetelerden ve karanlık işlerden dolayı Rab'be haykıracağı günde olacaktır.
28 Evet, bu Tanrı'nın gücünün inkâr
edildiği, kiliselerin kirlendiği ve yüreklerinin gururuyla böbürlendikleri bir
günde, evet, hatta kilise liderlerinin ve öğretmenlerin gururuyla böbürlenip
kendi kiliselerine bağlı olanları kıskanacakları bir günde olacaktır.
29 Evet, bu, yabancı ülkelerde
yangınlardan, kasırgalardan ve buhar dumanlarından söz edildiği günde olacaktır.
30 Ve ayrıca savaşlar, savaş
söylentileri ve çeşitli yerlerde depremlerin olduğu duyulacaktır.
31 Evet, bunlar yeryüzünde büyük
bir kirliliğin olacağı bir günde olacaktır; o gün cinayetler ve soygunlar ve
yalanlar ve aldatmacalar ve cinsel ahlaksızlıklar ve her türlü iğrençlikler
olacaktır. O zaman birçokları: ABunu yapın ya da şunu yapın önemi yok; çünkü Rab böyle yapanlara son
günde arka çıkacak@ diyeceklerdir. Fakat böylelerinin
vay haline! Çünkü onlar öd acılığı içindedirler ve kötülüğün bağlarına
sarılmışlardır.
32 Evet, bu: ABize gelin ve paranızla günahlarınızdan bağışlanın@ diyen kiliselerin kurulacağı bir günde olacaktır.
33 Ey kötü, sapık ve dik kafalı
halk! Neden kendinize kazanç sağlamak için kiliseler kurdunuz? Neden Tanrı'nın
kutsal sözlerini değiştirerek canlarınızın üzerine lanet çektiniz? İşte,
Tanrı'nın vahiylerine bakın; çünkü işte, bütün bunların yerine geleceği o günün
vakti geliyor.
34 İşte Rab bana yakında bunların
aranızda gerçekleşeceği günde olacaklarla ilgili büyük ve harikulade şeyler
gösterdi.
35 İşte, ben size sanki benim
yanımdaymışsınız gibi söylüyorum, ama siz yanımda değilsiniz. Fakat işte, İsa
Mesih sizi bana gösterdi ve ben sizin yaptıklarınızı biliyorum.
36 Ve yüreklerinizin gururuyla
yürümekte olduğunuzu biliyorum ve aranızdaki birkaç kişinin dışında yüreklerinin
gururuyla kendilerini göklere çıkarmayan hiç kimse yoktur; herkes gösterişli
elbiseler giyiyor ve kendisini kıskançlığa ve kavgaya ve nefrete ve baskıya ve
her türlü kötülüğe teslim etmiş; ve kiliseleriniz, evet, hatta kiliselerinizin
her biri yüreklerinizin gururundan dolayı kirlenmiş.
37 Çünkü işte, siz parayı ve
varlığınızı ve güzel elbiselerinizi ve kiliselerinizi süslemeyi, fakirlerden ve
muhtaçlardan, hastalardan ve sıkıntıda olanlardan daha çok seviyorsunuz.
38 Ey siz kirlenmişler, siz iki
yüzlüler, siz öğretmenler, çürüyecek olana kendilerini satanlar, Tanrı'nın
kutsal kilisesini niçin kirlettiniz? Üzerinize Mesih'in adını almaya niçin
utanıyorsunuz? Neden sonsuz mutluluğun o sonsuz perişanlıktan daha büyük değerde
olacağını düşünemiyorsunuz---dünyanın övgüsü yüzünden mi?
39 Neden hayatı olmayan şeylerle
kendinizi süsleyerek, açların ve muhtaçların ve çıplakların ve hastaların ve
düşkünlerin yanınızdan geçmesine izin veriyor ve onları fark etmiyorsunuz?
40 Evet, neden kazanç sağlamak için
gizli iğrençliklerinizi arttırıyorsunuz ve dulları Rab'bin önünde
ağlattırıyorsunuz ve yetimleri de Rab'bin önünde ağlattırıyorsunuz ve onların
babalarının ve kocalarının kanlarını topraktan başlarınıza intikam gelmesi için
haykırttırıyorsunuz?
41 İşte intikam kılıcı üzerinizde
asılıdır ve O'nun, azizlerin kanının intikamını sizden alacağı gün yakında
geliyor; çünkü Rab onların ağlamasına artık izin vermeyecektir.
Moroni, Mesih'e inanmayanlara tövbe
etmeleri için çağrıda bulunur---İnananlara vahiyler veren, gökten armağanlar ve
işaretler yağdıran mucizelerin Tanrısından söz eder---Mucizeler inançsızlık
yüzünden kesilir---İşaretler inananlara gelir---İnsanların akıllı olmaları ve
emirleri tutmaları istenir. m.s.
tahminen 401--421 yılları.
Ve şimdi de, Mesih'e inanmayanlar
hakkında konuşacağım.
2 İşte yoklama gününüze inanacak
mısınız?---işte Rab'bin geleceği, evet, hatta dünyanın tomar gibi dürüleceği ve
maddelerin kızgın sıcakta eriyeceği o gün, evet, o büyük günde Tanrı Kuzusu'nun
önünde durmak üzere getirileceğiniz zaman---O zaman Tanrı yoktur, diyebilecek
misiniz?
3 O zaman Mesih'i yine inkâr
edebilecek misiniz ya da Tanrı Kuzusu'na bakabilecek misiniz? Suçunuzun bilinci
altında onunla bir arada yaşayabileceğinizi sanıyor musunuz? Geçmişte sürekli
olarak O'nun yasalarını çiğnemiş olmanızın suçluluğu altında eziyet çeken
ruhunuzla, bu kutsal Varlığın yanında mutlu bir şekilde yaşayabileceğinizi
sanıyor musunuz?
4 İşte size derim ki siz, adil ve
kutsal olan Tanrı ile birlikte, O'nun önünde kirliliğinizin bilinci altında
yaşarsanız, lanetlenmiş canlarla birlikte cehennemde yaşamaktan daha çok perişan
olursunuz.
5 Çünkü işte, Tanrı'nın önüne
çıplaklığınızı, ayrıca Tanrı'nın yüceliğini ve İsa Mesih'in kutsallığını görmeye
götürüleceğiniz zaman, üzerinizde sönmeyecek bir ateşin alevi tutuşacaktır.
6 Öyleyse, ey siz inanmayanlar, Rab'be dönün! Baba'ya bütün gücünüzle İsa'nın adıyla yalvarın ki o büyük ve son günde Kuzu'nun kanıyla temizlenmiş olarak lekesiz, saf, güzel ve beyaz bulunabilesiniz.
7 Ve Tanrı'nın vahiylerini inkâr eden ve onların bittiğini ve artık başka vahiylerin, başka peygamberliklerin olmadığını, başka armağanların, iyileştirmelerin, dillerle konuşmanın ve dillerin tercümesi armağanlarının kalmadığını söyleyen sizlere tekrar hitap ediyorum.
8 İşte, size diyorum ki bunları inkâr eden kimse Mesih'in Sevindirici Haberi'ni bilmiyordur; evet, o Kutsal Yazıları okumamıştır; eğer okumuşsa, onları anlamıyordur.
9 Çünkü biz Tanrı'nın dün, bugün ve sonsuza dek aynı olduğunu ve O'nda ne bir değişme, ne de bir değişiklik gölgesi olmadığını okumuyor muyuz?
10 Ve şimdi, eğer siz değişen bir Tanrı düşündüyseniz ve O'nda bir değişiklik gölgesi varsa, o zaman sizler mucizeler Tanrısı olmayan bir Tanrı'yı kafanızda canlandırmış olursunuz.
11 Fakat işte, ben size bir mucizeler Tanrısı göstereceğim; yani İbrahim'in Tanrısı, İshak'ın Tanrısı ve Yakup'un Tanrısını göstereceğim; ve gökleri, yeri ve onların içinde bulunan her şeyi yaratan aynı Tanrı'dır.
12 İşte O, Adem'i yarattı ve Adem'le insanın düşüşü geldi. Ve insanın düşüşü yüzünden de İsa Mesih, hatta Baba ve Oğul geldi; ve İsa Mesih'in sayesinde insanın fidye ile kurtuluşu geldi.
13 İsa Mesih ile gelen fidye ile kurtuluştan dolayı, insanlar Rab'bin huzuruna geri getirilirler; evet, bu yolla bütün insanlar fidye ile kurtulur; çünkü Mesih'in ölümü, dirilişi ve sonsuz bir uykudan fidye ile kurtuluşu gerçekleştirir; bütün insanlar boru çalındığında Tanrı'nın gücüyle bu uykudan uyanacak ve küçük, büyük herkes O'nun yargı kürsüsünün önünde duracaktır; orada fidye ile kurtarılarak, geçici ölüm olan ölümün sonsuz bağından çözüleceklerdir.
14 Ve o zaman Kutsal Olan'ın yargısı onların üzerine gelecek; ve o zaman kirli olan kirli kalacak ve adil olan adil kalacak ve mutlu olan mutlu kalacak ve mutsuz olan ise yine mutsuz kalacaktır.
15 Ve şimdi, ey mucize yapamayacak bir Tanrı düşünenler, size soruyorum. Bütün bu sözünü ettiklerim oldu mu? Şimdi son geldi mi? İşte size derim: Hayır! Ve Tanrı bir mucizeler Tanrısı olmaktan vazgeçmedi.
16 İşte, Tanrı'nın yapmış oldukları bizim gözümüzde harikulade değil midir? Evet ve kim Tanrı'nın harikulade işlerini anlayabilir?
17 O'nun sözüyle göğün ve yerin yaratılmasının, O'nun sözünün gücüyle insanın toprağın tozundan yaratılmasının ve O'nun sözünün gücüyle mucizelerin yapılmasının bir mucize olmadığını kim söyleyebilir?
18 Ve kim İsa Mesih'in birçok güçlü mucizeler yapmadığını söyleyebilir? Ve havarilerin eliyle de birçok güçlü mucizeler yapılmıştır.
19 Ve o zaman eğer mucizeler yapılmışsa, Tanrı neden bir mucizeler Tanrısı olmaktan vazgeçerek, hâlâ değişmez bir Varlık olarak kalmıştır? Ve işte size derim ki O değişmez; çünkü eğer değişseydi, o zaman Tanrı olamazdı; ve O, Tanrı olmayı bırakmadı ve O, mucizelerin Tanrısı'dır.
20 Ve O'nun insançocukları arasında mucizeler yapmaktan vazgeçmesinin nedeni, onların yavaş yavaş inançlarını kaybetmesi ve gerçek yolu bırakarak güvenmeleri gereken Tanrı'yı tanımamalarıdır.
21 İşte size derim ki asla şüphe etmeyerek Mesih'e inanan kimse Mesih'in adıyla Baba'dan her ne dilerse kendisine verilecektir; bu vaad dünyanın uçlarına kadar, yani herkes için geçerlidir.
22 Çünkü işte, Tanrı'nın Oğlu İsa Mesih burada kalacak olan öğrencilerine, evet ve bütün diğer öğrencilerine topluluğun önünde şöyle dedi: Dünyanın her yanına gidin ve Sevindirici Haber'i her yaratılışa vaaz edin.
23 Ve inanıp vaftiz olan kurtulacak, ama inanmayan lanetlenecektir.
24 Ve inananları şu işaretler izleyecektir: Onlar benim adımla cinleri kovacaklar; yeni dillerle konuşacaklar; yılanlar tutup kaldıracaklar ve öldürücü bir şey içseler onlara hiç zarar vermeyecek; ellerini hastaların üzerine koyacaklar ve onlar iyi olacaklar.
25 Ve hiç şüphe etmeksizin adıma inanan herkese, hatta dünyanın uçlarına kadar sözlerimin hepsini doğrulayacağım.
26 Ve şimdi işte, Rab'bin işlerine kim karşı durabilir? Kim O'nun sözlerini yalanlayabilir? Kim Rab'bin yüce gücüne karşı koyabilir? Kim Rab'bin işlerini hor görebilir? Kim Mesih'in çocuklarını hor görebilir? İşte, ey siz Rab'bin işlerini hor görenler, sizler şaşkınlığa uğrayıp mahvolacaksınız.
27 O halde hor görmeyin ve şaşkınlığa uğramayın, ama Rab'bin sözlerine kulak vererek muhtaç olduğunuz her şeyi Baba'dan İsa'nın adıyla isteyin. Şüphe etmeyin, yeter ki inanın ve eski zamanlarda olduğu gibi başlayarak bütün yüreğinizle Rab'be gelin ve O'nun önünde korkuyla ve titremeyle kurtuluşunuzu başarın.
28 Denenme günlerinizde akıllı olun; bütün kirliliklerinizden temizlenin; tutkularınıza harcamak için hiçbir şey istemeyin; ancak sarsılmaz bir kararlılıkla, hiçbir ayartmaya boyun eğmemeyi isteyin, ancak gerçek ve yaşayan Tanrı'ya hizmet etmeyi isteyin.
29 Layık olmadan vaftiz olmamaya dikkat edin; Mesih'in sofrasından layık olmadan yememeye dikkat edin; fakat her şeyi layık olarak yapmaya çalışın ve bunu yaşayan Tanrı'nın Oğlu olan İsa Mesih'in adıyla yapın; ve eğer böyle yaparsanız ve sonuna kadar dayanırsanız, hiçbir şekilde dışarı atılmazsınız.
30 İşte, ben size sanki ölülerin arasından konuşuyormuş gibi konuşuyorum; çünkü sözlerimin elinize geçeceğini biliyorum.
31
32 Ve şimdi işte, biz bu kayıtları aramızda geliştirilmiş Mısırca adını verdiğimiz, bize aktarılmış olan ve bizim konuşma tarzımıza göre değiştirilmiş olan harflerle kendi bilgimize göre yazdık.
33 Ve eğer levhalarımız yeterince büyük olsaydı, o zaman İbranice yazacaktık; ama biz İbraniceyi de değiştirdik ve eğer İbranice yazabilseydik, o zaman kayıtlarımızda hiçbir kusur bulamazdınız.
34 Fakat Rab, bizim yazdıklarımızı ve başka hiçbir halkın bizim dilimizi bilmediğini de bilir; ve başka hiçbir halk dilimizi bilmediğinden, bu yüzden O, onların tercüme edilebilmesi için yollar hazırlamıştır.
35 Ve bunlar, giysilerimizi inançlarını kaybeden kardeşlerimizin kanından temizleyebilmemiz için yazılmıştır.
36 Ve işte, kardeşlerimiz hakkında dileğimiz, evet, hatta onların Mesih'in bilgisine geri getirilmeleri, ülkede yaşamış olan bütün azizlerin dualarına göredir.
37 Ve Rab İsa Mesih izin versin ki onların duaları inançlarına göre cevaplansın; ve Tanrı Baba da İsrail Evi ile yapmış olduğu antlaşmayı hatırlayarak onları, İsa Mesih'in adına olan inançlarına göre sonsuza kadar kutsasın. Amin.
Bölümler:
Kral Mosiya döneminde Limhi halkı tarafından bulunan yirmi dört levhadan alınan Yaredliler'in kayıtları.
VE şimdi, ben
2 Ve anlatacaklarımı Limhi halkı tarafından bulunmuş olan Eter Kitabı denilen yirmi dört levhadan alıyorum.
3 Ve dünyanın ve ayrıca Adem'in yaratılışından bahseden ve o zamandan büyük kule zamanına kadar olan olayları ve insançocukları arasında o zamana kadar olup bitenleri anlatan bu kayıtların ilk kısmının Yahudiler'in elinde olduğunu var sayıyorum.
4 Bu yüzden Adem'in günlerinden başlayarak o zamana dek olup bitenleri yazmıyorum; ne var ki bunlar levhaların üzerinde yazılıdır ve onları bulanlar öykünün tamamını elde edebilecektir.
5 Fakat işte, bütün olup bitenleri anlatmayıp yalnızca kuleden yok edilişlerine dek olan kısmı anlatacağım.
6 Ve bunu şöyle anlatacağım. Bu kayıtları yazan Eterdır ve olup Koriyantor'un soyundan gelmektedir.
7 Koriyantor, Moron'un oğluydu.
8 Ve
9 Ve Etem, Ahah'ın oğluydu.
10 Ve Ahah, Şit'in oğluydu.
11 Ve Şit, Şiblon'un oğluydu.
12 Ve Şiblon, Kom'un oğluydu.
13 Ve Kom, Koriyantum'un oğluydu.
14 Ve Koriyantum, Amnigadda'nın oğluydu.
15 Ve Amnigadda, Harun'un oğluydu.
16 Ve Harun, Harthom'un oğlu Het'in soyundandı.
17 Ve Harthom, Lib'in oğluydu.
18 Ve Lib, Kiş'in oğluydu.
19 Ve Kiş, Korom'un oğluydu.
20 Ve Korom, Levi'nin oğluydu.
21 Ve Levi, Kim'in oğluydu.
22 Ve Kim, Moriyanton'un oğluydu.
23 Ve Moriyanton, Riplakiş'in soyundandı.
24 Ve Riplakiş, Şez'in oğluydu.
25 Ve Şez, Het'in oğluydu.
26 Ve Het, Kom'un oğluydu.
27 Ve Kom, Koriyantum'un oğluydu.
28 Ve Koriyantum, Emer'in oğluydu.
29 Ve Emer, Ömer'in oğluydu.
30 Ve Ömer, Şule'nin oğluydu.
31 Ve Şule, Kib'in oğluydu.
32 Ve Kib, Yared'in oğlu Oriha'nın oğluydu.
33 Rab, halkın konuştuğu dili karıştırıp kızgınlığıyla onların dünyanın her tarafına dağıtılacaklarına dair yemin ettiği zaman, bu Yared, kardeşiyle ve aileleriyle ve başkalarıyla ve onların aileleriyle birlikte büyük kuleden geldiler; ve Rab'bin sözüne göre halk dağıtıldı.
34 Ve Yared'in kardeşi büyük ve güçlü bir adam olup Rab'bin lütfuna çok ermiş biri olduğu için kardeşi Yared ona: ARab'be yakar da Rab bizi şaşkınlığa uğratmasın, yoksa birbirimizin dediklerini anlayamayız@ dedi.
35 Ve öyle oldu ki Yared'in kardeşi Rab'be yakardı ve Rab, Yared'e acıdı; bu yüzden Yared'in konuştuğu dili karıştırmadı; ve Yared'le kardeşi şaşırtılmadı.
36 O zaman Yared kardeşine: ARab'be yine yakar, olur da arkadaşlarımızdan öfkesini çevirir ve onların da dillerini karıştırmaz@ dedi.
37 Ve öyle oldu ki Yared'in kardeşi Rab'be yakardı ve Rab onların arkadaşlarına ve arkadaşlarının ailelerine de acıdı; öyle ki onlar da şaşırtılmadı.
38 Ve öyle oldu ki Yared kardeşiyle yine konuşarak şöyle dedi: Git Rab'be bizi ülkeden çıkarıp çıkarmayacağını sor ve eğer bizi ülkeden çıkaracaksa, nereye gideceğimiz konusunda O'na yakar. Ve kim bilir Rab belki de bizi dünyadaki bütün ülkelerden daha seçkin olan bir ülkeye götürecek. Ve eğer öyleyse, Rab'be sadık kalalım ki ülkeyi mirasımız olarak alabilelim.
39 Ve öyle oldu ki Yared'in kardeşi, Yared'in ağzından çıkan sözlere göre Rab'be yakardı.
40 Ve öyle oldu ki Rab, Yared'in kardeşini işitip ona acıdı ve ona şöyle dedi:
41 Gidin, hem erkek hem dişi her çeşit sürülerinizi bir araya toplayın ve ayrıca yerdeki her çeşit tohumdan da toplayın; ve ailelerinizi toplayın; ve ayrıca kardeşin Yared'le onun ailesini ve ayrıca arkadaşlarını ve onların ailelerini ve Yared'in arkadaşlarıyla onların ailelerini de bir araya toplayın.
42 Ve bunu yaptıktan sonra onların başında kuzeydeki vadiye in. Ve Ben seni orada karşılayacağım ve sizin önünüzden gidip yeryüzündeki bütün ülkelerden daha seçkin olan bir ülkeye doğru size yol göstereceğim.
43 Ve orada seni ve soyunu kutsayacağım ve senin soyunu, kardeşinin soyunu ve seninle beraber gelenleri kendim için yetiştirip büyük bir ulus yapacağım. Ve dünyanın hiçbir yerinde senin soyundan kendime yetiştireceğim ulustan daha büyük bir ulus olmayacak. Ve bana bu kadar uzun süre yakardığından dolayı bunu senin için yapacağım.
Yaredliler vaadedilen diyara doğru gitmek için hazırlık yaparlar‑‑‑Burası insanların ya Mesih'e hizmet edecekleri ya da silinip atılacakları seçkin bir ülkedir‑‑‑Rab, Yared'in kardeşi ile üç saat konuşur---Yaredliler mavnalar inşa ederler---Rab, Yared'in kardeşinden mavnaların nasıl aydınlatılacağı konusunda öneride bulunmasını ister.
Ve öyle oldu ki Yared'le kardeşi ve onların aileleri ve ayrıca Yared'le kardeşinin arkadaşları ve onların aileleri topladıkları her cins erkek ve dişi sürülerini de alarak kuzeydeki vadiye indiler (ve bu vadinin adı Nimron'du, buraya kuvvetli avcının adı verilmişti).
2 Ve orada tuzaklar kurup gökteki kuşlardan yakaladılar; ve ayrıca hazırladıkları bir kabın içine sudan yakaladıkları balıkları koyup yanlarında götürdüler.
3 Ve yanlarında bal arısı anlamına gelen deseret de götürdüler; ve böylece yanlarında arı kovanları ve ülkede bulunan her şeyden ve her çeşit tohumdan götürdüler.
4 Ve öyle oldu ki Nimrod vadisine indiklerinde Rab gelip Yared'in kardeşiyle konuştu; ve O bir bulutun içindeydi ve Yared'in kardeşi O'nu görmedi.
5 Ve öyle oldu ki Rab onlara çöle gitmelerini, evet, daha önce hiç kimsenin ayak basmadığı bir yere gitmelerini emretti. Ve öyle oldu ki Rab önlerinden gitti ve içinde durduğu buluttan onlarla konuştu ve gitmeleri gereken yönü gösterdi.
6 Ve öyle oldu ki sürekli Rab'bin eliyle yol gösterilip çölde yolculuk ettiler ve mavnalar inşa edip engin suları geçtiler,
7 Ve Rab, onların denizin ötesindeki çölde durmalarına izin vermedi, fakat bütün ülkelerden daha seçkin bir ülke olan, Rab Tanrı'nın doğru bir halk için saklamış olduğu vaadedilen diyara doğru ilerlemelerini istedi.
8 Ve O öfkesiyle Yared'in kardeşine yemin edip, bu vaadedilen diyara kim sahip olursa olsun, bundan böyle ve sonsuza dek O'na, tek ve gerçek Tanrı'ya hizmet etmesi gerektiğini, yoksa O'nun tüm öfkesi üzerlerine geldiği zaman ortadan silineceklerini söylemişti.
9 Ve şimdi, Tanrı'nın bu ülke için verdiği emirlerden anlıyoruz ki burası vaadedilen bir diyardır ve buraya hangi ulus sahip olursa olsun Tanrı'ya hizmet edecektir, yoksa O'nun tüm öfkesi üzerlerine geldiği zaman ortadan silineceklerdir. Ve onlar kötülüklerinde olgunlaştıkları zaman O'nun tüm öfkesi onların üzerine gelecektir.
10 Çünkü işte, burası bütün diğer ülkelerden daha seçkin bir ülkedir; bu nedenle, bu ülkeye sahip olanlar ya Tanrı'ya hizmet edecek ya da silinip atılacaktır; çünkü bu Tanrı'nın sonsuz emridir. Ve onlar ülkenin çocukları arasında tüm kötülüklerin olacağı zamana kadar yok edilmeyeceklerdir.
11 Ve ey Yahudi olmayan uluslar, bu kayıtlar size Tanrı'nın emirlerini bilesiniz diye, tövbe edip bütün kötülükler gelinceye kadar kötülüklerinize devam etmeyesiniz diye gelmiştir, öyle ki bu ülkede oturanların bugüne kadar yaptıkları gibi Tanrı'nın gazabının tümünü üzerinize çekmeyin.
12 İşte burası seçkin bir ülkedir ve ona hangi ulus sahip olursa olsun, yazdıklarımız aracılığıyla bildirilen ülkenin Tanrısı İsa Mesih'e hizmet ederse, kölelik ve tutsaklık görmeyecek ve göğün altındaki ulusların hiçbirinin egemenliği altında olmayacaktır.
13 Ve şimdi kayıtlarıma devam ediyorum; çünkü işte, öyle oldu ki Rab, Yared ve kardeşlerini karaları ayıran o büyük denize kadar getirdi. Ve denize vardıklarında çadırlarını kurdular ve oraya Moriyankumer adını verdiler; ve çadırlara yerleşip deniz kıyısında dört yıl çadırda kaldılar.
14 Ve öyle oldu ki dört yılın sonunda, Rab yeniden Yared'in kardeşine geldi ve bulutun içinde durup onunla konuştu. Ve Rab, Yared'in kardeşiyle üç saat boyunca konuştu ve Rab'bin adını anmayı unuttuğu için onu azarladı.
15 Ve Yared'in kardeşi yapmış olduğu bu kötülükten tövbe etti ve yanında bulunan kardeşleri için Rab'bin adını çağırdı. Ve Rab ona şöyle dedi: Senin ve kardeşlerinin günahlarını bağışlayacağım; fakat bir daha günah işlemeyeceksin; çünkü Ruhumun her zaman insanla uğraşmayacağını hatırlayacaksın; dolayısıyla günahlarında tamamen olgunlaşıncaya kadar günah işlersen, Rab'bin huzurundan kovulacaksın. Ve sana mirasın olarak vereceğim ülke hakkında olan düşüncelerim bunlardır; çünkü orası bütün diğer ülkelerden daha seçkin bir ülke olacaktır.
16 Ve Rab şöyle dedi: Çalışmaya başla ve şimdiye dek yapmış olduğun türden mavnalar yap. Ve öyle oldu ki Yared'in kardeşi ve onun kardeşleri de işe koyulup Rab'bin talimatları doğrultusunda daha önce yapmış oldukları gibi mavnalar yaptılar. Ve bunlar küçüktü ve su üzerinde hafiftiler, hatta su üzerinde kuş gibi hafiftiler.
17 Ve mavnalar hiç su sızdırmayacak bir şekilde inşa edilmişti, hatta bir sahan gibi içinde su tutabiliyorlardı; ve altı su geçirmez bir sahana benziyordu; ve yanları su geçirmez bir sahan şeklinde ve uçları sivriydi; ve üstü de su geçirmez bir sahan gibiydi ve uzunluğu bir ağaç boyuydu; ve kapakları kapatıldığında sahan gibi su geçirmez oluyorlardı.
18 Ve öyle oldu ki Yared'in kardeşi Rab'be şöyle diyerek seslendi: Ya Rab, bana yapmamı emrettiğin işi yaptım ve mavnaları bana gösterdiğin şekilde yaptım.
19 Ve işte, ya Rab, içlerinde hiç ışık yok; hangi yöne gideceğiz? Ve üstelik ölüp gideceğiz, çünkü mavnaların içindeki havadan başka soluyacak hava yok; bu yüzden ölüp gideceğiz.
20 Ve Rab, Yared'in kardeşine şöyle dedi: İşte, alttan ve üstten bir delik açacaksın ve havasız kalırsan deliği açar hava alırsın. Ve öyle olur da içeriye üzerinize su gelirse, işte, deliği kapatacaksın ki su baskınından ölmeyesiniz.
21 Ve öyle oldu ki Yared'in kardeşi Rab'bin emrettiği gibi yaptı.
22 Ve Rab'be yeniden seslenerek şöyle dedi: Ya Rab, işte bana emrettiğin şekilde hareket ettim ve halkım için gemileri hazırladım; ve işte, içlerinde hiç ışık yok. İşte, ya Rab, bu koca suyu karanlıkta geçmemize izin verecek misin?
23 Ve Rab, Yared'in kardeşine şöyle dedi: Gemilerinizde ışık olması için ne yapmamı istiyorsun? Çünkü işte pencereler yapamazsın, zira paramparça olurlar; yanınızda ateş götürmeyeceksiniz, çünkü ateşin ışığıyla gitmeyeceksin.
24 Çünkü işte, denizin ortasında bir balina gibi olacaksın; zira dağ gibi dalgalar üzerinize vuracak. Ancak, seni denizin derinliklerinden tekrar yukarı çıkaracağım; çünkü rüzgarlar benim ağzımdan çıkmıştır ve yağmur ve selleri de Ben gönderirim.
25 Ve işte, seni bunlara karşı hazırlıyorum; çünkü denizin dalgalarına ve çıkan rüzgarlara ve gelecek olan tufanlara karşı seni hazırlamazsam, bu büyük derinliği geçemezsin. Bu yüzden denizin derinliklerine gömüldüğünüzde ışığınız olması için sana ne hazırlamamı istiyorsun?
Yared'in kardeşi Rab'bin parmağını on altı taşa dokunurken görür‑‑‑Mesih ruhtan bedenini Yared'in kardeşine gösterir‑‑‑Mükemmel bilgisi olanlar perde arkasında tutulamaz‑‑‑Yaredli kayıtların ışığa çıkarılması için çeviriciler sağlanmıştır.
Ve öyle oldu ki Yared'in kardeşi (şimdi hazırlanmış olan gemilerin sayısı sekizdi) çok yüksek oluşu nedeniyle Şelem Dağı adını verdikleri dağa çıkıp bir kayadan eriterek on altı küçük taş çıkardı; ve taşlar beyaz ve parlaktı, hatta saydam cam gibiydi; ve taşları elinde dağın tepesine götürdü ve yeniden Rab'be yakarıp şöyle dedi:
2 Ya Rab, etrafımızı tufanların saracağını söyledin. Şimdi işte, ya Rab, zayıflığı yüzünden hizmetkârına öfkelenme; çünkü senin kutsal olduğunu ve cennetlerde yaşadığını biliriz ve bizim senin önünde değerimiz yoktur; düşüşten dolayı insanlık tabiatımız sürekli olarak kötüleşmiş olsa da, ya Rab, sana yakarmamız için bize emir verdin; öyle ki arzu ettiklerimizi senden alabilelim.
3 İşte, ya Rab, kötülüklerimiz yüzünden bizi cezalandırıp uzaklara sürdün ve bu kadar yıl çölde kaldık; yine de bize merhamet gösterdin. Ya Rab, bana acı ve bu halkından öfkeni çevir ve bu azgın derinlikleri karanlıkta geçmemize izin verme; ama kayadan erittiğim şu taşlara bak.
4 Ve ya Rab, biliyorum senin gücün her şeye yeter ve sen insanların iyiliği için dilediğin her şeyi yapabilirsin; Ya Rab, öyleyse bu taşlara parmağınla dokun ve karanlıkta parlamalarını sağla; ve onlar hazırladığımız gemilerin içinde bizim için parlayacak ki denizi geçerken ışığımız olsun.
5 İşte, ya Rab, buna gücün yeter. İnsanın anlayışına küçük görünen şeylerden büyük kuvvet göstermeye gücün olduğunu biliriz.
6 Ve öyle oldu ki Yared'in kardeşi bu sözleri söyler söylemez, işte, Rab elini uzatıp parmağıyla taşlara birer birer dokundu. Ve Yared'in kardeşinin gözlerinden perde alınmıştı ve Rab'bin parmağını gördü; ve bu tıpkı etten ve kandan oluşmuş insan parmağı gibiydi; ve Yared'in kardeşi Rab'bin önünde yere düştü, çünkü korkuya kapılmıştı.
7 Ve Rab, Yared'in kardeşinin yere düştüğünü gördü; ve Rab ona şöyle dedi: Ayağa kalk, neden düştün?
8 Ve o, Rab'be: ARab'bin parmağını gördüm ve beni cezalandıracağından korktum; çünkü Rab'bin bedeni ve kanı olduğunu bilmiyordum@ dedi.
9 Ve Rab ona şöyle dedi: İmanınla benim kan ve bedene bürüneceğimi gördün ve şimdiye dek senin kadar büyük bir imanla önüme gelen hiç kimse olmadı; çünkü böyle olmasaydı, parmağımı göremezdin. Daha başka bir şey gördün mü?
10 Ve Yared'in kardeşi: AHayır, Rab, bana kendini göster@ diye cevap verdi.
11 Ve Rab ona şöyle dedi: Söyleyeceğim sözlere inanacak mısın?
12 Ve o: AEvet, Rab, senin gerçekleri söylediğini biliyorum, çünkü sen gerçeğin Tanrısısın ve yalan söyleyemezsin@ diye cevap verdi.
13 Ve bu sözleri söylediğinde, işte Rab kendisini ona gösterdi ve şöyle dedi: Bunları bildiğin için düşüşten fidye ile kurtarıldın; bu nedenle huzuruma geri getirildin; bunun için kendimi sana gösteriyorum.
14 İşte, dünya kurulduğundan beri halkımı fidye ile kurtarmak için hazırlanmış olan benim. İşte, Ben İsa Mesih'im. Ben Baba'yım ve Oğul'um. Tüm insanlık bende yaşama kavuşacak ve benim adıma inananlar o ebedi yaşama kavuşacak; ve onlar benim oğullarım ve kızlarım olacaklar.
15 Ve yarattığım insana kendimi hiç göstermedim, çünkü hiçbir zaman insan bana senin inandığın kadar inanmadı. Benim suretimde yaratıldığını görüyor musun? Evet, hatta tüm insanlar başlangıçta benim suretimde yaratılmıştır.
16 İşte, şimdi görmüş olduğun bu beden, ruhumun bedenidir ve Ben insanı ruhumun bedeni gibi yarattım; ve sana ruhta göründüğüm gibi halkıma bedende görüneceğim.
17 Ve şimdi, ben Moroni, yazılmış olan bu şeylerin tam bir anlatımını veremeyeceğimi daha önce söylemiştim; bu yüzden İsa'nın kendisini Nefililer'e gösterdiği tarzda ve aynı bedenin görünümünde ruh olarak bu adama göründüğünü söylemekle yetiniyorum.
18 Ve O, Nefililer'e hizmet ettiği gibi ona da hizmet etti; ve bütün bunları bu adam kendisinin Tanrı olduğunu bilsin diye yaptı, çünkü Rab ona çok büyük işler göstermişti.
19 Ve bu adamın bilgisinden dolayı, perdenin ötesine bakması engellenemezdi; ve o, İsa'nın parmağını gördü, görür görmez de korkudan yere kapandı; çünkü bunun Rab'bin parmağı olduğunu biliyordu; ve hiç şüphe duymadan bildiği için artık inanmasına gerek kalmamıştı.
20 Bu nedenle Tanrı hakkında bu mükemmel bilgisi olduğu için onu perdenin arkasında tutmak olanaksızdı; bu yüzden İsa'yı gördü ve İsa ona hizmet etti.
21 Ve öyle oldu ki Rab, Yared'in kardeşine şöyle dedi: İşte adımı bedende yücelteceğim zaman gelinceye dek, gördüğün ve işittiğin bu şeylerin dünyaya açıklanmasına izin verme; bu nedenle gördüğün ve işittiğin şeyleri bir hazine gibi sakla ve onları hiç kimseye gösterme.
22 Ve işte, yanıma geleceğin zaman bunları yazıp mühürleyeceksin ki kimse onları tercüme edemesin; çünkü bunları okunamayacak bir dilde yazacaksın.
23 Ve işte,
24 Çünkü işte, yazacağın dili karıştırdım; bu nedenle uygun gördüğüm bir zamanda, yazacağın şeylerin bu taşlarla insanların gözünde yücelmesini sağlayacağım.
25 Ve Rab bu sözleri söyledikten sonra Yared'in kardeşine o ana dek yeryüzünde yaşamış ve ayrıca yaşayacak olan herkesi gösterdi; ve ondan dünyanın her ucunda yaşayan insanları görmesini esirgemedi.
26 Çünkü Rab daha önceleri ona, eğer kendisine inanırsa ona her şeyi gösterebileceğini söylemişti---her şey ona gösterilecekti; bu yüzden Rab'bin kendisine her şeyi gösterebileceğini bildiğinden, Rab ondan hiçbir şeyi saklamadı.
27 Ve Rab ona şöyle dedi: Bunları yaz ve mühürle; ve uygun gördüğüm bir zamanda onları insançocuklarına göstereceğim.
28 Ve öyle oldu ki Rab ona almış olduğu iki taşı mühürlemesini ve Rab onları insançocuklarına göstereceği zamana kadar onları kimseye göstermemesini emretti.
Moroni'ye Yared'in kardeşinin yazdıklarını mühürlemesi emredilir---İnsanlar Yared'in kardeşi gibi iman edinceye kadar bunlar açıklanmayacaktır‑‑‑Mesih, insanların kendisinin ve öğrencilerinin sözlerine inanmalarını emreder‑‑‑İnsanların tövbe ederek, Sevindirici Haber'e inanmaları ve kurtulmaları emredilir.
Ve Rab, Yared'in kardeşine Rab'bin huzurundan ayrılarak dağdan inmesini ve gördüğü şeyleri yazmasını emretti; ve O çarmıha gerilinceye kadar bunların insançocuklarına gelmesi yasaklandı; ve bu yüzden Kral Mosiya bunları, Mesih kendisini halkına göstermeden önce dünyaya açıklanmasın diye sakladı.
2 Ve Mesih kendisini gerçekten halka gösterdikten sonra bu şeylerin açığa çıkarılmasını emretti.
3 Ve şimdi, bundan sonra onların hepsi inançsızlığa düştü; ve Lamanlılar'ın dışında başka kimse kalmadı ve onlar da Mesih'in Sevindirici Haber'ini reddettiler; bu yüzden, bunları yeniden toprağa saklamam emredildi.
4 İşte, bu levhalara Yared'in kardeşinin gördüğü şeyleri aynen yazdım; ve Yared'in kardeşine gösterilen şeylerden daha büyüğü asla gösterilmemiştir.
5 Bu nedenle, Rab bunları yazıya geçirmemi buyurdu, ben de yazdım. Ve onları mühürlememi emretti; ve bunların açıklamasını da mühürlememi emretti; bu nedenle Rab'bin emrettiği şekilde çeviricileri mühürledim.
6 Çünkü Rab bana şöyle dedi: Kötülüklerinden tövbe edip Rab'bin önünde temiz olacakları güne dek, bunlar Yahudi olmayan uluslara gitmeyecek.
7 Ve Yared'in kardeşinin gösterdiği gibi bana inanç gösterecekleri gün, diyor Rab, Ben'de kutsallaşabilirler; o zaman Yared'in kardeşinin görmüş olduğu şeyleri onlara da göstereceğim; hatta onlara bütün vahiylerimi açıklayacağım, diyor Tanrı'nın Oğlu İsa Mesih, göklerin ve yerin ve bu yerlerdeki her şeyin Babası.
8 Ve Rab'bin sözüne karşı gelene
lanet olsun! Ve bu şeyleri reddedene lanet olsun! Çünkü onlara daha büyük şeyler
göstermeyeceğim, diyor İsa Mesih; çünkü konuşan Ben'im.
9 Ve emrimle gökler açılır ve
kapanır; ve sözümle yer sarsılacak ve emrimle orada yaşayanlar ölecek, hatta
ateşle yok olacaklar.
10 Ve benim sözlerime inanmayan
öğrencilerime de inanmaz; ve eğer öyle olur da Ben konuşmuyorsam, kendiniz karar
verin; zira son günde konuşanın Ben olduğunu bileceksiniz.
11 Ama konuştuğum bu şeylere inanan
kişiyi Ben, Ruhum'un belirtileriyle ziyaret edeceğim; ve o bilecek ve tanıklık
edecek. Çünkü Ruhum nedeniyle bu şeylerin doğru olduğunu bilecek; çünkü bunlar
insanları iyilik yapmaya ikna eder.
12 Ve insanları iyilik etmeye
inandıran her şey bendendir; çünkü iyilik Ben'den başka kimseden gelmez.
İnsanları bütün iyiliklere yönelten benim; sözlerime inanmak istemeyen bana,
benim var olduğuma inanmaz; ve bana inanmayan, beni gönderen Baba'ya da
inanmayacaktır. Çünkü işte, Ben Baba'yım, dünyanın ışığı, yaşamı ve gerçeği
benim.
13 Bana gelin, ey Yahudi olmayan uluslar! Ve sizlere daha büyük şeyler, inançsızlık nedeniyle saklı tutulan bilgileri göstereceğim.
14 Bana gelin, ey İsrail Evi! Ve Baba'nın dünya kurulduğundan beri senin için ne
kadar büyük şeyler saklamış olduğu
15 İşte sen, bu korkunç kötü durumda, yürek katılığında ve zihin körlüğünde kalmana neden olan bu inançsızlık perdesini yırttığında, işte o zaman, dünyanın kuruluşundan beri senden saklanmış olan bu büyük ve harika şeyler---evet, kırık bir yürek ve pişmanlık duyan bir ruhla Baba'yı benim adımda çağırdığında, işte o zaman Baba'nın atalarınla yaptığı antlaşmayı hatırladığını bileceksin, ey İsrail Evi!
16 Ve o zaman, hizmetkârım Yuhanna'ya yazdırdığım vahiylerim bütün halkın gözü önüne serilecek. Hatırla, bu şeyleri gördüğünde bu şeylerin bütün gerçekliğiyle bildirileceği zamanın yaklaştığını bileceksin.
17 Bu yüzden, bu kayıtlar elinize geçtiğinde Baba'nın işinin ülkenin her yanında başlamış olduğunu bileceksin.
18 Bu yüzden, ey dünyanın her ucunda yaşayanlar tövbe edip, bana gelin ve Sevindirici Haberim'e inanın ve benim adımla vaftiz olun; çünkü inanıp vaftiz olan kurtulacaktır; fakat inanmayan lanetlenecektir; ve adıma inananlara işaretler gelecektir.
19 Ve son günde adıma sadık kalmış olana ne mutlu, çünkü o, dünyanın kuruluşundan beri kendisi için hazırlanmış olan krallıkta oturmaya yükseltilecektir. Ve işte, bunu konuşan benim. Amin.
Üç tanık ve eserin kendisi Mormon Kitabı'nın gerçekliğine kanıt olarak duracaklardır.
Ve şimdi ben
2 Ve işte, bu eserin ortaya çıkmasına yardım edecek kişilere levhaları gösterebilme ayrıcalığına sahipsin.
3 Ve Tanrı'nın gücü aracılığıyla bunlar üç kişiye gösterilecektir; dolayısıyla onlar bunların gerçek olduğunu kesin olarak bileceklerdir.
4 Ve bunlar üç tanığın ağzıyla doğrulanacaktır; ve üçlerin tanıklığı ve bu eserin sayesinde Tanrı'nın gücü ve ayrıca sözü gösterilecek, Baba ve Oğul ve Kutsal Ruh bunlara tanıklık edecektir---ve bütün bunlar son günde dünyaya karşı tanık olarak duracaktır.
5 Ve eğer öyle olur da onlar tövbe edip İsa'nın adıyla Baba'ya gelirlerse, Tanrı'nın Krallığı'na alınacaklardır.
6 Ve şimdi, bu şeyler için yetkim olmadığına siz karar verin; çünkü beni göreceğiniz ve son günde Tanrı'nın önünde duracağımız zaman benim yetkim olduğunu bileceksiniz. Amin.
Yaredliler'in mavnaları rüzgarın yardımıyla vaadedilen diyara doğru sürüklenir‑‑‑Halk, Rab'bi iyiliğinden dolayı över‑‑‑Oriha onların başlarına kral seçilir‑‑‑Yared ve kardeşi ölür.
Ve şimdi, ben
2 Çünkü öyle oldu ki Rab, Yared'in kardeşinin dağa getirmiş olduğu taşları hazırladıktan sonra, Yared'in kardeşi dağdan inip hazırlanmış olan gemilere taşları yerleştirdi, gemilerin her ucuna birer taş koydu; ve işte, taşlar gemilere ışık verdi.
3 Ve böylece Rab, büyük suları karanlıkta geçmesinler diye taşların karanlıkta parlayıp erkeklere, kadınlara ve çocuklara ışık vermesini sağladı.
4 Ve öyle oldu ki suyun üzerindeyken aç kalmamak için her türlü yiyecek hazırladıktan sonra ve ayrıca sürüleri ve büyükbaş hayvanları ve yanlarında götürebilecekleri bütün yabani, evcil ve kümes hayvanları için de yiyecek hazırladıktan sonra---ve öyle oldu ki bütün bunları yaptıktan sonra gemilerine, yani mavnalarına bindiler ve kendilerini Tanrıları Rab'be teslim ederek denize açıldılar.
5 Ve öyle oldu ki Rab Tanrı vaadedilen diyara doğru esmek üzere suyun üzerinde şiddetli bir rüzgar çıkardı; ve böylece rüzgarın önünde dalgaların üzerinde savrulup gittiler.
6 Ve öyle oldu ki üzerlerine çarpan dağ gibi dalgalar ve sert rüzgarın yol açtığı şiddetli korkunç kasırgalar nedeniyle birçok kez denizin derinliklerine gömüldüler,
7 Ve öyle oldu ki derinliklere gömüldüklerinde
8 Ve öyle oldu ki suların üzerindeyken vaadedilen diyara doğru esen rüzgar hiç kesilmedi; ve rüzgarın önünde böylece sürüklendiler.
9 Ve Rab'be övgüler yağdırdılar; evet, Yared'in kardeşi ilahiler söyleyerek Rab'bi övdü ve bütün gün boyunca Rab'be şükredip O'nu övdü; ve gece olduğunda, Rab'bi övmeyi bırakmadılar.
10 Ve böylece ileri doğru sürüklendiler; ve hiçbir deniz canavarı gemilerini parçalayamaz ve hiçbir balina onlara zarar veremezdi; ve ister suyun üstünde, ister suyun altında olsun sürekli ışıkları vardı.
11 Ve üç yüz kırk dört gün boyunca suyun üzerinde böyle sürüklendiler.
12 Ve vaadedilen diyarın kıyılarına çıktılar. Ve vaadedilen diyarın kıyılarına ayak bastıklarında yere kapanıp Rab'bin önünde kendilerini alçalttılar ve kendilerine göstermiş olduğu çok şefkatli merhametinden dolayı, Rab'bin önünde sevinç gözyaşları döktüler.
13 Ve öyle oldu ki ülkeye dağılıp toprağı işlemeye başladılar.
14 Ve Yared'in dört oğlu oldu ve onlara Yakom ve Gilga ve Maha ve Oriha adı verildi.
15 Ve Yared'in kardeşinin de oğulları ve kızları oldu.
16 Ve Yared ile kardeşinin arkadaşlarının sayısı yaklaşık yirmi iki candı ve onların da vaadedilen diyara gelmeden önce oğulları ve kızları olmuştu; ve bu yüzden sayıları çoğalmaya başladı.
17 Ve onlara Rab'bin önünde alçakgönüllü bir şekilde yürümeleri öğretildi; ve onlara yukarıdan da öğretildi.
18 Ve öyle oldu ki ülkede yayılmaya ve çoğalıp toprağı işlemeye başladılar; ve ülkede güçlenip kuvvetlendiler.
19 Ve Yared'in kardeşi yaşlanmaya başladı ve yakında mezara gideceğini gördü; bu nedenle Yared'e: AHalkımızı saymak için onları bir araya toplayalım ve mezarımıza inmeden önce bizden diledikleri bir şey var mı öğrenelim@ dedi.
20 Ve böylece halk bir araya toplandı. Şimdi Yared'in kardeşinin oğullarının ve kızlarının sayısı yirmi iki candı; ve Yared'in oğullarının ve kızlarının sayısı on ikiydi, dört oğlu vardı.
21 Ve öyle oldu ki onlar halkı saydı ve onları saydıktan sonra onlardan mezarlarına inmeden önce kendilerinden yapılmasını istedikleri şeyleri sordular.
22 Ve öyle oldu ki halk onlardan oğullarının birini meshedip halkın üzerine kral olarak atamalarını istedi.
23 Ve şimdi işte, bu onları çok rahatsız etti. Ve Yared'in kardeşi onlara: ABunun sonu kesinlikle tutsaklık olur@ dedi.
24 Fakat Yared kardeşine: AOnların bir kralı olmasına izin ver@ dedi. Ve bu nedenle onlara: AOğullarımızın arasından istediğiniz birini kral olarak seçin@ dedi.
25 Ve öyle oldu ki onlar Yared'in kardeşinin ilk doğan oğlunu seçtiler ve onun adı Pagag'dı. Ve öyle oldu ki o kralları olmak istemeyip bunu reddetti. Ve halk babasının onu zorlamasını istediyse de babası bunu istemedi; ve onlara hiç kimseyi kralları olmaya zorlamamalarını emretti.
26 Ve öyle oldu ki Pagag'ın diğer kardeşlerini de seçtiler, ancak hiçbiri istemedi.
27 Ve öyle oldu ki Yared'in oğullarından birisi dışında hiçbirisi kral olmak istemedi ve Oriha meshedilip halkın üzerine kral olarak atandı.
28 Ve ülkeyi yönetmeye başladı ve halk refaha kavuşmaya başladı; ve çok zengin oldular.
29 Ve öyle oldu ki Yared öldü ve kardeşi de öldü.
30 Ve öyle oldu ki Oriha, Rab'bin önünde alçakgönüllü bir şekilde yürüdü ve Rab'bin, babası için ne büyük şeyler yapmış olduğunu hatırladı ve aynı zamanda Rab'bin ataları için yapmış olduğu büyük şeyleri halkına öğretti.
Oriha doğrulukla hüküm sürer---Gasp ve kavga arasında birbirine rakip Şule ve Kohor krallıkları kurulur‑‑‑Peygamberler halkın kötülüklerini ve putperestliklerini kınarlar ve halk bunun üzerine tövbe eder.
Ve öyle oldu ki ömrü çok uzun olan Oriha bütün yaşamı boyunca ülkede doğrulukla hüküm sürdü.
2 Ve oğulları ve kızları oldu; evet, otuz bir çocuğun babası oldu, bunların yirmi üçü oğlandı.
3 Ve öyle oldu ki ihtiyar yaşında Kib'in de babası oldu. Ve öyle oldu ki Kib onun yerine geçti; ve Kib, Korihor'un babası oldu.
4 Ve Korihor otuz iki yaşına geldiğinde babasına karşı ayaklandı ve gidip Nehor ülkesine yerleşti; ve onun da oğulları ve kızları oldu ve onlar çok güzeldiler; bu nedenle Korihor birçok insanı peşinden sürükledi.
5 Ve bir ordu toplayınca kralın yaşadığı Moron ülkesine gelip onu esir aldı; böylece tutsaklığa düşeceklerini söyleyen Yared'in kardeşinin sözü yerine geldi.
6 Şimdi kralın yaşadığı Moron ülkesi, Nefililer'in Harabe adını verdikleri ülkeye yakındı.
7 Ve öyle oldu ki Kib iyice yaşlanıncaya kadar tutsak kaldı ve halkı ise oğlu Korihor'un yönetimi altındaydı; ancak Kib'in tutsaklığı sürerken ilerlemiş yaşında Şule'nin babası oldu.
8 Ve öyle oldu ki Şule kardeşine kızdı; ve büyüyüp kuvvetlenen Şule insan kuvvetine göre güçlü biri oldu; ve doğru karar verebilme yeteneği de güçlüydü.
9 Bu nedenle Efraim tepesine gitti ve orada maden çıkarıp eritti ve kendi tarafına çekmiş olduğu kimselere çelik kılıçlar yaptı; ve onları kılıçla silahlandırdıktan sonra Nehor şehrine dönüp kardeşi Korihor'la savaştı; bu yolla krallığı ele geçirip babası Kib'e geri verdi.
10 Ve şimdi Şule'nin becerdiği bu işten dolayı, babası krallığı ona bağışladı; bu yüzden Şule babasının yerine ülkeyi yönetmeye başladı.
11 Ve öyle oldu ki o yönetim görevini doğrulukla yerine getirdi ve krallığını ülkenin her yanında genişletti; çünkü halk çok kalabalık olmuştu.
12 Ve öyle oldu ki Şule'nin de birçok oğlu ve kızı oldu.
13 Ve Korihor yaptığı sayısız kötülüklerden tövbe etti; bu nedenle Şule ona krallığında yetki verdi.
14 Ve öyle oldu ki Korihor'un pek çok oğlu ve kızı oldu. Ve Korihor'un oğulları arasında Nuh adında bir oğlu vardı.
15 Ve öyle oldu ki Nuh, Kral Şule'ye ve ayrıca babası Korihor'a karşı ayaklanıp kardeşi Kohor'la bütün diğer kardeşlerini ve halkın çoğunu yanına çekti.
16 Ve Kral Şule'yle yaptığı savaşta ilk mirasları olan toprakları ele geçirip ülkenin bu bölgesine kral oldu.
17 Ve öyle oldu ki Kral Şule'yle yeniden savaştı ve Kral Şule'yi yakalayıp onu Moron'a tutsak olarak götürdü.
18 Ve öyle oldu ki onu öldürmek üzereyken Şule'nin oğulları geceleyin gizlice Nuh'un evine girip onu öldürdüler ve hapishanenin kapısını kırıp babalarını çıkardılar ve onu kendi krallığında tahtına oturttular.
19 Bu nedenle Nuh'un oğlu onun yerine krallığı kurdu; ancak Kral Şule'nin üzerinde bir daha üstünlük sağlayamadılar ve Kral Şule'nin yönetimindeki halk oldukça gelişip kuvvetlendi.
20 Ve ülke bölünmüş ve ortaya iki krallık çıkmıştı; Şule'nin krallığı ve Nuh'un oğlu Kohor'un krallığı.
21 Ve Nuh'un oğlu Kohor, halkının Şule'ye karşı savaşmasına neden oldu, bu savaşta Şule onları yenip Kohor'u öldürdü.
22 Ve şimdi Kohor'un Nimrod adında bir oğlu vardı; ve Nimrod, Kohor krallığını Şule'ye teslim ederek Şule'nin gözüne girdi; bu nedenle Şule ona çok büyük ayrıcalıklar tanıdı ve Nimrod, Şule'nin krallığında dilediğince davrandı.
23 Ve Şule'nin yönetimi sırasında Rab'bin göndermiş olduğu peygamberler halkın arasına gelerek, halkın kötülük ve putperestliğinin ülkenin üzerine bir lanet getirmekte olduğunu ve tövbe etmezlerse yok olacaklarını bildirdiler.
24 Ve öyle oldu ki halk peygamberlere küfredip onlarla alay etti. Ve öyle oldu ki Kral Şule peygamberlere küfredenlerin hepsini yargıladı.
25 Ve peygamberlere istedikleri her yere gitme yetkisi veren bir yasayı ülkenin her tarafına yolladı; ve böylece halk tövbeye getirildi.
26 Ve halk kötülüklerinden ve putperestliklerinden tövbe ettiği için Rab onları esirgedi ve ülkede yeniden refaha kavuşmaya başladılar. Ve öyle oldu ki ilerlemiş yaşında, Şule'nin oğulları ve kızları oldu.
27 Ve Şule döneminde bir daha savaş çıkmadı; ve Şule, Rab'bin atalarını büyük derinlikten geçirip vaadedilen diyara getirerek onlar için gerçekleştirmiş olduğu büyük işleri hatırladı; bu nedenle bütün yaşamı boyunca doğrulukla hüküm sürdü.
Krallık konusunda sürtüşmeler ve çekişmeler çıkar‑‑‑Akiş, kralı öldürmek amacıyla yemine bağlı gizli bir çete kurar‑‑‑Gizli çeteler şeytandan gelir ve sonuçta ulusları yıkıma götürür---Yahudi çağdaş olmayan uluslar bütün ülkelerin, ulusların ve memleketlerin özgürlüklerini ortadan kaldırmaya çalışan gizli çetelere karşı uyarılır.
Ve öyle oldu ki Şule, Ömer'in babası oldu ve yerine Ömer geçti. Ve Ömer, Yared'in babası oldu; ve Yared'in oğulları ve kızları oldu.
2 Ve Yared babasına karşı ayaklandı ve Het ülkesine gelip yerleşti. Ve öyle oldu ki kurnazca sözleriyle birçok insanı kandırıp krallığın yarısını ele geçirdi.
3 Ve krallığın yarısını ele geçirdikten sonra babasıyla savaştı ve onu sürgüne gönderip tutsak olarak çalıştırdı.
4 Ve şimdi Ömer, krallığı döneminde ömrünün yarısını tutsaklıkta geçirdi. Ve öyle oldu ki oğulları ve kızları oldu; bunların arasında Esrom ve Koriyantumur vardı.
5 Ve onlar kardeşleri Yared'in yaptıklarına o kadar çok kızmışlardı ki bir ordu toplayıp Yared'e karşı savaştılar. Ve öyle oldu ki onunla gece savaştılar.
6 Ve öyle oldu ki Yared'in ordusunu kılıçtan geçirdiklerinde onu da öldürmek üzereydiler ki krallığı babasına geri vereceğini söyleyerek kendisini öldürmemeleri için onlara yalvardı. Ve öyle oldu ki onun canını bağışladılar.
7 Ve şimdi krallığı elinden alınan Yared buna çok üzülüyordu; çünkü yüreğini krallığına ve dünyanın şöhretine vermişti.
8 Şimdi çok açıkgöz olan Yared'in kızı babasının üzüldüğünü görünce krallığı babasına geri vermek için bir şeyler planlamayı düşündü.
9 Şimdi Yared'in kızı çok güzeldi. Ve öyle oldu ki babasıyla konuşup ona şöyle dedi: Niçin babam bu kadar kederlidir? Atalarımızın büyük derinlikleri geçerken yanlarında getirmiş oldukları kayıtları okumamış mıdır? İşte, eskilerin gizli planlarıyla krallıkları ele geçirip büyük onur kazandıklarını anlatan bir öykü yok mudur?
10 Ve şimdi babam bu yüzden Kimnor'un oğlu Akiş'i çağırtsın; ve işte, ben güzelim ve onun önünde dans ederek onu keyiflendireceğim; öyle ki karısı olmamı arzu edecektir; bu nedenle karısı olmam için beni senden isteyecek olursa ona: ABabam kralın başını bana getirirsen onu sana veririm@ diyeceksin.
11 Ve şimdi Ömer Akiş'in dostuydu; bu nedenle, Yared Akiş'i davet edip çağırttığında Yared'in kızı onun önünde dans edip onu öyle keyiflendirdi ki Akiş onun karısı olmasını arzu etti. Ve öyle oldu ki Yared'e: AKarım olmak üzere onu bana ver@ dedi.
12 Ve Yared ona: ABabam kralın başını bana getirirsen onu sana vereceğim@ dedi.
13 Ve öyle oldu ki Akiş bütün yakınlarını Yared'in evinde bir araya toplayıp onlara: ASizden bir isteğim olacak, bu konuda bana sadık kalacağınıza dair bana yemin eder misiniz?@ dedi.
14 Ve öyle oldu ki hepsi birden göğün Tanrısı ve ayrıca göklerin ve ayrıca yerin ve başlarının hakkı için, arzu ettiği konuda kim Akiş'e yardım etmek istemezse başı vurulacak diye yemin ettiler; ve Akiş'in kendilerine bildireceği şeyi kim açığa vurursa hayatını kaybedecekti.
15 Ve öyle oldu ki bu şekilde Akiş'le anlaştılar. Ve Akiş geçmişte yetki peşinde koşanlar tarafından verilen yeminlerle onlara yemin ettirdi; öyle ki bu yeminler başlangıçtan beri katil olan Kabil'den miras kalmıştı.
16 Ve halkı karanlıkta tutup güç kazanmak ve öldürmek ve yağmalamak ve yalan söylemek ve her türlü kötülük ve cinsel ahlaksızlık yapmak üzere kuvvet arayanlara yardım edebilmek için halka bu yeminleri ettirmek şeytanın gücüyle sürdürülmüştü.
17 Ve geçmişteki bu işleri gözden geçirmeyi Yared'in yüreğine işleyen kendi kızıydı; ve Yared de bunu Akiş'in yüreğine işledi; bu nedenle Akiş akraba ve dostlarına bu yemini ettirerek her istediğini yaptırmak üzere hoş vaadlerle onları kötü yola sürükledi.
18 Ve öyle oldu ki geçmiştekilerin yaptığı gibi gizli bir çete kurdular; bu çete Tanrı'nın gözünde her şeyden daha iğrenç ve kötüdür.
19 Çünkü Rab'bin gizli çetelerle işi yoktur; ayrıca insanların kan dökmesini de istemez; daha doğrusu bunu insanlığın başlangıcından beri her şeyde yasaklamıştır.
20 Ve şimdi, ben Moroni, ettikleri yeminlerin ve kurdukları çetelerin niteliğini yazmıyorum; çünkü bunların bütün halklar arasında ve Lamanlılar arasında da olduğu bana bildirildi.
21 Ve bunlar şimdi sözünü ettiğim bu halkın ve ayrıca Nefi halkının yıkımına neden oldu.
22 Ve para ve güç kazanmak için bu tür gizli çetelere bütün ülkeye yayılıncaya dek arka çıkan hangi ulus olursa olsun, işte, onlar yıkıma uğrayacaktır; çünkü Rab onlar tarafından akıtılacak azizlerinin kanının sürekli olarak topraktan onlardan öcümüzü alın diye kendine seslenmesine ve artık öçlerinin alınmamasına izin vermeyecektir.
23 Bu nedenle, ey Yahudi olmayan uluslar, bu şeylerin size gösterilmesi Tanrı'nın hikmetindendir; öyle ki bunları görüp günahlarınızdan tövbe edebilesiniz ve para ve güç kazanmak için kurulmuş olan bu cinayet çetelerinin size hükmetmelerine izin vermeyesiniz---ve bu işin, evet, hatta bu yıkım işinin üzerinize gelmesine, evet, bu şeylerin olmasına göz yumarsanız, Ebedi Tanrı'nın adalet kılıcı da üzerinize düşecek ve sizi yıkıp yok edecektir.
24 Bu nedenle, bu şeylerin aranıza gelmekte olduğunu gördüğünüzde, Rab aranızda bulunacak bu gizli çeteden dolayı halinizin çok kötü olduğunu anlamanızı ve gözlerinizi açmanızı buyurmaktadır; ya da öldürülenlerin kanı yüzünden bu gizli çetenin vay haline! Çünkü onlar bu gizli çeteden ve ayrıca onu kuranlardan öç alınması için topraktan seslenirler.
25 Çünkü öyledir ki bu gizli çeteyi kuranlar bütün ülkelerin, ulusların ve memleketlerin özgürlüğünü yok etmeyi amaçlıyordur; ve bu çete bütün insanları yıkıma götürür, çünkü her yalanın babası olan şeytan tarafından kurulmuştur; hatta ilk atalarımızı da kandıran bu aynı yalancıdır, evet, başlangıçtan beri insanı cinayet işlemeye iten, başlangıçtan beri peygamberleri kovacak, taşlayacak ve öldürecek kadar insanların yüreğini sertleştiren aynı yalancıdır.
26 Bu nedenle kötülük son bulsun ve şeytanın insançocuklarının yüreğinde bir daha güç bulamayacağı, fakat onların sürekli iyilik yapmaya ikna olacakları ve böylece bütün doğrulukların kaynağına gelerek kurtulacakları zaman gelsin diye bu şeyleri yazmam ben Moroni'ye emredilmiştir.
Krallık soy takip ederek hile ve cinayetlerle bir elden ötekine geçer‑‑‑Emer Doğruluğun Oğlu'nu görür‑‑‑Birçok peygamber halkı tövbeye çağırır‑‑‑Kıtlık ve zehirli yılanlar halkın başına bela olur.
Ve şimdi, ben Moroni anlatmaya devam
ediyorum. Bu yüzden, işte öyle oldu ki Akiş ve dostlarının kurduğu gizli çeteler
yüzünden, işte, onlar Ömer'in krallığını devirdiler.
2 Ancak Rab, Ömer'e ve onun
yıkımını istemeyen oğullarına ve kızlarına merhamet etti.
3 Ve Rab ülkeyi terk etmesi için
Ömer'i rüyasında uyardı; bu nedenle Ömer ailesiyle birlikte ülkeden ayrıldı ve
günlerce yolculuk ettikten sonra geldi ve Şim tepesinin yanından geçti ve
Nefililer'in yok edildikleri yerin yakınına vardı ve oradan doğuya yönelip deniz
kıyısında Ablom denilen bir yere geldi ve oraya çadırını kurdu; ve Yared'le
ailesi dışında, oğulları, kızları ve bütün ev halkı da çadır kurdu.
4 Ve öyle oldu ki Yared kötülerin
eliyle meshedilip halkın başına kral oldu; ve kızını eş olarak Akiş'e verdi.
5 Ve öyle oldu ki Akiş, kayın
pederini öldürmeye çalıştı; ve eskilerin yeminiyle yemin ettirdiği kişilere
başvurdu; onlar da tahtına oturmuş halkına konuşurken Akiş'in kayın pederinin
başını vurdular.
6 Çünkü bu gizli ve kötü topluluk o
denli yayılmıştı ki bütün halkın yüreğini bozmuştu; bu yüzden Yared tahtında
öldürüldü ve yerine Akiş geçti.
7 Ve öyle oldu ki Akiş oğlunu
kıskanmaya başladı; bu yüzden onu hapishaneye kapattı ve ölünceye kadar ona az
yemek verdi veya hiç yemek vermedi.
8 Ve şimdi ölenin kardeşi (ve onun
adı Nimrah'tı) babasının kardeşine yaptıklarından dolayı babasına kızdı.
9 Ve öyle oldu ki Nimrah birkaç
adam toplayıp ülkeden kaçtı ve gelip Ömer'in yanına yerleşti.
10 Ve öyle oldu ki Akiş'in başka
oğulları oldu ve bunlar babalarının arzusu doğrultusunda her türlü kötülük
yapmaya yemin etmiş olmalarına rağmen halkın sevgisini kazandılar.
11 Şimdi Akiş'in yetki hırsı
nasılsa, Akiş halkının da para hırsı öyleydi; bu nedenle Akiş'in oğulları halka
para vererek halkın büyük bir çoğunluğunu peşlerinden sürüklediler.
12 Ve Akiş ve Akiş'in oğulları
arasında savaş başladı ve bu savaş yıllarca sürdü, evet, krallığa bağlı halkın
hemen hemen hepsinin yok olmasına neden oldu, evet, otuz kişi ve Ömer Evi'nden
kaçmış olanların dışında herkes öldü.
13 Bu nedenle, Ömer mirası olan
topraklara yeniden yerleşti.
14 Ve öyle oldu ki Ömer yaşlanmaya
başladı; ihtiyar yaşına rağmen Emer'in babası oldu; ve Emer'i meshedip yerine
kral olarak atadı.
15 Ve Emer'i meshedip kral olarak
atadıktan sonra ülkede iki yıl barış gördü ve kederle dolu nice günler görmüş
olarak öldü. Ve öyle oldu ki Emer babasının yerine geçti ve onun izinden yürüdü.
16 Ve Rab ülkenin üzerindeki laneti
yeniden kaldırmaya başladı ve Emer Evi, Emer'in yönetimi altında çok refaha
kavuştu; ve altmış iki yıllık bir süre içinde o kadar çok güçlendiler ki son
derece zengin oldular.
17 Her çeşit meyve ve tahıl ve
ipekler ve ince keten ve altın ve gümüş ve değerli eşyaları oldu.
18 Ve ayrıca her cins sığır, öküz
ve inekler ve koyun ve domuz ve keçi ve ayrıca insanın beslenmesi için yararlı
başka tür hayvanları vardı.
19 Ve atları ve eşekleri de vardı
ve filleri ve kurelomları ve kumomları vardı; bunların hepsi insanlar için
yararlıydı; ve özellikle de filler, kurelomlar ve kumomlar daha yararlıydı.
20 Ve böylece Rab nimetlerini bütün
diğer ülkelerden daha seçkin olan bu ülkenin üzerine döktü ve bu ülkeye kim
sahip olursa olsun, ona Rab için sahip olmalıydı, yoksa kötülüklerinde
olgunlaştıkları zaman yok edileceklerdi; çünkü bu gibilerin üzerine, diyor Rab,
tüm öfkemi dökeceğim.
21 Ve Emer bütün yaşamı boyunca
doğrulukla hüküm sürdü ve birçok oğlu ve kızı oldu; ve Koriyantum'un babası oldu
ve Koriyantum'u meshedip kral olarak kendi yerine atadı.
22 Ve Koriyantum'u kral olarak
kendi yerine meshedip atadıktan sonra dört yıl daha yaşadı ve ülkede barış
gördü; evet ve hatta Doğruluğun Oğlu'nu gördü ve onun geleceği güne sevindi ve
bundan çok mutluluk duydu; ve huzur içinde öldü.
23 Ve öyle oldu ki Koriyantum
babasının izinden gitti ve birçok büyük şehirler kurdu ve bütün yaşamı boyunca
halkına iyi şeyler verdi. Ve öyle oldu ki çok yaşlanıncaya kadar hiç çocuğu
olmadı.
24 Ve öyle oldu ki karısı yüz iki
yaşında öldü. Ve öyle oldu ki Koriyantum ihtiyar yaşında genç bir kızla evlendi
ve oğulları ve kızları oldu; bu yüzden yüz kırk iki yaşına kadar yaşadı.
25 Ve öyle oldu ki Koriyantum,
Kom'un babası oldu ve Kom onun yerine geçti; ve Kom kırk dokuz yıl hüküm sürdü
ve Het'in babası oldu; ve başka oğulları ve kızları da oldu.
26 Ve halk yeniden ülkenin her
yanına dağılmıştı ve ülkede yeniden çok büyük kötülükler işlenmeye başlandı; ve
Het babasını ortadan kaldırmak için geçmişteki gizli planları benimsemeye
başladı.
27 Ve öyle oldu ki babasını kendi
kılıcıyla öldürerek tahttan indirdi; ve yerine kendisi geçti.
28 Ve ülkede tekrar peygamberler
görülmeye başladı ve onları tövbeye çağırdılar---Rab'bin yolunu hazırlamalarını,
yoksa ülkenin üzerine bir lanet geleceğini, evet, hatta tövbe etmeyecek
olurlarsa, büyük bir kıtlık olacağını ve yok olacaklarını bildirdiler.
29 Fakat halk peygamberlerin
sözlerine inanmadı; fakat onları kovdu; ve içlerinden bazılarını çukurlara atıp
ölüme terk etti. Ve öyle oldu ki onlar bütün bunları Kral Het'in emriyle
yaptılar.
30 Ve öyle oldu ki ülkede büyük bir
kıtlık baş gösterdi ve halk kıtlık yüzünden çok hızlı bir şekilde yok olmaya
başladı; çünkü toprağın üzerine tek damla yağmur düşmedi.
31 Ve ayrıca ülkeyi zehirli
yılanlar sardı ve birçok insanı zehirlediler. Ve öyle oldu ki halkın sürüleri
zehirli yılanların önünden Nefililer'in Zarahemla dedikleri güney ülkesine doğru
kaçmaya başladı.
32 Ve öyle oldu ki hayvanların çoğu
yolda telef oldu; ancak birkaçı güney ülkesine kaçtı.
33 Ve öyle oldu ki Rab hayvanların
peşinden giden yılanları durdurup yolu sarmalarına neden oldu; böylece halk
oradan geçemeyecek, geçmek isteyenler ise zehirli yılanlar tarafından
öldürülecekti.
34 Ve öyle oldu ki halk hayvanların
gittiği yolu izleyip yolda ölmüş olanların leşlerini yediler, ne varsa hepsini
yiyip bitirdiler. Şimdi yok olacaklarını anlayan halk kötülüklerinden tövbe edip
Rab'be yakarmaya başladı.
35 Ve öyle oldu ki Rab'bin önünde
kendilerini yeterince alçalttıkları zaman, Rab yeryüzüne yağmur gönderdi; ve
halk yeniden canlanmaya başladı ve kuzeydeki bölgelerde ve çevredeki bütün
bölgelerde meyve olmaya başladı. Ve Rab onları açlıktan kurtararak gücünü onlara
gösterdi.
Bir kralın ardından diğeri
gelir‑‑‑Krallardan bazıları doğrudur, diğerleri kötüdür‑‑‑Doğruluk hüküm
sürdüğünde, halk Rab tarafından bereketlenip refaha kavuşturulur.
Ve öyle oldu ki Het'in soyundan gelen
Şez---çünkü Şez dışında, Het ve bütün ev halkı kıtlıkta ölmüşlerdi---bu nedenle
Şez yıkıma uğramış bir halkı yeniden diriltmeye başladı.
2 Ve öyle oldu ki Şez atalarının
uğradığı yıkımı hatırladı ve dürüst bir krallık kurdu; çünkü Rab'bin Yared ile
kardeşini derinliklerden geçirirken neler yapmış olduğunu hatırladı; ve Rab'bin
yolunda yürüdü; ve oğulları ve kızları oldu.
3 Ve Şez adındaki büyük oğlu ona
baş kaldırdı; ancak çok zengin olduğu için Şez'in bir eşkıya eliyle vurulması
babasını yeniden huzura kavuşturdu.
4 Ve öyle oldu ki babası ülkede pek
çok şehir kurdu ve halk yeniden ülkenin her yanına dağılmaya başladı. Ve Şez çok
uzun bir süre yaşadı ve Riplakiş'in babası oldu. Ve Şez öldü ve Riplakiş onun
yerine geçti.
5 Ve öyle oldu ki Riplakiş, Rab'bin
gözünde doğru olanı yapmadı; çünkü birçok karısı ve cariyeleri vardı ve
insanların sırtına taşınması ağır yükler vurdu; evet, onlardan ağır vergiler
aldı ve bu vergilerle birçok geniş binalar yaptırdı.
6 Ve kendisi için çok güzel bir
taht kurdu; ve birçok hapishane yaptırdı ve vergi vermek istemeyenleri hapse
attırdı; ve vergi ödemeyecek durumda olanları da hapse attırdı; ve kendi
geçimlerini sağlamaları için onları sürekli çalıştırıyordu; ve çalışmak
istemeyenleri ise öldürttü.
7 Bu nedenle bütün güzel işlere bu
yolla sahip oldu, evet, saf altınını bile hapishanede arıttırdı; ve ince ustalık
isteyen her türlü işi hapishanede yaptırdı. Ve öyle oldu ki yaptığı cinsel
ahlaksızlıklar ve iğrençlikler halkın başına bela olmuştu.
8 Ve kırk iki yıl süren
hükümdarlığından sonra halk ona karşı ayaklandı ve ülkede yeniden savaş çıktı;
öyle ki Riplakiş öldürüldü ve onun soyundan olanlar ülkeden kovuldu.
9 Ve öyle oldu ki yıllar sonra
Moriyanton (Riplakiş'in soyundandı) toplumdan dışlananların arasından bir ordu
topladı ve gidip halka saldırdı; ve birçok şehri eline geçirdi; ve çok çetin bir
savaş oldu ve yıllarca sürdü; ve bütün ülkeyi ele geçirip bütün ülkenin üzerine
kendisini kral ilan etti.
10 Ve kendisini kral ilan ettikten
sonra halkın yükünü hafifletti; böylece halkın gözüne girmeyi başardı ve halk
onu kralları olarak meshetti.
11 Ve Moriyanton, halka karşı
haksızlık etmedi, ancak yaptığı cinsel ahlaksızlıklar yüzünden kendine haksızlık
etti; bu nedenle Rab'bin huzurundan kovuldu.
12 Ve öyle oldu ki Moriyanton
birçok şehir kurdu ve halk onun yönetimi altında, binalar ve altın ve gümüş ve
tahıl üretimi ve sürüler ve büyükbaş hayvanlar gibi kendilerine geri verilen her
şeyde zenginleşti.
13 Ve Moriyanton çok uzun bir süre
yaşadı ve Kim'in babası oldu; ve Kim babasının yerine geçti; ve krallığının
sekizinci yılında babası öldü. Ve öyle oldu ki Kim ülkeyi doğrulukla
yönetmediğinden Rab'bin lütfunu kazanamadı.
14 Ve kardeşi ona karşı baş
kaldırarak onu esir aldı; ve Kim hayatının sonuna kadar tutsak kaldı; ve
tutsaklığında oğulları ve kızları oldu ve ihtiyar yaşında Levi'nin babası oldu;
ve Kim öldü.
15 Ve öyle oldu ki Levi babasının
ölümünden sonra kırk iki yıl tutsak kalıp hizmet etti. Ve ülkenin kralıyla
savaşarak krallığı ele geçirdi.
16 Ve krallığı kendi adına ele
geçirdikten sonra Rab'bin gözünde doğru olanı yaptı ve halk ülkede refaha
kavuştu; ve oldukça uzun bir süre yaşadı; ve oğulları ve kızları oldu; ve ayrıca
Korom'un babası oldu ve onu meshedip yerine kral olarak atadı.
17 Ve öyle oldu ki Korom bütün
yaşamı boyunca Rab'bin gözünde iyi olanı yaptı ve birçok oğlu ve kızı oldu; ve
uzun bir süre yaşadıktan sonra bütün herkes gibi öldü; ve yerine Kiş geçti.
18 Ve öyle oldu ki Kiş de öldü ve
yerine Lib geçti.
19 Ve öyle oldu ki Lib de Rab'bin
gözünde iyi olanı yaptı. Ve Lib zamanında zehirli yılanlar yok edildi. Bu
nedenle ülke halkını beslemek için güney ülkesine avlanmaya gittiler; çünkü ülke
orman hayvanlarıyla doluydu. Ve Lib'in kendisi de büyük bir avcı oldu.
20 Ve denizin karayı böldüğü yerin
yanındaki dar boğazın kenarına büyük bir şehir kurdular.
21 Ve avlanmak için güney ülkesini
kendi haline bıraktılar. Ve kuzey ülkesinin her tarafı insanlarla dolmuştu.
22 Ve çok çalışkandılar ve alıp
satıyor, para kazanmak için aralarında ticaret yapıyorlardı.
23 Ve her çeşit madeni işleyip
altın ve gümüş ve demir ve pirinç ve her tür metal elde ediyorlardı; bu
madenleri topraktan çıkarıyorlardı; bu nedenle, altın ve gümüş ve demir ve bakır
madeni çıkarmak için kazıp yığın yığın toprak çıkardılar. Ve her çeşit güzel
işlemeler yaptılar.
24 Ve ipekleri ve ince dokunmuş
ketenleri vardı; ve çıplaklıklarını örtmek için her cins kumaş dokudular.
25 Ve toprağı sürüp ekmek, ürünü
biçip çapalamak ve ayrıca harman dövmek için çeşitli tarım aletleri yaptılar.
26 Ve hayvanlarına iş gördürmek
için her türlü alet yaptılar.
27 Ve her çeşit savaş silahları
yaptılar. Ve işçiliği ince ustalık isteyen çeşit çeşit işler yaptılar.
28 Ve hiçbir halk onlar kadar
bereketlenmiş, Rab'bin eliyle bu kadar başarılı kılınmamıştır. Ve bütün diğer
ülkelerden daha seçkin olan bir ülkede bulunuyorlardı, çünkü bunu Rab
söylemişti.
29 Ve öyle oldu ki Lib uzun yıllar
yaşadı ve oğulları ve kızları oldu; ve ayrıca Harthom'un babası oldu.
30 Ve öyle oldu ki Harthom
babasının yerine geçti. Ve Harthom yirmi dört yıl ülkeyi yönettikten sonra,
işte, krallık elinden alındı. Ve uzun yıllar tutsak olarak hizmet etti, evet,
hatta ömrünün geri kalan günleri böyle geçti.
31 Ve Harthom, Het'in babası oldu
ve Het bütün yaşamını tutsaklıkta geçirdi. Ve Het, Harun'un babası oldu ve Harun
da bütün yaşamını tutsaklıkta geçirdi; ve Harun, Amnigadda'nın babası oldu ve
Amnigadda da bütün yaşamını tutsaklıkta geçirdi; ve Amnigadda, Koriyantum'un
babası oldu ve Koriyantum da bütün yaşamını tutsaklıkta geçirdi; ve Koriyantum,
Kom'un babası oldu.
32 Ve öyle oldu ki Kom krallığın
yarısını ayartıp peşine taktı. Ve kırk iki yıl krallığın yarısına hükmettikten
sonra Kral Amgid'le savaşmaya gitti ve uzun yıllar süren savaşlarda Kom, Amgid'e
karşı üstünlük sağlayıp krallığın diğer yarısını da ele geçirdi.
33 Ve Kom'un devrinde ülkede
eşkıyalar türedi; ve eski düzenleri benimseyen bu eşkıyalar eskilerin yaptığı
gibi yeminler uygulayarak krallığı tekrar yıkmaya çalıştılar.
34 Şimdi Kom bunlara karşı çok
savaştıysa da onları yenmeyi başaramadı.
Savaşlar, anlaşmazlıklar ve
kötülükler Yaredliler'in hayatlarına hakim olur‑‑‑Peygamberler, tövbe etmezlerse
Yaredliler'in tamamen yok olacaklarını bildirir‑‑‑Halk peygamberlerin sözlerini
reddeder.
Ve Kom devrinde de birçok peygamber
geldi ve bu büyük halkın tövbe edip Rab'be dönmedikçe ve cinayetlerinden ve
kötülüklerinden vazgeçmedikçe yok edileceğine dair peygamberlik ettiler.
2 Ve öyle oldu ki peygamberler halk
tarafından kabul edilmedi ve onlar korunmak için Kom'a sığındılar, çünkü halk
onları öldürmek istiyordu.
3 Ve onlar Kom'a birçok konuda
peygamberlik ettiler; ve Kom ömrünün geri kalan günlerinde kutsandı.
4 Ve Kom oldukça uzun bir süre
yaşadı ve Şiblom'un babası oldu; ve Şiblom babasının yerine geçti. Ve Şiblom'un
kardeşi ona karşı ayaklandı ve bütün ülkede çok büyük bir savaş çıktı.
5 Ve öyle oldu ki Şiblom'un
kardeşi, halkın yok olacağına dair peygamberlik eden bütün peygamberleri
öldürttü.
6 Ve bütün ülkede büyük bir felaket
yaşanıyordu; çünkü peygamberler ülkenin ve de halkın üzerine çok büyük bir
lanetin geleceğine ve kötülüklerinden tövbe etmeyecek olurlarsa, başlarına
yeryüzünde şimdiye kadar eşi benzeri görülmemiş çok büyük bir yıkımın geleceğine
ve kemiklerinin ülkenin her yanında toprak yığını gibi yığılacağına tanıklık
etmişlerdi.
7 Ve onlar kurdukları kötü çeteler
yüzünden Rab'bin sözüne hiç kulak vermediler; bu nedenle bütün ülkede savaşlar
ve çekişmeler ve aynı zamanda birçok kıtlık ve salgın hastalıklar çıkmaya
başladı; öyle ki yeryüzünde şimdiye kadar hiç bilinmeyen bir yıkım yaşandı; ve
bütün bunlar Şiblom'un zamanında oldu.
8 Ve halk kötülüklerinden tövbe
etmeye başladı ve tövbe ettikleri ölçüde Rab onlara merhamet etti.
9 Ve öyle oldu ki Şiblom öldürüldü
ve Şit tutsak alınıp götürüldü ve bütün yaşamını tutsaklıkta geçirdi.
10 Ve öyle oldu ki oğlu Ahah
krallığı ele geçirdi ve ölünceye kadar halkı yönetti. Ve hayatı boyunca
yapmadığı kötülük kalmadığından çok kan dökülmesine neden oldu ve ömrü kısa
sürdü.
11 Ve Ahah'ın soyundan gelen Etem
krallığı ele geçirdi ve hayatı boyunca o da kötü olanı yaptı.
12 Ve öyle oldu ki Etem'in devrinde
birçok peygamber geldi ve halka yine peygamberlikte bulundu; evet,
kötülüklerinden tövbe etmezlerse, Rab'bin onları yeryüzünden tamamıyla
sileceğine dair peygamberlik ettiler.
13 Ve öyle oldu ki halk yüreklerini
katılaştırıp onların sözlerine kulak asmadı; ve peygamberler üzülerek halkın
arasından çekildiler.
14 Ve öyle oldu ki Etem bütün
yaşamı boyunca adaleti kötülükle uyguladı; ve Etem, Moron'un babası oldu. Ve
öyle oldu ki Moron onun yerine geçti; ve Moron da Rab'bin önünde kötü olanı
yaptı.
15 Ve öyle oldu ki para ve güç elde
etmek üzere kurulmuş olan bu gizli çete yüzünden halkın arasında isyan çıktı; ve
baş kaldıranların arasında kötülük yapmakta çok usta olan bir adam vardı ve
Moron'a karşı savaş açarak krallığın yarısını devirdi; ve krallığın yarısını
uzun yıllar elinde tuttu.
16 Ve öyle oldu ki Moron onu
devirip krallığı yeniden ele geçirdi.
17 Ve öyle oldu ki ortaya başka
güçlü bir adam çıktı ve bu adam Yared'in kardeşinin soyundandı.
18 Ve öyle oldu ki Moron'u devirip
krallığı ele geçirdi; bu nedenle Moron yaşamının geri kalan günlerini
tutsaklıkta geçirdi; ve Moron, Koriyantor'un babası oldu.
19 Ve öyle oldu ki Koriyantor bütün
yaşamını tutsaklıkta geçirdi.
20 Ve Koriyantor'un devrinde de
birçok peygamber geldi ve halka büyük ve olağanüstü şeyler hakkında peygamberlik
ettiler ve onları tövbeye çağırdılar; ve tövbe etmezlerse Rab Tanrı'nın onlara
karşı adaletini gösterip onları tamamen ortadan kaldıracağını bildirdiler.
21 Ve Rab Tanrı'nın atalarını
getirmiş olduğu gibi gücünü göstererek ülkeye sahip olmak üzere başka bir halk
göndereceğini ya da ortaya çıkaracağını peygamberlik ettiler.
22 Ve halk gizli cemiyetleri ve adi
iğrençlikleri yüzünden peygamberlerin bütün sözlerini reddetti.
23 Ve öyle oldu ki Koriyantor,
Eter'in babası oldu ve bütün yaşamını tutsaklıkta geçirip öldü.
Eter peygamber, halkı Tanrı'ya
inanmaya teşvik eder‑‑‑Moroni inançla yapılan harikaları ve mucizeleri
anlatır---İnanç Yared'in kardeşinin Mesih'i görmesini sağladı‑‑‑Rab alçakgönüllü
olmaları için insanlara zayıflık verir‑‑‑Yared'in kardeşi inançla Zerin Dağını
yerinden kaldırır‑‑‑İman, umut ve ilahi sevgi kurtuluş için gereklidir‑‑‑Moroni,
İsa'yı yüz yüze görür.
Ve öyle oldu ki Eter, Koriyantumur'un
yaşadığı devirde yaşamıştı; ve Koriyantumur bütün ülkenin kralıydı.
2 Ve Eter, Rab'bin bir
peygamberiydi; bu nedenle Eter, Koriyantumur zamanında ortaya çıkıp halka
peygamberlik etmeye başladı; çünkü Rab'bin Ruhu içinde olduğu için ona engel
olmak mümkün değildi.
3 Çünkü sabah başlayıp güneş
batıncaya kadar halka yıkıma uğramamaları için Tanrı'ya inanıp tövbe etmelerini
öğütlüyor ve onlara her şeyin inançla gerçekleştiğini söylüyordu.
4 Bu nedenle Tanrı'ya inanan herkes
daha iyi bir dünyayı, evet, hatta Tanrı'nın sağında yer almayı kesinlikle umut
edebilir; inançla gelen ve insanların ruhu için bir gemi demiri olan bu umut,
onları kararlı ve sarsılmaz yapacak, Tanrı'yı yüceltmeye yöneltip her zaman iyi
işlerinin artmasını sağlayacaktır.
5 Ve öyle oldu ki Eter halka büyük
ve şaşılacak şeyler hakkında peygamberlik etti; halk bunları görmediği için
inanmadı.
6 Ve şimdi, ben Moroni, sizlere
biraz bu peygamberliklerden söz etmek istiyorum; bütün dünyaya şunu göstermek
isterim ki iman ümit edilen, ancak görülmeyen şeylerdir; dolayısıyla
görmediğiniz için tartışıp durmayın, çünkü inancınız deneninceye dek
tanıklığınız olmayacaktır.
7 Çünkü Mesih'in ölülerin arasından
dirildikten sonra kendisini atalarımıza göstermesi inanç yoluyla olmuştur ve
O'na inanmalarından önce kendisini onlara göstermemiştir; bu nedenle bazıları
mutlaka O'na inanmış olmalı, çünkü kendisini bütün dünyaya göstermedi.
8 Fakat insanlar inandığı için
kendisini dünyaya gösterip Baba'nın adını yüceltti ve onların görmedikleri bu
şeyleri umut ederek göksel armağana ortak olabilmeleri için bir yol hazırladı.
9 Bu nedenle yalnızca inançlı
olmayı istemekle sizin de umudunuz olabilir ve bu armağana ortak olabilirsiniz.
10 İşte, eskilerin Tanrı'nın kutsal
düzenine göre çağrılmaları inanç yoluyla oldu.
11 Bu nedenle, Musa Yasası inanç
yoluyla verildi. Fakat Oğlu'nun armağanıyla, Tanrı daha üstün bir yol hazırladı
ve bu, inanç sayesinde yerine geldi.
12 Çünkü insançocukları arasında
inanç yoksa, Tanrı onların arasında hiçbir mucize yapamaz; bu nedenle onlar
inanmadan önce kendisini onlara göstermemiştir.
13 İşte, zindanın çökmesine neden
olan Alma ve Amulek'in inancıydı.
14 İşte, Lamanlılar'ın değişmesine
neden olup onların ateş ve Kutsal Ruh'la vaftiz olmalarını sağlayan Nefi ile
Lehi'nin inancıydı.
15 İşte, Lamanlılar'ın arasında bu
kadar büyük bir mucizeyi gerçekleştiren, Ammon'un ve kardeşlerinin inancıydı.
16 Evet ve hatta mucizeler
gerçekleştirenlerin hepsi, Mesih'ten önce ve sonra yaşamış olanlar da dahil
olmak üzere bunu inanç yoluyla yapmışlardır.
17 Ve üç öğrencinin, ölümü hiç
tatmayacakları sözünü almaları inançları sayesinde olmuştur; ve onlar bu sözü,
inandıktan sonra alabilmişlerdir.
18 Ve şimdiye kadar inancı olmayan
hiçbir kimsenin mucize gerçekleştirdiği görülmemiştir; bu nedenle ilk önce
Tanrı'nın Oğlu'na inandılar.
19 Ve hatta Mesih gelmeden önce
inançları çok kuvvetli olduğu için perdenin içindekini görmeleri engellenemeyen
birçok kişi vardı, ancak onlar inanç gözüyle görmüş oldukları şeyleri gerçekten
gözleriyle görüp mutlu oldular.
20 Ve işte, bu kayıtlarda
gördüğümüz gibi bunlardan birisi Yared'in kardeşidir; çünkü Tanrı'ya olan inancı
o kadar büyüktü ki Tanrı parmağını uzattığında kendisine vermiş olduğu söz
nedeniyle parmağını Yared'in kardeşinin gözlerinden gizleyemedi; bu söz ona
inandığı için verilmişti.
21 Ve Yared'in kardeşi Rab'bin
parmağını gördükten sonra, bu söz Yared'in kardeşine inandığı için verilmişti
ki, Rab ondan bir şey saklayamazdı; bu nedenle Rab ona her şeyi gösterdi; çünkü
o artık perdenin dışında tutulamazdı.
22 Ve atalarım, bu şeylerin Yahudi
olmayan ulusların aracılığıyla kardeşlerine ulaştırılacağı sözünü inançla elde
etmişlerdir; bu yüzden Rab, evet, hatta İsa Mesih bana emretti.
23 Ve ben O'na: ARab, Yahudi olmayan uluslar yazmadaki zayıflığımız nedeniyle bu şeylerle
alay edecektir@ dedim; çünkü Rab, sen inancımız
sayesinde bizi söz söylemede güçlü kıldın, ancak yazmada güçlü kılmadın; çünkü
kendilerine verdiğin Kutsal Ruh nedeniyle bütün bu halkın çok konuşkan olmasını
sağladın.
24 Ve öyle eyledin ki ellerimizin
yeteneksizliği yüzünden çok az şey yazabildik. İşte, Yared'in kardeşi gibi bizi
yazmada güçlü kılmadın, çünkü onun yazdığı şeyleri kendin gibi güçlü kıldın,
öyle ki insan onları okumaya can atar.
25 Bizim sözlerimizi de güçlü ve
büyük kıldın, öyle ki bu sözleri yazmaya gücümüz yetmiyor; bu nedenle yazarken
güçsüzlüğümüzü görüyor ve sözlerimizi nasıl sıralayacağımız konusunda yanılgıya
düşüyoruz; ve Yahudi olmayan ulusların sözlerimizi alaya almalarından
korkuyorum.
26 Ve bunları söylediğimde, Rab
bana konuşup şöyle dedi: Aptallar alay eder, ne var ki üzülen onlar olacak; ve
benim lütfum yumuşak huylulara yeter; öyle ki onlar zayıflığınızdan dolayı
kendilerine bir pay çıkarmazlar.
27 Ve eğer insanlar bana gelecek
olurlarsa, onlara zayıflıklarını göstereceğim. Alçakgönüllü olmaları için
insanlara zayıflıklar veririm ve lütfum, önümde kendini alçaltan herkese yeter;
çünkü önümde kendilerini alçaltarak bana inanırlarsa, işte o zaman zayıf olan
şeyleri onlar için güçlü kılacağım.
28 İşte, Yahudi olmayan uluslara
zayıflıklarını göstereceğim ve imanın, umudun ve ilahi sevginin onları bana,
yani tüm doğrulukların kaynağına getirdiğini göstereceğim.
29 Ve ben Moroni, bu sözleri
işittiğimde, teselli buldum ve şöyle dedim: Ya Rab, senin doğruluğun yerine
gelsin; zira bilirim, insançocuklarına inançlarına göre verirsin.
30 Çünkü Yared'in kardeşi Zerin
dağına: AÇekil@ dedi ve dağ kenara çekildi. Ve eğer onun inancı olmasaydı, dağ yerinden
oynamazdı; bu nedenle sen, insanlara inandıktan sonra verirsin.
31 Çünkü öğrencilerine kendini
böyle gösterdin; çünkü inanıp adınla konuştuktan sonra onlara yüce gücünle
gözüktün.
32 Ve ayrıca "İnsan için bir ev
hazırladım" dediğini de hatırlıyorum evet, hem de insanın daha güzel bir umudu
olabileceği Baba'nın konakları arasında bir yer; bu nedenle insan umut etmeli,
yoksa hazırlamış olduğun yerden miras alamaz.
33 Ve yine, uğrunda can verecek
kadar dünyayı sevdiğini, hatta insançocuklarına bir yer hazırlamak için onu
tekrar geri alacağını söylediğini hatırlıyorum.
34 Ve şimdi, insançocukları için
duyduğun bu sevginin ilahi sevgi olduğunu biliyorum; bu nedenle ilahi sevgisi
olmayan insanlar, Baba'nın konaklarında hazırlamış olduğun o yeri miras olarak
alamazlar.
35 Bu nedenle, bu söylediklerinden
anladığım kadarıyla, Yahudi olmayan ulusların zayıflıklarımız yüzünden ilahi
sevgileri yoksa, onları deneyip onların talantını geri alacaksın, evet, hatta
almış olduklarını alıp onları daha çok talantı olanlara vereceksin.
36 Ve öyle oldu ki Yahudi olmayan
ulusların ilahi sevgisi olması için onlara lütuf versin diye Rab'be dua ettim.
37 Ve öyle oldu ki Rab bana şöyle
dedi: İlahi sevgileri yoksa, bunun senin için önemi yoktur, sen bağlılığını
gösterdin; bu nedenle senin giysilerin temizlenecek. Ve zayıflığını gördüğün
için Babam'ın konaklarında hazırlamış olduğum yerde oturuncaya kadar güçlü
kılınacaksın.
38 Ve şimdi, ben Moroni, Yahudi
olmayan uluslara veda ediyorum, evet, ayrıca sevgili kardeşlerime de Mesih'in
yargı kürsüsünün önünde karşılaşmak üzere veda ediyorum; orada herkes bilecek ki
giysilerim sizin kanınızla lekelenmemiştir.
39 Ve o zaman İsa'yı gördüğümü ve
O'nun benimle yüz yüze konuştuğunu ve büyük bir alçakgönüllülükle, bir insanın
başkasına benim dilimde konuştuğu gibi bu şeyleri bana anlattığını bileceksiniz.
40 Ve yazmadaki zayıflığım yüzünden
sadece birkaç şey yazabildim.
41 Ve şimdi peygamberlerin ve
havarilerin hakkında yazmış oldukları bu İsa'yı aramanızı tavsiye ediyorum, öyle
ki Tanrı Baba'nın ve ayrıca Rab İsa Mesih'in ve onlar hakkında tanıklık eden
Kutsal Ruh'un lütfu sizinle beraber olup sonsuza dek sizinle kalsın. Amin.
Eter, Yusuf'un soyu tarafından
Amerika'da kurulacak Yeni Yeruşalem'den söz eder‑‑‑Peygamberlik eder, kovulur,
Yaredliler'in tarihini yazar ve Yaredliler'in yıkımını önceden bildirir‑‑‑Savaş
ülkenin her yanını kasıp kavurur.
Ve şimdi, ben Moroni, hakkında
yazmakta olduğum halkın yıkımıyla ilgili olan kayıtlarımı bitirmek üzere
sürdürüyorum.
2 Çünkü işte, Eter'in söylediği her
sözü reddettiler; çünkü onlara insanlığın başlangıcından beri olan her şeyi
doğru bir şekilde anlattı; ve bu ülkenin üzerinden sular çekildikten sonra
burasının bütün diğer ülkelerden daha seçkin bir ülke olup Rab'bin seçkin bir
ülkesi olduğunu, bu nedenle Rab'bin burada oturan herkesin kendisine hizmet
etmesini istediğini söyledi.
3 Ve bu ülkenin gökten inecek olan
Yeni Yeruşalem'in ve Rab'bin kutsal sığınağının yeri olduğunu onlara anlattı.
4 İşte Eter, Mesih'in günlerini
gördü ve bu ülkede kurulacak bir Yeni Yeruşalem'den söz etti.
5 Ve İsrail Evi'yle, Lehi'nin
ayrılacağı Yeruşalem'den de söz etti---Bu şehrin yıkıldıktan sonra yeniden inşa
edileceğini ve Rab'be kutsal bir şehir olacağını söyledi; bu nedenle orası yeni
bir Yeruşalem olamazdı, zira eskiden beri vardı; ancak yeniden inşa edilip
Rab'bin kutsal bir şehri olacaktı ve İsrail Evi için kurulacaktı---
6 Ve bu ülkede Yusuf'un soyundan
geride kalanlar için Yeni bir Yeruşalem kurulacağını söyledi, çünkü bu önceden
belli olan bir şeydi.
7 Çünkü Yusuf babasını Mısır
ülkesine getirmiş, babası da orada ölmüştü; bu nedenle Rab de Yusuf'un soyundan
geride kalanların bir kısmını, Yusuf'un babasına yok olmaması için nasıl
merhamet etmişse, Yusuf'un soyuna da merhametini gösterip yok olmamaları için
Yeruşalem ülkesinden çıkarmıştı.
8 Bu nedenle Yusuf Evi'nden geride
kalanlar bu ülkeye yerleştirilecek ve bu topraklar onların mirasları olacaktır;
ve onlar da Rab'be eski Yeruşalem'e benzer kutsal bir şehir kuracaklar; ve son
gelip dünya geçinceye kadar onlar bir daha dağıtılmayacaklardır.
9 Ve yeni bir gökyüzü ve yeni bir
yeryüzü olacak; ve tıpkı eskisi gibi olacaklar, ancak eskiler geçmiş olup her
şey yeni olacaktır.
10 Ve o zaman Yeni Yeruşalem
gelecek ki orada oturanlara ne mutlu! Çünkü onlar giysileri Kuzu'nun kanıyla
aklanmış ve İsrail Evi'nden olan Yusuf'un soyundan geride kalanlar arasında
sayılanlardır.
11 Ve o zaman eski Yeruşalem de
gelecek ki orada oturanlara ne mutlu! Çünkü onlar Kuzu'nun kanıyla
yıkanmışlardır; ve onlar dağıtılıp yeryüzünün dört bir tarafından ve kuzey
ülkelerinden toplanmış olanlar ve Tanrı'nın ataları İbrahim'le yapmış olduğu
antlaşmanın yerine gelmesinden pay alanlardır.
12 Ve bunlar olduğunda kutsal
yazıların, "Birinci olanlar sonuncu olacak ve sonuncu olanlar birinci olacak"
dediği söz yerine gelecektir.
13 Ve bundan daha fazlasını
yazacaktım, ancak yazmam yasaklandı; ne var ki Eter'in peygamberlikleri büyük ve
olağanüstü peygamberliklerdi; yine de onu değersiz biri sayıp kovdular; ve
gündüzleri bir kayanın kovuğunda saklanıyor halkın başına gelecekleri görmek
için gece dışarı çıkıyordu.
14 Ve geceleri halkın uğradığı
felaketleri izleyip kaya kovuğunda kalırken bu kayıtların geri kalan kısmını
tamamladı.
15 Ve öyle oldu ki halkın arasından
kovulduğu aynı yıl halkın arasında büyük bir savaş başladı; çünkü ayaklananların
sayısı çoktu; bunlar güçlü adamlardı ve sözü edilen gizli kötülük planlarıyla
Koriyantumur'u öldürmeyi amaçlıyorlardı.
16 Ve şimdi Koriyantumur dünyadaki
her kurnazlığı ve bütün savaş ustalıklarını okuyup öğrenmişti; bu nedenle
kendisini öldürmek isteyenlere karşı savaş açtı.
17 Ancak kendisi tövbe etmediği
gibi, ne güzel oğulları ne de güzel kızları tövbe ettiler; ne Kohar'ın güzel
oğulları ve kızları, ne de Korihor'un güzel oğulları ve kızları tövbe etti; ve
kısacası, bütün yeryüzündeki güzel oğlanların ve kızların arasında günahlarından
tövbe eden hiç kimse yoktu.
18 Bu nedenle, öyle oldu ki Eter'in
kaya kovuğunda yaşadığı birinci yılda, krallığı ele geçirebilmek için
Koriyantumur'a karşı savaşan bu gizli çeteler birçok insanı kılıçtan geçirip
öldürdü.
19 Ve öyle oldu ki Koriyantumur'un
oğulları çok savaşıp çok kan kaybettiler.
20 Ve ikinci yıl Rab'bin sesi
Eter'e geldi: Gidip Koriyantumur'a, bütün ev halkıyla birlikte tövbe edecek
olursa, Rab'bin ona krallığını vereceğini ve halkı esirgeyeceğini‑‑‑
21 Yoksa kendisi dışında onların ve
bütün ev halkının yok edileceğini ve kendisinin ise bir başka halkın ülkeyi
miras olarak alacağı konusunda bildirilmiş olan peygamberliklerin yerine
geldiğini görmek üzere hayatta kalacağını ve onların eliyle gömüleceğini ve
Koriyantumur dışında herkesin yok olacağını bildirmesini buyurdu.
22 Ve öyle oldu ki Koriyantumur
tövbe etmedi; ne ev halkından ne de halktan tövbe eden olmadı; ve savaşlar
birbirini izledi; ve Eter'i öldürmeye çalıştılar, ancak Eter onların önünden
kaçıp yine kaya kovuğuna saklandı.
23 Ve öyle oldu ki ortaya Şared
adında biri çıktı ve o da Koriyantumur'a savaş açtı; ve onu öyle bir yenilgiye
uğrattı ki üçüncü yıl onu esir aldı.
24 Ve dördüncü yıl Koriyantumur'un
oğulları Şared'i yenip krallığı yeniden babalarına verdiler.
25 Şimdi ülkenin her yanında savaş
başlamıştı, herkes kendi çetesiyle arzu ettiğini elde etmek için savaşıyordu.
26 Ve eşkıyalar vardı ve kısacası
ülkenin her yerinde her türlü kötülük kol geziyordu.
27 Ve öyle oldu ki Koriyantumur
Şared'e çok öfkelenmişti ve ordularıyla ona karşı savaşmaya gitti; ve büyük bir
kızgınlık içerisinde Gilgal vadisinde karşı karşıya geldiler; ve çok çetin bir
savaş oldu.
28 Ve öyle oldu ki Şared üç gün
onunla savaştı. Ve öyle oldu ki Koriyantumur Şared'i yenip onu Heşlon ovasına
kadar kovaladı.
29 Ve öyle oldu ki Şared ovada
yeniden onunla savaşa tutuştu ve işte, Koriyantumur'u yendi ve onu yeniden
Gilgal vadisine sürdü.
30 Ve Koriyantumur Şared'le Gilgal
vadisinde yeniden savaşa tutuştu; bu savaşta Şared'i yenip onu öldürdü.
31 Ve Şared Koriyantumur'u
uyluğundan yaralamıştı, bu yüzden iki yıl savaşa gidemedi; bu süre içinde
ülkenin her yanına dağılmış bütün insanlar kan döküyordu ve onlara engel olacak
hiç kimse yoktu.
Halkın kötülükleri ülkeye lanet
getirir‑‑‑Koriyantumur, Gileyad'a, sonra Lib'e ve daha sonra da Şiz'e savaş
açar---Yapılan katliamlardan ülke kan gölüne döner.
Ve şimdi halkın yapmış olduğu
kötülükler yüzünden bütün ülke üzerine büyük bir lanet gelmeye başlamıştı; öyle
oldu ki bir kimse kılıcını veya bir aletini rafa ya da saklamak istediği bir
yere koyduğunda, işte ertesi gün yerinde bulamıyordu; ülkedeki lanet bu denli
büyüktü.
2 Bu nedenle herkes kendi eşyasına
dört eliyle sarılıyor, ödünç olarak ne alıyor ne de veriyordu; ve herkes kendi
malını ve kendi canını ve karılarının ve çocuklarının canını korumak için
kılıcının kabzasını sağ elinde tutuyordu.
3 Ve şimdi iki yıl geçtikten sonra
ve Şared öldükten sonra, işte Şared'in kardeşi ortaya çıkıp Koriyantumur'a savaş
açtı; bu savaşta Koriyantumur onu yendi ve onu Akiş çölüne kadar sürdü.
4 Ve öyle oldu ki Şared'in kardeşi
Akiş çölünde onunla savaşa tutuştu ve çok şiddetli bir savaş oldu ve binlerce
insan kılıçtan geçirildi.
5 Ve öyle oldu ki Koriyantumur çölü
kuşatma altına aldı; ve Şared'in kardeşi gece çölden çıkıp Koriyantumur'un
ordusu sarhoşken onların bir kısmını öldürdü.
6 Ve oradan Moron ülkesine geçerek
Koriyantumur'un tahtına oturdu.
7 Ve öyle oldu ki Koriyantumur
ordusuyla iki yıl kadar çölde kaldı, bu süre içinde ordusuna büyük güç kattı.
8 Şimdi adı Gileyad olan Şared'in
kardeşi de gizli çeteler sayesinde ordusuna büyük güç kattı.
9 Ve öyle oldu ki Gileyad tahtında
otururken yüksek rahibi onu öldürdü.
10 Ve öyle oldu ki gizli çetenin
üyelerinden birisi gizli bir geçitte yüksek rahibi öldürüp krallığı eline
geçirdi; ve onun adı Lib'di; ve Lib çok boylu boslu biriydi, bütün halkın
arasında ondan daha uzun boylu kimse yoktu.
11 Ve öyle oldu ki Lib'in
krallığının ilk yılında Koriyantumur, Moron ülkesine çıkıp Lib'e karşı savaş
açtı.
12 Ve öyle oldu ki Lib'le savaştı;
Lib kılıcıyla vurup onu kolundan yaraladı; ancak Koriyantumur'un ordusu Lib'i
öyle sıkıştırmıştı ki Lib deniz kıyısındaki sınıra doğru kaçtı.
13 Ve öyle oldu ki Koriyantumur
onun peşine düştü; ve Lib deniz kıyısında onunla savaşa tutuştu.
14 Ve öyle oldu ki Lib
Koriyantumur'un ordusunu bozguna uğrattı, öyle ki yeniden Akiş çölüne kaçtılar.
15 Ve öyle oldu ki Lib onu Agoş
ovasına varıncaya dek kovaladı. Ve Koriyantumur Lib'in önünden kaçarken kaçtığı
ülkenin bu kısmında bulunan bütün halkı da yanında götürmüştü.
16 Ve Koriyantumur Agoş ovasına
geldiğinde Lib'le savaşa tutuştu ve üzerine saldırıp onu öldürdü; ancak Lib'in
kardeşi onun yerine Koriyantumur'a karşı savaşmaya geldi ve çok çetin bir savaş
oldu; bu savaşta Koriyantumur Lib'in kardeşinin ordusunun önünden yine kaçtı.
17 Şimdi Lib'in kardeşinin adı
Şiz'di. Ve öyle oldu ki Şiz Koriyantumur'un peşinden gidip bir çok şehri yerle
bir etti ve hem kadınları hem çocukları öldürüp şehirleri ateşe verdi.
18 Ve bütün ülkeyi Şiz korkusu
sarmıştı; evet, ülkenin her yanında şu haykırış duyuldu---Şiz'in ordusuna kim
karşı durabilir? İşte, önüne çıkanı siler süpürür!
19 Ve öyle oldu ki halk ülkenin her
yanından ordular oluşturmak üzere bir araya toplandı.
20 Ve ikiye bölündüler ve
içlerinden bir kısmı Şiz'in ordusuna ve bir kısmı da Koriyantumur'un ordusuna
kaçtı.
21 Ve savaş o denli büyüktü ve uzun
süre devam etmişti ki, cinayet ve katliam manzaraları da o kadar uzun sürmüştü
ki, ülkenin her yanı ölenlerin cesetleri ile kaplıydı.
22 Ve savaş o kadar çok çabuk ve
hızlı oluyordu ki ölüleri gömecek kimse kalmamıştı; ancak kan dökmekten kan
dökmeye koşuşturup erkeklerin, kadınların ve çocukların ölülerini et yiyen
kurtlara yem olmak üzere yerde öyle bıraktılar.
23 Ve çıkan koku ülkeye, hatta
bütün ülkeye yayıldı; bu nedenle halk gece gündüz bu kokudan rahatsız oldu.
24 Buna rağmen Şiz Koriyantumur'un
peşini bırakmadı; çünkü öldürülen kardeşinin kanı için Koriyantumur'dan öç
alacağına ve böylece Koriyantumur'un kılıçla öldürülemeyeceğine dair Eter'e
gelmiş olan Rab'bin sözünü yalan çıkaracağına yemin etmişti.
25 Ve böylece Rab'bin onları tüm
öfkesiyle ziyaret ettiğini ve kötülük ve iğrençliklerinin sonsuza dek yok
edilmelerine yol açtığını görüyoruz.
26 Ve öyle oldu ki Şiz,
Koriyantumur'un peşinden doğuya doğru deniz kıyısındaki sınıra dek gitti ve
Koriyantumur orada Şiz'le üç gün süren bir savaşa tutuştu.
27 Ve Şiz'in orduları arasında
yıkım o denli korkunçtu ki halk korkup Koriyantumur'un ordularının önünden
kaçmaya başladı ve kaçıp Korihor ülkesine geldiler ve kendileriyle birleşmek
istemeyen herkesi önlerine katıp yok ettiler.
28 Ve onlar çadırlarını Korihor
vadisine ve Koriyantumur da Şur vadisine kurdu. Şimdi Şur vadisi Komnor tepesine
yakındı; bu nedenle Koriyantumur ordularını Komnor tepesine toplayıp Şiz'in
ordularını savaşa çağırmak için boru çaldırdı.
29 Ve öyle oldu ki Şiz'in orduları
ileri atıldılarsa da geri püskürtüldüler; ve ikinci kez geldiler ve ikinci kez
yine geri püskürtüldüler. Ve öyle oldu ki üçüncü kez geldiler ve çok çetin bir
savaş oldu.
30 Ve öyle oldu ki Şiz
Koriyantumur'un üzerine saldırıp onu çok ağır yaraladı; ve Koriyantumur kan
kaybından bayıldı ve yarı ölü halde götürüldü.
31 Şimdi her iki tarafta da erkek,
kadın ve çocukların kaybı o denli büyüktü ki Şiz, halkına Koriyantumur'un
ordularının peşinden gitmemelerini emretti; bu nedenle ordugâhlarına geri
döndüler.
Milyonlarca Yaredli savaşta
ölür‑‑‑Şiz ve Koriyantumur ölümüne savaş için bütün halkı bir araya
toplar‑‑‑Rab'bin Ruhu onlarla uğraşmaktan vazgeçer‑‑‑Yared ulusu tamamen yok
olur‑‑‑Yalnızca Koriyantumur kalır.
Ve öyle oldu ki yaraları iyileşen
Koriyantumur, Eter'in kendisine söylemiş olduğu sözleri hatırlamaya başladı.
2 Halkından iki milyona yakın
kişinin kılıçtan geçirilip öldürülmüş olduğunu gördüğünde yüreği sızlamaya
başladı; evet, iki milyon güçlü adamla birlikte onların eşleri ve çocukları da
öldürülmüştü.
3 Koriyantumur yapmış olduğu
kötülüklerden tövbe etmeye başladı; bütün peygamberlerin ağzıyla söylenmiş
sözleri hatırlamaya başladı ve gördü ki bu sözlerin her biri şimdiye kadar
yerine gelmişti; ve ruhu ıstırap çekti ve teselli edilmeyi istemedi.
4 Ve öyle oldu ki Şiz'e bir mektup
yazıp halkı esirgemesini istedi ve halkının yaşaması için krallıktan
vazgeçeceğini bildirdi.
5 Ve öyle oldu ki Şiz onun
mektubunu aldıktan sonra Koriyantumur'a mektup yazarak eğer teslim olur ve onu
kendi kılıcıyla öldürürse, halkın canını esirgeyeceğini söyledi.
6 Ve öyle oldu ki halk
kötülüklerinden tövbe etmedi; ve Koriyantumur halkı Şiz halkına karşı
kışkırtılıp öfkelendirildi; ve Şiz halkı da Koriyantumur halkına karşı
kışkırtılıp öfkelendirildi; bu nedenle Şiz halkı Koriyantumur halkına savaş
açtı.
7 Ve Koriyantumur savaşı kaybetmek
üzere olduğunu görünce yine Şiz halkının önünden kaçtı.
8 Ve öyle oldu ki Ripliyankum
sularına geldi; Ripliyankum anlam olarak büyük ya da her şeyi aşan anlamındadır;
onun için bu sulara geldiklerinde çadırlarını kurdular; ve Şiz de onların
yakınlarında çadır kurdu; ve bu yüzden ertesi gün savaş başladı.
9 Ve öyle oldu ki aralarında çok
çetin bir savaş oldu; bu savaşta Koriyantumur yine yaralanıp kan kaybından
bayıldı.
10 Ve öyle oldu ki Koriyantumur'un
orduları Şiz'in ordularını sıkıştırıp onları yenmeyi başardı; öyle ki onları
önlerine katıp kovaladılar; ve Şiz'in orduları güneye doğru kaçarak Ogat denilen
bir yerde çadırlarını kurdu.
11 Ve öyle oldu ki Koriyantumur'un
ordusu Ramah tepesinin yanında çadırlarını kurdu; ve bu tepe babam Mormon'un
kutsal olan kayıtları Rab'be sakladığı aynı tepeydi.
12 Ve öyle oldu ki ülkenin her
yanından öldürülmemiş halkın hepsini Eter dışında toplayıp getirdiler.
13 Ve öyle oldu ki Eter halkın
yaptığı her şeyi gördü; ve Koriyantumur taraftarı olan halkın Koriyantumur'un
ordusunda ve Şiz'i tutanların da Şiz'in ordusunda toplandıklarını gördü.
14 Bu nedenle ülkenin her yanında
bulunan bütün halkı kendi taraflarına çekip mümkün olduğunca fazla güce sahip
olmak için dört yıl boyunca halkı toplamaya çalıştılar.
15 Ve öyle oldu ki eşleri ve
çocuklarıyla birlikte herkes seçmiş olduğu orduda toplandıktan sonra---erkek,
kadın, çoluk çocuk hepsi savaş silahları kuşanmıştı; savaş giysileri giymiş,
kalkanlar ve göğüs zırhları ve miğferler takmışlardı---birbirleriyle savaşmak
üzere yürüdüler ve gün boyu çarpıştılar, ancak kimse zafer kazanamadı.
16 Ve öyle oldu ki gece olduğunda
yorgun düşüp ordugâhlarına çekildiler; ve ordugâhlarına döndüklerinde kendi
halklarından ölenler için inleyip feryat ettiler; ve onların ağlayışları,
inleyişleri ve feryatları o denli fazlaydı ki yeri göğü inlettiler.
17 Ve öyle oldu ki ertesi gün yine
savaşmaya gittiler ve o gün büyük ve korkunç bir gündü; yine de birbirlerine
üstünlük sağlayamadılar ve tekrar gece olduğunda, kendi halklarından ölenler
için ağlayarak, feryat ederek ve yas tutarak yeri göğü inlettiler.
18 Ve öyle oldu ki Koriyantumur,
Şiz'e tekrar bir mektup yazarak artık savaşmaya gelmemesini, krallığı alarak
halkın canını esirgemesini istedi.
19 Fakat işte, Rab'bin Ruhu onlarla
uğraşmaktan vazgeçmiş ve şeytan tüm gücüyle halkın yüreğini eline geçirmişti;
zira yok edilmek üzere yüreklerinin katılığına ve zihinlerinin körlüğüne teslim
olmuşlardı; bu nedenle yeniden savaşmaya gittiler.
20 Ve öyle oldu ki bütün gün
savaşıp gece olduğunda kılıçlarının üzerinde uyudular.
21 Ve ertesi gün gece oluncaya dek savaştılar.
22 Gece olduğunda şarap içip sarhoş olmuş bir adam gibi öfke onları sarhoş etmişti; ve yine kılıçlarının üzerinde uyudular.
23 Ve ertesi gün yine savaştılar ve gece olduğunda, Koriyantumur halkından elli ikisi ve Şiz halkından altmış dokuzu dışında hepsi kılıçla yere serilmişti;
24 Ve öyle oldu ki o gece kılıçlarının üzerinde uyudular ve ertesi gün yine savaştılar; ve kılıç ve kalkanlarıyla bütün gün ölesiye çarpıştılar.
25 Ve gece olduğunda Şiz halkından otuz iki kişi ve Koriyantumur halkından yirmi yedi kişi kalmıştı.
26 Ve öyle oldu ki karınlarını doyurup uyudular ve ertesi gün ölmeye hazırlandılar. Ve insan kuvvetine göre iri ve kuvvetli adamlardı.
27 Ve öyle oldu ki üç saat kadar savaşıp kan kaybından bayıldılar.
28 Ve öyle oldu ki Koriyantumur'un adamları ayağa kalkıp yürüyecek kadar güç bulduklarında canlarını kurtarmak için kaçmak üzereydiler ki, fakat işte, Şiz adamlarıyla ayağa kalkıp öfkeyle Koriyantumur'u öldüreceğine ya da onun kılıçla öldürüleceğine dair yemin etti.
29 Bu yüzden peşlerine düşüp ertesi gün onları yakaladı ve yeniden kılıçla çarpışmaya başladılar. Ve öyle oldu ki Koriyantumur ile Şiz'in dışında hepsi kılıçla yere serilip öldüklerinde, işte Şiz kan kaybından baygın yatıyordu.
30 Ve öyle oldu ki Koriyantumur kılıcına yaslanıp biraz dinlendikten sonra, Şiz'in başını kesti.
31 Ve öyle oldu ki Şiz'in başını kestikten sonra, Şiz elleri üzerinde kalkıp yere düştü ve nefes almak için çabaladıktan sonra öldü.
32 Ve öyle oldu ki Koriyantumur yere düştü ve sanki yaşamıyordu.
33 Ve Rab Eter'e konuşup ona şöyle dedi: Çık! Ve Eter çıktığında Rab'bin sözlerinin hepsinin yerine gelmiş olduğunu gördü ve kayıtlarını tamamlayarak (ve benim yazdıklarım yüzde biri bile değildir) onları Limhi halkının bulabileceği bir şekilde sakladı.
34 Şimdi Eter'in yazmış olduğu son sözler şunlardır: Rab, benim göğe alınmamı istesin veya Rab'bin isteği doğrultusunda bedende acı çekeyim fark etmez; yeter ki Tanrı'nın Krallığı'nda kurtulmuş olayım. Amin.
Bölümler:
Moroni, Lamanlılar'ın yararı için yazar‑‑‑Mesih'i inkâr etmeyen Nefililer idam edilir. m.s. tahminen 401--421 yılları.
ŞİMDİ ben Moroni, Yared halkının kayıtlarını özetlemeyi bitirdikten sonra daha fazla yazamayacağımı sanıyordum, ama hâlâ yaşıyorum; ve beni öldürmelerinden korktuğum için kendimi Lamanlılar'a göstermiyorum.
2 Çünkü işte, aralarındaki savaş çok acımasız olup nefretleri yüzünden Mesih'i inkâr etmeyen her Nefili'yi idam ediyorlar.
3 Ve ben Moroni, Mesih'i inkâr etmeyeceğim; bu nedenle kendi canımın güvenliği için nereye gidebilirsem oraya gidiyorum.
4 Bu nedenle daha önce düşündüğümün aksine birkaç şey daha yazacağım; çünkü daha fazla yazamayacağımı sanmıştım; ancak Rab'bin isteğine göre, belki ileride kardeşlerim Lamanlılar için değerli olabilir diye birkaç şey daha yazıyorum.
İsa, on iki Nefili öğrenciye, Kutsal Ruh armağanını başkalarına verme kudretini verir. m.s. tahminen 401--421 yılları.
Mesİh'İn seçmiş olduğu on iki öğrencinin üzerine ellerini koyduğu zaman onlara söylediği sözler:
2 Ve onların adını söyleyip şöyle dedi: Güçlü bir şekilde dua ederek Baba'ya benim adımla seslenin ve bunu yaptıktan sonra ellerinizi koyacağınız kişinin üzerinde gücünüz olacak; Kutsal Ruh'u vereceksiniz ve O'nu benim adımla vereceksiniz; çünkü benim havarilerim böyle yaparlar.
3 Şimdi Mesih, bu sözleri onlara ilk göründüğü zaman söyledi; topluluk bunu duymadı, ama öğrenciler duydular ve onların ellerini koydukları her kişinin üzerine Kutsal Ruh indi.
Yaşlılar ellerini koyarak rahipler ve öğretmenler atarlar. m.s. tahminen 401--421 yılları.
Kİlİse'nİn yaşlıları denilen öğrencilerin rahip ve öğretmenleri atama usulü:
2 Baba'ya Mesih'in adıyla dua ettikten sonra ellerini onların üzerine koyarak şöyle dediler:
3 İsa Mesih'in adıyla; seni, tövbe ve günahların bağışlanmasını, İsa Mesih'in aracılığıyla ve O'nun adına sonuna kadar kararlı bir inançla vaaz etmen için bir rahip olarak atıyorum (ya da kişi öğretmen olacaksa, seni bir öğretmen olarak atıyorum). Amin.
4 Ve onlar bu şekilde, Tanrı'nın insanlara bağışladığı armağanlar ve çağrılar doğrultusunda rahipler ve öğretmenler atadılar; ve onları içlerindeki Kutsal Ruh'un gücüyle atadılar.
Yaşlıların ve rahiplerin Rab'bin Sofrasında yenen ekmeği nasıl verdikleri açıklanır. m.s. tahminen 401--421 yılları.
Yaşlıların ve rahiplerin Mesih'in etini ve kanını kilise üyelerine verme şekli. Ve onlar bunu Mesih'in emirlerine göre kutsayıp dağıttılar; bu nedenle, bu yöntemin doğru olduğunu biliyoruz; ve duayı bir yaşlı ya da bir rahip okudu:
2 Ve onlar kilise üyeleri ile birlikte diz çöküp Baba'ya, Mesih'in adıyla şöyle diyerek dua ettiler:
3 Ey Tanrı, Ebedi Baba, senden Oğlun İsa Mesih'in adıyla, bu ekmeği ondan yiyecek olan herkesin canı için bereketlemeni ve kutsamanı diliyoruz ki Oğlu'nun bedeninin hatırası olarak yesinler ve Ey Tanrı, Ebedi Baba, Oğlu'nun adını üzerlerine almaya ve O'nu her zaman hatırlamaya ve O'nun kendilerine vermiş olduğu emirleri yerine getirmeye istekli olduklarına dair sana tanıklık etsinler ki O'nun Ruhu her zaman yanlarında bulunsun. Amin.
Rab'bin Sofrasındaki şarabın veriliş tarzı açıklanır. m.s. tahminen 401--421 yılları.
Şarabin veriliş şekli: İşte, onlar kâseyi tutup şöyle dediler:
2 Ey Tanrı, Ebedi Baba, senden Oğlun İsa Mesih'in adıyla, bu şarabı ondan içecek olan herkesin canı için bereketlemeni ve kutsamanı diliyoruz ki Oğlu'nun kendileri için dökülmüş olan kanının hatırası olarak içsinler; Ey Tanrı, Ebedi Baba, O'nu her zaman hatırladıklarına dair sana tanıklık etsinler ki O'nun Ruhu yanlarında bulunsun. Amin.
Tövbe edenler vaftiz edilir ve üyeler onlarla dostluk kurar‑‑‑Tövbe eden kilise üyeleri bağışlanır‑‑‑Toplantılar Kutsal Ruh'un gücüyle yürütülür. m.s. tahminen 401--421 yılları.
Ve şimdi, vaftiz konusunda konuşacağım: İşte yaşlılar, rahipler ve öğretmenler vaftiz oldular ve onlar layık olduklarını gösterecek şekilde meyve getirmedikçe vaftiz edilmediler.
2 Kırık bir yürek ve pişmanlık duyan bir ruhla gelmedikçe ve bütün günahlarından gerçekten tövbe ettiklerine dair kiliseye tanıklık etmedikçe, hiç kimseyi vaftiz olmaya kabul etmediler.
3 Ve Mesih'in adını üzerine almayan ve sonuna kadar O'na hizmet etmeye karar vermeyen hiç kimse vaftiz olmaya kabul edilmedi.
4 Ve onlar vaftiz olmaya kabul edildikten ve Kutsal Ruh'un etkisi altında kalıp O'nun gücüyle temizlendikten sonra Mesih'in Kilisesi'nin halkı arasında sayıldılar; ve onları doğru yolda tutmak ve sürekli olarak duada uyanık olmalarını sağlamak için yalnızca inançlarının yaratıcısı ve tamamlayıcısı olan Mesih'in erdemlerine güvenerek hatırlanmaları ve Tanrı'nın iyi sözüyle beslenmeleri için adları alındı.
5 Ve Kilise oruç tutup dua etmek ve ruhlarının huzuru için birbirleriyle konuşmak üzere sık sık bir araya toplandı.
6 Ve onlar Rab İsa'nın hatırasına ekmeği ve şarabı paylaşmak için sık sık bir araya toplandılar.
7 Ve aralarında hiçbir kötülüğün bulunmamasına çok dikkat ediyorlardı; ve kötülük işlediği görülenler kilisenin üç tanığı tarafından yaşlıların önünde suçlanır ve bu kişiler tövbe edip günahlarını itiraf etmezlerse, adları silinip Mesih'in halkı arasında sayılmadılar.
8 Fakat doğru bir amaçla sık sık tövbe edip af dileyenler bağışlandılar.
9 Ve onların toplantıları Kilise tarafından Ruh'un işleyiş tarzına göre ve Kutsal Ruh'un gücüyle yönetiliyordu; çünkü Kutsal Ruh'un gücü onları vaaz vermeye ya da teşvik etmeye ya da dua etmeye ya da dilekte bulunmaya ya da şarkı söylemeye yönlendirdiği zaman hep öyle yapılırdı.
Rab'bin rahatına kavuşmak için bir davet---Gerçek bir amaçla dua edin‑‑‑Mesih'in Ruhu insanların iyiyi kötüden ayırabilmesini sağlar‑‑‑Şeytan, insanları Mesih'i inkâr etmeye ve kötülük yapmaya inandırır‑‑‑Peygamberler Mesih'in gelişini bildirirler‑‑‑İnançla mucizeler yapılır ve melekler insanların yardımına gelir‑‑‑ İnsanlar sonsuz yaşamı umut etmeli ve ilahi sevgiye bağlanmalıdırlar. m.s. tahminen 401--421 yılları.
Ve şimdi ben Moroni, babam Mormon'un iman, umut ve ilahi sevgi hakkında konuştuğu sözlerinin birkaçını yazıyorum; çünkü o, ibadet yeri olarak inşa etmiş oldukları sinagogda halka ders verirken şu şekilde konuştu:
2 Ve şimdi ben Mormon, Tanrı Baba'nın ve Rabbimiz İsa Mesih'in lütfuyla ve O'nun kutsal isteğiyle, siz sevgili kardeşlerime konuşuyorum. O'nun çağrı armağanından dolayı şu an sizlere konuşabilmeme izin verildi.
3 Bu nedenle kiliseden olanlara, Mesih'in barışsever taraftarlarına ve şu andan başlayarak O'nunla cennette dinleneceğiniz zamana kadar Rab'bin rahatına kavuşabilmek için yeterince umudu olan sizlere konuşmak istiyorum.
4 Ve şimdi kardeşlerim, insançocuklarıyla barış içinde yürüdüğünüz için sizler hakkında bu kanıya vardım.
5 Çünkü ben, "Onları yaptıkları işlerden tanıyacaksınız, çünkü yaptıkları işler iyiyse, o zaman kendileri de iyidir" diyen Tanrı'nın sözünü hatırlıyorum.
6 Çünkü işte, Tanrı, kötü bir adamın iyi bir şey yapamayacağını, çünkü bir hediye verdiğinde veya Tanrı'ya dua ettiğinde, bunu gerçek bir amaçla yapmadıkça, kendisine hiçbir yararı olmayacağını söylemiştir.
7 Çünkü işte, bu ona doğruluk sayılmaz.
8 Çünkü işte, eğer kötü bir adam bir hediye verirse, onu istemeyerek verir; bu yüzden hediyeyi sanki hiç vermemiş sayılır; dolayısıyla, bu kişi Tanrı'nın gözünde kötü sayılır.
9 Ve aynı şekilde, eğer bir insan dua ederse ve doğru bir amaçla yürekten dua etmezse, bu o kişiye kötülük sayılır; evet ve ona hiçbir yararı olmaz; çünkü Tanrı böyle duaların hiçbirini kabul etmez.
10 Bu nedenle, kötü bir insan iyi olanı yapamaz; iyi bir hediye de veremez.
11 Çünkü işte, acı bir pınardan iyi su çıkmaz; iyi bir pınardan da acı su çıkmaz; bu nedenle şeytanın hizmetkârı olan bir adam Mesih'i izleyemez; eğer Mesih'i izliyorsa, şeytanın hizmetkârı olamaz.
12 Bu nedenle iyi olan her şey Tanrı'dan gelir ve kötü olan her şey şeytandan gelir; çünkü şeytan, Tanrı'ya düşmandır, sürekli olarak O'na karşı savaşır ve hiç durmadan günah işlemeye ve kötü olanı yapmaya çağırıp kandırır.
13 Fakat işte, Tanrı'dan olan, devamlı iyilik yapmaya çağırır ve teşvik eder; bu nedenle iyilik yapmaya, Tanrı'yı sevmeye ve O'na hizmet etmeye çağırıp teşvik eden her şey Tanrı'dan esinlenmiştir.
14 Bu nedenle sevgili kardeşlerim, dikkat edin ki kötü olan bir şeyin Tanrı'dan geldiği kanısına ya da iyi olanın ve Tanrı'dan olanın şeytandan geldiği kanısına varmayın.
15 Çünkü işte, kardeşlerim, iyiyi kötüden ayırabilmeniz için size yargılama gücü verilmiştir; ve yargılamanın yolu o kadar basittir ki bunu gün ışığının karanlık bir geceden farklı olduğu gibi tam olarak bilebilirsiniz.
16 Çünkü işte, iyiyi kötüden ayırabilmek için Mesih'in Ruhu herkese verilmiştir; bu nedenle size nasıl yargılamanız gerektiğini göstereceğim; çünkü iyilik yapmaya davet eden ve Mesih'e inanmaya teşvik eden her şey, Mesih'in kudreti ve armağanı aracılığıyla gönderilmiştir; dolayısıyla bunun Tanrı'dan geldiğini tam olarak bilebilirsiniz.
17 Fakat insanları kötülük yapmaya ve Mesih'e inanmamaya ve O'nu inkâr etmeye ve Tanrı'ya hizmet etmemeye inandıran her şeyin de şeytandan geldiğini tam olarak bilebilirsiniz; çünkü şeytan bu şekilde çalışır; çünkü hiç kimseyi, hayır, bir kişiyi bile iyilik yapmaya teşvik etmez; şeytanın melekleri de, şeytana boyun eğenler de bunu yapmaz.
18 Ve şimdi, kardeşlerim, hangi ışıkla yargılamanız gerektiğini bildiğinize göre, bu ışık ki Mesih'in ışığıdır, o halde yanlış yargılamamaya dikkat edin; çünkü hangi yargıyla yargılarsanız, onunla yargılanacaksınız.
19 Bu nedenle kardeşlerim sizden rica ediyorum, iyiyi kötüden ayırabilmek için Mesih'in ışığında gayretle araştırmanız gerekir; ve her iyi şeye sarılır ve kusurunu bulmaya çalışmazsanız, şüphesiz Mesih'in çocukları olursunuz.
20 Ve şimdi, kardeşlerim, her iyi şeye nasıl sarılabilirsiniz?
21 Ve şimdi üzerinde konuşacağımı söylediğim iman konusuna geliyorum ve size her iyi şeye sarılabilmenin yolunu anlatmak istiyorum.
22 Çünkü işte, her şeyi bilen ve sonsuzluktan sonsuzluğa kadar var olan Tanrı, işte, insançocuklarına yardım etmek ve Mesih'in gelişini onlara bildirmek için meleklerini gönderdi; ve her iyi şey Mesih'le gelecektir.
23 Ve Tanrı kendi ağzından Mesih'in geleceğini peygamberlere bildirmiştir.
24 Ve işte O, iyi olanı insançocuklarına değişik yollardan gösterdi; ve iyi olan her şey Mesih'ten gelir; yoksa insanlar düşmüş durumlarında kalır ve iyi olan hiçbir şey onlara gelemezdi.
25 Bu nedenle meleklerin yardımıyla ve Tanrı'nın ağzından çıkan her sözün aracılığıyla, insanlar Mesih'e inanç duymaya başladılar ve böyle bir inançla her iyi şeye sarıldılar; ve Mesih'in gelişine kadar bu böyle oldu.
26 Ve O geldikten sonra da insanlar O'nun adına inanarak kurtuldular ve inandıkları için Tanrı'nın oğulları oldular. Ve Mesih'in yaşadığı nasıl kesin bir gerçekse, O, atalarımıza şöyle diyerek konuştu: Alacağınıza inanarak benim adımla Baba'dan istediğiniz her iyi şey, işte size verilecektir.
27 Bu nedenle sevgili kardeşlerim, Mesih, Baba'dan insançocuklarının üzerindeki merhamet hakkını istemek için göğe çıkıp Tanrı'nın sağına oturdu diye mucizeler kesilmiş midir?
28 Çünkü O, yasanın gereklerini yerine getirerek kendisine inananların hepsine sahip çıkar; ve O'na inananlar her iyi şeye bağlanacaklardır; bunun için O, insançocuklarının davasını savunur ve sonsuza dek cennetlerde yaşar.
29 Ve sevgili kardeşlerim, O bunu yaptığı için mucizeler kesildi mi? İşte size derim: Hayır! Melekler de insançocuklarına hizmet etmeyi bırakmadılar.
30 Çünkü işte, melekler O'nun verdiği emirlere itaat ederek insanlara yardım eli uzatırlar; kendilerini, inancı güçlü olanlara ve kararlılıkla Tanrı'nın her yolunda doğru şekilde yürüyenlere gösterirler.
31 Ve onların hizmet görevi insanları tövbeye çağırmaktır ve Mesih'in sözünü Rab'bin seçilmiş hizmetkârlarına bildirerek insançocukları arasında yolu hazırlamak için Baba'nın insançocukları ile yaptığı antlaşmaları uygulayıp bunların gereklerini yerine getirmektir; öyle ki onlar da O'nun hakkında tanıklık edebilsinler.
32 Ve böyle yapmakla, Rab Tanrı, insanların geriye kalanlarının Mesih'e inanmaları ve Kutsal Ruh'un gücüyle onların yüreklerinde yer bulabilmesi için yolu hazırlar; ve bu şekilde Baba insançocukları ile yaptığı antlaşmaları yerine getirir.
33 Ve Mesih şöyle dedi: Eğer bana inanırsanız, benim için uygun olan her şeyi yapacak güce sahip olacaksınız.
34 Ve O şöyle dedi: Ey dünyanın dört bir ucunda yaşayanlar, tövbe edip bana gelin ve kurtulabilmeniz için benim adımla vaftiz olup bana inanın!
35 Ve şimdi, sevgili kardeşlerim, eğer sizlere söylediğim bu şeyler doğru ve gerçekse ki Tanrı son günde onların doğru olduğunu kudretiyle ve büyük yüceliğiyle size gösterecektir; ve bunlar gerçekse, mucizelerin günü geçmiş midir?
36 Yoksa melekler insançocuklarına
görünmekten vaz mı geçtiler? Yoksa Tanrı, Kutsal Ruh'un gücünü onlardan çekmiş
midir? Yoksa zaman sürdükçe, dünya yerinde durdukça ya da dünyada kurtarılacak
bir tek insan oldukça, gücünü onlardan çekecek midir?
37 İşte, size derim ki: Hayır!
Çünkü mucizeler imanla yapılır ve imanla melekler insanlara görünerek onlara
yardım eli uzatırlar; bu nedenle, eğer bu şeyler bitmişse, vay insançocuklarının
haline! Çünkü bu, inançsızlık yüzünden olmuştur ve her şey boşunadır.
38 Çünkü Mesih'in sözlerine göre,
O'nun adına inanmadıkça hiçbir insan kurtulamaz; bu nedenle, eğer bu şeyler
bitmişse, iman da bitmiş demektir ve insanın durumu korkunçtur; onlar için sanki
hiçbir kurtuluş yoktur.
39 Fakat işte, sevgili kardeşlerim,
ben sizin hakkınızda daha iyi şeyler düşünüyorum; çünkü yumuşak huylu olduğunuz
için Mesih'e inandığınızın kanısındayım; çünkü eğer O'na inanmıyorsanız, o zaman
O'nun Kilisesi'nin halkı arasında sayılmanız uygun değildir.
40 Ve yine, sevgili kardeşlerim,
size umuttan söz etmek istiyorum. Nasıl olur da umudunuz olmadan imanınız olur?
41 Ve umut edeceğiniz şey nedir?
İşte size derim ki Mesih'in kefareti ve O'nun dirilişinin kudreti sayesinde
sonsuz yaşama kavuşmak için ölümden dirilmeyi umut edeceksiniz ve bu da O'na
duyduğunuz inançtan dolayı size söz verildiği şekilde olacaktır.
42 Bu nedenle, eğer bir insanın
imanı varsa, onun mutlaka umudu da olması gerekir; çünkü iman olmadan umut
olmaz.
43 Ve yine, işte size derim ki kişi
yumuşak huylu ve alçakgönüllü olmadıkça, onun imanı ve umudu olamaz.
44 Eğer olursa, onun imanı ve umudu
boştur; çünkü Tanrı'nın huzuruna yumuşak huylu ve alçakgönüllü olmayan hiç kimse
kabul edilmez; ve eğer bir insan yumuşak huylu ve alçakgönüllü olup Kutsal
Ruh'un gücüyle İsa'nın Mesih olduğunu kabul ederse, onda mutlaka ilahi sevgi var
demektir; fakat onda ilahi sevgi yoksa, o bir hiçtir; bu yüzden onda ilahi
sevginin bulunması gerekir.
45 Ve ilahi sevgi çok sabreder ve
naziktir ve kıskanmaz ve böbürlenmez, kendi çıkarını gözetmez, kolayca
öfkelenmez, kötülük düşünmez ve kötülüğe sevinmez, ancak gerçeklere sevinir, her
şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır.
46 Bu nedenle, sevgili kardeşlerim,
eğer sizde ilahi sevgi yoksa, siz bir hiçsiniz; çünkü ilahi sevgi asla son
bulmaz. Bu nedenle, her şeyden üstün olan ilahi sevgiye bağlanın, çünkü her
şeyin sonu gelecektir.
47 Ancak ilahi sevgi, Mesih'in saf
sevgisidir ve sonsuza dek dayanır; ve son günde kimde ilahi sevgi varsa, onun
durumu iyi olacaktır.
48 Bu nedenle sevgili kardeşlerim,
yüreğinizdeki bütün güçle Baba'ya dua edin ki, Oğlu İsa Mesih'in sadık
taraftarlarına bağışladığı bu sevgiyle dolup, siz de Tanrı'nın oğulları
olabilirsiniz; öyle ki O göründüğü zaman biz de O'nun gibi olacağız; çünkü biz
O'nu olduğu gibi göreceğiz; öyle ki bu umudumuz olsun; öyle ki O'nun pak olduğu
gibi biz de pak olalım. Amin.
Küçük çocukların vaftiz edilmesi
iğrenç bir kötülüktür‑‑‑Küçük çocuklar kefaretten dolayı, Mesih'te
canlıdır‑‑‑İman, tövbe, yumuşak huyluluk ve alçakgönüllülük, Kutsal Ruh'u almak
ve sonuna kadar dayanmak kurtuluşa götürür.
m.s.
tahminen401--421 yılları.
Babam Mormon'un, ben Moroni'ye yazdığı
bir mektup; ve bu mektup bana hizmete çağrılmamdan kısa bir süre sonra yazıldı.
Ve babam bana şöyle diyerek yazdı:
2 Sevgili oğlum Moroni, Rab'bin İsa
Mesih seni düşündüğü için ve seni hizmetine ve kutsal işine çağırdığı için son
derece sevinçliyim.
3 Dualarımda her zaman seni düşünüp
sürekli Tanrı Baba'ya, O'nun kutsal çocuğu İsa'nın adıyla dua ediyorum ki Tanrı,
sonsuz iyiliği ve lütfuyla seni O'nun adına duyduğun inançta sonuna kadar
korusun.
4 Ve şimdi oğlum, beni son derece
üzmekte olan bir konu hakkında seninle konuşmak istiyorum; çünkü aranızda
tartışmaların çıkması beni üzüyor.
5 Çünkü, eğer öğrendiklerim
doğruysa, aranızda küçük çocuklarınızın vaftizi konusunda tartışmalar çıkmış.
6 Ve şimdi oğlum, bu çirkin hatanın
aranızdan kaldırılması için özenle gayret göstermeni diliyorum; çünkü bu mektubu
sana bu amaçla yazdım.
7 Çünkü bu şeyleri senden
öğrendikten hemen sonra Rab'be bu konuyu sordum. Ve Rab'bin sözü bana Kutsal
Ruh'un gücüyle gelerek şöyle dedi:
8 Fidye ile Kurtarıcınız, Rab'biniz
ve Tanrınız Mesih'in sözlerini dinleyin. İşte, Ben dünyaya doğruları değil,
fakat günahkârları tövbeye çağırmak için geldim; sağlamların değil, hastaların
hekime ihtiyacı vardır; bu nedenle, küçük çocuklar günah işlemedikleri için
sağlamdırlar; dolayısıyla Adem'in laneti onların üzerinden benimle
kaldırılmıştır; böylece Adem'in lanetinin onların üzerinde hiçbir gücü yoktur;
ve sünnet olma yasası da benimle sona ermiştir.
9 Ve Kutsal Ruh, Tanrı'nın sözünü
bana böyle açıkladı; bu nedenle, sevgili oğlum biliyorum ki küçük çocukları
vaftiz etmek Tanrı'yla ciddi bir şekilde alay etmektir.
10 İşte size derim ki siz bunu,
yani tövbeyi ve vaftizi, sorumlu olanlara ve günah işleyebilecek olanlara
öğreteceksiniz; evet, anne ve babalara tövbe ederek vaftiz olmalarını ve küçük
çocukları gibi kendilerini alçaltmaları gerektiğini öğreteceksiniz ki, onlar da
küçük çocuklarıyla birlikte kurtulsunlar.
11 Ve onların küçük çocuklarının
tövbe etmeye ve vaftiz olmaya ihtiyaçları yoktur. İşte vaftiz, emirleri yerine
getirdikten sonra günahların bağışlanması için tövbe etmektir.
12 Fakat küçük çocuklar, dünyanın
kuruluşundan beri Mesih'te canlıdır; eğer bu böyle değilse, Tanrı taraf tutan
bir Tanrı'dır ve aynı zamanda değişen ve insanlar arasında ayrım yapan bir
Tanrı'dır; çünkü ne kadar çok küçük çocuk vaftizsiz ölmüştür!
13 Bu nedenle, eğer küçük çocuklar
vaftiz olmadan kurtulamazlarsa, onların sonsuz bir cehenneme gitmiş olmaları
gerekir.
14 İşte size derim ki küçük
çocukların vaftize ihtiyacı olduğuna inanan kişi öd acılığı içindedir ve
kötülüğün bağlarına sarılmıştır; çünkü onun ne imanı, ne umudu ne de ilahi
sevgisi vardır; bu nedenle, eğer o kişi bu gibi düşünceleriyle ölürse, onun
cehenneme gitmesi gerekir.
15 Çünkü Tanrı'nın, vaftiz olduğu
için bir çocuğu kurtaracağını ve diğer bir çocuğun ise vaftiz olmadığı için yok
olacağını düşünmek korkunç bir kötülüktür.
16 Rab'bin yollarını bu şekilde
saptıracak olanların vay haline! Çünkü onlar tövbe etmezlerse mahvolacaklardır.
İşte, ben Tanrı'dan yetkim olduğu için cesaretle konuşuyorum ve insanların
yapabileceği bir şeyden korkmuyorum; çünkü kusursuz sevgi her korkuyu silip
atar.
17 Ve ben sonsuz sevgi olan ilahi
sevgi ile doluyum; bu nedenle, bütün çocuklar benim için aynıdır; bu yüzden, ben
küçük çocukları kusursuz bir sevgiyle severim; ve onların hepsi aynı olup
kurtuluşta payları vardır.
18 Çünkü ben Tanrı'nın taraf
tutmayan bir Tanrı olduğunu ve kararsız bir varlık olmadığını biliyorum; oysa O
tüm sonsuzluktan tüm sonsuzluğa kadar hiç değişmez.
19 Küçük çocuklar tövbe edemezler;
bu nedenle, Tanrı'nın onlar için olan saf merhametini inkâr etmek korkunç bir
kötülüktür; çünkü O'nun merhametinden dolayı, küçük çocukların hepsi O'nda
canlıdır.
20 Ve küçük çocukların vaftiz
olmaları gerekir diyen kişi, Mesih'in merhametini reddederek O'nun kefaretini ve
fidye ile kurtarış gücünü hiçe sayar.
21 Böyle insanların vay haline!
Çünkü onlar ölümün, cehennemin ve sonsuz acının tehlikesi içindedirler. Bunu
cesaretle söylüyorum; Tanrı bana bunu emretti. Sözlerimi dinleyip onlara dikkat
edin, yoksa onlar Mesih'in yargı kürsüsünün önünde size karşı duracaklardır.
22 Çünkü işte, bütün küçük çocuklar
ve ayrıca yasasız olan herkes Mesih'te canlıdır. Çünkü fidye ile kurtuluşun
gücü, yasasız olan herkesin yardımına gelir; bu nedenle suçlu bulunmayan ya da
hiçbir yargı altında olmayan kişi tövbe edemez ve vaftizin böyle kimselere
faydası olmaz.
23 Ama Mesih'in merhametini ve
O'nun Kutsal Ruhu'nun gücünü inkâr ederek ölü işlere güvenmek Tanrı ile alay
etmek demektir.
24 İşte oğlum, bunun yapılmaması
gerekir; çünkü tövbe, suçlu olanların yararı ve çiğnenen yasaların laneti
altında kalanlar içindir.
25 Ve tövbenin meyvelerinden ilki
vaftizdir; ve vaftiz inançla ve emirleri yerine getirmekle gelir; ve emirleri
yerine getirmek de günahların bağışlanmasını sağlar.
26 Ve günahların bağışlanması
yumuşak huyluluk ve alçakgönüllülük getirir; ve yumuşak huyluluk ve
alçakgönüllülükten dolayı, Kutsal Ruh'un ziyareti gelir. Bu Tesellici insanın
içini umutla ve kusursuz sevgiyle doldurur; bu sevgi, dua etmeye gösterilen
gayretle son gelinceye kadar devam edecektir; o zaman bütün azizler Tanrı ile
beraber yaşayacaklardır.
27 İşte oğlum, yakında Lamanlılar'a
karşı savaşa gitmezsem, sana yine yazacağım. İşte tövbe etmezlerse, bu ulusun
yani Nefi halkının gururu kendilerinin yok olacağını ispatlamıştır.
28 Oğlum, tövbenin onlara gelmesi
için dua et. Fakat işte, Ruh'un onlarla uğraşmaktan vazgeçmiş olmasından
korkuyorum; ve onlar ülkenin bu bölümünde Tanrı'dan gelen bütün güç ve yetkiyi
yok etmeye çalışıp Kutsal Ruh'u inkâr ediyorlar.
29 Ve onlar bu kadar büyük bir
bilgiyi inkâr ettikten sonra oğlum, peygamberler tarafından konuşulan
peygamberliklerin ve Kurtarıcımız'ın kendi sözlerinin gereği olarak, yakında yok
olmaları gerekir.
30 Oğlum, sana tekrar yazıncaya
kadar ya da seni tekrar görünceye kadar hoşça kal. Amin.
Mormon'un, oğlu Moroni'ye ikinci
mektubu.
9. Bölüm’ü içerir.
Hem Nefililer'in hem de
Lamanlılar'ın ahlakları bozulmuş ve yozlaşmışlardır‑‑-İşkence yaparak
birbirlerini öldürürler‑‑‑Mormon, lütuf ve iyiliğin sonsuza dek Moroni'nin
üzerinde olması için dua eder. m.s. tahminen 401--421 yılları.
Sevgİlİ oğlum, hâlâ sağ olduğumu bilesin
diye sana tekrar yazıyorum; fakat sana bazı üzücü şeyler yazacağım.
2 Çünkü işte, ben Lamanlılar'la
korkunç bir savaş yaptım ve o savaşta yenildik; ve Arkiyantus, ayrıca Luram ve
Emron kılıçtan geçirildiler; evet ve çok sayıda seçkin adamımızı kaybettik.
3 Ve şimdi işte oğlum,
Lamanlılar'ın bu halkı yok edeceklerinden korkuyorum; çünkü onlar tövbe
etmiyorlar ve şeytan onları durmadan birbirlerine karşı kışkırtıp
öfkelendiriyor.
4 İşte sürekli olarak onların
arasında çalışıyorum; ve Tanrı'nın sözünü onlara sert bir şekilde söylediğimde
sarsılıp bana karşı öfkeleniyorlar ve sert konuşmadığım zaman ise Tanrı'nın
sözüne karşı yüreklerini katılaştırıyorlar; bu nedenle, Rab'bin Ruhu'nun onlarla
uğraşmayı bırakmasından korkuyorum.
5 Çünkü onlar öyle öfkeleniyorlar
ki sanki ölümden hiç korkmuyorlar; ve birbirlerine karşı sevgilerini
kaybetmişler ve kana ve intikama olan susuzlukları dinmek bilmiyor.
6 Ve şimdi sevgili oğlum, onların
yüreklerinin katılığına rağmen, biz gayretle çalışalım; çünkü çalışmayı
bırakırsak suçlu çıkarız; çünkü, bu çamurdan çadır içinde yaşadığımız sürece,
her doğruluğun düşmanını yenmek ve ruhlarımızı Tanrı'nın Krallığı'nda
dinlendirebilmek için yapmamız gereken bir işimiz vardır.
7 Ve şimdi de bu halkın çektiği
acılar hakkında biraz yazacağım. Çünkü Amoron'dan aldığım bilgiye göre, işte,
Lamanlılar'ın elinde Şeriza kulesinden almış oldukları pek çok tutuklu vardır;
ve onlar erkek, kadın ve çocuklardır.
8 Ve onlar kadınların kocalarını ve
çocukların babalarını öldürdüler; ve kadınlara kocalarının etini, çocuklara da
babalarının etini yediriyorlar ve onlara çok az su veriyorlar.
9 Ve Lamanlılar'ın bu büyük
iğrençliğine rağmen, onların yaptıkları Moriyantum'daki halkımızın yaptığı
iğrençlikleri geçemez. Çünkü işte onlar, Lamanlılar'ın kızlarından çoğunu esir
alarak, onların dünyadaki en değerli ve en kıymetli olan iffetlerini ve
erdemlerini zorla çaldıktan sonra---
10 Ve bunu yaptıktan sonra, onları
en zalim bir şekilde, vücutlarına işkence yaparak öldürdüler; ve bunu yaptıktan
sonra yüreklerinin katılığından dolayı, onların etlerini vahşi hayvanlar gibi
yiyip bitirdiler ve bunu yiğitliklerinin bir işareti olarak yaptılar.
11 Ey sevgili oğlum, nasıl böyle
medeniyetsiz bir halk olabilir?---
12 (Ve sadece birkaç yıl önce onlar
uygar ve sevimli bir halktılar)
13 Fakat ey oğlum, böyle büyük
iğrençliklerden zevk alan bir halk nasıl
olabilir?---
14 Tanrı'nın bizi cezalandırmak
için kaldırdığı elini geri çekeceğini nasıl umabiliriz?
15 İşte yüreğim haykırıyor: Bu
halkın vay haline! Ey Tanrım, cezalarını vermek için dışarı çık ve onların
günahlarını, kötülüklerini ve iğrençliklerini gözünün önünden kaldır!
16 Ve yine oğlum, kızları ile
birlikte Şeriza'da kalmış birçok dul kadın var; ve Lamanlılar'ın götürmedikleri
erzaklardan geri kalanları, işte, Zenefi'nin ordusu götürdü; ve ordu, kadınları
ve kızları yiyecek bulmaları için kendi başlarına bıraktı; ve yaşlı kadınların
çoğu yollarda bayılıp ölüyor.
17 Ve yanımda olan ordu güçsüzdür;
ve Lamanlılar'ın orduları Şeriza ile benim aramda duruyor; ve Harun ordusuna
kaçanların hepsi onların korkunç zalimliklerine kurban düştüler.
18 Ah benim ahlaksız halkım! Onlar
düzensiz ve merhametsizdirler. İşte, ben ancak bir insanım ve sadece bir insanın
gücüne sahibim; artık emirlerimi de dinletemiyorum.
19 Ve onlar iyice baştan çıktılar;
ve o kadar acımasızlar ki yaşlı ya da genç olsun kimseyi sağ bırakmıyorlar; ve
iyi olmayan her şeyi yapmaktan zevk alıyorlar; ve bütün bu topraklarda bulunan
kadınlarımızın ve çocuklarımızın çektiği acılar her şeyi geçti; evet, bunu
diller anlatamaz; bu şeyler yazılamaz.
20 Ve şimdi oğlum, bu korkunç
manzara üzerinde artık daha fazla durmak istemiyorum. İşte bu halkın işlediği
kötülükleri sen biliyorsun; onların ahlaki değerlerini kaybettiklerini ve
duygusuzlaştıklarını biliyorsun; ve onların kötülükleri Lamanlılar'ın
kötülüklerini aşmıştır.
21 İşte oğlum, Tanrı'nın beni
cezalandırmasından korktuğum için onları Tanrı'ya tavsiye edemem.
22 Fakat işte, oğlum, ben seni
Tanrı'ya tavsiye ediyorum ve kurtulman için seni Mesih'e emanet ediyorum; ve sağ
kalman için Tanrı'ya dua ediyorum ki Tanrı'nın halkının O'na dönüşüne ya da
onların tamamen yok oluşuna tanık olasın; çünkü tövbe edip Tanrı'ya geri
dönmezlerse onların mahvolacağını biliyorum.
23 Ve eğer yok olurlarsa bu,
Yaredliler gibi yürekleri seve seve kan ve intikam peşinde koştuğu için
olacaktır.
24 Ve eğer öyle olur da onların
sonu gelmişse, kardeşlerimizden çoğunun Lamanlılar'ın tarafına geçtiğini ve daha
pek çoğunun da onlara sığınacağını biliyoruz; bu nedenle, eğer sen sağ kalırsan
ve ben seni göremeden ölürsem, birkaç şey daha yaz; fakat seni yakında
göreceğime inanıyorum; çünkü sana teslim etmek istediğim kutsal kayıtlar var.
25 Oğlum, Mesih'e sadık ol ve
yazdığım şeyler seni üzüp ölümüne yük olmasın; tersine Mesih seni göklere
kaldırsın ve O'nun acıları ve ölümü ve vücudunu atalarımıza göstermesi ve O'nun
merhameti ve uzun sabrı ve O'nun görkemi ile sonsuz yaşama kavuşma umudu sonsuza
dek aklından çıkmasın.
26 Ve tahtı yüce göklerde olan
Tanrı Baba'nın ve her şey kendisine bağlı oluncaya kadar O'nun kudretinin
sağında oturan Rabbimiz İsa Mesih'in lütfu sonsuza kadar seninle birlikte olsun
ve seninle kalsın. Amin.
Mormon Kitabı hakkında tanıklık
Kutsal Ruh'un gücüyle gelir‑‑‑Ruh'un armağanları sadık olanlara verilir‑-‑Ruhsal
armağanlar her zaman imana eşlik eder‑‑‑Moroni'nin sözleri tozun içinden
konuşur‑‑‑Mesih'e gelerek onda kusursuzlaşın ve ruhlarınızı günahlarınızdan
arındırın. m.s.
tahminen 421 yılı.
Şİmdİ ben Moroni, bana uygun görünen
bazı noktaları yazıyorum ve bunları kardeşlerim Lamanlılar için yazıyorum; ve
onların Mesih'in gelişini gösteren işaretin verilmesinden sonra dört yüz yirmi
yıl geçtiğini bilmelerini istiyorum.
2 Ve öğüt yoluyla size birkaç söz
daha söyledikten sonra bu kayıtları mühürleyeceğim.
3 İşte, bu yazıları okuyacağınız
zaman, eğer bunları okumanız Tanrı'nın hikmetiyse, Adem'in yaratıldığı zamandan
bunları alacağınız zamana kadar, Rab'bin insançocuklarına ne kadar merhametli
davrandığını hatırlamanızı ve bunu yüreklerinizde derinlemesine düşünmenizi
öğütlerim.
4 Ve bu yazılar elinize geçtiği
zaman, Ebedi Baba Tanrı'ya Mesih'in adıyla, bu şeyler doğru değil midir, diye
sormanızı öğütlerim; eğer samimi bir yürekle, doğru bir amaçla Mesih'e inanarak
sorarsanız, Tanrı onların doğruluğunu size Kutsal Ruh'un gücüyle gösterecektir.
5 Ve Kutsal Ruh'un gücüyle her
şeyin doğrusunu bilebilirsiniz.
6 Ve iyi olan her şey doğru ve
gerçektir; bu nedenle iyi olan hiçbir şey Mesih'i inkâr etmez, ancak O'nun
yaşamakta olduğunu doğrular.
7 Ve siz de Kutsal Ruh'un gücü ile
O'nun yaşamakta olduğunu bilebilirsiniz; bu yüzden Tanrı'nın gücünü inkâr
etmemenizi öğütlerim; çünkü O, insançocuklarının inancına göre; gücüyle, bugün,
yarın ve sonsuza kadar aynı şekilde çalışır.
8 Ve kardeşlerim yine size
Tanrı'nın armağanlarını inkâr etmemenizi öğütlerim; çünkü bu armağanlar çoktur
ve onlar aynı Tanrı'dan gelir. Ve bu armağanlar değişik şekillerde verilir;
ancak herkeste hepsini etkin kılan aynı Tanrı'dır ve onlar insanlara
yararlanmaları için Tanrı'nın Ruhu'nun belirtileri ile verilir.
9 Çünkü, işte, birine Tanrı'nın
Ruhu aracılığıyla, hikmet sözünü öğretebilme,
10 Ve başkasına, aynı Ruh'un
aracılığıyla bilgi sözünü öğretebilme,
11 Ve başkasına, son derece büyük
inanç ve başkasına, aynı Ruh'un aracılığıyla iyileştirme armağanı,
12 Ve yine başkasına, güçlü
mucizeler yapabilme,
13 Ve yine başkasına, her şey
hakkında peygamberlik edebilme,
14 Ve yine başkasına, melekleri ve
hizmet eden ruhları görme,
15 Ve yine başkasına, her çeşit
dili konuşabilme,
16 Ve yine başkasına, lisanlar ve
her çeşit dilleri çevirme armağanı verilmiştir.
17 Ve bütün bu armağanlar Mesih'in
Ruhu aracılığıyla gelir; ve bunlar O'nun dilediği gibi herkese ayrı ayrı
dağıtılır.
18 Ve sevgili kardeşlerim, size her
iyi armağanın Mesih'ten geldiğini hatırlamanızı öğütlerim.
19 Ve sevgili kardeşlerim, size
O'nun dün, bugün ve sonsuza dek aynı olduğunu ve size sözünü ettiğim bütün bu
ruhsal armağanların dünya yerinde durdukça asla ortadan kalkmayacağını, sadece
insançocukları inançsız olduğu zaman ortadan kalkacağını hatırlamanızı
öğütlerim.
20 Bu nedenle, iman olması gerekir;
ve eğer iman olması gerekiyorsa, umut da olmalıdır; ve umut olması gerekiyorsa,
ilahi sevgi de olmalıdır.
21 Ve ilahi sevginiz olmadıkça,
hiçbir şekilde Tanrı'nın Krallığı'nda kurtulamazsınız; imanınız olmadığı zaman
da Tanrı'nın Krallığı'nda kurtulamazsınız; umudunuz yoksa da kurtulamazsınız.
22 Ve hiç umudunuz yoksa umutsuzluk
içinde olmanız gerekir ki umutsuzluk kötülükten dolayı gelir.
23 Ve Mesih gerçekten atalarımıza
şöyle demiştir: Eğer imanınız varsa, bence uygun olan her şeyi yapabilirsiniz.
24 Ve şimdi dünyanın dört bir ucuna
konuşuyorum; öyle ki Tanrı'nın kudretinin ve armağanlarının aranızdan kalkacağı
gün gelirse, bu inançsızlıktan dolayı olacaktır.
25 Ve eğer böyle olursa,
insançocuklarının vay haline! Çünkü aranızda iyilik yapan hiç kimse, hatta bir
kişi bile kalmamıştır. Çünkü aranızda iyilik yapacak bir kişi varsa, o kişi
Tanrı'nın gücü ve armağanları ile hareket edecektir.
26 Ve bu şeylerin ortadan
kalkmasına sebep olup ölenlerin vay haline! Çünkü onlar günahları içinde ölürler
ve Tanrı'nın Krallığı'nda kurtulamazlar; ve ben bunları Mesih'in sözlerine göre
konuşuyorum; ben yalan söylemem.
27 Ve bu sözleri hatırlamanızı
öğütlerim; çünkü benim yalan söylemediğimi bileceğiniz gün yakında gelecektir;
çünkü beni Tanrı'nın mahkemesinde göreceksiniz ve Rab Tanrı size şöyle diyecek:
Sanki ölülerin arasından haykıran, evet, hatta tozun içinden konuşan biri
olarak, bu adam tarafından yazılan sözlerimi Ben sizlere bildirmedim mi?
28 Ben peygamberliklerin yerine
gelmesi için bunları bildiriyorum. Ve işte, onlar sonsuz Tanrı'nın ağzından
çıkacak ve O'nun sözü kuşaktan kuşağa fısıldanacaktır.
29 Ve Tanrı yazdıklarımın doğru
olduğunu size gösterecektir.
30 Ve yine Mesih'e gelmenizi, her
iyi armağana sarılıp kötü armağanlara ve kirli şeylere dokunmamanızı öğütlerim.
31 Ve ey Yeruşalem, uyan ve tozdan
kalk! Evet ve ey Sion'un kızı, güzel giysilerini kuşan! Ve ey İsrail Evi
kazıklarını güçlendir ve sınırlarını sonsuza kadar genişlet ki artık bir daha
başkalarıyla karışmayasın; öyle ki Ebedi Baba'nın seninle yapmış olduğu
antlaşmalar yerine gelsin.
32 Evet, Mesih'e gelin ve O'nda
kusursuzlaşın ve bütün tanrısızlığınızı reddedin; ve eğer bütün tanrısızlığınızı
reddeder ve Tanrı'yı bütün gücünüzle, aklınızla ve kuvvetinizle severseniz, o
zaman O'nun lütfu size yeter; böylece O'nun lütfuyla Mesih'te kusursuz
olabilirsiniz; ve Tanrı'nın lütfuyla Mesih'te kusursuz olursanız, Tanrı'nın
gücünü hiçbir şekilde inkâr edemezsiniz.
33 Ve yine, eğer siz Tanrı'nın
lütfu ile Mesih'te kusursuzlaşır ve O'nun gücünü inkâr etmezseniz, o zaman
Tanrı'nın lütfu ile günahlarınızdan bağışlanmanız için Baba'nın antlaşmasındaki
Mesih'in dökülen kanı sayesinde Mesih'te günahlarınızdan arınırsınız; böylece
lekesiz olarak kutsallaşırsınız.
34 Ve şimdi hepinize veda ediyorum.
Yakında ruhumun ve bedenimin tekrar birleşeceği ve benim hem dirilerin hem de
ölülerin Sonsuz Yargıcı olan Yüce Yehova'nın hoş mahkemesinin önünde sizi
karşılamak üzere gökten zaferle getirileceğim güne kadar Tanrı'nın Dinlenme
Yeri’ne dinlenmeye gidiyorum. Amin.
SON
MORMON KİTABI BAŞVURU KILAVUZU
Mormon Kitabı, her şeyden daha çok
İsa Mesih'in tanrısallığına tanıklık eder ve İsa Mesih'in Sevindirici Haberi'nin
öğretilerini içerir. Aşağıdaki konular ve referanslar Mormon Kitabı'ndaki
kişiler, yerler, öğretiler ve olaylar hakkında bilgi sağlar.
İSA MESİH
Amerika Kıtası'ndaki Yerlilere
Görünüşü ve Hizmeti: 3. Nefi 11--27. Tanrısallığını açıklar:
9:1, 12--15; Nefi'ye vaftiz hakkında bilgi verir:
11:18--30; Mesih öğretisini öğretir: 11:31--41; on iki öğrenciyi
görevlendirir: 12:1--2; Sonsuz Mutluluğu öğretir:
12:3--12; nasıl dua edileceğini gösterir: 13:9--13; sahte
peygamberlere karşı uyarır: 14:15--20; diğer koyunlar olduğunu öğretir
15:11--24; hastaları iyileştirir:
17:5--10; halk için dua eder: 17:13--20; çocukları kutsar:
17:10--12, 21--25; Rab'bin Sofrasını başlatır: 18:1--14; Kutsal Ruhu
vermeleri için Onikiler'e yetki verir: 18:26--39; Baba'ya dua eder:
19:16--34; Rab'bin Sofrasını kurar: 20:1--9; İşaya'nın sözlerini
öğretir: 22:1--23:3; Kutsal Yazılar'ın ne kadar önemli olduğunu öğretir:
23:1--6, 14; Kilise'nin adı konusunda Onikiler'e öğretir: 27:1--12;
misyonu ve kefareti hakkında öğretir: 27:13--22.
Aracı: 2. Nefi 2:9, 27--28.
Çarmıha Germe: 1. Nefi 11:32--33; 19:9--14; 2. Nefi 6:9; Mosiya 15:1--7; 3. Nefi 27:14--15.
Diriliş: 2. Nefi 2:8; 9:6--13, 22; Mosiya 15:21--26; Alma 11:41--45; 40:1--6, 11--24; 3. Nefi 23:9--11.
Doğuş ve Ölüm: Helaman 14:2--6, 20--27; 3. Nefi 1:15--21; 8:5--23.
Fidye ile Kurtaran: 2. Nefi 2:6--7, 26; Mosiya 15:6--27; Alma 9:26--27; 11:40--41; 42:13--26; Helaman 5:9--12; 14:12--17; 3. Nefi 9:17; Eter 3:13--14.
İsa Mesih: 1. Nefi 11:14--33; 22:24; 2. Nefi 9:5; 11:2--8; Mosiya 3:5--13; 5:6--12; Alma 5:50; 7:7--13; 46:15; Helaman 3:28; 14; 3. Nefi 1:12--21; 9; 11--26; 27:3--21, 27; Mormon 1:15; Eter 3:14--17; Moroni 7:48.
Kefaret: 1. Nefi 11:32--33; 2. Nefi
2:3--10, 25--27; 9:5--27; Yakup 4:11--12; Mosiya 3:11--18; 4:6--8; 13:27--35;
Alma 34:8--16; 42:11--30; 3. Nefi 11:14.
Kilise: Mosiya 25:18--22; 27:13; 3. Nefi
27:1--12; Moroni 6:4--9.
Kurtarıcı: 1. Nefi 10:4; 13:40; 2. Nefi
25:20; Mosiya 3:17--20; 5:7--15; Helaman 14:15--17.
Mesih: 1. Nefi 10:4, 17; 2. Nefi 2:6, 26;
25:14.
Mesih Hakkında Peygamberlikler:
1. Nefi 10:4--11; 11:1--3, 12--33; 19:8--17; 2. Nefi 10:3; 25:19; Mosiya
3:5--12; 13:33--35; Alma 7:9--13; Helaman 8:22; 14:1--8, 14--27; Eter 3:13--20.
Mesih Hakkında Sunulan Tanıklık: 2. Nefi 25:26; 26:12; Yakup 7:11,
19; Alma 6:8; Eter 12:41; Moroni 7:31.
Mesih'in İkinci Gelişi: 3. Nefi 24:1--2.
Mesih'in Öğretisi: 2. Nefi 31:10--32:6; 3. Nefi
11:31--41.
Mükemmellik: Bkz.
ÖĞRETİLER---Mükemmellik.
Rab: 1. Nefi 3:7; 17:13--15; Alma 29:11; Helaman
13:6.
Tanrı Kuzusu: 1. Nefi 13:40; Alma 7:14; Mormon
9:6.
Tanrı Sözü: 1. Nefi 11:25; 15:23--25;
17:45--46; 2. Nefi 27:14; 31:20; Mosiya 26:3; Alma 17:2; 31:5; 32:28--43.
Yaratılış: Mosiya 3:8; Alma 30:43--44; 3.
Nefi 9:15; Eter 3:15.
Yargı: 2. Nefi 2:10; Alma 5:15;
12:12--15; 33:22; 3. Nefi 27:14--16; Mormon 3:20; 7:6; Eter 12:38.
Yehova: Mosiya 3:4--11; 15:1; 3. Nefi
15:1--5; Eter 3:13--15; Moroni 10:27--34.
KİŞİLER
Abinadi: Mosiya 11--17.
Adem: 2. Nefi 2:14--29; Alma 12:21--26.
Alma, Alma'nın Oğlu: Mosiya 27:8--27; Alma 4:11--20;
36:6--27.
Ammon, Mosiya'nın Oğlu: Mosiya 27:8--28:8; Alma 17--20; 26--27.
Amulek: Alma 8:21--27; 10:1--32; 11:20--46; 14:9--29; 34.
Anti-Nefi-Lehililer: Alma 23--24; 27:20--27; 53:16--19; 56--58.
Benyamin: Mosiya 2--6.
Büyük Alma: Mosiya 17--18, 25--26.
Enos: Enos 1.
Eter: Eter 12:1--5; 13:2--14.
Gideyon: Mosiya 19:4--8; 20:17--22; 22:3--9; Alma 1:8--10.
Hagot: Alma 63:5--8.
Havva: 2. Nefi 2:15--20.
Helaman, Alma'nın Oğlu: Alma 45:22--23; 53:19, 22; 57:19--27.
Helaman'ın Oğulları (Genç Savaşçılar): Alma 53:16--22; 56:10, 47, 52--56; 57:26.
İbrahim: Yakup 4:5; Alma 13:15; Helaman 8:16--19.
İsa Mesih: Bkz. İSA MESİH
İsmail: 1. Nefi 7:2--5; 16:7, 34.
Laban: 1. Nefi 3:1--27; 4:1--26.
Laman: 1. Nefi 2:5, 11--12; 3:9--31; 7:6; 8:34--38.
Lamanlılar: 2. Nefi 5:14; Yakup 1:13--14; Mosiya 10:11--17; Helaman 6:34--37.
Lamanlı Samuel: Helaman 13--16.
Lamoni: Alma 17--19.
Lehi, Nefi'nin Babası 1. Nefi 2:1--4; 5:14; 8:2--38; 16--18; 2. Nefi 1--3; 4:1--12.
Lemuel: 1. Nefi 2:10; 3:28; Yakup 1:13--14.
Meryem, İsa'nın Annesi: 1. Nefi 11:13--20; Mosiya 3:8; Alma 7:10.
Mormon: Mormon 1:1--6; 2:1--2, 17--18; 3:8--12; 5:1--2; 6:5--6; 8:2--3.
Moroni, Komutan: Alma 43:16--17, 47--50; 46:12--13; 48:11--18.
Moroni, Mormon'un Oğlu: Mormon'un Sözleri 1:1; Mormon 8:1--3, 14; Eter 1:1--2; Moroni 1:1--4; 10:1--2.
Mosiya, Benyamin'in Oğlu: Mosiya 6:4--7; 28:17; 29.
Mosiya'nın Oğulları: Mosiya 27:8--20, 34; 28:1--7; Alma 17--26.
Nefi, Helaman'ın Oğlu: Helaman 3:37; 5:18--52; 7--9; 10:3--11; 11:3--18.
Nefi, Lehi'nin Oğlu: 1. Nefi 1:1--4; 3--4; 7; 10:17--22; 15:21--36; 16:18--32; 17--18; 2. Nefi 33.
Nefi, Nefi'nin Oğlu, Helaman'ın Oğlu: 3. Nefi 1:2--3; 7:15--19; 19:4.
Nefililer: 2. Nefi 5:5--17; Alma 50:23; Helaman 6:34--35; 3. Nefi 11--28; 4. Nefi 1:2--3, 15--16; Mormon 3:9--11; Moroni 1:2.
Sam: 1. Nefi 2:5, 17; 2. Nefi 5:5--6; Alma 3:6.
Yakup, Lehi'nin Oğlu: 2. Nefi 6--11; Yakup 1--7.
Yared: Eter 1:33--2:1; 2:13.
Yared'in Kardeşi: Eter 1:34--43; 2--3; 4:4; 12:20--21, 24, 30.
Yaredliler: Eter 1:33--43; 2--3; 6:1--18;
14--15.
Zenok: 1. Nefi 19:10; Alma 33:15, 17;
Helaman 8:20.
Zenos: 1. Nefi 19:10, 12, 16; Yakup 5; Alma 33:3--11; Alma 34:7; Helaman 8:19; 3. Nefi 10:15--16.
ÖĞRETİLER
Acıma: Mosiya 15:9; 3. Nefi 17:6.
Adalet: 1. Nefi 15:30; 2. Nefi 9:26; Alma 34:16; 42:13--25; 54:6.
Adamak, Kutsamak: 4. Nefi 1:3.
Adem ve Havva'nın Düşüşü (İnsanlığın Düşüşü): 1. Nefi 10:6; 2. Nefi 2; Alma 22:12--14; 34:9; 42:2--15.
Ağrı, Azap: 2. Nefi 9:21; Yakup 3:11; Mosiya 2:36--38; 3:5--8; 25:11; 27:28--29; Alma 7:10--11; 36:16--21.
Aile: 1. Nefi 8:37; 2. Nefi 2:20; 25:26; Yakup 3:7; Mosiya 4:14--15; 3. Nefi 18:21.
Alçakgönüllülük:
2. Nefi 9:42; Mosiya 4:11; Alma 5:27--28; Helaman 3:33--35; 3. Nefi 12:2; Eter 12:27.
Anne ve Babalar: 1. Nefi 1:1; 5:11; 8:37; Mosiya
4:14--15; Moroni 8:10.
Anne: Alma 56:47; 57:21.
Antlaşma: 1. Nefi 15:18; 2. Nefi 31:13, 16; Mosiya 5:5; 18:8--16; 3. Nefi 20:25--26; Moroni 7:31; 10:32--33.
Atamak: Mosiya 18:18; 3. Nefi 12:1; Moroni
3:1--4.
Ayartma: 1. Nefi 15:24; 2. Nefi 2:11--16;
Alma 13:28; 37:33; 3. Nefi 18:15, 18.
Baba: Cennetteki Babamız: Mosiya 2:34; 3.
Nefi 13:14, 26--33; Eter 12:8. Dünyadaki Babamız: 1. Nefi 1:1; Enos 1:1;
Mosiya 27:14; Alma 36--42; Helaman 5:5--12.
Bağışlanma: 1. Nefi 7:21; Mosiya 4:2; 26:29--31; Alma 39:6; 3. Nefi 13:11.
Bağlılık: 1. Nefi 3:7; 17:3; Mosiya 2:37; Alma 3:26--27; 3. Nefi 14:21.
Bilgi: 2. Nefi 9:14; Alma 18:35; 32:34;
Helaman 15:13; Moroni 7:15--17.
Cehennem: 1. Nefi 15:35; 2. Nefi 9:10--12; 28:21; Yakup 3:11; Mormon 9:4.
Çekişme: 2. Nefi 26:32; Mosiya 4:14; 3. Nefi 11:29.
Çocuklar: 2. Nefi 2:22--23; Mosiya 4:14--15; 3. Nefi 17:21--24; Moroni 8:8--24.
Dayanmak: 1. Nefi 22:31; 2. Nefi 31:16, 20; 3. Nefi 27:6.
Dinlenme Yeri: Alma 40:11--12; 4. Nefi 1:14.
Doğal insan: Mosiya 3:19; 16:5; Alma 26:19--22; 41:11; 42:7--24.
Doğru İnancı Bulmak: Mosiya 5:2, 12--14; 27:33--35; Alma 22:15--18; Helaman 15:7; 3. Nefi 7:21.
Doğruluk: 1. Nefi 17:35; 2. Nefi 2:13; 9:18, 40; Alma 5:58; Helaman 13:38.
Dua: 2. Nefi 32:8--9; Enos 1:4; Alma 5:45--46; 17:3; 26:22; 34:17--28; 37:37; 3. Nefi 18:16, 19--21; 19:31--34; 20:1; Moroni 7:6--9; 10:4.
Elleri baş üzerine koyma: Alma 6:1; 3. Nefi 18:36--37; Moroni 2:2.
Emirler: 1. Nefi 2:10; 3:7; Yarom 1:9; Alma 37:35.
Ev: 3. Nefi 17:2--3; Mormon 2:23.
Evlilik: 1. Nefi 7:1; 16:7; 4. Nefi 1:11.
Fakirler:
2. Nefi 9:30; Mosiya 4:26;
Alma 1:27; 34:28; 4. Nefi 1:3.
Felaket: 2. Nefi 2:11.
Fidye ile Kurtuluş: Bkz. Fidye ile Kurtuluş Planı
Fidye ile Kurtuluş Planı: 2. Nefi 2; 9; Alma 12:25--34; 22:12--14; 34:8--16; 42:5--26, 31.
Gayretli olmak: Yakup 1:19; Alma 17:2; 3. Nefi 6:14; Moroni 9:6.
Gerçek: 1. Nefi 16:2; 2. Nefi 9:40; Yakup 4:13; Moroni 10:5.
Günah: 2. Nefi 4:31; 9:38; Alma 13:12; 41:9--10; 45:16; Moroni 8:8.
Gurur: 1. Nefi 11:36; Yakup 2:13, 16; Alma 5:28; Helaman 3:33--36; Moroni 8:27.
Haklı Neden: 2. Nefi 2:5; Mosiya 14:11.
Hastalık: Mosiya 3:5; Alma 7:10--12; 3. Nefi 26:15.
Hatırla: 1. Nefi 14:8; 17:45; Mosiya 1:2--7; Helaman 12:3; 3. Nefi 18:7, 11; Mormon 5:21; Moroni 4:3; 5:2; 10:27.
Havari: 1. Nefi 1:10; 11:34; Mormon 3:18.
Hikmet, Akıl: 2. Nefi 9:28; 27:26; Mosiya 2:17; Alma 37:35.
Hizmet: 2. Nefi 2:3; Mosiya 2:17; Eter 2:8--12.
Huzur, Barış: Mosiya 4:3; Alma 38:8; 40:12.
İbadet etmek: 2. Nefi 25:29; Yakup 4:5; Alma 34:38; 3. Nefi 11:17.
İffet:
2. Nefi 9:36; Yakup 2:28; Alma 39:1--13; 3. Nefi 12:27--28; Moroni 9:9.
İlahi Sevgi: 2. Nefi 26:30; Alma 7:24; Eter
12:33--34; Moroni 7.
İman: 1. Nefi 3:7; 7:12; 2. Nefi 9:23;
26:13; Enos 1:3--8; Mosiya 3:12; 5:7; Alma 14:26; 22:16; 32; 57:25--27; Helaman
8:15; 3. Nefi 17:8; Eter 12:6--31; Moroni 7:1, 20--48; 10:4.
İnanç: 2. Nefi 6:14; Mosiya 4:10; Alma
11:40; Helaman 14:13; 3. Nefi 11:35.
İnançsızlık: 1. Nefi 4:13; Mosiya 26:1--5; 3.
Nefi 19:35.
İnançtan Sapma: İlk Mesih'e İnananlar Kilisesi:
1. Nefi 13:26; 2. Nefi 26:20. Kişisel: 1. Nefi 8:23, 28; 12:17; Alma
4:6--12; Helaman 3:33--34; 4:11--13; 5:2--3; 12:2; 13:38; 3. Nefi 2:1--3; Mormon
8:28--41.
İnsan: 2. Nefi 2:25; Mosiya 7:27; 3. Nefi
12:48; 27:27; Moroni 7:48.
İnsanlığın Dirilişi:
Alma 40.
İşaret, Alâmet: Mosiya 3:15; Alma 30:48--60; Helaman 14; 3. Nefi 1:13--16; Mormon 9:24; Eter 4:18.
İsrail: İsrail'in Toplanışı: 1. Nefi 15:12--17; 22:3--12; 2. Nefi 10:3--9; Yakup 5--6; 3. Nefi 16:4; 17:4. İsrail'in Dağılışı: 1. Nefi 22:3--9; 2. Nefi 10:3--9; Yakup 5--6; 3. Nefi 21:26--29. On Kayıp Oymak: 1. Nefi 22:3--4; 2. Nefi 29:12--14; 3. Nefi 17:4; 21:26--29.
İsteyin: 1. Nefi 15:11; 2. Nefi 32:4; Mosiya 4:10, 21; Moroni 10:4.
Kadın: Yakup 2:28; Alma 32:23; 56:47--48.
Kilise: 1. Nefi 14:8--17; Alma 6:1--6;
Mormon 8:32--33; Moroni 6:5.
Kilise Liderlerini Kabul Etmek,
Desteklemek: 3.
Nefi 10:12--13; 12:1.
Kötü: 2. Nefi 32:8; Omni 1:25; Mosiya 2:32; Alma
19:33; Moroni 7:8--17.
Kurban etmek: 2. Nefi 2:6--7;
Kurtuluş:
2. Nefi 2:3--6; Mosiya 15:24--28;
Kutsal Yazılar: 1. Nefi 19:23; 2. Nefi 25:21--23; 29:10--14; 32:3; Yakup 7:23; Mosiya 1:2--7; Alma 17:2; 37:1--19; Helaman 15:7--8; Mormon 7:8--9.
Kutsal Kitap: 1. Nefi 13:38--41; 2. Nefi 3:12; 29:3--14; Mormon 7:8--10.
Kutsal Ruh: 1. Nefi 10:17--19; 2. Nefi 32:5; 3. Nefi 27:20; 28:11;
Kutsal Törenler: Mosiya 13:30; Alma 30:3.
Kutsal Ruh Armağanı: 2. Nefi 31:17;
Kutsallaşma:
Lütuf: 2. Nefi 2:8; 10:24; 25:23; Yakup 4:7; Eter 12:26--27.
Melekler: Mosiya 27:11--16; Alma 36:22; 3.
Nefi 17:24; Moroni 7:25--32.
Merhamet:
Mesih Karşıtları: Yakup 7;
Milenyum: 1. Nefi 22:26; 2. Nefi 12:4;
30:18.
Minnettarlık: Mosiya 2:19--21; Alma 34:38; 37:37.
Misyonerlik İşi: Yakup 1:19; Alma 17--26; 29:8; Mormon 9:22.
Mormon Kitabı: 2. Nefi
3:12--21; Mormon 7:9; Eter 5:1--4; Moroni 10:4.
Mucizeler: 2. Nefi 27:23; Alma 23:6; Mormon
9:10--20; Eter 12:12--21.
Mükemmellik: Alma 42:15; 3. Nefi 12:48; Moroni
10:32.
Mutluluk Planı: Bkz. Fidye ile Kurtuluş Planı
Nimetler, Kutsamalar: 1. Nefi 15:18; 17:35; 2. Nefi 1:28; 4:9; Mosiya 2:24; Helaman 12:1; 3. Nefi 12:1--12; 24:10.
Öfke: 2. Nefi 4:28--29; 28:19--20, 28; 33:4--5; 3. Nefi 11:30; Moroni 9:3--4.
Öğreti:
Bkz. İSA
MESİH---Mesih'in Öğretisi
Ölüm: Bedensel: 2. Nefi 2:22; 9:6, 11; Alma 12:24; 40:11. Ruhsal: 2. Nefi 2:27; 9:4--9; Yakup 3:11; Alma 13:30; 42:9; Helaman 14:16--19.
Ölümlülük Öncesi Yaşam: Alma 13:3; Eter 3:16.
Ölümlülük: 2. Nefi 2:21, 25; Alma 12:24; 34:32; 42:10.
Ölümsüzlük 2. Nefi 9:13; Alma 11:45.
Ondalık: Alma 13:15; 3. Nefi 24:8--11.
Oruç tutmak: Mosiya 27:22--23; Alma 5:46; 6:6; 17:3, 9; 45:1.
Özgür İrade: 2. Nefi 2:15--16, 27; Helaman
14:30--31.
Para: Bkz. Zenginlik
Peygamberler: 1. Nefi 3:17--18; 22:1--2; Yakup
7:11; Mosiya 8:16; 3. Nefi 1:13.
Peygamberlik: Yakup 4:6, 13; Mosiya 5:3; Alma
12:7; 3. Nefi 29:6; Mormon 8:23.
Rab'bin Sofrası: 3. Nefi 18:1--11, 28--29; Moroni
4--5.
Rahiplik: Alma 6:1; 13:1--12; 17:3; 3. Nefi
11:21--22; Moroni 2:2.
Ruh'un Armağanları: 3. Nefi 29:6; Mormon 9:7; Moroni
10:8--18.
Sadaka, Sadaka Vermek: Mosiya 4:26; 18:27; 3. Nefi 13:1--4.
Sebt Günü: Yarom 1:5; Mosiya 13:16--19; 18:23--25.
Sevgi: 1. Nefi 19:9; 2. Nefi 31:20; Mosiya 4:15; Alma 5:26; 13:28; 38:12; Moroni 7:47--48; 8:16.
Sevinç: 1. Nefi 8:12; 2. Nefi 2:22--25; 9:18; Alma 22:15; 36:20.
Sevindirici Haber'in Geri Verilmesi: 1. Nefi 15:13--18; 2. Nefi 3:6--15; 27:6--26; 3. Nefi 16:7.
Sevindirici Haber: 3. Nefi 27:13--22.
Şeytan:
2. Nefi 2:17--18, 27;
28:19--23; Omni 1:25; Alma 30:60; 34:39; Helaman 5:12; 3. Nefi 18:15, 18.
Sonsuz Yaşam: 2. Nefi 2:27; 9:39; 31:17--20;
33:4; 3. Nefi 15:9.
Sorumluluk: Alma 12:14; 41:3--7; Helaman
14:29--31; Moroni 8:10.
Suç: 1. Nefi 16:2; 2. Nefi 9:14; Enos 1:6; Alma 42:18, 29.
Tanıklık etmek: 2. Nefi 33:1; Yakup 7:10--11;
Tanıklık:
Mosiya 18:9;
Tanrı Birliği: 2. Nefi 31:21; Mosiya 15:1--4; 3. Nefi 11:3--7, 27, 36.
Tanrı'nın Çocukları: Mosiya 5:7; 27:25; 3. Nefi 9:17; Eter 3:14; Moroni 7:19.
Tanrı'nın Şahitleri: Mosiya 18:8--9; 3. Nefi 18:10--11; Moroni 4, 5.
Tövbe: Mosiya 5:2; 26:29; Alma 14:1; 34:33--36; 36; 42:16, 29; 3. Nefi 9:20--22; 27:20; Moroni 6:8.
Tutku, şehvet: Alma 39:3--4, 9; 3. Nefi 12:28.
Umut: 2. Nefi 31:20; Alma 7:24; 13:27--29; Eter
12:4; Moroni 7:1, 40--43.
Vaftiz: 2. Nefi 9:23--24; Mosiya 18:8--16; 21:33--35; Alma 7:14; 3. Nefi 11:19--40; 12:1--2; Moroni 8:4--25.
Vahiy: 2. Nefi 28:30; 30:17; 32:5; Yakup 4:8; Alma 5:46; 26:22; Mormon 9:7--8; Eter 12:6; Moroni 10:4--5.
Vicdan: Mosiya 4:3; Alma 29:5; Moroni 7:16.
Yalan söyleme: 2. Nefi 2:18; 9:34; 28:8--9; Alma 5:17; 12:3; Eter 3:12.
Yargı: 1. Nefi 12:9; 2. Nefi 9:15, 46; 28:23; Alma 41:3, 14; 3. Nefi 27:16, 23--26; Mormon 3:18--20.
Yaşam Ağacı: 1. Nefi 8;
11:8--9, 21--22, 25; 15:36; Alma 5:34, 62; 32:40.
Yeniden Doğmak: Mosiya 5:2--15; 27:23--30.
Yetki: Helaman 5:18; 11:18; 3. Nefi 7:17;
12:1--2.
Yumuşak Huyluluk: Mosiya 3:19; 3. Nefi 12:5; Moroni 7:44; 8:26.
Zayıflık: 1. Nefi 19:6; Yakup 4:6--7; Eter 12:27--28, 37.
Zenginlik: 2. Nefi 9:30, 50--51; 26:31; Yakup 2:18--19; Alma 1:30--31; 4:6--8; 3. Nefi 6:12.
Zina ve Evlilik Dışı Cinsel İlişki: Yakup 3:12; Alma 39:3--5; Helaman 8:26.
OLAYLAR VE YERLER
Ammoniha: Alma 8--14; 16:1--3, 9, 11;
49:1--4.
Bolluk Ülkesi: Alma 22:29--33; 52:9; 63:5; 3.
Nefi 11:1.
Çeviriciler: Mosiya 8:13--18.
Dar Boğaz: Alma 23:32; 63:5; Mormon 2:29;
3:5; Eter 10:20.
Doğru İnancı Bulanların Yaşadıkları
Olaylar: Mosiya 17--18 (Büyük Alma); Mosiya
27, Alma 36 (Alma, Alma'nın Oğlu); Mosiya 27--28 (Mosiya'nın Oğulları); Alma
8:18--32 (Amulek); Alma 17 (Kral Lamoni); Alma 19:16--17 (Abiş); Alma 22 (Kral
Lamoni'nin Babası); Alma 23--24 (Ammon Halkı).
Harabe Ülkesi: Alma 22:30--32; Mormon 3:5; Eter
7:6.
Helaman'ın Ordusu: Alma 53:10--23; 56--57.
Kumora: Mormon 6:2, 6--11; 8:2; Eter
15:11.
Kuzey Ülkesi: Alma 22:30--33; 46:22; 50:11,
29--34; 63:4--10; Helaman 3:3, 8--11; Mormon 2:20, 29.
Lehi'nin Vaadedilen Diyar'a
Yolculuğu:
1. Nefi 2--18.
Liyahona ya da Pusula: 1. Nefi 16:10, 28--29; Alma 37:38, 43--45.
Mesih'in Hizmetinden Sonraki Barış Dönemi: 4. Nefi 1:1--20.
Mesih'in Amerika Kıtasındaki Hizmeti: Bkz. İSA MESİH---Amerika Kıtasındaki Yerlilere Görünüşü ve Hizmeti
Mormon Suları: Mosiya 18:7--8; 25:18; Alma 5:3.
Mormon ve Moroni'nin Levhalardan Sorumluluğu: Mormon'un Sözleri 1; Mormon 1:1--5; 2:17--18; 8:1--17.
Mosiya'nın Oğullarının Misyonu: Alma 17--27.
Nefi Ülkesi: 2. Nefi 5:6--9; Omni 1:12--13; Mormon'un Sözleri 1:13; Mosiya
28:1;
Nefi Levhaları: 1. Nefi 9; 19:1--6.
Nefi'nin Gemisi: 1. Nefi 17--18.
Nefililer'in Yıkılışı: Mormon 1--6.
Pirinç Levhalar: 1. Nefi 3--4; 5:10--16; 19:21--24; Omni 1:14; Mosiya
1:1--14;
Vaadedilen Diyar: 1. Nefi 2:20; 2. Nefi 1:5--9; Eter 2:9--12.
Yared'in Kardeşinin Gördüğü Görüm: Eter 3.
Yaredliler'in Levhaları: Mosiya 8:9--12; 21:25--28; Eter 1:1--4; 15:33.
Yaşam Ağacı'nın Görümü: 1. Nefi 8, 11, 15.
Yerşon Ülkesi:
Yeruşalem: 1. Nefi 1:4, 13, 18; 3. Nefi 20:46; Eter 13:5.
Zarahemla:
Omni 1:12--13; Mosiya 1:18;