“Murat'ın Hikayesi: Neden Bir Mormon Oldum?
Küçük yaşta dünyayı tanımaya başladığımda her şeyin bir zıttı olduğunu gördüm. İyi olan değerler yavaş yavaş yok oluyordu. 1980’li yıllarda sağ sol çatışmaları içinde ortaokula ve liseye gittim. Annem ve babam dinci değildi. Anneanemin yaşadığı ve bana anlattığı mucizeler sanki bana ışık tutuyordu. Üniversite imtihanlarına hazırlanırken ara sıra camiye gittim. Camide hiçbir kadın veya kız olmayışı tuhafıma gitmişti. Duaların Arapça olması, kendi söylediklerimi anlayamam beni şaşırtıyordu. Bir gün odamda düşünürken Allah için çalışacağımı hissettim. Ondan bana yardımcı olmasını istedim. Basketbol oynadığım yıllarda lise takımında ve DSİ sporda oynadım. Sporun bana çok yardımı oldu. Üniversite imtihanı stresimi böyle atıyordum. İstediğim bir bölümü kazandım ve İstanbul’a geldim.
Hazırlık okurken arkadaşım Berna ile manevi konuları konuşurdum. İçimde Tanrı’ya yakınlaşma duygusu vardı. Bir gün kampüsümüzde, ilan tahtasında Norveç’e gidip burslu okumak için bir ilan gördüm. Bu bursa başvurmak istedim, ama kazanma şansımın sıfır olduğunu düşündüm. Çünkü üniversitemde okuyan onlarca yüzlerce çok başarılı öğrenci vardı. Bir iki hafta sonra bu ilan tahtasına bakarken içimden bir ses başvurmam gerektiğini bana bildirdi. Ben de altıncı hissimdir diye düşünüp vicdanımın sesini dinledim, gerekli formları doldurup Norveç konsolosluğuna gönderdim.
6 ay sonra bu burs konusunu unutmuşken bir mektup aldım.
Bursu kazanmıştım. Çok
şaşırdım. Norveç yollarına düştüm. Norveç çok güzel bir ülkeydi.
Orada Luteran
Kilisesine gittim bir gün. Papazı
cübbesiyle ve yarım metre sakalı ile gördüğümde kendimi loş bir karanlığı olan
kilisede gerçekten karanlıkta hissettim.
Bir gün Nasıralı İsa adlı bir video seyrettim.
Bu film beni çok etkiledi. Özellikle bir sahne benim hayatımı değiştirdi
o gün. Hazreti İsa’nın yanına bir
gün bir zina işlemiş kadını getiriyorlar, zina
işleyen
adamı her nasılsa
unutmuşlar. Diyorlar, ”Biz bu
kadını zina işlerken yakaladık, Musa yasasına göre onu taşlayıp öldürmemiz
gerekiyor. Sen ne dersin?”
İsa da onlardan aralarında hiç günah işlemeyen
birisinin
ilk taşı atmasını istiyor.
Bunun üzerine kalabalık
teker teker
elindeki
taşı yere bırakıp gidiyor. Bu sahne
beni gerçekten o kadar
çok etkiledi ki
sanki şok olmuştum. Odama gidip
Allahım dedim bana doğru yolu göster.
Sonra da Hz.
İsa dedim,
birçok insan sana dua ediyor, bana göre, benim dinime göre sen bir peygambersin.
Kafamı kurcalayan birçok soru var; eğer bana yardımcı olabilirsen lütfen
yardım et dedim.
İçimden keşke
yeniden doğabilsem, hayata yeniden başlayabilsem diye geçirdim.
İşlediğim günahlar hatırımdan çıkmıyordu.
Daha
sonra Norveç’te bilgisayar mühendisliği
bölümüne girdim.
Yeni
geldiğim okulumda
okurken, bir gün odamda yalnız oturuyordum.
İçimden dışarı çıkmam gerektiğini hissettim.
Kapıyı açtığımda takım elbise giymiş iki genç adam gördüm. Bu an sanki
hayatımın en önemli noktasıydı.
Elimi kaldırdım, onların kim olduğunu bilmeden onlara sizinle konuşmak
zorundayım dedim. Komşumu görmeye
geldiklerini söylediler. Aksam daha
sonra bana uğrayabileceklerini belirttiler.
Ben de bekliyorum dedim.
Geldiklerinde geç vakitti. Ertesi
gün gelelim
dediler bana. Ben de hayır olmaz,
sizinle bu akşam konuşmalıyım dedim.
Kendilerini tanıttılar. Bu
gençler İsa Mesih’in Son Zaman Azizler Kilisesi’nden
iki genç misyonermiş. Ben belki bu
adamlar casustur diye aklımdan geçirdim.
Ülkemizde maalesef o kadar çok anti-Amerikancılık var ki insan ister
istemez Amerikalı isminden Amerika kelimesinden çekiniyor. Neyse bu gençler bana
iki sene eğitimlerine ara verip kendi imkanları ile Norveç’e geldiklerini ve bir
kuruş para kazanmadıklarını söyleyince gerçekten çok şaşırdım.
Din
konusunda onlara onlarca soru sordum.
Verdikleri cevaplar gayet mantıklı idi. Kutsal Yazıları açarak göstererek
beni aydınlattılar. 6 tane
derslerinin olduğunu söylediler.
Alıp almak istemediğimi sordular.
Ben de tabii dedim. Odama
geldiklerinde sanki odamın atmosferi değişiyor, içerisini huzur kaplıyordu.
Bu gençlerin yüzleri parlıyordu, konuştukları,
söyledikleri sözler direkman yüreğimine saplanıyordu sanki.
Bir gün kiliselerine gittim.
Orada çok iyi insanlarla tanıştım.
Yüzleri hep parıldıyordu. Gözleri
bir değişikti. Bana Mormon
Kitabı’nı verdiler. Okuyordum.
Benden dua edip bunun doğru olup olmadığını Tanrı’ya sormamı istediler.
O zamanlar çıktığım kız arkadaşım bu insanları pek begenmiyordu. Ettiğim
dualar, aldığım cevaplar ve Kilise’de gördüğüm insanlar, sanki cennetin bu
dünyadaki bir versiyonu idi.
Yaşadığım olaylar sonucunda vaftiz olup günahlarımdan temizlenmeye karar verdim. Birçok şeyden vazgeçmek zorunda kaldım. Vaftiz olurken hissettiklerim inanılmaz derece güzeldi. Karanlıktan aydınlığa çıktım. Kutsal Ruh’un armağanını ellerin baş üzerine konulması vasıtasıyla aldım. Kutsal saydığım bir yaşama ilk adımlarımı atıyordum. Üye olduktan sonra sayılamayacak kadar onlarca yüzlerce mucizeler yaşadım. Genelde herkes hemen mucizeler görmek istiyor. Ancak gerçekten inandıktan, kutsal yazıları araştırıp dua ettikten, amellerimizle inancımızı kanıtladıktan sonra mucizeler geliyor---bu da bizim inancımızı daha da pekiştirmek için. Zamanla bu inanç da bilgiye dönüşüyor ki artık kuşku duymamız mümkün değil. Artık biliyorsunuz. Bu inancın ötesinde olan bir şey.
Vahiy denilen şey sadece peygamberlere mahsus bir şey değildir; kişisel vahiy herkes için mevcuttur. Bugün vaftiz oluşumdan bu yana 21 yıl geçti; sevgi ile tanıklığımı sizlerle paylaşmak isterim ki dünyada yüzlerce binlerce din ve mezhep vardır, hepsinde doğrular mevcuttur, belki birinde yüzde 10 doğru vardır, başkasında yüzde 20, bilemiyorum. Ama bizim kilisemizin bu son günlerde kurulan Tanrı'nın kilisesi ve gerçek din olduğunu canı gönülden tüm varlığımla biliyorum, burada 100 yüz doğru vardır, yüzde 99 değil. Tüm kalbimle sizi bu en önemli konuları derinlemesine düşünmeye, bu şeylerin doğru olup olmadığını incelemeye davet ediyorum. Allah'tan gelen hakikate Allah'ın kendisi tanıklık edecektir; biz temiz ellerle O'ndan vahiy istersek, O bize doğruları gösterecektir. Sevgili kardeşim, aradığın, yaşamayı istediğin ilahi güzelliklerin burada olduğuna dair sana tüm benliğimle bir güvence vermek istiyorum ki benim gördüklerim ve yaşadıklarım ve çok azını anlatabildiğim bu şeyler senin yüreğine ekilen bir tohum olsun. Eğer bu tohum Tanrı'dan geliyorsa içinde yeşerecektir. O zaman her şey seninle ve Tanrı arasında artık. Bu yazdıklarımı okurken, yüreğinde ilahi bir güzellik hissettiysen, için açıldıysa bu hissettiğin Kutsal Ruh'tur. Bunların doğru olduğunu tatmaya başladın.
Daha kutsal, daha temiz bir yaşamın bizlerin olması dileğiyle.